Fatiha Suresi By: hafýz_32 Date: 16 Eylül 2010, 20:44:07
Fatiha Suresi
MeâliRahman ve Rahim olan Allah´ýn adiyle,
Bütün hamd, O Allah´a yaraþýr ki bütün âlemlerin rabbidir. (Mev´ut olan kemale eriþmek üzere terbiye edendir).
Rahmandýr. (Rahmet kaynaðý O, ve ezelden beri rahmetini esirgemiyen ALlah O), Rahimdir. (Baðýþlayýcý rahmet sahibi O. Rahmetini ebede kadar saðnak saðnak yaðdýran O,) Hesap gününün sahibidir, (Mes´ul olan kullarýný yaptýklarýnýn kargýlýðýný görmek üzere kurulacak olan hesap gününün âmiri O).
(Biz, yalnýz Sana kulluk ederiz ve yalnýz Senden yardým dileriz. Bizi dosdoðru yola ilet. Nimetine eren, gazabýna uðramiyan, azýp sapmayanlarýn dosdoðru yoluna kavuþtur ve bu yoldan ayýrma! Yarabbi). Âmin, [4]TefsîrîFatiha; yedi âyetten ibaret olan bir sûredir. Her müsliman, namaz kýldýkça namazýnýn her rek´atýnda bu sûreyi okur. Geçmiþlerini andýkça hayat âleminden göçen sevgilerini hatýrladýkça onlarm ruhuna bu sûreyi hediye eder. Dua ettikçe, dualarýný ve niyazlarýný bu sûreyi okuyarak bitirir. Bu yüzden bu sûrenin müslümanýn hayatýnda çok geniþ bir mevkii ve nüfuzu vardýr. Bu sûreyi okuyan her müslüman, çok büyük maksatlarý gözetir, bu maksatlarý gerçekleþtirmek yolunu tutan bir kimse olduðunu anlatmak ve belirtmek ister.
Sûrenin ilk âyeti ile Allah´ý anýyoruz ve öðüyoruz. Andýðýmýz ve öðdüðümüz Allah´ýn þanýný anlatýyoruz Onun için þöyle diyoruz:
“Öðülmek, hamd olunmak ve þükredilmek, sýfatlarý en yüksek sýfat; lütuf lan, ihsanlarý sonsuz olan Allah´a, bütün kemal sýfatlarýyle vasýflanan, bütün eksikliklerden ve aksaklýklardan birinin de kendisine yamanmasýna imkân bu!unmayan yücelerden yüce yaradana yaraþýr.”
Bizim bu þekilde andýðýmýz Allah “Rabbülâlemin” dir. Yani bütün âlemlerin rabbidir. Rab; terbiye eden, verdiði terbiyeye göre bir gayeye ulaþtýran Allah´týr. Ve bu Allah bütün âlemlerin, bütün varlýklarýn rabbidir. Hepsini yaratan, hepsinin terbiyesini veren ve bu terbiyeye göre her birine yetiþmek ve geliþmek, bir gayeye varmak ve bir kemâle eriþmek kabiliyetlerini veren O´dur.
Hamd, O Allah´a yaraþýr ki, bütün âlemlerin rabbidir.
Bütün varlýklar, onun eseridir ve onu öðen her kul, bütün varlýklarý yarattýðýný bilerek ve yaratýlan bütün varlýklarýn kendi varlýðýný da desteklediðini duyarak ona hamd eder. O, yalnýz insaný yaratmýþ olsaydý, varlýk âlemi, bütün geniþliðiyle Ona dar gelirdi. Halbuki Cenab-ý Hak, onun varlýðýný beslemeðe, yetiþtirmeðe ve geliþtirmeðe yardým edecek, onun ýrkýný üretecek, onun yaþayýþýný þenlendirecek, ona vâdedilen her kemali gerçekleþtirecek maddî ve manevî her ihtiyacý karþýlamýþ ve onun bütün hamdine, bütün þükrüne lâyýk olduðunu, baþka hiç bir varlýðýn bu liyakati onunla paylaþamýyacaðýný belirtmiþtir.
iþte biz, bu Allah´a hamd ederiz. Bu Allah, bütün âlemlerin rabbidir. Bütün varlýklarý var edendir.
