Enfal Suresinden Ayetler By: hafýz_32 Date: 15 Eylül 2010, 20:58:32
Enfal Suresinden Ayetler
Meâlî“Allaha, Allahýn Peygamberine >itaat ediniz; bir de sakýn birbirinize düþmeyiniz; sonra korkak kesilirsiniz, [212]
Þevketiniz de elinizden giderTefsîrîÝslâm Devleti bir zamanlar boyca ta maðribi aksadan Çin hududundaki Tonkin eyâletine, önce þimaldeki Kazandan baþlayarak Çin Þeddinin altýndaki Serendibe kadar uzayan koca bir âlemi himayesine, gölgesine almýþ idi. Bu geniþ hududun içindeki ülkeler, kaleler, memleketler bütün müsiümanlarla meskûn idi. Müslümanlarýn buralarda her türlü tagallübten asude bir saltanatlarý, bîr þevketleri vardý. Hükümetin baþýna büyük büyük padiþahlar geçerek, az bir parçasý istisna edilmek gartiyle, bütün bu araziyi istedikleri gibi idare ederlerdi. Askerleri hiç bir zaman hezimet yüzü görmez, sancaklarý hiç bîr yerde topraða serilmez, sözleri hiç bir kimse tarafýndan geri çevriîmezdi. Metin kaleleri, müstahkem burçlarý, müselsel daðlar gibi omuz omuza vermiþ gider; ovalar, tepeler müslümanlarm eliyle yetiþen her türlü ekinlerle, aðaçlarla, ormanlarla, otlarla örtülmüþ bulunurdu. Bayýndýrlýðýn en saðlam temelleri üzerine kurulmuþ, son derece mamur, son derece muntazam olan þehirleri ahalisinin sanayii ile, bedayii ile, yetiþdirdiði üle-mâsiyle, hükemasiyle bütün dünyaya kargý ilâni mübahat ederdi.
Ýþte þarkta Ýbni Sina, Farabi, Razi, garpte Ýbni Bace, Ýbni Ruþd, Ýbni Tufeyl ayarýnda bir gok hükema yetiþtiði gibi bu iki münteha arasýndaki kýt´alarda hikmet, týb, heyet, hendese ve sair ilimlerde derinleþtikçe derinleþmiþ, rüsuh kazanmýþ erbabý fenden geçilmezdi. Ülûmü þer´iyeyi kaale almýyoruz, çünkü o milletin müþterek malý idi.
Bir Abbasî halifenin sözüne karþý Çin´in en büyük faðfuru boyun eðer. Avrupa´nýn en büyük imparatoru titrerdi. Gazneli Mahmut, Melikþahi Selçuki, Salâhaddini Eyyûbî, garkta Timurlenk, garpte Fatih Sultan Mehmet, Sultan Selim, Sultan Süleyman gibi padiþahlar yetiþmiþtir ki, bugün bu adamlar maziye karýþmýþ olmakla beraber, zaman ebediyen onlarýn hatýrasýný, onlarýn eserlerini mahvedemiyecektir.
Müslüman donanmasýnýn Akdeniz´de, Þap denizinde, Hind okyanusunda her türlü rekabetten uzak bir satveti vardý ki yakýn zamanlara kadar devam etmiþti. Din bakýmýndan kendilerine muhalefette bulunanlar, kuvvetlerine kargý baþ eðdikleri gibi huzuru faziletlerinde de hürmete mecbur idi.
Bugünkü nýüslümanlar yine o müslümanlardýr, oturduklarý memleketler babalarýndan kalan yine o memleketlerdir. Sayýlarý üçyüz milyondan aþaðý deðil. Bu milletin efradý kalplerinde kökleþmiþ olan dinî itikadlar icabýnca komþularý bulunduklarý milletlerden daha þecaatli, ölüme karþý gitmek hususunda daha istekli olduktan baþka hayatý istihfaf etmek, hayatýn batýl bir yýðýn alâyiþine ehemmiyet vermemek gibi meziyetlerde herkesten ilerdedir.
Ellerindeki Kur´an itikadlan burhan mukabilinde kabul etmek için muhkem bir çok âyat ile âmir olduðu gibi zanlara kapýlanlarý, vehimlere boyun eðenleri tezyif eylemekte, bütün milleti en temiz ahlâka ve en deðerli vasýflara davet etmektedir. Binaenaleyh müslümanlar dinlerindeki metin esaslar itibariyle kafaca en aydýn, en uyanýk insanlýk faziletlerine en istidadlý, ahlâk bakýmýndan en ileri bir millettir. Þan ve þeref hissi içlerinde kökleþmiþ olduðundan ve bütün âlemin fevkinde bîr makama yükselecekleri ellerindeki Kitabý mübinin en doðru müjdelerinden biri bulunduðundan baþkalarýnýn nüfuzu altýna girmeðe kat´iyyen razý olamazlar ve böyle bir nüfuzu ecnebiye inkiyad etmek hiç birinin hayalinden geçmez! îsterse o nüfuz son derece giddetli yahut son derecede hafif olsun. Bundan baþka itikad baðý bütün müslümanlarý bir uhuvvet dahilinde sim sýký birleþtirdiði için her fert kendi milletine mensup bîr taifenin yabancý boyunduruðu altýna geçmesini kendi için bir sukut, kendi için bir esaret suretinde telâkki eder.
