Vefa giderse By: ezelinur Date: 21 Eylül 2010, 10:42:06
Vefa giderse?
ÝLK KEZ, Bediüzzaman’ý görme bahtiyarlýðýna da eriþmiþ bir büyüðümün farkýna varmamý saðladýðý bir beyittir, Muhakemat’ta, “Unsuru’l-Belagat”ta yer alan o harikulâde beyit.
“Ðâre’l-vefâ, fâze’l-gadri venferecet /
mesâfeti’l-hulfi beyne’l-kavli ve’l-amel”
demektedir þair. Bir ýrmak gibi akýp giden bu belið beyte Bediüzzaman’ýn münasip gördüðü tercüme de bir o kadar belið ve þairânedir. Ýlk farkýna varýþýn ardýndan dilime ve hâfýzama yer edecek kadar belið ve þairâne:
“Vefa gavr-ý in’idama çekildi,
tufan-ý gadr feverana baþladý.
Kavl ve amel arasýnda uzun bir mesafe açýldý.”
Bu belagat yüklü þair sözünü hem aslýyla, hem Bediüzzaman’ýn münasip gördüðü belið tercümesiyle zihnime kazýnmýþtýr ama; bunu mümkün kýlan, sadece bu þair sözünün söyleniþindeki güzellik deðildir. Bu sözün, bu zamanýn ehl-i dininin duçar olduðu ve yüreðimi daðlayan en kritik ahlâkî zaaf olarak söylem-eylem tutarsýzlýðý ile doðrudan ilgili de oluþudur. Dahasý, bu söylem-eylem tutarsýzlýðýnýn, yani ‘kavl ve amel arasýnda’ açýlan o büyük mesafenin sorumlusu olarak ‘vefa’nýn yitip gidiþini göstermesidir. Þiir, yaþanan bu söylem-eylem tutarsýzlýðýný bir sonuç, ‘vefa’nýn yitip gitmesini ise sebep olarak zikretmektedir.
Bu veciz söz, yýllar önce onu farketmemi saðlayan muhterem büyüðümün dikkatini de, bu anlamýyla cezbetmiþti muhtemelen. Kimbilir, bir söylem-eylem tutarsýzlýðýnýn kurbaný olmuþtu belki. Bir vefasýzlýðýn maðduru olmuþtu veyahut.
Yakýnlarda, yaþý benden küçük ama varlýðýyla zenginleþtiðim büyük ruhlu bir kardeþimle bu söz üzerine söyleþip dertleþirken, bu veciz ve belið þair sözünün farkýna varmadýðým bir veçhesinin daha farkýna vardým.
Hem de bu sözün belki de en kritik veçhesinin. En esaslý mesajýnýn.
Ben þiiri hem Arapça aslý, hem Bediüzzaman diliyle tercümesi ile okuyup anladýðýmý aktarýrken, ‘vefanýn gavr-ý in’idama çekilmesi,’ yani yutulup yitip gitmesi ile, ‘tufan-ý gadrin feverana baþlamasý’ný beraberce ‘kavl ve amel arasýnda açýlan mesafe’nin sorumlusu olarak zikretmiþtim ki, büyük ruhlu müdakkik kardeþimin bir ikazýyla karþýlaþtým.
“Vefanýn yitip gitmesi ile gadrýn meydan almasý, ayný sürecin iki farklý yansýmasý deðil” dedi bana. “Dikkat edersek, vefa aradan çekildiðinde gadr tufaný baþlýyor. Yani, gadre kasdetmiþ olanlar, ancak vefasýzlarýn vefasýzlýðýndan aldýklarý cesaretle bunu baþarýyorlar.”
Bu uyarý, günler boyu zihnimde dolandý durdu. Þairin yaþadýklarý, Bediüzzaman’ýn yaþadýklarý, yaþananlar, yaþadýklarýmýz... Vefa, gadr, vefasýzlýk, maðduriyet, söylem-eylem tutarsýzlýðý baðlamýnda zihnimde tartýp ölçtüm bir bir.
‘Maide’ gibi bir büyük sûrenin, ‘vefa’ âyetiyle baþlamasýnýn ardýndaki sýrrý düþünebildiðim kadar düþündüm sonra.
Ve þu sonuçlara ulaþtým: Evet, söylem-eylem tutarsýzlýðý bir sonuç; ve sonuç olarak bu tutarsýzlýðý, insan ahde ve akde vefasýz olabildiðinde baþarabiliyor! Ýçeride vefa yitince, dýþarýda gadr baþlýyor; verilen söz cennet vaad ederken yapýlan eylem cehennem misali yakýp yandýrýyor.
Ve, vefa ile gadr bir meydanda beraber varolamýyor. Vefa sapasaðlam yerinde ise, gadr o semte yanaþamýyor. Ancak vefa yerinden yurdundan edilip yitip gittiðindedir ki, tufan-ý gadr feverana baþlýyor; ve yüz türlü mazeret, bin türlü maslahat ardýna saklanarak sözün zýddýna ameller, söylemle çeliþen eylemler irkitap olunuyor.
Ben bu sözden alacaðýmý aldým. Bir ‘gadr’in varolduðu yerde, bir ‘vefasýzlýk’ arýyorum artýk. Söylem-eylem tutarsýzlýðýnýn olduðu yerde de öyle.
Artýk þunu biliyorum: ‘Maðdur’un olduðu yerde tek suçlu ‘gadreden’ deðildir yalnýz. Onu gadretme cesareti bahþeden vefasýzlar, zalimin sessiz suç ortaklarýdýr.