Kuran-ý Kerim Hakkýnda Bilgiler
Pages: 1
Kuran ve Bilim By: hafýz_32 Date: 20 Eylül 2010, 11:18:02
KURAN VE BÝLÝM HAKKINDA...


Ýlerleyen sayfalarda Kuran ayetlerinin evren hakkýnda verdiði bazý bilgilerin bilim ile olan olaðanüstü paralelliðine deðineceðiz. Ama öncelikle, Kuran ve bilim konularý üzerinde uzun süredir devam eden bir karýþýklýða da deðinmek gerekiyor.

Bu karýþýklýk, bazý ateist "bilim adamlarý"nýn Kuran´a önyargýlý biçimde yaklaþmalarýndan kaynaklanýr. Allah´ýn varlýðýna inanmayan, dolayýsýyla da Kuran´ýn Hz. Muhammed tarafýndan "yazýldýðýný" öne süren bu kiþiler, Kuran´ýn verdiði haberlerin mutlaka bilimle çeliþeceði noktasýndan hareket etmiþlerdir."6. yüzyýlýn bilgisi ile yazýlan bir kitap, elbette sürekli geliþen ve yeni doðrular bulan bilimle çeliþecektir" gibi bir mantýk öne sürmüþlerdir. Böylesine bir önyargý ile baktýklarý Kuran ayetlerinin anlamlarýný çarpýtarak, sözkonusu iddialarýna destek bulmayý denemiþlerdir.

Buna karþýlýk bazý müslümanlar, bu karalamalara karþý savunma yapmaya çalýþýrken, bir hataya düþerek, Kuran´ý bir "bilim kitabý"olarak tanýtmaya baþlamýþlardýr. Kuran´ýn bilimle çeliþmediðini ispatlamaya çalýþýrken, neredeyse tüm bilimin Kuran´ýn içinde olduðunu söylemiþlerdir. Hatta, bilimsel geliþme için, formüllerle ya da deneylerle uðraþmak yerine, Kuran´ýn daha derin araþtýrýlmasýnýn daha faydalý olduðunu öne sürenler olmuþtur.

Oysa, Kuran ayetlerinden anladýðýmýza göre, Kuran bir "bilim kitabý"deðildir. Bilime öncülük etmek, kimya formülleri aktarmak ya da kuantum fiziði öðretmek için indirilmemiþtir.

Kuran´ýn ne amaçla indirildiðini ayetler þöyle açýklýyor:

"Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap´týr ki, Rabbinin izniyle insanlarý karanlýklardan nura, O güçlü ve övgüye layýk olanýn yoluna çýkarman için sana indirdik." (Ýbrahim Suresi, 1)

"(Kuran) Temiz akýl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir." (Mümin Suresi, 54)

Kýsacasý Kuran, müminlere rehber olmak üzere indirilmiþtir. Onlarý "karanlýklardan aydýnlýða" yani inkardan imana çýkaracak ve onlara Allah´a nasýl kulluk edeceklerini, O´nun rýzasýný nasýl arayacaklarýný açýklayacaktýr.

"Rehber" olma özelliði, müminin karþýlaþacaðý olaylarla ilgili özlü bilgileri aktarmayý da içerir. Diðer deyiþle Kuran, müminin tüm ibadetlerini nasýl yapacaðýný açýklar.

Müminin ibadetleri ise iki türlüdür: Namaz, oruç gibi doðrudan Allah´a karþý yapýlan ibadetler ve "iyiliði emredip-kötülüðü engellemek" olarak özetlenebilecek olan ve toplum içinde gerçekleþtirilecek ibadetler.

Bu yüzden Kuran, mümine, "iyiliði emredip, kötülükten sakýndýrýrken" yani dini anlatýrken ve dinin düþmanlarýna karþý mücadele ederken ne gibi yöntemler izlemesi gerektiðini anlatýr. Bunun yanýnda, ne tür insanlarla ve toplumlarla karþýlaþacaðýný tarif eder. Sayýsýz ayette "De ki..." ve "Derler ki..." ifadeleriyle baþlayan cümleler, müminlerin diðer insanlarla nasýl bir diyalog içine gireceðini anlatýr.

Ama bunlardan yola çýkýp "Kuran bir sosyoloji kitabýdýr" ya da "Kuran bir psikoloji kitabýdýr" diyemeyiz. Çýkarýlacak sonuç, Kuran´ýn, kendisini rehber edinen müminlere, Allah´a yakýnlaþma ve Allah yolunda mücadele için giriþecekleri çabada yardýmcý olmak üzere psikolojik ve sosyolojik bilgiler verdiðidir. Bu bilgilerin, hiç bir sosyoloji ya da psikoloji kitabýnda verilemeyecek kadar özlü ve doðru olduðunu, müminler, yaþadýklarý tecrübelerden bilirler.

Kuran ayný þekilde, "dünyaya nizam verme"gibi bir misyon da yüklenmiþ olan müminlere, politik bilgiler verir. Dünyada etkin "güç odaklarý"ný tarif eder. Müslümanlara kimin düþmanlýk besleyeceðini bildirir. Dünyadaki bozgunculuðun ardýnda kimlerin var olduðunu açýklar. Ama bundan da "Kuran bir siyaset bilimi kitabýdýr" sonucu çýkmaz. Kuran bu bilgileri, müminlere "rehberlik" etmek için vermektedir. Ayný þey, Kuran´ýn verdiði tarihsel bilgiler için de geçerlidir: Ýnsanlýk tarihi elbette Kuran´dan öðrenilmez ama Kuran, tarihin en önemli anahtarlarýný vermekte, müminlerle dine düþman olanlar arasýndaki mücadelenin tarihteki yerinden bahsetmektedir.

Ayný kýstas, kuþkusuz bilim için de geçerlidir: Bilim, araþtýrma ve deney sonuçlarýndan elde edilir. Bu zaten, Allah´ýn "yerde ve gökte"ki ayetlerinin incelenmesi için verilen Kuran emrinin de bir gereðidir. Ama Kuran´dan kimya formülleri çýkarmaya çalýþmak kuþkusuz hata olacaktýr. Kimya formülleri, müminin "ibadetleri" açýsýndan doðrudan bir önem taþýmamaktadýr ki, Kuran´da açýklansýn. Bunu araþtýrmak kimyacýlarýn iþidir. Ve kuþkusuz gereklidir, ama laboratuarda yapýlacaktýr.

Bunun yanýnda, Kuran ayetleri gerçekten de bazý bilimsel gerçeklere deðinir. Çünkü mümin, nasýl bir "siyaset bilimcisi"olmasa da giriþeceði çaba nedeniyle politik ortamý bilmesi gerekiyorsa; "bilim adamý" olmak zorunda olmasa da, Allah´ýn yarattýklarýný tanýma açýsýndan bilime aþina olmalýdýr. Bu nedenle Kuran, evrenin yaratýlýþý, insanýn doðumu, atmosferin yapýsý gibi bazý konularda temel bilgiler verir. Bu konularda verilen bilgilerin, modern bilimin son bulgularýyla uyum içinde olmasý ise, Kuran´ýn "insan yazmasý"olmadýðýný bir kez daha ortaya koymasý açýsýndan önem taþýmaktadýr.


BIG BANG (BÜYÜK PATLAMA)

Bu yüzyýlda elde edilen bazý veriler, evrenin "yok"iken "var" hale geldiðini göstermiþtir. Buna göre, evrenin bir baþlangýcý vardýr ve bu baþlangýç Big Bang adý verilen bir "Büyük Patlama" ile gerçekleþmiþtir. Bugün Big Bang Teorisi, bilim çevrelerinin büyük bölümünde kabul görmektedir.

Bu teoriye göre, evrenin tüm materyali yaklaþýk 15 milyar yýl önce tek bir noktada toplanmýþtý. Bu tek nokta sonsuz bir yoðunluk ve sonsuz bir ýsý anlamýna geliyordu. Yoðunluk sonsuzdu ama bir hacmi yoktu. Ýþte Büyük Patlama´dan önceki bu dönem (ki buna dönem demek zordur; madde olmadýðý için zaman da yoktur) evrenin olmadýðý, herþeyin "yok"olduðu dönemdi. Teoriye göre, büyük bir patlama ile sonsuz yoðunluktaki birikim büyük bir hýzla daðýlmaya baþlamýþtýr. Bir baþka deyiþle Büyük Patlama ile, evren "yok" iken, "varolmaya" doðru yola çýkmýþtýr.

Bugün, evrenin sürekli olarak geniþlemekte olduðunun ispatlanmasý Büyük Patlama´nýn en büyük delili olarak kabul edilir.