Bütün varlýklarý var ettiðini anlayarak öðdüðümüz yüce Allah “Rahman” dýr. Rahmet kaynaðýdýr. Yarattýðý her varlýk dünyaya doðar doðmaz, rahmet kaynaklarýnýn kendisini kucakladýðýný görür. Onu beslemeðe yarayacak her þey, peþinden yaratýlmýþtýr. Güneþ ona bol bol aydýnlýk verir, toprak sinesinin bütün verimlerini ona sunar, hava göðsünü sýhhat seyyaleleriyle doldurur. Elhasý1 yaþamak, beslenmek, kuvvetlenmek, neþvünema bulmak için her neye muhtaçsa, hepsinin de dünyaya gelmesinden önce yaratýlmýþ ve hazýrlanmýþ olduðunu görür ve bunlarýn hepsinden istifade ederek yaþar. Allah´ýn “Rahman” ohýþýmdaki manâ budur. Rahman, yaþamak için istifade edilecek her þeyi yaratmakla rahmetini bütün kullarýna veren ve hiç birini de mahrum etmeyen esirgeyici Allahtýr Allah´ýn, Rab olmak sýfatiyle terbiyesi mahrumiyete deðil, rahmete dayanýr. Ve Onun rahmeti boldur, geniþtir, özlüdür ve verimlidir. Bolluðu ile doyurur, geniþliði ile geliþtirir, özlülüðü ile saðlamlaþtýrýr ve verimliliði ile hýzlandýrýr. Allah´ýn bu rahmeti ezelîdir, umumîdir ve her kulun emrine amadedir.
Fakat o yücelerden yüce varlýk yalnýz “Rahmaný” deðildir. Üstelik “Rahim” dir. Yani yarattýklarýnýn dünyada yaþamalarýný saðlayacak, varlýklarýný doðrultacak, yaþama yolunda yürümelerinin hedefini gerçekleþtirecek rahmetini verdiði gibi, kullarýnýn çalýþarak, çabalayarak kazandýklarý muvaffakiyetleri de mükâfatlandýran rahmet kaynaðý Odur. Kullarý onun terbiyesini alýr, onun nimetlerinden istifade ederek yaþar ve yaþayýþlarýný doðrultarak onun terbiyesini verimleþtirir. O da bu verimleri bereketlendirir. Onun yaratýcýlýðý kahýr ve ceberut tanrýlýðý deðildir. Rahmet ve ihsan yaratýcýlýðýdýr. Onun gazabýna uðrayanlar, rahmet ve ihsanýný kazandýran yoldan saparak bu kötü âkibete uðrarlar. Fakat rahmet ve ihsan yolunu tutanlar, Allah´ýn rahmet ve ihsanýný bütün kullarýna, bütün yarattýklarýna teþmil edenler, nail olduklarý nimetlerin daima arttýðýný görürler. Allah´ýn rahîm olmasý, rahmetin mükâfat ve bereketini arttýrmasý ile tecelli eder ve bu rahmeti kazanmak, insanýn çalýþma ve gayretine baðlýdýr.
“Din gününün sahibi O.,”
Din günü, hesap günü, mükâfat günü, ceza günü; yani her insanýn, yapmýþ olduðu her þeyin, her iyiliðin ve her kötülüðün karþýlýðýný göreceði günün mutlak âmiri ve sahibi O´dur. O yüce Allah´týr. Âmirdir ve sahiptir. Çünkü hesap sorar ve hesap vermez. Hesap vermezliði kahýr ve ceberutunu deðil merhamet ve ihsanýný belirtmek içindir.
Çünkü O, suçluyu baðýþlar, suçsuzu aðýrlar. Rahmeti her hesaptan üstündür. Ve mutlak amirliði adalet kaydýndan fazla rahmet ve ihsanýna baðlýdýr.
O´nun her günü bir din günü, bir hesap günüdür, ceza ve mükâfat günüdür. Ve her gün, her fert yaptýklarýnýn karþýlýðýný hemen görür. Sýhhatinde, servetinde, þöhretinde, elhasýl yaptýðý kötülük veya iyiliðin tesirine göre yaþayýþýnýn her sahasýnda onun mukabili ile karþýlaþýr. Farkýna varmazsa sebebi iç gözünün körlüðüdür. îyilik eden her kimse, yaptýðý iyiliðin karþýlýðýný vicdaniyle izaniyle hissedeceði gibi onun feyz ve bereketini yaþayýþýnda da fark eder. Fert için bu böyle olduðu gibi milletler için de böyledir. Onlar da yaptýklarý iyiliklerin ve kötülüklerin karþýlýðýný hemen görürler ve ona göre ya bahtiyar yaþarlar, yahut bedbaht olurlar. Bütün insanlýk da böyledir. O da yaptýklarýnýn karþýlýðýný görür ve ona göre ceza veya mükâfat ile karþýlaþýr.
