Evrensel ahlak ve Kuran By: sumeyye Date: 16 Eylül 2010, 18:46:51
Evrensel Ahlak ve Kur’an
Giriþ
Ahlak için tek bir taným yoktur. Ancak genel olarak ahlakýn bir davranýþ kodu ve toplum fertleri için bir rehber olduðunu söylemek mümkündür. Bu davranýþ kodlarýnýn ya da ahlakî ilkelerin kendisi kadar kaynaklarý da önemlidir.
Filozoflarýn bir kýsmý ahlakýn temelinin insan tabiatý, kimileri akýl, bazýlarý da din olduðunu söylemiþlerdir. Günümüz toplumlarýnda bu üç kaynaða dayalý ahlakî rehberlikler görüyoruz. Ahlakýn toplum ile birlikte bir anlam taþýdýðý tartýþýlmaz bir gerçektir. Her toplumun adetleri, gelenekleri, düþünceleri farklý olduðundan farklý ahlak kodlarý ya da ilkeleri ortaya çýkmaktadýr. Bir toplum için ahlaki görülen bir davranýþ, bir baþka toplum tarafýndan ahlak dýþý olarak görülebilmektedir. Bu yüzden ahlak filozoflarý tarih boyunca birbirlerine zýt ahlak doktrinleri geliþtirmiþlerdir.
Ýlk çaðdan günümüze kadar gelen ahlak filozlarý, ahlakýn özünün bilgi, haz, toplum, birey, sevgi, bencillik gibi hususlar olduðunu ifade etmiþlerdir. Bütün ahlak filozoflarý ahlakýn amacýnýn insaný mutlu etmek olduðunu söylemektedirler. Ancak her filozof farklý þeyler dile getirdiðinden ve ahlaký teoriden pratiðe geçirmede etkili bir vasýta bulunamadýðýndan insanlarýn çoðunluðunu mutlu edecek ahlakî prensipler ortaya çýkmamýþtýr.
Burada þu sorular akla gelmektedir. Acaba herkesi mutlu edecek evrensel ahlak kodlarý var mýdýr? Varsa bunlar nelerdir? Bu evrensel ahlak ilkelerinin kaynaklarý nelerdir? Vahiy ile evrensel ahlak arasýnda nasýl bir iliþki vardýr? Ahlakýn toplum hayatýnda uygulanmasý nasýl olacaktýr? Uygulandýðýnda nasýl bir sonuç ortaya çýkacaktýr? Bu sonuç bildirisinde bu sorularýn cevaplarýný kýsaca paylaþmak istiyoruz.
1. Evrensel Ahlak
Günümüzde üç önemli ahlak doktrini ön plana çýkýyor. Bunlardan birincisi amoralizm denilen, ahlak kurallarýna karþý çýkan doktrindir. Bu doktrin ahlakî gerçek diye bir þey olmadýðý düþüncesindedir.
Ýkincisi ahlakî rölativizmdir. Bu da ahlak kurallarýnýn toplumdan topluma, bölgeden bölgeye deðiþeceðini savunmaktadýr. Buna göre herkes için geçerli olan ahlak kurallarý yoktur. Bu iki ahlak doktrini antik çaðdaki hedonist, egoist ahlak anlayýþlarýna tekrar dönüþü yansýtmaktadýr. Günümüzde hakim olan ahlak anlayýþý da bu iki unsuru ön plana çýkarmaktadýr. Bunlara dayalý ahlak ilkeleri dünyayý bir kaosa sürüklemiþtir.
