Ebedi Risalette diplomatik misafirler By: sumeyye Date: 22 Eylül 2010, 15:28:54
EBEDÝ RÝSALETTE DÝPLOMATÝK MÝSAFÝRLER
GÝRÝÞ
Hazret-i Peygamber, hem ebedî risâletin sahibi, hem Ýslâm devletinin baþkaný ve hem de Ýslâm ordularý baþkomutaný idi. Bu sebeple Ýslâm baþkenti Medine'ye gelen her seviyeden ve her inançtan fertler ve topluluklar gibi elçiler yani diplomatik misafirler de öncelikle Hz. Peygamberin misafirleri idiler.
Kaynaklarýn belirttiklerine göre, Araplar, harp-sulh gibi önemli konularda Kureyþ kabilesini takip ediyorlardý. Çünkü Kureyþ'i üstün kabul ediyor ve onlarýn tavýrlarýna göre kendilerini ayarlýyorlardý. Kureyþ'in düþman olduklarýna düþman, dost olduklarýna dost oluyorlardý. Kureyþ'in kabullerini onlar da benimsiyorlardý Ýslâm karþýsýnda da ayný þekilde davranýp Kureyþ'i izliyorlardý.
Kureyþ'in Ýslâm'a karþý verdiði amansýz mücâdeleye raðmen, Mekke'nin, Müslümanlar tarafýndan fethi gerçekleþtirildikten yani Kureyþ'in tam anlamýyla Ýslâm ordusuna boyun eðdiði kesinleþtikten sonra, çevredeki Arap kabileleri, artýk zaman kaybetmenin anlamýnýn kalmadýðý düþüncesiyle Medine'ye elçiler ve heyetler göndermeye baþladýlar. Ýslâm Tarihinde "Âmu'l-Vüfûd (elçiler yýlý) diye bilinen günler, Mekke fethi sonrasýna rastlayan özellikle hicrî dokuzuncu yýldýr. Tebük Seferi'nden dönüldükten ve Sakif kabilesi Müslüman olduktan sonra Medine çok yoðun bir diplomatik trafik yaþadý. Uzak-yakýn yer ve yörelerden insanlar Hz. Peygamberle görüþmek, Müslüman olmak ya da bazý þartlarla antlaþmalar yapmak üzere Medine'ye akýn ettiler. O günlerde Medine'de, Yüce Kitabimizin 110. Nasr sûresinde: "Allah'ýn yardýmý ve zaferi gelip de insanlarýn bölük bölük Allah'ýn dinine girmekte olduklarýný gördüðün vakit..." diye bildirmiþ olduðu günler ve olaylar yaþanýyordu.
A. DÝPLOMATÝK MÝSAFÝRLERÝN AÐIRLANMASI
Biz burada sadece yabancý devlet elçilerini deðil, geliþ amaçlarýna bakmadan, Arap kabilelerinin temsilcilerini ve deðiþik yörelerden muhtelif milletleri ve dinleri temsilen gelen kiþi ve heyetleri "diplomatik misafir" olarak deðerlendireceðiz. Çünkü yakýn plândan tetkik edildiði zaman, bütün bu insanlarýn o günün þartlarýnda bir çeþit diplomatik misyon üstlendikleri anlaþýlmaktadýr.
1. Aðýrlama
Diplomatik misafirlerin aðýrlanmasý ile diðer misafirlerin aðýrlanmasý arasýnda, temelde hiçbir fark görülmemektedir. Elde mevcut ne varsa onunla aðýrlanýyorlardý. Benî Hanife heyetinin aðýrlanmasý anlatýlýrken kendilerine Remle binti Hâris'in evinde, sabah akþam bir defasýnda ekmek ve et, bir defasýnda ekmek ve süt, bir defasýnda ekmek ve yað verildiði kaydedilmektedir. 1
Heyetlerin misafirlik süresi ayný deðildi. Üç gün kalýp gidenler olduðu gibi 15-20 gün kalan heyetler de oluyordu. Kaç gün kalýrlarsa kalsýnlar elçiler tam bir din ve vicdan hürriyeti ve hareket serbestisi içinde bulunuyorlardý. Meselâ Necrân elçileri, geldikleri gibi Hristiyan olarak dönüp gitmiþlerdir. Hiç bir diplomatik misafire baský yapýlmamýþ ve zarar verilmemiþtir, yalancý peygamber Müseyleme'nin, mürted olduklarýný itiraf eden iki elçisine bile dokunulmamýþtýr. Hz. Peygamber onlara: "Allah'a yemin ederim ki, elçilerin dokunulmazlýðý olmasaydý sizin boyunlarýnýzý vurdururdum 2 demekle yetinmiþtir. Bilindiði gibi bu durum, "elçiye zevâl olmaz" cümlesiyle kültürümüzdeki yerini almýþtýr.
