Kuran-ý Kerim Ayetleri
Pages: 1
Hasbihal By: hafýz_32 Date: 15 Eylül 2010, 16:15:08
Hasbihal


17 Haziran 326 -1910

Ýkindi üstü Ayasofya meydanýndan geçiyordum. Þadýrvan avlusundan bölük bölük çýkan cemaat bende evvelâ bir hatýra, sonra bir çok hayal, daha sonra bir çok temenni, bir çok ümit uyandýrdý:

Kemal bey merhum, bir gün arkadaþlarýndan Nuri beyle beraber yine bu meydandan geçiyormuþ. Öðle namazýný kýlarak caminin muhtelif kapýlarýndan muhtelif semtlere daðýlan halký dikkatle süzdükten sonra demiþ ki:

“Nuri! Bu millet ne zaman adam olur bilir misin?

“Hayýr.

“Ne zaman, bu camilerden þu dizlikli, poturlu hamallarla, küfecilerle beraber senin benim gibi yakalýklý, bastonlu beyler çýkarsa.

Nuri bey bu vak´ayý tanýdýklarýndan birine söylemiþ; ben o adamdan duydum. Düþünülürse söz ne kadar doðru, ne kadar manalýdýr!. Kemal bey merhum bu temennisiyle, tabii ki avamýn ibadetini istihfaf etmiyor; Ancak ibadeti maksut bizzat bilen; abdestde, namazda, camide, cemaatde ne azim hikmetler, ne ince dakikalar bulunduðunu kimseden iþitip bellemeyen bu zavallýlarýn içinde kendilerini irþad edecek, uyandýracak adamlar bulunmasýný istiyor. Camiler efkârý milleti tenvir için ne müsait yerlerdir! Aðzý düzgün bir zat kürsiye çýkar da Kur´an´ namýna, hadis namýna hangi hakikati cemaate telkin edemez? Ihtirasatýnm bir çoðunu cami kapýsýnýn dýþýnda býrakarak temiz, asude bir kab ile Allah´ýn evine giren þu binlerce halktan niçin istifade etmemeli? Niçin onlarý cemiyet için daha müfid bir hale getirmemeli?

Yazýklar olsun ki elimizdeki nimetlerden, vasýtalardan istifade etmenin hiç yolunu bilmiyoruz! Daha doðrusu bilerek bilmiyerek o yollarý kamilen kapýyoruz. Ýbadetlerimiz hemen hemen birer bidat þekline girmiþ!.. Büyük camilerde cuma namazý bir saate yakýn sürüyor kî, mahfilde tilâvet olunan Kur´aný Kerim ile asýl namazdan baþkasý için geçirilen zamanlar hederdir!..

“Tayyebe-Hahu enfasekum.”“ diye baþlayan; yarýsý arapça, yarýsý acemce gidip, lâkin bir edayý mahsus ile okunan; arada müezzinlerin tarziyeleriyle fasýladar olan; cami hademesi tarafýndan tevþib

ismi lâtifiyle yad olunan mülemma mensur da kimin icadý olsa gerek? Allah aþkýna söyleyiniz bu uzun tekerleme camaatin canýný sýkmaktan, uykusunu getirmekten baþka neye yarar?..

Anlarým: Aðza düzgün hafýzlar mahfile çýkarak kemali tertil ile Kur´an okurlar; zamaný gelip sünnet kýlýndýktan sonra hatip manidar bir hutbe irad eder. Aradaki bidatlarýn hazfýndan kazanýlacak zaman da bu suretle mev´izeye kalmýþ olur.

Lâkin mev´ize bermütad israilyat olacaksa vaz geçtik! Camaati müslimine artýk içtimaiyat lâzým, içtimaiyat! Þarkta, garpta, þimalde, cenupta ne kadar müslüman varsa zillet içinde, sefalet içinde, esaret içinde yaþadýðýný; sefil bir milletin elinde kalan dinin kabil deðil iyla edilemiyeceðini bilmeyen, anlamayan vaizi kürsiye yanaþtýrmamalý. Va´ýz milletin mazisini, halini bilmeli; camaati istikbale hazýrlamalý.

Hele hoca efendilerimiz hiç kürsülerin semtine uðramýyorlar. Göreceksiniz: Ramazanda yine kürsüler þuradan, buradan koþup gelen medrese, mektep görmemiþ ümmî hocalar tarafýndan iþgal olunacaktýr!