"Bugün artýk galaksilerin her yöne doðru bizden uzaklaþtýðýný biliyoruz. Kozmolojistler evreni þiþen bir balonun yüzeyi gibi düþünürler. Þüphesiz gerçek uzay, balonun yüzeyi gibi 2 deðil 3 boyutludur ve her yöne doðru geniþler." (New Scientist, 26 Eylül 1987)

Gök cisimlerinin kaçma hýzý uzaklýk arttýkça artmaktadýr. Örneðin, bizden bir milyar ýþýk yýlý uzaklýktaki Ursa-Major Takým Yýldýzý, her saniye dünyadan 1.500 kilometre uzaklaþýrken, çok daha uzak olan Hidra Takým Yýldýzý´nýn uzaklaþma hýzý saniyede 6.000 kilometredir.

Evren geniþlediðine göre bu geniþlemenin baþladýðý bir an olmasý gerekir. "Bu geniþlemeyi tersine doðru düþünür ve evrenin geliþmesini zaman içinde geriye doðru çekersek o zaman her þey, 15 milyar yýl kadar önce sonsuz yoðunlukta tek bir matematiksel noktada, tekillikte toplanacaktýr."(New Scientist, 12 Mayýs 1988, sf. 52)

Big Bang teorisinin en büyük önemi, evrenin bir baþlangýcý olduðunu ispatlamasýdýr. Bunun yanýsýra, pek çok kimsenin düþtüðü bir yanýlgýya da deðinmek gerekir: Çoðu kiþi, Allah´ýn evreni Big-Bang ile -veya baþka bir þekilde- yarattýðýný fakat bundan sonraki olaylarýn "kendi kendine" iþlediðini zanneder. Bu mantýða göre, Allah yalnýzca "ilk hareket"i yaratmýþtýr ve evren birbiri ardýna dizili domino taþlarý gibi kendiliðinden oluþmuþtur. Oysa bu düþünce kökten yanlýþtýr. Big-Bang, evrende bildiðimiz, hesaplayabildiðimiz ilk harekettir. Evrenin bu patlama sebebiyle oluþmasý ve yaþadýðýmýz büyük dengenin kendi kendini oluþturmuþ olmasý düþünülemez. Hiç bir kuralý olmayan bir patlama sonucu daðýlan parçacýklarýn, galaksileri, yýldýz sistemlerini ve içinde dünyamýzýn yer aldýðý Güneþ sistemini kendi kendine oluþturduðu gibi bir sonuca varýlamaz. Tek bir atomun bile, içerdiði olaðanüstü sistemlerle kendi kendine þekillenmesi düþünülemezken koca bir evrenin bir patlamanýn "kudretiyle" oluþtuðunu söylemek akýldýþý bir yaklaþýmdýr. Bunlarýn hepsi de yine Allah´ýn ilmiyle gerçekleþmiþtir. Nitekim Kuran´da Allah´ýn önce "gökleri" yarattýðýný, daha sonra yeryüzünü düzenlediði, onda daðlarý varettiði ardýndan atmosferi düzenlediði, en sonra da canlýlarý var ettiði bildirilmektedir. Ayný þekilde, Kuran ayetleri Allah´ýn evrendeki tüm varlýklarý sürekli yönettiðini bildirmektedir:

"Þüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altýnda) tutuyor. Andolsun, eðer zeval bulacak olurlarsa, kendisinden sonra artýk kimse onlarý tutamaz. Doðrusu O, Halim´dir, baðýþlayandýr." (Fatýr Suresi, 41)

"Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O´dur. Gerçekten insan pek nankördür." (Hac Suresi, 66)

"Gökten yere her iþi O evirip düzene koyar..." (Secde Suresi, 5)

"Allah, yedi göðü ve yerden de onlarýn benzerini yarattý. Emir, bunlarýn arasýnda durmadan iner; sizin gerçekten Allah´ýn her þeye güç yetirdiðini ve gerçekten Allah´ýn ilmiyle her þeyi kuþattýðýný bilmeniz, öðrenmeniz için." (Talak Suresi, 12)

Big Bang, evrenin baþlangýcýyla ilgili bugün için en tutarlý teori olarak bilinmektedir. Çeþitli itirazlar gelmesine raðmen bunlar Big Bang sonrasý evrenin oluþumuyla ilgilidir ki bu konu zaten oldukça karmaþýktýr. Atomlarýn, yýldýzlarýn, galaksilerin hangi sebep-sonuç iliþkileri içinde yaratýldýklarý bugün tam olarak bilinmemektedir. Ama kuþkusuz Allah´ýn, insaný bir su damlasýný sebep kýlarak yarattýðý gibi, evreni de sebepler zinciri içinde yaratmýþ olduðu düþünülebilir. Ve bu sebebin çýkýþ noktasý bir patlama veya baþka birþey olabilir. Ama hiçbir aþama Allah´tan baðýmsýz kendi kendine oluþmamýþtýr. Ve sonuçta oluþan mükemmellik onun üstün ilmi ve kudretini gözler önüne sermektedir.

Tüm evren, bu evrenin ucunda bir yerde yaþayan insanoðluna yararlý kýlýnmýþtýr. Kuran,´Geceyi, gündüzü, güneþi ve ayý sizin emrinize verdi; yýldýzlar da O´nun emriyle emre hazýr kýlýnmýþtýr. Þüphesiz bunda, aklýný kullanabilen bir topluluk için ayetler vardýr.´ (Nahl Suresi, 12) ayetiyle buna dikkat çeker.

Ve önceden de söylediðimiz gibi, Kuran´da evrenin ve dünyanýn yaratýlýþý ile ilgili tüm Kuran haberleri, bilim aracýlýðýyla bulunan gerçeklere uygundur. Aþaðýda bu konuyla ilgili bazý örnekler yer alýyor.


EVRENÝN GENÝÞLEMESÝ

20. yüzyýla gelene kadar tek bir bilim adamý dahi evrenin geniþlemekte olduðu yönünde bir teori ortaya atmamýþ, hatta, belki de böyle bir olayý aklýndan geçiren dahi olmamýþtý. Stephan Hawking, evrenin geniþlemesinin farkedilmesini 20. yüzyýlýn en büyük olaylarýndan biri olarak niteledikten sonra, bu olayýn bugüne gizli kalmasýndan duyduðu þaþkýnlýðý þöyle dile getirir: ´Evrenin geniþlemekte olduðunun ortaya çýkarýlýþý 20. yüzyýlýn en büyük düþünsel devrimlerinden biridir. Bu günden geçmiþe bakýldýðýnda kimsenin bunu neden daha önce akýl etmediðine þaþmamak elde deðil.´

Oysa Allah´ýn, 600´lü yýllarda vahyettiði kitabýnda, Allah´ýn evreni yarattýðýný ve de onu "geniþlettiði" bildirilmektedir. Konuyla ilgili ayet þöyle demektedir:

"Biz göðü ´büyük bir kudretle´ bina ettik ve þüphesiz. Biz, (onu) geniþleticiyiz." (Zariyat Suresi, 47)


EVRENDEKÝ KUSURSUZLUK

"O, biri diðeriyle ´tam bir uyum´ içinde yedi gök yaratmýþ olandýr. Rahman´ýn yaratmasýnda hiç bir ´çeliþki ve uygunsuzluk´ göremezsin. Ýþte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklýk (bozukluk ve çarpýklýk) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiþ bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)

Evrendeki milyarlarca yýldýz ve galaksi mükemmel bir uyum içinde kendileri için tesbit edilmiþ yörüngelerinde hareket eder. Yýldýzlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarýnda, hem de baðlý olduklarý sistemlerle birlikte dönerler. Hatta bazen içinde 200 -300 milyar yýldýz bulunan galaksiler birbirinin içinden geçip giderler. Bu geçiþte, evrendeki büyük düzeni bozacak herhangi bir çarpýþma olmaz.

Evrende hýz kavramý dünya ölçüleriyle karþýlaþtýrýldýðýnda akýl durduracak boyutlardadýr. Milyarlarca, trilyonlarca ton aðýrlýðýndaki yýldýzlar, gezegenler ve sayýsal deðerleri ancak matematikçilerin anlayabileceði büyüklükteki galaksiler ve galaksi kümeleri uzay içinde korkunç bir süratle hareket ederler.

Örneðin, dünya saatte 1670 km. hýzla kendi ekseni çevresinde döner. Bugün en hýzlý merminin saatte ortalama 1.800 km.lik bir sürate sahip olduðu düþünülürse dünyanýn dev boyutlarýna raðmen süratinin ne denli büyük olduðu anlaþýlýr.

Dünyanýn güneþ etrafýndaki hýzý ise merminin yaklaþýk 60 katýdýr: saatte 108.000 km. (Böylesine büyük bir süratle yol alabilen bir araç yapýlabilseydi dünyanýn çevresini 22 dakikada dolaþacaktý.)

