Ýmam-ý Þafi
Pages: 1
Kitaplar By: sidretül münteha Date: 14 Eylül 2010, 16:00:21
KÝTAPLAR


105- Þafiî Ýlimlerîn Tedvin Olunduðu Bîr Çaðda Yaþadý:


Gerek Sahabe ve gerekse Tabiîn devirlerinde müctehidler fetvalarý­ný ve ictihadlarmý tedvin etmekten kaçýnýrlardý. Hattâ Sünneti tedvîn et­mekten bile çekindiler. Maksadlarý: Usûl-ü din´den yazýlý olarak tek esas Kur´ân kalmasý idi. Bu dînin direði odur, açýk nuru odur, kýyamete ka­dar uzanan ALLAH ipi, hakikat baðý odur. Nihayet ulemâ Sünneti tedvîn etmek, fetvalarý ve fýkhý tesbit edip yazmak mecburiyetinde kaldýlar.

Muhtelif dînî fýrkalar ve mezhebler ortaya çýktý, bunlar kendi sözle­rini yazýp ortaya döktüler. Þîa, imamlarýnýn görüþlerini yazdý, Mu´tezile, ulemâsýnýn görüþlerini yazdý, ortaya çýkardý. Muhaddisler, yalan Hadîs­lerden sahih Hadîslerin ayrýlmasýný saðlamak için Hadîsi tedvin etmek zorunda kaldýlar. Bundan sonra fukahâ da kendi görüþlerini yazma yo­lunu tuttular. Ebû Hanîfe´nin bâzý kitaplarý rivayet olunmaktadýr. Ebû Yûsuf, devrin Halîfesi Harun Reþid için Kitâbü´l-Harâc´ý yazdý, bundan baþka kitaplarý da vardýr. Muhammed b. Hasan, Irak fukahâsýnýn görüþ­lerini toplayýp yazdý ve iþi çok mükemmel becerdi. Demek oluyor ki, Þa­fiî öyle bir çaðda geldi ki, artýk ulemâ kendi görüþlerini ve üstadlarmm görüþlerini yazmaða baþlamýþlardý. O da ayný yola koyularak tedvine baþladý.

Bâzý râvîler diyorlar ki, onun ilk eseri re´y fukahâsýna red için yaz­dýðý kitaptýr. Buveytî þöyle diyor: "Þafiî dedi ki: Hadîs erbabý benim ya­nýmda toplandýlar ve benden Ebû Hanîfe´nin kitabýna red yazmamý iste­diler. Cevaben: Ben onlarýn ne dediklerini bilmiyorum, kitaplarýna bir ba­kayým, dedim, emrettim, Muhammed b. Hasan´m kitaplarý benim için, yazýldý, bir sene onlarý gözden geçirdim ve onlardakileri belledim. Son­ra Kitâbü´l-Baðdâdî´yi yazdým..."[1]

Bu haber eðer doðru ise, Þafiî´nin ilk kitabýnýn, görüþleri tesbit et­me bakýmýndan Irak fukahâsýnýn te´lif usûlüne benzediðini göstermekte­dir. Yine böylece onun ilk kitabýnýn red ve münazara için olduðu anla­þýlýr. O kitabý, müstakil görüþlerini beyan için deðil, belki Hadîs fýkhý­ný veya Medine ehli fýkhýný veyahut bizzat Mâlik´in fýkhýný müdâfaa için yazmýþtýr. Çünkü bunu Medînelilerin isteði üzere kaleme almýþtý. Mu-hammed b. Hasan´ýn kitaplarýný gördükten sonra bunu te´lif etmiþtir. Þüphesiz ki o Baðdad´a ilk geliþinde îmaný Muhammed´in kitaplarýna muttali´ olmuþtu. Yâni Ýmam Mâük´in yolundan ayrý müstakil bir ictihad yolu tutmadan, müstakil bir görüþ sahibi olmadan Önce idi.

