Kuran-ý Kerim Ayetleri
Pages: 1
Duha Suresi By: hafýz_32 Date: 16 Eylül 2010, 20:36:51
Duha Suresi


Meali



“Gündüze de, durgun geceye de yemin ederim ki; Rabbin seni býrakmadý; senden muhabbetini kesmedi; âkibet senin için evvelinden daha hayýrlýdýr; hem sana Rabbin öyle verecek ki; artýk hoþnut olacaksýn. O seni öksüz bulup ta barýndýrmadý mý? Þaþýrmýþ bulup ta yol göstermedi mi? Yoksul bulup ta zengin etmedi mi? Öyle ise öksüzü sen de sakýn incitme; soraný, isteyeni reddetme, Allah´ýn nimetini ise her zaman ikrar et.” [17]


Tefsiri



Muhtelif rivayetler þu noktada birleþiyorlar ki:

Bu sure-i þerifenin nüzulüne sebep, Aleyhisselâtü vesselam efendimize inmekte olan vahyin bir aralýk kesilmesidir. Bunýþn üzerine “Allah Muhammed´i býraktý, gazabýna uðrattý,” zannedenler, yahut öyle diyenler bulundu. Þimdi bizim için zan, yahut inat þevkiyle bu sözü söyleyenlerin kimler olduðunu tahkike lüzum yoktur. Muhakkak bir þey varsa o da sure-i þerifenin üslûbu semavisinden anlaþýlan þu hakikattir ki: Cenab-ý Hak birer birer saymýþ olduðu þu nimetleri bu suretle tekit ederek nebiyyi muhterem (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin ruhu müþtakýna itminan vermek*; hakkýnda sebkeden o nimetlerin sýrf fadlý ilâhî eseri olduðunu düþündürüp geçmiþte kendisinden inayetini esirgemeyen kerimü lâyezalin gelecekte de esirgemiyeceðini istidlal ettirmek murat ediliyor.

Üstadý muhterem Þeyh Muhammet Abduh diyor ki:

Sure-i þerifenin tertibinde hitabý vakîden müþriklerin, yahut baþkalarýnýn maksut olabileceðini gösterir hiç bir iþaret yoktur. Zaten müþrikler vahyin seyrekleþtiðini nereden bilecekler ki tutsunlar da dedikodu yapsýnlar? iþin hakikati Aleyhisselâtü vesselam efendimizin vahiydeki zevki lâhutiye olan iþtiyaktýr. Tabiîdir ki iþtiyak, helecaný; helecan ise mutlaka korkuyu doðurur. Zira hazreti Peygamber de insandýr; kendisini sair insanlardan ayýran imtiyaz yalnýz vahiydir. Nitekim “De ki: Ben yalnýz sizin gibi bir beþerim. Ama, bana vahy olunuyor” mealindeki birçok âyetler bu hakikati sarahatan söyler.

Demek, Cenab-ý Hak Peygamberini, baþkalarýnýn kederine, yahut sürûruna karþý deðil, onun kendi iþtiyakýndan, kendi helecanýndan dolayý teskin ediyor, vahiydeki fetretin (kesiklik) öyle hatýrýna gelen sebeplerden olmadýðýný yemin ile temin ediyor.

Âlem-i hakikatteki eþyadan, yahut kâinatýn durumlarýndan birine yemin etmek Kur´an´da carî olan âdet-i ilâhiye muktezasýdýr. Bundaki maksat o nama kasem olunan þeye ezelde mevdu olan hikmeti ihtar etmek; insanlar onda bir nevî þer tevehhüm etmiþlerse hata eylemekte olduklarýný, zira fenalýðýn, þerrin o gibi þeylerde olmayýp onlarý kullananlarýn, yahut o surette inananlarýn kendilerinde olduðunu anlatmaktýr.

“Akibet senin için evvelinden daha hayýrlý olacak” Mealindeki âyeti kerime sonradan gelecek vahiylerin evvelkilerinden daha hayýrlý olacaðýný; çünkü dînin kemali, nimeti ilâhiyenin tamamý onlar sayesinde kabil olabileceðini tebþir ediyor. Yoksa Aleyhisselâtü vesselam efendimiz için âhiretin dünyadan daha iyi olmasý pek aþikârdýr. Onun için âhirete âhiret, “ûlâya” da dünya mânâsý vermek o kadar mülayim gelmiyor. Hakikat, vahyin baþlangýcý ile sonlarý arasýndaki

fark ne büyüktür. “Ýkra bismi rabbike...” âyetlerindeki bütünlük nerede, sonlarý inen âyatý celiledeki, o, akaide, ahkâma ait tafsil nerede?

Hazreti Peygamberin yetim olup evvelâ dedesi Abdülmuttalib´in, sonra amcasý Ebu Talib´in himayesi altýnda yaþadýðý malûmdur. Burada tafsile lüzum görmüyoruz.