Verdiðimiz bu sayýlar sadece dünya içindir. Güneþ sistemi ise daha da ilginçtir. Bu sistemin sürati mantýk sýnýrlarýný zorlayacak derecededir. Evrende sistemler büyüdükçe sürat artar. Ýþte güneþ sisteminin galaksi merkezi etrafýndaki dönüþ sürati: -Saatte tam 720.000 km., 200 milyar yýldýzý bünyesinde bulunduran "Samanyolu Galaksisi"nin uzay içindeki hýzý ise saatte 950.000 km. dir

Bu baþdöndürücü hýz, aslýnda dünya üzerindeki yaþamýmýzýn pamuk ipliðine baðlý olduðunu gösterir. Böylesine karmaþýk ve hýzlý bir sistem içinde dev kazalarýn oluþmasý normalde oldukça mümkündür. Ancak, ayette dendiði gibi, tüm bu sistem içinde hiç bir ´çeliþki ve uygunsuzluk´ yoktur. Çünkü evren de, her þey gibi, "baþýboþ"deðildir ve Allah´ýn koyduðu dengeye göre iþlemektedir.


YÖRÜNGELER VE DÖNEN EVREN

Evrendeki büyük dengenin en önemli nedenlerinden biri, kuþkusuz gök cisimlerinin belirli bir yörünge izliyor olmasýdýr. Bu yörüngelere, yakýn zamana kadar bilinmediði halde, Kuran´da da dikkat çekilmiþtir:

"Geceyi, gündüzü, güneþi ve ayý yaratan O´dur; her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler." (Enbiya Suresi, 33)

Gerçekten de yýldýzlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarýnda, hem de baðlý bulunduklarý sistemle birlikte dönmekte, evren bir fabrikanýn diþlileri gibi düzenli çalýþmaktadýr.

Evrendeki yörüngeler sadece bazý gök cisimlerinin hareketi deðildir. Güneþ sistemimiz hatta diðer galaksiler, baþka merkezler etrafýnda büyük bir hareketlilik gösterirler. Dünya ve onunla birlikte Güneþ Sistemi her yýl, bir önceki yerinden 500 milyon kilometre uzakta bulunur.

Gök cisimlerinin yörüngelerinden en ufak bir sapmanýn bile sistemi altüst edecek kadar önemli sonuçlar doðurabileceði hesaplanmýþtýr. Örneðin dünya yörüngesinde, normalden fazla veya eksik 3 milimetrelik bir sapma bakýn nelere yol açabilirdi:

"Dünya güneþ çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki her 18 milde doðru bir çizgiden ancak 2.8 mm ayrýlýr. Dünyanýn çizdiði bu yörünge kýl payý þaþmaz, çünkü; yörüngeden 3mm´lik bir sapma bile büyük felaketler doðururdu: sapma 2.8 yerine 2.5 mm olsaydý yörünge çok geniþ olurdu ve hepimiz donardýk, sapma 3.1 mm olsaydý hepimiz kavrularak ölürdük."(Bilim ve Teknik, Temmuz 1983)

Gök cisimlerinin bir baþka özelliði de, yörüngelerinin dýþýnda bir de kendi etraflarýnda dönmeleridir."Dönüþlü olan göðe andolsun." (Tarýk, 11) ise tam da bu gerçeðe iþaret eder.


GÜNEÞ

Dünyadan 150 milyon km. uzakta olmasýna raðmen, güneþ bizim için gerekli olan enerjiyi kesintisiz olarak ulaþtýrýr.

Bu dev enerjili gök cisminde hidrojen atomlarý devamlý olarak helyuma çevrilmektedir. Her saniye 616 milyar ton hidrojen, 612 milyon ton helyuma çevrilmektedir. Bu esnada dýþarý salýnan enerji 500 milyon hidrojen bombasýnýn patlamasýna denktir.

Dünyada hayat güneþten gelen enerjiyle saðlanýr. Yeryüzündeki dengenin devamý ve canlýlýk için gereken enerjinin % 99 ´u güneþten saðlanýr. Söz konusu enerjinin yarýsý gözle görünür ve ýþýk olarak alýnýr. Geriye kalan enerjinin büyük bir kýsmý gözle görülmeyen, ama sýcaklýk biçiminde ortaya çýkan kýzýlötesi ýþýnlardýr.

Güneþin bir özelliði de çan gibi genleþip salýnmasýdýr. Bu olay her beþ dakikada bir tekrarlanmakta güneþin yüzeyi bu sýrada saatte 1080 km hýzla, 3 km. kadar bize doðru ilerleyip sonra geri dönmektedir.

Güneþ, Samanyolu´nu oluþturan 200 milyar yýldýzdan biridir. Dünyadan 325.500 defa büyük olmasýna raðmen, evrendeki küçük yýldýzlardan sayýlmaktadýr. Çapý 125 bin ýþýk yýlý olan Samanyolu´nun merkezine 30 bin ýþýk yýlý uzaklýktadýr. ( 1 ýþýk yýlý= 9.460.800.000.000 km.)


GÜNEÞÝN YOLCULUÐU

"Güneþ de, kendisi için (tesbit edilmiþ) olan bir müstakarra (karar yerine) doðru akýp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir." (Yasin Suresi, 38)

Astronomlarýn hesaplarýna göre güneþ, içinde bulunduðu galaksinin hareketi nedeniyle, Solar Apex adý verilen bir yörünge boyunca Vega Yýldýzý´na doðru saatte 720.000 km.´lik bir hýzla yolculuk etmektedir. (Bu, kaba bir hesapla güneþin günde 720.000x24=17.280.000 km. yol katettiðini gösterir. Tabi ona baðlý olan dünyamýzýn da...)


YEDÝ KAT YER - YEDÝ KAT GÖK

"Allah yedi göðü ve yerden de onlarýn benzerini yarattý..." (Talak Suresi, 12)

Dünya atmosferinin yapýsý, Kuran´ýn iþaret ettiði gibi, baþlýca yedi bölümden meydana gelir. Atmosferde katlarý birbirinde ayýran yüzeyler bulunmaktadýr. Encyclopedia Americana´nýn (9/188) verdiði bilgiye göre, sýcaklýða baðlý olarak yerden itibaren þu katlar sýralanýr.

1.Kat - Troposfer: Kalýnlýðý kutuplarda 8 km. ekvatorda 17 km´ye kadar ulaþýr. Bu kat bulutlarýn büyük bir bölümünü kapsar. Sýcaklýk yükseltiye baðlý olarak kilometrede 6.5°C azalýr.Bu katmanýn tropopoz diye adlandýrýlan ve hýzlý hava akýmlarýnýn olduðu kýsýmda sýcaklýk -57°C´de sabit kalýr.

2.Kat - Stratosfer: 50 km yüksekliðe ulaþýr. Burada mor ötesi ýþýnlar soðurulduðu için ýsý açýða çýkar ve sýcaklýk 0°C´ye kadar yükselir. Bu soðurma sýrasýnda ýsýnýn yanýnda dünya için hayati önem taþýyan ozon tabakasý da ortaya çýkar.

3.Kat - Mezosfer: Yüksekliði 85. km´ye kadar çýkar. Burada sýcaklýk -100 C´ye iner.

4.Kat - Termosfer: Sýcaklýk giderek yavaþlayan bir tempoda artar.

5.Kat -Ýyonosfer:Bu bölgedeki gazlar iyon halinde bulunur. Radyo dalgalarýnýn iyonosfer tarafýndan tekrar dünyaya gönderilmesi sayesinde yeryüzündeki iletiþim saðlanýr.

6.Kat - Ekzosfer:500 ila 1000. km´nin ötesinde, özellikleri tamamen güneþin etkinliklerine göre deðiþen tabakadýr.

7.Kat - Manyetosfer: Burasý dünyanýn manyetik alanýn kapladýðý büyük bir boþluðu andýran alandýr. Enerji yüklü atom altý parçacýklar Van Allen Kuþaklarý olarak adlandýrýlan bölgelerde tutulur.

Ayný kaynakta sayýldýðý üzere yer kabuðunun katmanlarý da 7 bölümden oluþur:

1.Kat Litosfer(su)

2.Kat Litosfer(kara)

3.Kat Astenosfer

4.Kat Üst manto

5.Kat Alt manto

6.Kat Dýþ çekirdek

7.Kat Ýç çekirdek


DÜNYANIN HAREKETÝ

"Daðlarý görürsün de, onlarý donmuþ sanýrsýn; oysa onlar bulutlarýn sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Her þeyi sapasaðlam ve yerli yerinde yapan Allah´ýn sanatýdýr (bu)." (Neml Suresi, 88)
Kuran, dünya merkezli bir evren modelinin benimsendiði bir çaðda, dünyanýn aslýnda bulutlar gibi hareket eden bir cisim olduðunu belirtmektedir. Ayette dünya kelimesi yerine dað kelimesinin yer almasý da ilgi çekicidir. Çünkü daðlar dünyadaki sabitliðin simgesidir. Sabit gibi gözüken daðlarýn hareket etmesi demek dünyanýn hareket halinde olmasý demektir.


