Ýslama Göre Dost ve Düþman
Pages: 1
Terbiye ve talim By: hafýz_32 Date: 27 Eylül 2010, 20:38:50
1- Terbiye Ve Ta'lim (Eðitim Ve Öðretim)


Þurasý kesinlikle bilinen bir gerçektir ki, denildiði gibi, iki sýnýrlý bir reform. Ýþte bundan hareketle, tüm ALLAH düþmaný kâfirler þu gerçeði kav­radýlar. Ýslâm akidesi (inancý) kayasýný yýkmak, silâh ile mümkün deðildir. Silâh gücü yoluyla bu iþ baþarýlamaz. Bu silâh gücü ki, birçok kanlan akýt­mýþtýr. Ayný zamanda ALLAH yolunda samimi bir þekilde cihad eden bu güç­lerin karþýsýnda da durulamaz. Bunun bir baþka yol seçtiler. Bu seçtikleri yol çok daha etkin ve deha açýsýndan da çok daha geçerli ve iðrenç bir yol. Bu yeni savaþ metodu, Ýslâm dünyasýndaki eðitim ve öðretim kurum­larýný ele almaktýr. Ýçine yalan ve iftira karýþtýrýlmýþ olan þüphe ve kuþku­lar üzerinde oturtulan teoriler ve düþünce sistemleri. Sadece bilimsellik elbisesiyle ve bilimsel araþtýrma adýyla devreye girdiler. Ýslâm düþmanlarý bunun için iki yol izlediler:

a- Ýçteki eðitim ve öðretim kurumlarýnýn hakimiyetini ellerine almak,

b- Kâfir ülkelere insan yetiþtirmek için gönderilen kimseler yoluyla.

Birinci yola gelince, bununla ilgili olarak Keþiþ Züveymür der ki: -Ki biz bu adamla ilgili söylediklerinin bir kýsmýný daha önce anlatmýþtýk-: "Ey kardeþler! Bu 19. asrýn üçte birinde ve bu zaman zarfýnda günümüze ka­dar, baðýmsýz Ýslâm ülkelerinde þu noktayý ele geçirdik. Tüm eðitim prog­ramlarýný baðýmsýz ülkelerde ve bir de hiristiyanlýk nüfuzu altýnda bulu­nan yerlerde veya doðrudan hýristiyanlarýn egemen olduðu yerlerde bu eðitim kurumlarýný ele geçirdik. Biz bütün bu bölgelere hýristiyanlýðýn misyoner pususunu kurduk, kiliselerde gerekenleri yaptýk. Dernek ve cemiyetler yo­luyla girdik. Birçok okullarda ise egemen olanlar Avrupa ülkeleri ve Amerikadýr. Ayný zamanda birçok merkezler ve birçok kiþiler eliyle bu iþler yü­rütülmektedir ki, burada bunlardan söz etmek doðru olmaz. Burada size düþen iþ ve bir üstün görev vardýr. Her iþin baþý siz olacaksýnýz öncelikle. Ayrýca daha birçok yardýmlaþma örnekleri vardýr ki, hepsi de sonuç itiba­riyle çok umut verici ve parlaktýr. Bu sonuçlar tüm insanlýðýn hayatýnda, evet beþer hayatýnda öðrendiði en büyük pay olacaktýr. Aslýnda siz Ýslâm ülkelerinde tüm akýllarý kendi vasýtalarýnýz ve yollarýnýzla hazýrlayacaksý­nýz. Onlarýn, sizin kendileri için hazýrlamýþ olduðunuz yola kolaylýkla gir­mesini saðlayacaksýnýz. Bu yapacaðýnýz iþ: "Müslümaný Ýslâmdan çýkarmak" olacaktýr. Siz gerçekten öylesine bir nesil ve toplum hazýrlaya­caksýnýz ki, bunlarýn ALLAH ile bir baðlan olmasýn. ALLAH'ý tanýmayý da is­temesin. Müslümaný Ýslâmdan uzaklaþtýracaksýnýz, fakat sakýn onu hýristiyan da yapmayacaksýnýz. Ýþte bundan sonra þu nokta gündeme girmiþ olacaktýr: Siz öyle bir toplum meydana getireceksiniz ki, onlarý sömüren kimseler kendilerinden ne isterlerse onu yapacak hale gelmiþ olsunlar. Hiçbir zaman önemli þeylere ve büyüklerine ihtimam göstermesinler. Hep rahat­larýný düþünsünler, tembel olsunlar. Eðer öðrenim göreceklerse, bu onla­rýn þehevi istekleriyle ilgili bir öðrenim olsun. Eðer bir araya geleceklerse, bu onlarýn þehevî isteklerini tatmin etmek için olsun. Eðer en yüksek rüt­belere hazýrlanmak istenirlerse bu, þehevî istekler doðrultusunda olsun, kýsaca her bir þeyi bu manada deðerlendirsin."[287]

