Ebedi risaletle gelen kardeslik By: sumeyye Date: 20 Eylül 2010, 18:21:14
EBEDÝ RÝSALETLE GELEN KARDEÞLÝK
"Ebedî Risalet" veya "Sonsuz Nur", genelde bütün insanlýðýn, özelde de günümüz Ýslâm dünyasýnýn vazgeçilmez derecede muhtaç olduðu hayat kaynaðý, nefesi, susturulamaz sesi, söndürülemez güneþidir. O'nsuz insan, maddesiyle bir hiç, hatta hayvanlardan bile aþaðý... O gün insanlýk iþte hayvanlarý bile utandýracak böyle bir derekedeydi. O (s.a.v.) geldi; -geliþi baþýmýza taç olsun!- safî ruhlara teneffüs imkaný lutfedilmiþ oldu. Küfrün bâtýl çevresinin hâsýl ettiði boðucu atmosferden kurtuluþ ümidi doðdu. Bu ümid onlarý, Ýslâm'ýn canlýlýk ve aktivite kazandýran dinamizmine kavuþturdu. Güçlü olanlarýn birbirlerini ezmekte kullandýklarý güçlerini, ruhen kahraman olanlarýn zayýflara hayat hakký vermemekle sergilediklerini sandýklarý kahramanlýklarýna Ýslâm, ruhun kahramaný olma yolunu gösterdi. Ve zaten böyle bir arayýþýn talihlileri olanlar, çatlamýþ topraklar gibi olan dudaklarýný bu âb-t hayat kaynaðýna dayadýlar, O günden bu güne de susayanlara ebedî kanma imkaný oldu Sonsuz Nur (s.a.v.).
Ýnsanlýk tarihi, seyrine devam ederken, özellikle son yýllarda, her türlü tahminin dýþýnda geliþmeler ortaya çýktý. Bloklar sarsýldý, yýkýlýþlardan sonra yeniden yapýlanma süreci baþladý. Ahalisi temel insan haklarýndan mahrum býrakýlan ondan fazla müslüman ülkesi, hürriyete kavuþtu. Þimdi yaralarýný sarmaya, ayaklarý üzerinde durmaya çalýþýyorlar. Þuur kontrolü yaparak, kendilerine gelmeye, öze dönmeye gayret ediyorlar. Hadiseler öyle hýzlý geliþti ki geçen sene bu günlerde müstakil olmadýklarý halde þimdi bayraklarý dalgalanan Azerbeycan, Kazakistan, Türkmenistan, Kýrgýzistan, Özbekistan, Tacikistan gibi müstakil devletler var. Kýrým, Daðýstan, Çeçenistan, Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk, Yugoslavya'nýn çeþitli bölgelerinde müslümanlarý tüketmeye devam ediyorlar. Hristiyan Batý ise buna seyirci kalýyor. Ýslâm Dünyasý olarak biz de imdada koþmuyoruz. Yardýmcýlarý Azizun Zuntikam olan Allah olsun, zayiatlarýný kurbanlarý yapýp, bu keffaretimizi kâfi kýlsýn. Bu çileleri Ýslâmî þuurun artmasýna, Ýlâhî nusratýn yetiþmesine vesile eylesin!
Aziz dinleyenlerim, problemleri son derecede çoðalmýþ günümüz dünyasýnda, ondört asýr önce teblið edilmiþ bir risalete yönelmeye bazýlarý fazla bir mana vermeyebilirler. Ayrýca, bunun Ýyice bilinen bir teblið olduðunu, onda günümüzdeki meselelere çözüm aramanýn düþünülemeyeceðini zanneden müslümanlar bile bulunmaktadýr. Çaðdaþ insanlýðýn O'na olan Ýhtiyacýný, bîr tek çarpýcý misal ile göstermek istiyorum: Bilim ve fikir hayatýnda en ileri ülkelerden sayýlan Fransa'da yetiþmiþ, ünü dünyaya yayýlmýþ bir sosyoloji, ekonomi ve siyaset uzmaný R.Garaudy. çaðdaþ dünyaya, model olarak, Hz. Peygamber (aleyhisselam)ýn tesis ettiði Medine toplumunu teklif etmektedir. Bu tezini, yazmýþ olduðu 4-5 kitap ile temellendirmekte, ispatlamaktadýr (Promesses de l'Ýslam. (Ýslâm'ýn Vaadleri). Appelle aux vivants, (Yaþayanlara Çaðrý), L'Ýslam habite notre avenir (Ýslâm Ýstikbalimize Yerleþecek) ... gibi). Öyle sanýyorum ki bu misal, uzun mütalaalarýn yerini tutacak bir özellik taþýmaktadýr.
