Adalet terazisi dengede mi? By: sumeyye Date: 16 Eylül 2010, 21:31:33
Adalet Terazisi Dengede mi? ya da Pozitif Bilimle Adalete Ulaþýlabilir mi?
A. Sembolden Gerçeðe
1. Terazi Sembolü
Doktorlarýn ve saðlýk hizmetlerinin sembolü çift yýlandýr. Denizcilik gibi diðer bazý meslekler için de çeþitli semboller kullanýlmaktadýr. Bu mesleklerle bu sembollerin iliþkilendirilmesi her zaman kolay olmayabilir. Sýradan kiþilere bu sembollerin anlamý ve niçin seçildiði sorulduðunda, ortak ve makul bir cevap alýnamayabilir.
Hukukçuluk mesleði ve adalet için kullanýlan evrensel sembol terazidir. Terazi sembolünün hangi mesleðe ait olduðunu soracaðýmýz insanlarýn büyük çoðunluðu, terazinin hukuk ile ilgili olduðunu söyleyecektir. Ayný þekilde hukukun sembolü sorulduðunda çoðu kimse yine teraziyi söyleyecektir. Diðer ifadeyle somut bir varlýk olarak terazi ile soyut bir varlýk olan hukuk arasýnda kuvvetli bir sembolleþtirme iliþkisi vardýr.
Gerçekten eski çaðlardan beri, adaletin timsali olarak, elinde terazi tutan bir kiþi ya da terazinin kendisi tasvir edilmiþtir. Örneðin, eski Mýsýr'ýn "tanrý"larýndan adalet tanrýçasý "Maat"; bir elinde (ya da baþýnda) kuþ tüyü ve diðer elinde terazi tutan ve ölen kiþilerin amellerini (kalbini) tüy yardýmýyla bu terazide tartarak cezasýný ya da mükafatýný belirleyen bir tanrýça olarak tasvir edilmiþtir. Yine eski Yunan batýl inanýþýnda, adalet tanrýçasý "Themis", bir elinde terazi, diðer elinde kýlýç tutan gözleri baðlý bir kadýn olarak tasvir edilmiþtir.
Ortaçaðda ve sonrasýnda devletler ve sülaleler kendilerini tanýtan armalar hazýrlarlardý ve adaleti ifade ve temsil etmek üzere genellikle armaya bir terazi de dahil ederlerdi. Nitekim Osmanlý'nýn özellikle Tanzimat'tan sonra hazýrlattýðý þatafatlý armalardaki önemli ve vazgeçilmez sembol unsurlardan biri terazi olmuþtur.
Günümüzde hukuk ile ilgili bütün kamusal ya da özel kuruluþlarýn arma ya da sembolleri içinde, ana unsur olarak, vazgeçilmez biçimde, terazi figürü (de) yer almaktadýr. Yine hukukla ilgili kitaplarýn kapaklarýnda, web sitelerinin desenlerinde, genellikle bir terazi resmi yer almaktadýr.
Baþta mukaddes kitaplar olmak üzere dini metinlerde de terazi, adaleti ifade eden bir sembol olarak görülmektedir. Örneðin, Kur'an-ý Kerim'de Enbiya Suresi'nin 47. ayetinde, mealen, "Kýyamet günü adalet terazileri koyacaðýz. Hiç bir kimseye hiç bir haksýzlýk yapýlmaz. Hardal tanesi kadar bile olsa yapýlaný ortaya koyarýz. Hesap görenler olarak bizler yeteriz" denilmiþ ve adaletin bir terazi ile saðlanacaðý belirtilmek suretiyle adalet ile "terazi" arasýnda iliþki kurulmuþtur.
2. Terazinin Dengesi
Bu sembolleþtirmelerle adalet somutlaþtýrýlmýþ ve böylece adaletin, insanýn sadece manevi duygularýna deðil, cismani duygularýna da hitap ettiði ifade edilmiþtir.
Nitekim adalet kavramýnýn ve adaleti gerçekleþtirme eyleminin, her þeyden önce bir akýl yürütme ve vicdan muhasebesi içerdiði, akýl yürütmenin ve vicdan hesabýnýn ise bir tür manevi terazi ile yapýldýðý varsayýlmaktadýr.