Fakat dünya hayatýnýn her gününe ait bu hesaptan ayrý bir hesap günü daha vardýr. Ve orada hesaplar topyekûn görülür.
Mademki her insan mes´uldür ve insan, mes´uliyeti idrâk etmekle, mes´uliyetin icaplarýna saygý göstermekle insandýr, o halde bu mes´uliyetin hesabýný vermesi de mukadderdir.
Onun için Cenab-ý Hak evvelâ bütün âlemlere þâmil olan rabba-niyetini, rahmet ve muhabbetinin bolluðunu ve geniþliðini anlattýktan sonra baþýboþ gezmediðimizi, fakat mes´ul olduðumuzu ve hesaba çekileceðimizi anlatmýþ, mes´uliyet ve hesap yükünü taþýdýðýmýzý unutmayarak rahmetlerine, nimetlerine lâyýk olmaða çalýþmamýzý, huzuruna temiz bir defterle, saðlam ve þerefli bir hesapla çýkmamýzý istemiþtir.
Rabbaniyetini (besleyip büyütücülüðünü), rahmâniyetini, hesap gününe malikiyetini anlaarak böylece andýðýmýz ve öðdüðümüs Allah´a karþý daha sonra gönlümüzün en samimi ve en yüksek dileðini anlatarak diyoruz ki :
“Ýlahi! Biz yalnýz sana ibadet ederiz.”
ibadet, Allah´ýn yüceliðini duyarak, rahmetinin geniþliðini ve nimetlerinin bolluðunu görerek ona karþý þükran hislerimizi ifadedir.
Bu bir kutsal vazifedir. Ve biz bu vazifeyi baþarmakla bizi yaradan ve bize her þeyi ihsan eden Allah´a karþý duygularýmýzý belirtmiþ olduktan baþka, ruhlarýmýzý tasfiye etmiþ, taþýdýðýmýz mes´uliyetin gereklerine daha kolaylýkla uymaða, vazifelerimizi daha fazla severek yapmaða, iyilikten daha fazla hoþlanmaða, kötülükten daha fasla tiksinmeðe alýþmýþ oluruz. Ýbadetle Allah´a kargý þükranýmýzý ifade ederek, nankörlüðün her çeþidinden korunduðumuz gibi, bu sayede ahlâkýmýzý da doðrultur, fazilet hissimizi de besler ve geliþtiririz. Fakat ibadetimizin biricik hedefi, yalnýz Cenab-ý Hak´týr. Biz yalnýz Ona yönelir ve yalnýz Ona kulluk ederiz. Baþka hiç bir varlýðý Ona eþ veya ortak saymayýz. Baþka hiç bir varlýðý yüceltenleyiz, baþka hiç bir varlýða Ona yakýþan payeleri veremeyiz, ibadetimiz yalnýz Ona yöneliktir ve ondan gayrisine asla baþ eðmeyiz. Çünkü baþkasýna baþ eðmek insanlýk þerefini alçaltýr ve insanlýðý o tapýlmaða lâyýk görülen þeyden veya varlýktan daha ger ve alçak bîr mevkie düþürür. Buna asla razý olmadýðýmýz, insanlýðýmýzýn þerefini alçaltmak deðil daima yükseltmek için çalýþtýðýmýzdan dolayý, biz yalnýz Allah´a ibadet ederiz. Hiç bir kula, hiç bir þeye, yaratýlmýþ olduðunu bildiðimiz herhangi bir varlýða baþ eðmeyiz Bilâkis o yaratýlmýþ olan þey neye yararsa, ondan o yolda istifade ederiz. Fakat ruhumuzu o varlýðýn karþýsýnda alçaltarak ve o varlýða kudsiyet veya tanrýlýk yapmayarak onu kendimizden üstün saymayýz. Her ne deðerde olursa olsun maddaye tapmayýz. Çünkü madde, bizim kullandýðýmýz, iþlediðimiz, neye yararsa o yolda ihtiyaçlarýmýzýn emrinde bulundurduðumuz þeydir. Aklýmýz ve gücümüz ondan üstündür. Ondan üstün olduðu için onu kullanmakta ve iþlemektedir.