Hocamýz Halis efendi hazretlerinden niyaz ederiz:

Ya bu kürsülere Ramazanda birer adam çýkarsýnlar, yahut bu ceheleyi cemaatin baþýna belâ etmesinler. Doðrusu bu herifleri dinledikçe gençlerdeki dinsizlik modasýný hemen hemen mazur göreceðim geliyor! Eðer dinin ne olduðunu bunlardan öðrenseydim mutlaka Ýslâm´ýn en büyük düþmaný olurdum!

Camiler hakkýnda söylediðimiz sözler dünyanýn her tarafýndaki camileri kendinde cemeden Hicaz hakkýnda evleviyetle varid olur.

Hicazýn bir müslüman sergisi olduðunu, böyle bir sergi hiç bir millette olmadýðýný, bundan istifade etmemek kadar sersemlik tasavvur edilemiyeceðini ukalamýz pek çok söylemiþlerse de biz tekrarýný faydasýz görmüyoruz. Hem de görmemeliyiz. Bu gibi hakikatlar her gün herkes tarafýndan söylenmelidir. Meþrutiyetten, hürriyetten yalnýz ötekine berikine aðýz dolusu söðmek suretile mütelezziz olmamalýyýz; yapýlmasý elzem olduðu halde yapýlamayan þeyleri yaptýrýncaya kadar uðraþmalýyýz,

îþte hac mevsimi yaklaþýyor. Evlâdýný, ayalini býrakýp bir çok paralar, fedakârlýklar ihtiyarile dünyanýn bir ucundan öbür ucuna kadar giden bu saf yürekli adamlara neler anlatýlmaz, ne telkinatta bulunulmaz!.. Hiç olmazsa hacdan maksat ne olduðunu öðrenirler, birbirlerini tanýrlar. Ya bu az muvaffakiyet midir?

Vaesfâ ki, hacýlarýmýzýn içinde “Medinede peygamber yatýyor; kâbede Allah...” diyenler bile var!..

Zenginlerimizin bir kýsmý hacca gitmez, bir kýsmý bedel gönderir, bir kýsmý da on onbeþ kiþi ile beraber gider. Bu sonrakilerin dört beþyüz lira sarf edip götürdüðü adamlar kimlerdir biliyor musunuz, Mahallenin ihtiyar bekçisi, muhtar mütekaidi, merhum babasýnýn azatlý kalfasý gibi hikmeti hacci dünyada deðil, ahirette bile anlayamýyacak adamlar!..

Be mübarek adam! Bunlarýn yerine iki üç adam akýllý arkadaþ götürsen de, müslümanlar arasýnda bir tanýþma, bir birleþme husulüne çalýþsan olmaz mý?

Arapça, acemce, rusça, tatarca konferanslar vermek, hutbeler irad etmek; maðribi aksadan gelen arabý, Hindden, Cinden, Sibiryadan, Afgandan, buradan giden huccac ile tanýþtýrmak; umumunun musab olduðu içtimaî hastalýklarý ortaya koyarak buna el birliði ile çare aramak, ihmal, olunacak bir iþ midir?

Hükümet belki bu hususta bazý tedbirler düþünmüþ bazý, adamlar bulup göndermiþtir. Fakat zenginlerimiz de vazifelerini ifa etmelidir. Evet, “musallidir, müttekidir, tütün bile içmez” diye mahallenin bekçisine elli lira verip bedel göndermekle bir þey olmaz. Madem ki bir fedakârlýktýr ihtiyar olunuyor, bari müfid olsun, demeli ona göre adam bulmalýdýr.

Hayatýný âlem-i Ýslâm’ýn saadetine vakfetmiþ olan seyyahý Þehir Abdürreþit Ýbrahim efendi hazretleri geçen seneki hac için “bu seneki hac azýcýk bir þeye benzedi...” buyuruyorlardý. Ýnþallah bu þebahet gide gide ayniyet derecesine yükselir.

Ancak bu umniyenin tahakkuku (bu dileðin gerçekleþmesi) o mübarek ülkeye hac mevsiminde dediðimiz gibi adamlarýn gitmesile, yahut gönderilmesile kabil olabilir. Yoksa validem senakârmýz da bu sene hacce gidiyor ki. ecri sýrf kendisine ait kalacak, cemaate hiç hayrý dokunmayacaktýr, zannederim. [36]


radyobeyan