DÜNYANIN YUVARLAKLIÐI

Gökleri ve yeri hak olarak yarattý. Geceyi gündüzün üstüne sarýp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarýp örtüyor. (Zümer Suresi, 5) Kur´an´ýn evreni tanýtan ayetlerinde kullanýlan ifadeler oldukça dikkat çekicidir. Üstteki ayette "sarýp örtmek" olarak tercüme edilen arapça kelime "tekvir"dir. Bu kelimenin arapça karþýlýðý yuvarlak birþeyin üzerine bir cisim sarmaktýr. (Örneðin Arapça sözlüklerde baþa sarýk sarma gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu kelime kullanýlýr). Dolayýsýyla gecenin gündüzü tekvir etmesi ancak yeryüzünün yuvarlak olmasýyla mümkündür.

DAÐLARIN DEPREMLERÝ ENGELLEMESÝ

"O, gökleri dayanak olmaksýzýn yaratmýþtýr, bunu görmektesiniz. Arzda da, sizi sarsýntýya uðratýr diye sarsýlmaz daðlar býraktý ve orada her canlýdan türetip yayýverdi..." (Lokman Suresi, 10)

"Biz, yeryüzünü bir döþek kýlmadýk mý? Daðlarý da birer kazýk?" (Nebe Suresi, 6-7)

Jeolojinin daðlar hakkýnda söyledikleri yukarýda verdiðimiz ayetlerle tam bir paralellik içindedir. Daðlarýn özelliklerinden biri yeryüzündeki büyük yer tabakalarýnýn uçlarýnda yükselmesi ve bu tabakalarý birbirine baðlamasýdýr. Bu özellikleriyle daðlar tahtalarý birarada tutan çivilere benzetilmektedir. Bunun yanýnda daðlarýn yerkabuðunda yaptýðý basýnç, dünyanýn merkezindeki maðma hareketlerinin etkisinin yeryüzüne ulaþarak yerkabuðunu parçalamasýna engel olurlar.


YARATILIÞTAKÝ ÇÝFTLER

"Yerin bitirmekte olduklarýndan, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice þeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir." (Yasin Suresi, 36)

Erkeklik diþilik, "çift" kavramýnýn bir karþýlýðý olmakla birlikte, ayette bahsedilen "bilmedikleri nice þeylerden" ifadesi daha geniþ bir anlam içeriyor. Nitekim maddenin çiftler halinde yaratýldýðýný ortaya koyan Ýngiliz bilimadamý Paul Dirac, 1933 yýlýnda Nobel Fizik Ödülü´nü kazandý. "Parité" adý verilen bu buluþ, maddenin anti madde denilen bir çifti olduðunu ortaya koymuþtur. Anti-madde, maddenin tersi özellikler taþýr. Örneðin maddenin tersine anti-maddenin elektronlarý artý, protonlarý da eksi yüklüdür.


DENÝZLERÝN BÝRBÝRÝNE KARIÞMAMASI

"Birbirleriyle kavuþup karþýlaþmak üzere iki denizi salýverdi. Ýkisi arasýnda bir engel (berzah) vardýr; birbirlerinin sýnýrý geçmezler." (Rahman Suresi, 19-20)

Yukarýdaki ayette, bilinen iki su kütlesinin birbirleriyle karþýlaþýp birleþtiði fakat bir engel sebebiyle karýþmadýklarý vurgulanmaktadýr. Bu nasýl olabilir? Normalde beklenen iki denizin birbirleriyle karþýlaþtýðýnda sularýnýn karýþarak hem tuzluluk oranlarýnýn hem de ýsýlarýnýn eþitlenmeye doðru gitmesidir. Oysa olay böyle olmamaktadýr. Örneðin Akdeniz ve Atlas Okyanusu, Kýzýldeniz ve Hint Okyanusu birbirleriyle görsel olarak birleþseler de sularý birbirine karýþmamaktadýr. Bunun sebebi aralarýndaki bir engeldir. Bu engel ise "yüzey gerilimi kanunu" olarak bilinen olaydýr.


DEMÝRDEKÝ ÝKÝ ÞÝFRE

Demir dünyamýzda en çok bulunan dört elementten biridir ve çaðlar boyunca insan için en hayati madenler arasýnda yer almýþtýr. Demirden bahseden Hadid (demir) Suresi´nin 25. ayeti þöyledir: "Demiri de indirdik. Onda büyük bir kuvvet ve insanlar için fayda vardýr."Bu ayet ise oldukça ilginç olan iki matematiksel þifre taþýmaktadýr.

El-Hadid (belirli demir), Kuran´ýn 57´nci suresidir. "El-Hadid" kelimesinin harflerinin sayýsal deðerleri toplandýðýnda (ebced hesabý) karþýmýza çýkan rakam da aynýdýr: 57.

Sadece "Hadid" (demir) kelimesinin ebced deðeri ise 26´dýr. 26 sayýsý demirin atom numarasýdýr.


ZAMANIN FARKLILAÞMASI

Einstein´ýn "rölativite kuramý"na göre zaman sabit bir ölçü deðildir. Hýza baðlý olarak uzayýp kýsalýr. Kuran, "bir günü elli bin yýl" olan ve yine "bir günü bin yýl" olan farklý farklý zaman birimlerinden bahsederek, zamanýn rölatif (göreceli) bir kavram olduðunu, Einstein´dan yüzyýllar önce açýklamaktadýr.

"Melekler ve ruh ona süresi elli bin yýl olan bir günde çýkabilmektedir." (Mearic Suresi, 4)

"Gökten yere her iþi O evirip düzene koyar. Sonra (iþler,) sizin saymakta olduðunuz bin yýl süreli bir günde yine O´na yükselir." (Secde Suresi, 5)


KARANLIÐIN YARATILMASI

"Görmediler mi, biz geceyi onda sükun bulmalarý için, gündüzü de aydýnlýk(la görsünler) diye yarattýk. Þüphesiz, iman eden bir kavim için bunda ayetler vardýr." (Neml Suresi, 86)

Dikkat edilirse ayet gecenin özel olarak yaratýldýðýný bildirmektedir. Bundan birkaç sene öncesine kadar bilimadamlarý evrendeki yýldýz sayýsýný ve ürettikleri ýþýðý hesapladýklarýnda evrenin aslýnda sürekli aydýnlýk olmasý gerektiði sonucuna varmýþlar ve karanlýðýn sebebini anlayamamýþlardý. Bu konu ancak karadeliklerin keþfiyle açýklýða kavuþtu. Çünkü evrenin her yerine daðýlmýþ olan karadelikler, sahip olduklarý korkunç çekim alanlarýyla yýldýzlarýn ürettiði ýþýnlarý büyük ölçüde yutmakta ve karanlýða sebep olmaktadýr. Bir baþka deyiþle, karanlýk özel olarak üretilmekte, ya da "yaratýlmaktadýr".


KARADELÝKLER

Yakýtý tükenen yýldýzýn içine doðru büzülmesi ve en sonunda, yýldýz yerine sýnýrsýz bir yoðunlukta ve sýfýr hacimde korkunç bir çekim alanýn ortaya çýkmasýyla oluþan karadeliklere Kuran þöyle iþaret etmektedir:

"Hayýr, yýldýzlarýn yerlerine yemin ederim. Þüphesiz bu, eðer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir." (Vakýa Suresi, 75-76)

Ayette yýldýzlarýn yerlerinin büyük bir gücü temsil ettiði özellikle vurgulanmýþtýr. Karadeliklerin yýldýzlarýn yerlerinde belirmeleri ve sahip bulunduklarý büyük çekim gücü düþünülürse ayetin anlamý anlaþýlacaktýr

AYIN YÖRÜNGESÝ

"Ay´a gelince, biz onun için de birtakým uðrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalý gibi döndü (döner). Ne güneþin aya eriþip-yetiþmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedir." (Yasin Suresi, 39-40 )

Ay yörüngesinde seyrederken dünyanýn bazen önüne bazen arkasýna geçer. Ayný zamanda dünyayla birlikte güneþin etrafýnda da döndüðünden uzayda sürekli "S" harfi benzeri bir yörünge çizer. Ayýn uzaydaki bu yörüngesinin þekli, kurumuþ hurma aðacý dalýna oldukça benzemektedir

Ay dünyanýn etrafýnda saatte 3659 km gibi büyük bir hýzla hareket eder. Ay, ancak bu yüksek hýzý nedeniyle dünyanýn kuvvetli çekim gücünden korunabilmektedir. Ay, hýzýnýn daha yavaþ olmasý halinde dünyaya çarpabilecek, daha hýzlý olmasý durumunda ise uzaya savrulacaktý.

