Ýmam-ý Malik
Pages: 1
5. delil medine ehlinin ameli By: sidretül münteha Date: 17 Eylül 2010, 16:10:28
5. Delil : MEDÝNE EHLÝNÝN AMELÝ





149- Medine Ehlinin Ameli Mâlik´e Göre Delildir:



imam Mâlik (Allah ondan razý olsun) Medine ehlinin amelini bir fýkýh kaynaðý olarak alýyorv onu delil tutarak fetva veriyor. Onun için bjrçok yerlerde. Haber ve Hadisleri zikrettikten sonra bizim indimizde ittifak olunan budur, demektedir. Eðer Hadis yoksa o zaman Medine amelini muteber bir sened olarak zikreder. Mýsýr´daki Leys b. Sa´d´a yazdýðý mektupta Medine ehli ameline olan büyük itimadýný beðenmek­te, onlarýn mesleðinden baþka bir yol tutanlarý da þiddetle kýnamaktadýr. Bu mesajýn baþ taraflarýndaki ifadeler bunu açýkça göstermektedir. Bunlarý yukarýda naklettik. Fakat onun görüþünü açýkça göstermek için burada bazý bölümlerini tekrarlayalým.

«Duyduðumuza göre sen, bizim bu memleketteki halkýn amel ede geldikleri þeylere muhalif olarak insanlara türlü fetvalar veriyormuþsun! Sen emânet ve fazilet sahibisin, memlekettekilerin arasýnda mevki´in ve itibarýn var. Oradakilerin sana olan ihtiyacý ve senin söylediklerine itimadlarý meydanda. Kendini tehlikeye atacak þeylerden sakýnmalýsýn. Kendini selâmete, necata götürecek þeylere tâbi olmalýsýn. Yüce Allah Kur´an-ý Kerim´de þöyle buyurur: «Muhacirlerle Ensar´dan birinci dere­ceyi kazananlar...» Yine þöyle buyurur: «O halde sözü dinleyip en güzeline uyan kullarýmýzý müjdele...» Ýnsanlar Medine ehline tabidirler. Çünkü Kur´an orada indi...[1]

Bu sözleriyle o, Medine ehlinin ameline muhalefetin doðru olmadý­ðýný, insanlarýn onlara tâbi olmasýný açýkça söylüyor. Ve onu bu mesleðe sevkeden delilleri gösteriyor. Bu delilerin temeli þudur: Dinin esasýný ve Ýslâm fýkhýný ahkâmýný havi olan Kur´an-ý Kerim Medine de inmiþtir

Medine ehli ilk bu teklifleri yüklenen kimselerdir. Emir ve nehiyle muffa-tab olmuþlardýr. Allah´ýn emir ettiklerine uyanlar, nehyettiklerinden sa­kýnanlar onlardýr. Dinin direðini onlar tutmuþlardýr. Hz. Peygamber Âleyhisselam´dan sonra, ümmeti içinde insanlarý ona tâbi olanlarýndan iþ baþýna gelenler, yeni bir takým olaylarla karþýlaþmýþlardýr. Ýnsanlar onlara tâbi olmuþlardýr. Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman onun sünnetini tatbik ettiler. Bilmediklerini araþtýrýp sordular. Bunlardan sonra Tâbi´iler ayný yolu izlemiþler, ayný sünnete tâbi olmuþlardýr. Onun için Medine-i Münevvere, sünnet ilminin gerçek vârisidir. Ýslâm fýkhý Tabiin ve onlar­dan sonra gelenler devrinde böyle gitmiþtir. Ýmam Mâlik bu devri görüp içinde yaþadý. Ýþ böyle olunca, Medine halkýna geçen bu mirasa muha­lefet etmeðe kimsenin hakký yoktur. Onu kimse kendi memleketine mal edemez, onun kendi malý olduðunu iddia edemez.[2]


150- Ondan Önce Bunu Delil Alanlar:



Medine ehlinin amelini delil itibar etmek huþunda Mâlik´in delileri bunlar. Bu mânadan dolayý bazen Medine ehlinin amelini haber-i va­hide bile tercih ettiði olurdu. Ona göre Medinede ma´mul ve meþhur olan Rey, meþhur sünnet demektir, meþhur sünnet ise haber-i vahide takdim olunur.

