Gemideki hamallar By: ezelinur Date: 20 Eylül 2010, 09:39:10
Gemideki hamallar
BÝR GEMÝ düþünelim. Ýskeleye yanaþmýþ, yolcu alýyor. Ýnsanlar ellerinde yükleri ile aðýr aðýr týrmanýyorlar merdivenlerinden. Uzak bir sahile gidecek yolculuk birazdan baþlayacak. Yol boyu nice limanlar, kýyýlar uðrak noktasý olacak. Nice güzelim sahiller gözler önünde uzanacak. Nice türlü çeþit mahlukat arz-ý endam edecek. Heyecanlý bir yolculuk olacak uzun sözün kýsasý.
Nihayet limandan ayrýlýk vakti geliyor. Gemi demir alýyor. Yolcular yerlerine yerleþiyor. Yükler kenarlara istif ediliyor. Yolculuk heyecaný ile dolu insanlar meraklý bakýþlar ve zihinlerle önlerindeki zamaný düþünüyorlar.
Fakat o da ne! Yolcularýn kimisi ellerinden yüklerini býrakmamýþlar. Bindikleri gibi yükleri sýrtlarýnda bekleþiyorlar. Yüklerini býrakmalarýný söyleyenlere þüpheci gözlerle bakýyor, duymazdan geliyor veya böylesinin daha daha güvenli olduðunu cevabýný veriyorlar. Güler misin, aðlar mýsýn dedirtecek cinsten traji-komik bir manzara yaþanýyor hâsýlý kelam.
“Yirmiüçüncü Söz”ün nefis bir temsili olan þu kurgu, ancak akýl zaafiyeti yaþayanlara yakýþtýrýlabilecek þu akýl almaz manzaranýn, aslýnda hayatlarýmýzýn tam da merkezinde yerini buluyor. Aklý baþýnda insanlardan, iþte böylesi bir hayat kurmalarý bekleniyor. Aklý baþýnda olanlarýn çoðu da, ancak bu þekilde kurulan bir hayatýn akýllýca olduðunu düþünüyorlar. Böyle yapmayanlar ise hedefsiz, azim yoksunu þeklinde yaftalanabiliyorlar.
Ne kadar zamanýmýz olduðunu bilmeksizin yaþadýðýmýz þu hayattan bahsediyorum. Ne kadar süreceðini bilmediðimiz, ama günün birinde, üstelik çok da uzak olmayan zamanýn bir yerinde kesinlikle biteceðinden emin olduðumuz hayatýmýzdan.
Hayatýmýzýn bir gün biteceði kadar kesin olan birþey daha varsa, o da þu hayat içerisinde yükünü çekmeye deðmeyecek kadar þatafatlý ikramlara mazhar olduðumuz gerçeðidir. Üstelik bu gerçek son birkaç senedir moda olan ‘esrar perdeli’ programlarla sýnýrlandýrýlamayacak kadar gerçektir ve mahlukatýn hayatýnda mahlukat var edileli beri yaþanýp gitmektedir.
Þu dünyaya hiçbir tanýdýk, dost, torpil sahibi olmadan; hiçbir mal-mülk, ev-bark edinmeden, savunmasýz ve çýrýlçýplak geliriz. Ama bizi kendinden çok seven ve düþünen ellere veriliriz. Her türden ihtiyacýmýz biz daha o ihtiyaçlarýn farkýnda bile deðilken hazýrlanmýþtýr. Yolumuz dört gözle beklenmektedir. O kadar aczimiz ve ihtiyacýmýzla tam anlamýyla bir zahmet topaðý olduðumuz halde, bir ikram olarak karþýlanýrýz. Üstelik her karý-koca bu ikrama mazhar olmak dileðindedir. Rýzkýmýz biz habersizken hazýr edilmiþtir. Hiç ummadýðýmýz yerden, tam da her gün deðiþen ihtiyaçlarýmýza göre her gün deðiþen ayarlarla aðzýmýza kadar gelir.