Ayýn büyüklüðü ve dönüþ hýzý dünyayý etkilemekte ve gel-git dediðimiz olaya sebep olmaktadýr. Ayýn çekim kuvvetinin biraz daha fazla olmasý halinde dünyanýn büyük bölümü bir anda sular altýnda kalabilirdi.


DÜNYANIN KORUNMUÞ TAVANI: ATMOSFER VE VAN ALLEN KUÞAKLARI

Biz çoðunlukla pek farkýnda olmayýz, ama her gezegene olduðu gibi dünyaya da çok sayýda göktaþý düþmektedir. Diðer gezegenlere düþtüklerinde dev kraterler açan bu göktaþlarýnýn dünyaya zarar vermemelerinin nedeni, gezegenimizi saran atmosferin düþmekte olan göktaþlarýna karþý büyük bir direnç göstermesidir. Göktaþý bu dirence fazla dayanamaz ve sürtünmeden dolayý yanarak büyük bir kütle kaybýna uðrar. Böylece, büyük felaketlere yol açabilecek bu tehlike, atmosfer sayesinde savuþturulmuþ olur.

Kuran, atmosferin yaratýlýþýndaki bu özelliði þöyle ifade ediyor:

"Gökyüzünü korunmuþ bir tavan kýldýk, onlar ise bunun ayetlerinden yüz çevirmektedirler." (Enbiya Suresi, 32)

Gökyüzünün "korunmuþ bir tavan" oluþunun en önemli örneklerinden biri dünyayý saran manyetik alandýr. Atmosferin en üst tabakasý "Van Allen" adý verilen bir manyetik kuþaktan oluþur. Bu kuþak dünyanýn çekirdeðinin sahip olduðu özellikler nedeniyle ortaya çýkmýþtýr.

Çekirdek, demir ve nikel gibi manyetik özelliði olan aðýr elementleri içerir. Ancak bunlardan daha önemlisi çekirdeðin iki farklý yapýdan oluþmuþ olmasýdýr: Ýç çekirdek katý, dýþ çekirdek ise sývý haldedir. Çekirdeðin bu iki katmaný birbiri etrafýnda hareket eder. Bu hareket aðýr metaller üzerinde bir çeþit mýknatýslanma etkisi yaparak bir manyetik alan oluþturur. Ýþte Van Allen Kuþaklarý bu manyetik alanýn, atmosferin en dýþýna kadar ulaþan bir uzantýsýdýr. Bu manyetik alan sayesinde dünya, uzaydan gelebilecek olan tehlikelere karþý korunmuþ olur.

Bu tehlikelerin en önemlilerinden biri, "Güneþ rüzgarlarý"dýr. Güneþ, dünyaya ýsý ve ýþýktan baþka, radyasyon ile beraber saatteki hýzý 1.5 milyar kilometreyi bulan, proton ve elektronlardan oluþan bir rüzgar da gönderir.

Güneþ rüzgarlarý, dünyanýn 40.000 mil uzaðýnda manyetik halkalar çizen Van Allen Kuþaklarý´ndan geçemezler. Parçacýk yaðmuru þeklindeki Güneþ rüzgarý, bu manyetik alanla karþýlaþýr ve ayrýlarak bu alanýn çevresinden akar.

Güneþten gelen X ve ultraviyole ýþýnlarýnýn büyük bölümü ise atmosfer tarafýndan emilmektedir. Bu emilme olmadan, yeryüzünde hayat olmasý ise mümkün deðildir.

Etrafýmýzý saran atmosferik kuþaklar, sadece zararsýz orandaki ýþýnlar, radyo dalgalarý ve görünür ýþýðýn dünyamýza ulaþmasýna imkan verecek bir geçirgenliðe sahiptirler. Eðer atmosferimiz bu geçirgenlik özelliðinden yoksun olsaydý, ne haberleþme dalgalarýný kullanabilir, ne de canlýlýðýn temeli olan gün ýþýðýný bulabilirdik.

Dünyayý saran ozon tabakasý da Güneþ´ten gelen ve canlýlar için zararlý olan morötesi ýþýnlarýn yere kadar ulaþmasýný önlemektedir. Güneþ´ten gelen ultraviyole ýþýnlarý yeryüzündeki tüm canlýlarý öldürecek kadar fazla enerji yüklüdürler. Bu nedenle, dünyada yaþamýn var olabilmesi için, gökyüzünün "korunmuþ tavan"ýna bir de ozon tabakasý eklenmi?tir.

Ozon, oksijenden üretilir. Oksijen gazýnýn (O2) moleküllerinde 2 oksijen atomu bulunurken, ozon gazýnýn (O3) moleküllerinde 3 oksijen atomu bulunur. Güneþ´ten gelen ultraviyole ýþýnlarý, oksijen gazýna bir atom daha ekleyerek ozonu oluþtururlar. Ve ultraviyole sayesinde oluþan ozon tabakasý, öldürücü ultraviyole ýþýnlarý tutarak yeryüzünde yaþamýn en temel þartlarýndan birini oluþturur.

Kýsacasý; eðer dünya çekirdeðinin manyetik alan oluþturacak bir özelliði olmasaydý, atmosfer zararlý ýþýnlarý süzecek yapý ve yoðunlukta olmasaydý, kuþkusuz dünya üzerinde yaþam sözkonusu olamazdý. Ve kuþkusuz hiçbir insanýn ya da baþka bir canlýnýn bunlarý düzenlemesi de mümkün deðildir. Açýktýr ki, insanýn yaþamý için "olmazsa olmaz" þartlar olan bu koruyucu özellikler, Allah tarafýndan var edilmiþ ve gök, "korunmuþ bir tavan" olarak yaratýlmýþtýr.

Baþka gezegenlerin bu tür "korunmuþ tavan"lardan yoksun olmasý, dünyanýn insan yaþamý için özel olarak yaratýldýðýnýn bir baþka göstergesidir. Örneðin, Mars gezegeninin çekirdeði katýdýr ve bu nedenle etrafýnda da manyetik bir koruma söz konusu deðildir. Mars´ýn büyüklüðü dünyanýnki kadar olmadýðý için çekirdekte sývý kýsmý oluþturacak kadar bir basýnç doðuramamýþtýr. Ayrýca gezegenin uygun büyüklükte olmasý da manyetik alan için yeterli deðildir. Örneðin, Venüs´ün çapý yaklaþýk dünyanýnki kadardýr. Kütlesi dünyanýnkinden ancak % 2 daha azdýr ve aðýrlýðý da hemen hemen dünyanýnkine eþittir. Dolayýsýyla hem basýnç açýsýndan, hem de diðer nedenlerle Venüs´te de metalik bir sývý çekirdek kýsmýnýn oluþmasý kaçýnýlmazdýr. Buna raðmen Venüs´te de manyetik alan yoktur. Bunun sebebi Venüs´ün Dünya´ya göre oldukça yavaþ dönmesidir. Dünya kendi etrafýndaki turunu 1 günde tamamlarken Venüs bir turu 243 günde tamamlýyor.

Dünyanýn "korunmuþ tavan"ýný oluþturan manyetik alanýn var olmasý için, Ay´ýn ve komþu gezegenlerin büyüklükleri ve dünyaya uzaklýklarý da önemlidir. Komþu gezegenlerden birinin þimdikinden büyük olmasý, o gezegene büyük bir çekim kuvveti kazandýracaktý. Komþu gezegenin sahip olacaðý bu büyük çekim kuvveti, dünyanýn çekirdeðindeki katý ve sývý kýsýmlardaki hareket hýzýný deðiþtirecek, bugünkü þekilde bir manyetik alanýn oluþmasýna engel olacaktý.

Kýsacasý dünya göðünün "korunmuþ tavan" özelliðine sahip olmasý, dünyanýn çekirdeðinin yapýsý, dönüþ hýzý, gezegenler arasý uzaklýk ve gezegenlerin kütleleri gibi pek çok deðiþkenin en uygun noktada birleþmesini gerektirmektedir.


YAÐMURUN OLUÞUMU

Yaðmurlarýn oluþmasý için gerekli evrelerin neler olduðu ancak 1935´te hava radarlarýnýn keþfiyle ortaya çýkarýldý. Buna göre yaðmur 3 evreden geçerek oluþuyordu: Birincisi rüzgarýn oluþmasý, ikincisi bulutlarýn meydana gelmesi, üçüncüsü yaðmur damlacýklarýnýn ortaya çýkýþý.

Kuran´da yaðmurun oluþmasý ile ilgili olarak aktarýlanlar da, sözkonusu bilimsel bulgularla büyük bir paralellik gösteriyor:

"Allah rüzgarlarý gönderir (1. evre), böylece bir bulut kaldýrýr da onu nasýl dilerse gökte yayýp daðýtýr ve onu parça parça kýlar (2. evre); nihayet onun arasýndan yaðmurun akýp çýktýðýný görürsün (3. evre). Sonunda kendi kullarýndan dilediðine verince hemen sevince kapýlýverirler. " (Rum Suresi, 48)

BÝRÝNCÝ EVRE:"Allah rüzgarlarý gönderir..."