Bize göre bu tutum Ýmam Mâlikle baþlamýþ deðildir. Gördük ki, üstadý olan Rebîat-ül-Rey bu mesleði tutmuþtur ve binin binden rivayeti, birin birden rivayetinden daha hayýrlýdýr, demiþtir. Ýmam Mâlik de þöyle der: Ýlim ehlinden ve Tâbi´inden öyle adamlar vardý ki, Hadis rivayet ederler, ve. bu meçhulümüz deðildir, fakat amel bundan baþka­sýna göre oldu, derlerdi. Ben Muhammed b. Ebû Bekir Amr b. Hazými gördüm. Kadý idi. Kardeþi Abdullah çok Hadis rivayet eder ve doðru bir adamdýr. Kardeþi Muhammed bir mes´elede hüküm verdi mi ve bu mes´elede Hadise muhalif ise onu azarlar ve bu hususta þöyle bir Hadis olduðunu bilmiyor musun? derdi. O da: Evet biliyorum, deyince: Öy­leyse neden onunla amel etmedin, diye sorardý. O da þöyle cevap verirdi: Ýnsanlar ona bakmýyor. Medine Sulahâsinýn icma1 ettikleriyle amel daha kuvvetli.[3]

Görüyorsun ki, bu mesleði Ýmam Mâlik ortaya atmýþ deðildir. O, kendisinden önce ilim erbabýndan ve Tâbi´inden bazýlarýnýn gittiði yolu tutmuþtur. Ancak bu þöhret ona ait olmuþtur. Çünkü o bunlara dayana­rak çok fetva vermekle meþhur olmuþtur. O haber-i vahide muhalif vermiþ olduðu fetvalarý tesbit etmiþtir. Böylece ondan sonra gelen asýrlarda onun þöhreti devam etmiþ, yaygýnlaþmýþ ve bu yol ona nisbet olunmuþtur. Fakat o bu çýðýn ilk açan deðildir, belki o yola uyandýr.


151- Medine Ehlinin Ýcma´ý Neye Dayanýr:


Ýmam Mâlikin nakil olunan kavilleri, yazdýðý risaleleri gösteriyor ki, ona göre, Medine ulemasýnýn ittifak ettikleri icma´ hüccettir, delildi, ondan naklettiðimiz kavillere göre ona uymak gereklidir. Eðer haber-i vâhid, Medine ehli ameline, icma´ma aykýrý düþerse, haber red olunur. Hz. Peygamberin eseri itibar olunmasý bakýmýndan onlarýn ameli alýnýr, o daha mevsuk sayýlýr. Ýmam Mâlik´ten menkul olan sözlere göre Me­dine ehlinin amelleri, ezan gibi, Peygamber´in zamanýndaki müd ölçüsü gibi ondan iþitmekle bilinecek þeylere þâmil olduðu gibi, bazý yargý hükümleri, insanlar arasýndaki muameleler gibi ictihad ve istinbat sure­tiyle olanlara da þâmildir.

Anlaþýldýðýna göre Mâlik´ten sonra, Mâliki Mezhebi salikleri onun bu genel görüþünde birieþmediier, nakil ve rivayet yoluyla olanlarla ictihad ve istinbat suretiyle olanlar arasýnda ayýrým yaptýlar, hatta onlar kitaplarýnda, Mâlik´in görüþü sadece nakil yoluyla olan amellerdir gibi gösterdiler. Karâfl þöyle der: Mâlik´e göre Medinelilerin icma´ý eðer nakil ve tevakkuf yoluyla olan amel üzerine ise o zaman delil sayýlýr. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: «Körük ateþi, nasýl demirin pasýný atar­sa, Medine de kiri pasý öyle atar.» Hata kirdir, öyleyse o Medine de barýnamaz, onlarý ameli temizdir. Onlarýn çocuklarý babalarýndan nak­lederler. Haber, zan ve tahmin haberi olmaktan çýkar, yakln haberi olur. Mezheb erbabýndan onlarýn mutlak icma´ý nakil suretiyle deðîf de iþle­dikleri bir amele dayansa yine delildir, diyenler var. Bunu, birinci delili, umumi saymak gösterir. Delilleri de þu Hadis i Þeriftir: «Benim ümme­tim hata üzere birleþemez». Bunun anlamý, ümmetten bazýsý hata ede­bilir, demek olur. Medine ehli de ümmetin bazýsýdýr. Buna þöyle cevap verilir: Hadisin müsbet olan mantýki, menfi olan mefhumundan daha kuvvetlidir. [4]

