Malik in incelemeleri By: sidretül münteha Date: 17 Eylül 2010, 17:05:53
MALÝKÝN ÝNCELEMELERÝ VE ARAÞTIRMALARI
98- Üsdatlarýnda Dersini Tamamladýktan Sonra Da Ýlim Peþinde Olduðu:
Bir kiþi ilim peþinde olup onu aradýðý müddetçe alim olmaya devam eder. Öðrendim, bilirim dedi rni, cahil oldu demektir. Selef-i Salihin ulemasý gerçek ilmi böyle anladýlar. Allah´a olan ihlaslarý, samimiyetleri onlarý ilim aramaya sürükledi. Bu ilmin din olduðuna olan inançlarý, onlarý ilim ve irfan yolunda bir sýnýrda durmaya itti. Onun için ileri gelen üstadlardan, büyük alimlerden ders alýp resmi tahsili bitirdikten sonra yollara düþüp itler, beller aþarak diyar diyar dolaþýrlar, muhtelif ülkelerde hadis ve ilim taleb ederlerdi. Meseleleri müzakere yaparlar, aralarýnda hadis rivayet ve nakleder, herbiri kendinde olaný diðerine aktarýr, öbür arkadaþýnda olaný öðrenirdi. Ýlim alýþ veriþi olurdu. Þehirlere ilim için seyahata çýkan bir fakih, her türlü ilim elde etmek imkanýný bulurdu. Bu fakihin zihnini açar, onu insanlarýn muhtaç olduklarý þeyleri anlamaya hazýrlar. Onlarý doyuracak, iþe yarayacak hükümler çýkarmada maharet kazandýrýrdý.
Ýmam Mâlik´in böyle bir seyahat için Hicaz diyarý hudutlarý içinde olurdu. Hac veya umre yapmak için Mekke-i Mükerreme´ye gider gelirdi. Halifeler onu Baðdat´a gelmesi için davet ederlerdi, o özür diler gitmezdi. Þu hadis-i þerifi naklederdi: «Medine onlar için daha hayýrlýdýr, þayet bir bilseler. Medine-i Münevvere´den çýkmaz, Hz. Peygmber AleyhisseÝamýn civarýndan ayrýlmak istemezdi.
Öyle anlaþýlýyor ki, Medine-i Münevvere´de bulunmasý onun baþka yere gitmesine gerek býrakmýyordu. Çünki seyahatta kazanacaðý þeylerin hepsini, bu mübarek yerde, bu kutsal ve þerefli þehirde buluyordu.
Çünki ulemanýn çoðu Medine-i Münevvere´yi ziyaret ederdi, hepsi hac için gelirlerdi. Ýmam Mâlik, onlarla hacda görüþürdü veya Medine´yi ziyarete geldiklerinde onlarla buluþurdu. Hz. Peygamberin Ravza-ý Mut ahharasýný ziyarete, Ýslam eserlerini görmeye, Sahabe ve Tâbii´nin asarýný tanýmaya gelirlerdi. Orada Sahabe ve Tâbii´nin fetvalarý seleften halefe geçen âsâr dolu, bunlarý görmeye gelen bu yüksek ulema ile buluþup görüþtüðünde, muhtelif ülkelerin örf ve adetlerini öðrenir, onlarla hüküm ve fetvalarý müzakere eder, onlara hadis-i þerifler nakley-ler, onlardan dinler, kendi þartlarýna uygun bulduklarýný alýr. onlarýn içinde ehil olanlara bildiklerini dinletir, böylece bir ilim alýþ-veriþi yapmýþ olurdu.
Diyebiliriz ki Ýmam Mâlik üstadlarýnda okuyup tahsilini tamamladýktan, ilmi o halde kalmadý, onu ilerletti, geliþtirdi, gerek fukaha gerek diðer ulema ile devamlý ilmi münasebetlerini devam ettirerek ilmî servetini artýrdý. Bu ilmî temas baþlýca üç yolla oluyordu:
1 - Hac mevsiminde Mekke´de ve bir de Medine´ye ziyarete geldiklerinde,
2- Medine ulemasýyla devamlý ilmi sohbetlerle,
3- Yazýþmalarla.
