Olanla olmasi gereken arasinda By: sumeyye Date: 07 Eylül 2010, 18:01:25
Olanla olmasi gereken arasinda
OLUMSUZ DURUMLARLA yüzyüze gelindiðinde, insanlarýn, üç ayrý türde tepki verdiklerini görüyorum. Bir grup insan, durum budur ve bunun deðiþmesi mümkün deðildir diye düþünüp, mevcut olumsuzluða teslim oluyor. Bir diðer grup, durum budur diyor ve bunun deðiþmesi için sebepler dairesinde çýkýþ yollarý arýyor ve bulamayýnca da ye'se düþüyor. Bir üçüncü grup, durumu görüyor, bu duruma dair sebepler dairesinde hazýr bir çýkýþ yolu da görmüyor, ama durumun deðiþeceðine, sebeplerin Müsebbibi olan Rabb-ý Rahîm'in umulmadýk yerden bir çýkýþ yolu göstereceðine dair ümidini koruyor.
Edindiðim gözlemler itibarýyla, ehl-i din arasýnda, üçüncü grupta yer alan insanlarýn sayýca daha fazla olduðunu söyleyebilecek durumda deðilim. Bugün çoðu ehl-i dine hakim olan ruh halini, gördüðüm kadarýyla, ya ilk grubun ya da ikinci grubun sergilediði türden bir umutsuzluk teþkil ediyor. Durum budur deyip bu duruma teslim olanlar, bu ümitsizlik ve mevcut hali kabullenme içinde deðiþime ve dönüþüme dair ümitlerini ve enerjilerini yitirmiþ olarak, zaman içinde 'duvardaki tuðlalardan biri'ne, bir büyük deðiþim ve dönüþümün engellerinden birine dönüþüyorlar. Diðer ümitsiz grup ise, ortadaki olumsuzluðu görmesine, bu durumun deðiþmesini arzu ediyor olmasýna, dolayýsýyla 'duvardaki tuðlalardan biri'ne dönüþmeme azminde olmasýna raðmen, sebepler dairesinde bir çýkýþ yolu arayýp bulamayan yaklaþýmý içinde týkanýyor, kilitleniyor, yalnýzca karamsarlýk ve içe kapanýþ üretiyor.
Müþahhas bir örnekle açacak olursak; ahir zaman þartlarýnda yaþayan insanlar olarak, sokaklardan televizyona, aile çevresinden okullara.. uzanan çizgide, çocuklarýn mü'minâne bir terbiyeye muhatap olmasýna engel teþkil eden bir dizi hal ile yüzyüze geliyoruz. Televizyon, çocuðu eðitmiyor, eðiyor. Okul, çocuðu muhakemesi ve karakteri saðlam bir insan haline getirecek donanýmlarý saðlayacak yerde, onlarýn kiþiliðini ezici, muhakemelerini saptýrýcý bir muhteva taþýyor. Aile çevresinde, çocuðun mü'minâne bir terbiye görmesine yardýmcý olan üç-beþ kiþiye bedel, imanî hassasiyetleri hor gören ve dolayýsýyla çocuk terbiyesindeki bu hassasiyeti baltalamayý iþ edinen daha fazla sayýda kiþiyle yüzyüze gelinebiliyor. Sokaklar, çocuðu hepten yoldan çýkarýcý bir muhteva arzediyor.