Bu böyle olduðu için, ibadetimizin biricik hedefi, Allah´ýn rýzasýdýr. Allah´tan gayrisine kulluk etmeyi zillet ve esaret sayarýz ve yalnýz Allah´a ibadet ile hürriyete kavuþur, insanlýðýmýzýn bütün asalet ve þerefini duyar ve hayatta en yüksek gayeleri gözetiriz.
Onun için niyazýmýz þudur:
“Biz yalnýz Sana ibadet ederiz ve yalnýz Senden yardým dileriz.”
Ýbadetimizin hedefi, yalnýz zatý kibriya olduðu gibi, O zat-ý kibriyadan bütün dileðimiz de bizden yardýmýný esirgememesidir.
Allah´ýn rahmet ve nimetlerinden faydalanmak yolunda Onun bize ihsan ettiði dimað; kalb, ve vicdan kuvvetlerine, manevî ve maddî her gücümüze güvenerek çalýþýp çabalarken bu kuvvetleri saðlanýlamayý, bu kuvvetleri lâyýkîyîe iþletmek imkânýný vermeyi, bu kuvvet kaynaklarýnýn sonsuz hazinelerini verimlileþtirmeyi Allah´tan niyaz ederiz, bu yolda yardýmý yalnýz Ondan dileriz.
Her yardýmý Allah´tan dilemek iki hakikati tazammun eder. Birincisi: Yapýlmasý icabeden her iyi ve faydalý iþe teþebbüs etmek, bu gibi iþleri baþarmak için gereken her gayreti sarfetmek.
Ýkincisi: Bu iþleri gayesine vardýrmak için Allah´tan yardým dilemek ve sarfolunan gayretlerin boþa gitmemesi için Ona yalvarmaktýr.
Yani biz, evvelâ kendi gücümüzü, maddî ve manevî bütün kuvvetlerimizi seferber eder, sonra bütün bu kuvvetlerin yaratýcý çalýþmalarýný verimlileþtirmek için Allah´a yalvarýrýz.
Allah´ý bu tarzda anan, öðen ve yalnýz Ona ibadet eden, yalnýz Ondan yardým dileyenlerin, bütün gaye ve hedefi ise dosdoðru yola iletilmektir. Onun için daha sonra:
“Bizi dosdoðru yola ilet diyoruz.
Dosdoðru yol! Bu dünyada, en büyük gaye budur. Çünkü bu yol hak yoludur, fazilet yoludur, ilerleme yoludur, bir kelime ile, Kur´an yoludur.
Ýnsan kafasýnýn en yüksek tasavvurlarý güzele, doðruya ve iyiye giden tasavvurlardýr. Fakat bunlarýn iðinde en Önemli olaný Allah´ýn kitabýnýn yönettiði tasavvurlardýr.
Çünkü yalnýz güzelin cazibesi bir fitnedir.
Ve yalnýz iyi, bir iðfal ve riya perdesi olabilir.
Doðru ise, güzelin de, iyinin de temelidir.
Asýl doðru olan ise Allah´ýn kitabýdýr.
Güzel, insaný aldatýr: iyi, riya ile karýþýr ve o zaman güzel, çirkin; ve iyi, kötü olur. Güzel, bir gayya ve iyi, bir að teþkil eder. Ancak doðru, güzeli çirkinlikten ve iyiyi riyadan kurtarýr. Güzelin açabileceði gayyalarý kapatýr ve iyinin kuracaðý aðlarý parçalar. Güzel ve iyi; ancak doðru sayesinde bir gaye ve bir hedef sahibi olur, mânâ ve deðer kazanýr.
Güzelin ve iyinin doðru ile imtizaç etmesi sayesinde kudsiyet kelimesiyle ifade ettiðimiz vahdet husule gelir, yani kudsiyet, bu kesretin denkleþerek birleþmesidir ve insanlýk bu birleþik mânâ sayesinde kemalini bulur.
