Emanete riayet By: sumeyye Date: 20 Eylül 2010, 18:24:14
EMANETE RÝAYET
Ýnsanoðlu, kendisine tevdi edilen ve hayatý pahasýna korumakla yükümlü bulunduðu "þey" vasýtasýyla insan kabul edilmiþtir. Deðilse, gözle görülemeyen bir mikrop veya virüsün sebep olduðu hastalýktan ýzdýrap duyan veya iktidarý serçe kuþu kadar da olamayan insanýn maddesi itibarýyla deðeri, hayvanlardan bile aþaðýdýr. Ama kendisini halife kýlan, geliþinde önünde hazýr bulduðu, hazýrlanmasýnýn hiçbir safhasýnda dahli olmayan, önünde sonsuz gibi duran þu kâinatýn sultaný yapan, kendine emanet edilen þey vasýtasýyladýr. Bu emanetin tafsilatýný yazýmýzda geniþ bir þekilde bulacaksýnýz. Buna biz kýsaca, insanlýk diyebiliriz. Bu emanete layýk olabilmeyi ve bizden alacaðý âna kadar emanetinde emin kýlýnmayý Rabbimizden diliyoruz. Bizleri var kýlan, varlýðýn sýnýrsýz tabakalarýnda herhangi bir varlýk gibi býrakmayan, üstelik insan olarak ve kâinata sultan olarak yaratan Rabbimize, bizlere verdiði bu kâbil nimetlere karþý nasýl teþekkür edeceðimizi yazýmýzda bulacaðýnýzý ümit ediyoruz.
Yaratýlanlar içinde kainata ma'nâ kazandýran varlýktýr insan. Allah'ýn isimlerinin tecelli ettiði varlýk aynasýnda kendini seyreden tek varlýktýr insan. Ve, Allah'ýn isimlerine en fazla âyine olan varlýktýr insan. Bu özelliklen kendi özünde bulunduran varlýk, insan-ý kâmil olma yolunda ilâhî emanetleri layýk-ý vechiyle korumak ve onlarý deðerlendirmek zorundadýr.
Ýnsanýn yaratýlýþýna baktýðýmýzda ona verilen üç önemli özellik görüyoruz: Madde, ruh ve akýl. Bir baþka ifâdeyle beden, kalp ve kafa. Maddemize bir göz attýðýmýzda: Trilyonlarca hücreden meydana gelen, her hücresinde saniyede birçok bileþik oluþan, bileþikler meydana gelirken uygun þartlarýn hazýrlandýðý, hassas ölçülerde maddelerin tartýldýðý ve bu maddelerin reaksiyona sokulduðu mükemmel bir fabrika.
Bir damla sudan yaratýlan insan, ana rahminde en güzel bir biçimde þekillendirildi. Bir plân ve proje üzerine yerleþtirir gibi bütün oranlarý yerli yerine konuldu. Eli, ayaðý, gözü, kulaðý, dili, dudaðý gibi herþeyi bir þiir gibi dizildi. Diline tadlarý, gözüne renkleri, kulaðýna sesleri ayýrd etme kabiliyeti verildi. Kalbi bir saat gibi çalýþtýrýldý. Bir sarayýn elektrik kablolarý gibi vücut sarayýnýn kan damarlan ve sinir sistemleri yerli yerine yerleþtirildi. Gýdalarýn tam olarak tadýlmasý için aðýz ve burun üst üste getirildi. Aðýza lokma girerken koku da burna giderek devre tamamlanýp lezzet alma tam olarak saðlandý. Kulaklar sesleri iþitebilsin ve darbelerden etkilenmesin diye kývrýk ve kýkýrdaktan yaratýldý. Dünyaya açýlan pencere hükmünde olan gözler dýþ tazyiklerden korunmak için çukurlara yerleþtirildi. Kirpikler onu toz ve dumandan korumak için bir hat üzerinde asker gibi dizildi. Göz kapaklan her an, her saniye onu temizleyici olarak vazifelendirildi.
