Nass ve zahir nedir By: sidretül münteha Date: 17 Eylül 2010, 16:30:46
NASS VE ZAHÝR NEDÝR?
77- Kur´an´ýn Zahir ve Nasslarý Ayný Mertebe de Deðildir:
Kur´an-ý Kerim´den hüküm çýkarmak için onun nazmi þerifini, delâletinin nevilerini, asýl beyan için sevk olunan manayý, kelimenin zahirinden anlaþýlaný bilmek ve araþtýrmak gerekir. Söz, hangi mana için hangi maksadý beyan için sevk olunmuþtur, ona tabi´ olarak, o münasebetle dolaylý olarak anlaþýlan nedir, asýl maksad neresidir, uzak ve yakýn maksat hangisidir, ibarenin delalet ettiði veya iþaret ettiði hangi manadýr? Ýbare, iþaret, delalet, iktiza bunlarýn hepsinin beyanda yeri vardýr, kuvvet dereceleri ayrýdýr. Bunlarla hüküm çýkarmak, dereceleri bilmeði icabeder, ta ki kuvvetli olan tercih edilebilsin, her birinin derecesi anlaþýlsýn.
Gerek Hanefi, gerekse Mâlik ulemasý olsun, Kur´ari´ýn zahirini ve nasslarýný bilmeðe önem vermiþlerdir. Mâlikiler derler ki, Ýmam Mâlik fer´i mes´elelerde nass ile zahir arasýndaki farký gözetmiþtir. Lafz ve ýstýlah olarak bunlarý beyan etmemiþ ve hükümde dikkate almýþtýr. Behce´den naklettiðimizde gördük ki ona göre Kur´an´ýn zahir ve nassý hüccettir, delildir. Malikilerce mukarrer olan onlar hükme delalet bakýmýndan ikisi bir mertebede deðildir. Nass, delalet açýsýndan zahirden daha kuvvetlidir, tearuz halinde, nass, zahire takdim edilir, Mâlik´ten naklolunan für´u bunu gösterir. Maliki usul ulemasý, nass ile zahir arasýndaki fark da þöyle derler: Nassýn te´vile ihtimali yoktur, zahirin ise te´vile ihtimali vardýr. Te´vite ihtimali olup olmadýklarýný beyandan önce þunu belirtelim ki Þafiî Risalesinde nass ile zahir arasýnda bu yolda bir farka deðinmemiþtir. Bu bakýmdan ona göre nass zahirdir, zahirde nasstýr, aralarýnda fark yoktur. Lugatta nass, zuhur manasýnadýr. Geyik baþýný kaldýrýp göründüðü zaman Arap: meydana çýkardý anlamýna nassa kelimesini söyler. Üzerine çýkýldýðý için koltuða minassa denir. Gelin üzerine çýktýðý için hacle de ayný adý taþýr. Hadis þerifte de Nassa Zahare manasýna kullanýlmýþtýr. Buna göre nassin tarifi, zahir gibidir. Onun manasý kafi olmaksýzýn zanni galibe göre anlaþýlýr ve bu manaya izafetle o ekseriyetle zahir ve nassdýr.»[2]
Görülüyor ki, Þafiî, zahirle nass arasýnda bir fark yapmadý, fakat ondan sonra usulcülar, ikisi arasýnda fark yaptýlar. Çünkü fukahanýn önce ve sonra istinbat ettikleri fer´i mes´eleler, ikisi arasýnda ibare ve delâlet farký olmasýný gerektirmektedir. Ýhtimale maruz bulunmamak veya delilden neþ´eî eden ihtimale maruz bulunmamak ve delilden neþ´et eden ihtimale maruz bulunmak bakýmýndan farklýdýr. Ýbareyi dinleyince manasý zahir olur, haddizatýnda baþkasýna ihtimali varsa da mana açýktýr. Her birinin delil olarak bir mertebesi vardýr. Birine diðerinin adýný vermekte bir engel yoktur.
Zahir ile nas arasýnda ayýrým yapan fukaha derler ki: Nassýn iki yönü vardýr:
1- Nassýn hiç bir þeye ihtimali oimaz, beþ sözü gibi. Bu beþ manasýnda nassdýr, altýya veya dörde ihtimali yoktur.
2- Nass vardýr, delilden neþ´et etmeyen ihtimali kabul etmez, delilin takviye etmediði ihtimal, onu nass olmaktan çýkarmaz.[3]
Ahmed Karâf´o der ki: «Birinci kýsým daha evladýr, Çünkü onun delaleti daha kuvvetlidir, o zahirin karþýlýðýdýr. Lafzý, ya nasdýr, ya zahirdir dediðimiz zaman, muradýmýz birinci kýsýmdýr».[4]
78-Mücmel Nedir?