Bu kitap hakkýnda ne denirse densin, Þâfü ictihad, bahis ve fetva hususunda müstakil bir yol tuttuktan sonra kitap te´lif etmeðe baþladý, istinbat için vaz´ettiði esaslarý onlar da tesbit ediyor, ihtilaflý meselelere dair görüþlerini açýklýyordu. Sünneti tedvin ediyor, Ashâb arasýndaki ih­tilâflarý tesbit ediyor, muhtelif görüþler arasýndan tercih ettiði görüþü seçiyor ve onu benimsiyordu.

Onun Mekke´de iken yazdýðý bir eserini tanýmýyoruz; tarihçilerden hiçbiri, Mekke´de þu eserleri yazmýþtýr, dememiþtir. Ancak bizim temayül ettiðimiz cihet doðru ise, Abdurrahman b. Mehdî´ye yazdýðý risaleyi Mekke´de iken yazmýþtýr. 195 senesinde Baðdad´a geldikten sonra birçok kitaplar yazmýþ olduðu zikrolunmaktadýr. Þu da olabilir ki, kitaplarýný Mekke´de iken yazardý, fakat onlar üzerinde düþünüp iþlemek amaciyle onlarý halka gösterip açýklamadý. Baðdad´a gelince, birçok incelemelerde bulunmasý, araþtýrýp tedkîkat yapmasý ile onlarý olgunlaþtýrýnca, talebe­sine açýkladý, arkadaþlarý arasýnda yaymaða baþladý. Sonra etrafa yay­ma iþi devam etti. Sonra Mýsýr´a gelince bu yazdýklarýný tekrar gözden geçirdi, deðiþiklikler, tebdiller yaptý, daha mükemmel olmalarýna çalýþa­rak bâzý þeyler kattý, bâza þeyleri attý... [2]



106- Þafiî Irak´da El-Hucce´sînî Yazdý:


Þafiî Baðdad´da kitaplarým meydana çýkardý, Er-Risâle´sini orada açýkladý. Talebelerine kitaplarýný okuttu. Yukarýda naklettiðimiz veçhile Za´ferânî þöyle demiþti: "Þafiî Baðdad´a geldi. Biz´ onun etrafýnda top­landýk. Bize, size okuyuverecek birini bulun, dedi." Bu da gösteriyor ki, onun elinde yazdýðý ve hazýrladýðý kitaplarý vardý. Onlarý talebesine oku­tuyor, yayýyor, onlardaki bilgileri beyan ediyordu. Bu kitaplarý talebele­ri belleyip üzerlerine aldýlar. Bunlarý rivayet edenlerin en meþhurlarý Za´ferânî ile Kerâbîsî´dir. Irak´da iken fýkha ve fürû meselelerine dair yazdýðý kitaplara El-Huece nâmý verilir. El-Hucce kitabý hakkýnda Kâ­tip Çelebi, Keþfü´z-Zünûn´da þöyle diyor: "O büyük bir cild olup onu Irak´da te´lif etti. Þafiî Mezhebinde eski kavil denildiði zaman bu eser kasdolunur."

Ýbn-i Nedim, Za´ferânî´nin, Þafiî´den rivayet ettiði kitaplara Mebsut nâmým veriyor. Acaba Mebsut ile Hucceh bir midir? ibn-i Nedim´in fih­ristinde zikrettiði ve Mýsýr´da Rebî´in rivayet ettiði Mebsut budur, dediði Mebsut´un münderecatýna bakarsak görürüz ki, bu eser, Þafiî´nin fürûa, hüccetlere, münazara ve ihtilâfa dâir bütün kitaplarýný ihtiva etmektedir. Öyleyse, Kâtip Çelebi´ye göre Kadîm kavilleri toplayan Kitâbü´l-Hucceh, îbn-i Nedim´in fihristinde Mebsut adýný verdiði kitap olduðunu söylemek yerinde olur. Aþaðýda beyan edeceðimiz veçhile, Mýsýr´da bunda bâzý de­ðiþiklikler yaparak, bâzý yerleri atýp, bâzý þeyler kattýktan sonra bu eser El-Üm adýný almýþtýr. Beyhakî, Menâkýb-ý Þafiî´de þöyle diyor: "Þa­fiî´nin Baðdad´da iken yazdýðý El-Hucceh kitabýný Za´ferânî ondan riva­yet etmiþtir. Onun diðer kitaplarý da vardýr, onlarý Hüseyin b. Ali Kerâ-bîsî ve Ebû Abdurrahman îbn-i Yahya Þafiî rivayet etmiþlerdir. Ebû Ab-durrahman´m rivayet ettiði Kitâbü´s-Sîyer´den bir nüsha benim elime geçti; onda baþkalarýnda bulunmayan birçok ziyâdeler vardýr. Ebû Ve-lid Musa b. Ebû Cârûd´un bir muhtasarý vardýr ki, onu Þafiî´den rivayet eder, onda da bâzý ziyâdeler vardýr." [3]



