Ýmam-ý Zeyd
Pages: 1
Hariciler 2 By: sidretül münteha Date: 15 Eylül 2010, 19:24:10
HARICILER 2

2- Necedat


108- Bunlar Hanýife oðullarýndan Necdet b. Uveymir´in yanlýlarýdýr. Ezarika, muha­lifleri ile savaþa çýkmayarak geri duran haricileri kafir saymalarý konusunda muhalefet ettiler. Çocuklarý katletmeyi helal görme konusunda onlara karþý çýkmalarý gibi. Ve yine muhalifleriyle iþbirliði Ýçerisinde olan zýmmilerle ilgili hüküm verme hususunda onlara muhalefet etmeleri gibi. Çünkü Ezarika müsîumanlarýn güvencesi altýna giren zýmmiîe-rin anlaþmasýna hü´rmetcn kanlarýnýn mubah sayýlamayacaðý görüþündedirler. Necedat ise, onlarýn kanlarýnýn, himayelerinde yaþadýklarý karþýt kiþilerin kanlarýnýn mübahlýðý gibi mubah olduðu düþüncesindedirler.

Daha önce de iþaret ettiðimiz gibi Necedat, bir imamý baþa geçirmenin dini gerekli­lik anlamýnda bir vucubiyet olmadýðý, aksine müslümanlar kendi aralarýnda hakça tavsi­yelerde bulunsalardý ve uygulama alanýna koysalardý ona ihtiyaç duyulmayacaðýndan, bir imamýn baþa geçirilmesinin gerekli olmayacaðý anlamýnda toplum çýkarýna ait bir ge­reklilik olduðu görüþündedirler.

Necedat, diðer harici fýrkalarýndan lakiyye metodunu benimsemeyi, baþka bir deyim­le bir haricinin kendi kaným þýrýnga etmesi amacýyla beraber bulunduðu cemaaten oldu­ðunu izhar etmeyi caiz görmeleri noktasýndan aynim aktadýrlar.

Necedat, diðer haricilerin içinde bulunduðu durum gibi kendi topluluklarýný fýrka fýr­ka yapan ikinci derecede küçük hesaplarda ayrýlýða düþmüþler ve yadýrgadýktan birçok iþlerde emirleri olan Necdet´e karþý koymuþlardýr.

Bunlardan birisi, oðlunu ordunun baþýna kumandan olarak göndermesi, kadýnlarý esir almalarý, ganimetleri peþkeþ çekmeleri ve taksim etmeden önce ganimetlerden bir bölü­münü aþýrmalarý, buna karþýlýk onlarý mazur görüp, sorgulamam asýdýr.

Yine onlardan birisi, had cezasýný gerektiren bir suç iþleyen kimseyi kafir saymama-» elký de Allah onu affeder; azap etse bile cehennemin dýþýnda azap eder ve sonra cen­nete girdirir demesidir.

ecdet bu görüþü ile günah iþleyen kiþinin kafir olacaðý hükmünü amir olan haricile-rm genel besine ters düþmektedir,

ecdet, günah iþleyen haricilere toleranslý davranýyor, ancak onlarýn dýþýndakilere müsamaha göstermiyordu.

Yine onlardan birisi, bir orduyu deniz cephesine gönderip, bir orduyu da kara cephe­sine gönderdikten sonra, ganimetlerin taksimi esnasýnda karadaki orduyu denizdeki or­duya üstün saymasýdir.

Ayrýlýklar bu ve diðer konular etrafýnda çýkmaza girerek þiddetlendi. Bunun üzerine üç taife ortaya çýktý:

Bir taife Hanife oðullarýndan olan Atiyye b. Esved ile birlikte Sicistan´a gitti.

Bir taife de Necdet´e karþý ayaklanarak onu öldürdü ve yerine Ebu Fudeyk´i getirdi. Necdet´in istila ettiði yerleri ele geçirdi. Abdulmelik b. Mervan üzerine bir ordu gönde­rip bozguna uðratýncaya deðin gücünü devam ettirdi.

Üçüncü taife de yaptýklarýndan dolayý Necdet´den özür dileyen taifedir. Güçsüz bir halde kendi kendine varlýðýna son verinceye kadar kýsa bir süre ayakta kaldý. [11]


3- Sufriyye


109- Bunlar, Ziyad b. Asfar´ýn yanlýlarý olup, görüþlerinde ileride açýklayacaðýmýz gibi Ezarika´dan daha az tarafgir ve îbadiyye´den daha serttirler.

Günah iþleyen konusunda Ezarika´ya karþý çýkmýþlardýr. Ezarika günah iþleyenleri müþrik sayarken, Sufriyye müþrik olmalarý noktasýnda ittifak etmemiþler, aksine onlarýn bir bölümü üzerinde kararlaþtýrýlmýþ had cezasý bulunan günahlarý iþleyen kiþinin Allah Teala´nýn kendilerini zani. hýrsýz ve iftiracý olarak nitelendirdiklerinin dýþýna çýkarmaya­caðý, hakkýnda had cezasý bulunmayan suçlarý iþleyen kiþinin ise kafir sayýlacaðý görü­þündedirler. Yine onlarýn bir bölümü de günah iþleyen kiþinin valinin belli bir ceza tak­dirine kadar kafir .sayýlamayacaðý düþüncesindedirler.

Sufrilerden olan Ebu Bilal Mirdas çok deðerli bir zattý. Yezid b. Muaviyc günlerinde Basra´nýn bir kasabasýnda kýyam etti. Fakat kendisini halka açmadý. Ancak eðer baþarýya ulaþýrsa devlet malýndan kendisine yetecek kadarým alacaktý. Savaþý istemiyor, arzu bile etmiyordu. Fakat Abdullah b. Ziyad onu katleden kiþiyi üzerine saldý.

Yine Sufrilerden þair ve zahid bir kimse olan îmran b. Hiffan, Ýslam yörelerinde ken­di batýl inanýþýný yayarak dolaþýp duruyordu. Ýþte Sufriyye. Ebu Bilal Mirdas´dan sonra bunu kendilerine imam seçti.