Okyanuslardaki köpüklenme ile oluþan sayýsýz hava kabarcýðý sürekli patlamakta ve su damlacýklarý sürekli gökyüzüne fýrlamaktadýr. Bu tuzca zengin damlacýklar daha sonra rüzgarlarla taþýnýr ve atmosferde yukarý doðru yol alýrlar. Aerosol adý verilen bu küçük parçacýklar, su tuzaðý iþlevi görür ve yine denizlerden yükselen su buharýný kendi çevrelerinde minik damlalar halinde toplayarak bulut damlalarýný oluþtururlar.

ÝKÝNCÝ EVRE:"...böylece bir bulut kaldýrýr da onu nasýl dilerse gökte yayýp daðýtýr ve onu parça parça kýlar..."

Tuz kristallerinin ya da havadaki toz zerreciklerinin etrafýnda yoðunlaþan su buharý sayesinde bulutlar oluþur. Bu bulutlar içerisindeki su damlacýklarý çok küçük olduklarýndan (0.01 ila 0.02 mm çapýnda) havada asýlý kalýrlar ve göðe yayýlýrlar. Böylece gök bulutlarla kaplanýr.

ÜÇÜNCÜ EVRE: "...nihayet onun arasýndan yaðmurun akýp çýktýðýný görürsün."

Tuz kristallerinin veya toz zerreciklerinin etrafýnda bir araya gelen su parçacýklarý iyice yoðunlaþýr yaðmur damlalarýný oluþtururlar. Böylece havadan daha aðýr bir konuma gelen damlalar buluttan ayrýlýr ve yaðmur þeklinde düþmeye baþlarlar.


YAÐMURUN TATLI KILINMASI

Kuran, yaðmurun "tatlý" oluþuna da dikkatimizi çekmektedir:

"Þimdi siz, içmekte olduðunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eðer dilemiþ olsaydýk onu tuzlu kýlardýk; þükretmeniz gerekmez mi?" (Vakýa Suresi, 68-70)

"... Sizetatlý bir su içirmedik mi?" (Mürselat Suresi, 27)

"Sizin için gökten su indiren O´dur;içecek ondan, aðaç ondandýr (ki) hayvanlarýnýzý onda otlatmaktasýnýz. " (Nahl Suresi, 10)

Bilindiði gibi, yaðmur suyunun kaynaðý buharlaþmadýr ve buharlaþmanýn %97´si "tuzlu" okyanuslardan olmaktadýr. Oysa yaðmur tuzsuzdur. Yaðmurun tatlý olmasýnýn sebebi Allah´ýn koyduðu baþka bir kanundur. Bu kanuna göre, su, ister tuzlu denizlerden, ister mineralli göllerden, ya da çamurlarýn içinden buharlaþsýn yanýnda baþka hiçbir yabancý madde taþýmaz."Biz, gökten tertemiz su indirdik..." (Furkan Suresi, 48) hükmü gereði, duru ve tertemiz bir biçimde yere iner.


BAL MUCÝZESÝ

Allah´ýn küçücük bir hayvan aracýlýðýyla insanlara sunduðu balýn ne denli büyük bir besin kaynaðý olduðunu biliyor musunuz?

Bal, fruktoz ve glukoz gibi þekerlerin yanýsýra magnezyum, potasyum, kalsiyum, sodyum klorür, kükürt, demir ve fosfor gibi minerallere sahiptir. Nektar ve polen kaynaklarýnýn niteliklerine göre deðiþmekle birlikte, balda B1, B2, C, B6, B5 ve B3 vitaminleri bulunmaktadýr. Ayrýca bakýr, iyot, demir ve çinko da az miktarlarda bulunur. Balýn içeriðinde bunlarýn dýþýnda bazý hormonlar da vardýr.

Bal, Kuran ayetinde vurgulandýðý gibi, "insanlara þifa" olma özelliði taþýmaktadýr. 20-26 Eylül´den Çin´de yapýlan Dünya Arýcýlýk Kongresi´nde bilim adamlarýnýn bal hakkýndaki yorumlarý da bunu doðruluyor:"Kongre´de, arý ürünleri ile tedavi konusu aðýrlýk kazandý. Özellikle ABD´li bilimadamlarý bal, arý sütü, polen ve arý reçinasýnýn (propolis) birçok hastalýðý tedavi ettiðini bildirdiler. Romanyalý bir doktor balý katarakt hastalarý üzerinde denediðini ve 2094 hastadan 2002´sinin (% 95) bal sayesinde tam olarak iyileþtiðini açýkladý. Polonyalý doktorlar ise arý reçinasýnýn hemoroid, deri hastalýklarý, kadýn hastalýklarý gibi birçok hastalýða iyi geldiðini tespit ettiklerini bildirdiler." (Hürriyet, 19 Ekim 1993)

Bilimde en ön sýralarý alan ülkelerde arýcýlýk ve arý ürünleri artýk baþlýbaþýna bir araþtýrma dalý durumunda. Balýn diðer yararlarý ise þöyle sýralanabilir:

Kolayca sindirilir: Ýçindeki þekerlerin bir baþka cins þekere (fruktozun glikoza) dönüþebilme özelliði sayesinde bal, yüksek miktarda asit içermesine raðmen en hassas mideler tarafýndan bile kolaylýkla sindirilir. Ayný zamanda baðýrsaklarýn ve böbreklerin daha iyi çalýþmasýna yardýmcý olur.

Düþük kalorilidir: Balýn bir diðer özelliði de, ayný oranda þekerle karþýlaþtýrýldýðýnda oldukça tatlý olmasýna raðmen, vücuda yaklaþýk % 40 oranýnda daha az kalori saðlamasýdýr. Vücuda yoðun enerji vermesine raðmen, kilo yapmamasý balý üstün nitelikli bir besin kaynaðý yapmaya yeter.

Süratle kana karýþýr: Bal ýlýk suyla karýþtýrýldýðýnda 7 dakika içinde kana karýþýr. Ýçerdiði serbest þekerlerden dolayý beynin çalýþmasý kolaylaþýr...

Kan yapýmýna destek olur: Bal, kan yapýmý için vücudun gereksinim duyduðu enerjinin önemli bir bölümünü karþýlar. Ayrýca kanýn temizlenmesine de yardýmcý olur. Kan dolaþýmýný hem düzenleyici, hem de kolaylaþtýrýcý yönde etkisi vardýr. Damar sertliðine karþý önemli bir koruyucudur.

Ýçinde bakteri barýnamaz: Balýn bakteri barýnmasýna olanak tanýmayan özelliði "inhibine etki" olarak adlandýrýlýr. Yapýlan deneyler sulandýrýlmýþ balýn bakteri öldürücü özelliðinin saf bala göre iki kat arttýðýný göstermiþtir. Ýþin ilginci, arý kolonisine yeni dahil olacak kurtçuklarýn, kendilerine bakmakla görevli arýlarca—sulandýrýlmýþ balýn bu özelliðini bilirmiþcesine—sulandýrýlmýþ balla beslenmesidir.

Arý Sütü: Arý sütü, kovandaki iþçi arýlarýn ürettiði bir maddedir. Çok besleyici olan arý sütünde þeker, protein, yað ve birçok vitamin bulunur. Vücudun kuvvetsiz düþtüðü durumlarda ve doku yaþlanmalarýndan ileri gelen bozukluklarda kullanýlýr.

Arýlarýn ihtiyaçlarýndan çok fazla ürettikleri balý, insanlar için ve insanlara uygun olarak yaptýklarý açýktýr. Bu inanýlmaz görevi "kendi baþlarýna" yapamayacaklarý da...


ÝNSANIN YARATILIÞI

Eðer insan, aklýný kullanýp "ben nasýl var oldum?" sorusuna samimi bir cevap bulmaya çalýþmazsa, genellikle "nasýl oldumsa oldum!..." gibi bir mantýða kapýlacaktýr. Bu mantýða kapýlýnca da zaten, ona bu tür konular üzerinde bir daha düþünmeye pek zaman býrakmayacak bir hayat tarzýný benimseyecektir.

Oysa akýl sahibi insana düþen, nasýl var olduðu üzerinde düþünmek ve hayatýn anlamýný buna göre belirlemektir. Bunu yaparken de, kimilerinin yaptýðý gibi, varacaðý sonucun "meðer ben yaratýlmýþým" þeklinde çýkmasýndan korkmamalýdýr. Çünkü sözünü ettiðimiz kimileri, kendilerini bir Yaratýcý´ya karþý sorumlu hissetmek istemezler. Yaratýlmýþ olduklarýný kabul ettiklerinde, hayat tarzlarýný veya baðlý olduklarý ideolojilerini terketmek zorunda kalmaktan çekinirler. Ya da kendilerini yaratana boyun eðecek olmaktan kaçarlar. Bu psikolojiyi taþýyanlar, Kuran´ýn deyimiyle"vicdanlarý kabul ettiði halde, zulüm ve büyüklenme dolayýsýyla" (Neml Suresi, 14) Allah´ý inkar edenlerdir.

