Kara leke By: ezelinur Date: 29 Eylül 2010, 09:36:33
Kara leke
O iki kara leke düþmeseydi gözlerimize, þimdi ne böyle suçlu hissedecektik kendimizi ne de bu yazýya konu olan o utanç verici körlük, o dayanýlmaz karanlýk apaçýk görünür edecekti kendini. Objektifin ardýndaki film bandýna deðmeseydi o iki kara leke, hiç olmamýþ gibi, hiç görülmemiþ gibi geçiverecekti gözlerimiz olayýn üzerinden. Uðramayacaktý bile oraya. Uðrayamayacaktý.
Bir þeyin “görülmediðini” söyleyebilmek için o þeyin görülmeye aday olmasý gerek. Azýcýk da olsa ýþýk vurmasý gerek üzerine. Gözlerin dikkatini çekecek kadar lekelemesi gerek varlýk sayfasýný. Yokun yokluðunu göremez gözlerimiz. Var olmayana kaymaz gönlümüz. Bir þeyin “unutuldu” diye anýlmasý için hatýra düþebilir bir varlýk kýrýntýsý sunmasý gerek bize. Bir þeyin acýnabilir olmasý için kum tanesi kadar da olsa bir hacmi olmalý. Hiç olmayanýn hatýrýný sayamaz akýl. Hiç olmamýþa acýyamaz kalbimiz. Yok olanýn yokta kalýþýna aðlayan bir insan oldu mu hiç?
Görme eylemimiz hedefsiz gerçekleþmez. “Neyi gördün?” “Hiiiç!” mi? “Kör” derler adama. Deli bile derler. Hele bir demeye gör: “Hiçbir þeye acýyorum ben!” Acýmak fiili nesne arar kendine. Ucundan görünmüyorsa bir þey, tamamýna dair merakýmýz uyanmaz. Bir kenarýndan gözümüze iliþmiyorsa bir þey, gerisini görmeye gerek kalmaz. Alameti yoksa bir þeyin, görünürde deðilse, sorumlu deðiliz ondan. Hatýrasý olsun yoksa, bir defalýðýna bile olmuþ deðilse, gelip geçmiþ deðilse, gölgesi olsun deðmemiþse aklýmýzýn ucuna, ona dair bir kaygý üretemeyiz. Yok olanýn yokluðundan hayýflanmasýný bilmez insan.
Ancak var olan kýymýk olup batar kalbimize. Görünür olunca kýyýsýndan, belki canýmýzý yakabilir. Acýtýr belki! Acýndýrýr! Ama belki! Bir gerçeðin aniden çýkýveren ucu, bir varlýðýn gözümüze sarkan kenarý, fazlasýný görmeyi borç yazar gözlerimize. Misal; bir dilenci kapýmýza gelinceye kadar yok sayarýz fukaralýðý. Birisi araba camýmýzý týklatýnca ancak, görmek zorunda kalýrýz sokak çocuklarýný. “Nereden çýktýn ki sen!” dercesine, gözümüzden olmasa da, gönlümüzden kovmaya yelteniriz ipuçlarýný. Yaramaz çocuklara yaptýðýmýz gibi sesini kestiririz. Halýnýn altýna süpürürüz. Ýnkâr ederiz. Yokmuþ gibi davranýrýz. Sileriz. Hiç olmamýþ sayarýz. Daha büyük bir bütünü, hiç inkâr edilemez gerçekliði hatýrlattýðý için suçlu sayarýz onu. Münasabetsiz biliriz.
O iki kara lekeyi gözümüze fotoðrafçý Kevin Carter soktu: Somali’de Birleþmiþ Milletler’in yardým kampýnýn birkaç kilometre ötesinde, açlýktan topraða yýðýlmak üzere bir çocuk ve arkasýnda onun ölümünü bekleyen bir akbaba. O iki kara leke, hepimizi, her zaman vicdan borçlusu kýlacak acý gerçeði batýrdý kalbimize. Suçlu o iki kara leke! Çünkü, bizi suçlu kýldýlar. Oyunbozanlýk ettiler. Olmasaydýlar eðer, sayesinde Pulitzer ödülü aldýðý bu fotoðraf çektikten sonra niye ardýna bakmadan çekip gittiðini sorgulamayacaktý Kevin Carter. Olmasaydýlar eðer, o görüntünün en çok da kendi vurdumduymazlýðýný ve vicdansýzlýðýný görüntülediðini acýyla anlamasýna mahal olmayacaktý Kevin Carter’in. Olmasaydýlar eðer, çocuðu oradan alýp kendini akbabanýn önüne býrakýrcasýna aylar sonra intihar etmeye kalkmayacaktý Kevin Carter (Demek fotoðraf makinesinin namlusu da sahibine çevrilebiliyor ve öldürüyor!)