2. Aðýrlama Yerleri
Ýlk Ýslâm baþkenti Medine'ye gelen elçiler ve heyetler, ya bu iþ için tahsis edilmiþ evlerde, ya Mescid'in avlusuna kurulan özellikli çadýrlarda yada bazý sahâbilerin yanýnda misafir edilir ve aðýrlanýrlardý.
Yedi kiþiden oluþan Selâmân kabilesi heyeti, Medine'ye geldiklerinde Hz. Peygamberi Mescidin önünde bir cenazeye gitmek üzereyken buldular. Kendilerini tanýtýp Müslüman olduklarýný bildirmek için geldiklerini söylediler. Hz. Peygamber, hizmetçisi Sevbân'a: "Bunlarý, elçilerin aðýrlandýðý yerde aðýrla!" buyurdu ve gitti. Sevbân onlarý, "Arap heyetlerinin bulunduðu, hurmalýk içinde geniþ bir eve götürdü." Bu ev, Remle binti Hârisin eviydi 3 Remle'nin evi, diplomatik misafirlerin çoðunun aðýrlandýðý "devlet konuk evi" konumundaydý. Remle'nin evinin, Hz. Ebû Bekir'in hilafetinde de ayný iþ için kullanýldýðý bilinmektedir.
Bunun yanýnda, muhacirlerden birinin Medine'de yaptýðý ilk ev olmasý sebebiyle "büyük ev" diye anýlan Abdurrahman Ýbni Avf'ýn evi de "Resûlullahýn misafirlerinin aðýrlandýðý" yerlerden biriydi. Hatta buraya "Misafirler evi"de denirdi.4 Ezd kabilesi elçileri de Ferve b. Amrin evinde aðýrlanmýþtý.5
Ondört kiþiden oluþan meþhur Necran Hristiyanlarý temsilcilerini Hz. Peygamber, Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin evinde misafir etmiþtir.6
Öte yandan bazý kabile heyetleri, akrabalarýndan Medine'de olanlarýn yanýna misafir oluyorlardý.7
Tebük Seferi dönüþünde Ramazan ayýnda, Medine'ye gelen Sakif Kabilesi elçileri, Kur'ân dinlemeleri ve müslümanlarý izlemeleri için Mescidin avlusuna kurulan çadýrlarda aðýrlandýlar. Kendilerinin hizmetiyle Halid b. Said b. As ve Bilal el-Habeþî ilgileniyordu. Sakif elçilerinin, bu iki zat tarafýndan getirilen yiyecekleri, emniyet mülahazasýyla, önce getirenler tatmadýkça yemediklerine bilhassa iþaret edilir.
Yine, Ahlaf boyu elçilerinin Benî Mâlik'ten olanlarý, mesciddeki bir çadýrda aðýrlanmýþlardýr.8
Hz. Peygamber Vail b. Hucr'u misafir etmesi için Muaviye b. Ebî Süfyân'a teslim etmiþtir. O da onu Harre'de bir evde aðýrlamýþtýr.9
Bazý elçilerin ya da misafirlerin aðýrlanmasý iþini kendiliklerinden üstlenmek isteyen sahâbiler de olurdu. Hz. Peygamber, uygun gördüklerinin isteklerini olumlu karþýlardý.10 Bazýlarýna da müsaade etmezdi.11
3. Aðýrlama Ýþiyle Görevliler
Yukarýda da iþaret ettiðimiz gibi bilhassa Mescidin yakýnýnda aðýrlanan misafirlerin hizmetleriyle Halid b. Said, Bilal el-Habeþî ve Hz. Peygamberin hizmetçisi Sevbân meþgul olurdu. Remle binti Hârisin evinde kimler bu hizmeti yürütüyordu; bu konuda herhangi bir isim kaydýna muvaffak olamadýk.
