Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Ahlak hukuk adalet 2 By: sumeyye Date: 28 Eylül 2010, 17:09:54
Ahlak, Hukuk, Adalet 2

Kanun koyucu, koyduðu kanunlarla dar mânâda hukuku da tespit ediyor demektir. Ýnkârý kabil olmayan bir gerçektir ki kanunlar þeklinde dondurulan hukuk içinde adaleti de barýndýrmaktadýr. Her ne kadar adalet çok yönlü bir kavram olsa da yazýlý hukukla iliþkisi olmadýðý söylenemez; konunun felsefî boyutu bir yana, üst mahkemelerin denetimi açýsýndan meseleye yaklaþacak olursak, yazýlý hukukun belirlediði çerçeveye tâbi olmadýðý da iddia edilemez. Realite plânýnda insanlar, haklarýný olmasý gereken hukukta deðil, el’an mevcut olan hukukta aramaktadýr. Bu durumda kanun koyucu, yürürlüðe koyduðu kanunla haklarý, sorumluluklarý, yetkileri ayný zamanda doðru veya yanlýþ adaleti de tespit ediyor demektir. Adaletin evrensel ve yerel ahlâk kurallarýnýn dýþýnda ma'þerî vicdanda nefret uyandýracak bir þekilde oluþmasý, mevcut kanunlarla saðlandýðý için toplumsal birliði saðlamasý gerekirken bizzat hukukun kendisi bu birliði ihlal etmesi anlamýný taþýr.

Adalet, toplumlarýn ahlâk anlayýþlarýndan ortaya çýkar. Ayrýca tüm insan iliþkilerinin üstünde, hukukun genel ilkesi olarak da onlara yol gösterir. Bazý hukukçulara göre: Adalet, ayný zamanda görünüþ anlamýnda hukukun kültürel iþlevidir. Adalet denilen deðere yönelmesi hukuka kültür görünümü kazandýrýr. Kültür genel olarak deðerlerin gerçekleþmesiyle oluþan bir bütündür. Zaman içerisinde kültür süreci göz önüne getirilirse, onun deðerler uðrunda büyük ve sürekli bir çaba olduðu görülür. Gerçekleþtirilmesi ile kültürün meydana geldiði deðerler arasýnda hukuksal deðerler de yer alýr. Bu nedenle adalet denilen hukuksal deðeri gerçekleþtirmeye yönelen hukuk, kültürel bir iþlev görür. Hukuk, deðere baðlý, deðerlere hizmet etmek anlamý taþýyan gerçeklik kavramýdýr. Gerçekleþtirilmiþ adaleti deyimlemekle hukuk bir kültür görünümü kazanýr. Kýsmen aktardýðýmýz bu görüþler, Ýslâm hukuku açýsýndan bazý yönleriyle kabul edilemese de, laik hukuk açýsýndan bir gerçeði ifade ettiði söylenebilir. Bu gerçek de hukukun ve dolayýsýyla adaletin toplumun topyekün katýlýmýyla meydana gelen bir deðer oluþudur. Ahlâkýn bu deðer içindeki yeri, toplumdan topluma farklý ölçeklerde deðiþkenlik arzetse de, küçümsenmeyecek bir öneme sahiptir. Hele bizim toplumumuz gibi ahlâkî deðerlerini toplumsal oluþumlarýn ötesinde dini ile ayný kaynaktan alan toplumlarda ahlâkýn belirleyici rolü daha fazladýr.

Görülüyor ki hukuk kurallarý ile ahlâk kurallarý arasýnda yüzeysel olmayan ciddi bir iliþki vardýr. Laik kökenli hukukun samimiyetsizce dahi olsa kendine meþru kök arama cehdi içinde ahlâký neseb-i sahih kabul etmesi boþuna deðildir. Laik kökenli hukuk sistemlerinde bütünüyle, ilâhî kökenli hukuk sistemlerinde kýsmen de olsa hukuku meydana getirme özelliði, bunun yanýnda hukuku yorumlama, adalet tevzi etme vazifesi insanýn omuzlarýndadýr. Kaynaðýndan mamul hüküm haline kadar hukuk ile yapýcý statüde iliþkisi olan insan, hukuk ile derinlemesine etkileþim halindeki ahlâk ile dahi insan olmasý hasebiyle mecburen münasebet halindedir. Hukukun süjeleri ve onlardan daha fazla hukukî oluþuma beþerî faaliyetleri ile yön verenler, hukukî çalýþmalarýndan dolayý ahlâk kurallarýný hayatlarýna rehber ittihaz etmelidirler. Hukukun süjelerine rehber olup yol gösterecek ahlâk kurallarý Ýslâm hukukunda ayný zamanda hukukun referanslarýndan sayýldýðý için sübjektiflik arz etmez. Ayný hususu maalesef laik hukuk için söyleyemiyoruz. Ancak laik hukukun evrensel hukuku göz önünde bulundurmasý gerektiði izahtan varestedir.