Karâfl´nin naklinden görüyoruz ki, Mâlik´e göre, Peygamber´den nakil suretiyle olana dayanan amelleri hüccettir, mezheb saliklerinden, icma´lan mutlak surette delildir, diyenler de var, Mâlik´in sözünün zahiri de budur. Karâfl icma´ian mutlak surette delildir, diyenlerin delillerini getiriyor. O da, körük, demirin pasýný attýðý gibi Medine de kirinf pasýný, kötü insanlarý atar, hadisidir. Çünkü buna göre her kir pas Medine de barýnamaz, hata da kirdir, Medine ehli hata üzere icma´ edemez. Nakil suretiyle olanla, ictihad yoluyla olan arasýnda ayýrým yapanlarýn delilini de getiriyor: Zira nakil suretiyle olan evlâtlarýn babalardan naklidir, b\j mütevatirdir, kesindir. Ýçtihat yoluyla olanda hata olabilir. Hata ümmet­ten kaldýrýlmýþtýr, fakat mecmu´ýndan kaldýrýlmýþtýr, bazýsý hata edebilir, icma´ýnda hata caizdir. Bu «ümmetim dalâlette ittifak edemez» Hadisi­nin mefhum muhalifidir. Yani bazý olabilir, demektir. Karâfl, Medine ehlinin ameli delildir, diyenlerin görüþünü tercih ediyor. Ve tercih sebebi de þu: Birinciler Medine kirini atar, Hadisinin mantýkini delil alýyorlar, diðerleri ise «Ümmetim hata da birleþemez» hadisinin mefhumunu delil gösteriyorlar. Mantýk ile mefhum tearuz edince, ulemanýn ittifakýnca, mantýkin delâleti tercih olunur.


152- Kadý Ýyad, Medine Ýcma´mý Dörde Böler:



Medine ehlinin icma´mýn birinci nev´i ki, Peygamber Aleyhisse-lam´dan menkul bir esere dayanýr, bunun bütün ulemaca icma´´delili olmasý gerekir, çünkü bu mütevatir veya en azýndan meþhur bir esere dayanýr. Kadý Ýyad bunu þöyle açýklar: Medine ehlinin icma´ý iki nev´idir: Biri nakil yoluyla olan esere dayanandýr ki o da dörde ayrýlýr:

a) Hz. Peygamber Aleyhisselam´dan kavlen nakil olunanlardýr: Ezan, ikamet, namazda besmeleyi aþikâre okumamak gibi. Buniar kavlen nakil olunmuþtur.

b) Hz. Peygamber´in fi´illeri, bunlar da namazýn kýlýnýþ þekli, rek´at-ierin sayýsý, secdeler vesaire.

c) Hz. Peygamber´in takriri, yani bir þeyi görüp de onu inkâr etme­mesi, onu tasvip sayýlýr.

d) Ashabda gördüðü bir þeyi býrakmasý, onlarý yapmaya zorlama­dýðý ahkâm. Meselâ çok olduðunu gördüðü halde onlardan sebzelerden zekat almamasý, bu nev´iden olan tema´ delildir, ona uymak gerekir. Buna muhalif olan haber-i vâhid ve kýyas terk olunur. Çünkü bu nakiller malum ve muhakkak olup kafi ilim ifade eder. Zannl ifade eden birþeyle terk olunmaz. Vakýf, müd ve sâa´ mes´elelerinde Ýmam Mâlik ile ve diðer Medine ehliyle münakaþa eden muhaliflerden Ýmam Ebû Yusuf, bu nakillerin doðruluðunu görünce, kendi görüþünden dönmüþ, onlarý! "almýþtýr. Ýnsaflý bir kimse bunlarýn delil olduðunu inkâr edemez. Üsîadla-1 hnýýzýn ekserisine göre Ýmam Mâlik bu görüþtedir. Bu yolun sýhhaîýndaj þüphe yoktur. Aklý olan bunu deiü olarak alýr. Bu meselelere Medine ehiinin dýþýnda, bu nakil kendilerine ulaþmayanlar muhalefet etmiþler­dir... Arkadaþlarýmýz arasýnda bunda ihtilâf yoktur. Þafii ulemasýndan Seyra´fî ve diðerleri, Ahmedinin nakline göre, buna muvafakat etmiþler, bazý Þafiîler ise inad gösterip muhalefet etmiþlerdir.295