Varlýðýný "zulüm ve büyüklenme"ye kapýlmadan akýl ve vicdan ölçüsünde deðerlendiren insan ise, kendinde Allah´ýn yaratýþýndan baþka birþey görmeyecektir. Varlýðýnýn, kendisinin yaratmadýðý ve kontrol edemediði binlerce karmaþýk sistemin uyumuna baðlanmýþ olduðunu farkedecektir. "Yapýlmýþ" olduðunu kavrayacak ve Yaratýcý´sýný tanýyýp O´nun kendisini hangi amaca yönelik olarak "yaptýðýný" anlamaya yönelecektir.

Ýnsan "yapýlmýþ" olduðunu izlerken, ona rehberlik eden bir kaynak vardýr: Kuran. Bu kitap, onu yaratan tarafýndan ona ve diðer insanlara indirilmiþ bir "yol göstericidir".

Yaratýlýþ olayýnýn aynen Kuran´da tarif edildiði gibi gerçekleþmiþ olmasý da, akýl sahibi insana önemli mesajlar vermektedir.

Ýlerki sayfalarda, akýl ve vicdan sahiplerine nasýl "yaratýldýklarýný" ve bu yaratýlýþýn içindeki muhteþemliði gösteren bilgilere yerverilmiþtir.

Ýnsanýn yaratýlýþýnýn öyküsü, birbirinden çok uzak iki ayrý yerde baþlar. Ýnsan, kadýn ve erkek bedeninde birbirinden tümüyle baðýmsýz olarak oluþan, ama birbiriyle tümüyle uyumlu olan iki ayrý özün birleþmesiyle hayata adým atar. Erkek bedeninde oluþan spermin erkeðin isteði ya da kontrolü ile oluþmadýðý ortadadýr, ayný kadýn bedeninde oluþan yumurtanýn kadýnýn isteði ya da kontrolü ile oluþmadýðý gibi. Onlarýn bu olaylardan haberi bile yoktur.

Aslýnda, çok açýktýr ki, erkekten gelen öz de, kadýndan gelen öz de, birbirlerine uyumlu olarak yaratýlmýþlardýr. Bu iki özün yaratýlýþý da, birleþmeleri de, geliþip insan haline dönüþmeleri de gerçekte büyük birer mucizedir.


TESTÝS VE SPERMLER

Yeni bir insan yaratýlmasýnýn ilk basamaðý olacak spermler erkek vücudunun ´dýþýnda´ üretilir. Bunun sebebi üretimin ancak vücut ýsýsýnýn yaklaþýk 2 derece altýnda gerçekleþebilmesidir. Bu ýsýnýn sabitlenmesi için bir de testis üstüne yerleþtirilmiþ özel deri çalýþýr. Bunun fonksiyonu soðukta büzüþerek, sýcakta ise terleyerek gerekli olan ýsýyý sabit tutmaktýr. Acaba bu hassas dengeyi erkeðin kendisi mi "ayarlayýp" düzenlemektedir? Tabi ki hayýr. Erkeðin bundan haberi bile yoktur. Yaratýlýþý reddetmekte direnenler, bunun ancak "insan vücudunun keþfedilmemiþ bir fonksiyonu" olduðunu söyleyebilirler. Bu "keþfedilmemiþ fonksiyon" sözü ise "kuru bir isimlendirme"den baþka bir þey deðildir.

Testislerde dakikada ortalama 1000 adet üretilen spermler erkekten kadýnýn yumurtalarýna doðru yapacaðý yolculuk için sanki oradaki ortamý "biliyormuþcasýna" özel bir dizayna sahiptir; baþ, boyun ve kuyruktan oluþur. Kuyruðu, spermin bir balýk gibi ana rahminde ilerlemesini saðlayacaktýr.

Bebeðin genetik þifresinin bir bölümünü barýndýracak olan baþ kýsmý ise özel bir koruyucu zýrhla kaplanmýþtýr. Bu zýrhýn faydasý anne rahminin giriþinde farkedilir: Buradaki ortam son derece asidiktir. Spermin, bu asidin varlýðýný bilen "birisi" tarafýndan koruyucu zýrhla kaplandýðý ise son derece açýktýr. (Bu asidik ortamýn da nedeni ise annenin mikroplardan korunmasýdýr.)

Erkekten rahme atýlan sadece milyonlarca sperm deðildir. Meni birbirinden farklý sývýlarýn karýþýmýndan oluþur. Kuran, bu gerçeði þöyle vurguluyor:

"Gerçek þu ki, insanýn üzerinden, daha kendisi anýlmaya deðer bir þey deðilken, uzun zamanlardan bir süre gelip-geçti. Þüphesiz biz insaný, karmaþýk olan bir damla sudan yarattýk..." (Ýnsan Suresi, 1-2)

Meni içindeki bu sývýlar spermlerin gerek duyduðu enerjiyi karþýlayacak olan þekeri içerir. Ayrýca baz özelliðiyle ana rahminin giriþindeki asitleri nötralize etmek, spermin hareket edeceði kaygan ortamý saðlamak gibi görevleri vardýr. (Burada da yine iki ayrý ve baðýmsýz varlýðýn birbirine uygun olarak yaratýldýðýný görüyoruz.) Spermler yumurtaya varana kadar annenin vücudunda zorlu bir yolculuk geçirir. Kendilerini ne kadar savunurlarsa savunsunlar, 200-300 milyon spermden yumurtaya ulaþanlarýn sayýsý bini pek aþamaz.


YUMURTA

Sperm yumurtaya uygun olarak düzenlenirken, çok ayrý ve farklý bir ortamda da yumurta hayata tohum olmaya hazýr hale getirilmektedir... Kadýnýn haberi bile yokken, yumurtalýklarda oluþan bir yumurta önce karýn boþluðuna býrakýlýr ve hemen sonra ana rahminin fallop tüpü denen uzantýlarýnýn ucunda yer alan kollar sayesinde yakalanýr. Ardýndan yumurta fallop tüpünün iç yüzeyindeki tüylerin hareketiyle ilerlemeye baþlar. Büyüklüðü ise bir tuz tanesinin ancak yarýsý kadardýr. (saðda)

Yumurta-sperm buluþmasýnýn yeri fallop tüpüdür. Burada yumurta özel bir sývý salgýlamaya baþlar. Ýþte bu sývý sayesinde spermler yumurtanýn yerini bulurlar. (Dikkat edelim: Yumurta "salgýlamaya baþlar" derken bir insandan ya da geliþmiþ bir bilgisayardan söz etmiyoruz. Bu ufacýk protein yýðýnýnýn, "kendi kendine" böyle bir þeye "karar vermesi", daha da ötesi spermi kendine çekecek bir kimyasal bileþim "hazýrlayýp" salgýlamasý inanýlýr þey midir?)

Özetle, vücudun üreme sistemi özellikle yumurtayla spermi buluþturacak þekilde hazýrlanmýþtýr. Ve kadýn üreme sistemi spermlere, spermler de kadýn vücudundaki ortama uygun olarak yaratýlmýþtýr.


SPERM VE YUMURTA BULUÞMASI

Yumurtayý dölleyecek sperm yumurtaya yaklaþtýðýnda, yine yumurtanýn salgýlamaya "karar verdiði" (!) ve sperm için özel olarak hazýrlanmýþ bir sývý, spermin koruyucu zýrhýný eritir. Bunun sonucunda da bu kez spermin ucunda olan ve yine özel olarak yumurta için hazýrlanmýþ bulunan eritici enzim kesecikleri açýða çýkar. Sperm yumurtaya ulaþtýðýnda bu enzimler yumurtanýn zarýný delerek spermin içeri girmesini saðlar. Yumurtanýn etrafýný kuþatan spermler içeri girmek için büyük bir yarýþa baþlarlar. Ancak yumurtayý genelde tek bir sperm döller.

Kuran´ýn bu aþamada söyledikleri de hayli dikkat çekicidir. Kuran, insanýn sývýnýn yani meninin özünden meydana getirildiðini söylüyor:

"(Allah) sonra insanýn neslini bir özden, deðersiz bir sývýnýn özünden meydana getirdi." (Secde Suresi, 8)

Ayetin bildirdiði gibi, yumurtayý spermleri taþýyan sývýnýn kendisi deðil, içinde taþýdýðý tek bir sperm, hatta onun da "özü" olan kromozomlar döllemektedir.

