Tarihte Camp David Ant By: ayten Date: 14 Eylül 2010, 13:52:32
Tarihte Camp David Antlaþmalarý
Lübnan iç savaþýnýn Arap dünyasýný karýþtýrdýðý ve bir çok endiþelere sebep olduðu bir gerçektir. Çünkü Lübnan´ýn dini gruplar arasýnda parçalanmasý veya en azýndan, bir ara Hýristiyanlarýn ileri sürdüðü gibi, bir federasyon ve konfederasyon þekline dönüþtürülmesi ihtimali, bir çok Arap ülkesi için, kendilerine de tesir etmesi bakýmýndan, korkutucu olmuþtur. Fakat, Lübnan iç savaþýnýn sona ermesinden hemen bir yýl sonra Mýsýr Cumhurbaþkaný Enver Sedat´ýn Ýsrail´e gitmesi ve bundan on ay sonra da Ýsrail ile Camp David Anlaþmalarý´ný imzalamasý, Arap dünyasýný çok daha fazla karýþtýracak ve günümüze kadar gelen bir dizi yeni geliþmelerin kapýsýný açacaktýr.
18 Ocak 1974´de, Amerika´nýn aracýlýk çabalarý ile, Ýsrail ve Mýsýr arasýnda imzalanan Sina anlaþmasý, Amerikan diplomasisi için bir baþarý olduðu kadar, Mýsýr-Amerikan münasebetlerinin de büyük ölçüde deðiþmesini ve geliþmesini saðlamýþtýr. Hele, Dýþiþleri Bakaný Dr. Kissinger´in 31 Mayýs 1974´de de Ýsrail ile Suriye arasýnda bir anlaþma saðlamasý, Amerika´nýn Arap dünyasýndaki nüfuzunu ve Orta Doðu politikasýndaki tesirini daha da arttýrmýþtýr.
Bu atmosferden yararlanan ve Orta Doðu´da bir barýþ zeminini kuvvetlendirmek isteyen Baþkan Nixon, 12-19 Haziran 1974 günlerinde Mýsýr, Suudi Arabistan, Suriye, Ýsrail ve Ürdün´ü ziyaret etti. Nixon´ýn Suriye ziyaretinde, iki ülke, 1967 savaþýnda kesilmiþ olan diplomatik münasebetlerini tekrar tesis etmeye karar verdiler. Fakat Orta Doðu gezisinin en baþarýlý kýsmý Mýsýr ziyareti oldu ve Nixon Mýsýrda hararetle ve büyük gösterilerle karþýlandý.
14 Haziranda, "Mýsýr ile Birleþik Amerika Arasýndaki Münasebetlerin ve Ýþbirliðinin Prensipleri" konusunda bir de anlaþma imzalandý. Amerika ile Mýsýr arasýndaki münasebetlerin almýþ olduðu bu yeni þekil ve geliþme iledir ki, Mýsýr, Ýsrail ile 1 Eylül 1975 anlaþmasýný imzalayarak, Sina´dan biraz daha toprak kazanmaya muvaffak oldu. Bu da Mýsýr´ý, kaybedilen Arap topraklarýnýn tekrar kazanýlmasýnda ve Ýsrail´in iþgal ettiði topraklardan çekilmesini saðlamada, Amerika´ya dayanma yoluna sevk etmiþtir.
Mýsýr´ýn bu sýrada Amerika´ya ve genel olarak da Batý´ya eðilim göstermeye sevmeden sebeplerin baþýnda, karþýlaþtýðý ekonomik meselelerin büyük tesiri olduðunda þüphe yoktur. Ýsrail ile yapýlan savaþlarýn yükünü kaldýrmak kolay deðildi. Ýçerdeki ekonomik sýkýntýlarýn dýþýnda, Mýsýr dýþ borçlarýný da ödemekte güçlüklerle karþýlaþmaya baþladý. Bundan dolayý, Enver Sedat, 20-29 Þubat 1975 günlerinde Suudi Arabistan, Umman (Oman), Birleþik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar ve Kuveyt´i ziyaret etti. Bu ziyaretler sýrasýnda, yapýlan anlaþmalarla, Suudi Arabistan Mýsýr´a hemen 300 milyon dolarlýk, Kuveyt, Katar ve Birleþik Arap Emirlikleri de 400 milyon dolarlýk bir yardým yapmayý kabul ettiler.
Bunun arkasýndan Enver Sedat, 29 Mart-10 Nisan 1975´de de Batý Almanya, Fransa, Ýtalya, Yugoslavya ve Avusturya´yý ziyaret etti ve Yugoslavya hariç, diðer ülkelerle çeþitli ekonomik yardým anlaþmalarý imza etti. Enver Sedat, bu Orta Doðu ve Batý Avrupa ziyaretlerinin arkasýndan 26 Ekim-5 Kasým tarihleri arasýnda da Birleþik Amerika´yý ziyaret etti. Sedat bu ziyaretinde Amerika´dan silah almak istedi ise de, Amerika herhangi bir taahhütte bulunmadý. Buna karþýlýk, Baþkan Nixon, 1974 Mýsýr ziyaretinde vaad ettiði vechile, Kongreden Mýsýr´a 750 milyon dolarlýk ekonomik ve 250 milyon dolarlýk da gýda yardýmýnýn çýkmasýný saðladý.