Evet bu keþiþ doðruyu söylemiþtir. Bu bir kafirdir ki, o, batý kültürü­ne göre yetiþmiþ, ALLAH ile baðý kesilmiþ bir nesil getirmek istiyor.

Nitekim bu kindar haçlý zihniyetinden hareketle, Lord Kramer, bir Ýn­giliz olan bu þahýs, Mýsýr'ý iþgal altýnda tuttuklarý dönemde burada Viktorya Fakültesi adýyla bir okul açmak istedi. Bu þahýs Ýngilizlerin Mýsýrdaki güvenilir adamýydý. Bu adam idarecilerin, liderlerin ve önderlerin ço­cuklarýndan bir kesimin burada okutulmasiyla, Ýngiliz eðitimi almýþ ve on­larýn muhitinde yetiþmiþ elemanlar hazýrlamak istiyordu. Zira kendileri­nin Mýsýr'dan ayrýlmalarýndan sonra buralarý halen kendilerinin bir sö­mürgesi halinde devam etmesin, müslümanlarýn iþlerini idarede kendi adam­larý olsun istediler."[288]

Daha sonra "Donlop" geldi. Bu þahýs Ýngiltere'de Ýlahiyat Fakültesi­ni bitirmiþtir. Mýsýr'da eðitim kurumlarýnýn programým hazýrlamak için gelmiþtir. Bunun getirmiþ olduðu veya hazýrladýðý programlar, aynen Ke­þiþ Züveymür'ün dediklerini gerçekleþtirecek programlar idi. ALLAH ile olan baðý kesecek olan bir eðitim sistemi.

Bunun en doðru kanýtý þöyledir: Okullarda din dersi gayet az bir za­man zarfýnda okutulacak. Mesela: Ýslâm dini, putperestlerin puta tapýcýlýðýný ortadan kaldýrmak için, bir tek ALLAH'a ibadeti saðlamak için gönderilmiþtir. Kýz çocuklarýnýn diri diri gömülmesini haram kýlmak üzere gön­derilmiþtir. Bu gibi konular ele alýnacak ve fakat iþin baþkaca yönlerine geçilmeyecektir. Bu dersi verecek olan kimse de, en yaþlý hocalardan seçi­liyor ve öðrencilerin karþýsýna da beðenilmez bir görüntüyle çýkarýlýyor. Ni­hayet ders yýlýnýn sonunda din maddesi programdan çýkarýlýyor.[289]

Tarih maddesine gelince, burada öðrencilere Ýslâm tarihi noktasýndan birçok þeyler gizleniyordu. Özellikle Ýslâm tarihinin: "Ýslâm þirkin tüm çe­þitleri ve görüntüleriyle savaþmak üzere gönderilmiþtir" noktasý gizli tu­tuluyordu. Sadece Ýslâm tarihinin baþlangýcýndan biraz bir þeyler verili­yordu, hemen dikkatler þu noktaya çekiliyordu: Ýslâm, Araplarý cahiliyetlerinden kurtarmak için gönderilmiþti. Ayrýca bir miktar da, hakim taba­kalar arasýndaki çekiþmelere tarih bakýmýndan yer verilirken, Ýslâmýn top­lum hayatýndan kesinlikle bahsedilmemekteydi.