153- Bunda Diðer Mezheblerden Malike Katýlanlar Var:


Nakil ve tevakkuf yoluyla olan icma´ böyle. Kadý Ýyad´ýn ve Kara-´nin dediklerine göre, Ýmam Mâlik bunu delil olarak aldý ve kabul etti, ununla haber-i vâhid´i de red etti. Kadý Ýyad´ýn kaydýna göre bazý jÞaffîler de bunu delil olarak almýþlardýr.

Doðrusu, Medine icma´ýný delil almakla Mâlikiler þöhret bulmuþsa da baþka mezheblerden de onlara katýlanlar vardýr: Onlara uyanlar bulunmuþtur Onlarýn görüþünü Öðrenmek için burada biraz da´onlara dönelim. Bunlarýn baþýnda bizzat Þafii bulunmaktadýr. Eðer onlar icrna etmiþlerse Þafii o icma´a saygýlýdýr. Çünkü onlar ancak icma mevzu olan bir þeyde icma yaparlar. Þafiî ile üstadý Mâük´ie onun tabiileri arasýndaki ihtilâf, icma´ iddiasýnýn sahih olup olmadýðý üzerinde olmuþtur, onun muhalefeti iddianýn sýhhati üzerindedir. Aradaki münakaþa konusu budur..



154-Ýbn Kayyimin Taksimi


Ýbne Kayyým, Ý?lâmül-Muvakkiîn´de, esasý nakil olan Medine ehli amelini üçe bölmektedir: 1- Hz. Peygamber´e dayanan nakil, 2- Sürekli amelî nakil, 3- Mekân, ayn ve eþyanýn miktarlarýna dair nakiller..

1 - Bu kýsým, Kadý Ýyad´ýn misalleriyle birlikte Naklettikleridir ki, Hz. Peygamber´e dayanan nakillerdir.

2- Devamlý bir amelî nakle dayananlar ise: Vakýf, Müzara´a, ezaný yüksek yerde okuma, ezanda iki def?a söyleme gibi.

3- Mekân ve eþyanýn yakinýne gelince; Müd ve sâa´ ölçüleri mikta­rýný tayin, minberin yerini belirlemek, namazdaki yeri, Ravza ve Beki´ ve musallanýn tayini, hac menâsikî, safa, merve, minâ, cemre, roüzdelife, arafat, ihrama girilecek yerlerin tayini bunlar hepsi bu nevi´dendir. Ýbni Kayyým, bundan sonra bunlarý etrafiyle açýklamýþtýr. Bu nakiller muhte­remdir. Bunlar delil olur. diyerek þöyle devam eder: Bu nakiller, bu ameller delildir, bunlara uymak gereklidir. Cân baþüstüne deyip kabul olunur sünnettir. Bir âlim bunu baþarýrsa, gözü aydýn, gönlü rahat olur.[5]


155- Malikiler Arasýnda Üç Görüþ:


Bu sözlerden anlýyoruz ki, Ýmam MâlikMn aldýðý Medine ehli icmai-nin kaynaðý eðer nakii ise, bunu tenkide yer yoktur. Ulema onu gönül rahatlýðýyla kabul eder, çünkü bu nakil, mütevatirdir. Ne haber-i.vâhid ne de kýyas ona tearuz edemez, bu açýklanacaktýr. Dayanaðý ictihad ve istinbat olan Medine ehli ameline gelince, Ýmam Mâiik´ten bu konudaki nakiller muhteliftir. Bazý Mâlikiier bu konuda onun üç türlü görüþünü naklederler:

1- Bu delil olamaz, Çünkü delil olan icma1, nakil yoluyla olan Medine ehli icma´ýdýr. Bu Ebû Bekir Ebheri´nin kavlidir. O Ýmam MâlikMn bunu delü tuttuðuna dair olan sözleri inkâr eöer. Onun güvenilir talebe­sinden böyle bir nakil yoktur, bu Mâliki Mezhebinin kavli olmaktan uzaktýr, der, Karâfl ´den naklettiðimizde bu görüþe iþaret ettik.