Din sayesinde ulaþtýklarý irfan ruhlarýna kök þahniþ bulunmasý, þan ve þevketlerinin gençlik çaðýnda ilim ve fenden nasipleri gayet yüksek olmasý sebebiyle müslümanlar kendilerini ilim kabiliyeti bakýmýndan, her milletden ilerde görürler.
Lâkin bütün bu hakikatlere raðmen müslümanlar durakladýlar. Daha doðrusu bir zamanlar âlemin üstadý iken, bugün maarifte, sanayide geri kaldýlar. Memleketleri parçalanmaða, ecnebilerin eline düðmeðe baðladý. Halbuki kendilerine muhalif olan milletlerin nüfuzuna boyun eðmemek dinleri muktezasý, daha doðrusu yabancýlarýn esaretini silkip atmak, bu hususta her satvete, her þevkete karþý durmak dinlerinin en büyük rüknü idi. (Dünyada mevcut milletlerin, devletlerin hepsi ister ki, bütün âlem dinde, cinsiyette kendine tabî olsun. Biz öyle bir harekette bulunmuyoruz; Avrupalýlar hem bu maksadý takib ediyorlar, hem de sonra bunu taassub sayarak bize isnad ediyorlar. Halbuki mezmum olan bir taassub varsa o da muhalif dinde bulunanlarýn hukukunu pa-yýmal etmek, yahut onlara ezada bulunmak, yahut onlan tebdili dine icbar eylemektir. Müslümanlýk bunlarýn kâffesini menetmiþtir.)
Acaba müslümanlar ancak Allah´ýn iþe yarar kullarýnýn arza varis olacaðý hakkýndaki vaadi ilâhisini mi unuttular? Yahut þuunu islâmiyenin günün birinde bütün þuunu âleme galip olacaðýndan gafil mi oldular? Yahut Cenabý Hakkýn iylâyý kelimesi uðrunda cennete mukabil mallarýný, canlarýný sattýklarýndan vaz mý geçtiler? Hayýr, hayýr, Ýslâm imaný halâ müslümanlarýn ruhuna hâkimdir ve inüslümanlarýn ilme, fenne kargý kusurlarý, kuvvet ve kudret sahibi olmayý ihmal etmeleri bir takým sebeplerden neþet ediyor ki en büyüðü hükümete talip olanlar arasýndaki ihtilâftýr.
Müslümanlara hakim olan reislerin çokluðu bir kabiledeki reislerin, bir kavimdeki sultanlarýn çokluðu demektir. Her birinin maksadý, her birinin gayei hareketi baþka baþka olan bu reisler, bu sultanlar idarelerinin altýnda bulunan halký birbirine hasým göstererek, sonra birbirine galebe çalmak için vesileler hazýrlamakla meþgul ederler. Bir kýsým, diðerini makhur eder. Dahilî mücâdelelere pek benzeyen bu muharebeler, fizikî ilimlerin terakkisi þöyle dursun, müslümanlarýn vaktiyle ihraz ettikleri nasibei irfandan bile zühulünü icab eder. Nihayet þu meydandaki zaruretler, ihtiyaçlar hadis olur. Daha sonra kuvvete zaaf, intizama halel gelir, birlik parçalanmaya mahkum olur. Reisler bir taraftan, dýþ siyasetlere, diðer taraftan birbiriyle uðraþýrlarken yabancýlarýn taarruzundan kimsenin haberi bile olmaz. îþte muharebe meydanlarýný kesip almýþ, karþýlarýna duracak hiç bir rakip býrakmamýþ olduklarý bir zamanda, müslüman ümerasýnýn yüzünden millet böyle zararlara uðradý. Sonralarý bu re-islerin kalplerinde hýrs, tamah iyice kökleþtiði için artýk heva ve heves adamlarý oldular, asýl bir gayeye doðru giden yollan büsbütün býrakarak emaretin yalnýz ismiyle, saltanatýn yalnýz elka-biyle kanaat etmeye ve bu beyhude unvanlarýn icab ettiði sathî nümayiþler, israflar, nazu naimîer içinde yaþamaya baþladýlar. Bununla da kalmayarak ellerindeki fersude metam, bakasýz nimetin devamý için diyanet, cinsiyet hususunda muhalifleri bulunan ecnebilere dehalet ettiler de onlarý kendi milletlerine karþý silâh gibi kullanmaya kalkýþtýlar.