99 - Ulema Ýle Münasebeti ve Öðrenmeye Cevabý:
Hac zamaný hacca gelen ulema ile görüþüp onlarla münazaralar yaparak ilim alýþveriþinde bulunmasýna gelince, bu hac süresince devam ederdi. Hacýlar Medine´yi ziyarete geldiklerinde bu hep böyle sürerdi. Ebû Hanife´yle görüþür, ikisi gayet nezih bir suretten münazara yaparlar, birbirlerini takdir ederler, biri ´diðeri hakkýnda; gerçekten o bir fakih der, diðeri de onun hakkýnda ayný þeyi söyler, ayný hava içinde Leys Ýbni Sasd, Evzaî, Ebû Yusuf, Muhammed b. Hasan ve baþkalarýyla karþýlaþýp buluþurlar, konuþurlar, ilim ahp verirler, birbirlerini takdir ederler. Bu türden bir buluþmaya örnek olarak Ebû Hanife´nin oðlu Hammâd ile Mâlik arasýnda geçen þu olayý Medârik´ten dinleyelim:
«Ebu Hanife´nin oðlu Hammâd diyor ki: Ýmam MâlÝk´e geldim. Onu evinin baþ köþesinde oturur buldum. Arkadaþlarý ve talebeleri de kapýnýn iki yanýnda oturup dizilmiþler, ben evin kapýsýnda durdum.
Sen kimsin? diye sordu. Ben de:
Filan oðlu filaným, bir mesele sormak istiyorum, dedim.
Yaklaþ, dedi. Ben de yanýna yaklaþtým. Yer gösterip beni minderinin önüne oturttu. Talebesi bunu görünce yerlerinden kalktýlar, neza-keten dýþarý çýkýp bize meydan verdiler. Ýmam Mâlik ile sohbete baþladýk, bana: «Baban þu mesele hakkýnda ne derdi?» diye sordu. Ben de cevabýný verdim. «Delili neydi?» dedi. Ben de delilini bildirmedim. Bana Hanefi mezhebine dair bazý þeyler, onlarýn delillerini sordu. Bundan sonra: «Þimdi sen soracaðýný sor» dedi. Ben de sordum, cevap verdi. Ben yanýndan çýktýktan sonra talebeleri döndüler.»[1]
Bundan da görüyoruz ki, Ýmam Mâlik nam saldýktan sonra evi her taraftan gelen talebe ve âlimlerin uðraðý oldu. Fýkýh ve hadis ilimlerinde baþ mevkie geçti. Bununla beraber o araþtýrmadan, incelemeden vazgeçmedi. Nasýl ki, Ebû Hanife´nin oðlu Hammâd´ýn yanýnda bulunmasýný fýrsat biliyor, onu yanýna çaðýrýp ona babasýnýn fetvalarýný soruyor, belki kendisi için inceleme konusu olan meseleleri araþtýrýyor, cevaplar elde etmeye çalýþýyor. Çünki onun adeti þöyle: Bir mesele hakkýnda araþtýrma yapýp o olgunlaþmadýkça ona cevap vermezdi. Hatta çok defalar cevaptan kaçýnýr, mesele üzerinde uzun boylu düþünür, doðru cevabý araþtýrýrdý. Bazý meseleler hakkýnda yýllarca düþündüðü söylenir. Anladýðýmýza göre o, Ebl Leyla, Ýbni Þubrume, Ebû Hanife gibi seçkin Irak fakihlerinin görüþlerini öðrenmeye çok meraklýdýr. Ebû Yusuf´un; Haraç, Ýhtilafý Ýbni Ebî Leyla, Erreddü Ala Siyeri Evzâî gibi kitaplarý ortaya çýktýðý zaman, zannýmýzca, Ýmam Mâlik hayattaydý, Çünki bu iki zatýn ölümleri birbirine yakýndýr, ikisinin ölümü arasý 4 yýlý geçmez, eðer o kitaplar, o saðken çýktý ise, madem ki Ebû Hanife´nin görüþlerini bilmeye bu kadar önem veriyor ve meraklý idi, mutlaka onlar görmüþtür. Bahsizimizin baþýnda belirttiðimiz gibi o, Ebû Hanife´yi büyük bir fakih olarak görüyordu. Bir defa onunla yaptýðý münazarada terlemiþ ve Leys b. Sa´d´a: «O tam bîr fakihtir, ey Mýsýrlý.» demiþtir.
