Kuran-ý Kerim Ayetleri
Pages: 1
Emrullah Efendi By: hafýz_32 Date: 15 Eylül 2010, 16:24:57
Emrullah Efendi


8 Nisan 326-1910

Sevgili karilerimizin çoðu hatýrlayacaklardýr ki, bundan on sene evvelki ikdam gazetesinin sütunlarýnda Muhitül-Maarif unvaný mehibi altýnda imzasýz, lâkin gayet mühim lisan makaleleri görülürdü.

Memleketin bütün okur yazar takýmýný hayran edecek kadar derin bir vukuf ile yürütülen o mütalealar, hele Ispartalý Hakký ile beni alýklaþtýrmýþti! Çünkü o vakte kadar Hakký´yý ne zaman görsem ya edebiyat menkýbeleri dinletir, yahut lisan mebahisi dinlerdim. Bazen, edibliði ona vererek, lisan ulemalýðýný kendi hisseme býraktýðým da olurdu. Malûmatý edebiyemizin hududu garken Puzulî´de, garben Lamartine´de karar kýldýðý gibi, tetkikat-i lisaniye namýna ileri sürdüðümüz bahisler de Methali Kavaid ile mahdut idi.

Fakat biz bu dar sahanýn yalnýz sathýnda dolaþmazdýk ki!...

Bilseniz ne tamikat [16], ne tetkikat [17] icra ederdik! O bana izafet-i lâmiye ile izafet-i beyâniye arasýndaki býçak sýrtý kadar farký, usturanýn keskin tarafýndan çok daha incelterek, anlatmaya çalýþýrdý; ben ona vasfý terkibilerin adedini dörtle, onla takyid etmek, ilm-i þerife karþý bir nevî tazyik olacaðým kabul ettirmeðe uðraþýrdým!... imlâ meselesine gelince ikimiz de, kendi isabetine iman etmiþ ayrý ayrý birer müctehid idik...

Hayfa ki demin söylediðim makaleler meydana çýkiverince bizim mütaleatýn kâffesi su görmüþ teyemmüm gibi hükümden sakýt oldu!.. Kendi âlemimizde pek alâ birer lisan ulemasý geçinir dururken hiçliðimizi yüzümüze çarpan, felsefe-i lisanýn ne olduðunu bi­rinci defa olarak izah eden bu azametli mebahis kimin tarafýndan yazýlýyor, diye merak ettik. Emrullah Efendinin mahsulü içtihadý olduðunu anlayýnca, anil gýyab [18] müþtak olduðumuz o simayý hikmet ve irfaný görmek emeline düþtük.

Gerçek, o sýrada ikdamýn Paris muhabirliðini eden Ali Kemal beyin de lisana dair mülâhazatý görülmüþtü. Lâkin doðrusunu isterseniz beriki makalelerin yanýnda onlar metin birer mülâhaza deðil, açýktan açýða birer mülâhazasýzlýk idi! Tâ Paris´ten üþenmeden Ýstanbul´a kadar gönderilen koca bir makalenin erbabý mütaleaya öðretmek istediði hakayýký arnika: (de) edatý zarf için gelmezse atýfa olur; binaenaleyh ayrý yazýlmalýdýr. (Mayub) kelimesi yanlýþtýr (?); Bunun yerine fasihi olan (maiyb) lafzýný kullanmalýdýr... gibi hayrhahane bi takým ihtarattan ibaret kalýyordu!...

Mamafih Ali Kemal bey telkin etmek istediði hakaiki böyle üryan bir kýyafetle göstermiyor, öyle telliyor, öyle pullayordu ki insanýn vehlettennim ilmi bir makale diyeceði geliyordu.

Yalnýz Emrullahýn bizi bitiren o bülend muhakematý âlimânesi üzerine Ali Kemal beyin makalesi yüreðimize su serpmedi, diyecek olursam hakikati saklamýþ olurum.

Hakký dedi ki:

“Emrullah Efendi ile görüþmenin bir yolunu bulsak...