107- Þafiî´nin Mýsýr´da Görüþlerini Topladýðý Eser: El-Üm:


îmaný Þafiî Mýsýr´a geldi. Burada kitaplarýný tekrar gözden geçirdi, görüþlerini, mezhebinin kavillerini tekrar inceledi, bunlar üzerinde dur­du. Bâzý deðiþiklikler, tebdîlât yaptý, böylece yeni kitaplarýný vermiþ ol­du. Birçok meseleleri imlâ = dikte ettirdi. Talebeleri ondan meseleler rivayet ettiler. Mýsýr´da onun El-Üm kitabý nakil ve rivayet olundu; ke­za Sünen kitabý rivayet edildi. Süyûtî, Hüsnü´l-Muhâzara´da diyor ki: "El-Um, El-Emâlî, El-Kübrâ, Îmlâü´s-Saðîr gibi yeni kitaplarýný te´lif et­ti," îbn-i Hâcer, Tevâlî El-Tesîs´de þöyle diyor: "Ebû Hasan Âbürî de­di ki: Bize Zübeyr b. Abdulvâhid anlattý, o da Muhamnýed b. Saîd´den, o da Feryânî Ebû Saîd´den naklediyor, Rebî´ dedi ki: Þafiî burada (yâni Mýsýr´da) dört sene ikamet etti. Ýkibin beþyüz varak yazdý. Kitâbü´l-Üm ikibin varak tutar. Sünen kitabý ve daha birçok þeyler var, hepsi dört se­ne zarfýndadýr."

Buveytî Þafiî´den Mýsýr´da iþittiklerini ihtisar etti. Bunlarý bir kitab hâline getirip ona El-Muhtasar nâmýný verdi. Müzenî de böyle bir kitap meydana getirerek ona El-Muhtasar adýný verdi. Bunlarýn hepsi Þafiî´nin Mýsýr´daki fýkhýný "beyan etmektedir. Bunlar onun son görüþlerini ihtiva eder. Bunlarda kararlý olduðu halde vefat etmiþtir.

Rebî´ b. Süleyman Muradî, Þafiî´nin Mýsýr´da yazdýðý ve yazdýrdýðý ki­taplarýn hepsini rivayet etmiþtir. Bu kitaplar için ona gelip müracaat ederlerdi. Þafiî´nin Mýsýr´da ikameti müddeti boyunca ondan ayrýlmadý; onun dersine devam etti. Hattâ, Ibn-i Hacer´in Tevâlî EI-Te´sîs´te kaydettiði gibi, Mýsýr´a geliþinden Önce Þafiî´nin yanýnda bir müddet bulun­duðu söyleniyor. îbn-i Nedîm Rebî´in rivayet ettiklerine Mebsût nâmýný veriyor, nasýl ki, Za´ferânî´nin rivayet ettiklerine de Mebsût denir. Rebî´ Mýsýr´daki kitaplarýnýn nâkili olduðu gibi Za´ferânî de Baðdad´da yazdýðý kitaplarýnýn nâkilidir. [4]


108- Þafii´nin Mýsýr´da Yeni Yazdýklarý, Eskilerin Islâhý Ve Ýkmâlidir. Baðdad´da Yazdýklarîyle Mýsýr´dakiler Ara­sýnda Farklar:



Burada, Þafiî´nin eski kitaplariyle yenileri arasýndaki mugayiret ile ilgili oldukça önemli bir meseleye iþaret etmek isteriz. Þafiî´nin terceme-i hâlini yazan ve onun kitaplarýndan söz açan eskilerin birçoklarýnýn iba­releri, Þafiî Mýsýr´a geldikten sonra kitaplarýný eskilerinden bambaþka bir tarzda yeniden yazdýðý zannýný uyandýrmaktadýr. Bu vehim sonraki­lerden bâzýlarýnýn içinde yer bulup tasdik gördü, onu sabit, mukarrer bir gerçek imiþ gibi kabul ettiler. Bu yüzden bâzý yazarlar, Mýsýr´da geçirdiði dört senenin bu kitaplarýn hepsini yazmaða kâfi olduðunu sýk sýk söyler oldular. Halbuki mâkul olanla baðdaþan þudur ki, Þafiî Baðdad´da iken yazmýþ olduðu mevzularda yeniden kitap yazmazdý, eskiden yazdýklarýný tekrar gözden geçirir, onlarý yeniden iþlerdi, doðru bulduklarýna dokun­mazdý, görüþü deðiþmeyen meseleleri olduðu gibi býrakýrdý. Talebesi de onlarý öylece naklederlerdi. Görüþünü deðiþtirdiði meseleleri yeniden ya­zar veya yazdýrýrdý. Fikri onun üzerinde öylece karar kýlmýþ olurdu. Çünkü bir muharririn, fikir hayâtýnýn herhangi bir devresinde yazdýk­larýnýn hepsinden dönerek onlarý bozmasý ve sonra tutup da hepsini ye­niden yazmasý mâkul bir þey deðildir.

Bâzý eserlerde geçen sözler de bunu te´yîd etmektedir. Ýbn-i Hacer, Tevâlî M-Te´sîs´te kaydediyor: "Beyhakî dedi ki: Þafiî yeni kitaplarýnýn bâzýsýný tekrar yazmadý. Meselâ: Siyam, Hudûd, Rehin, Saðîr, îcâre,bölümleri böyledir. Zîrâ o, bu kitaplarýn yenide de okunmasýný em­retti, onlardaki içtihadýna aykýrý olanlarýn yakýlmasý için emir verdi. Yine dedi ki: Belki de bu kitaplarý, baþka yerlerde rücu´ ettiklerine tenbih bu­yurmakla yetinerek, bu haliyle býraktý. Ibn-i Hacer buna ilâveten diyor ki: Bu rivayet çok yararlýdýr. Þafiî´nin rücu´ ettiði meþhur olan mese­lelerin çoðundan iþkâli kaldýrýr, onlar bu kitaplarýn bâzýsýnda mevcuttur."

Beyhaký´nin ibaresinden ve îbn-i Hacer´in ona yaptýðý ilâveden çýkan netice þudur: Þafiî, yeni eserlerini yazarken eski eserlerine bakardý. Gö­rüþü deðiþmemiþ olanlarý býrakýrdý. Ýçtihadý deðiþmiþ olanlarý yeniden ya­zar, eskileri yakardý. Görüþünü deðiþtirdiði meselelerden bâzýlarýný, ki­tabýnýn baþka yerinde onun hakkýndaki görüþünü açýklamýþ olmasiyle yetinerek, o haliyle býraktýðý da olurdu. Demek oluyor ki, o ibarelerini deðiþtirmeden eskileri okutuyor, sonra rücûý îcâbedenleri gözden geçi-

riyor, bunlarý yeniden yaziyor ve gereken tenbihi yapýyor. Hattâ bâzý yeni kavlinden döndüðü de oluyor. Çok defa görüyoruz ki, Rebî´ Þafiî´­nin kitaplarýndaki kavillerini nakleder, sonra da en son görüþünü söyler. Çünkü bunu, kitaplarýný okuyup dinledikten sonra duymuþtur.

Bakýyoruz, Þafiî´nin eski kitaplarýna Mebsût nâmý verdiði gibi Mý­sýr´da yazýp Rebî´in rivayet ettiklerine de Mebsût adý veren Ýbn-i Nedîm, Za´ferânî´nin hal tercümesinde þöyle diyor: "Za´ferânî, Þafiî´den Meb-sut´u, Rebî´in rivayet ettiði tertip üzere rivayet etti; az bir þey fark var­dýr. Halk ona pek raðbet göstermez, onunla amel etmez. Fukahâ ancak Rebî´in rivayet ettikleriyle amel ederler. Za´ferânî´nin rivayet ettiði ki­taplarýn adlarýný saymaða lüzum yok. Çünkü onlar hem azdýr, hem de çoðu sönmüþ gitmiþtir."