Bu nedenle herhangi bir sosyal olayla ilgili olarak adaletsizlik iddiasý ya da tespiti ortaya konulurken, adalet terazisinin bozulduðu ya da yamulduðu dile getirilir.
Ýþte bu noktada önemli bir felsefî mesele ortaya çýkmaktadýr. Acaba adalet terazisi dengede mi durmalýdýr, yoksa bir tarafa meyilli mi olmalýdýr? Þüphesiz bu soru ilk bakýþta sembole iliþkin ve sembolik bir soru gibidir. Ancak bu soru ve cevabý, adalet anlayýþýmýzý etkileyen bir zihnî kaydý da ortaya çýkarmaktadýr.
O halde "Adalet terazisi dengede mi?" sorusundan önce, "Dengede olmalý mý?" sorusunun cevaplandýrýlmasý gerekir.
B. Gerçek Adalet Nedir?
1. Terazi Neyi Ölçüyor?
Terazi aðýrlýk ölçmeye yarar. Aðýrlýk belirlemekte kullanýlan kilo, gram, dirhem ve benzeri bir ölçü birimi malzemesi kullanýlarak herhangi bir eþyanýn aðýrlýðý ölçülür. Bilinenden yola çýkýlarak ve kýyaslama yapýlarak bilinmeyene ulaþýlýr.
Esasen bütün ölçü aletleri ayný mantýkla iþ görür. Ancak diðer ölçü birimleri ile terazi arasýndaki fark þuradadýr: Ölçü birimi olan malzeme sahih (doðru) ise ölçülenle ilgili sonuç da mutlaka sahihtir. Zira iyi çalýþan bir terazide ya terazinin dili dengeye gelir (ve konuþur/doðruyu söyler) ve durur ya da kefelerden biri aðýr basar ve ölçüm gerçekleþmemiþ olur. Diðer ifadeyle terazi ölçmez. Ölçen, terazinin kefesine konulan ölçek malzemedir. Bu malzeme yanýltmazsa terazi asla yanýltmaz diye düþünülür. Oysa, sözgelimi metrede ölçü birimi yanýnda, ölçenin doðru ölçebilmesi de önemlidir.
Adalet terazisinin neyi ölçtüðüne gelince:
Adalet, esasen "az adalet" ve "çok adalet" þeklinde ölçülebilir bir kavram deðildir. Bu nedenle, ideal soyut adalet için, "þu çözüm þuna göre daha adil" gibi kýyaslamaya dayalý tespitler de geçerli olmamalýdýr. Zira "daha az adil" olanýn "adil olan"a göre zalimce olduðu yolundaki savunma ancak pratik gereklerle ve faydacý gerekçelerle savuþturulabilir.
Nitekim Bediüzzaman da Mektubat'ta (s. 57) adalet-i mahzayý tarif ederken "Bir mâsumun hakký, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir fert dahi, umumun selâmeti için feda edilmez. Cenâb-ý Hakk'ýn nazar-ý merhametinde hak haktýr, küçüðüne büyüðüne bakýlmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir cemaatin selâmeti için, bir ferdin rýzasý bulunmadan, hayatý ve hakký feda edilmez. Hamiyet namýna, rýzasýyla olsa, o baþka meseledir. Adalet-i izafiye ise, küllün selâmeti için cüz'ü feda eder. Cemaat için, ferdin hakkýný nazara almaz. Ehvenüþþer diye bir nevi adalet-i izafiyeyi yapmaya çalýþýr. Fakat adalet-i mahzâ kabil-i tatbik ise, adalet-i izafiyeye gidilmez. Gidilse zulümdür" derken kanaatimizce bu gerçeðe iþaret etmektedir.
Bu nedenle, bu dünyada, özellikle seküler adalet terazisinin ölçeceði þey, soyut bir varlýk olan ve Allah'ýn Adl isminin tam tecellisinden ortaya çýkan "ideal adalet-mutlak adalet" deðil, olsa olsa somut olayda geçerli olacak þekilde basit adalettir.