Zamanýn ilerlemesiyle, insan hayatýnda maddî ve teknolojik deðiþmeler olsa da insanlýðýn temel ihtiyaçlarý, asýl meseleleri deðiþmez. Hangi dönemde yaþarsa yaþasýn, kimlik meselesi, her insanýn baþ meselesidir. Gittiði yabancý ülkede pasaportsuz olan bir kiþinin çektiði sýkýntý, hayattaki kimliðini bilmeyen kiþinin sýkýntýsýnýn yanýnda çok hafif kalýr. Risalet ise, bu meseleye cevap veren tek mercidir. Ýnsana kim olduðunu bildirip Rabbi ile münasebetlerini düzene koyduðu gibi diðer insanlarla da münasebetlerini düzenler.
Deðerli dinleyenlerim, insan, medeniyyün bi'l- tab' olduðundan toplum içinde yaþamaya mahkûmdur. Bu da. ortak deðer hükümlerini kabullenmeyi gerektirir. Doðruluk, sevgi ve þefkat, saygý, karþýlýklý güven, sözünde durma, sabýr, gayret, yardýmlaþma, haddini bilme, tevazu gibi deðerler her zaman makbul olan hasletlerdir. Bunlarsýz hayat çekilmez. Ýþte hem bunlarý, hem de insanlýðý yücelten daha birçok tarafý gerçekleþtiren, ancak RÝsalet terbi-yesidir. Ebedî risaletin, insanlýðýn mutluluðunun kefili olmasýnýn sebeplerini inceleyecek olursak, O'nun þu özelliklerinden kaynaklandýðýný ve her çaðda yaþayan insanlarýn da bu sebeplerle O'na ihtimam göstermeleri gerektiðini anlarýz:
1- Bütün kâinatý ve insanlarý yaratan ve onlara fayda ve zarar veren þeyleri en iyi bilen hikmetli Yaratýcý'dan gelmiþtir.
2- Peygamberimiz'in hayatýnýn, özellikle 23 yýllýk risaletin bütün safhalarý, Öðrettiði bütün talimatlarý elimizdedir, tarihin arþivinde korunmuþtur.
3- Sadece iyi insanlarý deðil, ayný zamanda iyi ve kötünün etkisine maruz büyük ekseriyeti düzeltmeyi gaye edinir. Ýnsanlýðýn tamamý, O'nun evrensel mesajýnýn muhatabýdýr.
4- Dinin esaslarýný, bizzat kendisi tesbit etmiþ olan tek din kurucusudur.
5- Tarihte büyük hükümdarlar, büyük ýslahatçýlar, büyük inkýlabçýlar, büyük fikir adamlarý, büyük zühd ve ahlâk kahramanlarý... gelip geçmiþtir. Fakat bütün meziyetlerin bir þahsiyette bulunmasý enderdir.
6- Bu teblið, Ýnsaný bir bütün olarak ele alýr. Ýnanç, Ýbadet, ahlâk, eðitim, hukuk, siyaset, ÝktÝsad, askeri faaliyet... gibi çeþitli alanlarda rehberlik eder. Hülasa hayat, insan ve kâinat hakkýnda saðlam deðer ölçüleri kazandýrýr.
7- Öðrettiklerini teorik olarak bildirmenin yanýnda, toplum içinde onlarý uygulamýþ, ortaya çýkan problemleri çözmüþ, aksayan taraflarý ýslah etmiþtir.
Bu yedi özelliði, eski olduðu kadar yeni dönemde de kendisinde toplayan tek þahsiyet, ebedî risaletin sahibi Hz. Muhammed (sav)'dir. Bundandýr ki Allah, "mükemmel örnek" olma garantisini yalnýz O'na vermiþ, insanlarýn her hususta O'nu örnek almalarýný istemiþtir.
Aziz dinleyenlerim, Hudeybiye sulhü sonrasýna benzer bir dönem yaþýyoruz. Bu sulh hakkýnda Hakk Teala "feth-i mübîn" (aþikâr zafer) buyurmuþtur. Tâbiîn neslinin en büyük imamlarýndan Ýbn Þihab ez-Zührî bunu þöyle açýklar: "Her ne kadar halk arasýnda Bedir zaferi çok meþhur ise de, bence en büyük zafer Hudeybiye'dir. Zira bundan önce insanlar karþýlaþtýklarýnda kýlýçlar konuþurdu. Hudeybiyeden sonra kýlýçlar kýnlarýna girdi. Harp hali kalkýnca insanlar karþýlýklý konuþmaya girdiler. Bu müddet içerisinde Ýslâm, aklý olan kime anlatýldýysa mutlaka müslüman oldu. Bu iki sene zarfýnda müslüman olanlarýn sayýsý, o zamana kadar Ýslâm'a girenlerin sayýsýna ulaþtý, hatta onu da geçti" (Ýbn Hiþam, Sîre).