2- Bu delil deðildir, ancak bununla onlarýn ictihadlan diðerlerinin içtihadýna tercih olunur. Bu görüþü bazý Mâlikilerie bir kýsým Þafiîler benimsemiþtir.

3- Ýçtihat yoluyla olan icma´ delildir. Mâlikilerden bir grubun kavli budur, Malik´in görüþü de bu olduðunu söylerler. Mâlik´in Leys b. Sa´d´a yazdýðý mektubundaki sözleri, bu mesleði tutanlarýn görüþünü göstermektedir. Mektubu nakletmiþ bulunuyoruz. Mâliki Mezhebine tâbi´ olan Maðrib halkýnýn çoðunluðu bu kavli almýþtýr. Ve bu çýðýrda gitmektedirler.[6] Yukarýda beyan ettiðimiz üzere Karaâfi´niri sözü­nün geliþi bunu tercih ettiðini gösterir, yahut en azýndan bunu zayýf saymamaktadýr.



156- Medine Ehlinin Ameli Haber-i Vâhit´le Tearuz Ederse:


Medine Ehlinin ameli, nakil veya ictihade dayandýðý takdirde onu delil aimaJýakkýndaki sözler böyle. Bildiðin üzere, bu amelin esasý nakil olduðu zaman onun delil olduðunda Mâlikiler arasýnda ayrýlýk yoktur. Þayed temeli ictihad olursa, aralarýnda ihtilâfa düþmüþlerdir. Mâiikilerin çoðu onu delil ve hüccet sayar, önce Kârâfl´den arkasýndan Ýbni Kay-yým´dan yaptýðýmýz nakiller bunu gösterir.

Medine ehlinin ameline haber-i vâhid tearuz ederse, bunu henüz etrafiyle açýklamadýk. Öyleyse sözü biraz açalým:

Medine ehlinin amelinin esasý nakil olursa, o, haber-i vahide tak­dim olunur. Çünkü bu mütevatir bir nakildir. Haber-i vâhid mütevâtüre tearuz edemez, çünkü o zannldir, mütevatir ise kafidir. Bunda Mâlikîler arasýnda ayrýlýk yoktur. Fakat Medine ehlinin amelinin ve icma´ýn esasý ictihad olursa, Cumhur Mâlikllere göre haber-i vâhid alýnýr. Bazýlarýna göreyse, icma´ýn esasý ictihad da olsa, sebebi ne olursa oisun Medine ehlinin icma´ý, delildir, haber-i vâhid zayýf kalýr. Fakat bu görüþ söz taþýr, çünkü icma´ýn esasý kýyas veya Rey olduðu takdirde, görüþler birbirine ayktrý olabilir, bakýþ açýsý muhtelif olur. Nass olmayan yerde bütün, görüþlerin birleþmesi þüphelidir. Rey´le istinbata dayalý Medine bir is-tinbat, nass´a nastl takdim olunur. Bu Rey, ümmetten bir taifenin icma´ mevzuu da olsa haberin, Hadisin önünde duramaz. Sonra böyle vü­cudu þüpheli bir icma´ ile nakle dayanan icma´ arasýnda fark vardýr. Nakle dayanan bir nev´i tevatürdür. Ýstidlalde zannl olarak haber-i vahide takdim olunur.


157- Ýki Ýcma Arasýndaki Fark:



Medine ehlinin bu iki nev´i icma´mýn haber-i vahidle tearuz edince fâfklý durumlarýný Ýbni Kayyým þöyle anlatýr: «Malum olduðu üzere Hulefâ-ý Râþidin ve sahabe devri geçtikten sonra, Medine de amel ve emir oradaki müftilerin, emirlerin, valilerin ve Muhtesib´lerin elindeydi. Teb´a onlara muhalefet etmezdi. Müftiler birþey hakkýnda fetva verdiler mi, vali onu tehkiz eder, muhtesib onu tatbik eder, bu amel olurdu. Bu sünnete, Hz. Peygamber´in fiiline, Hulefâ-i Râþidin ve ashabýn yaptýkla­rýna aykýrý olmazdý. Sünnete aykýrý olan terk olunurdu. Rebia b. Ebû Abdurrahman fetva verir, muhtesib vazifesi gören Süleyman b. Bilâl, onun fetvasýný tenfiz ederdi. Halk da onun fetvasiyle, bunun tatbikiyle! amel ederdi. Muhalif çýkan olmazdý. Nasýl ki, Mâlik´in kavlinin geçtiði bir memlekette ve þehirde yalnýz onun fetvasýyla amel olunur, Orada diðer Ýslam imamlarýnýn kavline göre amele yer yoktur. Bir kimse öyle birþey yapacak olsa onu azarlarlar.»[7]

Ýbni Kayyým sözünü þöyle tamamlar: «Esasý nakil olan bir icma´, Medine halký ameline, sahih sünnete asla muhalif olmaz. Esasý ictihad olan amel ise sünnete asla takdim edilemez. Kabul edilmiþtir ki, sahih sünnete muhalif olan her amel, asla nakil yoluyla vâki´, sabit olmuþ deðildir. O, ictihad yoluyla vuku bulmuþtur. Nakle dayanan bir icma´ ve Medine ameli, sahih sünnete asta muhalif olamaz.»[8]


158- Hangi Ýcma´ý Haber-i Vahide Tercih Ederdi:



Mâlike göre Medine ehlinin amelini anlattýk. Onlarýn amelinin kýsýmlarýný, Mâlikller´e ve diðer mezheblere göre bunlarýn delil olmada­ki, istinbat usulündeki yerlerini beyan ettik. Esasý nakil oian icmaa, Medine ehlinin bazý hassalarý dolayýsiyle, muhalif olanlarýn bile Mâlikile­rin görüþüne katýldýklarýný söyledik. Esas ictihad olan Medine ehlinin ameli, Mâlikilerin arasýnda bile ihtilaflý olduðunu gördük.

Þimdi þunu da belirtelim ki, Ýmam Mâlik (Allah ondan razý olsun) kendi memleketlerinde yani Medinede icma1 halinde olan bir þeyi delil alýrken, yalnýz nakille bilinen þeylere baðlý kalmaz. Rey sahasý olan þeyleri de alýr, onlarýn kavlini kabul ederdi. Çünkü o, umuma karþý gelip tek kalmaktan çekinirdi, þaz olmazdý. Nasýl ki Leys b. Sa´d´a yazdýðý mektuptaki sözleri bunu gösterir, Leys´in cevabýnda da bu belirtilmiþtir. Aralarýnda ihtilâf ve münakaþa, konusu olanlar, Rey mes´eleieridir. Ýlâ. ve tefviz´i talak Rey sahasýna giren mes´elelerdir.

Kaldý ki, haber yani Hadis, haber-i vâhid olduðu zaman, Ýmam. Mâlik Medine ehlinin icma´ýný habere tercih eder miydi? Bildiðin gibi o. hadisleri çok dikkatle inceler ve araþtýrýrdý. Onlarý, umumi usulle, sabit ve mukarrer prensiplerle,.dinin kaideieriyle karþýlaþtýrýr, mukayese; ederdi. Belki de bu ince eleme ve araþtýrma sonu, Ashab ve Tabiin, arasýnda ma´mul ve onlardan menkul olanlarýn ýþýðý altýnda, bazý hadis­lerin zayýf olduðunu gördü. Rey karþýsýnda onlarý bu sebeple almadý. Çünkü o þaz olanlarý garib sayardý.


159- Þafiî´nin Bu Konudaki Görüþleri:



Medine ehlinin amelini delil alma konusunu, fýkhý, Ýmam Mâlik´ten okuyup sonra ona muhalif olan. bir fakihin bu husustaki tutumunu be­lirtmeden býrakmayacaðýz. O da Ýmam Þafiî´dir. O bu meseleyi ilk tenkid eden fakih olmuþtur. Kitaplarýnýn birçok.yerierinde bunu eleþtirir. Bu hususta en þiddetli tenkidlerini risalesinde ve Ýhtilâf-i Mâlik kita­býnda yapmýþtýr. Bakýyoruz, Ýmam Þafii, Medine ehlinin amelinin delil olmasý meselesini münakaþa ederken bunu iki noktaya dayanarak red ediyor.