Adil-i Mutlak olan Allah'ýn adalet terazisi baþlýca iki þeyi ölçecektir: Ýmtihana tabi olan fertlerin hayýrlarýný ve þerlerini. Bir yandan (bir teraziyle) hayýrlar en hassas ve doðru biçimde ölçülecek, diðer taraftan da ayný þekilde þerler ölçülecek ve bu ikisi karþýlaþtýrýlarak amel defteri de denilen muhasebe (hesap) defterine nihai çizgi çekilecektir. Aktifler toplamý pasifler toplamýndan fazla ise hayýrlar galip, aksi halde þerler galip gelmiþ olacak ve hesap da bu muhasebeden çýkan bakiyeye göre görülecektir.
Dikkat edilirse, Adil-i Mutlak olan Allah'ýn adalet terazisinde hayýrlarla þerler terazinin birer kefesinde deðildir. Ama sonuçta tartýlan bu iki mevcut birbirinden mahsup edileceðine göre yine bir anlamda iki kefenin bilgisi kullanýlmýþ olacaktýr. Nitekim A'raf Suresi'nin "Mîzânlarý aðýr basanlar, iþte onlar kurtulanlardýr. Mîzânlarý hafif gelenler, âyetlerimize yaptýklarý haksýzlýktan ötürü kendilerini zarar ve ziyana uðratanlardýr" mealindeki 8-9. ayetleri de buna iþaret etmektedir.
Dünya adaletinin terazisi ise iki tür iþte kullanýlacaktýr.
Birincisi, suçluyu belirlerken ve cezasýný takdir ederken teraziye ihtiyaç vardýr. Suç delillerinin ispata yeterli olup olmadýðý, bir manevi terazi ile ölçülecektir. Suçlu belirlendikten sonra, hadd-i layýk cezasý da yine bir terazi ile belirlenecektir. Her iki ameliyede de terazinin bir kefesinde "kanun" diðer kefesinde "suç" ya da "ceza" vardýr.
Ýkincisi, terazinin haklýya hakkýný vermek için kullanýlmasýdýr. Bu halde haklý olduðunu iddia eden iki kiþiden her birinin iddia ettiði hak, yine kanun ölçeði yardýmýyla manevi bir terazide ayrý ayrý ölçülecek ve hangisinin "haklý" ya da "daha haklý" olduðu belirlenecektir. Ýþte bu noktada, "haklý" ile "daha haklý" arasýndaki fark ve iliþki, adaletin göreceli (izafî) hale gelmesine yol açmaktadýr.
Belirtelim ki, yukarýdaki iki ihtimal sadece devletin adaleti için deðil; babanýn, öðretmenin, iþverenin ve hüküm veren diðer herkesin uygulayacaðý adalet için geçerlidir. O halde manevi terazi sadece hukukçulara deðil, herkese lazýmdýr.
Þunu da belirtelim ki, kainatta sürekli duraðanlýk yoktur. Elbette kainatta müthiþ bir istikrar vardýr; ancak istikrar yani kararlýlýk, ebedi duraðanlýk anlamýnda deðildir. Hayat faaliyettir ve faaliyet duraðanlýðý reddeder.
Bu durumda adalet terazisinin (hatta her terazinin) iki kefesi bir kere dengeye getirildikten sonra, artýk bunlarýn ilelebed ya da hiç deðilse dünya yerinde durdukça aynen dengede kalacaðýný ileri sürmek mümkün deðildir. Zira baþka hiçbir araz musallat olmasa dahi, zaman arazý, terazinin kefelerinden birini aþaðý indirebilecektir.
2. Bilimsel Doðruluk ve Adalet Ýliþkisi
Bugünkü fizik bilgisi yardýmýyla, bir doðru parçasýnýn (örneðin doðrusal ýþýðýn) uzayda da doðru olarak süreceðine yönelik eski varsayýmýn artýk geçersiz olduðunu okuyor ve öðreniyoruz. Iþýk dahi düz gitmiyor ve kavis çiziyor. Sadece ýþýk deðil, uzayda hareket eden her þey düz bir hatta deðil, kavis yaparak ilerliyor. Kainatýn geniþlemesinden ya da daralmasýndan baðýmsýz olarak, kainatýn hareket halinde olmasýndan kaynaklanan bu durum, bize, hayatýn ancak faaliyet içinde var olduðunu veya olabileceðini gösteriyor.