B. HZ. PEYGAMBERÝN DÝPLOMATÝK MÝSAFÝRLERLE ÝLGÝLENMESÝ
Hz. Peygamber, Medine'ye gelen elçilerle yani diplomatik misafirlerle, sayýlarý ne olursa olsun ve nereden gelmiþ olurlarsa olsunlar, Müslüman olsun veya olmasýnlar, kimi temsil ederlerse etsinler, onlarla sade ve samimi bir þekilde ilgilenirdi. Burada hemen iþaret edelim ki, gelen heyetler genellikle kabile baþkanlarýnýn riyasetindeki kiþilerden oluþurdu. Bazan da elçiler sivil kimseler olurdu. Heyetler içinde din bilginleri, þair ve hatipler gibi kültürel seviyesi yüksek insanlar bulunurdu. Bu heyetler genellikle sözlü mesajlarla gelirlerdi. Ancak Hz. Peygamber'in dine davet mektubu gönderdiði devletlerin elçileri yazýlý mesaj getirirlerdi.
Þimdi Efendimizin bu misafirleriyle nasýl ilgilendiðine dair kýsa tesbitlerde bulunalým.
1. Güzel Giyinmesi
Hz. Peygamber, diplomatik misafirlerin geliþinden herhangi bir þekilde haberdâr olmuþsa, onlarý güzel elbiseler giymiþ olarak karþýlardý. Hatta yakýn dostlarýnýn da ayný þekilde güzel giyinmelerini isterdi. Cündeb b. Mekîsin bildirdiðine göre: "Kinde heyeti geldiðinde, Hz. Peygamberin üzerinde Yemenî bir elbise (hulle) vardý. Ebû Bekir ve Ömer de onun gibi giyinmiþlerdi. 12 Hatta kendisi de bir elçilik heyetiyle gelip Müslüman olmuþ olan nur yüzlü sahâbî Cerir b. Abdullah diyor ki: "Kendisine Arap heyetleri geldikçe Resûlullah aleyhisselâm bana haber gönderirdi. Ben de elbisemi giydikten sonra yanýna varýrdým..."13
Geldiklerini haber vermeyen heyetler, çoðunlukla Hz. Peygamberi Mescid'de bulurlardý. Onlarla tanýþtýktan ve ne maksatla geldiklerini öðrendikten sonra, kendilerinin misafir edilmesini saðlardý. Daha sonra onlarla görüþmelerine devam ederdi.
Ýþaret edelim ki o günlerin âdeti olduðu halde 14 Hz. Peygamber, elçileri görkemli karþýlama törenleri ile etkileme gibi sun'î hiçbir yola tevessül etmezdi.
2. Baþlarýný Okþamasý
Hz. Peygamber, aþýrý derecede heyecanlý, tereddütlü gördüðü bazý misafirlerinin baþýný mübârek eliyle þöyle bir sývazlardý. Böyle bir iltifata mazhar olan kimsenin rahatladýðý ve soyu için bu iþlemin bir iftihar vesilesi olduðuna dair kayýtlar bulunmaktadýr.
3. Evine Davet Etmesi
Hz. Peygamber kendisine gelen Adiy b. Hâtem'in elini tutmuþ, evine davet etmiþ; evde içi hurma lifiyle doldurulmuþ tek minderi Adiy'in altýna sermiþ, kendisi kuru yere oturmuþtur. Adiy ile konuþmuþ, tereddütlerini tek tek saymýþ, sorularýný cevaplamýþ, Ýslâm'ýn gelecek parlak günlerini haber vermiþ, onu Ýslâm'a davet etmiþtir. Bir ara Adiy'in bizzat kendi inancýna göre haram olan uygulamasýný ona hatýrlatmýþ, böylece onun içinde bulunduðu asýl durumu bildiðini, ondan kurtulmasý gerektiðini belirtmiþtir. Adiy, durumundan utandýðýný, fakat Hz. Peygamberin, kendisini utandýran bu durumunu bir daha söz konusu etmediðini de memnuniyetle nakletmiþtir.
