Kuran-ý Kerim Ayetleri
Pages: 1
Kevser Suresi By: hafýz_32 Date: 16 Eylül 2010, 20:39:33
Kevser Suresi


Meali



“Biz sana son derece çok verdik. Öyle ise Rabbin için namaz lal, kurban kes. Asýl ebter sana buðz edenin kendisidir.” [13]

Tefsirî



Sure-i Kevser üç âyet olup Mekkîdir. Sebeb-i nüzulü þudur:

As bin Vail, Ukbe ebi Mu´ýt, Ebû Leheb gibi Kureyþ müstehzileri ne zaman Aleyhisselâtü vesselam efendimizin oðlunu irtihal etmiþ görürlerse “Muhammed Ebter kaldý,” yani nammý andýracak bir evlât býrakmadý, derlerdi. Hem bunu Hazreti Peygamber için büyük bir kusur sayarlardý da halký Ýslâm dinine katýlmaktan alýkoymak maksadiyle daima ileri sürerlerdi.

Bundan baþka müslümanlarýn bidayetteki.zaafý, fakirlikleri ve azlýklarý birer küçümseme vesilesi idi. Evet, bunlarý dinin hak olmadýðýna delil sayarlar; “ilâhî bir din, servetlerin, kuvvetlerin sinesinden fýþkýrýr” derlerdi. Zaten cehaletin hüküm sürdüðü zamanlarýn, zeminlerin hepsinde beyinsiz kimseler hakka, hakikate karþý ayný

tavrý takýnmýþtýr.

Bu dedikodular müslümanlarý, hususiyle dine yeni girenleri incitiyordu. Bu sûre-i celile erbab-ý imaný ferahlandýrmak, Ashabý küfrün ve tuðyanýn dilini kesmek için nazil oldu.

“Biz sana kevseri verdik” Kevser, kelimesi kesretten mübalaða sigasýdýr, çokluðun gayesine varan þey demektir. (Oðlu seferden gelen bir Arap karýsýna, “Çocuðun ne getirdi?” demiþler, “Kevser, yani pek çok” demiþ.)

Kevser kelimesinden maksadýn ne olduðunda pek çok ihtilâf hâsýl olmuþ. Kimi “Aleyhisselâtü vesselam efendimizin kýyamete kadar payidar olan Ashap ve etbaýdýr fi)” demiþ. Kimi “Kur´ân” kimi “Ýslâm” kimi “tevhit” kimi “ilim” kimi “hikmet” kimi “dünya ve ahiret” nimetleri olmak üzere tefsir etmiþtir.

Ýbhi Abbas´a “Kevser cennetteki nehir deðil mi?” demiþler. “O nehir de Cenab-ý Hakkýn Peygamberimize verdiði çoðun içindedir.” cevabým vermiþ.

“Asýl ebter sana buðz edenin kendisidir.”

Ebter ismi, nesli kesilmiþ mânasýna kullanýlýyor. Aleyhisselâtü vesselam efendimize buðz edenler onun þahs-ý mübarekine karþý bir þey söylemiyorlardý. Zira nübüvvetten evvelki tarihi de gösteriyor ki; þahsý herkes nazarýnda muhterem, herkes nazarýnda sevimli idi. Bu herifler Cenab-ý Peygamberin zatýna deðil, dinine buðz ediyorlardý. Onun için küfür ve inat zulmetlerinde kaynayýp gittiler. Tam mânâsiyle ebter oldular. Çünkü bu âlemde hayýrlý bir ad býrakmadýlar. Aleyhisselâtü vesselam efendimiz ise arkalarýnda ebedî bir din, namütenahi bir zürriyet, yani koca bir ümmet býraktýlar. (Sallallahü aleyhi ve sellem.) [14]

Kevser Sûresinin Tefsirine Ek:



“Ya Muhammed! Biz sana kevseri verdik.”

