Tarihte Eisenhower Doktrini By: ayten Date: 13 Eylül 2010, 01:42:02
Tarihte Eisenhower Doktrini
Sovyet Rusya´nýn yönelttiði tehditler üzerine Amerika, Ýngiltere ve Fransa´ya sert bir çýkýþ yaparak bu iki devletin Mýsýr´a karþý giriþtikleri saldýrýyý önlemekle beraber, kýsa bir süre sonra Orta Doðu konusundaki görüþlerinde büyük bir deðiþiklik yaptý. Daha doðrusu, Süveyþ buhraný geçtikten sonra, Orta Doðu´da ortaya çýkan durumu Amerika hiç beðenmedi. Bir defa, Süveyþ savaþý dolayýsýyla Batý´nýn prestiji Arap dünyasýnda büyük bir darbe yemiþti. Üstelik, Mýsýrý ve Süveyþ´i Batý´ya baðlayan tek hukuki bað olan 19 Ekim 1954 tarihli Süveyþ Antlaþmasý´ný Mýsýr, 1956 buhraný sýrasýnda feshederek, Batý ile baðlarýný koparmýþtý.
Ýkinci olarak, Amerika bu buhranda dürüst ve tarafsýz davranmýþ ve Ýngiltere ve Fransa´nýn savaþý ve Mýsýr´ýn iþgalini durdurmasýnda en az Sovyet Rusya kadar rol oynamýþtý. Fakat Arap dünyasý bunu takdir ediyor muydu? Diðer taraftan, Batý´nýn Orta Doðu´daki bu prestij kaybý, bölgede büyük bir boþluk meydana getirirken, bu boþluk, Sovyet Rusya tarafýndan doldurulmaktaydý.
Sovyet Rusya sanki Arab´ýn kurtarýcýsý olmuþtu. Sanki, Macar topraklarýna 200 bin kiþilik askeri ile 4000 tankýný sokup, 50.000 ölü ve yaralýya malolan Macar milli baðýmsýzlýk hareketini öldüren bu Sovyet Rusya deðildi. Kaldý ki, Bulganin´in, Eisenhower´a gönderdiði 5 Kasým mesajýnda da görüldüðü gibi, Sovyetler Orta Doðu´ya asker sokmak için fýrsat aramaktaydýlar. Ýkinci olarak, Sovyetlerin Orta Doðu´ya giriþlerinde ekonomik sebepler de rol oynamýyordu. Çünkü, Süveyþ´teki kanal trafiðinin ancak %1´i Sovyet gemilerine aitti.
Sovyetlerin Orta Doðu petrollerine de ihtiyaçlarý yoktu. Çünkü kendileri petrol ihraç etmekte idiler. O halde amaçlarý siyasi idi. Sovyetler, Süveyþ Kanalý´na ve Batý´nýn Orta Doðu´daki petrol kaynaklarýna hakim olarak, bölgeyi siyasi kontrölleri altýna alarak Batý´ya darbe indirmek ve mümkün olursa Batý´yý bu bölgede çökertmekti.
Bu þartlarda yapýlacak iki þey vardý: Biri, bölge ülkelerinin ekonomik sýkýntýlarýnýn giderilmesine yardýmcý olmak; diðeri de, ister ikili, ister toplu münasebetler yoluyla, bu ülkelere, komünizm hegemonyasýnýn neler getirebileceðini anlatmak ve bunlarýn komünizme karþý koymalarýna yardým etmekti. Ýþte bu noktalardan hareket eden Baþkan Eisenhower, 5 Ocak 1957´de Kongre´ye gönderdiði ve Eisenhower Doktrini adýný alan mesajda bütün bu hususlarý açýkladýktan sonra, Kongre´den þu hususlarda kendisine yetki verilmesini istiyordu:
Baðýmsýzlýðýný korumak için ekonomik kalkýnma çabasý içine giren Orta Doðu ülkelerine ekonomik yardým yapmak.
Bunlardan isteyen ülkelere askeri yardým yapmak.
Bu ülkelerin istemeleri þartýyla, "milletlerarasý komünizmin kontrolü altýnda bulunan bir ülkeden gelecek açýk silahlý saldýrýlar karþýsýnda, Amerikan silahlý kuvvetlerinin kullanýlmasý.
Bu amaçlarla Baþkan Eisenhower, Kongre´den, üç yýl süre ile, her yýl 200 milyon dolar harcama yetkisi istemekteydi. Eisenhower Doktrini´nin bilhassa Orta Doðu´da Amerikan askerinin kullanýlmasýna dair kýsmý, Amerikan Kongresi´nde büyük tartýþmalara sebep oldu. Buna raðmen, Temsilciler Meclisi, 30 Ocakta, Senato da 5 Martta, büyük oy çoðunluðu ile Eisenhower Doktrini´ni kabul ederek, Baþkan´a istediði yetkileri verdi.
Eisenhower Doktrini iki bakýmdan Amerikan dýþ politikasý için mühim bir geliþmeyi ifade etmekteydi. Birincisi, Amerika´nýn Orta Doðu ile baðlantý alanýný bir hayli geniþletmesidir. Her ne kadar Amerika, Orta Doðu ile ilgisini ilk defa Truman Doktrini ile göstermiþ ise de, Truman Doktrini sadece Türkiye ve Yunanistan´a ve yine sadece askeri yardým yapýlmasýný öngörmekteydi. Halbuki Eisenhower Doktrini, bütün bir Orta Doðu bölgesini içine alýyor ve Amerikan askerinin kullanýlmasý suretiyle, bölgedeki ülkelerin komünizme karþý savunulmasýný da üzerine alýyordu.
Ýkinci olarak, bu doktrin ile Amerika, Ýngiltere ve Fransa´nýn Orta Doðu´da býraktýklarý boþluðu bizzat doldurmak üzere harekete geçiyor ve ayný zamanda da, bölgede Sovyet Rusya´nýn karþýsýna dikiliyordu. Amerika ve Sovyet Rusya ilk defa olarak Orta Doðu´da karþý karþýya gelmeye baþlýyordu.
Eisenhower Doktrini karþýsýnda Orta Doðu ikiye ayrýlmýþtýr. Bu doktrini kabul ettiðini ilk ilan eden; 6 Ocakta Lübnan olmuþtur. Lübnan bu hareketi ile, þimdiye kadar takip ettiði tarafsýzlýk politikasýný terketmiþ oluyordu. Lübnan´ýn arkasýndan Pakistan, Irak, Türkiye ve Yunanistan, Eisenhower Doktrini´ni kabul ettiklerini açýkladýlar. Bunlardan sonra Afganistan, Libya, Tunus ve Fas en sonunda Ýsrail bu Doktrini kabul ettiklerini bildirdiler.
Buna karþýlýk, ilk þiddetli tepki Mýsýr´dan geldi. Arkasýndan Suriye bu tepkiye katýldý. Bu iki devleti ise Ürdün ve Suudi Arabistan takip etti ise de, bir kaç hafta sonra Suudi Arabistan tutumunu deðiþtirerek, Eisenhower Doktrini´ni "iyi ve müsbet" bulduðunu bildirdi. Çünkü Suudi Arabistan, Ýsrail konusunda bu devletlerle beraber gitmeye hazýrdý; lakin Sovyetler konusunda bu devletlerle bir adým bile atmamaya kararlý idi.
Nasýr´ýn Ürdün´de monarþiyi devirmek için biraz sonra giriþtiði teþebbüsler, Ürdün´ün tutumunu da deðiþtirecek ve bu ülkeyi Suriye-Mýsýr cephesinden ayýracaktýr. Tabiatýyla Sovyetler de büyük tepki gösterdiler. 7 Ocakta yayýnladýklarý resmi bildiride, Eisenhower Doktrini´ni, "Orta Doðu ülkelerini esaret altýna alma amacýný güden bir tedbir", "Amerikan tekelci kapitalizminin militarist çevrelerinin Orta Doðu iþlerine kaba bir müdahalesi" olarak nitelemiþlerdir.
Bunun arkasýndan, 11 Þubatta Amerika, Ýngiltere ve Fransa´ya verdikleri notalarda, Orta Doðu için bir barýþ planý ortaya attýlar. Buna göre, bölgede ittifak bloklarý kurulmayacak, yabancý askerler geri çekilecek, yabancý üsler tasfiye edilecek ve bölgenin içiþlerine karýþýlmayacaktý. Bölge ülkelerine silah satýlmayacaktý. Sovyetlere verilen cevapta, bu plan reddedildiði gibi, bölgeyi silahlandýran ilk devletin kendisi olduðu ve içiþlerine karýþmamadan söz eden Sovyetlerin önce Macaristan´dan elini çekmesi gerektiði bildirildi.