O halde üçüncü bir ahlak doktrinine ihtiyaç gözükmektedir. Bu da insanlarýn hepsi için geçerli olacak, herkesi gerçek mutluða eriþtirecek evrensel ahlak kodlarý olmalýdýr. Bugün insanlýk yaþadýðý tecrübelerden de yola çýkarak bu ahlak ilkelerini belirlemektedir. Genel olarak saygýlý, güvenilir, sorumluluk sahibi, adil, þefkatli olmak gibi hususlar, evrensel ahlakýn genel ilkeleri olarak kabul edilmektedir. Ancak bu beþ esasta toplanan evrensel ahlak kodlarýnýn açýlýmlarýnýn da bilinmesi gerekmektedir. Bunlarýn da yalan söylememek, kendine davranýlmasýný istediðin gibi baþkasýna davranmak, hýrsýzlýk yapmamak, aldatmamak, baþkalarýný haksýz yere itham etmemek, fuhþiyattan kaçýnmak, tecavüz etmemek, adam öldürmemek, çevreyi tahrip etmemek gibi pozitif yönleri olduðu gibi; dürüst, iyilik sever, aile ve arkadaþlara sadakatli olmak, güçsüz ve zayýflara yardým etmek, çevreyi korumak gibi negatif yönleri de vardýr. 'Sana yapýlmasýný istemediðin bir davranýþý, sen de baþkalarýna yapma' 'bir þeyi yaptýktan sonra kendini iyi hissediyorsan o davranýþýn ahlakidir. Eðer iyi hissetmiyorsan gayr-i ahlakîdir' gibi ifadeler, çeþitli dinlerden alýnan, bütün evrensel ilkelerin de ortak noktasýný teþkil ediyor. Ýslam dininde de bu görüþler vicdanýn tefessüh etmemesi þartýyla geçerlidir.
Ýnsanlar fýtraten benzer özellikler sergilemektedir. Allah'ýn kainatta koyduðu nizam, intizam kanunu insanlar için de geçerlidir. Ýnsan bedenindeki azalarýn benzerliðinden hastalýklar tespit edilmektedir. Eðer insanlarýn bedenleri, azalarý arasýndaki birlik, benzerlik, olmasaydý týp ilminin, farmakolojinin geliþmesi mümkün olmayacaktý. Bu da teþhis ve tedaviyi olumsuz olarak etkileyecekti. Ayný þekilde insan fýtratýnýn manevi boyutu da benzer özellikler taþýyor. Yaratýlýþtan Allah insanlarýn hepsine benzer özellikler veriyor. Bu yüzden insanýn ortak özelliklerine uygun, birlikte barýþ ve mutluluk içinde yaþayacaklarý herkes için geçerli ahlak kodlarý gerekmektedir. Ýþte bu ahlak ilkeleri evrensel ahlak ilkeleridir. Akýl, ruh, kalp, ana duygular ve kuvveler herkeste vardýr. Herkes de mutlu olmak istiyor. Mutlu olmak da bu duygu ve kuvveler arasýndaki dengeye, uyuma baðlýdýr. Bu da bu evrensel ahlak kodlarýnýn uygulanmasýyla mümkündür.
2. Ahlakýn Kaynaklarý
Ahlak filozoflarý ahlakýn insan tabiatý, akýl, bilim, din, sevgi gibi çeþitli kaynaklarýndan bahsederler. Said Nursi de ahlakýn Kur'an, nübüvvet, vicdan ve kainat gibi dört önemli ana kaynaðý olduðunu beyan eder.
a. Kur'an
Kur'an en son indirilen ilahi hitap ve kitaptýr. Bütün semavi dinlerin asýllarý Kur'an'da mevcuttur. Kur'an evrensel bir kitaptýr. Ayetlerin nüzul sebepleri olmasýna raðmen, ifadelerinin ekserisinin umumî mesajlar içermesi, insan fýtratýna uygun ilkeler ve hükümler taþýmasý, her þeyi akla, düþünmeye havale etmesi, ayetlerinde yer yer 'ey insanlar' hitabýný kullanmasý onun evrenselliðinin delillerindendir. Ahlak ilkelerinin belirlenmesinde ve tatbik edilmesinde niçin Kur'an'a ihtiyaç duyulmaktadýr?
Nursi'ye göre insan, bütün hayvanlardan farklý bir mizaçla yaratýldýðýndan türlü türlü meyillere ve arzulara sahiptir. Bu meyil ve arzularýn gereðince, yiyecek, giyecek ve diðer ihtiyaçlarýný güzel bir þekilde karþýlamak için çok sanatlara ihtiyacý vardýr. Ýnsanýn o sanatlarýn hepsinde maharet sahibi olmasý mümkün olmadýðýndan, diðer insanlarla 'teþrik-i mesai' etmeye mecburdur. Bu sayede herkes çalýþmasýyla elde ettiði ürünleri karþýlýklý olarak deðiþtirir. Çoðunlukla günümüzde bu ticaret yoluyla olmaktadýr.