Ayný þekilde Ýslâm kahramanlarýndan, Ýslâmýn ilmî hareketlerinden asla söz edilmiyor, iþin bu yönleri öðrencilerden gizleniyordu. Çünkü he­men Avrupa tarihini devreye sokarak onu tüm yönleriyle etraflý bir þekil­de anlatýyorlardý. Avrupanýn kalkýnmasýný, liderlerini, kahramanlarýný oku­tuyorlardý. Bu ülkeleri ilerlemenin ve yükselmenin, uygarlýðýn beþiði ola­rak sunuyorlardý. Çünkü oralarda kömür ve demir vardýr."[290]

Sözün özü þu ki, bunlar talebelere Avrupa'nýn yenilmez, üstün bir güce sahip olduðunu, iri yarý kimseler olduklarýný telkin ediyorlar, Ýslâmý ise iþe yaramayan cýlýz bir þey olarak deðerlendirip, üzerinde yaþamalarý için bu efendilerine kulluk etmeleri gereken varlýk olarak sunuyorlar.[291]

Ýkinci yol ise: Bu da dýþ ülkelere, kâfir ülkelere insanlarýn gönderil­mesiydi. Bu plân da kendileri için iyi bir sonuç vermiþtir. Bu dýþ ülkelere gönderme olayý, çoðunlukla müslüman ile kâfir arasýndaki ayýrýmý kýrmak­tadýr. Müslümaný ortada býrakmaktadýr. O böylece gördükleri karþýsýnda þaþýrýp kahvermektedir. Diðer taraftan bu kimsenin dinini bilmemesi, de­ðerlerinden ve örnek kahramanlarýndan habersiz olmasý, kendisini daha çok batýya baðlamaktadýr. Evet bu kimse böyle bir durumda ya kâfir ba­týya veya dinsiz doðuya kapýlmaktadýr. Adam öyle bir damga ile damgala­nýyor ki, bu kesinlikle Ýslâm damgasý olmamaktadýr. Bu damga giderek zamanla, iþin farkýna varsýn veya varmasýn, tüm benliðinden sýyrýlmasýna sebep oluyor. Kiþiyi böylece giyiminde, yemesinde ve içmesinde, konuþ­masýnda, gittiði yolda ve muamelesinde ya bir batýlý olarak veya bir doðu­lu olarak görebiliyoruz. Hatta çoðu zaman daha da aþýrý bir þekilde göre­biliyoruz.[292]

Bunlarýn baþýnda ilk yer alan kimse, onlarýn istediði doðrultuda on­lara hizmette bulunan þahýs Rifaa Tahtavî'dir. Bu þahýs Fransa'da 1826-1831 yýllarý arasýnda beþ yýl kalmýþtýr. Fransa'dan dönünce Ýslâm toplumunda ilk kez duyulan sözlerden konuþmaya baþladý. Meselâ vatan, vatandaþlýk, eski tarihe önem verip bununla yepyeni bir vatan ruhunu diriltmek gibi. Bunun peþinden ise özgürlüðü gündeme getirdi. Bunu ilerlemenin yolu ol­duðunu söyledi. Bu arada Avrupa kanunlarý tarzýnda yeni kanunlar geti­rilmesini iþledi. Bunu kadýn haklarýyla ilgili konular izledi. Meselâ kadýn eðitimi taaddüdü zevcatýn yasaklanmasý, boþamanýn  sýnýrlandýrýlmasý, kadýn-erkek olarak her yerde beraberliðin saðlanmasý gibi...[293]

Ýslâm düþmanlarýnýn arzuladýklarý þeyin özeti, bilhassa eðitim ve öð­retim meselesiyle ilgili olarak, Müsteþrik Gibb'in "îslâmî Yön" adýný ver­diði kitabýnda belirttiði gibidir. Bu adam þöyle diyor:

"... Ýdarî manada bunlarý batýlaþtýrmanýn veya frenkleþtirmenin ger­çek yolu, nasýl bir durumda batý tarzýnda bir eðitimi bunlara vermemiz gerektiðini açýklamamýzdýr. Batý prensiplerine uygun, batý düþünce siste­mine baðlý bir eðitim sistemini açýklamamýz gerekir. Ýþte tek yol budur. Bundan baþka bir yol yoktur. Nitekim biz daha önceki merhalelerde gör­müþtük. Batýlý manadaki bir eðitimin Ýslâm dünyasýnda nasýl damgasýný vurduðunu, uygar liderlerin düþünce sistemi üzerinde ne kadar etkin ol­duðunu, az da olsa dini liderlerden de bunun etkisinde kalanlarýn olduðu­nu görmüþtük.[294]

Aslýnda bugün tüm Ýslâm dünyasý eðitim ve öðretim alanýnda batýlý manada bir eðitim tarzým benimsemiþ veya doðulu anlamda bir eðitim tar­zým uygulamýþ olmaktadýr. Meselâ felsefe ile ilgili ve psikoloji derslerinde Fröyd teorisi okutulmakta, sosyolojide Dürkeym teorisi, sosyalist ve ko­münist Marks teorileri verilmektedir. Dinlerin karþýlaþtýrýlmasýnda, mu­kayeseli dînler dersinde ise Freyzýr'ýn teorilerine önem verilmektedir.

ALLAH'ýn Kitabý'nda ve Rasûlünün sünnetinde cahiliyye diye tanýmlanan cahiliye sistemlerini yeniden diriltmeye davet ediyorlar. Bunlarýn ile­rici uygarlýklarmýþ gibi okutulmakta, bütün bunlarýn tarihin derinlikle­rinde, hatta yedi binlerce sene derinliklerinden geldiðini ileri sürerek de­ðer kazandýrmaktadýrlar.

Yine Avrupa'nýn önem verdiði þarkýlarý, Avrupa uygarlýðýnýn kahra­manlarýný gündeme sokarlar. Din-devlet ayrýlýðýný gündeme getirirler. Di­nin kul ile ALLAH arasýnda bir durum olduðunu, bunun hayatla ilgili iþlere müdahale etmemesi gerektiðini söylerler. Ýþte bütün bunlar bir kültür sa­vaþýnýn sonucu, kýsaca kültür emperyalizminin sonucu olmuþ olan þeylerdir.[295]

Son olarak: Bu öðretim ve eðitimle ilgili programlar, metodlar ayný zamanda müslümanýn ALLAH ve Rasûlüne, dinine, mümin kardeþlerine bað­lýlýðýný, dostluðunu da alýp götürmüþtür. Hatta ALLAH düþmanlarýna karþý olan ve olmasý gereken düþmanlýðýný da alýp götürmüþtür. Öyle bir nesil yetiþti ki, bunlarýn ALLAH ile olan herhangi bir baðlan kalmamýþtýr. Ýnancý ve akidesi gereði yapmasý gerekeni, baðlý olmasý icabedeni yerine getirmi­yor. Bunun tam aksi olan cahili sistemlere baðianýp kalýyor, evet eðitimde, düþünce sistemlerinde hep onlara baðlanýp kalýyor.
   


[287] Cüzûru'l-Belâ", s.276.

[288] Muhammed Muhammed Hüseyin, "îslâm ve Batý Kültürü", s.46.

[289] Muhammed Kutub, "Biz Müslüman mýyýz?" s.136-138. "Müzekkiretülmezahibul-fikriyyetulmuasýra”

[290] Bak. Önceki iki kaynak.

[291] Biz Müslüman mýyýz?" s.141.

[292] Dr. Ali Cureyþe ve arkadaþý, "Esaübulðazvilfikrî", s.64-65.

[293] Dr.Muhammed Muhammed Hüseyin, "Ýslâm ve Batý Uygarlýðý", s.17-30.

[294] el-îtticahatu'l-Vataniyye", 2/217.

[295] Üstad Sefer b. Abdurrahman el-Havalî, "Laiklik ve Ýslâm Dünyasýndaki Etkileri" kitabý bunu çok Ýyi açýklamaktadýr.  


Ynt: Terbiye ve talim By: Yaðmur Gümüþ 8-B Date: 21 Ekim 2015, 18:11:22
Terbiye,insanlarýn baþka kiþilere gösterdikleri nezaket,saygý ve sevgidir...
Bu sadece insanlara deðil hayvanlara ve bitkilere karþý gösterdikleri tutumlu ve güzel davranýþlardýr...Rabim razý olsun...
Ynt: Terbiye ve talim By: ikranur 7d Date: 21 Ekim 2015, 20:07:49
Terbiye saygý dürüstlük çok önemli kavramlardýr. herþeyin baþýnda terbiyeli ve saygýlý olmalýyýz. Rabbim bizleri terbiyeli saygýlý dürüst olan kullarýndan eylesi. Paylaþýmdan dlayý Allah (c.c.) razý olsun.
Ynt: Terbiye ve talim By: besiye7A Date: 21 Ekim 2015, 21:21:04
Allah razi olsun
Ynt: Terbiye ve talim By: ceren Date: 21 Ekim 2015, 21:25:05
Aleykümselam.Rabbim razý olsun paylaþýmdan kardeþim.Ýnsan ilk önce ruhun,karakterini,kendini talim verip,terbiye etmelidir.Kendini,nefisini Allah yolunda terbiye eden kullardan olalým inþallah...

radyobeyan