Vaaz Projeleri
Pages: 1
Emanet By: reyyan Date: 29 Eylül 2010, 15:45:48
EMANET


Tahir TURAL


I- Konunun Plâný


A-  Emanet kavramý
B-  Emanetin Kurân-ý Kerim ve Sünnette kullanýlýþý
C-  Emanete verilen önem
D-  Peygamberimize ve inananlara “emin-mü’min” denmesinin sýr ve hikmeti
E-  Emanetin çeþitleri
    1- Kendi maddi ve manevi varlýðýna
    2- Aile ve çocuklarýna
    3- Toplum ve devletine
    4- Yaþadýðýmýz ve havasýný teneffüs ettiðimiz dünyamýza

II- Konunun açýlýmý ve iþleniþi

Konuya emanet kavramý anlatýlarak baþlanýr. Sonra emanet kavramýnýn kitab ve sünnette geçiþ þekli verilerek devam edilir. Akabinde Peygamberimize ve inananlara “emin-mü’min” denmesindeki hikmetler izah edilerek devam edilir. Emanetin çeþitleri Kurân-ý Kerim ve sünneti seniyyeden misallerle izah edilerek son verilir.

III- Konunun özet sunumu

Emanet, "emn” kökünden gelir. "Emn” ise korku ve endiþeden emniyette, güvende  olmaktýr. Emanet, hýyanetin zýttý olarak güvenilir olma, bir kiþiye geçici olarak býrakýlan þey anlamýnda kullanýlýr.
Emanet kelimesi âyet ve hadislerde çok geniþ anlamlarda kullanýlmýþtýr. Ýnsanýn, Allah'a, ailesine, içinde bulunduðu topluma, hayvanlara ve doðal çevresine, hatta insanlýða karþý görev ve sorumluluklarýndan tutunuz da, korunmak üzere geçici bir süre için yanýnda býrakýlan eþyaya varýncaya kadar hepsine emanet denmiþtir. Özetle emanet, insanýn sorumluluk alanýna giren her þey emanettir.
Peygamberlerde bulunmasý gerekli beþ nitelikten birisinin "Emanet” olmasý, emanetin, mana ve önemini ifade etmektedir. Bu sýfat, peygamberlerin her yönü ile güvenilir olduklarýný ifade eder. Esasen insanlarýn güvenmediði bir kimsenin peygamber olarak görevlendirilmesi düþünülemez. Çünkü peygamber, Allah ile kullarý arasýnda elçidir. Böyle bir kimse güvenilir olmazsa insanlar ona inanýr ve söylediklerini dinler mi?
Peygamberimiz(s.a.), Mekke müþrikleri tarafýndan daha peygamber olarak gönderilmezden önce "el-Emîn-güvenilir insan” olarak tanýnmýþtý. Mekkeliler onu bu unvanýyla tanýrlardý. Peygamber olarak görevlendirilince, Mekke müþrikleri içinde bulunduklarý makam, mevki, saltanat gibi maddi ve manevi kazanç kaybýna uðrayacaklarýný düþündüklerinden ona düþman oldular ve onu ortadan kaldýrmak için bütün güçlerini seferber ettiler. Onu öldürmek için bir araya gelen bu insanlar, birbirlerinden çok ona inanýyor, kýymetli eþyalarýný, altýn ve mücevherlerini ona emaneten býrakýyorlardý. Mekke'den Medine'ye hicret ettiði gece yanýndaki emanetlerin sahiplerine verilmesi için Hz. Ali'yi bu sebeple yataðýnda býrakmýþtý.
Ýnsanýn sorumluluk alanýna giren her þey emanettir.Peygamberimiz þöyle buyurmuþtur: "Hepiniz çobansýnýz ve hepiniz çobanlýðýnýzdan sorumlusunuz. Devlet Baþkaný üstlendiði görevden sorumludur. Kiþi ailesinin koruyucusu ve eli altýnda olanlardan sorumludur. Kadýn, eþinin, evinin koruyucusu ve eli altýnda bulunanlardan sorumludur.Hizmetçi, efendisinin malýnýn koruyucusu ve eli altýnda bulunanlardan sorumludur. Dikkat ediniz. Hepiniz çobansýnýz ve hepiniz çobanlýðýnýzdan sorumlusunuz.”   Görüldüðü gibi hadis-i þerifte, kiþilerin birbirlerine ve topluma karþý yükümlü bulunduklarý görevler noktasýndan "çoban” olarak ifade edilmesi; görevin kutsallýðýný ve içtenlikle yerine getirilmesinin gereðini ifade etmektedir.