O halde bu dünyanýn hatta evrenin "doðrular"ý gerçekten "tam doðru" deðil ya da en azýndan doðru olmamasý da mümkün olan bir doðru, yani "þimdilik doðru". Bu kural, maddi alem ve onun varlýklarýnýn dengesi ve düzeni, yani "doðru"luðu için geçerli olduðu gibi, gayr-ý maddi alem ve onun temeli olan adalet için de geçerli.
Zira yukarýdaki bilgiyi adaletteki "doðru"ya uygularsak, bir adalet uygulayýcýsý tarafýndan ortaya konulan somut adalet anlayýþý, Ýlahî adaleti saðlamaya yönelik kurallardan hareket etmiþ dahi olsa, bu dünyaya ait arazlarla ve en önemlisi doðrunun izafiliði arazýyla malûldür. Çünkü adaleti uygulayan sýradan insanýn aklý da dünyevi arazlarla malûldür.
Allah'ýn Adl isminin nurundan nasipsiz adalet olamaz. Adalet arayýþýnda bu nur ne kadar parlaksa adaleti bulma ihtimali de o kadar yüksektir. Þöyle ki;
1. Adalet uygulayýcýsý, gerçek doðrunun (istikamet-i mutlakýn) sahibi olan Müstakim-i Mutlak'a ne kadar yakýnsa, adaleti de mutlak doðruya o kadar yakýn olacaktýr.
2. Adalet uygulayýcýsýnýn aklý, vicdaný ve diðer melekeleri Ýlahi adalet anlayýþýndan ve Adil-i Mutlak'tan ne kadar uzaksa, adaleti de o kadar arzîleþecek, izafileþecek, mutlak doðrudan uzak bir adalet olacaktýr.
3. Adalet uygulayýcýsý, Adil-i Mutlak'ýn varlýðýný reddediyor ve kendi aklý ile hükmediyorsa, onun adaleti, doðru zannettiði bir eðriden, adalet zannedilen bir zulümden ibaret olacaktýr.
3. Gerçek Adalet Nerede, Nasýl?
Adalet de kainatla birlikte bir yere doðru akýyor. Adalet dünyada lazým olduðu gibi, orada da lazým olacaktýr. Hatta asýl orada lazým olacaktýr. Burada eksik kalan kýsmý da elbette orada tamamlanacaktýr.
Bildirildiði üzere, kýyamet koptuktan sonra büyük tasaffi (ayrýþma-saflaþma) yaþanacaktýr. Hayýrlar ve iyiliklerle beraber, mükafatlarý ve hak edenleri Cennete gidecektir. Þerler ve kötülüklerle beraber mücazatlarý ve hak edenleri Cehenneme gidecektir. Kimin neyi hak ettiði ise Kur'an'ýn da bildirdiði adalet terazisi ile ve vahyin ölçülerine göre belirlenecektir.
Üstelik bu adalet terazisi arazlardan münezzeh olacaðýndan, ortaya koyacaðý adalet de mutlak adalet olacaktýr. Gerçekten, dünyanýn arazlarý dünyanýn adaletine bir kavis çizdirmektedir. Yani doðrunun mutlak doðrudan az ya da çok þaþmasýna paralel olarak adalet de mutlak adaletten uzaklaþmaktadýr. Buna karþýlýk ahirette tasaffi gerçekleþmiþ ve arazlar önceden ayrýlmýþ olacaðýndan adalet terazisi þaþmayacaktýr.
O halde galiba terazi sembolü en çok haþir meydaný için yakýþýr. Gerçek ve en hassas terazi oradadýr. Zira terazinin ölçeði tartýþmasýz tektir: Dirhem deðil, kilo deðil, mutlak doðru. Terazinin sahibi tektir: Her þeyin sahibi, mutlak maliki ve mutlak adaletin de tartýþmasýz sahibi.