Bu taifenin yöneticiliðini üstlenen kiþilerin haberlerinden, müslümanlarýn kanlarýný mubah saymamalarý, muhaliflerinin yurtlarýnýn darülharp sayýlamayacaðý, kadýnlarýn esir edilebileceðini uygun bulmayýþlarý, hatta sulianm kýþlasý dýþýnda hiçbir kimseyle savaþmayý onaylamayiþlan açýklýk kazanmaktadýr. [12]


4- Acaride


110- Bunlar, Necdet´e karþý kýyam eden Afiyye b. Esved´in yanlýlarýndan birisi olan Abdülkerim b. Acred taraftarlarýdýr. Taifesiyle birlikte Sicistan´a gitmiþtir. Dolayýsýyle bunlar, görüþlerinde Necedat´a yakýndýrlar.

Belli baþlý görüþleri þunlardýr: Muttaki olduðunu biliyorlarsa, haricilerden, birlikte savaþa katýlmayanlarý imam yapabiliyorlar, muhaliflerinin vatanlarýndan hicret etmeyi zorunluluk deðil aksine bir fazilet örneði sayýyorlar, mallarýný mubah saymayý uygun bulmuyorlar, muhalifin malýný ancak öldürüldüðü zaman mubah görüyor, kendileriyle savaþmayan kiþiyi de öldürmüyorlardý.

Acaride de çeþitli durumlar sebebiyle birçok fýrkalara ayrýlmýþlardýr. Bunlar arasýnda kaderle ve kulun iþ yapma gücüyle ilgili olanlar bulunduðu gibi, yine onlar arasýnda ço­cuklarýn hükümleri ile ilgili olanlar da bulunmaktadýr. Konu cedelleþme ile baþlýyor, ce-delleþme sürtüþmeyle, o da bir fýrkanýn doðmasýyla sonuçlanýyordu.

Bunun örneklerinden birisi de þudur: Ýsmi Þuayb olan bir adam Meymun ismindeki bir kimseye borçlanýr. Bu adam alacaðýný isteyince Þuayb:

- Ýnþaallah onu sana öderim.

- Allah onu þu saatte dilemiþtir.

- Eðer dilemiþ olsaydý, onu mutlaka sana ödeyebilmem gerekirdi.

- Allah borcu Ödemeni emretmiþtir. Her emrettiðini dilemiþ demektir. Çünkü O, dile­mediði bir þeyi emretmez.

Bunun üzerine Þuayb ve Meymun reisleri ve imamlarý olan Abdülkerim Ýcrid´e bir elçi gönderdiler. Ýcrid, iki görüþe de ihtimali olan kapalý bir cevap verdi ve þöyle dedi: "Sen ancak Allah´ýn dilediðini söylüyorsun ve o da oluyor, dilemediði þey meydana gel­mez ve Allah´a kötülük iþlemez."

Cevaptaki bu kapalýlýk yüzünden, her ikisi de verilen cevabýn kendi görüþüne uygun olduðunu ileri sürdü. Böylece Acaride, Þuaybiyye ve Meymuniyye olarak iki kýsma ay­rýldý.

Sürtüþme sebepleri konusunda rivayet edilen hu ^îardan birisi de þudur: Adý Sa´Ie-beolan Ýcridinin bir kýzý vardý. Baþka bir îcridi, onunula evlenmeye talip oldu ve istetmek için annesine birisini gönderdi. Ýsteðinde þöyle diyordu:

"Eðer buluða ermiþse ve Acaride´nin itibar ettiði þartlara göre Ýslam´ý benimsemiþse, mihrinin ne kadar olacaðý önemli deðil."

Anne þu karþýlýðý verdi: "O, balið olsun veya olmasýn, velayet konusunda serbesttir."

Durum Abdülkerim´e iletilince, o da çocuklarýn velayetinden beri olmayý yeðledi. Sa´lebe bu görüþe karþý çýktý ve bu fýrkadan Sa´lebiyye adlý diðer bir fýrka doðdu.

Ýþte böylece biz, iki fýrkaya bölünmeye veya kendi içinden baþlý baþýna bir fýrkanýn doðmasýna zemin hazýrlayan, siyasetle hiçbir iliþkisi bulunmayan böylesine küçük sür­tüþmelere þahit oluyoruz. [13]


5-Ýbadiyye


111- Bunlar, Abdullah b. Ýbad yanlýlarýdýrlar. En ýlýmlý ve düþüncelerini ortaya koy­ma açýsýndan islami cemaate en yakýn hariciler olduklarý gibi, ayný zamanda zulüm ve taþkýnlýktan da en uzak olanlarýdýr. Ýþte bu yüzden ayakta kalabilmiþlerdir. Ýyi bir fýkýh­larý bulunduðu gibi, seçkin alimleri vardýr. Bir kýþýmý taifelnda Batý Sahra, bazý kesimle­rinde, bir bölümü de Zengibar beldelerinde ikamet etmektedirler. Bunlarýn kendilerine has fýkhi görüþleri vardýr. Bu görüþlerin bir kýsmý Mýsýr anayasasý yer almýþtýr. Bu da azad etme velayetinden dolayý, varisi bulunmayýp da ölen köleye varislik konusundadýr. Çünkü Mýsýr kanunlarý bu kimseyi bütün varislerden; hatta karý veya kocadan birisine reddiye yaptýktan sonraya býrakýyor. Oysa ki dört mezhebin tümü böyle bir kimseyi ne­sep yoluyla asaba olanlarýn sonuna býrakmakta ve onu ashabý feraiz üzerine reddiye yapmaktan önceye almaktadýr.