Rebî´in rivayet ettiði Mebsut´un tertibinin, Za´ferânî´nin rivayet et­tiði Mebsut´un tertibi üzere olmasý, tertipteki farklarýn az bulunmasý, Za´ferânî´nin naklettiði Mebsut´un Baðdad´da, Rebî´in Mebsut´unun Mý­sýr´da yazýlmýþ olmasý, bütün bunlar aslýn bir olduðunu gösterir. Fakat Baðdad´da yazýlanda bâzý deðiþiklikler, katmalar ve atmalar yapýlmýþ, bu suretle Mýsýr´da yeni bir kitap halini almýþtýr.

Eðer gerçeði açýkça belirtmek istersek, diyebiliriz ki, Þafiî´nin yeni kitaplarý, eski kitaplarýnýn yeniden gözden geçirilip ilâveler yapýlmak su­retiyle meydana gelmiþtir. Eski risalesinin özü yeni risalede mevcuttur, yalnýz bâzý incelemeler, ziyâdeler ve hazifler yapýlmýþtýr. Diðer kitaplarý da böyledir. Çünkü münâzaracý ve cedelci olan Þafiî, görüþleri evirip çe­viriyor, hakikati meydana çýkarmak için münakaþa yapýyor, sýrf kendisi galip gelmek için asla münakaþa yapmýyordu. O, baþkalarýnýn görüþleri­ni incelediði gibi kendi görüþlerini de dâima tedkîke tabi´ tutardý. Kendi usûlüne göre onlarý tartar, neticede ya olduðu gibi býrakýr, yahut tâdil ederdi, bir mesele hakkýnda, uzak veya yakýn zamanlarda olsun, ondan muhtelif görüþler nakil olunmuþtur. Bir görüþü ileri sürerdi, sonra ondan dönerdi, çünkü ya bir Hadîs bulur, ya daha doðru bir kýyas yapar, ya­hut bilmediði bir Sahabe fetvasýna muttali´ olurdu. Hak´tan baþka hiç­bir þey istemeyen her araþtýrýcýnýn hâli böyledir. Yeni yeni düþüncelere ufkunu açan kimse böyle yapar, o kendi görüþüne aldanarak gurur ge­tirmez, onu önden ve arkadan, hiçbir taraftan batilin yol bulamadýðý tek gerçek sanmaz.

Þafiî, kendi görüþlerine, ihlâs sahibi kimselerin haliyle dâima þüp­he gözüyle bakardý. Ictihad hayâtý boyunca sözlerinde hatâya düþmek ihtimali içinde bulunurdu. Buveytî´nin ondan naklettiðine göre þöyle derdi: "Bu kitaplarý yazdým. Onlarda mutlaka hatâ bulunur. Çünkü Al-lâhu Teâlâ þöyle buyurur: ´Eðer ALLAH´da-n baþkasý nezdinden olsaydý, onda çok ihtilâflar bulurlardý Benim, kitaplarýmda Kitap ve Sünnet´e muhalif bir þey bulursanýz, bilin ki, ben ondan rücu´ etmiþimdir." [5]
 


[1] îbn-i Hacer, Tevali El-Tesîs, s. 765.

Bundan anlaþýlýyor ki, bunu yazmasý Baðdad´a ilk geliþinde, yani 174 senesinde Ýdi. Çünkü Ýmam Muhammed´in kitaplarýna muttali´ olmadan red için yazýlmasý istenmiþti.

[2] Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Þafii, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Yayýnlarý: 143-144.

[3] Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Þafii, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Yayýnlarý: 144-145.

[4] Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Þafii, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Yayýnlarý: 145-146.

[5] Muhammed Ebu Zehra, Ýmam Þafii, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Yayýnlarý: 146-147.


Ynt: Kitaplar By: Medine16 Date: 02 Haziran 2016, 16:00:25
Mezhep imamým

radyobeyan