Ruhumuz maddemize canlýlýk getirdi. O olmasaydý gözler göremeyecek, kulaklar iþitmeyecek, dil tad almayacak, mükemmel olarak vücuda getirilen fabrika çalýþmayacaktý.
Bir bilgisayar ne kadar mükemmel olursa olsun, eðer elektrik verilmezse iþe yaramayacaðý gibi insan bedeni de, ruh olmasaydý iþe yaramayacaktý. Nitekim kadavralarýn, doktorlarýn elinde kesilip biçilen bir malzeme olduðunu biliyoruz.
Akýl ise ruh ve maddeye bir ma'nâ getirdi. Gözün gördüðünden, kulaðýn iþittiðinden, dilin tattýðýndan bir anlam çýkardý. Ýlâhî sanat e-serlerini seyrettikçe vücudun kendinden geçip ruh potasýnda erimesini saðladý.
Madde, ruh ve aklý bir arabanýn kaporta, motor ve direksiyonuna benzetebiliriz. Kaporta ne kadar saðlam olursa olsun, motorda arýza varsa araba gitmeyecektir. Motor da ne kadar saðlam olursa olsun direksiyonun yönlendirmesine girmezse gâyesine ulaþmayacak, arabanýn kaza yapmasýna sebeb olacaktýr. Kaporta saðlam olmalý, motor hassas çalýþmalý, direksiyon da iyiye ve doðruya yönlendirilmelidir.
Ýnsan Allah'ýn verdiði bu emanetleri iyice korumalý, emanete hýyanet etmemelidir. Maddesini helâl þeylerle beslemeli, harama girmemelidir. Ruhunu din ilimleriyle ihya etmeli, hakikat iklimlerine uðrayarak tomurcuklarýn oluþmasýný saðlamalýdýr. Aklýný fen ilimleriyle ikna edip kainatýn sýrlarýný keþfetmelidir. Hiçbir zaman aklýný yalnýz baþýna býrakmamalý, onu ilahî vahyin ýþýklarý altýnda kanatlandýrarak ruha yeni kapýlar açmalýdýr. Eðer ilahî vahiyden yoksun býrakýlýrsa insanýn aklý gözüne inecek, güz ise maneviyatta kör olduðundan hakikate ulaþamayacaktýr.
Hayat sadece bedenî bir yaþayýþ mýdýr? Alýnan gýdalarýn kan ve canlýlýða dönüþmesi seyri içerisinde o hasýl olur? Maddî hayatýn gayesi, hareket ve canlýlýk bazýnda vazifeleri yerine getirmekten ibarettir ki, böyle bir hayatýn insanla hayvan arasýnda bir farký yoktur. Gerçek insanî hayat ise madde, ruh ve akýl üçlüsünün el ele vermesiyle elde edilebilir. Böylece insan ötelere seyahet etme imkâný elde ederek, hayvaniyetten çýkýp melekleri dahi kýskandýracak bir hayat seviyesini yakalayacaktýr.
Ýnsan kendisine verilen süre içerisinde bu ilahî hediyeleri en iyi þekilde muhafaza etmelidir. Maddesini Allah için koþturmalý, ruhunu Allah için coþturman, aklýný Allah'a giden yollarý keþfetmekte kullanmalýdýr.
Her insanýn en önemli vazifesi, kendini keþfedip tanýmasý ve bu sayede aydýnlatan hakikat dürbünüyle Rabb'ine yönelmesidir. Kendini tanýyamayan, bilemeyen ve Rabb'iyle münasebet kuramayan sûretî insanlar, taþýdýklarý hazinenin kýymetini idrak edememiþ zavallýlardýr. Bu gibi insanlar, dünyadan gelip geçer de yaþadýklarý bile belli olmaz.
O halde ey insan!
Zâtýnda aciz bir varlýksýn. Eðer Kudret-i Sonsuz'a dayanýrsan damla iken deryâ, zerre iken güneþ ve bir dilenci iken sultan olursun.
Rüstem Çetin