Bunlarýn belli baþlý görüþleri aþaðýdaki þekildedir:

a) Muhalifleri olan müslümanlar, müþrik olmadýklarý gibi, mü´miiî de deðildirler. Onlara, nimete küfredenler biçiminde yorumladýklarý kafirler adýný veriyorlardý. Çünkü onlar, Allah´ý inkar etmemiþler fakat Allah taraftan olma konusunda kusur iþlemiþlerdir.

b) Muhaliflerinin kanlan haramdýr. Sultanýn kýþlasý hariç, yurtlan da tevhid ve Ýslam yurdudur. Fakat bu düþüncelerini açýkça söylemiyor, muhaliflerinin yurtlanyla kanlan-nýn haram oluþunu kalplerinde gizliyorlardý.

c) Atlarý, silahlan ve savaþlarda kuvvet olarak kullanýlan þeylerin dýþýnda kendileriy­le savaþan müslümanlann ganimet mallarýndan hiçbir þey helaî deðildir. Altýn ve gümü­þü sahiplerine geri veriyorlardý.

d) Muhaliflerin þahitlikleri ve onlardan kýz alýp-vermek caizdir. Ayrýca onlarla hari­ciler arasýnda biribirlerine varis olma geçerlidir.

Ýþte bütün bunlardan, ýlýmlýlýklarý ve muhaliflerine karþý insaflý davranmalan açýkça belli olmaktadýr. [14]


Müslüman Sayýlmayan Hariciler


112- Harici mezhebi, dini konularda þiddet yanlýsý olma ve taþkýnlýk yapma üzerine kurulmuþtur. Lakin onlar, nasslann zahirlerine göre hükmetmiþler ve Ýslami gerçekleri kavrama konusunda öze inememiþlerdir. Böylece daha güzeli ararken bataklýða saplan­mýþ, hem kendilerini, hem de halký zor durumda býrakmýþlardýr. Ancak inancýn þuuruna eren kiþiler, herne kadar bunlann delaletlerine hükmetmiþ iseler de, kafir olduklarýna hükmetmemiþlerdir. Dolayýsýyle rivayet olunur ki, Ali (r.a) ashabýna kendisinden sonra Haricilerle savaþmamalarýný tavsiye etmiþ ve onlarla Muaviye´yi karþýlaþtmrken þöyle söylemiþtir: "Hakký ararken hataya düþen kiþi, batýlý arayýp da onu elde eden kiþi gibi deðildir." Ýþte burada Ali Radiyallahu Anh ve (k.v) haricileri hakký ararken hataya düþen kiþiler olarak saymýþtýr. Fakat bu taþkýnlýklarý yanýnda hariciler içerisinden hiçbir þeyle­rinde Ýslam eseri bulunmayan mezheplere yönelen insanlar yeþermiþtir. Bu tür mezhep­ler, yüce kitapta geçenlere ve Rasulullah (s.a.v)´den tevatür yoluyla gelen haberlere ters düþmektedir. Nitekim Baðdadi´nin "el-Fark Beyne´l Firak" adlý kitabýnda haricilerden iki taifenin bazý görüþleri ile Ýslam´ýn dýþýna çýktýklan belirmiþtir. Bu iki taife: [15]



1- Yezidiyye:


Bunlar, Yezid b. Enise el-Harici´nin taraftarlarýdýr. Bu þahýs önceleri Ýbadiyye´ye mensuptu. Sonra Allah Teala´nýn Acemlerden, Muhammedi Þeriati neshede-cek kitabý kendisine indireceði bir rasul göndereceðini iddia etti. Oysa ki böyle bir gö­rüþ, Kur´an-ý Kerim´in karar altýna aldýðý "Muhammed (s.a.v)in son peygamber olduðu" hükmüne ters düþmektedir. [16]



2- Meymuniyye:


Bunlar da, "Allah Teala´nýn dilemesi ve bu dilemesinin emriyle uy­gunluðu" konusundki Ýcridî´nin karþýsýna çýkan Meymun el-Ýcridi´nin etbaýdýr. Buna az Önce iþaret ettik. Bu adam, çocuklarýnýn kýzlarýyla erkek ve kýzkardeþlerinin çocuklarý­nýn kýzlarýyla evlenmeyi mubah saymýþtýr. Bunun gerekçesinde, þöyle söylemiþtir: "Çünkü Kur´an-ý Kerim, bunlardan mahremler arasýnda söz etmemiþtir." Bu, Kur´an´ý an­lamayan, Arapçayý hiç bilmeyen, rivayet yoluyla gelen haberleri bir kenara atan, aklýn postülatlanna var olmanýn deðiþmez kanununa karþý çýkan bir kimsenin görüþüdür.

Bu Meymuniyyelerden, Yusuf Suresini inkar ettikleri ve onu Kur´an´dan saymadýkla­rý, rivayet olunur. Çünkü onlara göre Yusuf Kýssasý bir gönül eðlendirme kýssasýdýr. Do­layýsýyle onu Kur´an´dan saymak doðru deðildir. Bu kötü inançlanndan dolayý Allah on-lan kahretsin. Zaten bu görüþleriyle büsbütün dalalete sapmýþlardýr. [17]


Hariciler Ve Emevi Saltanatýna Etkileri


113-Haricilerin faaliyetleri, halkýn güvenliði açýsýndan tehdit unsuru oîuþturmalan ve badiyelerin uzak köþelerindeki müslümanlarý kaçýrma eylemleri Emevi döneminde aþýn derecede arttý. Dini, lafýzlarýn zahirlerinden algýladýklarýný daha önce belirtmiþtik, îslami gerçekleri, okun avý delip geçmesi gibi Öyle delik-deþik ediyorlardý ki, ancak on­lardan kaçan kurtuluyordu. Fakat baþkalanm, cehaletlerinden dolayý, hiçbir hukuki da­yanak bulunmaksýzýn ve þeriat adýna ellerinde apaçýk hüccet olmaksýzýn fasiklýk veya küfürle damgalýyorlardý.

Haricilerin harekatý; Emevilerin her güçlüklerinin ardýndan zayýf anlarýný yakaladýk­larýnda þiddetleniyordu. Hal böyle olunca, onlarýn harekatý önce Muaviye´nin, sonra Yezid´in, daha sonra da Hiþam b. Abdülmelik´in ardýndan þiddetlendirdiler ki, Emevi hükümranlýðýnýn yýkýlýþýna iþtirak ettiler. Horasan´daki Abbasi harekatýnýn zorladýðý ve Emevilerin bu durumdan tam sýyrýlacaklan sýrada -ki zaten Abbasiler topraklan kenar­dan köþeden sýkýþtýrmaya baþlamýþlardý- Hariciler kýyam ederek h. 130 senesinde Medi­ne´yi istila ettiler. Yani Emevi Devletinin can çekiþtiði sýrada ve Ýmam Zeyd´in katledilisinden sekiz küsiir yýl geçtikten sonra.

Ýbnul-Esir´in el-Kamil adlý eserinde þöyle geçmektedir: "Bu yýlda (yani Ebu Hamza el-Harici´nin hacca geldiði 129 senesinde)... Ýnsanlarýn Arafatta bulunduðu sýrada ne ol­duðunu farketmeden birden bire sancaklar ve mýzraklarýn tepesinde siyah þakýrlar beliri-verdi. Onlar yediyiiz kiþi idiler. Halk onlarý görür görmez paniðe kapýldý ve durumlarýný araþtýrdýlar. Onlara, Mervan ve Mervan ailesine karþý tavýr aldýklarýný bildirdiler. O za­manýn Mekke ve Medine sorumlusu Abdulvahid b. Süleyman b. Abdülmclik onlarla mektuplaþü. Onlardan mütareke talebinde bulundu, dediler ki, "biz aslýnda hacca en has­ret ve en düþkün kiþileriz." Bunun üzerine halka saldýrmama noktasýnda topyekün biri-birlerinden güvence içerisinde olma üzerinde anlaþma yaptýlar.

Hac sona erdikten ve 129. senesi de bitip 130. senesi girdikten sonra, kendisiyle Me-dineliler arasýnda geçen þiddetli çarpýþmanýn akabinde Haricilerin kumandaný Ebu Ham­za Medine´ye girdi. Medineliierden çok kiþi öldürdüler. Medine´de söz sahibi olduklarý için, öldürülenler hep Kureyþ´tendi. Onlardan çok sayýda kiþi de yaralandý. Bozgucular Medine´ye girdiði esnada bir kadýn, beraberinde diðer kadýnlar olduðu halde avlusunda­ki aðýt yakanlarý ikamet ediyordu. Kadýnlar, kocalarýndan heber gelinceye dek avluyu terketmediler. Haberler gelince tek tek hepsi de kocalarýnýn ölüsüne varmak için gitti­ler. Öldürülenlerin çokluðu dolayýsýyla o kadýnýn yanýnda hiç bir kadýn kalmadý."[18]Bundan sonra Emeviler tarafýndan kendilerini çýkartanlara karþý üstünlük saðlandý. Za­ten burada emevi kuvvetleri lehine bölünmeler vardý. Böylece Emveiler Abbasiler´i geri püskürtmeyi baþarmýþ oldu. Ýþte bu durumda Ebu Hamza´mn Medine´yi felhediþi anýnda yaptýðý konuþmayý zikretmemiz zorunlu olmaktadýr. Bu konuþma, Emevilere ve Emevi yanlýlarýna indirilen darbeyi tasvir ediyor. Hutbenin metni þudur:

"Ey Medineliler, ben Þaþý Adam´m zamanýný görüp geçirdim (Hiþam b. Abdülmelik´i kastediyor) Ürünlerinize hastalýk vurmuþtu. Siz ona, vergilerinizin kaJdýnlmasi isteðini taþýyan yazý yazmýþ, o da uygun görmüþtü. Böylece zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olmuþtu. Siz de Abdülmelik´e, Allah seni hayýr ile ödüllendirsin, demiþtiniz. Fakat ne sizi, ne de onu hayýrla Ödüllendirdi. Þunu iyi bilin ki, biz yurtlarýmýzdan ne þýma­rýklýk ne azgýnlýk, ne boþ þeylerle uðraþmak, ne varlýðýna konmak istediðimiz bir padiþa­hýn devleti ve ne de uðradýðýmýz eski bir yenilginin intikamýný almak için çýkmadýk. An­cak biz, hakkýn kendilerinin atýl býrakýldýðýný, hakký söyleyenin kaba kuvvetle yýldýrýldi-ði ve adaleti ayakta tutmak Ýsteyenin Öldürüldüðünü gördüðümüz zaman geniþ olan yer-yüzü bize dar geldi.

O esnada Rahman´m taatýna ve Kur´an´m hükmüne çaðýran bir davetçiyi duyduk. Hemen Allah´ýn davetçisine uyduk. "Kim Allah´ýn davetçisine katýlmazsa, yeryüzünde Allah´ý aciz býrakamaz." (Ahkâf 32) Biz, çeþitli kabilelerden yardým istedik. Çünkü biz azýnlýðý ve yeryüzünde müstaz´afýz. Onlar bize kucak açtý ve yardýmlarýyla destekledi­ler Onlarýn nimetleri Ýle biz kardeþ olduk. Daha sonra sizin adamlarýnýzla karþý karþýya eeldik. Kendilerini Allah´ýn taatýna ve Kur´an´ýn hükmüne çaðýrdýk. Onlar ise bizi þeyta­nýn taatýna ve Mervan oðullarýnýn hükmüne çaðýrdýlar. Allah´a andolsun. Batýl Ýle gerçek arasýnda fark ne büyük! Sonra saða-sola yalpalanmaya baþladýlar. Þeytan salyasýný onla­rýn arasýna akýttý.