Doðruyu, deneye deneye seçeriz ve öðreniriz. Onda amelîlik eksik deðildir. Hayat olaylarým denemek, hayat tecrübelerinden istifade etmek, hayat yolunda yürümek ve ilerlemek, onun sayesinde mümkündür.. Onun sayesinde iyiyi ve güzeli ayýrd edebiliriz. Yani güzele mahza güzel olduðu için güzel, iyiye yalnýz iyi olduðu için iyi demek kolaydýr. Fakat doðruda, amelî ve hayatî bir deðer de vardýr ve bu amelî deðerin o nazarî deðerlere karýþmasý sayesinde vücut bulan vahdetle güzel de, iyi de mücerret birer deðer olmaktan çýkarak hayatî bir deðer kazanýr, nefes alýr ve yaþar. Nefes alamayan ve yaþamayan bir güzel veya iyinin yaþayanlar için örnek olmasýna imkân var mý? Güzel ve iyi, yaþamalý ki yaþayanlar için örnek sayýlabilsin. Bunlarý yaþatan, onlara nefes veren ise “doðru’’ dur. Onun için Allah´ýn kitabý, doðruyu, güzelden de, iyiden de üstün görür. Çünkü her þey onun nefesiyle yaþayarak hayatiyet kazandýðý gibi ahlâkiyet de kazanýr. Ve yine onun sayesinde de hayatiyet ve ahlâkiyet kazanan mefhumlar, hep birlikte kudsiyet seviyesine yükselir.
Bizim.. Allah´tan en büyük niyazýmýz doðru, hem de dosdoðru yol, dosdoðrunun çizdiði hayat yoludur. Hidayet budur ve bu yolda yürümektir.
Bizim için diðru, varlýðýmýzýn manevî temelidir ve hedefidir. Yaþayýþýmýzda dosdoðru yolu tutmakla; bu yolun sonuna varmak, yokuþun þahikasýna týrmanmak ve þahikalarda yaþamak isteriz.
Bu yol, Allah´ýn bütün güzide kullarýnýn yoludur. Ve Allah´ýn kitabý bunu þu þekilde anlatýr:
“Senin nimetlerin erenlerin yolu!”
Allah´ýn nimetlerine erenlerin, Allah´ýn insanlarý insan edeli Onu nimetine kimler ermiþse hepsinin yolu, doðruluk yoludur. Hayat yolunu deneyerek onun “doðru”ya dayandýðýný görüp anlayan ve bu yolda yürüyen kimseler hangi millete, hangi devre mensup olurlarsa olsunlar, örnek tanýnmalarý için kâfidir. Yeter ki doðruluk vasfýnýn gereklerini hayatlaruýda gerçekleþtirmiþ, örnek sayýlmaða liyakat kazanmýþ olsunlar.
Bu son derece geniþ bir görüþtür ve dünle, bugünle, yarýnla baðlý deðildir. Belki hepsini kavrayan ve birden ifade eden bir görüþtür. Bizim yolumuz da, dosdoðru insanlarýn yoludur. Ve bunlarýn doðru yolu tuttuklarý hangi þekilde tezahür ederse etsin, biz doðruluðun o tezahüründe onlarý Örnek tanýrýz. Doðruluklarý ilim yolunda mý belirmiþtir, onlar, ilim yolunda örneðimizdir ve onlarýn yolunda yürüyerek o ilmi benimseriz. Yahut onlarýn doðruluklarý ahlâk yolunda mý kendini göstermiþtir, biz de onlarý o yolda kýlavuz sayarak o fazileti kucaklarýz. Siyaset yolunda ise o siyaset yolundan istifade ederiz. San´at veya sanayi yolunda ise yine öyle. Rehberimiz daima doðruluktur ve doðruluða götüren her þeyi benimsemek ilk vazifemizdir ve bütün emelimizdir.
Allah´tan en büyük, hattâ biricik dileðimiz dosdoðru yola, Allah´ýn nimetlerine eren kimselerin yoluna iletilmektir.
Bu yolda yürürken korunacaðýmýz bir þey vardýr:
“Gazaba uðrayanlarýn, azýp, sapanlarýn yolu”.
Birtakým gösteriþlere kapýlarak doðruyu eðriden ayýramayanarýn akýbeti; gazaba uðrayanlarýn, azýp, sapanlarýn yoluna düþmek ve bu yola düþmenin bütün neticeleriyle karþýlaþmaktýr. Onun için dosdoðru yolu tutarken daima akýl ve muhakememizi, tecrübemizi, bütün maddî ve manevî gücümüzü kullanarak hareket eder, doðrulu ða sarýlmaða kör bir görenek mahiyeti vermekten korunur, onun yeni feyizlerle tazelenmesini, yeni tecrübelerle beslenmesini, yeni "ufuklarýn havasýný teneffüs ederek gençleþmesini gözetiriz.
Kur´anýn hareket etmekle yaþadýðýmýz ve yaþattýðýmýz dinî ülküleri yeryüzünün tereddilerinden korur; hurafe, taassup, batýl itikat adý verilen tereddilerin içimize yol bulamamasýný temin ederiz.