4. Geleceklerini Önceden Bildirmesi, Övmesi
Bütün bunlarýn dýþýnda ve sadece Hz. Peygamberin yapabileceði bir ilgi ve iltifat þeklini daha tesbit ediyoruz. O da Sevgili Peygamberimizin bazý zevat hakkýnda güzel sözler söyleyerek Medine'ye geleceklerini önceden ashabýna haber vermesidir. Meselâ biraz yukarýda isminden söz ettiðimiz Cerir b. Abdullah ve Vâil b. Hucr bunlardandýr.
Cerir diyor ki: Medine'ye varýnca, devemi ýhtýrdým, heybemi açýp altlý-üstlü elbisemi giydim ve Mescid'e girdim. O sýrada Resûlullah hutbe irad ediyordu. Kendisine selâm verdim. Cemaat beni göz ucuyla süzüyordu.. Yanýmdaki zâta, "Resûlullah beni andý mý, diye sordum." O da: "Evet, biraz önce, seni güzel bir þekilde andý.' 'Þu kapýdan, Yemenli, hayýrlý bir kimse girecektir. Onun yüzünde melek, melik niþaný vardýr' buyurdu, dedi. "Ben de Allah'a hamdettim.15
Vâil b. Hucr diyor ki: Medine'ye gelince Resûlullah ile buluþmadan önce onun ashâbý ile görüþtüm. "Sen gelmeden üç gün önce Resûlullah aleyhisselâm seni, bize müjdeledi. 'Vâil size geliyor' buyurdu" dediler.16
5. Ridâsýný Çýkarýp Üzerine Oturtmasý, Minberden Ashâbýna Takdim Etmesi
Hz. Peygamber, Vâil b. Hucr ile karþýlaþýp merhabalaþtýktan sonra üzerinden ridâsýný çýkarýp serdi birlikte üzerine oturdular. Müslümanlarýn toplanmasýný emretti. Sonra minbere çýktý, Vâil'i de minbere çýkarýp yanýnda durdurdu. Allah'a hamd ve senâ ettikten sonra þöyle buyurdu:
"Ey Müslümanlar! Bu, Vâil b. Hucr'dur. Size uzaktan Hadramevt'ten, mecbur edilmeden, Ýslâm'ý özleyerek ve kabul ederek kendiliðinden gelmiþtir. Kendisi Kral oðullarýnýn bakiyyesidir."
Daha sonra; "Allah'ým, Vâil'e, Vâilin oðluna ve oðlunun oðluna mübarek kýl' diye dua etti. Vâil'in baþýný eliyle sývadý.17
Cerir b. Abdullah, bir gün Hz. Peygamber ashâbýyla birlikte oturmakta iken yanlarýna geldi. Kimse Cerir'e yer açmadý. Hz. Peygamber üzerindeki ridâsýný çýkarýp Cerir'e attý ve "Ey Ebû Amr, al onu, üzerine otur!" buyurdu. Cerir alýp oturdu ve "Ey Allah'ýn Resûlü! Senin bana ikram ettiðin gibi Allah da sana ikram buyursun" diyerek teþekkür etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber, çevresindekilere: "Size bir topluluðun kerem ve þeref sahibi büyüðü geldiði zaman, ona ikramda bulunun ve saygý gösterin" buyurdu.18
6. Kaldýklarý Yere Uðrayýp Hal-Hatýr Sormasý
Hz. Peygamber, misafirhaneye veya mescidin avlusundaki çadýrlara yerleþtirdiði diplomatik misafirleriyle yakýndan ilgilenirdi. Sakif elçileri içinde yer alan Evs b. Huzeyfe'nin anlattýðýna göre, Hz. Peygamber özellikle yatsý namazýný kýldýktan sonra yanlarýna gider, onlarla konuþur, Kureyþ'ten ve Mekkeliler'den çektiklerini ve Medine'deki geliþmeleri onlara anlatýrdý.