100- Çaðýndaki Fukaha ile Müzakereleri, Mübahaseieri;
Ýmam Mâlik ister Medine´nin yerlisi, ister dýþarýdan gelmiþ olsun, orada bulunan büyük ulema ile ilmi meclislerde buluþur, görüþürdü. Orasý adeta bir ilim inceleme ve araþtýrma yeri olmuþtu. Bunlar Çoktu. Ýlim öðrenmek, araþtýrmak için gelenlerin çoðu, burada özellikle
Mâlik´i bulurlar, onu seçerlerdi. O da onlarla fýkýh müzakereleri yapar, onlarda ne var, ne yok yoklardý. Hanefilerden Ýmam Muhammed b. Hasan, Mehdi´nin halifeliðinin ilk devirlerinde Ýmam Mâlik´e üç yti devam etti, Ýmam Muhammed Irak fýkhýný rivayet eden ve iþleyenlerdendir. Ýmam Mâlik´in Ebû Hanife´nin ve onun fýkýh ve takvasýnda olanlarýn görüþlerini tanýmaya ne kadar düþkün ve meraklý olduðunu biliyorsun. Ýmam Muhammed, Ebû Hanife´den onun talebelerinden, ondan önce geçen Irak fakih ve kadýlarýndan ne kadar ilim aldýysa, bunlarýn hepsini Mâlik mutlaka ondan öðrenmek istemiþtir.
Ýmam Mâlik, fýkýh meselelerini müzakere etmeye çok önem verdiðinden, Medine´deki fukaha ve oraya misafir olarak gelen ulema ile özel meclisler kurar, ümi mübasahalar yapardý, buna avamdan gelen, halktan katýlan olmazdý. Medârik´de þöyle denir: «Ýbni Münzirdedi ki, orada baþkalarýna yer verilmezdi, gelen fukaha ise bulduðu yere meclis bitinceye kadar oturmakta serbestti.»[2]
Bütün bunlardan görüyorsun ki, Mâlik, zamanýndaki fukaha ile sohbet meclisleri kurmaktadýr. Orada aralarýnda müzakereler yapmaktadýrlar. Bu müzakerelerde baþ, odur. Fakat herhal ve kârda bu iþ. hocanýn talebesine ders vermesi gibi deðildi, eþit alimlerin birbirleriyle ilim sohbeti kabilindendi.
101- Ýmam Mâlik´in ve Leys´in Mektuplarý:
Þimdi de Ýmam Mâlik´in ilmini yenilemek için ulema ile yaptýðý müzakerelerden üçüncü nev´e gelelim: O çaðýndaki alimlerle yazýþma, mektuplaþma yoluyla da ilmi mübahaseler yapardý. Bu mektuplardan günümüze kadar gelenler olup iki tanesini bulduk. Bunlar o zamanki bazý fýkýh bahislerini tescil etmekte, Mâlik ile diðer fukaha arasýnda olan mübahaselerin, yazýþmalarýn nev´ini açýklamaktadýr. Onlarýn ikisini aþaðýda sunuyoruz. Biri Mâlik´in Medine´den, Mýsýr´daki Leys b. Sa´d´a[3] yazdýðý mektup, diðeri de leys b. Sa´d´ýn Mýsýr´dan Mâlik´e yazdýðý cevap: Bunlarý Kadý lyad´ýn Medârîk´inden ve Ýbni Kayyým´ýn Hâmül-Muvakkýnin´den alýyoruz.
Fýkýh Tarihinde Ýmam Mâlik ile Leys b. Sa´d arasýndaki yazýþma meþhurdur. Bunlar alimlerin yazýþma ile ilmt iliþki kurduklarýný gösterir. Önce Ýmam Mâlik´in mektubunu verelim.
[1] Kadý, Medârik, S. 188
[2] Kadý, Medârik, S. 171
[3] Leys b. Sa´d 175 H. 791 M. yýlýnda Mýsýr´da Ýmam Mâlik ise, 17 H. 795 H yýlýnda Medine´de vefat etmiþtir. Leys b. Sa´d´ýn mezhebi zamanla kaybolup gitmiþtir. Bununla birlikte, o büyük birfakih idi. Hatta Ýmam Þafiî, onun hakkýnda þöyle demiþtir. Leys, Mâlik´ten daha fakih idi. Ancak talebeleri onun fýkhýný neþretmiþtir.