Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Her davet yenilik ister By: sumeyye Date: 07 Eylül 2010, 18:49:21
Her davet yenilik ister

Evet mühim bir makamdan gelen bir davete icab ederken saatlerce giysisini ve neler yapacaðýný düþünen bizler, elbette en ulvî makamdan gelen bu davete en güzel bir hâl ve lisan ile karþýlýk vermeliyiz.

Onun huzurunda el pençe duruyor iken, ellerimizin tersi ile fânîlik damgasýný taþýyan dünyayý itmeliyiz. Ayaktaki kýyamýmýzý aðaçlarýn, rükû ve secdelerimizi melâikenin ve oturuþumuzu daðlarýn ibadetlerine numune yapmalýyýz.

Çok özen gösterdiðimiz bir hâl vardýr: Davete icabet etmek. Ziyaretimizle gönlünü alacaðýmýz kiþi ya dostumuzdur, ya akrabamýzdýr ya da hiç kýramayacaðýmýz bir büyüðümüzdür. Hatýrlarý kýrýlmasýn diye bin bir türlü gayret sarf ederiz. Elden geldiðince de ziyaretin adabýna ve usulüne muvafýk hareket etmeye, en sevdiðimiz kýyafetle gitmeye çalýþýrýz.

Acaba bu kadar çeþitlilik arz eden bu davetlerin içinde bizleri en ziyade alâkadar eden davet hangisidir? Ebette ki bu bütün kâinatý dolduran zerrâtýn ihtiyaç dilekçelerini bir an bile geciktirmeden cevap veren ve bu muazzam yaratýlýþ aðacýný, baþýna en nazik ve nazenin bir meyve olarak takýp kendisine muhatap yapan Sultanýmýzýn davetidir.

Bu öyle güzel bir çaðrýdýr ki; miracýn gecesinde en güzel bir meyve olarak Habîbinin eliyle ikram edilmiþtir biz kullara ve Hz. Ýsrafîl (as)’ýn Sûr’a üfleyeceði zamana kadar devam edecektir.

Bu öyle güzel bir nidadýr ki; idrakli - idraksiz bütün mevcûdatýn kendi lisan-ý hâlleriyle ettikleri ibadetlerin umumuna fihrist olabilecek külliyettedir.

Bu öyle güzel bir davettir ki; kul en gizli kalbî niyazýný, hiçbir casus kulaðý ortak etmeksizin, araya girebilecek müracaatçý âdemlere de ihtiyaç býrakmaksýzýn, ellerini baðlayýp huzura durduðunda kendisini Âlemlerin Rabbine muhatap edecektir.

Ýþte bu, öyle ulvî bir ikramdýr ki; mücrim kullar bu çaðrý ile “mânisiz, müdahalesiz, hâilsiz, mümaniatsýz her hâlinde, her arzusunda, her anda, her yerde o ezelî ve ebedî hazâin-i rahmet mâliki ve defâin-i saadet sahibi olan Cemîl-i zü’l-Celâl ve Kadîr-i zü’l-Kemâl’in huzuruna girip hacâtýný arz” edebileceklerdir.

Bu davete davet þeklini ise Allah (cc), Hz. Ömer Efendimize rüyasýnda göstermiþ. Hz. Bilal-i Habeþi Efendimiz de Resûl-ü Ekrem (sav)’in emriyle, onu, davudi sedasýyla asýrlarýn ve muhabbetullah ile yanýp tutuþan mü’minlerin sinelerine nakþetmiþtir.
Ýþte bu muazzam mânâlarý ihtivâ eden davet: ‘Namaz’dýr.

Evet, Müzeyyin-i bîmisal olan Rabbimiz, an be an kâinatý bizim için süslüyor iken, midemizin en küçük arzusunu yerine getirmek için unsurlarý harekete geçiriyor iken, acaba bizlerden bu davetine karþýlýk nasýl bir namaz beklemektedir?

Her zaman alýþýlagelmiþ bir tavýrla kalkýp, vazife savma rahatlýðýyla mý kýlmalýyýz?
Yoksa, yirmi dört saatte bizi beþ defa huzuruna çaðýran Sultanýmýzýn bu çaðrýlarýný, rýzasýný ve muhabbetini celb etmek için birer fýrsat bilip öylece mi edâ etmeliyiz?
Evet, mühim bir makamdan gelen bir davete icab ederken saatlerce giysisini ve neler yapacaðýný düþünen bizler, elbette en ulvî makamdan gelen bu davete en güzel bir hâl ve lisan ile karþýlýk vermeliyiz.

Onun huzurunda el pençe duruyor iken, ellerimizin tersi ile fânîlik damgasýný taþýyan dünyayý itmeliyiz. Ayaktaki kýyamýmýzý aðaçlarýn, rükû ve secdelerimizi melâikenin ve oturuþumuzu daðlarýn ibadetlerine numune yapmalýyýz.

Rabbimiz kâinata sýðmadýðýný ifade ederken (bir arþ olmasý münasebetiyle) sýðdýðýný söylediði “mü’min kulunun kalbi” ne, Allah’tan gayri bir þeyin girmesine -velev kiracý misal az bir zaman kalacak olmuþ olsa bile- izin vermemeliyiz. Kâinatýn Sultanýnýn huzuruna muvâfýk bir edep hâlini hiç aklýmýzdan çýkarmamalýyýz.

Evet namaz, Resûl-ü Ekrem (asm)’ýn miracý ile açýk býrakýlmýþ olan arþa çýkma yolculuðudur.
Namaz, dostu Dost’a vâsýl edecek bir bilettir.

Namaz, mü’mine bütün mahlûkatýn tesbihat-ý mahsusalarýný cem edip, kendisini küllî ubûdiyet sahibi yapacak en mühim bir kulluktur.
Namaz; Ayasofya’nýn kubbesindeki taþlar misali mü’minleri omuz omuza verdirerek, dünyevî rütbeleri ortadan kaldýran bir vazife-i insaniyettir.

Evet “Namaz müminin miracýdýr”.

Günde beþ defa perdeler aralanýyor, Sultanlar Sultaný’nýn huzur-u kibriyâsýna çýkýyoruz. Ýþte ayaktayýz ve kendi lisaný ile yine kendisine yalvarýyoruz, duâ ve niyazda bulunuyoruz. Þimdi ise rükû ve secdedeyiz ve hiç kimseye eðmediðimiz bu baþýmýzý, Ona en yakýn hâl olmasý münâsebetiyle mahviyetin timsali olan topraða sürmekteyiz.

Nihayet Tahiyyatýmýz ile umum mevcudatýn tahiyyelerini halife-i rûy-u zemin olarak Kendisine arz etmekteyiz.

Namazýn muayyen beþ vakti ise “mühim bir inkýlâp baþý olduðu gibi, azim bir tasarrufat-ý ilahiyenin ayinesi ve o tasarruf içindeki ihsanat, külliye-i Ýlahiyehin bir makesi”dir. Ýnkýlâp ise yenilik ve tecdîdi lüzumlu kýlar. Öyle ise, o her baþlangýca ayrý bir huzur, ayrý bir aþk, ayrý bir hâlet-i rûhiye ile varalým! Celâl, Kemâl, Cemâl sahibi Zât’ýn ihsanatýna rýzâ ve tevekkül ile sahip olmaya gayret edelim.

Mademki her zaman her ânýmýzda deðiþiklik ve yenilik istiyoruz. Öyle ise her vakit, namazýmýzda da kendimizi yenileyelim. Daha güzel bir hâl, daha güzel bir lisan ile huzura çýkalým! Sâlih kullarýn halkasýna dâhil olalým…

Ey Rabbimiz! Nasýl bir namazdan razý olacaksan bizleri öyle kýl! Amîn, bi hürmeti Seyyid-il Mürselin.


Kudret UÐUR

radyobeyan