Tencereleri onlarýn kanlarýyla kaynadý. Þeytanýn yanm yamalak bilgisini doðru ka­bul ettiler. Allah Azze ve Celle´nin yardýmcýlarý, varý-yoðuyla, tüm yaldýzlý keskin kýlýç­larýyla geliverdi. Ýslam düþmanlarýnýn da hayret kaldýklarý bir darbeyle bizim ve onlarýn deðirmen taþlarý döndü. Siz, ey Medimeliler, Mervan ve Mervan´ailesine yardým ederse­niz, Allah ya kendi katýndan bir azapla veya bizim ellerimizle kökünüzü kazýr ve inan­mýþ topluluklarýn gönülleri incinir.

Ey Medineliler, baþlangýcýnýz hayýrlý bir baþlangýç, sonunuzsa kötü bir sondur.

Ey Medineliler, Allah Azze ve Celle´nin kitabýnda güçlü ve güçsüzlere farz kýldýðý sekiz senimden bana haber veriniz! Bir dokuzuncusu gelmektedir ki, onun içinde sahibi için hiçbir sehim yoktur[19] Bu sehimi, büyüklüðünü ileri sürerek ve þiddet kullanarak kendisine ayýrmýþtýr. Ey Medineliler, sizin, arkadaþlarýmý þu þekilde küçümsediðinizi duyuyorum: "Onlara zamane gençleri ve kaba davranan arabiler diyorsunuz. Vallahi on­lar gençlik çaðlarýnda oluðunlaþmýþiardýr. Gözleri kötülüðe kapalý ve ayaklarý batýl ko­nusunda aðýrdýr."

114- Bu her ne kadar hitabeyi, Ýmam Zeyd´in þehadetinden sekiz küsur yýl sonra söy-lenmiþse de, fikirlerin dalgalandýðý bir dönemi ve Emavi asrýnýn son dilimini gösterdiði ´Çin serdettik. Þüphesi/, zulmü duyumsamaktan kaynaklanan psikolojik ýzdýrap, bazan sert feveranlar biçiminde ortaya çýkýyordu. Çünkü büyük þahsiyetlerden her biri veya fýrkalardan herhangi birinin liderini ya içine düþmüþ olduðu zulüm coþturur veya kera­metini ileri sürer veya da bir zaaf noktasý bulduðunda hemen onu deðerlendirir. Ýmam Zeyd´in kýyam hareketinde meydana gelenler, bunlardan birincisi türündendir. Nitekim onun ayaklanmasý, psikolojik dalgalanmalarýn ve zulmn ürettiði ýzdiraplarm görüntü-ennden birisiydi. Zeyd (r.a) kýyam etti ve ondan sonra çeþitli feveranlar birbirini izledi. V ü °´nun þehadeti ve beraberinde taþýdýðý þeyler birçok kinlerin kalýntýlarýdýr. Gerçeten inanmýþ gönülleri öyle harekete geçirdi ki, bu hareket Mervan´ýn bütün Ýslam yörelerindeki hükümdarlýðýný daha sonralarý Endülüs´te varlýðýný sürdürmüþ olsa bile-kö-künden silipsüpürdü.

Hitabe, birçok konulara ýþýk tutmaktadýr. O da bu asýrda zenginle fakir arasýndaki dengesizliðin hareketlendiðini göstermesidir. O kadar ki, Ebu Hamza bile zenginliði da­ha arttýracaðý, fakirliði ve züðürtlüðü de daha fazlalaþtýracaðý düþüncesiyle bir kýsým ha­racýn terkedilmesinden üzüntü duyuyordu. Çünkü zenginlerin lehine haracýn terkedilme-si nedeniyle fakirin hakký mahrum edilmektedir. Bu husus Ýmam Zeyd (r.a)´m ele aldýðý ve davet hitabesinde her hak sahibinin hakkýnýn teslim edileceði taahhüd ettiði þeydir..

Hitabenin ýþýk tuttuðu diðer bir husus, Haricilerin özellikle Farisi olanlarýnýn Medi-neliler üzerinde otorite saðlamýþ bulunnmalandýr. Gerçek þu ki, Medine sakinleri arasýn­da Emevioðullarý tarafýný tutma konusunda aþýn giden "Darû´î-Hicret" ehli bulunmak­taydý. Öyle ki, zulümleri ve Rasulullah (s.a.v)´in aline karþý hilelerinde onlarýn hesabýna çalýþýyorlardý. Nitekim biz daha önce ille de Emeviler hesabýna çalýþmasý ve deðer veri­þinin aþýrýlýðý ile haksýz olarak Ýmam Zeyd (r.a)´a saldýrýda bulunan Ensariyi, hatta bu duruma Ömer b. Hattab´ýn ahfadýnda birisinin çok kýzdýðýný, þiddetle öfkesini açýða vur­duðunu ve bu tür olaylara sabredilmeyeceði kanaatini açýkladýðýný anlatmýþtýk.

Yine bu hitabe, Hiþam b. Abdülmelik dönemindeki suskunluðun kalben mutmamin olan kimsenin suskunluðu rdeðil, kinini ve kýzgýnlýðým içine gömer bir kiþinin suskunlu­ðu biçiminde olduðunu gösteriyor.

Yine göstermektedir ki, bu defasýnda Harici hareketi kýrsal kesimdekilerin hareketi idi. Zeyd´in hareketi þehirlilerden Öç almayý simgelediðine göre, Ebu Hamza eþ-Þari´inin hareketi da kýrsal kesimdekilerin hareketini sembolize etmektedir. Ýktidann deðiþtiril­mesinin zarureti noktasýnda hem þehirliler ve hem de kýrsal kesimdekiler birlik olunca, iþte o zaman Abbasioðullarý Devleti kurulmuþ oldu.

Kuþkusuz Ebu Hamza´nýn dile getirdiði medinelilerin durumu, Ýmam Zeyd´in hareke­tini Medine´de deðil de Kufe´de seçmesinin sebebini gösterkmektedir. Bunun da Ötesin-de kýyam harekelini teþvik edenlerin Irak´lýlardan olmasýdýr.