Buraya kadarki tartýþmalarýmýzda adalet, ahlâk gibi çok yönlü kavramlara, mamul hukukî hükümler doðrultusunda yön verecek hukukun süjelerini etkileyecek ahlâkî durumlarý üzerinde durduk. Gördük ki kuru, yalýn ve tek baþlarýna sadece “var olmalarý” çözüm olmayan hukuk kurallarý, ahlâk ile birleþip þekillenince ancak adalete varmak mümkün olabiliyor. Kanunlar ortaya konulurken, kanun koyucu evrensel çapta ahlâk kurallarýna dayanmazsa, ortaya konulan kanun, içinde ahlâkýn olmadýðý ama ahlâklý olmak iddiasýnda olan illüzyonik bir kavram olur. Örneðin: 2802 sayýlý kanunda hakim ve savcýlarýn tâbi olduðu ahlâkî yükümlülükler benzeri düzenlemeler, gönül isterdi ki kanun koyucu için de geçerli olsaydý. Vaz’ edilen kanunlar en azýndan evrensel ahlâkî deðerlere uygun olabilecek bir denetime tâbi tutulsa ve evrensel ahlâkî kriterlere uymayan kanunlarýn iptali yoluna gidilmesi daha iyi olurdu.

Ahlâk ile hukukun süjeleri ve kanun koyucular arasýnda kurulmaya çalýþýlan baðda ve birazdan aktaracaðýmýz Ýslâm hukukunun konu ile ilgili görüþlerinde, amaç, hatadan masun, beþ baþý mamur hukuk adamý aramak deðildir; fakat ahlâkî açýdan hatalarý en aza inmiþ hukuk adamý arzulamaktýr. Her türlü hatadan beri insan aramak beyhude bir uðraþtýr. Dinler, laik kökenli düþüncelerden üstün olarak insan gerçeðinin farkýndadýr. Kavramsal açýdan insana yaklaþýmda dinler daha gerçekçi ve tutarlýdýr. Ýlahî yapý olarak insanýn kötülüðe meyli dikkate alýnarak en azýndan iyiliðe doðru tergîb (teþvik), kötülüðe doðru da terhîb (korkutma) yapýlmaktadýr. Ýnsana yapýlmasý gereken en büyük iyilik, Kur’ân’ýn dediði gibi, ona iyiyi hatýrlatmaktýr. Nitekim ayet-i kerimede “Hatýrlat! Çünkü hatýrlatmak mü’minlere fayda verir.” (Tûr/55). “Ýnanan erkeklerle inanan kadýnlar birbirlerinin hayýrhâhýdýrlar. Ýyiliði emreder, kötülükten sakýndýrýrlar.” (Tevbe/71).7

Ýslâm, hukuk ile gerek teþri’ sahada gerek tatbikat sahasýnda uðraþanlardan belli bir ahlâkî davranýþ isteyerek toplumun hak alma bazýnda düzenini saðlamayý hedeflemiþtir. Ýslâm, Müslüman sýfatýný taþýyan herkesten beklediði ahlâkî yükümlülüðün daha fazlasýný hukuk ile iþtigal eden kimselerden beklemektedir.

Devlet sisteminin ve otoritesinin bugünkü yapýsýnýn henüz teþekkül etmediði dönemlerde Ýslâm’ýn, hakim ve idarecilerin ahlâkî yönleri üzerinde fazlasýyla durmasý dikkat çekicidir. Hukukun hükümlerinin ve süjelerinin ahlâkî normlara baðlýlýðý bütünüyle adalete yönelik olduðu göz önüne alýnýrsa Ýslâm hukukunun sarf ettiði kurallarýn yerindeliði kendiliðinden anlaþýlýr. Bazý ülkelerde siyasetçilerin uymak zorunda olduklarý ahlâk yasalarýnýn bulunmasý düþündürücüdür. Çünkü kendisi herhangi bir ahlâk kuralý ile baðlý olmayan kanun koyucu, toplumun vicdanýna tercüman olamaz. Yetkisi dahilinde bulunan teþri’ faaliyetinin ahlâk temelinden uzak olmasý, adalet ve hukuk facialarýna yol açabilir.

