Nurdan Damlalar
Pages: 1
Muhtelif sorular By: ehlidunya Date: 01 Ekim 2010, 17:30:05
Süleyman KÖSMENE

Muhtelif sorular


Kâzým Bey:
“Mesnevî-i Nuriye’de (s. 76) geçen, ‘Ý’lem eyyühe’l-aziz! Kâfirlerin, Müslümanlara ve ehl-i Kur’ân’a düþman olmalarý küfrün iktizasýndandýr. Çünkü küfür imana zýddýr. Maahaza Kur’ân, kâfirleri ve âba ve ecdatlarýný idam-ý ebedî ile mahkûm etmiþtir’ cümlesini açýklar mýsýnýz?”

Üstad Bedîüzzaman Hazretleri bahsettiðiniz paragraflarda küfür sýfatý ile iman sýfatýný ele alýyor ve bu sýfatlarla bütünleþmiþ insanlarýn davranýþlarýný masaya yatýrýyor. Küfür, imana zýttýr. Ýman da küfre zýttýr. Çünkü küfür hakký inkârcýlýktýr. Ýman da hakký özünden doðrulamaktýr.

Küfür sýfatý bir insana girdiði zaman sadece inkârcýlýkla býrakmýyor. O insana türlü türlü olumsuz davranýþlar da kazandýrýyor. Ýnsaný insanlýk sýfatýný bitirinceye kadar olumsuz biçimde yönlendiriyor. Ahlâkýný, huylarýný, alýþkanlýklarýný, görgüsünü, kültürünü, örfünü, duyarlýlýklarýný, zevklerini, davranýþlarýný olumsuz yönde etkiliyor. Ýnsanda olumlu ne varsa alýp götürüyor. Buna en yakýn ve en çarpýcý örnek, geçtiðimiz yüzyýlda dünya ile hemen her olumlu konuda ters düþen komünist blok olmuþtur. Orada insanýn fert olarak deðeri yoktur. Ýnsana ait hiçbir deðerin, inancýn, dinin, dinî duygularýn kýymeti yoktur. Ýnsanlar komünist ideolojinin köleleridirler...vs.

Kâfirler, Müslümanlara küfür sýfatlarý dolayýsýyla düþmandýrlar. Kur’ân inkârcýlarý en þiddetli azapla müjdeliyor: Ebedî Cehennem! Müslümanlar, inkârcýlarý bu “inkârcýlýk” sýfatlarýndan dolayý sevemezler, onlarla dost olamazlar, onlarla birliktelik kuramazlar. Çünkü inkârcýlarýn dostluklarý yalandýr, muhabbetleri düþmanlýktýr. Onlardan medet beklenilmez. Onlara karþý Allah’ý dost edinmeli ve Allah’ý kendimize Vekil tayin etmeliyiz.

Ýnkârcýlarýn medeniyeti ile mü’minlerin medeniyeti arasýnda büyük uçurumlar vardýr: Ýnkârcýlarýn medeniyeti aslýnda medeniyet deðil, medeniyet elbisesini giymiþ korkunç bir vahþettir. Dýþý parlýyor, içi yakýyor. Dýþý süstür, içi pistir. Sûreti uðursuz, özü ve huyu aksi ve çarpýk bir þeytandandýr.

Mü’minlerin medeniyeti ise içi nur, dýþý rahmet; içi muhabbet, dýþý uhuvvet ve kardeþlik; sûreti yardýmlaþma, özü ve ahlâký þefkat ve merhamet olan tatlý bir melektir. Buna bin dört yüz yýllýk Ýslâm Medeniyeti þahittir. Savaþ zamanlarýnda bile kâfirlerin çoluk çocuðuna, kadýnýna, kýzýna, yaþlýsýna, esirine, eli silâhsýz vatandaþýna dokunulmamýþtýr. Bir tane olumsuz örneði yoktur! Barýþ zamanlarýnda da, düþmanca deðil, insanca davranana dostluk ve insanlýk eli uzatýlmýþtýr. Fakat “su uyur, düþman uyumaz” sözünde anlatýldýðý gibi, onlara karþý hep uyanýk olunmuþtur.