7. Misafirlerin Gündeme Getirdiði Her Konuyla Ýlgilenmesi
Hz. Peygamberin diplomatik misafirleri arasýnda çok deðiþik isteklerde bulunanlar oluyordu. Meselâ, kendisini imtihan etmek için gelenler19, þair ve hatiblerini getirip þiir ve hitabet yarýþmasý yapmak ve yarýþma sonucuna göre Müslüman olmaya veya olmamaya karar vermek isteyenler20, Sakif elçileri gibi, namazdan muaf tutulmalarý, Lat putuna dokunulmamasý gibi kabulü mümkün olmayan imtiyazlar peþinde koþanlar, Necran Hristiyanlarý heyeti gibi, iþi karþýlýklý lanetleþme noktasýna kadar vardýran tartýþmacýlar, kuraklýk ve kýtlýktan þikayet edip yaðmur duasý isteyenler oluyordu. Hz. Peygamber bütün bu isteklerle ilgileniyor, sorularýný cevaplýyor, yarýþýyor, tartýþýyor, dua ediyor, onlara Ýslâm'ý anlatýyor, kendi kültürlerinde ya da kitaplarýnda bulunan esaslarý açýklýyor, böylece onlarýn doðruyu görmelerini saðlamaya çalýþýyordu.
Neticede duruma göre Müslüman olurlarsa, Kur'ân'ý okuma ve Ýslâm esaslarý öðretiliyor, kendilerine, arazî baðýþlarý (ýktalar) veya imtiyaz fermanlarý yazdýrýlýyor, bazýlarýna baþkan ve imam tayinleri yapýlýyordu. Hatta bu yazýlardan birinde Benî Bârýk'lara verilen yazýda, konumuzla ilgili þu satýrlara da rastlamaktayýz: "Onlar, harp veya kýtlýk sýralarýnda Müslümanlardan kendilerine uðrayacak kimseleri üç gün misafir etmekle yükümlüdürler.21 Müslüman olmayanlarla da hukukî anlaþmalar yapýlýyor, yazýlar yazýlýyor, emannâmeler veriliyordu.
8. Ýsimlerini Deðiþtirmesi
Bu arada þu hususa da iþaret edilmesi uygun olacaktýr. Hz. Peygamber, tanýþma sýrasýnda öðrendiði isimlerden gerek gördüklerini güzelleriyle deðiþtirir, kiþilere özel iltifatlarda bulunurdu. Meselâ Benî Nebhan'ýn reisi olan Zeyd hakkýnda "Araplardan bana fazileti anýlan hiçbir kimse yoktur ki, yanýma gelince onu, hakkýnda söylenilenlerin altýnda bulmuþ olmayayým. Ancak Zeyd böyle deðildir. Ondaki faziletler bana tam olarak ulaþtýrýlmýþ deðildir" diye iltifatta bulunmuþ ve Zeydü'l-hayl olan adýný Zeydu'l-Hayr'a çevirmiþtir.22 Þirk kültürünün tezâhürü olan Abdü'l-uzzâ, Adü'l-lât gibi isimleri Abdullah ve Abdurrahman gibi tevhid inancýna uygun mânâlý isimlerle deðiþtirirdi. Bu iþlem, Müslüman olanlar için ayrýca bir ikram kabul edilirdi. Ancak çok nâdiren de olsa, atalarýnýn koyduðu ismin deðiþtirilmesine sýcak bakmayan diplomatlar da çýkardý.
9. Yol Azýðý ve Bahþiþler Verilmesi
Elçilere dönüþlerinde yol azýðý hazýrlanýr ve bahþiþler verilirdi.. Elde mevcut imkânlara göre bu bahþiþlerin miktarý az çok deðiþirdi.