Bu hitap Allah´tan geliyor ve büyük bir müjde veriyor. Müjde, öyle bir kimseye veriliyor ki henüz kimsesiz denecek derecede yalnýzdýr ve davasý namýna henüz büyük bir muvaffakiyet kazanmamýþ olan Peygamber efendimizdir. Onun bu sýradaki durumu, görünüþe göre, istikbal namýna büyük bir þey va´d etmiyordu. Arabistan çeþit çeþit putperestlikler, gayesiz ve sonsuz hurafeler içinde yüzüyordu. Buna karþý bîr damlacýk hidayet, bir damlacýk doðruluk, bir damlacýk insanlýk ve bir damlacýk ýþýk vardý ve bütün bunlar kýsýr bir çölün ortasýna atýlmýþ bir tohumdan ibaretti. Bu tohum da görünüþe göre, o kýsýr çölün göbeðinde çürümeðe mahkûmdu. Bir tohumun çöl kýsýrlýðý içinde kök salmasýna,,filizlenmesine ve yeþil bir vaha yaratmak üzere serpilip ufuklarý, kaplamasýnýn yeþil gölgelerinde bütün bir âlemi barýndýrmasýna imkân var mý? Çöl bu. Ve elbette ki onun kýsýrlýðý her verimli tohumu öldürecekti!

Hazreti Peygamber ilk mü´minlerle birlikte Ýslâm dînîni yaymaða çalýþtýðý sýrada vasiyet bu merkezde idi. Ve görünüþe göre,

Arabistaný saran putperestlik ve bütün dünyayý kaplayan sapýklýk, çöl ortasýnda doðan bu ýþýk damlasýný da boðacaktý.

Herkes vasiyeti böyle görüyor ve herkes yeni doðan hidayeti, çölün kýsýr kumlarýna atýlmýþ bir tohum sanýyordu.

Fakat Allah´tan gelen ses :

“Ya Muhammedi Bi´z sana kevseri verdik,” diyordu.

Yani: O bereketli tohumu verdik ki çölün ortasýnda bile yeþerir ve coþkun ekinler verir.

Sana o kevseri verdik ki; o kýsýr çölü bile baþtanbaþa gülistana eçvirir, onu gürbüz bir hidayetin en canlý kaynaðý yapar.

Allah´tan gelen ses, bunlarý söylüyor. Fakat bir kimse anlanýýyordu. Çünkü çöl içinde yeni bir hayat kaynaðýnýn fýþkýrmýþ olduðunu hisseden yok gibi idi. Çölün yoksulluðu ve kýsýrlýðý bütün gönülleri kaplamýþtý. Gerçi Arap þehirleri ticaret yüzünden az çok re­fah içinde yaþýyordu, fakat bunlar da bu refahý içki, kumar ve zina deðirmeninde öðütüyorlardý. Çöl halký ise, çölün mahrumiyetleriyle savaþa savaþa ruhunun bütün kaynaklarýný tüketmiþ bir halde idi. Muhit, hidayet ýþýklarý beslemekten âciz, yoksul ve sefil bir muhit idi.

Gerçi bu yoksul muhit içinde bir Peygamber zuhur etmiþti. Fakat onun da ergeç bir varmýþ, bir yokmuþ olacaðý sanýlýyordu. Çünkü muhatabý bir çöldü. Çünkü muhatabýnýn kafasý da, kalbi de, muhitinden farký olmayan bir yoksulluktu. Daha önce, Hud gibi Salih gibi Peygamberler bu çöl halkýna hitap etmiþler, bu halký yola getirmek için uðraþmýþlardý, fakat derin bir iz býrakmadan gelip geçmiþler ve Araplar sefalet ve sefahetlerinin kurbaný olmaða devam etmiþlerdi. Acaba bu yeni teþebbüs de eskilerine benzeyecek mî idi?..

Allah´tan gelen ses:

“Hayýr,” diyor ve bu yeni risalete “kevser” ihsan olunduðunu bildiriyordu.