Gelelim “O seni öksüz bulup ta barsndýrmadý mý” âyet-i kerimesine, Aleyhüsselâtü vesselam efendimiz daha çocukluðunda iken muvahhit idi. (Allanýn birliðine inanýrdý) ahlâkýn en temizine malik idi; hiç bir puta tapmadý, hiç bir fenalýk yapmadý. O derece ki: Kavmi arasýnda doðruluðun timsali tanýnýr, herkes tarafýndan “El Emin) diye anýlýrdý. Müþriklikten, yahut nefsine maðlûbiyetinden ileri gelecek Onun zatý keriminden dünyalar kadar uzak durur, civar-ý tahirine yaklaþmaktan korkardý. Gönderildiði milletçe þahsý, muhterem görülsün de sözü dinlensin, gösterdiði yola gidilsin, diye Cenab-ý Hak onu daha çocukluðunda iken müþriklik, ahlâksýzlýk gibi iki lekeden temizlemiþti.

Demek, âyet-i kerimedeki dalâl bu mânâya asla gelemez. Ancak dalâlin diðer birtakým nevileri vardýr ki biri de insan için karþýsma çýkan yollardan hangisini tutmak lâzým geleceðinde mütehayyir kalmaktýr (þaþýrmaktýr).

´ Evet, Aleyhüsselâtü vesselem efendimiz daha Peygamber olmazdan evvel kavmi arasýndaki müþriklerin dinine bakýyor, putlarýný görüyordu. Diðer taraftan her ikisi de tevhit dini olan Nasranilik ile yahudilik vardý. Acaba gerek kendi, gerek kavmi için bu iki dinden birini seçmek iyi olur mu idi? Lâkin ümmî olduðundan kitap okuyup bu iki dinin ahkâmýný tetkik edemiyordu. Þu da var ki, yahudilerle Nasranilerin hali müþriklerinkinden pek farklý deðildi. Onlarýn da akideleri þirk ile, amelleri fesat ile karýþmýþ idi. Sonra, Cenab-ý Peygamberi, asýl dalâlin, yani hayretin büyüðü, araplarýn haline baktýðý zaman istilâ ediyordu:

Ýtikat bozukluðu seyyiesi olarak evham içinde, hurafeler içinde çalkalanýp duran bu kavim birbirinin kanýný içtikçe, tefrikadan tefrikaya düþtükçe, bir taraftan Habeþilerle Acemlerin, diðer taraftan Romalýlarýn boyunduruðu altýna girip helak uçurumuna yuvarlanmaða mahkûm idi.

Evet, bunlarý kurtarmak lâzýmdý. Lâkin akidelerini düzeltmek, cahiliyet âdetlerinin tahakkümünü kaldýrmak için ne yapmalý idi? Hangi yoldan gitmeli idi? iþte Aleyhisselâtü vesselam efendimizi þaþýrtan bu idi. Bir de, vakýa Cenab-ý Peygamber daha çocukluðunda iken muvahhit idi. Allahü zülcelâlin bütün âlemi yarattýðýný, O´ndan baþkasýnýn ibadete asla müstahak olmadýðým anlamýþ idi. Lâkin yaþadýðý müþriklik muhiti içinde, vahy-i ilâhî olmaksýzýn, halika nasýl ibadet edileceðim, onu nasýl tenzih etmek, hangi vasýf ile vasýflandýrmak lâzým geleceðini kendiliðinden nasýl bulabilirdi?

Ýþte Cenab-ý Haktan vahiy ininceye kadar Aleyhisselâtü vesselam efendimizin hali bu idi. Vahyin gelmesinden sonra ise kavmini, sonra bütün cihaný kurtarmak, yaratanýný tenzih etmek için tutacaðý yolu öðrenerek dalâlden, yani hayretten kurtuldu. Görülüyor ki “O seni þaþýrmýþ bulup ta yol göstermedi mi?” âyetîndeki dal vasfý Hazreti Peygamber için zül deðil, bilâkis þereftir.

“Soraný, isteyeni reddetme” âyet-i celilesindeki “sail” kelimesini müfessirlerin çoðu dilenci mânâsýna almýþ iken, merhum Muhammet Abduh doðrudan doðruya “Bilmediðini soran” ibaresiyle tefsir ediyor, delil olarak da diyor ki:

“Eðer sail lafzý sadaka isteyen mânâsýna olsaydý (seni þaþýrmýþ bulup ta yol göstermedi mi?) kavli þerifine mukabil irat buyurulmazdý; belki (seni yoksul bulup ta zengin etmedi mi) âyetine mütenazýr olurdu. Bununla beraber bu ikinci âyete de mukabil olmak asla sahih olamaz. Zira Cenab-ý Peygamber aail, yani fakir idi, lâkin hiç bir zaman sail olmamýþtý.” [18]

Ynt: Duha Suresi By: aybuke Date: 22 Nisan 2015, 22:33:43
Allah razý olsun
Ynt: Duha Suresi By: ceren Date: 17 Mayýs 2015, 11:16:13
Aleykümselam.Rabbim razý olsun paylaþýmdan kardeþim.

radyobeyan