Nurdan Damlalar
Pages: 1
Dinsiz Kalamaz By: ehlidunya Date: 21 Eylül 2010, 14:16:15
Rus da dinsiz kalamaz

Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hýristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlaký kýran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklý ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbî olabilir.

Ýki dehþetli Harb-i Umumînin neticesinde beþerde hasýl olan bir intibah-ý kavî ve beþerin tam uyanmasý cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaþamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlaký kýran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklý ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’ân’a kýlýç çekemez.

Emirdað Lâhikasý, s. 311,



***

Hem de hakikat bize bildiriyor ki, mütenebbih olan beþer, dinsiz olamaz. Lâsiyyemâ, uyanmýþ, insaniyeti tatmýþ, müstakbele ve ebede namzet olmuþ adam dinsiz yaþayamaz. Zira uyanmýþ bir beþer, kâinatýn tehacümüne karþý istinad edecek ve gayr-ý mahdud âmâline neþvünemâ verecek ve istimdatgâhý olacak noktayý, yani Dîn-i Hak olan dâne-i hakikati elde etmezse yaþamaz. Bu sýrdandýr ki, herkeste Dîn-i Hakký bulmak için bir meyl-i taharrî uyanmýþtýr. Demek istikbalde nev-i beþerin din-i fýtrîsi Ýslâmiyet olacaðýna berâetü’l-istihlâl vardýr.

Münâzarât, s. 86, (yeni tanzim, s. 209)


***

Elbette ve elbette, hiç þüphe yok ki, Þimâlde, Garbda, Amerika’da emâreleri göründüðüne binâen, nev-i beþerin mâþuk-u mecâzîsi olan hayat-ý dünyeviye böyle çirkin ve geçici olmasýndan, fýtrat-ý beþerin hakiki sevdiði, aradýðý hayat-ý bâkiyeyi bütün kuvvetiyle arayacak; ve elbette, hiç þüphe yok ki, bin üç yüz altmýþ senede, her asýrda üç yüz elli milyon þâkirdi bulunan; ve her hükmüne ve dâvâsýna milyonlar ehl-i hakikat tasdik ile imza basan; ve her dakikada milyonlar hâfýzlarýn kalbinde kudsiyet ile bulunup, lisânlarýyla beþere ders veren; ve hiçbir kitapta emsâli bulunmayan bir tarzda, beþer için hayat-ý bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi müjde veren; ve bütün beþerin yaralarýný tedâvi eden Kur’ân-ý Mu’cizü’l-Beyânýn þiddetli, kuvvetli ve tekrarlý binler âyâtýyla, belki sarîhan ve iþareten, on binler defa dâvâ edip haber veren; ve sarsýlmaz katî delillerle, þüphe getirmez hadsiz hüccetleriyle, hayat-ý bâkiyeyi katiyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi ders vermesi, elbette nev-i beþer bütün bütün aklýný kaybetmezse, maddî veya mânevî bir kýyâmet baþlarýna kopmazsa, Ýsveç, Norveç, Finlandiya ve Ýngiltere’nin Kur’ân’ý kabul etmeye çalýþan meþhur hatipleri ve Amerika’nýn Din-i Hakký arayan ehemmiyetli cemiyeti gibi, rûy-i zeminin geniþ kýtalarý ve büyük hükümetleri, Kur’ân-ý Mu’cizü’l-Beyâný arayacaklar ve hakikatlerini anladýktan sonra bütün rûh u canlarýyla sarýlacaklar. Çünkü, bu hakikat noktasýnda, katiyen Kur’ân’ýn misli yoktur ve olamaz; ve hiçbir þey bu mu’cize-i ekberin yerini tutamaz.

Sözler, s. 141, (yeni tanzim, s. 251)


LÜGATÇE:

intibah-ý kavî: Kuvvetli uyanýþ.

küfr-ü mutlak: Mutlak inkâr.

musalâha: Barýþma.

lâsiyyema: Özellikle.

mütenebbih: Uyanmýþ.

gayr-ý mahdud: Hudutsuz, sýnýrsýz.

âmâl: Emeller, arzular.

meyl-i taharrî: Araþtýrma meyli.

berâetü’l-istihlâl: Ýyi bir alâmet, güzel bir baþlangýç.

Harb-i Umumî: Dünya savaþý.

hâsýl: Ortaya çýkma.

hüccet: Delil, belge.

istinad: Dayanma.

tehacüm: Hücum.

neþvünemâ: Geliþme, yayýlma.

istimdatgâh: Yardým isteme yeri.

Dîn-i Hak: Hak din, Ýslâmiyet.

dâne-i hakikat: Hakikat tanesi.

nev-i beþer: Ýnsanoðlu.

din-i fýtrî: Yaratýlýþa uygun din.

rûy-i zemin: Yeryüzü.




radyobeyan