1- Böyle bir icma´m vukuunu inkâr eder. MâlikllerÝn Medine ehli arasýnda ittifakla kabul edilen birþey olduðunu söyledikleri icma´ý teslim ve kabul etmez.

2- Ýctihad ve istinbata dayalý icma´m, haber-i vahidi red etmesi görüþünde deðiliz.

Bu konuda görüþlerini açýklarken onlara red metodunu göstermek için onun bazý sözlerini nakledelim. Risalesinde þöyle der: «Ben ve ehli ilimden hiç bir kimse bunda icma´ vardýr diyemeyiz, ancak her karþýlaþ­týðýn ve gördüðün âlim, buna muvafakat eder ve kendisinden önceki­lerden bunu naklederse, o zaman icma1 var deriz. Öðlenin dört rek´at, þarabýn haram olmasý ve benzerleri gibi. Yoksa, bakýyorsun biri bunda icma´ var diyor, bakýyorum, Medine ilim ehlinden biri onun hilafýný söylüyor, bütün memleketler halký, onun Ýcma´ var dediðine muhalif kalýyor...»[9] Görülüyor ki, O Medine halkýnýn icma´ý iddia olunan meselelerde bizzat Medine ehlinden muhalif olanlarýn bulunduðunu söylüyor. Kendisiyle münakaþa yapana, Medine ehlinin böyle icma´ý, haber-i vahide tercih edilemez, diyor. Þöyle ki:

«Þafiî´ye dedim ki: «Biz diðer memleketleri býrakýr, sadece Medine ehlinin icma´ýný alýrýz. Þafii cevap verdi: Bu hadislerin hepsini iptal edenlerin yoludur. Onlar, biz icma´ý kabul ederiz, deyip býrakýyorlar. Ve onlar bütün insanlarýn icma´ýný iddia ediyorlar. Siz ise (yani Mâlikller) bir memleketin icma´ýný iddia ediyorsunuz. Onlar baþka türlü söylüyor. Onlarýn aleyhine olan, size karþý da olur. Sizin bu sözü söylemenizden susmanýz daha iyidir. Çünkü bu söz, delilsiz ortaya atýlmýþ bir þeydir. Sorulduðu zaman cevap yok. Baksanýza, Medine´de icma´ edenler kimlerdi? diye sorulduðu zaman ne dersiniz? Onlar hadis sabit olanlar mý? Yoksa Hz. Peygamber Aleyhisselâm´dan hadis sabit olmasa da icma ettikleri þey mi sabit oldu?»[10] Görülüyor ki o, Medine ehlinin icma´ýný inkâr ediyor ve bunu haber-i vahide tercih etmeyi red ediyor. Medine ehlinin ameli bahsinin baþýnda söylediðimiz gibi, Ýmam Þafii Medine ehlinin bir meselede icma´ýný, ancak bütün memleketler fukahasýnýn o meselede ittifak etmiþ olmasý þartýyla kabul ediyor. O bu kaziyedeki hükmünü þuna baðlar. O icma´m ancak farz olan asýllarda; oruç, zekat, hac, namaz rekatlarýnýn sayýsý gibi meselelerde olduðunu görüyor. Bu usulün dýþýndaki meselelerde idma´ görmüyor, Bütün þehir­ler fukahasýnýn, bunlardan baþkalarýnýn da icma´ýný inkâr ediyor. Buna göre Medine ehlinin bir icma´t varsa, o buusuidedir. Bunlar ise hepsinin icma´ ettikleri yerlerdir. Doðrusunu Allah bilir.


[1] Kadý lyad, Medârik, S. 34

[2] Mâlik, adý geçen mektup.

[3] Kadý lyad, Medârik, S. 37

[4] Karâfi, Tenkýh Þertýi, S. 145

[5] Ýbni Kayyým, l´lâmüt-Muvakkýîn, C. II, S. 304

[6] Ayný Kaynak, C. II, S. 315

[7] Ayný Kaynak, C. II, S. 307

[8] Ayný Kaynak, C, II, S. 308

[9] Þafiî, Risale, S. 534, Halebi Baskýsý.

[10] Þafiî, El-Um, C. III, S. 243.


radyobeyan