Resûlullah (sav), kendi elçileri vasýtasýyla Ýslâm'a girmeye davet ettiði kabile baþkaný ve hükümdarlara hediye göndermezdi. Onlardan gelen hediyeleri çoðunlukla kabul, nadiren red ederdi. Fakat kendisine gelen elçilere mutlaka hediyeler verirdi. Hatta Tebük'te kendisine gelen Bizans elçisine Hz. Peygamber, "asýl yerimizde (Medine'de) olsaydýk sana hediye verirdim" diye üzüntüsünü iletti. Bunu iþiten Hz. Osman, heybesinden kýymetli bir kumaþý çýkarýp elçiye hediye etmesi için Hz. Peygamber'e verdi. Hz. Peygamber Hz. Osman'ýn bu ikramýndan son derece memnun kaldý.23
Burada hemen iþaret edelim ki, elçilere hediye verme iþini Hz. Peygamber ýsrarla tatbik etmiþ ve vefatýndan önce, Müslümanlara þu tavsiyede bulunmuþtur: "Benim kendilerine hediye verdiðim gibi, siz de elçilik heyetlerine hediye verin!"24
SONUÇ
Hz. Peygamberin özellikle diplomatik misafirlerine karþý gösterdiði ilgi ve misafirperverlik, misafirlikte din, dil ve ýrk ayrýlýðýnýn asla neticeye tesir etmediðini göstermektedir. Onun bazý elçi gruplarýný Mescide yakýn bir yerde, bazýlarýný da Mescid'de aðýrlamasý, sýrf imkânsýzlýk sebebine baðlanamaz. Kur'ân dinlemeleri ve Müslümanlarýn ibâdetlerini, beþerî iliþkilerdeki kazandýklarý seviyeyi bizzat görmelerini saðlamak, böylece dolaylý yoldan onlara tebliðde bulunmak gibi ulvî bir maksada dayalý olduðu muhakkaktýr. Bu sebeple günümüzde de mabed ve mescidlerimizi ziyaret etmek isteyen gayr-i müslim devlet adamlarý, diplomatlar ve turistlere usûlü dairesinde kolaylýk ve anlayýþ göstermek, hem vazgeçilemeyecek bir teblið imkâný ve görevi hem de -insanî bakýmdan- misafirperverlik gereðidir. Kaydedildiðine göre, Sakif kabilesi elçileri, müþrik olduklarý halde Mescid'e girmiþlerdi. Müslümanlardan bu durumu yadýrgayanlar oldu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "yer yüzü hiçbir þeyden kirlenmez" buyurdu.25 "Onlarý, Kur'ân dinleyebilecekleri bir yerde misafir edeceðim" diyerek26 maksadýný duyurdu. Müslüman ülke yöneticilerinin böylesi bir amacý gözardý etmemeleri, diplomatik misafirlerini Kur'ân dinleyebilecekleri, Müslümanlarýn ibadetlerini izleyebilecekleri saatlerde mabedleri ziyaret ettirmeleri, Sünnet-i Seniyye'ye uygun bir davranýþ olacaktýr. Bu tür davranýþýn bir Müslüman için misafire ikram anlamý taþýdýðý unutulmamalýdýr.
Kendi ülkelerinde daha iyisini, daha kalitelisini bulduktan bir takým müzik, tiyatro ve dýþ kaynaklý gösterilerle iyi bir misafir aðýrlama yapýldýðý yanlýþý artýk terk edilmelidir. Unutulmamalýdýr ki, günümüzde siyasal bakýmdan Osmanlý'yý kötüleyen dýþ mihraklar bile, o toplumdaki insanî davranýþlarýn ve gördükleri güzel Ýslâmî muamelenin hâlâ senâkârýdýrlar. O halde sýrf ticarî amaçlarla deðil, Müslümanca düþüncelerle yabancýlara gösterilecek Müslüman-Türk nezâket ve misafirperverliði birçok gönlün kazanýlmasýna, hiç deðilse, düþmanlýk duygularýnýn ve peþin hükümlerinin deðiþmesine vesile olacaktýr. Bu da Müslümanlar ve Müslümanlýk adýna bir kazançtýr. Misafirperverliðin uluslararasý boyutta böylesi bir "adam kazanma, ya da gönül yapma" fonksiyonu bulunmaktadýr. Turistlere "yolunacak kazlar" diye deðil, "kazanýlacak kalbler" diye bakmak, ona göre muamele etmek gerektiði artýk birilerince hem anlaþýlmalý hem de halkýmýza anlatýlmalýdýr. Kim bilir belki böylece, sýrf ticârî amaçlý, ahlâkî içerikten yoksun turizm politikalarý yüzünden uðradýðýmýz büyük deðer kayýplarýný bir ölçüde telafi imkânýný buluruz.
Yazýmý bu hususun bir baþka noktasýna dikkat çeken bir olayý anlatarak bitirmek istiyorum: Hicretin onuncu yýlýnda Medine'ye gelip Müslüman olan Benî Muhârib temsilcileri içinde bir kiþi vardý. Hz. Peygamber ona dikkatle baktý.
Adam:
- Herhalde beni tanýdýnýz, ya Resûlallah? dedi.
Efendimiz:
"- Galiba ben seni görmüþtüm" buyurdu.
Adam:
- Evet dedi. "Sen beni görmüþ ve benimle konuþmuþtun. Ben ise sana çirkin sözler söyleyerek karþý koymuþtum. Olay Ukaz panayýrýnda olmuþtu. Sen o zaman Arap kabilelerini dolaþýp Ýslâm'a davet ediyordun. O zaman arkadaþlarým içinde sana benden daha katý ve kötü davranan olmamýþtý. Hamdolsun Allah'a ki, sana inanacak kadar bana ömür verdi. Halbuki o gün benim yanýmdaki arkadaþlarým, kendi dinleri üzerinde þirkleri içinde ölüp gittiler."
Efendimiz:
"- Kalbler, Allah'ýn dileðine tâbidir, O'nun elindedir" buyurdu.
Adam:
- Ey Allah'ýn Resûlü! Baðýþlanmam için dua et! dedi.
Efendimiz:
"- Müslüman olmak, önceki günahlarý ortadan kaldýrýr!" buyurdu.27
Biz de yazýmýzýn sonunda, þimdiye kadar Ebedî Risâlet Sahibi'nin davetine uymamýþ, karþý çýkmýþ olanlarýn tümüne birden bir kez daha sesleniyor. "Ýslâmiyet, geçmiþ günahlara keffârettir" diyor, daha fazla geç kalmanýn kimseye bir yararý olmayacaðýný hatýrlatýyoruz. Çaðrýmýz, Ebedî Risâlet'in çaðlar üstü diplomatik çaðrýsýdýr: "Ýslâm ol, kurtul!"28
DÝPNOTLAR:
1. Ýbn Sad, Tabakât, I, 316.
2. Ebû Dâvûd. Cýhâd 154.
3. Ýbn Sad. Tabakât I. 332.
4. Bkz. Kettânî, et-Terâtibu'l-Ýdâriyye (trc. A. Özel), II, 202.
5. Ýbn Sad, Tabakât, I, 338; Koksal, Ýslâm Tarihi, x. 115.
6. Ýbn Sad, Tabakât, I,357-8
7. Bkz. Ýbn Sâ'd, Tabakât, I, 328; Köksal, a.g.e., x, 134
8. Ýbn Sa'd. Tabakât. I,313.
9. Ýbn Sad, Tabakât, I,351
10. Bkz. Ýbn Hacer. el-Ýsâbe, II,421; III, 254
11. Koksal, a.g.e., ýx. 305.
12. Ýbn Sa'd. Tabakât, IV, 346; Kettâni, et-Terâtibu'i-Ýdâriyye. II, 209
13. Zehebî, Siyer, II. 382.
14. Bkz. S. Müneccýd, en-Nüzumu'd-Diplomasiyye fi'l-Ýslâm, s. 38, (Beyrut, 1403/1983)
15. Ahmed b. Hanbel, Müsned. IV. 359-360, 364; Zehebi, Siyer, II, 380-381; Koksal, a.g.e., x, 101.
16. Heysemî. Mecmeu'z-zevâid, ýx, 374 17.Kaynaklarý için bkz. Koksal, a.g.e., x, 146-147.
18. Zehebi, Siyer, II,381.
19. Kaynaklar için bk., Koksal, a.g.e., x, 137
20. Geniþ bilgi ve kaynaklarý için bk., Köksal, a.g.e., ýx, 32-33.
21. Ýbn Sa'd, Tabakât, I, 352; Köksal, a.g.e., x, 159
22. Ýbn Sa'd, Tabakât, I, 321; Koksal a.g.e., x. 8.
23. Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 74-75.
24. Bkz. Buharî, Cihad 176-177; Kettanî, a.g.e., II, 207.
25. Köksal, a.g.e., IX, 303. (Vâkýdî, Meðâzî, III, 964'den naklen)
26. Ýbn Kayyým, Zâdü'l-Meâd, III. 31; Köksal, a.g.e., ýx. 303-304.
27. Kaynaklar için bkz, Köksal, Ýslâm Tarihi, (Medine devri) x, 324-325,
28. Buharî, Bedu'l-Vahy 6; Cihad 102; Müslim, Cihâd 74; Ýbn Mâce, Mukaddime 10.Doç.Dr. Ýsmail L.Çakan