Ýþte Endülüs müslümanlarmý mahveden, Timurlenk´in Hint´-deki saltanatýný kökünden yýkarak, o enkaz üzerine yabancýlara hükümet kurduran bunlardýr. Bütün memaîiki islâmiye bir yýðýn sefihin hevesatýna bazice oldu, onlarýn bir sürü batýl emelleri koca bîr âlemi zaaf ve meskenet uçurumlarýna doðru sürükledi. Bunlarýn yapmýþ olduklarý fenalýk ne büyüktür!
Yalnýz nefsanî zevklerini düþünen, yalnýz hevesleriyle meþgul olan bu sefihler, milleti birleþtiren baðlarý kýrarak cemiyeti tefrikalara düþürdüler; ulûmu fünunun seyrini kestiler; sanat, ticaret ve ziraat gibi faydalý iþleri fetret husule getirdiler. Lâkin Allah, dünyaya hýrsýn, þahsî menfaatlere düþkünlüðün belâsýný versin! Bu hýrsýn, bu tehalükün ne büyük zararlarýný çekmekte, ne yaman akýbetlerini görmekdeyiz!
Herifler keîâmu Allahý arkaya attýlar; en büyük feraizden olan bir farzý inkâr ettiler; düþman, memleketlerinin kapýsýnda bekleyip dururken, kendi aralarýnda ihtilâfa baþladýlar. Halbuki el birliðiyle o müþterek düþmaný def etmek için aralarýndaki her türlü ayrýlýklarý býrakarak birleþmeleri icab ediyordu.
Acaba hýrs ve tamada bu kadar ileri gitmeleri, bir takým umuru hasisede birbiriyle müsabakaya kalkýþmalarý kendileri için ne fayda getirdi? Evet. olanca faide dünyada bulundukça ömre süren biri hasretten, öldükten sonrada ebedi bir hüsran ile sermedi bir nedametten, bir de arkada kalarak, hiç bir zaman silinmeyecek bir kötü þöhretten ibaret!
Hakkýn izzetine ,adlin azametine yemin ederim ki müsîümanlar kendi haline býrakýlsa vahdete saik olan saðlam itik-atîariyle, içlerindeki ilim adamlarýnýn irþadlarý sayesinde ruhlarý az zaman zarfýnda birbirine kaynar, ve süratle birleþirler, lâkin yazýklar olsun ki içlerine bütün saadeti Emir yahut Sultan unvanýnda arayan bu müfsidler girdi! Evet herifler Emir yahut Sultan namýný alsýnlarda isterse emri nehyin tatbikine bulunmayan bir köye emir olsunlar[213]
Ýþte müslamanlarýn yüzünü maküs bir kýbleye çeviren bu sefihler milleti bu hale getirdi; kimse kimseyi tanýmaz, üç kiþi ayný gayaya yöneltmez oldu.
Daima ittifak üzere bulunmak, ve el birliðinden ayrýlmamak diyaneti Muhammediyenin en saðlam dayanaðadýr,bu akide Müslümanlarca o akaidi evveliye cümlesindendir ki herkes bilir kimse ne bir hocadan sormaya ne bir kitaptan aramaya hacet görmez.
Milleti islamiyenin bugünkü hali erbabý hamiyeti kan aðlatýyor. Arada efsafýný saydýðýmýz kan dökücüler olmasaydý, þarttaki Müslüman garpteki dindaþi ile, þimaldaki cenuptaki ile birleþerek umumu birden ayný nidayý lavete “lebbeyk” der koþardý.
Müslümanlar hukuklarýný siyanet için uyanýklýktan baþka bir þeye muhtaç deðildir. Evet efkar uyanmalý ki herkes milletin hukuku nasýl müdafaa olunacaðýný bilsin: bu maksadý temin için icabýnda kardeþleriyle birlikte kýyam
etsin: milletin baþýna gelen felaketlerin tefrikadan ve ayrýlýktan olduðunu iyice anlasýn da ona göre çalýþsýn.
Zaman artýk tefrika zamaný deðildir; ittifak zamanýdýr, birlik zamanýdýr. Elinize geçen fýrsatlarý fevt etmeyiniz, canlandýrýn. Matem ölüyü diriltmez; esef geçmiþi geri getirmez; keder musibeti def etmez. Selametin anahtarý varsa yoksa iþtir. Hülasa yükselmek için doðruluktan, iyi niyetten baþka merdiven yoktur. Korku, helaki tacilden baþka bir iþe yaramaz ve bakýmsýzlýk ölüm sebeplerindendir.
Kur’an ölmemiþtir, ebedi bir hayatta mahzardýr. Ona müracaat edin, onu hakem edinin. Memuldür ki Ýslam emirlerini kendilerinden evvel geçenlerin halinden ibret alýr da çareler büsbütün kalkmadan menfaatlarý telafiye çalýþýr. Memuldür ki bu cihaný tefrikayý vahdete sevk edecek sayha en þevketli, en kuvvetli kýt’anýn gayretli sinesinden feveren eder.
Þüphe etmeyiz ki böyle mukaddes, böyle mübarek bir iþte, ilim adamlarýnýn pek büyük muaveneti, pek büyük himmeti olur.