Böyle bir durumda, çocuklarýna mü'minânê bir terbiye verme ve imanî bir muhakeme kazandýrma çabasýndan uzaklaþmýþ veya bir dönem bu yönde gayreti olsa da sonunda pes etmiþ birçok insanla karþýlaþabiliyoruz. Bunlar, ümitsiz birinci grubu oluþturuyorlar. Ýkinci grupta olanlarýn ise, sebepler dairesinde gördükleri bir dizi olumsuzluða binaen içe kapandýklarýný, bu ortamýn çocuðu ancak terbiyesiz ve ahlâksýz yapacaðý düþüncesiyle dýþ dünyayla temasta olabildiðince kontrollü ve bu hassasiyet yüzünden de çocuðun dýþ dünyayla diyaloglarýnda son derece duyarlý ve tepkili davrandýklarýný görüyoruz. Meselâ, birinci grup çocuða düzgün bir yeme-içme alýþkanlýðý kazandýramadýðý için çocuðu her Allah'ýn günü çikolata-þekerleme-fast-food ile beslenir hale teslim ediyor. Ýkinci gruptaki kiþiler ise, bu 'gýda'larýn gerek besleyicilik noktasýndaki zaaflarýna mukabil çocuðu lezzetçi yapmalarý,sonuç itibarýyla da tüketim kölesine dönüþtürme riski taþýmalarýnoktasýnda haklý bir tesbite sahip bulunuyor. Ama, bu yiyeceklerin bu yönünü kendi dünyasýnda öylesine vurguluyor ve abartýyor ki, âdeta, çocuðun eline alacaðý tek çikolata veya cips ile, týlsýmýn bozulacaðý, o dakikadan itibaren çocuðun adým adým kontrolden çýkacaðý, yeniden imanî bir muhakeme ve muhtevaya kavuþmasýnýn müthiþ derecede zorlaþacaðý gibi bir düþünceyle, çocuðun her yerde ve hemen herkesin elinde gördüðü o cicili-bicili paketlerle tanýþtýrmamaya çalýþýyor. Ama çocuk onlarý görüyor, onlardan mahrum býrakýldýðýný görüyor, onlardan neden mahrum býrakýldýðýný hislerin muhakemenin fersah fersah önünde olduðu o çocuk ruhuyla kesinlikle bilmiyor, sonuçta iyiniyetle sergilenmiþ olan bu hassasiyetten yalnýzca maraz çýkýyor, kompleks çýkýyor, böylesi bir ortamda bu kadar keskin bir tavrýn uzun vadeli uygulanmasý da mümkün olmadýðý için er veya geç bu hassasiyet çözülüyor ve daðýlýyor.
Bana göre ise, ne çocuðu tamamen istediklerinin kucaðýna býrakan, ne de yiyeceði bir cipsin veyahut çikolatanýn onu yoldan çýkaracaðý endiþesi taþýyan; bilakis sabitler ile deðiþkenler arasýnda bir denge kurup 'olan' ile 'olmasý gereken' arasýnda kontrollü bir serbestlik saðlayan; bu arada, Rabbinin rahmetinden asla ümit kesmeyen üçüncü grup en doðrusunu yapýyor.
Çocuk terbiyesinden ev döþemine, televizyonla iliþkilerden eðitime, alýþveriþten eþler arasý münasebetlere, eþ-dost çevresiyle olan muhabatiyetten ibadet ve tefekküre uzanan bir dizi alanda, bu iki uçlu ümitsizliði ve bunun yol açtýðý zaaflarý açýkça görebiliyorum. Meselâ, bir tarafta ailenin ve toplumun hakim deðerlerine tamamen teslim bayraðý çekmiþ olanlarý, öte tarafta ailenin ve toplumun güdümüne girmeme hassasiyeti içinde köprüleri atýp diyalog kanallarýný neredeyse tamamen kapatmýþ olanlarýn varlýðýný görebiliyorum. Aþýrý zorlamanýn veya aþýrý gevþemenin, birbirinin zýddý tavýrlar da olsa, neticede ayný ümitsiz halet-i ruhiyeyi beslediðini görebiliyorum. 'Sabite'lerin ortadan kalktýðý bir gevþeme de, 'deðiþken'lerin ihmal edildiði bir direnme de, yalnýzca maraz üretiyor.
Görebildiðim kadarýyla, ehl-i dinin, þu ahir zaman ortamýnda, bir 'vasat' ve 'denge' talimine ihtiyacý var. Abdurresid sahin