Hiç þüphe yok ki, insanýn ilk sorumluluðu, kendisini yaratan ve akýl gibi üstün yetenekler veren Allah'a karþý olan sorumluluðudur. Allah  Teâlâ  insanlara bu sorumluluklarýný Kurân-ý Kerim'de þöyle hatýrlatmaktadýr: “Biz emaneti göklere, yere ve daðlara arzettik. Onlar onu yüklenmeye yanaþmadýlar, ondan korktular da onu insanoðlu yüklendi. O gerçekten çok zalim ve cahildir.” Ahzap, 33/ 72
Ayeti Kerimede bahsedilen “emanetler”, sadece dini emir ve yasaklar olmayýp insanýn sorumlu tutulduðu, kendi maddi ve manevi varlýðý, aile ve çocuklarý, yaþadýðý ve havasýný teneffüs ettiði, kaynaklarýndan istifade ettiði dünyamýz ve içinde olan insaný, hayvaný ve çevresiyle bütün alanlarý kapsamaktadýr. Bu sorumluluk yüklenen her insan “çoban” ve elinin altýnda bulunan sürüyü iyi büyütüp yetiþtirecek, kurda kuþa kaptýrmayacaktýr. Aksi takdirde þu ayetin muhatabý olmaktan kendini kurtaramaz. "Ey iman edenler! Allah'a ve peygamberine hainlik etmeyiniz ki bile bile kendi emanetlerinize hýyanet etmiþ  olmayasýnýz.” Enfâl, 8/ 27.  Bu ayette, yukarýda Kurân-ý Kerim ve Sünnette sýnýrlarý çizilen ve insanýn yüklendiði bu “emanet”’e karþý görevini yapmamýþ olanlarýn emanetlerine hýyanet ettikleri açýkça belirtilmektedir. Halbuki hainlik ve yalan mü'minde bulunmaz. Nitekim Peygamberimiz þöyle buyurmuþtur:
"Ýki özellik vardýr ki bunlar mü'minde huy haline gelmez. Hýyanet ve yalandýr.” 
Mü'minin yüklendiði emanetlerden birisi de kamuya ait iþlerdir, yani devlet iþleridir. Kur'an-ý Kerim,  devlet iþlerinin bir emanet olduðunu dolayýsýyla da iþi, önce ehline verilmesini emretmekte ve þöyle buyurmaktadýr: "Allah (c.c.) size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasýnda hükmettiðiniz vakit, adâletle hükmetmenizi emrediyor. Allah (c.c.) size ne kadar güzel öðüt veriyor. Þüphesiz Allah her þeyi bilen ve görendir.” 
Bu âyet-i kerîme emanetlerin ehline verilmesini emrediyor ve ehliyetli  olan kimseden emanetin alýnmamasýný istiyor. Âyet-i  kerime, devlet iþleri için ehliyetin dýþýnda baþka bir þey kabul etmiyor. Aklýn da kabul ettiði bu deðil mi? Eðer maksat kamu iþlerinin aksamadan düzenli bir þekilde yürütülmesi ise bu iþe ehil olan birisini getirmek gerekir. Bir adam Peygamberimize gelerek sorar: Ey Allah'ýn Resûlü, kýyâmet ne zaman kopacak? Peygamberimiz: “Emânet zayi olduðu zaman kýyâmeti bekle” buyurur. Adam bunu anlayamamýþ olacak ki tekrar  sorar: Emânetin zayi olmasý nasýl  olur? Bunun üzerine Peygamberimiz: “Ýþler ehil olmayan kimselere verildiði zaman kýyâmeti bekle” buyurur. 
Ýnsan olarak, Allah'ýn en seçkin yaratýðý olarak pek çok emanetler taþýmaktayýz. Bunlarýn hepsini saymak için yeterli zamanýmýz yoktur. Ancak bunlardan önemli olan bazýlarýna iþaret etmekle yetineceðiz.
Ailemiz ve çoluk çocuðumuz önemli emânetlerimiz arasýndadýr. Çocuklarýmýzýn eðitilmesi, her türlü zararlý akýmlardan uzak tutularak, dinimiz, vatanýmýz ve milletimiz için yararlý olacak þekilde yetiþtirilmesi görevlerimiz cümlesindendir.Kur'an-ý Kerim'de þöyle buyurulmaktadýr: "Ey mü'minler! Kendinizi ve ailenizi, yakýtý insanlar ve taþlar  olan cehennemden koruyun.” Tahrim 6/ 66
Müslüman anne ve baba çocuklarýnýn dinî terbiyelerine, vatan ve millet sevgisiyle dopdolu olarak yetiþmelerine, kabiliyetlerine göre ya ilmi ya da uygun bir alanda geleceðe hazýrlanmalarýna özen göstermeli ve ahlâklý edepli birer insan olarak topluma kazandýrmalýdýrlar. Bu görevlerini ihmal eden anne ve babalarýn sonradan büyük piþmanlýk duyacaklarý kaçýnýlmazdýr. Zaman zaman basýna ve televizyon ekranlarýna yansýyan, okunmasý ve izlenmesi bile üzüntü veren olaylar bu görevin ihmali sonucu meydana gelmektedir. Nitekim Peygamberimiz: "Hiçbir baba çocuða güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermiþ  olamaz.”   buyurmuþtur.