115- Buraya kadar, asnn portresini siyasal açýdan ele aldýk. Bu görüntü, siyaset ve devlet olma noktasýnda samimiyet içerisindeki düþünürün fikrini ortaya koyusunu en ideal yola yönlendirir. Kuþkusuz kafalann içinde dolaþýp, uygulamada ortaya çýkmayan siyaset ve devlet olma alanýndaki zikzaklý çizgiler, ancak dosdoðru bir metodun verh-ðýyla hedefe varýþý hýzlandýrýr. Karar altýna alýnan hususlardandýr ki, doðru çizgi ancak eðiri çizgilerin arasýnda doðruluðunu belli edecek gibi, çizgilerin zikzaklý oluþu da an­cak düz bir zemin üzerinde belli olur.

Sonra çaðýn yapýsal durumu gerçekten inanmýþ gönülleri etki alüna alýyordu. Emevi-lerin Ýslami fetih hareketlerinde üstünlükleri olduðuna göre bu durum metod olarak be­nimsedikleri devlet olma üslubunu da beraberinde getirmektedir. Bu model, sindirme ve zor kullanma üzerine kurulmuþtur. Zor kullanma metodu, hem böylesine psikolojik sýz­lanmalara ve hem de böylesi fikri saplantýlara neden olmuþtur. Oysa Zeyd için devlet ol-lanmalara ve hem de böylesi fikri saplantýlara neden olmuþtur. Oysa Zeyd için devlet ol­ma noktasýnda dosdoðru dününceyi uygulamalý bir görüntü halinde sergileminin üstün­lüðü vardý. Ýmam Ali ve çocuklan etrafýnda çöreklenen kuruntularýn tutarsýzlýðýný açýklý­ða kavuþturmuþ, Emevi baskýsýna karþý savaþ açmýþ ve topyekün hak ehlini menun ede­cek hem tutarlý, hem de dosdoðru çizgiyi görüntülemiþtir. [20]


ZEYD DÖNEMÝNDE USULÝDDÝN KONUSUNDAKÝ TARTIÞMALAR


116- Zeyd (r.a) siyaset adamlarýndan birisi olduðu gibi ayný zamanda Akaid alimle­rinden birisiydi de. Nasýl ki siyasi konumu hakka ve hakký zafere ulaþtýrmanýn gereklili­ðine olan imanýna dayalýydý, aynen öyle akide etrafýndaki görüþleri de cesarete ve itikad ettiklerine güçlü bir imandan kaynaklanýyordu. Onun döneminde Ýslami fýrkalar toprak­tan biter gibi bitiyor, hemen pazarlamasý yapýlýyordu. Ýslami fýrkalann derinlemesine girdiði konulara Zeyd de kendine göre uygun gördüðü düþünceleriyle dalýþ yapýyordu. Ancak Zeyd´in bu konulardaki görüþleri siyasi alandaki yorumlamalarý gibi genel olarak bakýldýðýnda ýlýmlý ve toparlayýcýydý. Bir kýsým fýrkalarýn aþýrý tarafgir oluþlarý oranýnda tarafgirlik yapmýyordu. O, ileride kader konusundaki meseleler ve büyük günah iþleyen­ler etrafýndaki düþüncelerini açýklayacaðýmýz gibi konulara derinlemesine girdi. Bu ko­numda bize düþen görev, her iki mesele hakkýndaki tartýþmalarý baþlangýcýndan itibaren ele almak, sonra da çeþitli fýrkalara kýsaca iþaret etmektir. Öyle ki Ýmam Zeyd´in görüþ­leri onun düþünceleri üzerinde tartýþýlýrken açýk ve net olarak ortaya çýksýn. [21]


Kader Konusundaki Tartýþma


117- Kader konusundaki tartýþmalar, Allah Sübhanehu ve Teala´nýn iradesi yanýnda insanýn irade ve fiilleri açýsýndan, Ýslam öncesine kadar derinleþir. Bilakis Ýsîam´da, bu konu etrafýnda tartýþma yapanlar, daha Önce söylenilenlerin bir kýsmýný tekrarlýyorlardý. Cahiliyye dönem indekiler, biçiminde temize çýkarýyorlardý. Nitekim Allah Sübhanehu ve Teala onlar hakkýnda þöyle buyuruyor: "Putperestler diyecekler ki, Allah dileseydi ne biz ortak koþardýk, ne de atalarýmýz. Hiçbir þeyi de haram kýlmazdýk, onlardan önce­kiler de ayný þekilde (peygamberleri) yalanladýlar ve sonunda. Siz zandan baþka bir þe­ye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz." (En´am 148)

Kader konusundaki tartýþma, Rasulullah (s.a.v) döneminde alevlenmiþti. Nebi (s.a.v) bizim Kadere, Hayýr ve þerre inanmamýzý emretmiþ ve Cibril-i Emin kendisine imam konusunda sorduðunda þöyle buyurmuþtur: "Allah´a meleklerine, kitaplarýna, peygam berlerine, Ahiret gününe inanman, kadere, hayýr ve þerre iman etmendir."

el-Munye ve´l-Emel sahibi Kaderin Allah Teala´ya ait ilmi ezeli ile tefsirinin Ýbn Ömer (r.a) dan rivayet edilen hadiste geçtiðini belirtir. Bu kitapta þöyle geçmektedir.

ni iþittiðini haber verdi: "Allah´ýn sizin aranýzdaki ilminin benzeri, sizi gölgeleyen gökle sizi baürmayýp yüksekte tutan yerin benzeri gibidir. Nasýl ki siz yerle gök arasýndan çý_ kanlýyorsanýz, ayný þekilde Allah´ýn ilminden de dýþarý çýkamazsýnýz. Yine nasýl ki yerle gök sizi günah iþlemeye sevkedemiyorsa ayný þekilde sema Ýlmi de sizi sevkedemez." Bu anlamýyla kader, Allah Teala´nýn deðiþmeyen tebeddülata uðramayan îlm-i ezeli´sin­deki programIamasýdýr. Rasulullah (s.a.v)´den gelip, kuvvetle vurgulanan sabit haberler­dendir ki O, .kader konusunda münakaþaya dalmaktan nehyetm iþtir.

