Faizcilerden uzak durun By: ehlidunya Date: 12 Eylül 2010, 21:33:31
Faizcilerin eline düþmeyin
Yaþlý çift evliliklerinin kýrkýncý yýl dönümünde paraya kýymýþlar, Avusturalya’da tatil yapmaya karar vermiþlerdi. Uçaðýn penceresinden saatlerdir okyanusu seyrediyorlardý. Sessizliði pilotun anonsu bozdu: “Sayýn yolcularýmýz! Korkarým size kötü bir haberim var. Motorlarýmýzdan biri sustu, diðeri de susmak üzere. Acil iniþ yapmak zorundayýz. Neyse ki altýmýzda haritada görülmeyen bir ada var ve sahiline inmeye çalýþacaðýz. Bunu baþarabilirsek tek sorunumuz bizi bulabilmeleri için duâ etmek olacak.”
Uçak baþarýlý bir iniþ yapar, kimsenin burnu kanamaz. Uzun bir rahatlama sessizliðinden sonra adam karýsýnýn ellerini tutar, gözlerine endiþeyle bakar:
“Mona, bu ayki kredi kartý borcunu ödemiþ miydin?”
“Hayýr sevgilim, unutmuþum. Kýzdýn mý?”
Adam endiþeyle yine sorar:
“Araba kredisinin taksitini ödemiþ miydin?”
“Özür dilerim caným, onu da ödememiþtim.”
Yaþlý adam karýsýna sarýlýr ve gayet samimî ve yüksek bir ses tonuyla:
“Aferin karýcýðým, aferin sana!”
Karýsý þaþkýn, korkarak sorar:
“Ýyi misin tatlým?”
“Hiç olmadýðým kadar. Çünkü, bankacýlar bizi kesin bulur!”
«««
Ýslâm’da alýþ veriþ helâl kýlýnmýþ, faiz yasaklanmýþtýr. Kur’ân’ýn dilinde “fazlalýk” demek olan riba-faiz, “ödünç verilen mal veya para karþýlýðýnda þer’an yasak olan kârýn, fazlalýðýn alýnmasýdýr” þeklinde târif edilir.
Faiz, iktisat hayatýný allak-bullak eder. Bunun içindir ki, çaðdaþ Avrupa ekonomileri, faizi “sýfýr”lamaya çalýþýyor. Bediüzzaman’ýn ifâdesiyle faiz, “Sen çalýþ, ben yiyeyim” felsefesini yaygýnlaþtýrýr. Gerek banka, gerekse bankerler vasýtasýyla toplanan küçük tasarruflara, cüz’î bir pay, “faiz” verilse de, onlar tarafýndan birkaç defa devir yoluyla çalýþtýrýlmakta, baþkasýnýn sýrtýndan kat kat kâr elde edilmektedir.
Para ile para kazanýldýðýndan sanayi ve yatýrýmlar durmakta; bu arada, üretim düþmekte, mal pahalanmakta, bunun bedeli de tüketiciye yansýtýlarak ödetilmektedir. Ýþte dehþetli bir zulüm!
Faiz, sermayenin tek elde toplanmasýna sebep olur ve piyasa, umumun ihtiyaç ve taleplerine göre deðil, sermayedarlarýn hýrs ve kanaatsizliðine göre teþekkül eder. Hýrsýn ve kanaatsizliðin sýnýrý yoktur. Bu da, hem ticarî hayatý, hem de ticârî ahlâký zedeler.
Faiz, zengini daha zengin, fakiri daha fakir ve küçük tasarrufçuyu, faiz müesseselerinin bir kölesi durumuna düþürmektedir. Bu, toplumun saadetini de yok etmektedir. Çünkü, hangi toplum olursa olsun, kendi standartlarýna göre, fakir ve zengin tabakalarý, orta hallileri vardýr. Bunlar arasýndaki mânevî köprü ve irtibat, “zenginlerden yardým ve þefkat, fakirlerden hürmet ve duâ” sayesinde kurulmaktadýr. Oysa faiz, “baský, zulüm, kin ve nefret” tohumlarý eker.
Faiz, hazýrcýlýða alýþtýrýr. Ýnsanlarý tembelleþtirir. Çalýþma, ticaret, alýþ veriþ, özetle teþebbüs ruhu ve þevkini kýrar. Ayný zamanda güveni sarsar. San'at, ticaret gibi meþrû ve tabiî geçim yollarýný dumura uðratýr.
Faize bulaþan insanlar, borçlarýný ödeyebilmek için, hangi yollara baþvuracaklarýný þaþýrýrlar. Ülkemizde, eskiden beri, faiz ve borçlarýn yaygýnlaþmasý ile, banker iflâslarý, intiharlar, cinayetler, kumar ve fuhþun nice insanlarý mahvettiði, nice yuvalarý yýktýðý bilinen bir gerçektir.
Ali FERÞADOÐLU
radyobeyan