Kevser, o sudur ki; bir çöl içinde de aksa onun kýsýrlýðýný ve yoksulluðunu feyiz ve berekete çevirir!

Kevser, o cennet ýrmaðýdýr ki; her nereye uðrasa orada bir gülistan yaratýr.

Kevser o berekettir ki; gönülde doðmasiyle gönüller dirilir ve fazilet kaynaðý olur!.

Kevser o þaraptýr ki; onu içen Mest-i elest olur ve elest bezminin inan andýný yeniden yaþar, o andýn ilhamlarýný gerçekleþtirmeði vazife sayar.

Kevser, insan ruhunun ezelden ebede kadar Allah´ýný tanýyýþýnýn ve ona güveniþinin yarattýðý bir coþkun nehirdir ki insanlýðýn bütün özü o nehrin akýþýnda yaðar. Hayatýn faniliði o nehrin akýþý içinde ebediyet kazanýr.

Bu coþkun sel, bu ebedî kaynak, bu tükenmez bereket ve dünyanýn en kýsýr muhitine en gürbüz verimliliði bahþeden bu mübarek su. Peygamberimize ihsan olunmuþtu. Onun risaletî çöl içinde bir nehir gibi kaynýyor ve bu nehir yeni bir hayat âlemi yaratýyordu.

Bu nehrin kaynaðý, Peygamberin getirdiði hidayetti ve Allah´tan gelen ses bunu müjdeliyor, çölün ortasýnda manevî bir kaynaðýn fýþkýrmýþ olduðunu bildiriyordu.

Bu kaynak durmadan akacaktý ve hiç bir engel onun akýþýný durduramýyacaktý. Çünkü bu bir ilâhî ihsandý ve ilâhî vahyin dili bunu müjdelemekte idi.

Kudreti fatýranm bu ihsanýný kim çevirebilirdi? Ve onun fýþkýrttýðý kaynaðý kim durdurabilirdi?

Bu yüksek ihsana karþý Peygambere düþen vazife, Allah´ýna þükretmek, bu eþsiz inayeti hamd ve sena ile karþýlamaktý. Onun için Allah´tan gelen ses: “Öyle ise Rabbin için namaz kýl ve kurban kes!”

Buyuruyor.

Ey Peygamber- diyor, o müthiþ çölü bir hidayet gülistanýna çevireceði muhakkak olan Allah´ýna karþý secdeye kapanarak þükret, niyaz et, ve kurban keserek bu müjdeyi kutla! Bu müjdeyi bir bayram say da onu kurban keserek tes´it et!

Belki baþkalarý bu muazzam nehrin aktýðýný sezmiyorlardý, fakat Peygamber ile O´na inananlar nehrin aktýðýný gönüllerinde hissediyor ve gönüllerinde bir gülsen peyda olduðunu, bir iman vahasý yaþadýðým, vicdanlarýnda yeni ve taze bir hayat kaynadýðýný idrâk ediyor. Allah´ýn bu büyük nimetini sevine sevine takdis ve tes´it ediyorlardý. Çünkü hallerine bakarak istikballerini seziyor ve yalnýz bir çölü deðil, bir dünyayý kurtaracaklarýndan emin oluyorlardý.

Bütün dünyaya betbereket getiren, dünyanýn vicdanýný çöl kýsýrlýðýndan kurtaran ve o vicdan içinde yeni bir hidayet kaynaðý coþturan Peygambere, birtakým düþmanlar, “ebter” mi diyorlar, asýl ebter onlardý. Çünkü Peygamberin adý, sâný, her gün yükseliyor, zürriyeti her gün çoðalýyor, hidayeti, her gün daha fazla parlýyor. Düþ­manlarý ise kýsýr kaldýlar ve unutuldular. Çünkü Peygambere ihsan olunan kevser, hâlâ çaðlýyor ve yeni yeni vahalar yaratýyor. Çünkü Peygambere ihsan olunan kevser, hâlâ akýyor ve sonuna kadar durmadan akacak!... Onun eseri daima yaþayacak ve ona düþman kesilenler daima ebter kalacak.