Ýslâm hukuku, evrensel yapýsýyla genel kurallarýna ters olmayan yerel örfleri-âdetleri kabul etmiþ, toplumlarýn güzel ve doðru törelerini kabul etmiþ ve onlarý tarihlerinden gelen yerleþik geleneklerinden koparmamýþtýr. Ýslâm dininin emretmek veya nehyetmek yoluyla ilga etmeyip, açýkça ya da zýmnen kabul ettiði örf ve âdetler gibi, müçtehidlerin içtihadlarý da Ýslâm hukukunun tam teþekküllü olarak oluþmasýnda çok faydalý katkýlarda bulunmuþtur. Ýslâmî bilimler tarihinin de ortaya koyduðu ve alimlerin görüþbirliði halinde kabul ettiði gerçek þudur ki, Ýslâm hukukunun kaynaklarý temelde þu ana unsurlarda bir araya gelir: Kitap, Sünnet, Ýcmâ, Kýyas. Bunlara ilaveten Ýstihsan, Maslahat, Tasavvuf, Kelâm, Örf, Âdet ve Teâmül gibi kaynaklar da ayrýca düþünülebilir. “Kültür Mirasýmýzýn Temel Kaynaklarý”8 olarak da ele alýnan bu 11 unsurla Ýslâm hukuku, ilâhî olma vasfýnýn saðladýðý büyük üstünlük ve aþkýnlýkla bütün beþerî hukuklarýn zirvesinde durmuþ asýrlarca mükemmel seviyede onlarca büyük devletin hukuku olmuþ, deðiþik din ve ýrklardan yüzlerce milleti gerçek ahlâk, hukuk ve adalet cennetinde mesut kýlmýþtýr, mutlu etmiþtir.



DÝPNOTLAR
1) Yurtcan, Henkel’den yaptýðý iktibasta yargýlamada rol alan baðýmsýz haklar kullanan ve yargýlama sýrasýnda kendisine yükümlülükler yüklenen kiþileri yargýlamanýn süjeleri olarak deðerlendirir. Biz bu makalemizde hukukun süjeleri derken bu kavramý Yurtcan’ýn kullanýmýndan daha geniþ mânâda hukukun her kademedeki tatbikçileri mânâsýna kullanacaðýz. Bkz Yurtcan ERDENER. Ceza Yargýlamasý Hukuku, Ýstanbul, 1991.
2) Çeçen, Anýl, Adalet Kavramý, s. 218, Ýstanbul, 1981. Bazý deðiþiklikler ve ilavelerle.
3) Çeçen, 219. Hüseyin Hatemi’den naklen.
4) Güriz Adnan, Hukuk felsefesi ders notlarý, s 268 272
5) Çeçen, s. 93
6) Çeçen, s. 92
7) Bu meyanda Ýbrahimî dinlerden Hýristiyanlýðýn kitabý Ýncil’de de iyiliði ve tanrýnýn emirlerini anlatmaya dair benzeri ayetler bulunmaktadýr: "ama kim bu buyruklarý yerine getirir ve baþkalarýna öðretirse...” Matta 5/19; “Ýnsan yalnýz ekmekle deðil tanrýnýn aðzýndan çýkmýþ her sözle yaþar.” Matta 4/4; “Ýsa ona neden bana iyi diyorsun dedi. Ýyi olan bir tek tanrýdýr.” Luka 18/19; “Ýsa þöyle devam etti insaný kirleten insanýn içinden çýkandýr. Çünkü kötü düþünceler, ahlâksýzlýk, hýrsýzlýk, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahet, kýskançlýk, iftira, kibir ve akýlsýzlýk, içten, insanýn yüreðinden kaynaklanýr.. ve insaný kirletir.” Markos 7/20-23.
8 ) Yeni Ümit Dergisi, Sayý: 46-47, s. 2-5, Yýl: 1999-2000


Akif Gültepe


radyobeyan