Saðlýðýmýz da bir emânettir. Saðlýðýmýza zarar veren her þeyden korunacaðýz. Hayatýn  tadý, ibadetin zevk ve neþesi, vücut saðlýðýna baðlýdýr. Saðlýðý yerinde olmayan bir müslüman, Allah'a anne ve babasýna, ailesine, vatan ve milletine karþý olan görevlerini gereði gibi yerine getiremez. Bu sebepten ötürü yüce dinimiz, saðlýða büyük önem vermiþ, onu tehdit eden her türlü uyuþturucu maddeleri yasaklamýþtýr. peygamberimiz, saðlýklý, kuvvetli mü'minin zayýf mü'minden daha hayýrlý olduðunu bildirmiþtir. Þöyle buyuruyor: "Ölümden önce hayatýnýn, hastalýðýndan evvel saðlýðýnýn, meþguliyetinden önce boþ vakitlerinin, ihtiyarlýðýndan önce gençliðinin, yoksulluðundan önce zenginliðinin kýymetini bil.” 
Malýmýz ve servetimiz bize emanettir. Bir gün geçici dünya hayatýna vedâ ederken malýmýzý ve her þeyimizi burada býrakacaðýz. Ancak Allah'ýn huzurunda hesap verirken malýmýzý nereden kazanýp nereye harcadýðýmýzýn hesabýný vereceðiz. Nitekim peygamberimiz þöyle buyurmuþlardýr: "Hiç kimse kýyâmet günü (beþ þeyden) ömrünün nerede ve ne sûretle tükettiðinden, gençliðini nerede ve nasýl yýpratýp çürüttüðünden, malýný nasýl kazanýp nerelere harcadýðýndan, elde ettiði bilgi ile ne yaptýðýndan sorguya çekilmedikçe Allah'ýn yüce katýndan ayrýlamayacaktýr.”
Vatan bir emanettir. Vatan bir toprak parçasýdýr, ama her toprak parçasý vatan deðildir. Vatan, uðrunda þehitlerin kanlarýný akýttýklarý toprak parçasýdýr. "Toprak, eðer uðrunda ölen varsa vatandýr.” sözü bunu güzel ifade etmektedir. Vatan bir müslümanýn her þeyidir. Çünkü din, namus, þeref ve baðýmsýzlýk gibi kutsal deðerler ancak vatan sayesinde kazanýlabilir. Bu sebeple atalarýmýz “Vatan sevgisi imandandýr” demiþlerdir.
Ýþte atalarýmýz bu cennet vataný, uðrunda þehit olarak, kanlarýný akýtarak bize emanet etmiþlerdir.  Bu emaneti korumak bizim görevimizdir. Bu güzel vataný bir taraftan düþmandan korurken diðer taraftan onu imar edip güzelleþtirecek ve bizden sonrakilere korumak üzere teslim edeceðiz.
Doða da bir emanettir. Allah dünyamýzý bir denge içinde yaratmýþtýr. Nitekim Allâh Teâlâ Kurân-ý Kerim'de böyle buyurmuþtur: “Göðü Allah yükseltti ve mîzaný (dengeyi) O koydu. Sakin dengeyi bozmayýn”.   Doðal denge bozulduðunda karalarda, sularda ve havamýzda çok büyük sorunlar çýkacaktýr. Yaþadýðýmýz çevrenin  kara, hava,su, bitki ve hayvanlarýyla doðal dengesini iyi koruyamazsak, karþýlaþacaðýmýz maddi ve manevi sýkýntýlarýn sorumlusu bizler olacaktýr. Nitekim bu husus açýk ve net olarak Kurân-ý Kerim'de dikkatlerimize sunulmakta ve insanlar ikaz edilmektedir: “Ýnsanlarýn bizzat kendi iþledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptýklarýnýn bir kýsmýný onlara tattýrsýn; belki de (tuttuklarý kötü yoldan) dönerler.” Bu nedenle ormanlarýmýzý, bitki örtülerimizi iyi korumalý, topraðýmýzýn kalitesinin kimyasal bazý terkiplerle bozulmasýna fýrsat vermemeli, tatlý su ve denizlerimizi muhafaza etmeli, soluduðumuz havanýn kirlenmemesi için yakýtlarýmýzý kaliteli seçmeli, havayý kirleten araç ve sanayi tesislerinin bakýmýný iyi yaptýrmalýyýz. Yaban hayatýnýn bitmesinin önüne geçmek için geliþi güzel avlanmalara fýrsat vermemeliyiz.

IV- Konu iþlenirken baþvurulacak bazý ayetler


اِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤَدُّوا الْأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ إِنَّ اللّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُم بِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا

“Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasýnda hükmettiðiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öðütler veriyor! Süphesiz Allah her þeyi iþitici, her þeyi görücüdür.” (Nisa, 4/ 58)
انَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا

“Biz emaneti, göklere, yere ve daðlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluðundan) korktular. Onu insan yüklendi.Doðrusu o çok zalim, çok cahildir.”(Ahzab,33/ 72)

V- Konu iþlenirken baþvurulacak bazý hadisler


أَلاَ كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ فَالأَمِيرُ الَّذِي عَلَى النَّاسِ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ وَالرَّجُلُ رَاعٍ عَلَى أَهْلِ بَيْتِهِ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْهُمْ وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ عَلَى بَيْتِ بَعْلِهَا وَوَلَدِهِ وَهِيَ مَسْئُولَةٌ عَنْهُمْ وَالْعَبْدُ رَاعٍ عَلَى مَالِ سَيِّدِهِ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْهُ أَلاَ فَكُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ‏"‏ ‏.‏
"Hepiniz çobansýnýz ve hepiniz çobanlýðýnýzdan sorumlusunuz. Devlet Baþkaný üstlendiði görevden sorumludur. Kiþi ailesinin koruyucusu ve eli altýnda olanlardan sorumludur. Kadýn, eþinin, evinin koruyucusu ve eli altýnda bulunanlardan sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malýnýn koruyucusu ve eli altýnda bulunanlardan  sorumludur. Dikkat ediniz. Hepiniz çobansýnýz ve hepiniz çobanlýðýnýzdan  sorumlusunuz.” 
 آيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلاَثٌ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ، وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ، وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ ‏"‏‏.
"Münafýðýn alâmeti üçtür: Konuþtuðu vakit yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz. Kendisine bir þey emânet edilirse ona hýyanet eder.” 
"إِذَا ضُيِّعَتِ الأَمَانَةُ فَانْتَظِرِ السَّاعَةَ ‏"‏‏ قَال كيف إِضَاعَتُهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ ‏"‏ إِذَا أُسْنِدَ الأَمْرُ إِلَى غَيْرِ أهْلِه.
   
Bir adam Peygamberimize gelerek sorar: Ey Allah'ýn Resûlü, kýyâmet ne zaman kopacak? Peygamberimiz: “Emânet zayi olduðu zaman kýyâmeti bekle” buyurur. Adam bunu anlayamamýþ olacak ki tekrar  sorar: Emânetin zayi olmasý nasýl  olur? Bunun üzerine Peygamberimiz: “Ýþler ehil olmayan kimselere verildiði zaman kýyâmeti bekle” buyurur.
ما نَحَلََ وَالِدٌ وَلَدًا مِنْ نَحْلٍ أَفْضَلَ مِنْ أَدَبٍ حَسَنٍ
Peygamberimiz: "Hiçbir baba çocuða güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermiþ  olamaz.”
لاَ تَزُولُ قَدَمَا ابْنِ آدَمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ عِنْدِ رَبِّهِ حَتَّى يُسْأَلَ عَنْ خَمْسٍ عَنْ عُمْرِهِ فِيمَا أَفْنَاهُ وَعَنْ شَبَابِهِ فِيمَا أَبْلاَهُ وَمَالِهِ مِنْ أَيْنَ اكْتَسَبَهُ وَفِيمَ أَنْفَقَهُ وَمَاذَا عَمِلَ فِيمَا عَلِمَ

"Hiç kimse kýyâmet günü (beþ þeyden) ömrünün nerede ve ne sûretle tükettiðinden, gençliðini nerede ve nasýl yýpratýp çürüttüðünden, malýný nasýl kazanýp nerelere harcadýðýndan, elde ettiði bilgi ile ne yaptýðýndan sorguya çekilmedikçe Allah'ýn yüce katýndan ayrýlamayacaktýr.” 
عَنْ أَبِي ذَرٍّ، قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلاَ تَسْتَعْمِلُنِي قَالَ فَضَرَبَ بِيَدِهِ عَلَى مَنْكِبِي ثُمَّ قَالَ ‏"‏ يَا أَبَا ذَرٍّ إِنَّكَ ضَعِيفٌ وَإِنَّهَا أَمَانَةٌ وَإِنَّهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ خِزْىٌ وَنَدَامَةٌ إِلاَّ مَنْ أَخَذَهَا بِحَقِّهَا وَأَدَّى الَّذِي عَلَيْهِ فِيهَا ‏"‏ ‏.‏
Ashâb-ý Kirâm'dan Ebû Zer (r.a.) diyor ki: Peygamberimize: Ey Allah'ýn Rasûlü, beni vali yapmýyor musun? dedim. Peygamberimiz: “Ebû Zer, sen zayýfsýn, bu valilik bir emanettir, kýyâmet gününde gerçekten bir periþanlýktýr. Ancak   onu hakkýyla alan o hususta üzerine düþeni yapan müstesnâ, buyurmuþtur.

VI- Yararlanýlabilecek Bazý Kaynaklar


1- Konu iþlenirken yararlanýlabilecek bazý ayetler: Ahzap, 33/ 72 ; Enfâl, 8/ 27; Nisâ, 58.
2- Peygamberimiz Hz. Muhammed ( s.a.v. ), Diyanet Ýlmi Dergi, Özel Sayý
3- Doç. Dr. Ýbrahim Sarýçam, Hz. Peygamberin Evrevsel Mesaji
4- Ý. Canan, Hadis Ansiklopedisi
5- Asým Koksal, Ýslam Tarihi,
6- Doðuþtan günümüze Büyük Ýslam Tarihi, Komisyon, Konya 1994, 1/ 251



  Buharý, Cuma 11 c.1 s.215
  Ahmed b. Hanbel, c. 5, s.252
  Nisâ, 4/ 58
  Buharî, Rikak, 35, c.7 s. 188.
  Tirmizî, Birr, 33 (1952)c. 4 s.338
  Beyhâkî, Þuabü'l- Îman, 7/263; Fethu’l-Bari Þerhu Sahihi Buharý, 13/10
  Tirmizî, Kýyâme, 1 (2416) c.4 s. 612
  Rahman, 55/ 7-8
  Ahzab,33/ 72
  Buharî, Cuma 11 c. 1 s.215; Müslim, Ýmâre, 5 (4829) c. 2 s.1459
  Buharý, Sahih, Ýman 24 c. 5 s.14
  Buhari,Sahih, Rikak 35 c.7 s.188
  Tirmizi, Sünen,Birr 33 (1952) c.4 s. 338
  Tirmizi,Sünen, Kýyame 1 (2416) c.4 s.612
  Müslim, Sahih, Ýmare 4(4825) c.2 s. 1457


radyobeyan