Ýlk çaðlardan beri teraziyi kendisine mal edenlerin neye cüret ettiklerini bilmedikleri böylece ortaya çýkmaktadýr. Gerçekten ilahi teraziyi arzîleþtirenler, adaleti dünyevileþtirenler, evvela Adil-i Mutlak'a zaaf ve acz isnad etmektedirler. Teraziyi güya kendisine almayýp da ilahelere atfetmiþ olanlar ve onlarýn yolundan gidenler teraziyi ilahelerin eline verip hakký da o þeriklere isnat etmekle, Hakk'a hakaretin en büyüðünü yapmaktadýrlar.
4. Terazi Neyle ve Nasýl Tartmalý?
Adalet terazisi elbette dengede olmalýdýr ki, tartma fonksiyonunu yerine getirsin. Ancak terazinin gerçek adalete göre ölçebilmesi için kefesindeki ölçek de "gerçek" ve "hak" olmalýdýr. Arzî "hak" ve "gerçek", izafi gerçektir. Bugün hukukçular için bilimsel olan "gerçek", yarýn, ideal adalete bir adým daha yaklaþýldýðýnda, safsata olacaktýr.
O halde evreni kuþatan ve "evrensel doðru"ya dahi hükmeden "mutlak adalet" namýna olmayan adalet daðýtma gayretleri, gerçek adalete yabancýdýr. Gerçek ve mutlak doðruyla ölçmeyen terazi de gerçek adalet terazisi deðildir.
Bu nedenledir ki, Bediüzzaman Said Nursi Hutbe-i Þamiye'de (s. 84), vahye dayanan adalet anlayýþý ile akla dayanan adalet anlayýþýný hýrsýzlýðýn cezasý baðlamýnda mukayese ederken; "Had ve ceza, emr-i Ýlâhî ve adalet-i Rabbaniye namýna icra edildiði vakit, hem ruh, hem akýl, hem vicdan, hem insaniyetin mahiyetindeki lâtifeleri müteessir ve alâkadar olurlar. Ýþte bu mânâ içindir ki, elli senede bir ceza, sizin her gün müteaddit hapsinizden ziyade bize fayda veriyor. Sizin adalet namý altýndaki cezalarýnýz, yalnýz vehminizi müteessir eder. Çünkü biriniz hýrsýzlýða niyet ettiði vakit, millet, vatan maslahatý ve menfaati hesabýna cezaya çarpýlmak vehmi gelir. Yahut, insanlar, eðer bilseler, ona fena nazarla bakarlar. Eðer aleyhinde tebeyyün etse, hükûmet de onu hapsetmek ihtimali hatýrýna geliyor. O vakit yalnýz kuvve-i vâhimesi cüz'î bir teessür hisseder. Halbuki nefis ve hissinden çýkan -hususan ihtiyacý da varsa- kuvvetli bir meyelân galebe eder. Daha o fenalýktan vazgeçmek için o cezanýz fayda vermiyor. Hem de emr-i Ýlâhî ile olmadýðýndan, o cezalar da adalet deðil. Abdestsiz, kýblesiz namaz kýlmak gibi battal olur, bozulur. Demek, hakikî adalet ve tesirli ceza odur ki, Allah'ýn emri namýyla olsun. Yoksa tesiri yüzden bire iner." demektedir.
Öz
Terazi ile adalet arasýnda önemli bir sembolik bað vardýr. Bu bað ayný zamanda adalet ölçüsü ve adalet anlayýþý ile de ilgilidir. Adalet terazisinin doðru ölçebilmesi ve gerçek adaleti saðlayabilmesi için, terazinin bir kefesinde Adil-i Mutlak'ýn adaleti olmalýdýr. Hak namýna olmayan adalet gerçek adalet deðildir. O halde teraziyi seküler bir tanrýçanýn eline deðil, hakkýn eline ve emrine vermek gerekir. Doç. Dr.
Nuri ÇAKIR