Ýnsanýn þehevi, gadabi ve akli kuvveleri yaratýlýþ bakýmýndan sýnýrlandýrýlmamýþtýr. Bunun da sebebi insanýn cüzi iradesiyle terakkisini temin etmektir. Bu yüzden muamelelerde zulümler, haksýzlýklar, tecavüzler olabilmektedir. Bunlarý önlemede adaletli olmak gerekir. Fakat her ferdin aklý adaleti tamamen idrak etmekten acizdir. Bu yüzden külli bir akla ihtiyaç vardýr ki, fertler o külli akýldan istifade etsinler. Öyle bir külli akýl da ancak kanun þeklinde olur. Öyle bir kanun da ancak Allah tarafýndan vaz'edilmiþtir. O halde insanýn þehvet, gazap ve akýl kuvvelerini aþýrýlýklardan koruyacak, toplumu zulümlerden, tecavüzlerden muhafaza edecek olan kanunlarýn bulunduðu kitap Kur'an'dýr.
b. Nübüvvet
Nübüvvet mutluluðun fihristesidir. Kur'an'da anlatýldýðý þekliyle bütün peygamberler insanlar için güzel örnektir. Ancak Kur'an'da bildirilen Allah'ýn ahlakýný bütün insanlýða Hz. Muhammed (sav) göstermiþtir. Bunun için Kur'an'da onun yüksek bir ahlak üzere olduðu vurgulanýr. Zaten Muhammed Aleyhisselam da güzel ahlaký tamamlamak için gönderildiðini ifade etmiþtir. Peygamberimiz (sav) peygamber olarak gönderilmeden önce de Allah'ýn lütfuyla yüksek bir ahlak üzere bulunuyordu. O halde Kur'an'ýn insanlarý mutlu edecek ahlak kodlarý Hz. Muhammed'in þahsýnda toplanmýþtýr. Peygamberimizin Kur'an'-dan sonra en büyük mucizesi Kur'an ahlakýdýr. Kendi döneminde insanlarýn Ýslam'a girmesinde en önemli etkenlerden birisi de onun bu güzel ahlakýdýr. Zaten Kur'an-ý Kerim de insanlarý Hz. Muhammed'e tabi olmaya davet ediyor. Allah sevgisinin ona tabi olmayý gerektirdiðini vurguluyor.
c. Kainat ve vicdan
Bediüzzaman'a göre iki çeþit kanun (þeriat) vardýr. Her bir þeriatýn hüküm sahasý farklýdýr. Kýsmen tabiat yasalarý olarak bilinen "fitrî þeriat" tabiatý, kelamî þeriat ise insan ve toplum hayatýný tanzim eder. Fitrî þeriatýn kanunlarý Müslim gayrimüslim, insan veya eþya fark etmeksizin bütün kainatta geçerlidir. Fakat kelamî þeriat sadece Müslümanlar için onlarýn rýzasý ve hür iradelerini kullanarak Ýslam'ý kabulü neticesi geçerlidir. Cüz-i ihtiyarî ile birlikte mesuliyet de geliyor. Ancak mesuliyetin ne olduðu tabiattan veya sadece aklýn kullanýmýndan hareketle tespit edilemez.
Kainat Allah'ýn varlýðýnýn iþaretleri ile doludur. Bediüzzaman, kainatý bir 'kitab-ý kebir' olarak tasvir etmektedir. Kur'an ile Kainat ayný kitabýn farklý ifadeleri gibi görülür. Her iki kitap sýrasýyla içtimaî ve maddî alemleri tanzim eden kanunlar getirirler. Bediüzzaman'ýn kainata iliþkin ontolojik tasavvurunda kainat esma-i hüsnanýn yansýdýðý bir ayna hükmündedir.
Ayrýca Bediüzzaman'a göre insanlar fýtraten mükerremdirler ve hakký ararlar. Fakat insanýn fýtratý tek baþýna neyin doðru, neyin yanlýþ olduðunu tespit etmede yeterli deðildir. Ayný þekilde insan aklý vahiy olmadan vahyin bildirdiklerini tek baþýna çýkaramaz Yani aklýn ahlaka kaynaklýk edemediði söylenemez, ancak kaynaklýk ettiði ahlak yetersiz kalacaktýr.