Mü’min imanýnýn ve birlik inancýnýn gereði olarak kâinata kardeþlik beþiði nazarýyla bakýyor. Gerçekten de bütün mahlûkatý, bilhassa insanlarý, bilhassa Müslümanlarý birbirine baðlayan ip kardeþliktir, uhuvvettir. Çünkü iman bütün mü’minleri bir babanýn þefkat kanadý altýnda yaþayan kardeþler gibi kardeþ yapýyor.

Küfür ve inkârcýlýk, tam bir soðukluktur, tam bir bürudettir, tam bir ayrýlýktýr, fýtrata tam bir aykýrýlýktýr. Kardeþleri bile kardeþlikten çýkarýr. Birer menfaat unsuru yapar. Bütün varlýklara ecnebilik tohumu eker. Her þeye ecnebi ve yabancý gözüyle baktýrýr. Her þeyi her þeye düþman yapar. Kendi içlerinde görünen kardeþlik bile geçicidir ve sýnýrlýdýr. Ezelî ve ebedî ayrýlýktan baþka bir getirisi yoktur.

***

Hilmi Bey:
1- Tarih kitaplarýnda eski insanlarýn maðaralarda vahþi bir hayat yaþadýklarýný, bazý bulgularýn bunu doðruladýðý iddia ediliyor. Ýslâma göre böyle bir þey olabilir mi?

2- Bazý belgesellerde bir aslan bir yavru ceylaný yiyor. Onlar buna doðanýn bir kanunu diyor. Bunun gerçeði nedir?”

1- Vahþet, yalnýz eski insanlara mahsus bir olgu deðil; günümüzde de þahit olduðumuz insanýn dehþetli bir zaafýdýr. Ýnsanýn maðarada yaþamasý da insanýn onuru ile baðdaþmayan bir hadise deðildir. Maðaralar bu günkü harçla ve briketle örülmüþ betonarme binalardan daha saðlam fýtrî taþ binalardýr. Eski insanlarýn fýtratla daha çok örtüþen bir hayat yaþadýklarý gerçektir.

Fakat meselâ ateþi rastgele sürterek bulduklarý, ilk yazýyý falancalarýn yazdýklarý, ilk insanlarýn iþaretlerle konuþtuklarý gibi söylemlerin çoðunun doðruluðu þüphe götürür. Çünkü vahiy elinin, yani peygamberlerin insanlýk medeniyetine katkýlarý çok yüksek olmuþtur. Tarih kitaplarýnda bundan bahsedilmiyor. Ýlk kitabýn Hazret-i Âdem’e indiði, ilk konuþanýn Hazret-i Âdem olduðu, keza ilk buðday ekenin Hazret-i Âdem olduðu bilinmekle beraber, ateþi yakmanýn ve buðdayý piþirmenin de vahiy eliyle ona gösterilmiþ olmasý pek muhtemeldir.

2-
“Tabiat kanunlarý” denilen þeyler, Allah’ýn kâinatta cereyan eden kurallarýdýr. Buna “âdetullah” (Allah’ýn âdeti), “sünnetullah” (Allah’ýn kanunlarý) veya “þeriat-ý fýtriye” (fýtrat/yaratýlýþ kanunlarý) da denilir. Üstad Said Nursî Hazretlerinin ifadesiyle, aslanýn ve kaplanýn helâl rýzklarý, Allah’ýn kâinata koymuþ olduðu kanunlara göre, ölmüþ hayvanlardýr.1 Aslanýn canlý yavru ceylaný yemesi, aslanýn fýtrat kanunlarýna itaati deðil, isyanýdýr. Çünkü sað hayvanlarý öldürüp rýzk yapmak, fýtrat kanununca hayvanlara haram kýlýnmýþtýr. Aslan bu isyanýnýn bedelini, yine fýtrat kanunu hükümlerine göre öder. Yani kendisi de bir avcýnýn silâhýna hedef olur.

Dipnot:


1- Mesnevî-i Nûriye, s. 64.


radyobeyan