Gazali, Karâfi ve diðerlerinin dedikleri gibi zahirin manasý Ýki veya daha ziyade ihtimal arasýnda döner dolaþýr, fakat ihtimallerden birine delâleti daha racihtýr, mücerred iþitmekle zihne gelen odur. Böylelikle o mücmelden ayrýlýr. Çünkü mücmel de iki ve daha ziyade ihtimal ansýnda tereddüt etmekle beraber, onlardan birine olan ihtimali tercih etme yolu yoktur. Ýcmalin sebebi þudur: Kelime vaz´ý itibariyle birden fazla manaya gelir ki, buna müþterek kelime denir. Meselâ Kur* kelimesi bunlardandýr, bu kelime asýl vaz´ý itibariyle hem tuhr- temizlik anlamýna ve hem de hayýz anlamýna gelir. Karinesiz söylenmesinde icmal vardýr. Bazen icmalin sebebi sözlük anlamýndan baþka birþey olur. «Hasad günü onun hakkýný verin.» ayetinde olduðu gibi, bu zekâtýn farz olduðunda zahirdir, fakirin hakkýný beyan etmektedir. Bunda þüpheye yer yok. Fakat farz olan miktarý bildirmemiþtir. Bu hakkýn aza veya çoða ihtimali varchr. Böyle olana nass veya zahir diyemeyiz, bu mücmeldir. Onun* için miktarý beyan gerekir. Sünnet bunu beyan etti ve fakirin hakkýnýn onda bir olduðu anlaþýldý. Diðer mücmeller de böyledir. Ýcmal ya sözün kendisinden veya baþka bir sebepten doðar. Onun beyaný da ya karineyle olur, yahutta sünnetle olur. Mücmel, beyan kuvvetine göre ya nass veya zahir sayýlýr.
79- Zahirden Ýhtimal Kalkýnca:
Zahirin iki manaya ihtimali varken, bu ihtimallerden birini kaldýran bir beyan gelince, o artýk kafi ve yakýn bir mertebeye yükselir, râcih olan ihtimali bir sünnet veya Kur´an beyan ederse, o artýk nass hükmü alýr. Mâliki fukahasýnýn görüþüne göre aâm olan lafzýn umumi delâleti zahir nev´indendir, nass kabilinden deðildir. Onun için Karâfi, zahire misâl olarak umum olan lafzýn delâletini gösterir, þöyle der: Az veya çok ihtimallerden biri racih olursa, o lafza zahir denir. Ýstiðraka nisbetle umum gibi. Bunda lafz zahirdir, hususta ise deðildir.[5]
Karineden mücerred âam olan lafzýn umumi delâleti zahirin delâleti kabilinden olunca, Mâlik´e göre onun delâleti zannidir. Risalesinde açýklandýðýna göre, Þafiî´ye göre de böyledir. Bu itibarla Ýmam Mâlik, imam Ebû Hanife ile âamýn delâletinde ihtilafa düþmüþlerdir. Öyleyse bunu açýklýða kavuþturmak için kýsaca bundan bahsedelim.
[1] Burada Hanefilerin usul kitaplarýnda Kur´an´ýn mânaya delaleti bakýmýndan olan taksimini görelim: Zahir, Nass, Mufasser, Muhkem diye dörde ayrýlýr. Eðer Ýbareden anlaþýlýrsa bu zahirdir, «Allah bey´i helal, ribayý haram kýldý.» gibi. Bu açýktýr. Eðer sözün kasdettiði mâna ise,, yani söz onu beyan için söylendiyse bu nassdýr. Yukarýdaki ayetten maksat bey´a ile riba arasýndaki farký göstermektir, bu bakýmdan o nassdýr. Fahrül-lslam bu konuda der ki: Ýbareyi iþitmekle anlanan mana, zahirdir. Bu ayeti dinleyen, bey´in helal, ribanýn haram olduðunu anlar. Söyleyenin maksadýný anlamak bakýmýndan nassdýr. Burada maksat ikisi arasýndaki farktýr, nass zahirden daha kuvvetlidir. Müfesser ise, ibare mücmel olunca onun açýklanmýþ olmasýdýr, «Meleklerin hepsi secde etti» ayeti gibi. Melekler umumidir, bunun tahsise ve te´vile ihtimali vardýr. (Hepsi) ta´biri gelince bu müfesser olmuþtur. Müfesserin ancak nasha ihtimali vardýr. O ihtimal kalkýnca muhkem olur. «Allah herþeyi bilir» ayeti gibi. Mânaya delaletin kapalý olmasý bakýmýndan da lafz dörde ayrýlýr. Hafi, Mücmel, Müþkil ve Müteþabih olur. Müctehidin mânayý kavramasý itibariyle de Ýbare, iþaret, delalet ve iktizâ nev´ilerine ayrýlýr. Kelime vaz?ý bakýmýndan has, âam, müþterek ve cemi münekker diye dört türlüdür.Usul-i fýkýh bunlarý anlatýr.
[2] Gazali, Mustasfâ, C. 1, S. 384
[3] Hanefîlerce nass, zahirden daha kuvvetlidir. Çünkü nass, söz onun için sevk olunandýr. Zâhtr ise söz onun için sevk edilmiþ deðildir, o dolaylý aniaþýhr.
[4] Karafi, Tenkîhul-Füsûl, S. 18
[5] Karâfi, Tenkîhul-Füsûl, S. 18