Gazaptan korunmanýn, azýp, sapýtmaktan kurtulmanýn çaresi budur. Ve onun için biz, bir taraftan Allah´ýn nimetine eren kimselerin yolunu tutmaða ve o yolun yolcusu, hattâ kýlavuzu olmaða dikkat etmekle beraber yalanýn, eðrinin, bâtýlýn, gerinin “doðru” kýlýðýna girerek bizi þaþýrtmamasý ve saptýrmamasý için bütün korunma imkânlarýna baþ vurur ve bu sayede hurafelere, taassuba sürüklenmekten kendimizi muhafaza ederiz.
Onun iðin dosdoðru yola iletilmeyi Allah´tan istemekle ve Allah´ýn nimetine eren kullarýný örnek tanýmakla beraber, gazaba uðramamak ve azýp, sapmamak için de Allah´ýn yardýmýný dileriz. Bu yolda bütün gücümüzü kullanýrýz.
Fatiha sûresini okumakla anlatmak istediðimiz budur. Bunu okumakla ve Kur´ana uymakla, Onun gereðince hareket etmekle, hayatýmýza en dürüst istikameti vermiþ, yaþayýþýmýzý bu yola doðru ilerletecek, bu gayeye doðru adým atmanýn bütün bahtiyarlýðiyle zenginleþtirecek, insanlýðýmýzýn bütün asalet ve þerefini yaþatacak mânâ ve deðeri kazanmýþ oluruz. Bütün duamýz, bütün niyazýmýz bu gayenin gerçekleþmesi ve Kur´an´m ilâhî bütün insanlýðýn hayatýný kucaklayarak onu saadet ve refaha kavuþturmasýdýr.
Biz de bu sûreyi, merhum üstad Mehmet Akif´in ve bütün mü’minlerin ruhuna ithaf ederek onun meal ve tefsirlerine Ýnþirah süresiyle baðlýyoruz.
21/X/1943 Ömer Kýza Doðrul [5]
Ynt: Fatiha Suresi By: Sosyal Öðretmeni Date: 11 Kasým 2014, 00:27:24
Kardeþim paylaþým için çok teþekkür ederim.
Ynt: Fatiha Suresi By: HALACAHAN Date: 26 Þubat 2016, 13:43:02
(Biz, yalnýz Sana kulluk ederiz ve yalnýz Senden yardým dileriz. Bizi dosdoðru yola ilet. Nimetine eren, gazabýna uðramiyan, azýp sapmayanlarýn dosdoðru yoluna kavuþtur ve bu yoldan ayýrma! Yarabbi). Âmin, Amin.Amin.
Ynt: Fatiha Suresi By: Kevšer Date: 26 Þubat 2016, 15:35:18
Esselâmü Aleyküm Ve Rahmetüllah. Mevlam bizleri çokca Kur'ân okuyan ve hayatýna nakþedebilen kullarýndan olabilmeyi nasip eylesin inþaAllah..Amin ecmain
Ynt: Fatiha Suresi By: Yaðmur Gümüþ 8-B Date: 26 Þubat 2016, 15:51:47
Bismillah...
Bizler Fatiha suresini okuduðumuzda da Ýslam dinine baðlý olmamýz gerektiðini ve Rabbimin emirlerine uyup, yasaklarýndan kaçmamýz gerektiðini öðreniyoruz ve görüyoruz.
Allah cc. razý olsun.
Ynt: Fatiha Suresi By: selinay 7b Date: 26 Þubat 2016, 16:15:34
Selamun Aleykum
Fatiha suresi yedi ayetten olusur. Muslumanlarin her namaz rekatinda okudugu suredir.
Allah razý olsun
Ynt: Fatiha Suresi By: ceren Date: 26 Þubat 2016, 16:44:08
Aleykumselam.Fatuha suresini okyan ve faziletine eren kullardan olalim insallah.Rabbim razi olsun paylasimdan kardesim....
Ynt: Fatiha Suresi By: HALACAHAN Date: 28 Ekim 2016, 15:00:00
(Biz, yalnýz Sana kulluk ederiz ve yalnýz Senden yardým dileriz. Bizi dosdoðru yola ilet. Nimetine eren, gazabýna uðramiyan, azýp sapmayanlarýn dosdoðru yoluna kavuþtur ve bu yoldan ayýrma! Yarabbi).
Amin..Amin..Amin..