Baþkan Sedat´ýn 1975 yýlýnda yaptýðý bu ziyaretler açýk bir þekilde göstermekteydi ki, Mýsýr politikasý Batý´ya kaymaktaydý. O kadar ki, ekonomik sebepler aðýrlýklý bir rol oynasa bile, Enver Sedat´ýn Orta Doðuda ziyaret ettiði ülkeler esas itibariyle muhafazakar ve Batý´ya daha yatkýn ülkelerdi.
Mýsýr politikasýndaki bu deðiþmenin Sovyetleri hoþnut býrakmayacaðýný tahmin etmek zor deðildi. Mýsýr´ýn Batý´ya doðru kaymasý ile Mýsýr-Libya münasebetlerinin de bozulmaya baþladýðý görülmüþtür. Hatta iki ülke arasýnda çatýþmalar çýkmýþtýr. Bu krizde, Libya ile yakýn münasebetlere sahip olan Sovyet Rusya´nýn ne derece parmaðý olduðunu tayin etmek elbette ki güçtür.
Mýsýr-Libya gerginliði ve iki ülke münasebetlerindeki kriz, 1975 Temmuzunda baþlamýþ ve aralýklarla 1977 Ekimine kadar sürmüþtür. 1975 Temmuzunda Mýsýr sýnýr makamlarý, Mýsýr´da karýþýklýk çýkarmak isteyen bir takým Libyalýlarý yakaladý. Bu hadise iki ülke münasebetlerini o kadar gerginleþtirdi ki, Libya Mýsýr sýnýrlarýna 400 tank sevk etti ve Mýsýr da buna karþýlýk vererek Libya sýnýrlarýna kuvvet yýðdý.
Bu gerginlik Ekim 1975 ayýna kadar sürdü ise de, iki taraf da daha fazla ileriye gitmedi ve münasebetlerini normale döndürdüler. Fakat 8-9 Mart 1976 günlerinde, Mýsýr´da yüksek seviyedeki kiþileri öldürmekle görevlendirilen 30 kadar Libyalý komandonun yakalanmasý, Mýsýr-Libya münasebetlerini yeniden gerginleþtirdi. Bunun üzerine Libya, ülkesinde çalýþmakta olan 22.000 kadar Mýsýrlýyý sýnýr dýþý etti. Bu hadise de burada kaldý.
1977 yýlýnda Mýsýr ve Libya savaþ durumuna girdiler. 12 Temmuz 1977 günü, dört kiþilik bir sabotaj grubunun Libya´dan Mýsýr´a girmek isterken Mýsýrlýlar tarafýndan yakalanmasý üzerine, 14 Temmuz 1977´den itibaren Libya-Mýsýr sýnýr çatýþmalarý baþladý. Bu çatýþmalar, 17 Temmuzdan itibaren iki taraf tanklarýnýn ve uçaklarýnýn çarpýþmasýna dönüþtü. Gerçekte Libya ile Mýsýr arasýnda bir savaþ söz konusu idi. Dolayýsýyla, Arap Ligi´nin ve diðer Arap ülkelerinin araya girmesi üzerine, Libya topraklarýna girmiþ olan Mýsýr, kuvvetlerini geri çekerek 24 Temmuzda savaþý durdurdu. Fakat iki devlet arasýnda münasebetlerin normale döndürülmesi ancak 1977 Ekiminde mümkün olabildi.
Mýsýr´da, yüksek seviyedeki kiþileri öldürmekle görevlendirildiði belirtilen 30 kadar Libyalý komandonun 8-9 Mart 1976´da yakalanmalarýndan bir kaç gün sonra, Enver Sedat, bir bomba patlattý. Sovyetlerle olan baðlarýný birdenbire koparýverdi. Mýsýr´ýn Amerika ile münasebetleri geliþtikçe, Mýsýr-Sovyet münasebetleri bu geliþmenin üzerinde bir ipotek teþkil etmeye baþladý. Libya ile münasebetlerin gayet gergin olduðu ve Lübnan iç savaþýnýn da gayet yoðun bulunduðu bir sýrada, Enver Sedat Sovyet yükünü sýrtýndan atýverdi.
14 Mart 1977 günü, Mýsýr´ýn parlamentosu olan Halk Meclisi´nde yaptýðý konuþmada, 27 Mayýs 1971 tarihli ve Mýsýr ile Sovyet Rusya arasýnda "sarsýlmaz dostluk" (unbreakable friendship) tesis eden "Dostluk ve Ýþbirliði Antlaþmasý"nýn feshini Halk Meclisi´nden istedi. Enver Sedat bu konuþmasýnda, 1973 savaþýndan sonra Sovyetlerin Mýsýr´a karþý alakalarýný azalttýðýndan, Arap dünyasýnda "mihverler" yaratmak, yani Arap dünyasýný bölmek için çaba harcadýðýndan, Mýsýr´a silah ve yedek parça vermediðinden, 1975 Ocak ayýnda Brejnev´in Mýsýr´a yapacaðý ziyareti iptal ettiklerinden, 1971 anlaþmasýný canlarý nasýl isterse öyle tatbik ettiklerinden þikayetle, bu antlaþmanýn artýk bir yararý kalmadýðýný ve dolayýsýyla feshedilmesi gerektiðini söyledi.
Halk Meclisi 15 Martta, yani ertesi günü, aldýðý bir kararla, Mýsýr-Sovyet dostluk antlaþmasýný feshetti. Ýþ bu kadarla da kalmadý. Halk Meclisi, 4 Nisanda aldýðý bir kararla da, Sovyet donanmasýnýn Mýsýr limanlarýndan yararlanmasýný saðlayan anlaþmayý da feshetti. Enver Sedat´ýn bu tutumu Amerika´yý çok sevindirdi. Ayný ölçüde, Sovyetlerin de canýný sýktý. Mýsýr gibi, Orta Doðu´nun gayet stratejik bir ülkesi ve ayný zamanda da Arap dünyasýnýn nüfuzlu bir devleti ile münasebetleri kopmuþ oluyordu. Sovyetler bu kopmanýn þokunu azaltmak için, 28 Nisanda Mýsýr´la gayet geniþ çerçeveli bir ticaret anlaþmasý imzaladýlar.
Enver Sedat, þimdilik daha ileriye gitmeyi uygun bulmadý. Mayýs ayýnda yaptýðý bir konuþmada þöyle diyordu: "Sovyetler Birliði ile kavga etmek niyetinde deðiliz. Baðýmsýz tutumumuzun anlaþýlacaðý ve kabul edileceði günün geleceðini ümit ediyorum ve o zaman Sovyetlerle münasebetlerimiz saðlam bir zemine oturmuþ olacaktýr."Þunu da belirtelim ki, Sovyetlerin Mýsýr´dan belirli bir ölçüde uzaklaþmalarýnda veya Enver Sedat´ýn þikayet ettiði gibi, alakalarýný azaltmalarýnda, 1974´ten itibaren Sedat´ýn takibe baþladýðý, Amerika ile münasebetleri yumuþatma politikasýnýn da büyük rolü vardýr. Enver Sedat´ýn bu yeni tutumu, Amerika´yý bir Orta Doðu barýþý konusunda daha da cesaretlendirdi ve harekete geçirdi.
1977 yýlýnda Amerika´nýn gösterdiði faaliyetler Dolayýsýyla, Mýsýr da dahil, Amerika ile Ürdün, Suriye, Suudi Arabistan ve Ýsrail arasýnda bir çok temaslar oldu. Hatta Amerika Dýþiþleri Bakaný Cyrus Vance ile Sovyet Dýþiþleri Bakaný Gromyko arasýnda New York´ta 30 Eylülde yapýlan görüþmeler sonunda, 1 Ekim 1977´de yayýnlanan bir bildiride, bu taraflar, birbirlerinin meþru hak ve menfaatlerini karþýlýklý olarak tanýmaya davet edilmiþ ve Aralýk ayýnda Cenevre´de bir konferansýn toplanacaðý da açýklanmýþtý. Lakin bunlardan hiç bir netice çýkmadý.
1977 Mayýsýnda Ýsrail´de seçimler yapýlmýþ ve Menachem Begin liderliðindeki Likud Partisi seçimleri kazanarak yeni hükümeti kurmuþtu. Bu seçimlerden sonra, bilhassa Temmuz ve Aðustos aylarýnda Amerika´nýn Time dergisi, Ýsrail´in çeþitli vasýtalarla Arap ülkeleriyle temasa geçmeye çalýþtýðý ve bilhassa mutedil Arap ülkeleri olan Ürdün, Suudi Arabistan, Mýsýr ve Sudan ile barýþ müzakereleri için temas aradýðýný bildirdi. Dergi, Ýsrail ile gizli olarak devamlý münasebet halinde bulunan Fas´ýn aracý rolünü oynadýðýný bildiriyordu.
Baþbakan Begin Aðustos ayýnda Romanya´yý ziyaret ettiðinde Romenler kendisine, Enver Sedat´ýn bir çözüm için arzulu olduðunu söyleyince, Begin de Romenlere, bütün meselelerin müzakeresinde esnek bir tutum alacaðýný bildirince, bu haber hemen Kahire´ye uçurulmuþtu. Böyle bir atmosferdedir ki, Enver Sedat 9 Kasým 1977 günü Halk Meclisi´nde yaptýðý konuþmada, barýþ konusundaki kararlýlýðýný açýklayarak, barýþ için en büyük engelin psikolojik engel olduðunu, bunu kýrmak gerektiðini ve gerekirse kendisinin Ýsrail´e gitmeye hazýr olduðunu, gerekirse dünyanýn dibine kadar gidebileceðini bildirdi. Begin Sedat´ýn bu konuþmasýný ve teklifini cevapsýz býrakmadý ve Enver Sedat´ý Ýsrail´e resmen davet etti. Enver Sedat ikinci bombasýný patlatmýþtý.
Enver Sedat 19-21 Kasým günlerinde Ýsrail´i ziyaret etti ve 20 Kasým günü Kudüs´te Ýsrail parlamentosunda bir konuþma yaptý. Enver Sedat konuþmasýnda þu noktalarý vurguladý:
Mýsýr barýþ yapmaya kararlýdýr, fakat bu barýþ adalete dayanan bir barýþ olmalýdýr.
Geçici bir anlaþma deðil, devamlý çözüm ve barýþ getirecek bir anlaþma gereklidir.
Bu barýþ, yabancý topraklarýn iþgaline dayanamaz. Dolayýsýyla, Ýsrail´in iþgal ettiði topraklardan çekilmesi zaruridir.
Filistinlileri içine almayan bir barýþ mümkün deðildir. Filistin meselesi Arap-israil meselesinin temel unsurudur. Bu sebeple, Filistinliler kendi vatanlarýna ve kendi devletine sahip olmalýdýr.
Bölgedeki her devletin güvenlikli sýnýrlar ve barýþ içinde yaþamasý hakký kabul edilmelidir.
Buna karþýlýk Begin de yaptýðý cevabi konuþmada, Sedat kadar açýk, samimi ve heyecanlý olmamakla beraber, 14 Mayýs 1948´deki Baðýmsýzlýk Deklarasyonunda, bütün komþu ülkelere barýþ ve iyi komþuluk elini uzattýklarýný, karþýlýklý yardým ve iþbirliði teklif ettiklerini hatýrlatarak, bugün de ayný þeyi istediklerini, bunun için de barýþýn ilk adýmý olarak savaþ durumuna son verilmesi gerektiðini, Ýsrail´in o günkü topraklarda bir vatana sahip olma hakkýnýn bulunduðunu belirtti ve sonunda da her þeyi herkesle müzakereye hazýr olduklarýný ifade etti. Bu suretle Ýsrail ile Mýsýr arasýnda bir diyalog baþlamýþ oluyordu. Fakat bu diyalog Arap ülkelerinde tepki ile karþýlandý.
Bilhassa Suriye, Libya, Irak ve FKÖ, Sedat´ýn Kudüs ziyaretine büyük tepki gösterdiler. Buna karþýlýk, Ürdün, Suudi Arabistan ve Sudan daha mutedil bir tutum aldýlar. Ýsrail-Mýsýr diyalogu baþlamakla beraber, kolay geliþemedi. 25-26 Aralýk 1977´de Begin Mýsýr´ý ziyaret ederek Ýsmailiye´de Enver Sedat ile görüþmelerde bulundu. Bu görüþmelerde, taraflar, barýþ görüþmelerini yürütmek ve bilhassa toprak meselelerini müzakere etmek üzere yüksek seviyede askeri komiteler kurdular. Bu komiteler kah Kahire´de, kah Kudüs´te toplantýlar yaptýlar. Bunlardan bir netice çýkmadý.
Onun üzerine Amerika araya girdi ve taraflarý uzlaþtýrmaya çalýþtý. Bu da mümkün olmadýðý gibi, Ýsrail´in Batý Þeria´da yeni yahudi yerleþim merkezleri kurmaya baþlamasý, hem Mýsýr ve hem de Amerika ile münasebetlerini bozdu. Amerika, yeni yahudi yerleþim merkezlerinin kurulmasýný "barýþ için bir engel" saydý.
Bu arada Amerika´nýn Mýsýr ve Suudi Arabistan´a F-5 savaþ uçaklarýný satmaya karar vermesi, Ýsrail-Amerikan münasebetlerini daha bozdu. 1978 Aðustosunda Ýsrail´in bir yandan Amerika, bir yandan da Mýsýr ile münasebetleri iyice tatsýz bir hale gelmiþ ve barýþa giden yol týkanmýþ gibi görünüyordu. Bu sebeple Amerika tekrar inisyatifi ele aldý ve Enver Sedat ile Begin´i Washington yakýnlarýndaki Camp David´de müzakere masasýna oturtmaya muvaffak oldu.
Bu müzakerelere Baþkan Jimmy Carter da aktif olarak katýldý. Camp David görüþmeleri 5-17 Eylül 1978´de yapýldý ve 17 Eylülde, Mýsýr, Ýsrail ve Amerika arasýnda Camp David Anlaþmalarý imzalandý. Amerika bu anlaþmalarý "tanýk" olarak imzalamaktaydý. Camp David Anlaþmalarý iki tane çerçeve anlaþmadan meydana gelmektedir. Bu iki çerçeve anlaþmadan biri, Orta Doðu barýþýnýn esaslarýný çizmekte olup, Batý Þeria ile Gazze ve Filistin meselesini ele almaktadýr. Diðeri ise, Ýsrail ile Mýsýr arasýndaki barýþýn esaslarýný çizmekte, yani Sina Yarýmadasý´na ait bulunmaktadýr.
Önce þunu belirtelim ki, Camp David anlaþmalarýnýn iki hususiyeti vardýr. Birincisi, bu anlaþmalarýn hükümlerinin tatbikinde ve bu anlaþmalarýn gerektirdiði bütün müzakerelerde Ürdün de bir taraf olarak kabul edilmekteydi. Ýkincisi, bu anlaþmalar, B.M. Güvenlik Konseyi´nin 1967´deki 242 sayýlý kararý ile, 1973´deki 338 sayýlý kararýný da prensip olarak alýyordu. Batý Þeria ve Gazze, yani Filistin meselesi ile ilgili anlaþmaya göre, bu iki toprakta Filistinlilere muhtariyet verilecekti. Yani kendi iþlerini kendileri idare edeceklerdi. Bu muhtariyetin þekil ve mahiyeti, Ýsrail, Mýsýr ve Ürdün arasýnda yapýlacak görüþmelerle tespit edilecekti.
Beþ yýllýk bir geçici devreyi kaplayacak olan bu muhtariyet döneminde Ýsrail, bu iki toprakta, kendi güvenliðini de sarsmayacak þekilde, asker miktarýný asgariye indirecekti. Beþ yýllýk muhtariyet döneminin üçüncü yýlýndan itibaren, Ýsrail, Mýsýr, Ürdün ve Filistin muhtariyet idaresinin temsilcileri arasýnda, Batý Þeria ve Gazze´nin nihai statüsünü tespit edecek bir anlaþma için müzakereler yapýlacaktý.
Bu anlaþma, Filistin halkýnýn "meþru haklarý" ile "adil istekleri"ni tanýyacaktý. Ayrýca, yine bu dönemde Ýsrail ile Ürdün arasýnda barýþ müzakereleri ve Ýsrail´ini güvenliðini saðlayacak düzenlemeler de yapýlacaktý. Ýsrail-Mýsýr barýþýna ait çerçeve anlaþma ise, üç ay içinde Ýsrail ile Mýsýr arasýnda bir barýþ anlaþmasýnýn imzasý ile, Ýsrail´in barýþ antlaþmasýnýn imzasýndan itibaren iki-üç yýl içinde Sina´dan tamamen çekilmesini öngörmekteydi.
Bununla beraber, Ýsrail-Mýsýr barýþýnýn üç ay içinde imzalanmasý mümkün olamadý. Bunda iki sebep rol oynamýþ görünüyor. Biri, Begin´in Camp David anlaþmalarýný tatbikte yeteri kadar iyi niyetle davranmamakta olmasýydý. Batý Þeria´da yeni Yahudi yerleþim merkezleri kurulmasý bunun baþýnda geliyordu. Ýkincisi ise, Ýsrail ile Mýsýr arasýnda bir uzlaþma saðlama endiþesi ile, metinlerin açýk ve seçik bir þekilde yazýlmayýp, bir çok ifadelerin müphem kalmasýydý. Bu arada Kudüs meselesine hiç deðinilmemiþti. Çünkü iki tarafýn bu konudaki görüþlerini uzlaþtýrmak mümkün olmayýnca, bu meseleye hiç temas edilmemesi tercih edilmiþti. Kudüs meselesi, daha aþaðýda temas edeceðimiz üzere, daha sonra Ýsrail ile Mýsýr arasýnda ve Filistin muhtariyeti meselesinde büyük görüþ ayrýlýðýna sebep olacaktýr.
Diðer taraftan, Kudüs hakkýnda hiçbir þeyin söylenmemiþ olmasý, Arap ülkelerinin tepkilerini de þiddetlendiren bir faktör olmuþtur. Arap ülkelerinin Camp David anlaþmalarýna tepkileri, Enver Sedat´ýn Kudüs´e gitmesinden daha þiddetli oldu. Sedat´ýn Kudüs ziyareti üzerine 1977 Aralýk ayýnda Suriye, Libya, Irak, Cezayir, Güney Yemen ve Filistin Kurtuluþ Teþkilatý arasýnda teþekkül eden ve Ýsrail ile her türlü anlaþmayý reddeden, Kararlýlýk Cephesi (Steadfastness Front) veya Red Cephesi (Rejection Front), bu seferki tepkilerin de liderliðini üzerine aldý.
Bunlar önce Þam´da bir toplantý yaparak Enver Sedat´ýn politikasýna karþý mücadele etmek üzere ortak bir siyasi ve askeri komutanlýk kurdular ve Amerika´nýn Orta Doðu´daki nüfuzuna karþý denge olmak üzere de Sovyet Rusya ile daha yakýn münasebetler geliþtirme kararý aldýlar. Bunun üzerine, Suriye lideri Hafýz Esad 5-6 Ekim günlerinde Moskova´yý ziyaret ederek Brejnevle görüþtü ve yayýnlanan bildiride, Camp David anlaþmalarý reddedilerek, Suriye´nin "savunma potansiyelini" kuvvetlendirmek için gerekli kararlarýn alýndýðý açýklandý.
Bu geliþmelerden sonra, yine bu cephenin teþebbüsü ile 2-5 Kasým 1978 günlerinde Baðdat´ta Arap ülkeleri (Arap Ligi) zirve toplantýsý yapýldý. Alýnan kararlar, toplantý sonunda, uzun bir bildiri ile açýklandý. Bu kararlar alýnýrken, Fas, Sudan ve Umman genellikle muhalif kalmýþlardýr. Suudi Arabistan ise, yatýþtýrýcý bir rol oynayýp bunda da baþarýlý olduðu için, kararlarýn ifadesi, bilhassa Mýsýr bakýmýndan, yine de yumuþak olmuþ sayýlabilir.
Kararlarda, özetle, Filistin davasýnýn ve baðýmsýz bir Filistin devletinin kurulmasýnýn, bütün Arap devletlerinin ortak bir davasý olduðu, Dolayýsýyla bu meselede hiç bir Arap devletinin tek baþýna hareket edemiyeceði belirtilerek, Mýsýr, imzalamýþ olduðu Camp David anlaþmalarýný feshederek, Araplarýn ortak hareketine katýlmaya davet edilmekteydi. Ayný zamanda Mýsýr´dan, Camp David anlaþmalarýnýn öngördüðü, Ýsrail-Mýsýr barýþýný da imzalamamasý isteniyordu. Bu son nokta hakkýnda þunu da belirtelim ki, Mýsýr´ýn Ýsrail ile barýþ imzalamasý halinde alýnacak tedbirler ve gösterilecek tepkiler de bu zirve toplantýsýnda esas itibariyle ele alýnmýþtý.
Ýsrail-Mýsýr barýþý, Camp David anlaþmalarýnýn öngördüðü gibi, üç ay içinde imzalanamadý. Bu barýþýn gecikmesindeki en mühim sebep, Ýsrail´in Camp David anlaþmalarýný mümkün olduðu kadar dar bir þekilde yorumlamasýna karþýlýk, Mýsýr´ýn da ayný þekilde mümkün olduðu kadar geniþ þekilde yorumlamaya çalýþmasýydý. Mesela, bu anlaþmalarda Batý Þeria ve Gazze´de yaþayan Filistin halkýnýn "meþru haklarý"ndan söz edilmiþ, lakin herhangi bir þekilde baðýmsýzlýktan bahsedilmemiþti. Bu sebepten Begin, þimdi Judea ve Samaria dediði Batý Þeria´yý "tarihi Ýsrail"in ayrýlmaz bir parçasý sayýyordu.
Buna karþýlýk Enver Sedat´a göre, beþ yýllýk muhtariyetten sonraki "nihai statü"ye baðýmsýzlýk da dahildi ve Batý Þeria´nýn muhtariyeti denince de, bu topraklara Kudüs de dahil olup, Dolayýsýyla Kudüs´ün de muhtariyeti söz konusu idi. Bu tartýþmalar devam ederken, 1979 Þubatýnda Ýran´da monarþinin devrilmesi ve Humeyni liderliðinde bir Þii rejimin kurulmasý, büyük çoðunluðu Sünni olan Arap dünyasýný alt-üst ettiði gibi, Amerika´nýn da, Ýsrail´in de bölgedeki stratejik görüþlerini deðiþtirdi. Bu geliþme de, Ýsrail-Mýsýr barýþýnýn gerçekleþmesini kolaylaþtýrdý. Ýsrail-Mýsýr barýþ antlaþmasý 26 Mart 1979´da Washington´da imzalandý. Washington´da imzalandý, çünkü yine araya Amerika ve Bakan Carter girmek zorunda kaldý. Bu barýþta da, Amerika´nýn uzlaþtýrma gayretleri büyük rol oynadý.
Bu barýþ antlaþmasý ile, 1948´denberi Ýsrail ile Mýsýr arasýnda süregelen savaþ hali artýk sona eriyor ve iki devlet arasýnda normal münasebetler baþlýyordu. Taraflar, birbirlerinin egemenlik, toprak bütünlüðü ve siyasi baðýmsýzlýklarýna saygý göstereceklerdi. Ve birbirlerinin "barýþ içinde" ve "güvenlikli ve tanýnmýþ sýnýrlarý içinde" yaþama hakkýný kabul ediyorlardý. Birbirlerine karþý kuvvete ve tehdide baþvurmamayý taahhüt ediyorlardý. Aralarýndaki sýnýr, Filistin mandasý ile Mýsýr arasýndaki milletlerarasý sýnýr (yani bugünkü sýnýr) olacaktý. Ýsrail Sina´dan çekilecekti.
Bu barýþýn her iki tarafca tasdik edildiði (ki 27 Nisan 1979´da olmuþtur) tarihten itibaren Ýsrail Sina´da, kuzeyde El-Ariþ´ten güneyde Ras-Muhammed´e uzanan bir çizgiye çekilecekti ki, bu suretle Sina´nýn hemen hemen üçte ikisini Mýsýr´a terketmiþ olacaktý. Geri kalan bölümden çekilip Sina´yý tamamen terketmesi ise, 27 Nisan 1982´de, yani en geç üç yýl içinde olacaktý. Nitekim 27 Nisan 1982´den itibaren Mýsýr Sina´ya tamamen sahip olmuþtur.
Bununla beraber, Ýsrail´in güvenliði açýsýndan Sina, Ýsrail sýnýrýna doðru gittikçe azalan bir þekilde gayrý askeri hale getirildiði gibi, Ýsrail´in Mýsýr´a bitiþik topraklarý da bir þerit halinde askeri sýnýrlamalara tabi tutuluyordu. Diðer taraftan, yine 26 Mart 1979 günü Amerika ile Ýsrail arasýnda yapýlan anlaþmaya göre, bu barýþ antlaþmasýnýn ihlali veya Ýsrail´in bir saldýrýya uðramasý halinde, Amerika Ýsrail´e yardým için gerekli diplomatik, ekonomik ve askeri tedbirleri almayý kabul ediyordu.
Ýkinci bir anlaþmaya göre de, 1 Eylül 1975 anlaþmasý gereðince Ýsrail´in Sina petrollerinden satýn almaya hakký olan petrolü Mýsýr kesecek olursa, Amerika Ýsrail´e, ihtiyacý olan petrolü 15 yýl süre ile satmayý garanti ediyordu. Ýsrail-Mýsýr barýþýnýn imzasý, Mýsýr´ýn Arap dünyasý ile baðlarýnýn tamamen kopmasýna sebep oldu. Arap Ligi´nin 19 üyesinin dýþiþleri, maliye ve ekonomi bakanlarý 27 Martta Baðdat´ta toplandýlar. Mýsýr davet edilmemiþti. Davet edilen Umman ve Sudan, katýlmayý reddettiler. Baðdat toplantýsýnýn 31 Martta açýklanan kararlarý, Mýsýr´ý yalnýz býrakmak için, "diplomatik" ve "ekonomik" olmak üzere iki çeþit tedbiri ihtiva ediyordu.
Diplomatik tedbirler çerçevesinde, Mýsýrla olan münasebetlerini keserek, elçilerini Kahire´den geri çektiler. Ayrýca, bütün diðer ülkelere, Arap ülkelerinin bu barýþ antlaþmasýný kabul etmedikleri bildirilecekti. Ekonomik alanda ise, Mýsýr´a ekonomik ve mali yardým yapan Arap ülkeleri (ki bunlarýn baþýnda Suudi Arabistan geliyordu), bu yardýmlarýný keseceklerdi. Baðdat Konferansý´nýn bu kararlarý, Mayýs ayý baþýndan itibaren aynen tatbik edilmeye baþlandý.
Suudi Arabistan dahi, Mýsýr´a karþý sert tedbir almaktan kaçýnmadý. Bu ise, Mýsýr ile Suudi Arabistan arasýndaki münasebetlerin gerginleþmesine sebep oldu. Mýsýr tam bir yalnýzlýk içine girdi. Hatta, Camp David anlaþmalarýnýn imzasý karþýsýnda fazla bir tepki göstermeyen Sudan bile, Ýsrail-Mýsýr barýþýnýn imzasý üzerine ve diðer Arap ülkelerinin de baskýsý ile, Kahire´deki elçisini geri çekmiþtir.
Mamafih, Libya´nýn Çad´ý kontrol altýna alma ve ayrýca Kaddafi´nin Sudan´daki Nimeyri rejimini devirme çabalarý, Sudan ile Libya arasýndaki münasebetleri bozunca, 1981 Martýnda Sudan tekrar Mýsýr´a dayanma yoluna gidecek ve Mýsýr ile münasebetlerini normalleþtirecektir.
12 Ekim 1982 tarihinde de Mýsýr ile Sudan, bir birlik kurma kararý alacaklardýr. Ýsrail-Mýsýr barýþý bütün Arap dünyasýnda bir Amerikan aleyhtarlýðýnýn da þiddetlenmesine sebep olduðu için, Sovyetler bu durumdan çok memnun kaldýlar. Camp David anlaþmalarýna ve barýþa karþý tepki, bir bakýma Sovyetlerin Orta Doðu´daki nüfuz imkanlarýný arttýrýyordu. Arap devletleri içinde de bilhassa Suriye Sovyetlerle münasebetlerini geniþletti ve 8 Ekim 1980´de, "Dostluk ve Ýþbirliði" antlaþmasý imzalandý.
15 maddelik antlaþmanýn 5´inci maddesine göre, taraflardan herhangi birinin barýþ ve güvenliðinin tehdit edilmesi halinde, bu tehdidin bertaraf edilmesi ve barýþýn yeniden tesisi amacý ile iþbirliði yapmak için derhal birbirleriyle temasa geçeceklerdi. Buna karþýlýk, Amerika ve Batý dünyasý da Sedat´ý destekledi. Sedat, bilhassa Amerika´dan gayet geniþ ekonomik ve askeri yardým almaya baþladý.
8 Ekim 1981´de bir suikaste kurban giderek hayatýný kaybettiðinde, Ýsrail´in Sina´dan tamamen çekildiðini görememiþti. Fakat, gerçekten Ýsrail 27 Nisan 1982´de Sina´dan tamamen çekilerek, Mýsýr Sina´ya tekrar kavuþtu. Camp David anlaþmalarý ve arkasýndan Ýsrail-Mýsýr barýþýnýn imzasý, Arap ülkeleri arasýnda bir dayanýþma havasý yaratmýþtýr. O kadar ki, Camp David anlaþmalarýnýn imzasý üzerine, aralarý 1966´danberi açýk olan Suriye ve Irak 1978 Ekiminden itibaren birbirlerine yaklaþmýþlar ve bir birlik kurma kararý almýþlardýr. Fakat bu heves de uzun ömürlü olmamýþ ve 1979 Temmuzunda Irak lideri Hasan El-Bekr´in istifasý ve yerine Saddam Hüseyin´in geçmesi ile, birleþme teþebbüsü de tarihe intikal etmiþtir.
Buna paralel olarak Arap dayanýþmasý da fazla sürmemiþtir. 1979 Þubatýnda Ýran´da Þah´ýn devrilip Humeyni rejiminin baþlamasý ve 1980 Eylülünde de Irak ile Ýran´ýn savaþa tutuþmalarý, Arap dünyasýný yeniden bölecektir. Ýsrail-Mýsýr barýþý ile alakalý olarak belirtilmesi gereken son nokta da þudur: Bu barýþýn diðer Arap ülkelerini de Ýsrail ile uzlaþmaya sevk edeceði ümit edilmiþ, lakin bu ümit gerçekleþmemiþtir.
Bu barýþ sadece Mýsýr´ý Arap dünyasýndan ayýrmýþ ve Dolayýsýyla Ýsrail´i de güneyinde güvenlikli bir hale getirmiþtir. Fakat diðer cephelerde, Arap ülkelerinin tutumlarý yumuþayacaðý yerde, daha da sertleþmiþtir. Bilhassa, 1976´danberi Suriye´nin bir çeþit iþgalinde bulunan Lübnan, Filistin gerillalarýnýn Ýsrail´e karþý gittikçe artan saldýrýlarý için bir üs haline gelmiþtir. Bu ise, Lübnan´ý Ýsrail saldýrýlarýnýn hedefi yaptýðý gibi, sýk sýk giriþtikleri hava muharebeleri ile Ýsrail ile Suriye´nin çatýþmalarýna da sebep olmuþtur.
1981 Mayýsýndan itibaren de Suriye Lübnan´a, Sovyetlerin saðladýðý SAM-6 füzelerini yerleþtirmeye baþlamýþ ve bu da Ýsrail´in Lübnan´a karþý tepkisini daha da arttýrmýþtýr. Arap-Ýsrail gerginliðinin, Ýsrail-Mýsýr barýþýndan sonra daha da artmasýnda, þüphesiz Ýsrail´in tutumu da, büyük rol oynamýþtýr. Bunun baþýnda Ýsrail´in Camp David anlaþmalarýnda muhtariyet vermeyi vaadettiði Batý Þeria´da devamlý olarak Yahudi yerleþim merkezleri kurmasýdýr. Ýkincisi, Camp David anlaþmalarýnýn hemen arkasýndan, 1978 Ekimi sonunda Ýsrail, Tel-Aviv´deki bakanlýklarý Kudüs´e nakletmeye baþlamýþtýr. Bu, bütün Ýslam dünyasýnda tepki yaratmýþtýr. Çünkü bu hareketi ile Ýsrail, Kudüs´ü geçici statüden çýkarýp, Ýsrail Devletinin baþkenti yapýyordu.
Ýsrail bununla da yetinmedi ve 1980 Temmuzunda, 1967 savaþýnda Ürdün´den aldýðý Doðu Kudüs´ü de Batý Kudüs´e ilhak etti. Yani artýk Ýsrail Kudüs üzerindeki egemenliðini tamamen yerleþtirmiþ olmaktaydý. Bunun da arkasýndan Ýsrail, yine 1967 savaþýndan beri iþgal altýnda tuttuðu ve Suriye´ye ait olan ve Golan tepeleri denen topraklarý da Aralýk 1981´de ilhak etti. Yani bu topraklarý da sýnýrlarý içine kattý. Bu hareketlerin ve faaliyetlerin de Arap ülkelerinin Ýsrail´e karþý tutumlarýný sertleþtirmelerinde büyük rolü olduðu bir gerçektir.