118- Nebi (s.a.v) Refik-i A´la´sýna göç edip müslümanlar yahudi ve hýristiyanlarla iç içe yaþayýp kader konusundaki tartýþmalar miras yoluyla kendilerine intikal edince, ka­der tartýþmalarý sahabe döneminde gündeme geldi. Hz. Ömer, iþlediði suçtan dolay! ka­bahati Kadere yükleyenleri hesaba çekiyordu. Rivayet oluyor ki Ona hýrsýz getirildi ve hýrsýza:

- Niçin hýrsýzlýk yaptýn? dediði, Hýrsýzýn da:

- Allah binim alnýma bu þekilde yazdý, dediði rivayet olunur. Bunun üzerine Ömer ferman buyurarak hem eli kesildi ve hem de deðnek vuruldu. Bu konuda fikri soruldu­ðunda þöyle dedi: "El kesmek hýrsýzlýðýn karþýlýðý; deðnek vurmak da Allah´a karþý yalan isnad etmesinin karþýlýðýdýr." Kader konusundaki tartýþmalar Ali (r.a) döneminde, iç içe yaþamalarýn çoðalmasý nedeniyle artýþ gösterdi. Ali (r.a)´ýn, kaderi ilm-i ezeli anlamýnda yorumladýðý rivayet olunur. Nitekim Ýbn Ebi´l-Hadid´e ait Nehcu´l-Belaða ve þerhinde, metni aþaðýda gelen belge geçmektedir:

"Yaþlý bir adam Ali Aleyhisselam´m huzuruna çýkarak:

- "Bize Þam yolculuðumuzun Allah´ýn kaza ve kaderi sayesinde olup-olmadiðým ha­ber ver.

- Daneyi filizlendiren insan canýný yoktan var edene andolsun ki, biz Allah´ýn Kaza ve kaderi dýþýnda ne hiçbir yere adým atabiliriz, ne de bir vadiye konaklayabiliriz.

- Öyleyse ben bütün emeðimin Allah katýndan olduðuna inanýyor ve kendime hiçbir ücret uygun bulmuyorum.

- Sus ey yaþlý adam. Þüphesiz Allah sizin gidiþinizdeki karþýlýmýzý siz giderken; dö-nüþünüzdeki karþýlýðýnýzý da dönüþünüzü yaparken kat kat vermiþtir. Siz hiçbir pozisyo­nunuzda zorlanmýþ ve zora koþulmuþ deðilsiniz..,

- Öyleyse kaza ve kader bizi nasýl sevk ve idare ediyor?

- Yazýk, sana, belkide sen kaza´yý uygulamaya zorlayýcý, kader´i de amele cebredici zennediyorsun. Eðer bu þekilde olsaydý, sevap ve azap, va´d ve vaid, emir ve nehiy an lamsiz olurdu. Günah iþ leyene Allah´tan bir ayýplama, iyilik yapana da övgü gelmezdi. Böylece ne iyilik yapan medhedilmeye kötülük Ýþleyenden daha layýk ve ne de kötülük yapan kiþi kýnanmayý iyilik yapandan daha layýk olurdu. Bu anlayýþ, putperestlerin, þey­tan askerlerinin, yalan þahitlerinin ve doðruyu görmekten gözleri kör olanlarýn anlayýþý-

Onlar, bu ümmetin kaderiyyesi ve mecusileridir. Þüphesiz Allah, serbestçe davran-vý emretti (Yani mükellef için itaat konusunda tam serbestlik vardýr). Allah baðimhh-ö nehyetti, kolaylaþtýrman iþleri teklif etti. Ne maðlub asi dedi, ne de istemeyerek itaat­kar saydý. Peygamberleri yaratýklarýna boþ yere göndermedi. Yer ve öklerle aralannda-kileri düzensiz bir biçimde yaratmadý.

"Bu, înkar edenlerin inananýdýr. Bu yüzden inkar edenlere ateþlen bir azab vardýr."(Sad 27)

Yaþlý adam:

- Öyleyse bizim rotasýndan çýkmadýðýmýz kaza ve kader nedir? Ýmam:

- O Allah´ýn emri ve hükmünün kendisidr. Sonra þu ayeti okudu: "Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi., emretti." (Ýsra 23) Yaþlý adam, þöyle diyerek sevinçle ayaða kalktý:

"Sen, Kýyamet Gününde þefaatýyla Rahman´m rýzasýný dilediðimiz imamsýn.

Sen dinimizin kapalý yönlerine açýklýk getirdin. Bu yüzden Rabbin, ihsaný bizden alýp sana varsin. "

Bu açýklamalardan anlaþýyor ki, Ýmam Ali (r.a) Kazayý "Hükm-Ý Teklifi" anlamýnda yorumluyor. Böylece ona göre kaderin anlamýnýn da "ilm-i ezeli" olduðu ortaya çýkýyor.

119- Bu konudaki tartýþmalar sahabe döneminden sonra da sürüp gitti Tabiin ve daha sonra gelen dönemde týrmanýþa geçerek þiddetlendi. Emevi döneminde bu konuya dalýþ­lar ileri boyutlar kazandý. Ýmam Zeyd döneminde de kader konusunda tartýþan fýrkalar, Ma"bed b. el-Cüheni ve Cehm b. Safvan gibiler ortaya çýktý. Bu ikisi, insanýn yaptýðý iþ­lerde hiçbir iradesinin bulunmadýðý hükmüne vardýlar. Kaderiyye ile birlikte Vasýl b. Ata´nýn zuhur etmesi gibi, Hiþam b. Abdülmelik´in öldürdüðü Gaylan ed-Dýmeþki ortaya çýktý. Ýþte bunlarýn hepsi Ýmam Zayd (r.a)´ýn çaðdaþlardýr. Bu fýrkalarýn görüþlerinden, kýsa paragraflarla söz açacaðýz. [22]