“Ýyi olur ama nasýl ederiz? Büyük adamlara sokulmak benim için pek zordur, Hazreti tanýyan bir zat yine hazretin müsaadesini aldýktan sonra beni yanýna götürseydi; ben de o ilk mülakatta iltifat görseydim alt tarafý kolay olurdu.

“Beni de görüþtürür mi idin?

“Hay hay!

“O halde isin bütün müþkülâtýný düþünerek cesaretsizlenme de bir an evvel çaresine bak...

“Acele etme! Bu gibi teþebbüsler beni hayli düþündürür. Çünkü caným yandý: Fazlýna, kemaline hürmeten kimin yanýna sokulmak istedimse ya ýsýrdý, ya tepti!.. Bizim memleketin okumuþlarý - hikmeti hüda- bütün huylu oluyor!

“Gevezeliði býrak!.. Dediðin ýsýrgan fýtratlý mahlûklarý biliyorum. Kabahat sende ki; hayýr umuyorsun da öyle heriflerin meclisine gidiyorsun. Onlarda zaten kemal namýna, fazilet namýna çok bir þey olmadýðý için mahiyeti âcizelerini göstermemek maksadiyle haþin bir ridayý ceberuta [19] bürünüyorlar. Emrullahý bir insani kâmil göreceðinden emin ol. Baksana gaye-i maksadýna doðru ne muhkem bir azim ile yürüyor!.. Saðdan, soldan yükselmeye çabalayan tezyif, istihza, techil gürültülerine kulak bile asmýyor, cehelei cemaate [20] karþý simay-ý safý asarýnda [21] bir çini iþmi´zaz, [22] yahut bîr hende-i istihfaf olsun, [23] görülmüyor.

Hakký beni iyice kandýrdý. Hemen o hafta içinde pýlýyý pýrtýyý, çoluðu çocuðu yüklenerek Makrýköye taþýndým. Evvelâ Baban-zade ismail Hakký, sonra Halil Edib, Muhlis beylere müracaat ederek Emrullaha beni tavsiye etmelerini, ara sýra harim-i irfanýna kabul olunmaklýðýmý rica eylemelerini söyledim. Nihayet hazretin hiç kimseden iltifatýný dirið etmez bir fazýlý derya dil olduðuna dair bu saydýðým arkadaþlarýmýn hepsinden teminat aldýktan sonra bir gece Muhlis beyin evinde kendisine mülâki oldum.

Filhakika Emrullah Efendi beni bir aþinay-i kadim gibi gayet teklifsiz kabul etti. Birinci defa olarak girdiðim o meclis-i mehib-i irfan, o gece beni hayli sýktý ise de, fýtratý da malûmatý kadar yüksek olan o büyük adam bana öyle samimî, öyle can aþýna hitaplar tevcih etti ki; kimin karþýsýnda olduðumu unutmak derecelerine gelerek ara sýra söze karýþmaya bile baðladým.

O günlerde ise zavallý Emrullah, nekbetin, hüsranýn en safil derekâttnda çalkanýp duruyordu: ikmaline bin can ile çalýþtýðý (Muhitilmaarif) ashab-ý hayýrdan birinin himmetiyle kapatýlmýþ; eserin tab´ýný deruhde eden Ahmed Cevdet efendinin aldýðý tazminattan da bu zavallýnýn hisse-i avaresine ücreti tahrir olarak yalnýz hasbî mesaisinin [24] ecri manevisi düþmüþ idi!..

Lâkin o metin adam yine ümitsizliðe düþmüyor, yine âti için bir çok ümitler, bir çok hayaller besleyip duruyordu.

Bu mülakat ki üç defa tekerrür ettikten sonra IspartalýHak-ký´dan baþlayarak bütün sevdiklerimi, Kâbeye hacý taþýyan deliller gibi Emrullahin evine götürmeye baþladým. Çok defalar Veli efendi çayýrýnda, Çobançeþme kýrýnda, yahut daha içerde akdettiðimiz encümenler, Allah bilir a, enzari tecessüssü kamaþtýracak kadar parlak olurdu!