Bediüzzaman, vicdaný 'fitrat-ý zîþuur' olarak tanýmlýyor. Fýtrat müyulat ile sezgi ile Allah'ýn varlýðýný bulabilir veya iyinin varolmasý gerektiðini tespit edebilir. Ama Allah'ýn isim ve sýfatlarýnýn mahiyetini veya iyinin sýnýrlarýný bilemez. Bu anlamda fýtratýn vahye ihtiyacý devam etmektedir. Nasýl vahiy kainatý tamamlýyorsa, þeriat da vicdaný tamamlýyor. Doðru ve yanlýþ, vahiyden once de varolabilir ancak, vahiy olmadan hudutlarý tespit etmek mümkün deðildir.
Bediüzzaman'a göre ahlakýn birinci kaynaðý vahiydir. Fakat ahlakýn tek kaynaðý deðildir. Genel bir ahlak anlayýþý kainattan, fitrattan ve vicdandan hareketle çýkarýlabilir. Kur'an bu anlayýþla uyuþan ilkeleri getirmiþtir.
3. Din-Ahlak Ýliþkisi
Ferdin dinden baðýmsýz olarak ahlaklý olmasý mümkündür. Ancak böyle bir ahlak eksik ahlak olacaktýr. Ahlaký din teþvik eder, ahlakýn ölçüsünü fýtrata uygun, en güzel þekilde din tesbit eder. Bu din de hükümlerini akla tesbit ettiren ve fýtratý ön plana çýkaran Ýslam dinidir. Fýtrat ahlaký gerektirir. Ahlaký besleyen de inançtýr, dindir. Dinin prensiplerini de Kur'an belirlemektedir.
4. Ahlakýn Uygulanmasý ve Sonuçlarý
Ahlakýn temel kaynaklarýndan birisi olarak Kur'an insaný düþünce tarihi boyunca en genel ahlak kodlarý olarak kabul edilen iffet, þecaat ve hikmetten oluþan adalete ulaþtýrmak için üç önemli vasýtayý kullanýyor. Bunlar da Allah'a iman, ahirete iman ve Allah sevgisidir. Allah'a iman tanýmayý, o da Allah'ý sevmeyi gerektirir. Allah'ý seven bir insan, onun sevdiði davranýþlarý yapmak için gayret gösterir, sevmediði davranýþlardan da uzaklaþýr. Böylece kulluk bilinci içerisinde en yüksek insani mertebeye ulaþýr, kamil bir insan olur. Allah'ý seven bir insan, bütün insanlarý ve varlýklarý da Allah için sever. Varlýklarý ve insanlarý düþman deðil, dost olarak telakki eder. Bu da insanýn kendisiyle, toplumla ve tabiatla barýþýk olmasýný saðlar.
Diðer taraftan Kur'an; ahiret inancýnýn da fertlerin, ailelerin ve toplumlarýn ahlaklý olmasýnda önemli bir rolü olduðunu ifade eder. Ahiret inancýnýn kuvvetli olmasý, gençlerin duygularýný kontrol altýna almakta yardýmcý olur, kalpte bir yasakçý meydana getirir. Bu sayede gençleri nefsin azgýnlýklarýndan, tecavüz ve zulümlerden kurtarýr, kendilerinin ve toplumun mutlu ve huzurlu olmasýný saðlar.
Ahiret inancý çocuklarý ölümlere karþý dayanýklý kýlar, yaþlýlara ebedi saadeti müjdeleyerek ölümü sevdirir, hayatlarýndan lezzet almalarýný saðlar. Bu inanç ayný zamanda toplumun zembereði olan ailede saygý, sevgi ve þefkati gerçek anlamda yerleþtirir. Eþine ebedî hayatta birlikte olacaðý bir arkadaþ nazarýyla bakan bir insan, onu daha çok sever, þefkat eder, vefasýzlýk göstermez. Bu inancýn olmadýðý ya da zayýf olduðu toplumlarda ailenin dejenere olduðu bir realitedir.
Diðer taraftan Nursi, Kur'an'ýn þefkat prensibini de ahlaklý olmakta önemli bir unsur olarak deðerlendirir. O, tasavvufta ön plana çýkan ama sosyal yönü bulunmayan aþk yerine, daha kapsamlý olan þefkati ön plana çýkarýr. Þefkatli olmak, Allah'ýn Rahim isminin tecellisine mahzar olmaktýr. Allah bütün insanlara nasýl rahmetini tecelli ettirmiþse, insan da bu rahmetin yansýmasý olan þefkatle hareket etmelidir. Bir anne kendi evladýna þefkat eder, onu bütün tehlikelerden korumaya çalýþýr. Bu duygu sadece o çocuða yönelmekle kalmaz, bütün çocuklara, kainata yönelir. Þefkatin en yüksek derecesi ise, insanlarýn imanlarýný kurtarmak için çalýþmaktýr. Þefkatli olan bir insan güzel ahlakýn da zirvesine çýkar. Bu sebeple Nursi, iman ve sevgi ile birlikte þefkati de ahlaklý olmada önemli bir unsur olarak zikreder.
Said Nursi, Kur'an'ýn bu esaslardan yola çýkarak bunlarýn açýlýmlarýný sunar. Kur'an insanlarýn tespit ettikleri evrensel ahlak ilkelerini daha geniþ ve mükemmel þekilde on dört asýr önce belirlemiþtir. Ýnanç ve sevgi ile de ahlak ilkelerinin pratize edilmesini ve beþer için en yüksek bir hedef olan mutluluða eriþilmesini saðlamýþtýr.
Nursi'ye göre Kur'an, ruhlarda, akýllarda, kalplerde ve davranýþlarda bir deðiþim meydana getirme gücüne sahiptir. Allah'a ve diðer iman esaslarýna imaný kuvvetli olan, Hz. Muhammed'i kendisine ahlakta bir rol modeli olarak kabul eden bir kimse, duygularýný, kuvvelerini dengelemesini bilir ve aþýrýlýklardan kurtulur. Ýnsandaki þehvet kuvvesi menfaatli þeyleri almak için verilmiþtir. Eðer Ýslam dininin saðlam iman esaslarýyla dengelenmezse ya hiçbir þeye arzu duymamak ya da helal haram demeden her þeye saldýrmak gibi tecavüzlere, aþýrýlýklara sebep olur. Bu da fýtratýn bozulmasý demektir. Halbuki bu duygu, inanç ve ibadetlerle dengelendiðinde iffetli bir insan modeli ortaya çýkar. Ýþte insanýn yeme, içme, giyinme, barýnma ve karþý cinsle münasebetlerinde genel bir güzel ahlak kodu olan iffet insana gerçek mutluluðu verir.
Ýnsandaki gazap kuvvesi de zararlý þeyleri uzaklaþtýrmak için verilmiþtir. Eðer Ýslam dininin saðlam inanç esaslarýyla dengelenmezse ya her þeyden korkmak ya da hiçbir þeyden korkmamak gibi aþýrýlýklar ortaya çýkar. Ýkisi de bireysel ve toplumsal hayatýn mutluluðunu bozacak durumlardýr. Ama bu kuvve dengelendiðinde þecaat dediðimiz bir özellik meydana gelir. Bu durumda insan kimseye haksýzlýk yapmaz. Ama dini ve dünyevi hukuku için gerekirse canýný verir.
Akýl ise iyi ile kötüyü birbirinden ayýrt etmek için verilmiþtir. Eðer Ýslam dininin saðlam inanç esaslarýyla dengelenmezse ya ahmaklýk ya da cerbeze ortaya çýkar. Ýnsanýn hiçbir þeyden anlamamasý insan olma özelliðini kaybetmesidir. Cerbeze ile herkesi aldatmasý, hakký batýl, batýlý hak göstermesi de sosyal ahlakýn hedefi olan mutluluðu, huzuru bozucu bir durumdur. Bu kuvve dengelendiðinde hikmet sahibi, akýllý bir insan karþýmýza çýkar. Böyle bir insan hakký hak bilir uyar, batýlý batýl bilir ondan uzaklaþýr. Ýffet, þecaat ve hikmet adalet kodunu meydana getir. Bunlarýn hepsi birden ise 'sýrat-ý müstakim' olarak isimlendirilir. Bu sayede insan bencilce davranýþlardan, hazzýnýn peþinde koþmaktan, baþkasýna zarar vermekten kurtulur. Böyle insanlardan oluþan toplumlarý yöneten kiþiler de adaletli, istikametli bir ahlaka sahip olurlar. Ýnanç ve sevgi ile ahlaklý bir insan olmak, insaný sadece bu dünyada mutlu etmez, ayný zamanda Allah'ýn hoþnutluðu kazanýldýðýndan dolayý onu ahirette Allah'ýn fazlýyla ebedi mutluluða da eriþtirir.
Sonuç
Ýnsanlarýn akýllarý ve tecrübeleriyle tespit ettikleri evrensel ahlak ilkelerinin sýnýrlarýný en ayrýntýlý bir þekilde Kur'an çizmektedir. Saygýlý, güvenilir, sorumluluk sahibi, adil, þefkatli, özgeci, yardýmsever olmak gibi evrensel olarak kabul edilen ahlak kodlarý en ayrýntýlý þekilde Kur'an'da mevcuttur. Kur'an'ýn tespit ettiði evrensel ahlak ilkeleri insan fýtratýna, vicdanýna ve kainattaki umumi iþleyiþe de uygundur.
Evrensel ahlak ilkelerinin tespit edilmesi kadar hayata geçirilmesi de önemlidir. Kur'an bu ahlak kodlarýnýn, insanýn bireysel, ailevi ve toplumsal hayatýnda uygulanmasýný saðlamak için Allah ve ahiret inancý ile Allah sevgisini aracý olarak kullanmaktadýr. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir insan, Allah'ýn sevgisini ve sevginin tezahürü olan ebedi mutluluðu kazanmak için kulluk bilinci içinde yaþar. Ýnsanýn kulluk bilinci içinde yaþamasý, iyi ahlaklý bir insan olmasýný doðurur. Bu da bireyi, aileyi ve toplumu mutluluðun zirvesine çýkarýr. Aksi takdirde bugün birçok toplumda görüldüðü gibi güzel ahlak ilkelerinin pratiðe geçirilmeside büyük sorunlar yaþanýr. ALINTI
Ynt: Evrensel ahlak ve Kuran By: kadir 8D Date: 08 Nisan 2015, 14:22:54
Ýnsandaki gazap kuvvesi de zararlý þeyleri uzaklaþtýrmak için verilmiþtir. Eðer Ýslam dininin saðlam inanç esaslarýyla dengelenmezse ya her þeyden korkmak ya da hiçbir þeyden korkmamak gibi aþýrýlýklar ortaya çýkar. Ýkisi de bireysel ve toplumsal hayatýn mutluluðunu bozacak durumlardýr. Ama bu kuvve dengelendiðinde þecaat dediðimiz bir özellik meydana gelir. Bu durumda insan kimseye haksýzlýk yapmaz. Ama dini ve dünyevi hukuku için gerekirse canýný verir.
Akýl ise iyi ile kötüyü birbirinden ayýrt etmek için verilmiþtir. Eðer Ýslam dininin saðlam inanç esaslarýyla dengelenmezse ya ahmaklýk ya da cerbeze ortaya çýkar. Ýnsanýn hiçbir þeyden anlamamasý insan olma özelliðini kaybetmesidir. Cerbeze ile herkesi aldatmasý, hakký batýl, batýlý hak göstermesi de sosyal ahlakýn hedefi olan mutluluðu, huzuru bozucu bir durumdur. Bu kuvve dengelendiðinde hikmet sahibi, akýllý bir insan karþýmýza çýkar. Böyle bir insan hakký hak bilir uyar, batýlý batýl bilir ondan uzaklaþýr. Ýffet, þecaat ve hikmet adalet kodunu meydana getir. Bunlarýn hepsi birden ise 'sýrat-ý müstakim' olarak isimlendirilir. Bu sayede insan bencilce davranýþlardan, hazzýnýn peþinde koþmaktan, baþkasýna zarar vermekten kurtulur. Böyle insanlardan oluþan toplumlarý yöneten kiþiler de adaletli, istikametli bir ahlaka sahip olurlar. Ýnanç ve sevgi ile ahlaklý bir insan olmak, insaný sadece bu dünyada mutlu etmez, ayný zamanda Allah'ýn hoþnutluðu kazanýldýðýndan dolayý onu ahirette Allah'ýn fazlýyla ebedi mutluluða da eriþtirir.