Muhtelif cevaplar By: ehlidunya Date: 07 Eylül 2010, 13:57:46
Muhtelif cevaplar
Orhan Tulay: “28. Lem’a 3. Nükte’de anlatýlan âkilü’l-lahm (et yiyici) hayvanlarýn helâl rýzklarý vefat etmiþ hayvanlarýn etleridir. Hayatta olan hayvanlarýn etleri onlara haramdýr. Eðer yeseler ceza görürler. ‘Yani boynuzsuz olan hayvanýn kýsasý boynuzludan alýnýr’ diye hadis-i þerif ifade ediyor. Biz biliyoruz ki hayvanlar sevk-i Ýlâhî olunuyorlar. Onlara göre haram-helâl hangi ölçüye göre belirlenir? Cüz-i irade sadece insanlarda bulunduðuna göre onlar neye göre hesaba çekilecek?”
Hayvanlara göre haram helâl ölçülerini, Allah’ýn kâinâta koyduðu kanunlar belirliyor. Allah, hayvanlarý þefkat ve merhamet hisleriyle birlikte yaratmýþtýr. Bir hayvan ne kadar da yýrtýcý olsa, ruhuna konulmuþ merhamet hissiyle canlý hayvanlara zarar vermemekle yükümlüdür. Bu yükümlülüðü ona Allah’ýn Rahman ve Rahîm isimleri fýtrî olarak yüklemiþtir. Et yiyici hayvanlar bu bakýmdan ölmüþ hayvanlarý sevk-i Ýlâhî ile derhal hissederler, bulup yerler; fakat ölmemiþ hayvanlara saldýrmazlar. Yüreklerindeki merhamet hissi buna engel olur.
Eðer yýrtýcý hayvanlar ölmemiþ hayvanlara arsýzca, merhametsizce, aç gözlü biçimde saldýrýp öldürüp yerlerse, fýtratlarýna konulmuþ rahmet kanununa muhalif hareket etmiþ olurlar ve rahmet kanunu hükümlerine göre ceza alýrlar. Yani bir avcýnýn silâhýna merhametsizce hedef olurlar. (Avcý, eðer haksýz ve gerekçesiz biçimde öldürmüþse, o da bunun hesabýný dünyada veya mahþerde öder. O ayrýdýr.)
Hayvanlarýn cüz’î iradeleri insanlar kadar geliþmiþ olmasa da, vardýr. Ýçlerindeki sevk-i Ýlâhîye kanaat etmeyip, aç gözlülük ve hýrsla hareket ederlerse, ceza görmeyi hak ederler.
***
Ýsmail Bey: “Asâ-yý Musa’nýn Beþinci Meselesindeki, ‘haram sevmekte bir kýskançlýk elemi ve firak elemi ve mukabele görmemek elemi vardýr’ ne demektir? Açýklar mýsýnýz?”
Her insanda kýskançlýk damarý vardýr. Keza, sevdiklerinden ayrýlma söz konusu olduðunda bundan elem duymayan insan yoktur. Ve keza, sevgisine karþýlýk görmeyen insan da bundan ýztýrap duyar. Bu hisler ve duygular, her insanýn fýtratýnda ortak olarak yerleþtirilmiþlerdir.
Haram seven insan, bu ortak duygularýn verdiði ýztýraplarla çok acýlar yaþar. Çünkü haramcý, gümrükten mal kaçýran insana benzer. Baþka hýrsýzlar da çýkacak ve ayný mala, ayný anda baþka eller de uzanacaktýr. Kendisi kadar harama tamah eden baþkalarý da vardýr. Ve iþin tehlikeli boyutu: Haram sevmekte hak deðil; güç esastýr. Güçlü olan, varlýklý olan, yakýþýklý olan harama daha çabuk ulaþýr ve zayýf olan kýskançlýðý ile kahrolur.
Öte yandan, haram sevgi, büsbütün ayrýlýk demektir. Sevgi bittiði anda ayrýlýk baþlar ve hançerden okunu haramcýnýn kalbine saplar. Keza haram sevmekte, sevdiðin kiþinin seni sevme zorunluluðu ve borcu yoktur. Bu bakýmdan mukabele etmez. Bu da haram severin yüreðini yakan bir diðer hançerdir.
Fakat helâl ve meþrû sevgilerde bu ýztýraplar yoktur. Çünkü:
1- Helâl sevgide güç deðil, hak esastýr ve senin nikâhýnda olan birisine baþka eller uzanmaz. Çünkü hakký yoktur! Bu durumda kýskançlýða gerek kalmaz. (Herkesin kendi eþini harama karþý kýskanmasý baþkadýr.)
2- Helâl sevgi meþrû olduðundan ayrýlýk elemi vermez. Çünkü helâl sevgiler Cennete kadar ve ebedî Cennette dahi yaþanmayý hak eden saygýn ve Allah katýnda makbul sevgilerdir.
Bu bakýmdan, helâl sevgilerde fanilik damgasý yoktur. Çünkü helâl sevgi, Allah’ýn izin verdiði ve razý olduðu sevgi olduðundan, üzerinde ebediyet mührü vardýr, insana huzur verir ve insaný harama karþý ilgi duymaktan kurtarýr.
3- Helâl sevgide sevdiðin kiþi de seni sever. Çünkü sevgin makbuldür. Karþý tarafa zarar verici deðildir. Bilâkis, karþý tarafý koruyucu ve þefkat edicidir. Bu açýdan, makbul bir sevgi, makbul ölçüler içinde mukabele görür. Bu da kiþiye lezzet ve huzur verir.
***
Hilmi Bey: “Tarihçe-i hayatta ‘beklenen bir asýr sonra gelecek o zat ....’ diye bir ifade geçiyor. Bu ne anlama geliyor?
Risâle-i Nurlarýn muhtelif yerlerinde dile getirilen “beklenen bir asýr sonra gelecek o zat ....” tarzýndaki ifadeler, kanaatimizce, Üstad Said Nursî Hazretlerinin Ýslâm ümmetince tartýþýlan, fakat bilinmeyen bir konuyu istiâre san'atýyla belirlemesidir. Kast edilen; bir asýr sonra Risâle-i Nur’un dünya çapýnda geniþleyen hizmetleridir ve Risâle-i Nur Talebelerinin þahs-ý mânevîsidir.. Üstad orada Risâle-i Nur’un meydana getirdiði þahs-ý mânevîden “gelecek zat” olarak bahsetmiþtir. Çünkü Risâle-i Nur, telif edildiði zaman diliminden itibaren giderek geniþleyen, açýlan ve inkiþaf eden bir hizmet istidadýna sahiptir. Bunu Ýnþâallah istikbal gösterecektir.
radyobeyan