Zaman geçer, biz büyürüz. Hayatýmýz içerisinde bize gereken, hayatýmýzý devam ettirmemiz için gereken her bir kabiliyetimiz de geliþir biz bilmeden. Konuþuruz, yürürüz, yazarýz, düþünürüz ve daha binlercesi... Bu arada rýzkýmýz yine ummadýðýmýz þekilde gelmeye devam eder. Yaþýmýz ne kadar ilerlerse ilerlesin, su, toprak, hava ve güneþ ýþýðý ihtiyacýmýzý mevsim be mevsim deðiþen þekillerde karþýlamak üzere ittifak ederler, ettirilirler. Temel ihtiyacýmýz hava her an her yanýmýzdadýr, ‘neredesin’ demeye gerek kalmadan soluruz. Bir baþkasý, su, göklerden ayaðýmýza kadar indirilir. Güneþ bir lamba ve soba olarak her daim tepemizde parlar, bizi ýþýtýr ve ýsýtýr durur. Hayatýmýz ilerlerken kalbimize mukabil nice kalb, aklýmýza muhatap nice akýl buluruz. Bize düþen ise, sadece zaten varolan topraðý verilmiþ gücümüzle kazýp, varolan tohumu varolan gücümüzle atmak, varolan su ile varolan kuvvetimizle sulamak, varolan güneþte onun bir buðdaya dönüþmesini beklemekten ibarettir. Yahut varolan sebzeyi, varolan ateþe varolan su içerisine atýp bizim dýþýmýzda belirlenmiþ süre içerisinde piþmesini beklemekten fazlasý deðildir.
Zaman geçer, gün gelir, bizi sevgi ile baðrýna basan eller sevgiye ve bakýma muhtaç olduðunda düþünmeden onlarýn bakýmýný üstleniriz. Bunu bedenimize ve nefsimize ne kadar aðýr gelse de içimizde þefkatli bir vazife olarak duyar ve bu vazifesini yerine getirmeyenleri kesinlikle mazur görmeyiz. Bu defa onlar bizim ellerimizde bakýlýr, þefkat görürler.
Hal böyleyken, bunca þefkatli ikramlarla ömrümüz boyu aðýrlanýp dururken, hayatýn yükünü yine de üzerimizden atamadýðýmýz da bu ikramlar kadar gerçektir. Bugünkü ve çoklukla aylar boyu ihtiyacýmýz olan rýzýklarýmýz garanti iken biz yýllar sonrasýnýn endiþesini duyarýz. Üstelik o yýlllar sonrasýnýn gelip gelmeyeceðini bile bilmeden.
Minik bebeðimiz hiç tanýmadan bizim ellerimize verilmiþ ve öncesinde hiç bilmediðimiz ve bilmediði bir þefkati bizden görmüþken, bize birþey olursa ona ne olacaðý endiþesi ile geçirdiðimiz günlerimiz olur. Veya gün gelip de yaþlandýðýmýzda kimlerin ellerine bakacaðýmýz endiþesine düþtüðümüz günler...
Yaðmurlar bir müddet gecikir, gazeteler bildik haberleri vermeye baþlarlar. “ Bu yýl kurak geçecek.” “Barajlarda su seviyesi azaldý.” Oysa o yýl da gelir geçer ve kuraklýk yaþanmadan yaþanýr. Çünkü umulmadýk bir þekilde yaðan yaðmurlarla su ihtiyacý karþýlanmýþtýr. Bu durum neredeyse her yýl yaþanýr. Fakat bizler yine de o yaðmuru görmeden rahat geçiremeyiz öncesini.
Çalýþacaðýmýz iþ, okuyacaðýmýz okul, çocuðumuzun geleceði, bizim geleceðimiz derken, yaþadýðýmýz endiþeler, ardý arkasý kesilmek bilmez kurgular bizleri öyle bir ruh iklimine götürür ki, bunca yaþýmýz boyunca nasýl aðýrlandýðýmýzý ve aðýrlanmakta olduðumuzu farkedemeyiz çoðunlukla. Oysa ki, aç ve açýk kaldýðýmýz bir gün olmamýþtýr. Kâinat emrimize amade çalýþýp durmaktadýr her daim.
Bizlere düþen, bizi Yaratanýn bunca zamandýr ettiði ihsanlara raðmen ‘gemideki hamal’lar misali bugünün ve geleceðin yükünü aklýmýzda taþýyýp durmak deðil; bunca mahlukatý hizmetimize koþturanýn ancak bizim ve kâinatýn Yaradan’ý olduðunu anlayýp derkederek, bütün endiþelerimizi, korkularýmýzý, vehimlerimizi O’nun kapýsýnda birer duaya çevirmek ve O’nun þefkat ve merhametinden emin olarak O’na sýðýnmanýn ve O’ndan beklemenin rahatlýðýný yaþamaktýr.
Çünkü, “Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Ve bütün iþler O’na döner.”*(bkz. Hadîd sûresi, 56:5, ayrýca bkz. 56:2 ve 56:10 ve Münâfikûn sûresi, 63:7)Ýnci Þirvan.