Ama oldular bir kere.. Oldular ve göründüler. Ve hep görünecekler. Sadece fotoðrafçýyý deðil, hepimizi rahatsýz edecekler. Orada vicdan azabýnýn ezip öldürdüðü o fotoðrafçý kadar bile var olmadýðýmýzý görüntülüyor çünkü o fotoðraf. Bizi gammazlýyor. Ýçimizde merhameti en çok hak edeni, bir çocuðu, bir akbabaya sýradan bir yem edebilecek küresel adaletsizliðin, kitlesel merhametsizliðin baþucuna koyuyor her birimizi. Tek tek koyuyor. Tam da olay mahallinde görünmeyiþimiz nedeniyle, fail-i mâlûmu sayýldýðýmýz bir cinayete ortak ediyor bizi.. Birer birer ortak ediyor. Dahasý da var: fotoðrafta annesi ya da babasý görünmüyor aç (býrakýlmýþ) çocuðun. Annesi babasý da öldürülmüþ belki. Yahut uzaklarda tutuluyor. Onlarýn çocuðun yanýbaþýnda görünmeyiþleri de bir dehþet görüntüsü! Anne þefkatinin azýcýk kýrýntýsýnca orada olsaydýk, hepten eriyip gözyaþý olmaz mýydýk o çocuðun baþýnda? Baba sýcaðýnýn bir tutamlýk alevince varsaydýk oraya, yanýp kül olmaz mýydýk evladýmýzýn yanýbaþýnda?
Erimiyoruz. Yanmýyoruz iþte! Yokuz orada. Yokluðumuzu o iki kara leke sayesinde görebiliyoruz. Olmasaydý o iki kara leke, oradaki yokluðumuzu da görünür kýlamayacaktýk kendimize. Orada olamadýðýmýza yanamayacaktýk bile. Merhametsizliðimizle yüzleþemeyecektik. Ama oldular bir kere.. Ve sobelediler bizi birden. Açýkta yakaladýlar kalplerimizi..
Ýçinde görünmediðimizi göremediðimiz, görünmediðimiz için de yanmadýðýmýz ne kadar çok kara leke fotoðrafý olacaktý ama fotoðrafçýlar yetiþemedi. Hiç görünür olmadýðý için hiç olmadýðýný sandýðýmýz nice kara lekeler var yeryüzünde. Olsa bile, hep öyle oluyor diye, her gün tekrarlanýyor diye býkkýnlýkla yok saydýðýmýz, alýþkanlýðýmýzýn yüzsüzlüðüne sardýðýmýz daha nice taze kara lekeler düþeyazýyor yerin yüzüne. Yokuz oralarda, yokluðumuzu görecek gözden yoksunuz. Yokluðumuzu görsek de yokluðumuza yanacak gönülün yoksuluyuz.
Ne kadar körüz! Ne kadar saðýrýz! Ne kadar merhametsiziz! Ne kadar acýmasýzýz. Ne kadar vurdumduymazýz.
Olmayan bizlerin en acýnacak haline, yok oluþuna acýyýp da bizi var kýlan ey Rahman; en çok yanýmýzda olunmasý gereken zamanda, anýlmaya deðer olmadýðýmýz unutuþ karanlýðýnda bizi þefkatiyle seçip yakýnlýðýna çaðýran Rahîm; olamadýðýmýz yerlere deðdir dualarýmýzý. Gözlerimize verdiðin o iki kara lekeyi, iki gözbebeðimizi merhamet(l)e aç! Görür kýl bizi kara lekeleri. Görünür kýl bizi kara lekeli fotoðraflar içinde… Geç kalmadan.Senai Demirci