Büyük Günah Ýþleyenin Durumu


120- Büyük günah iþleyenle ilgili tartýþmalar, Ýmam Ali (k.v) döneminde ortaya çýk­mýþtýr. Çünkü Hariciler, sadece hakeme baþvurma olayýný onaylamasý dolayýsýyla büyük günah iþlediði, tevbe etmek zorunda olduðu, aksi halde kafir sayýlacaðý sebebiyle huruç eylemiþlerdir. Bu nedenle büyük günah iþleyen konusunda o kadar çok söz sarfedildi ki, Hanciler aþýrý sert davaranýp, iþleyen kiþil kafir sayarlarken Mürci´e, aþýrý yumuþak dav-rananak bu kimseyi yarlýganmýþ kabul ettiler. Çünkü onlara göre nasýl þirkin bulunmasý

urumunda taat yarar saðlamýyorsa imanýn bulunmasý durumunda da günah iþleme za­rar vermez. Þu iki fýrka da bu konuda orta yolu seçti; fýrka bu kimsenin iman- küfür arasýnda bir yerde bulunduðu ve Kur´an´da adýnýn fasik olduðu, hakkýnda mü´min ifadesi söylenmezse de, müslim olduðunun söylenebile­ceði görüþündedirler. Yine bunlar, tevbenin önceden iþlenenleri silip-süpürmesi nede­niyle bu kiþinin tevbe edip ve tevbesini tam samimiyet derecesine yükseltmediði sürece ebediyyen cehennemde kalacaðýna kesin gözüyle bakarlar.

Diðer bir fýrka da, bu kiþinin mü´min toplumu içerisinde yaþayan bir müslim olduðu, günah iþlemeleri akidenin temeline zarar vermeyeceði, eðer tevbe eder, tevbesini de tam samimiyet derecesine yükseltirse Allah Teala´nýn onu yarlýðayacaðý, tevbe etmediði tak­dirde azaba uðratýlmaya müstehak olacaðý, Allah Sübahanehu Teala´nýn kendisini ceza­landýracaðý, ancak bu cezayý rahmeti ve affýyla sileceði görüþündedirler. Bu görüþün Özeti, kiþinin bütün iþlerini Allah teala´ya varýncaya kadar te´hir etmesidir. Bunlara, Ehl-i Sünnet Mürciesi adý verilir.

Hasan Basri Hazretlerinin, büyük günah iþleyen kimselerin münafýk olduklarýný söy­lediði rivayet edilir.

Ýþte Ýmam Zeyd (r.a) fikirlerin kýsýr döngü içerisinde kaldýðý bir dönemde yaþýyordu. Özellikle böyle çeþitli mezheplerin dalgalandýðý Basra´ya göç ettiði sýrada "el-Menzile beyne´ 1-Menzileteyn" düþüncesini ortaya atan Mu´tezile taraftarlarý da Basra´da ikamet ediyorlardý. Ýnþallah ileride açýklayacaðýmýz gibi Ýmam (r.a) bu düþünceyi çok küçük ay-nhða raðmen hoþ karþýladý. Ancak bu fikri Vasýl b. Ata el-Gazzal´dan aldýðý sekilinde aleyhinde propaganda edildi. Þehiristani, Zeyd´in geliþimi konusunda söz ederken bu konudaki görüþleri açýklamýþtýk. [23]


[11] Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Zeyd, Hayatý, Fikirleri ve Çaðý, Þafak Yayýnlarý: 127-128.

[12] Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Zeyd, Hayatý, Fikirleri ve Çaðý, Þafak Yayýnlarý: 128.

[13] Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Zeyd, Hayatý, Fikirleri ve Çaðý, Þafak Yayýnlarý: 128-129.

[14] Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Zeyd, Hayatý, Fikirleri ve Çaðý, Þafak Yayýnlarý: 130.

[15] Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Zeyd, Hayatý, Fikirleri ve Çaðý, Þafak Yayýnlarý: 130-131.

[16] Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Zeyd, Hayatý, Fikirleri ve Çaðý, Þafak Yayýnlarý: 131.

[17] Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Zeyd, Hayatý, Fikirleri ve Çaðý, Þafak Yayýnlarý: 131.

[18] Sekiz hisse ile, Allah Teala´mn þu ayetinde geçenler kastedilmektedir: "Sadakalar, Allah´tan bir farý olarak ancak yoksullara, düþkünlere, zekat memurlarýna, gönülleri ýsýndýrý­lacak olanlara, (hürriyetlerini satýn almaya çalýþan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalý­þýp cihad edenlere, yolcuya mahsustur." (Tevbc 60) Bu sekiz sehim, zekatýn ve haracýn har­cama kalemleridir. P.býý Hamza´mn iþaret etliði dokuzuncu sehim ise, hakimin kendisi için ayýrdýðý þeydir. Biraz daha insaflý davransaydý, bu iddia edilen sertinin sahibi sehimlerin top­lamým yiyiyor ve geriye hiçbir þey býrakmýyor derdi.

[19] Îhyu1-Esir,el-Kamll, 5/145

[20] Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Zeyd, Hayatý, Fikirleri ve Çaðý, Þafak Yayýnlarý: 131-135.

[21] Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Zeyd, Hayatý, Fikirleri ve Çaðý, Þafak Yayýnlarý: 135.

[22] Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Zeyd, Hayatý, Fikirleri ve Çaðý, Þafak Yayýnlarý: 135-137.

[23] Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Zeyd, Hayatý, Fikirleri ve Çaðý, Þafak Yayýnlarý: 137-138.

Ynt: Hariciler 2 By: 8-D fatma zehra Date: 30 Nisan 2014, 21:17:35
Bunun örneklerinden birisi de þudur: Ýsmi Þuayb olan bir adam Meymun ismindeki bir kimseye borçlanýr. Bu adam alacaðýný isteyince Þuayb:

- Ýnþaallah onu sana öderim.

- ALLAH onu þu saatte dilemiþtir.

- Eðer dilemiþ olsaydý, onu mutlaka sana ödeyebilmem gerekirdi.



radyobeyan