Kevser sûresinin belirttiði ve yaþattýðý bu mucizeyi, ve bu mucizeyi yaþatan tarihî hakikati kaydettikten sonra yine bu sûrenin, zamanýmýzda ileri sürüldüðünü gördüðümüz birtakým iddialara cevap verdiðini de anlatmak istiyoruz.

Bazý kimseler Ýslâm dininin çöl içinde doðduðu için çölün yoksulluðuna ve kýsýrlýðýna uygun bir iptidailik arzetmesi icap ettiðini iddia ediyorlar.

“Kevser” sûresi, bu asýrda ileri sürülen bu iddialara on dört

asýr evvel verilmiþ bir cevaptýr.

Çünkü bu sûre, Ýslâm dininin “Kevser” olduðunu söylemekle onun çöl gibi kýsýr ve yoksul deðil, fakat feyiz, bereket ve bolluk dini; þarýl þarýl akan nehirler, boy boy uzanan yeþillikler, gülistanlar; saðnak saðnak yaðan rahmetler ve sonsuz verimler dini olduðunu anlatýyor.

Evet, bu din çölde doðmuþtur. Bu din, kumlarýn içinden fýþkýrmýþtýr. Fakat kumlara da en zengin topraklarýn verimini verdirmiþ tir.

Bu dinin, bu bakýmdan da “Kevser” olduðunu ispat için onun doðduðu günden bugüne kadar ne derece iþlendiðine iþaret etmek yetmez mi?

Baþta Resûl-i kibriya efendimiz olduðu halde eshabý güzin, tabiîn, tebai tabiîn, eimme-i müctehidin, müfessîrîn, muhaddisîn, fukahay-ý amilîn, velhasýl saymakla bitmez tükenmez kafile kafile, mahþer mahþer ilim ve fikir adamlarý bu dine hizmet etmiþler, bu dinin bereketini yaymýþlar, bu dinin istidadýndaki sonsuz geniþliðe dayanarak, bu dinin özündeki kudrete güvenerek onu safha safha incelemiþler, ve dünyaya, bütün medeniyet âleminin neþrede ede bir türlü sonuna varamadýðý ve varamayacaðý muazzam bir manevî miras býrakmýþlardýr.

Acaba hangi din, Ýslâm dini gibi milyonlarca ilim adamýnýn yetiþmesine saik olmuþ ve milyonlarca ilim adamýný kendine hadim kýlmýþtýr.

Kur´an´ýn, yazýlmasýna saik olduðu eserleri bir araya toplamak mümkün olsaydý karþýmýzda Mýsýr ehramlarý gibi bir muazzam âbide, belki Himalaya gibi bir dað silsilesi vücuda gelirdi.

Acaba bunun bir eþi baþka bir yerde görülmüþ müdür? Ve acaba bunun sebebi nedir?

Bunu “Kevser” kelimesinde aramalýyýz. Çünkü kevserin tazammun ettiði bereket, þarýl þarýl akan nehirlerin bolluðu, Kur´an’ýn ilim sahasýndaki feyzindede göze çarpar. Kevser, bir ilim kaynaðý idi. Ve bütün dünya bu ilim kaynaðýndan kana kana içti. Hâlâ da içiyor, yarýn da, öbür gün de içecek ve bu pýnar daima kaynayacak, hiç bir vakit eksilmeyecek, belki her zaman artacaktýr. Çünkü menbaý “Kevser” dir. Yani Zat-ý Kibriyanýn; Peygamberi olan Fahri âlem. efendimize bereketi eksilmez, feyzi tükenmez ihsanýdýr.