Tek bir spermi içeri alan yumurtaya artýk bir baþka spermin girmesi mümkün deðildir. Bunun sebebi yumurtanýn etrafýnda bir elektriksel alan bulunmasýdýr. Yumurta çevresi (-) elektrik yüklüdür ve ilk sperm yumurtaya girer girmez bu potansiyel (+) olur. Böylece dýþarýdaki spermlerle ayný elektrik yükünü taþýyan yumurta, bu kez onlarý itmeye baþlar.

Yani birbirinden ayrý ve baðýmsýz olarak oluþan iki özün elektriksel yükleri de birbirleriyle uyum içindedir.

Sonunda spermdeki erkeðin DNA´sýyla kadýnýn DNA´sý birleþir. Artýk annenin karnýnda yabancý, yeni bir hücre (zigot), yeni bir insanýn ilk tohumu vardýr.


ZÝGOTUN RAHÝME YAPIÞMASI

Yumurtanýn döl yataðýna yerleþebilmesi pürtüklü özelliðinin sayesindedir. Bu pürtükler, yumurtanýn gerçek uzantýlarý olup, topraða yerleþen kökler gibi, organýn derinliklerine doðru dalar. Böylece zigot kendisinin geliþimi için annenin vücudunda salgýlanan hormonlardan yararlanabilir. Ancak modern çaðda bulunan bu gerçeði, Kuran þöyle bildiriyor:

"Yaratan Rabbin adýyla oku. O, insaný bir alak´tan (asýlýp tutunan þeyden) yarattý. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir." (Alak Suresi, 1-3)

"Ýnsan, ´kendi baþýna ve sorumsuz´ býrakýlacaðýný mý sanýyor? Kendisi, akýtýlan meniden bir damla su deðil miydi? Sonra bir alak oldu, derken (Allah, onu) yarattý ve bir ´düzen içinde biçim verdi.´ Böylece ondan, erkek ve diþi olmak üzere çift kýldý." (Kýyamet Suresi, 36-39)

Döl yataðýna tam anlamýyla tutunmuþ olan zigot geliþmeye baþlar. Oluþan yeni insaný anneye baðlayan yer, plasenta denilen tek taraflý bir süzgeçtir. Plasentanýn en önemli özelliði anne karnýnda bebeðin geliþmesi için gerekli olan maddeleri "seçerek" bebeðe sunmasýdýr.

Bunlardan ayrý olarak, bebeðin içinde büyüdüðü amnion sývýsýnýn dikkati çeken en önemli özelliði, dýþarýdan gelecek darbelere karþý bebeðin güvenliðini saðlamasýdýr. Kuran, bu konuda þöyle diyor:

"Sizi basbayaðý bir sudan yarattýk. Sonra onu savunmasý saðlam bir karar yerine yerleþtirdik." (Mürselat Suresi, 20-21)


ÜÇ KARANLIK BÖLGE

Çocuðun döllenmeden itibaren geliþimi üç bölge içinde olmaktadýr. Bu üç bölge:

1. Fallop borusundaki bölge; bu bölge spermle yumurtanýn birleþtiði ve yumurtalýðýn rahime baðlý olduðu bölümdür.

2. Ceninin tutunarak geliþmeye baþladýðý rahim duvarýnýn içindeki bölme.

3. Ceninin özel bir sývý dolu kese içerisinde geliþmeyi sürdürdüðü bölge.

Kuran-ý Kerim konuyla ilgili olarak þöyle demektedir:

"....Sizi annelerinizin karýnlarýnda, üç karanlýk içinde, bir yaratýlýþtan sonra (bir baþka) yaratýlýþa (dönüþtürüp) yaratmaktadýr. Ýþte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O´nundur. O´ndan baþka ilah yoktur. Buna raðmen nasýl çevriliyorsunuz?" (Zümer Suresi, 6)

Bu arada, zaman geçtikçe, baþlangýçta jelatini andýran ceninde büyük bir deðiþim görülür. Ýlk baþtaki o yumuþak yapýnýn içinde vücudun dik durmasýný saðlayacak sert kemikler oluþmaya baþlar. Hem de her kemik yerli yerinde! Diðer bir deyiþle baþlangýçta ayný yapýya sahip olan hücreler farklýlaþarak, kimi ýþýða karþý hassas göz hücrelerini, kimi sýcaðý, soðuðu ya da acýyý algýlayan sinir hücrelerini veya ses titreþimlerini hissedecek hücreleri oluþturur.

Bu ayrýþýma hücreler mi karar vermektedir? Kendi kendilerine, insan gözünü ya da kalbini oluþturmaya karar verip, bu akýlalmaz iþi onlar mý baþarmaktadýr? Yoksa onlar bu iþe uygun olarak mý yaratýlmýþlardýr? Akýl ve vicdan ikinci seçeneði kabul edecektir.

Bütün bu anlatýlan iþlemlerin sonunda, bebek annesinin karnýndaki geliþimini tamamlamýþ ve dünyaya gelmiþtir. Bu haliyle anne karnýndaki halinden 100 milyon kat büyük, 6 milyar kat da aðýrdýr...

Burada anlatýlanlar, baþka herhangi bir canlýnýn deðil, bizim hayata baþlangýç öykümüz. Ýnsan için, böylesine karmaþýk, olaðanüstü bir olayýn kimin eseri olduðunu bulmaktan daha önemli ne olabilir?

Bütün bu karmaþýk iþlemlerin "kendi kendine" oluþtuðunu düþünmek akýldýþýdýr. Hücreler nasýl "karar verip" insan organlarýný oluþturabilirler? Zaten ateist "bilim adamlarý" da olayý -ne demekse- "doða mucizesi" olarak tanýmlýyorlar...

Elbette anlatýlan olaylarýn hepsini Allah yaratmaktadýr. Hem de her anýný, her saniyesini ve her aþamasýný. Bu ise yaratýþýn önemli bir sýrrýdýr.

"Sizleri Biz yarattýk, yine de tasdik etmeyecek misiniz? Þimdi (rahimlere) dökmekte olduðunuz meniyi gördünüz mü? Onu sizler mi yaratýyorsunuz, yoksa yaratýcý Biz miyiz?" (Vakýa Suresi, 57-59)

Bu gerçeði, bir baþka Kuran ayeti þöyle bildirmektedir:

"O´nun bilgisi olmaksýzýn, hiç bir diþi gebe kalmaz ve doðurmaz da. Ömür sürene, ömür verilmesi ve onun ömründen kýsaltýlmasý da mutlaka bir kitapta (yazýlý)dýr. Gerçekten bu, Allah´a göre kolaydýr." (Fatýr Suresi, 11)

"Akýtýlan bir meniden" insana dönüþen vücudumuz milyonlarca hassas denge içerir. Biz farkýnda olmasak da, vücudumuzda yaþamamýzý saðlayan son derece karmaþýk ve hassas sistemler vardýr. Tüm bu sistemler, insanýn, kendisinin "yapýldýðýný" anlamasý için, onun tek sahibi, Yaratýcýsý ve Rabbi olan Allah tarafýndan kurulmuþ ve iþletilmektedir.

"Ýnsan, ´kendi baþýna ve sorumsuz´ býrakýlacaðýný mý sanýyor? Kendisi, akýtýlan meniden bir damla su deðil miydi? Sonra bir alak oldu, derken (Allah, onu) yarattý ve bir ´düzen içinde biçim verdi.´ Böylece ondan, erkek ve diþi olmak üzere çift kýldý. (Öyleyse Allah,) Ölüleri diriltmeye güç yetiren deðil midir?" (Kýyamet Suresi, 36-40)

Ýnsan Allah´ýn yarattýðý bir varlýktýr. Yaratýldýðýna göre, üstteki ayetin vurguladýðý gibi, "kendi baþýna ve sorumsuz" býrakýlacak deðildir...

"Sen yücesin, bize öðrettiðinden baþka bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten sen, her þeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansýn." (Bakara Suresi, 32)

Ynt: Kuran ve Bilim By: Mustafa Yasin Date: 28 Mart 2018, 17:24:39
Selamün aleyküm. Allah Kur'an'da bilimden bahsetmiþtir . Bilim çok yýl önce insanlar bulamazsa da Kur'an'da bahsetmiþtir Allah razý olsun paylaþýmdan.
Ynt: Kuran ve Bilim By: Sevgi. Date: 29 Mart 2018, 01:08:18
Aleyküm Selâm. Kurban olduðum Rabbim Kuran'da bizlere herþeyi bildirmiþ.Kendimize Kur'aný rehber edinelim inþaAllah.  Bilgiler için Allah Razý olsun
Ynt: Kuran ve Bilim By: Bilal2009 Date: 15 Kasým 2018, 16:30:35
Ve aleykümüsselam Kur an ve bilim et ile týrnak gibi birbirini tamamlar Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan