Bir yere kadar muayeniyet By: sumeyye Date: 24 Eylül 2010, 22:40:28
Bir Yere Kadar Muayeniyet
Yarýnki nesillerin kývam ve mutluluðu, bugünkü fedakâr ruh ve soluklarýn ürünü olacaktýr. Bugün kendini rahata ve rehâvete salmýþ bezgin ve derbeder yýðýnlardan mükemmel ve muntazam yarýnlar beklemek sýrf bir kuruntu ve avunmadýr. Yarýnlar, bugünün döl yataðýnda tomurcuklaþýp geliþecek ve bugünün memelerinden beslene beslene kývama erecektir. Bugünkü varlýðýmýz iyi ve kötü yanlarýyla dünün izlerini taþýdýðý gibi, yarýnlar da bugünün, geliþmiþ, geniþlemiþ ve ferdîlikten çýkarak içtimaîleþmiþ bir kopyasý olacaktýr. Evet, kendine has renk ve keyfiyetiyle millî hayatýmýz, geçmiþin dað-dere, ova ve obasýndan sýzýp-gelen ve kendi televvünleriyle geleceðe akan bir ýrmak gibidir; bu ýrmak istikbâle doðru akarken geçtiði yerlerin hususiyetlerini de beraber alýp götürmektedir. Dikkatle bakabilsek, bizim de beraber akýp gittiðimiz bu çaðlayan içinde cedlerimizin ayak izlerini, ruh halecânlarýný, beyin ve pazularýnýn ürünlerini, mefkûre ve hafakanlarýný görebiliriz. Bu itibarla da, onlarý bizim hayat kaynaðýmýz; tarihî dinamiklerimizle bizi de gelecek nesillerin varlýk usâresi sayabiliriz.
Böyle bir tevârüsdeki espri kavrandýðý takdirde, dünya her yanýyla ihtiyarlasa, zaman bütün bütün deðiþse, asýrlar baþkalaþsa, gelenler gitse, gidenleri de arkadan gelenler takip etse millet ruhu hep genç kalacak ve "ebed-müddet" var olacaktýr. Zira, bu çizgideki bir deðiþim ve dönüþümde Ebu Bekir, Ömer bin Abdülaziz'e inkýlâb edecek; Ömer, Fatih'e dönüþecek; Ali, Battal Gazi'nin ruhu olacak; Bedr'in Arslanlarý, Malazgirt'te, Kosova'da, Çanakkale'de muhteva ve mânâ derinlikleriyle bir kere daha temessül edeceklerse, her þey sonsuza endeksli demektir. Bence yenileþmenin ve her zaman genç kalmanýn sihirli formülü de bu olsa gerek.. evet, ferden-ferdâ zeval bulup gitmemizi, milletçe varlýk ve bekamýzýn esasý, usâresi haline getirerek en korkunç ölümleri gülerek karþýlamalýyýz ki, dünyevî ve uhrevî buudlarýyla ebediyeti garantilemiþ olalým. Kendimizi ilk idrak ettiðimiz tül-pembe dünyalardan gençliðin þahlanmaya açýk rengârenk âlemlerine, olgunluðun, güç, kuvvet ve irade ile serfirâz olduðu dönemlerden yaþlýlýðýn temkinli ve istikrarlý çaðlarýna kadar her faslý çok iyi deðerlendiren, her adýmýný dikkatlice atan, hayatýný dolu dolu yaþayan ve ömrünün her dönemecinde ölmesini bilen, ölürken de iradesiyle, yüzü ötelere dönük ve aþk içinde ölenler, ütopyalarda anlatýlanlarý da aþkýn, yarýnlarýmýzý hazýrlayacak kahramanlar iþte bunlardýr. Evet, bu isimsiz kahramanlar ve kendi ayaklarýyla yürüyen bu âbide ruhlardýr ki, hep önde koþar, arkada görünür; nesiller boyu "yâd-ý cemil" olacak þekilde yaþar; ama ölümle buluþmayý da hep "bir garip ölmüþ diyeler" mülâhazasý içinde gerçekleþtirmeyi düþünürler.
Ýçinde bulunduðumuz zaman itibarýyla, bu ölçüdeki kahramanlarý yetiþtiremez, onlara yukarýdaki dinamikleri temsil etme fýrsatýný vermez ve ömrün deðiþik fasýllarýný bu ruh ve mânâ dinamikleri üzerinde örgüleyemezsek dünyanýn geleceði adýna bir þey vaadetmemiz ve yarýnlarda varlýðýmýzý sürdürmemiz mümkün deðildir. Evet, içinde bulunduðumuz dönemi, ilerideki zamanýn altýn dilimine bir esas kabul edecek olursak, bu esas mutlaka basiret, þuur, idrak ve sabýrla çok iyi deðerlendirilmeli, onu geleceðe açýk hale getirmek için ruh ve özün mahfuziyeti yanýnda, yoruma açýk yanlarý da istikbali kucaklayacak bir zenginliðe ulaþtýrýlmalýdýr ki, yarýnlar bugünden kopuk olarak geliþmesin.. yukarýdaki hususlar ihmal edildiði takdirde böyle bir netice kaçýnýlmaz olacaktýr; zira sebeplerin ihmal edildiði bir yerde -tabiî esbap plânýnda- o sebeplerle irtibatlý sonuçlarýn meydana geleceðini düþünmek, dinin ruhu ve "þeriat-ý fýtriye"nin prensipleri açýsýndan kat'iyen doðru deðildir. Varlýðýn sînesinde her zaman müþâhede ettiðimiz bir muayyeniyet (determinizma) belli ölçüde ve þartlý olarak tarihî hâdiselerde de söz konusudur. Bugün, gidip tarih olan geçmiþteki insan ve hadiseler, âdeta zamanýn döl yataðýna tevdî edilmiþ spermler, ukde-i hayatiyeler veya kuluçka altýndaki yumurtalar gibidirler.. ve þimdileri þekillendirecek esaslarýn da kaynaðý sayýlýrlar. Günümüzde, tarihin yamaçlarýna tohumlar gibi saçýlan sebeplerde yine esbap açýsýndan yarýnlara ait hikmet buudlu, adalet televvünlü, istikrar edalý ve istikamet formüllü neticeleri belirleyecek âmillerdir.
Zaten þimdiye kadar da hep öyle olmadý mý? Bir dönemde yaþanan kapkara günler, bir önceki dönemin levsiyatý deðil miydi? Tufan, Hazreti Nuh'a baþ kaldýran sergerdanlarýn çiðneyip durduklarý topraklardan fýþkýrmadý mý?. Ahkaf'ta kopan fýrtýnalar, "Âd"ýn kirlettiði yerleri temizleme adýna bir alt-üst etme ameliyesi deðil miydi?. Sodom ve Gomore'nin kurban ediliþleri arzýn semaya fidyesinden baþka ne idi?. Yakýn tarihimiz itibarýyla Hindistan'ý yýllarca Ýngiliz çizmeleri altýnda çiðneten, onlarýn kendi içlerinden bazý kimseleri parya olarak kabul etmeleri deðil de ya neydi?. Eski dönemlerde birbirinin kurdu olmuþ Asya kavimlerini, Cengiz ve Hülâgülerle; modern çað itibarýyla da komünizm, sosyalizm ve kapitalizmin eliyle periþan edip kývrandýran, onlarýn dünyayý yanlýþ yorumlamalarý, iftiraklarý, cehaletleri deðil miydi?. Uzaklarda dolaþmaya ne hacet, asrýn baþýnda, Afrika'dan Balkanlara ve oradan da bir kýsým Asya ülkelerine kadar mübarek bir bölgede o bölgenin muvazene unsuru sayýlan âlî bir devleti, þanlý bir milleti arkadan vuranlarýn hemen hepsi yaptýklarýnýn kat katýna maruz kalmadýlar mý?.. Kartaca'nýn ümitsiz çýðlýklarýndan ilk Hristiyanlarýn ürperten feryatlarýna kadar, arþa yükselen mazlum âhý deðil miydi o koskoca Roma Ýmparatorluðu'nu yerle bir eden?. Heykelleriyle beraber, duygularý, düþünceleri de, bir kist, bir nodül gibi insanlýk bünyesinden sökülüp atýlan Lenin, Stalin, Hitler ve Mussolinilerin, tarihin en mel'ûn cebbarlarýna rahmet okutturan zulüm ve itisaflarýnda aramak gerekmez mi, þimdilerde lanetle yâd edilmelerini?..
Ýlk Müslümanlar, mazlumiyet ve maðduriyetleriyle, düþmanlarýný kendi husumetleri içinde boðdu ve adaletleriyle de dört bir yanda livâlarýný dalgalandýrdýlar. Bedir ve Mekke fethi, hakkaniyet ve adaletin hakimiyeti, Uhud da mazlumiyet ve maðduriyetin zaferiydi. Kýlýç kalbin elinde olduðu sürece de bu zaferler birbirini takip etti ve bu mübarek dönemde zahiren maðlubiyet zeminleri bile birer kazanç kuþaðýna dönüþerek istikbale yürüyen yollarda zafer tâklarý haline geldi.. aksine, kýlýcýn, kuvvetin eline geçtiði ve kalbin diline kilit vurulduðu günden itibaren de, baþarý kýlýðýndaki her maddî hakimiyet, ruhlarda hezimet hasýl ederek kazanç kuþaklarýný hicran ve hasretlerin kol gezdiði arenalara çevirmedi mi?
Evet hangi nam ve hangi ünvanla olursa olsun, þer, yine þer doðurur; zulüm, zulümler fasit dairesine inkýlâb eder. Dünden bugüne fitne ekenler hep þer biçmiþ, hayýr fideleri dikenler de hayýr ve bereket dermiþlerdir. Zaman zaman iyi-kötü teþebbüslerin neticeleri muvakkaten imhâle uðramýþ ise de, mevsimi gelince mutlaka zuhur etmiþ ve zalimleri hasretle inletmiþ, mazlumlar için de kurtuluþ ve mutluluk vesilesi olmuþtur. Sebeple netice arasýnda bazen yýllar, hatta asýrlar geçebilir; ama bir de "vakt-i merhûn"u gelince kendini öyle bir hissettirir ki, netice mâsum için ayný cennet, âsî ve zalimler için de ayný cehennem olur.
Bütün bunlarý, bir mânâda tarihin ruhundaki muayyeniyetiyle (sebep-sonuç münasebeti), daha doðrusu "þeriat-ý fýtriye"deki adalet ruhuyla yorumlamak mümkün olduðu gibi, "tarihî tekerrürler devr-i dâimi"nin önemli bir sebebi de kabul edebiliriz. Gerçi, tarihî hâdiselerin arkasýnda pek çok sebep söz konusudur ama; yine de Kudreti Sonsuz, sebepleri icraatýna bir perde yapmýþtýr ve bizim dünyamýzý da onlarla kuþatmýþtýr. Bu, O'nun, insana bahþettiði týpký irade sýfatý gibi sýrlý bir lütfu; bizim de, mükellefiyetlerimizi yerine getirmemiz adýna malzememiz ve lüzumlu aksesuarýmýzdýr.
Bu açýdan denebilir ki, bazen çok küçük bir hareket bile yýllar ve yýllar sonra çok önemli bir oluþumun baþlangýcý olabileceði gibi, yanlýþ bir kanaat, hatalý bir davranýþ da çaðlarý sarsacak pek çok olumsuzluðu netice verebilir.
Bu itibarla da, þimdilerde bir kýsým bahtiyar nesillerin, hayýr düþünceleri üzerine örgüledikleri mini mini nakýþlardan, mutlu yarýnlarýn rengârenk ve bütün insanlýðýn alâka duyacaðý mübarek dokularýn meydana geleceðini bekleyebiliriz.ALINTI