Müslümanlýða “çöl dini” diyenler, onun “Kevser” olduðunu anlamamýþ ve görmemiþ kimselerdir. Fakat her asrý binlerce eser vücuda getiren, on dört asrýn yarattýðý âbideler, doldurduðu kütüphaneler, bugün yalnýz þarký deðil, garbý da beslemektedir, bu da bu feyiz ve bereketi inkâr eden kimselerin ilimle, irfanla alâkasýzlýklarýný belirtmektedir.

Fakat hakikat açýktýr ve müslümanlýk “Çöl dini” deðil “Kevser” dinidir. Bolluk ve bereket dinidir. Hidayet bolluðu, ilim bolluðu, insanlýk bolluðu hep Ondadýr. Ve bu mucize daimidir, ebedidir.

Bu kevser mü´minîerin ruhunda ilelebet coþacaktýr ve bu kevser, çöllerden, gülistanlar yaratmaða devam edecektir!

Biz mü´minler, bu kevseri, bu nehrin þarýltýlarýný, bu kaynaðýn diriltici cûþiini içimizde hissediyor muyuz? Yoksa içimiz çölleþti ve kýsýrlaþtý mý?

Fakat çölleþti ve kýsýrlaþtýysa da onu diriltecek kaynak elimizdedir.

Ve bu kevseri gönlümüzde kaynatmak her birimiz için mümkündür.

Hele bu sûreyi anlayarak okuyun, hele birkaç kere tekrar edin, hele Peygamberin hayatýna bakarak bu sûrenin mânasýný kavramaða çalýþýn. Hele onun bu sûre ile, bu sûrenin feyzi ile baþtan baþa çöl olan bir âlemi, bir gülistana çevirdiðini göz önüne getirin, muhakkak ki siz de bir þeyler hissetmeðe baþlarsýnýz. Muhakkak ki siz de Allahýn bu ihsanýndan hissedar olursunuz.

Hele siz bu sûrenin feyzini rehber edin de bakýn, nelere ermez, neleri baþarmazsýnýz?!...

Yeter ki kevserin lezzetini tadýn ve onun verdiði neþ´e ile çalýþýn ve çalýþtýkça ilerleyin!

Neticeyi denemek kolaydýr. Çünkü kevserin feyzi ve bereketi derhal kendini gösterir.

Ömer Rýza Doðrul [15]

Ynt: Kevser Suresi By: ceren Date: 17 Mayýs 2015, 11:22:07
Aleykümselam.Rabbim razý olsun paylaþýmdan kardeþim.Meali;
“Biz sana son derece çok verdik. Öyle ise Rabbin için namaz lal, kurban kes. Asýl ebter sana buðz edenin kendisidir.”

Ynt: Kevser Suresi By: Sevgi. Date: 28 Ekim 2016, 07:24:09
Esselâmü Aleyküm Ve Rahmetüllah.  Bu güzel bilgiler için Rabbim Razý olsun inþaAllah.  Sizlerin vesilesi ile çok güzel bilgiler ediniyoruz elhamdülilah. Mevlam ilmimizi artýrsýn ve hakkýyla öðrenmemizi nasip etsin. Amiin ecmain
Ynt: Kevser Suresi By: Bilal2009 Date: 28 Ekim 2016, 07:27:51
ve aleykümüsselam ve rahmetüllah . Rabbim bizleri Peygamberimiz ile Kevser havzasýnýn baþýnda buluþtursun . Rabbim paylaþým için razý olsun.
Ynt: Kevser Suresi By: HALACAHAN Date: 28 Ekim 2016, 13:52:45
Hele siz bu sûrenin feyzini rehber edin de bakýn, nelere ermez, neleri baþarmazsýnýz?!...
Yeter ki kevserin lezzetini tadýn ve onun verdiði neþ´e ile çalýþýn ve çalýþtýkça ilerleyin!
Neticeyi denemek kolaydýr. Çünkü kevserin feyzi ve bereketi derhal kendini gösterir.
Inþaallah bu feyz ve hareketten faydalananlardan oluruz..

radyobeyan