Bu bereketli risaletin gerçekleþtirdiði sayýsýz güzellikler vardýr. Fakat, konuþmamýn bu kýsmýnda, onlardan sadece birisi olan "kardeþlik" üzerinde durmak istiyorum. O, þu âyet-i kerime ile bütün insanlarýn, ayný ana babanýn, hukukta eþit evlatlarý olduðunu ilan eder: "Ey insanlar, Biz sizi bir erkekle bir kadýndan yarattýk. Sizi milletler ve kabileler halinde yarattýk, ta ki birbirinizi tanýyýp gereken ihtimamý gösteresiniz. Sizin Allah katýnda en þerefli olanýnýz, O'na en çok saygý duyup zararlardan korunanýnýzdýr" (Hu-curat, 13). Hz. Peygamber (sav) hicrî 10'ncu yýlda yaptýðý hacda, yaklaþýk yüzelli bin müslümana hitaben verdiði veda hutbesinde, gerçekleþtirmiþ olduðu inkýlâbý bir nevi özetler ve esas prensiplerim hatýrlatýrken, bir de þu cümleye yer vermiþti: "Arabiýn Arap olmayana, Arap olmayanýn ise Araba üstünlüðü yoktur, üstünlüðün tek ölçüsü takva (Allah'ý sayýp, kendisine zarar veren þeylerden korunma) dýr. Hepiniz Adem'den, Adem de topraktan yaratýldý".
Risalet her meselede olduðu gibi bunda da hem teblið etti, hem izah etti (zira hepiniz topraktansýnýz), hem uyguladý (birçok köleyi âzad edip, tam eþit muameleye onlarý mazhar etmesi, hatta Zeyd b. Harise, Üsame (r. anhüm) gibi bazýlarýný komutan yapmasý), hem de müeyyidesini belirtmiþtir: Uygulayanlarýn mükâfatlarýný bildirip, âsilerin cezalarýný- dünyevî ve uhrevî olarak-vermiþtir. Hz. Peygamber'in, siyah derililerle olan münasebetlerini, bol örnek vermek suretiyle özetlemek istiyorum. Zira, buna asrýn, özellikle insan haklarý þampiyonluðunu kimseye býrakmak istemeyen; fakat ýrk ayrýmý yapan Batýlýlarýn çok ihtiyacý vardýr. Onlar vazgeçmese de, bizim nesillerimiz onlarýn mahiyetlerini anlayýp hayranlýklarýna son verseler, bu da bir kârdýr.
O'nun, "müezzinlerin efendisi" Bilal'e ne kadar deðer verdiðini herkes bilir. On'a hizmet etmekle þereflenen Ümmü Eymen de siyahî bir kadýndýr. Þükran Salih, âzad ettiði kölelerinden idi. Efendimiz'in vefatýný müteakip mübarek bedenini yýkama ve merkad-i þerifine indirme þerefi bu sadýk ve salih siyahiye nasib olmuþtur. Yesâr da O'nun âzadlýlarýndan olup Hz. Peygamber (sav)'ýn develerini güderdi. Bir gün eþkýya hücum edip dikenli aðaçla gözlerini kör etti ve sürüyü alýp kaçýrdý. Yakalanan bu eþkýyaya Resul-i Ekrem kýsas uyguladý. Mid'âm sefer sýrasýnda O'nun, bineði ile ilgili hizmetleri yürüten bir siyahî idi. Rebah'ý da âzad etmesine raðmen hane halký içinde tutmuþtu. Hz. Peygamberin perdedarlýk görevini ifa ederdi. Ziyaretçiler ona baþvurur, o da izin alarak ziyaret hizmetlerini yürütürdü. Enceþe, ezvac-ý tahiratýn bineklerinin hizmetine bakar, onlarý naðme ile güderdi. Bir sefer sýrasýnda develeri þevklendirmek için türkü söyleyen Enceþe'nin develeri fazlaca coþturmasý üzerine, Resul-i Ekrem, darb-ý mesel haline gelecek olan þu sözü söylemiþti: "Urfuk yâ Enceþe bi'l-kevârîr" (Fincanlara acý, Enceþe!" (Yani, hanýmlar cam gibi nazenin varlýklardýr. Develeri çok hýzlandýrýrsan onlarý fazlaca yorarsýn, demektir). Hayber kuþatmasý esnasýnda Es-ved adlý bir siyahî çobana rastladý. Tevazuunun bir delili olarak ona Ýslâm'ý teblið edince o da kabul etti. Fakat bir yahudinin sürüsü kendisine emanet edilmiþti. Hz. Peygamber sürüyü, yanaþabileceði kadar kaleye yanaþtýrmasýný, sonra eliyle iþaret etmek suretiyle onlarý sevketmesini söyledi. Esved böyle yaparak emanetten kurtulur kurtulmaz savaþa girdi, bir tek vakit namaz dahi kýlmadan þehid olarak cennetlikler arasýna girdi. Azadlý siyahî bir kadýn kölenin mescidin temizliði ile meþgul olmasýna izin vermiþti.Prof. Dr. Suat Yýldýrým