Halin tehlikesini hepimizden iyi gördüðü için âtiyi hepimizden fena tahayyül etmesi icab eden koca Emrullahýn tevekkülünü, fakat mütemad bir sa´y, mütezayid bir azim ile beraber giden tevekkülünü gördükçe hakkýndaki hissiyat! vedad ve hürmetime münteha tasavvur eyliyemiyordum.

Aradan seneler geçti. Bir gün hazreti pek güler yüzlü gördüm:

Meðer Konya´da açýlacak mektebi Hukuk müdürlüðüne tayin edilmiþ imiþ. Avnî hakla orada bir lem´ayý marifet uyandýrabilirsek.., diyordu! Bir hafta sonra, Konya´da bulunmasý icab eden Emrullah´ý yine istanbul´da görünce “ne oldu? gitmediniz mi?” dedim.

“Gittim de geldim! Habisler býrakmadýlar ki! Ne kadar da þevkim vardý! Hususile hükümetin, memleketin ileri gelenleri beni pek güzel kabul etmiþlerdi. Büyük büyük iþler göreceðimize cdeta yakîn hasýl eylemiþ idim... Ne yapalým, elhük-mü-lillah! bir az daha bekleriz...

Zavallý Emrullah yine metanetine sahip idi!

Bu vak´adan tahminen bir buçuk sene kadar sonra idi ki hazrete Sultan Ahmet bahçesinde tesadüf etmiþ idim. O gun de ferdayý Hürriyete tesadüf eden cumartesi günü idi. Biçare farti sürurundan asabî bir nöbet geçirmiþ olmalý ki arkadaþlarý kendisine kordiyal içirmeye çalýþýyorlardý.

Ogüne kadar neþat ile, inbisat ile yakýndan muarifesi olmayan Emrullahýn kalbi o gün ziyayý saadetin ufuklarý lebriz eden tecel-lii nuranuru karþýsýnda gaþyi olmuþtu da, zannederim, ömründe birinci defa olarak metanetini kaybetmiþti...

istanbul gazetelerinin þu günlerde Mektebi Sultanî meselesini bahane ederek nahak yere maarif nezaretine, dolayýsiyle nazýra hücum eylemeleri bütün bu hatýratý maziyenin birer birer canlanmasýna, o hatýralarýn sinesinde saklamak istediðim; ümitsizliklerimin, cesaretsizliklerimizin yeniden ayaklanmasýna sebep oldu.

Muasýrlarý tarafýndan tekfir edilen hakîm-i þehir îbni Sýnanýn “dünyada benim gibi bir müslüman var; o da kâfir ise hiç müslüman yok demektir!” dediði gibi bütün bir Ömrü maarifin neþrine, iylâsma vesait ihzarile geçen Emrullah, hazýrdaki bir müessesei marifeti tahrib ile itham olunacaksa bence memleketi seven, memleketinin tealii irfanýna (irfanýn yükselmesine) çalýþan adam yok demektir!

Meþrutiyet bize gayet acý bir hakikat Öðretti ki o da vatanýmýzda her manasiyle büyük adamýn yok denecek kadar ender bulunmasýdýr.

Evvelce “at var, meydan yok!” diye kendimizi aldatýyorduk, oyalýyorduk. Bugün de ayni hülyalara kapýlacak mýyýz? Tetkiki habere, tamiki nazara hacet görmeksizin, Emrullah gibi kendisinden bu kadar hizmetler beklediðimiz bir adamý acelemize kurban edecek miyiz? Biz daha ne zamana kadar hissiyata kapýlmakta devam edip duracaðýz? Garibi neresi, meselenin mahiyetini anlattýðýnýz adamlar da “iyi ama meselâ filân gazete böyle yazmýyor”, diyorlar. Sanki size inanmýyorlar da o filân gazeteye inanýyorlar! Allah cümlemize insaf versin. [25]

Ynt: Emrullah Efendi By: ceren Date: 22 Ocak 2019, 15:09:04
Esselamu aleykum. Rabbim razý olsun bilgilerden kardeþim. ...
Ynt: Emrullah Efendi By: Bilal2009 Date: 22 Ocak 2019, 18:12:29
Ve aleykümüsselam Rabbim bizlerin ilmini artýrsýn Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan