Hayatüs Sahabe
Pages: 1
Sahabelerin Hicret Etmesi By: YBNGL Date: 07 Eylül 2010, 08:23:09
Mekke’den Medine’ye Ýlk Hicret Edenler


- Bera’ b. Azib þöyle anlatýyor: Rasûlullah’ýn ashabýndan bize ilk gelen Mus’ab b. Umeyr ve Ýbn Ümmi Mektum’dur. Bize Kur’an okuturlardý. Sonra Ammar, Bilal ve Sa’d geldiler. Sonra Ömer b. Hattab yirmi kiþiyle geldi. Sonra da Hz. Peygamber geldi. Medine ahalisinin, Peygamber’in gelmesi anýndaki sevinçlerini baþka hiçbir zaman görmemiþtim. Hz. Peygamber daha Medine’ye gelmeden a’dan olan Mus’ab b. Umeyr’di. Sonra Fihr oðullarý kabilesinden âmâ olan Ýbn Ümmi Mektum geldi. Ondan sonra da Ömer b, Hattab yirmi süvari ile geldi. Biz “Hz. Peygamber nerededir?” dedik. O da “Bizim arkamýzdan geliyor” dedi. Sonra Hz. Peygamber ve Ebubekir beraber geldiler. Hz. Peygamber gelmeden önce, ben Kur’an’dan bazý kýsa sureleri okumuþtum.[2]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kenzü’l-Ummal, VIII/331 (Ýbn Ebi Þeybe’den).

[2] Bidaye, III/188 (Ýmam Ahmed’den) Ayrýca bunu Buhari ve Müslim de rivayet etmiþtir.


Hz. Ömer Ýle Ýki Arkadaþýnýn Hicret Etmeleri


- Hz. Ömer þöyle anlatýyor: Medine’ye hicret etmek istediðimiz zaman, ben, Ayyaþ b. Ebî Rabia, Hiþam b. As sözleþtik;

“Yarýn sabah, hangimiz Benî Ðýfar kabilesinin Serif semtindeki su havuzu baþýnda bulunmazsa, müþriklerin onu yakaladýðý anlaþýlacaktýr. Diðerleri onu beklemeyip yollarýna devam edecektir” dedik. Sabah oraya gittiðimizde Hiþam b. As’ý orada göremeyince, müþrikler tarafýndan hapsedildiðine hükmederek yolumuza devam ettik. Medine’ye vardýðýmýzda, Beni Amr b. Avf oðullarýnýn Kuba’daki yerlerine misafir olduk. Ebu Cehil b. Hiþam ile Haris b. Hiþam da -Ayyaþ onlarýn amcalarýnýn oðlu ve ana bir kardeþleriydi- Hz. Peygamber daha Mekke’deyken geldiler ve Ayyaþ’la konuþup ona

“Annen, seni görmedikçe baþýna tarak vurmayacaðýna ve güneþten gölgelenmeyeceðine yemin etti” dediler. Ayyaþ da annesine acýyarak onlarla beraber Mekke’ye dönmek istedi. Ona

“Vallahi bunlar inancýný bozmak ve seni dininden döndürmek için böyle söylüyorlar. Sakýn onlara inanma. Þunu iyi bil ki, eðer annen bitlenirse, muhakkak taranýr ve eðer sýcaða dayanamazsa, mutlaka gölgeye gider” dedim. Bana

“Annemin yeminini bozmasýný istemiyorum. Ayrýca orada biraz param var O parayý da getirmek istiyorum” dedi. Ona

“Biliyorsun ki, ben Kureyþ’in zenginlerindenim. Malýmýn yarýsý senin olsun, fakat onlarla gitme” dedim. Fakat beni dinlemedi. Onlarla gitmeye karar verdi. Ona

“Madem ki beni dinlemeyip onlarla gidiyorsun, hiç olmazsa benim devemi al. Çünkü o, soylu ve uysal bir hayvandýr. Ona bin, nerede onlardan þüphelenecek olursan, kendini devenin sýrtýnda tut, o seni kurtarýr” dedim. Ayyaþ deveme binerek, onlarla beraber yola çýktý. Yolda Ebu Cehil, Ayyaþ’a

“Kardeþim, devem beni çok sarstý, beni terkine alýr mýsýn?” dedi. Ayyaþ da

“Olur” diyerek devesini çöktürdü. Onlar da develerini çöktürüp, Ayyaþ’ýn üzerine atýldýlar. Baðlayarak Mekke’ye götürdüler ve dininden döndürdüler.

Biz dininden döndürülen bir kimsenin tevbesi kabul olunmaz sanýyorduk. Herkes de bunu söylüyordu. Ta ki Rasûlullah Medine’ye geldiðinde þu ayetler ininceye kadar: “De ki: Ey kendileri aleyhinde aþýrý giden kullarým! Allah’ýn rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Çünkü Allah bütün günahlarý baðýþlar. Þüphesiz ki O çok baðýþlayan, çok esirgeyendir. onun için baþýnýza azab gelip çatmadan (tevbe ile) Rabbinize dönün, ona teslim olun. Sonra yardým olunmazsýnýz. Haberiniz olmayarak ansýzýn azab gelmeden Rabbinizden size indirilene (Kur’an’a) uyun!” (Zümer: 39/53-55).

Bu ayetleri yazdým ve Hiþam b. As’a gönderdim. Hiþam “Bu mektub bana geldiðinde onu Zî Tuva denilen yerde okudum. Onu okuyorum, fakat bir türlü ne demek istediðini anlamýyordum. Nihayet Allah’a “Ey Allah’ým! Bu ayetleri anlamak için, bana anlayýþ ver” diye dua ettim. Bunun üzerine Allah Teâlâ, bu ayetlerin benim gibiler hakkýnda nazil olduðunu kalbime ilham etti. Hemen gidip deveme bindim ve Medine’ye doðru yola çýktým. Hz. Peygamber’in yanýna geldim.[1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye, III/172 (Ýbn Ýshak’dan), Ýbn Seken; Bezzar; Beyhaki, IX/13; Ýbn Sa’d, III/194; Tabaarni de rivayet etmiþtir.

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/331-332.



Hz. Osman’ýn Habeþistan’a Hicreti ile Lut (a.s.)’dan Sonra Ailesiyle Beraber Allah Yolunda Hicret Edenlerin Ýlki Oluþu


- Aile efradýyla Allah yolunda hicret eden ilk kiþi Osman Ýbn Affan’dýr. Osman b. Affan, hanýmý Peygamber’in kýzý Rukiye ile beraber Habeþistan’a hicret ettiler. Onlarýn haberi uzun zaman Peygamber’e gelmemiþti. Bir gün Kureyþ’ten bir kadýn gelerek

“Ey Muhammed! Damadýnla kýzýný gördüm” dedi. Hz. Peygamber

“Onlarý hangi hal üzerinde gördün?” diye sordu. Kadýn

“Karýsý bir merkebin sýrtýndaydý ve o da merkebi sürüp gidiyordu” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber

“Allah yardýmcýlarý olsun. Osman, Lut (a.s)’dan sonra ailesiyle hicret eden ilk zattýr” dedi.[1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye, III/66. Ýbnü’l-Mübarek de Enes’den ayný manada rivayet etmiþtir. Onun hadisinde “Hz. Peygember uzun zaman onlardan haber alamadý. Hz. Peygamber çýkýyor, onlardan bir haber almak için araþtýrma yapýyordu. Bir kadýn Hz. Peygembere gelerek onlardan haber getirdi” ibareleri de vardýr.

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/333.



ALÝ B. EBÎ TALÝB’ÝN HÝCRET ETMESÝ


- Hz. Ali þöyle anlatýyor: Hz. Peygamber, Medine’ye hicret ettikten sonra bana, kendisinden sonraya kalmamý ve yanýnda bulunan emanetleri sahiplerine teslim etmemi emretti. Hz. Peygamber’e daha önce zaten ‘el emin’ ünvaný verilmiþti. Çünkü herkes ona güvenir, emanetlerini ona teslim ederdi. Üç gün kaldým. Her gün ortaya çýkýyordum. Bir tek gün dahi Kureyþ’in gözünden kaybolmamýþtým. Sonra Mekke’den çýktým, Peygamber’in izine düþtüm. Benî Amr b. Avf oðullarý kabilesinde kalmakta iken oraya varýp misafir bulunduðu Gülsüm b. el-Hidm’in evine indim.[1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kenzü’l-Ummal, VIII/335 (Ýbn Sa’d’dan).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/333.



Hz. Peygamber’in Ashabýna Habeþistan’a Hicret Ýznini Vermesi ve Hâtýb’la Cafer’in Habeþistan’a Hicret Etmeleri


- Muhammed b. Hâtýb þöyle anlatýyor: Hz. Peygamber ashabýna “Rüyamda hurmalýk bir yer gördüm. Oraya gidiniz” buyurdu. Böylece Hatib ve Cafer b. Ebî Talib deniz yoluyla çýkýp Habeþistan’a gittiler. Ben denizde, geminin içinde doðup dünyaya geldim.[1]

- Cafer Hz. Peygamber’e

“Ey Allah’ýn Rasûlü! Bana izin ver. Ben bir memlekete gideyim ki, hiç kimseden korkmadan orada Allah’a kulluk yapayým” deyince Hz. Peygamber ona Habeþistan’a hicret etmek için izin verdi. Bunun üzerine çýkýp Necâþi’ye gitti.[2]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Mecma’, VI/27 (Ýmam Ahmed ve Tabarani’den).

[2] Heysemi, VI/29 (Bezzar ve Tabarani’den).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/334.



Kureyþ’in Amr b. As’ý, Sahabileri Geri Getirmesi Ýçin Necâþî’ye Göndermeleri


- Ümmü Seleme þöyle anlatýyor: Hz. Peygamber’e amcasý Ebu Talib ile yakýnlarý sayesinde kimse dokunamýyordu. Onun ashabý ise, Kureyþlilerin elinden türlü ezâ ve iþkenceler görüyor ve dinlerini terketmeye zorlanýyorlardý. Hz. Peygamber de onlara karþý çýkamýyordu. Bu yüzden Mekke onlara dar gelmeye baþladý. Hz. Peygamber onlara

“Habeþistan’da bir kral vardýr. onun ülkesinde kimseye zulmedilmez. Allah Teâlâ size bir çare ve kurtuluþ yolu açýncaya kadar oraya gidin” dedi.

Böylece biz, akýn akýn Habeþistan’a hicret ettik. Orada bir araya geldik. En zengin bir memlekette ve en emin bir insanýn yanýnda, dinimizden emin olarak bulunuyorduk. Orada herhangi bir zulümden korkmuyorduk. Kureyþliler bizim orada emniyet ve güzel bir misafirlik içinde bulunduðumuzu görünce bizi kýskandýlar. Necâþî’ye bizimle ilgili olarak elçi göndermeyi kararlaþtýrdýlar ki, o, bizi memleketinden çýkarsýn ve kendilerine geri göndersin.

Böylece Amr b. As ile Abdullah b. Ebî Rabia’yý Habeþistan’a gönderdiler. Necâþî’ye ve kumandanlarýna çeþitli hediyeler derlediler. Onlardan herhangi bir kimse yoktu ki ona ayrý bir hediye hazýrlamasýnlar. Kureyþ elçilerine

“Her kumandanýn hediyesini, sahabiler hakkýnda konuþmazdan önce veriniz! Sonra kralýn hediyelerini veriniz! Eðer sahabilerle konuþmazdan önce onlarýn bize gönderilmesine gücünüz yetiyorsa bunu yapýnýz” dediler.

Böylece Kureyþ’in iki elçisi Necâþî’ye geldiler Onun kumandanlarýndan hiç kimse kalmadý ki ona hediye vermemiþ olsunlar. Ve hediye verdikleri her kumandana

“Bizim akýlsýzlarýmýz için krala gelmiþ bulunuyoruz. Onlar dinlerinden, kavimlerinden ayrýldýlar. Sizin dininize de girmediler. Kavimleri bizi elçi olarak gönderdi ki, kral onlarý tekrar kavimlerine döndürsün. Biz kralla konuþtuðumuz zaman, siz de bizim dediklerimizi yapmak hususunda krala telkinde bulununuz!” dediler.

Kumandanlar bu teklifi müsbet karþýladý. Sonra da hediyelerini Necâþî’ye takdim ettiler. Necâþî o hediyeler içinde en fazla, deriden yapýlmýþ eþyalara ilgi duydu. Onlar hediyelerle kralýn huzuruna girdiklerinde

“Ey kral! Bizden bazý sefih gençler kavimlerinin dininden ayrýldýlar, senin dinine de girmediler Bizim bilmediðimiz yeni bir din icad ettiler. Senin memleketine sýðýndýlar. Aþiretleri, atalarý, amcalarý, kavimleri bizi sana gönderdiler ki, sen bunlarý geri gönderesin. Çünkü onlar buralarý iyi tanýr. Onlar senin dinine de girmemiþlerdir ki sen onlarý burada alakoyasýn!” dediler. Bunun üzerine Necâþî öfkelenerek

“Hayýr! Allah’a yemin ederim ki, onlarý çaðýrýp konuþmadan, iþlerini öðrenmedikçe, onlarý kavimlerine göndermem. Onlar benim memleketime sýðýnan bir kavimdir. Benim himayemi baþkasýnýn himayesinden daha iyi görmüþlerdir. Eðer onlar sizin dediðiniz gibiyse, kendilerini geri gönderirim. Eðer deðilse göndermem. Onlarla kavimlerinin arasýna ne girerim, ne de onlarý kavimlerine göndermek suretiyle kavimlerini sevindiririm!” dedi.[1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ýbn Ýshak (Ümmü Seleme’den).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/334-335.


Necâþî’nin Sahabe ile Konuþmasý ve Ýslâmiyet’le Hz. Ýsa Hakkýndaki Sözleri


- Sahabiler Necâþî’nin huzuruna girdiklerinde selâm verdiler, ona secde etmediler. Necâþî

“Ey cemaat! Niçin kavminizden gelenlerin bana selâm verdikleri þekilde selâm vermediniz ve secde etmediniz? Bana haber veriniz, Ýsa hakkýnda ne diyorsunuz? Ve sizin dininiz nedir? Siz hristiyan mýsýnýz?” diye sordu. Onlar bu suale

“Hayýr” dediler. Necâþî

“Yahudi misiniz?” dedi. Onlar

“Hayýr!” dediler. Necâþî

“O halde kavminizin dini üzerinde misiniz?” dedi. Onlar

“Hayýr!” dediler. Necâþî

“O halde sizin dininiz nedir?” diye sordu. Sahabiler de

“Dinimiz Ýslâm’dýr” dediler. Necâþî

“Ýslâm da ne imiþ?” dedi. Onlar

“Biz Allah’a kulluk yaparýz. Hiçbir þeyi ona ortak koþmayýz” dediler. Necâþî

“Bunu kim size getirdi?” diye sordu. Onlar

“Bu dini bize, bizden olan bir kiþi getirdi ki, biz kendisini ve soyunu biliyoruz. Allah bizden önceki kavimlere peygamber gönderdiði gibi, onu da bize peygamber gönderdi. O bize iyilik yapmayý, sadaka vermeyi, ahde vefa göstermeyi, emanetleri eda etmeyi emretti. Bizi putlara tapmaktan menetti. Biricik ve ortaksýz olan Allah’a ibadet etmemizi emretti. Biz onu tasdik ettik. Allah’ýn kelâmýný tanýdýk ve bildik ki, bu kelâmý bize Allah katýndan getiren odur. Bunlarý yaptýðýmýz için kavmimiz bize düþman oldu. O sadýk peygambere düþman oldular. Onu yalanladýlar ve onu öldürmek istediler. Ve bizi de putlara tapmak için geri döndürmek istiyorlar. Biz onlardan dinimizi, kanlarýmýzý kurtarmak için sana sýðýndýk” dediler. Kral

“Allah’a yemin ederim, bu (Ýslâm), Musa’nýn emrinin çýktýðý pencereden çýkmýþtýr” dedi. Cafer

“Sana secde etmek þeklinde selâm vermeye gelince, Allah’ýn Rasûlü bize cennet ehlinin selâmýyla selâm vermeyi emretti ve biz birbirimize o þekilde selâm veririz. Meryem oðlu Ýsa’ya gelince, o, Allah’ýn kulu ve Rasûlü’dür. O’nun kelimesidir. O, kelimesini, Meryem’in rahmine atmýþtýr. Ve Allah’tan gelen bir ruhtur. Tertemiz ve bakire olan kadýnýn oðludur” dedi. Bunun üzerine Necâþî yerden bir çöp alarak

“Yemin ederim ki, Meryem oðlu Ýsa bu söylediklerinizden þu çöp kadar dahi fazla deðildir” dedi. O anda Habeþistan’ýn ileri gelenleri Necâþî’ye

“Yemin ederiz, eðer Habeþliler senin bu sözlerini duyarlarsa seni krallýktan azlederler!” dediler. Necâþî

“Allah’a yemin ederim, Ýsa hakkýnda bundan baþka hiçbir þey söylemiyorum. Allah Teâlâ, bu krallýðý bana verirken Habeþlilerin arzusuna mý uydu ki, ben de Allah’ýn dini hakkýnda onlarýn arzusuna uyayým. Bundan Allah’a sýðýnýrým” dedi.[1]

- Necâþî, ülkesinde bulunan sahabelere haber gönderip onlarý huzuruna çaðýrttý. Bunun üzerine sahabeler biraraya gelerek istiþarede bulundular ve sonunda Hz. Peygamber’in kendilerine öðrettiklerinin dýþýnda birþey söylememeyi kararlaþtýrdýlar. Necâþî’nin huzuruna vardýklarýnda onun ülkenin en büyük âlimlerini getirtmiþ olduðunu gördüler. Bunlar kitaplarýný da beraberlerinde getirmiþlerdi. Necâþî Hz. Peygamber’in sahabelerine þöyle sordu:

“Kavminizden ayrýlarak girmiþ olduðunuz bu din nasýl birþeydir? Çünkü bildiðim kadarýyla ne benim ve ne de diðer milletlerin dinlerinden hiçbirisine girmemiþsiniz”. Sahabelerin sözcülüðünü Ca’fer b. Ebî Tâlib yapýyordu. O kalkarak þunlarý söyledi:

“Ey kral! Biz cahil bir kavimdik. Putlara tapýyor, murdar et yeyip, çirkin iþler yapýyorduk. Akrabalarla iliþkilerimizi kesiyor, komþuluðun gereklerini yerine getirmiyorduk: Kuvvetli olanlarýmýz zayýflarýmýzý yutuyordu. Ýþte biz böyle bir ortamda bulunuyorken Allah bize içimizden soyunu-sopunu, doðruluðunu, güvenilirliðini ve temizliðini bildiðimiz bir peygamber gönderdi. Bu peygamber bizleri Allah’ý bir tanýmaya ve yalnýzca O’na kulluk yapmaya davet etti. Bize atalarýmýzýn ve bizim Allah’tan baþka tapmakta olduðumuz ilahlarý býrakmamýzý söyledi. Doðru söylemeyi, emanete hýyânet etmemeyi, akrabalýk baðlarýný gözetmeyi, komþu haklarýna riâyet etmeyi, haramlardan ve kan dökmekten kaçýnmayý emretti. Bize çirkin iþlerin hepsini yasakladý. Bizleri yalancý þahitlik etmekten, yetimlerin mallarýný yeyip namuslu kadýnlara iftira etmekten alýkoydu. Allah’a kulluk yapýp hiç bir þeyi O’na ortak koþmamamýzý, namaz kýlmamýzý ve zekat vermemizi emretti. Biz de kendisini tasdik ettik. Ona iman edip getirdiði þeriata tâbi olduk. Bir ve ortaðý bulunmayan Allah’a kulluk yapmaya baþladýk. Artýk O’na hiç bir þeyi ortak koþmuyorduk. Allah’ýn haram kýldýklarýný haram, helal olduðunu bildirdiklerini de helal kabul ettik. Bunun üzerine kavmimiz bize saldýrdý. Bize eziyette bulundular. Bizi yeni dinimizden tekrar putperestliðe döndürebilmek için iþkenceler yaptýlar. Daha önceleri helal saydýðýmýz pislikleri tekrar helal saymamýz için çaba sarfettiler. Bizimle dinimiz arasýna girerek bize olmadýk iþkenceler ve zulümler yaptýklarý için kendi vatanýmýzý býrakýp senin ülkene geldik. Sizi diðerlerine tercih edip senin himayene sýðýndýk. Buraya herhangi bir zulme uðramayacaðýmýzý umarak geldik ey kral!”.

Bunlarý dinleyen Necâþî, Ca’fer’e

“Þu anda yanýnda peygamberinizin Allah’tan getirdiklerinden birþey var mý?” diye sardu. Ca’fer’in

“Evet, var!” demesi üzerine de

“O halde oku!” dedi. Bunun üzerine Ca’fer b. Ebî Tâlib, Meryem sûresinin baþ kýsmýndan okumaya baþladý. Necâþî sakalý ýslanýncaya kadar aðladý. Orada bulunan âlimler de aðladýlar ve kitaplarýný gözyaþý seline boðuldular. Necâþî

“Yemin ederim ki, bu okuduklarýn, Hz. Musa’ya inen Tevrat ile ayný kaynaktan gelmektedir” dedikten sonra Kureyþ elçilerine dönerek

“Siz, ey Kureyþ’in elçileri! Artýk gidiniz! Ben onlarý hiç bir zaman size teslim etmeyeceðim” dedi. Bunun üzerine Amr ile arkadaþý Necâþî’nin huzurundan çýktýlar. Dýþarýda Amr Ýbnü’l-As arkadaþýna þöyle dedi:

“Yarýn Necâþî’nin huzuruna tekrar çýkacaðým ve öyle þeyler söyleyeceðim ki bu sözler onlarýn kökünü kazýyacaktýr”. Daha þefkatli olan arkadaþý Abdullah b. Ebî Rabia ise ona þunlarý söyledi:

“Sakýn bunu yapma! Çünkü onlar bizim akrabalarýmýzdýr. Her ne kadar bize karþý çýkmýþlarsa da aramýzdaki akrabalýk hâlâ sürmektedir”. Amr da

“Hayýr vallâhi! Yarýn Necâþî’ye, onlarýn Hz. Ýsa’nýn bir kul olduðunu iddia ettiklerini söyleyeceðim” dedi. Gerçekten de ertesi günü Necâþî’nin huzuruna girdiðinde ona

“Ey kral! Onlar Meryem oðlu Ýsa hakkýnda çok büyük bir söz söylüyorlar. Onlarý getirt ve Ýsa hakkýnda ne düþündüklerini sor” dedi. Bunun üzerine Necâþî sahabeleri getirterek onlardan Ýsa (a.s) hakkýndaki düþüncelerini sordu. Bu soru üzerine müslümanlar büyük bir sýkýntýya düþtüler. Baþbaþa vererek bu soruya nasýl bir cevap vermeleri gerektiðini düþündüler. Nihayet bu hususta Hz. Peygamber’den ne iþitmiþlerse onlarý söylemeye karar verdiler. Böylece Necâþî’nin

“Meryem oðlu Ýsa hakkýnda ne dersiniz?” sorusuna müslümanlarýn sözcüsü sýfatýyla Ca’fer þu karþýlýðý verdi:

“Biz onun hakkýnda yalnýzca Hz. Peygamber’in getirdiklerini söylüyoruz ki o da þudur: Ýsa, Allah’ýn kulu ve Rasûlü’dür. O Allah’ýn, hiç bir erkek elinin deðmediði bakire Meryem’in rahmine ilkâ ettiði kelimesi ve ruhudur”. Bu sözlerden sonra Necâþî yerden bir çöp alarak

“Allah’a yemin ederim ki, sizin Meryem oðlu Ýsa hakkýndaki sözlerinizde þu çöp kadar bile fazlalýk veya eksiklik yoktur” dedi. Necâþî’nin bu sözleri üzerine orada bulunan adamlarý homurdanmaya baþladýlar. Necâþî de onlara

“Allah’a yemin ederim ki siz homurdanýp memnun olmasanýz da gerçek budur” dedi ve sahabelere dönerek “Artýk gidebilirsiniz; siz bundan sonra benim ülkemde emniyettesiniz” dedikten sonra üç kere “Size küfredenler cezaya çarptýrýlacaklardýr” dedi ve ekledi: “Allah’a yemin ederim ki bir dað kadar altýn karþýlýðýnda sizden herhangi birinize eziyet etmemi isteseler bunu asla kabul etmem”. Sonra da etrafýndaki kumandanlarýna þöyle emretti: “Þu, Kureyþ’in iki elçisine hediyelerini geri veriniz. Benim onlarýn hediyelerine ihtiyacým yoktur. Yemin olsun ki, Allah Teâlâ bana bu mülkü verirken benden herhangi bir ücret veya rüþvet istemedi ki ben de bu mülkte hükmederken insanlardan bir ücret veya rüþvet alayým”.

Böylece Kureyþ’in iki elçisi Necâþî’nin huzurundan rezil ve mahrum bir þekilde çýktýlar. Hediyeleri kendilerine iade edildi. Müslümanlar bu ülkede tam bir huzur ve emniyet içerisinde yaþamaya baþladýlar. Onlar bu durumdayken ülkede Necâþî aleyhine bazý hareketler baþ göstermeye baþlamýþtý. Müslümanlar bu olaylardan çok büyük bir üzüntü duyup Necâþî’nin yenilmesinden çok korkuyorlardý. Çünkü onlar Necâþî’nin yerine gelecek kiþilerin onun kendilerine tanýmýþ olduðu haklarý tanýmamasýndan ve iyi davranmamasýndan çekiniyorlardý. Bunun için de olaylarýn geliþimini dikkatle izliyorlardý.Bu yüzden de Nil’in karþý tarafýnda geçmekte olan savaþtan kendilerine haber getirmesi için içlerinden birini seçmeye karar verdiler. Müslümanlarýn en genci olan Zübeyr b. Avvam bu vazifeye tâlip oldu. Bunun üzerine bir deri þiþirerek Zübeyr’in göðsüne baðladýlar. Yüzerek karþýya geçen Zübeyr savaþ alanýna kadar giderek Allah Teâlâ’ya Necâþî’ye yardým etmesi için dua etti. Sonra da Nil’i tekrar geçti ve koþarak müslümanlarýn yanýna geldi ve

“Müjdeler olsun! Necâþî muzaffer oldu! Allah Teâlâ onun düþmanlarýný yok etti. Hâkim olarak memleketine yalnýz o kaldý” dedi. Bu haber müslümanlarý sevince garketti, öyle ki hiç bir þeye bu kadar sevinmemiþlerdi. Böylece müslümanlar Mekke’de bulunan Hz. Peygamber’in yanýna dönünceye kadar bu ülkede tam bir huzur ve güvenlik içerisinde yaþadýlar.[2]

- Abdullah b. Abbas þöyle anlatýyor: Hz. Peygamber bizi Necâþî’ye gönderdi. Seksen kiþi kadardýk. Aramýzda Ca’fer b. Ebî Tâlib, Abdullah b. Urfuta, Osman b. Maz’ûn ve Ebu Musa el-Eþ’arî de vardý. Necâþî’ye vardýk. Arkamýzdan da Kureyþ Amr Ýbnü’l-As ile Umâre b. el Velîd’i hediyelerle birlikte gönderdiler. Bu iki kiþi Necâþî’nin huzuruna secde ederek girdiler ve sonra ona þöyle dediler:

“Amcaoðullarýmýzdan bazý kimseler bizi terkederek senin ülkene gelmiþlerdir. Bunlar babalarýnýn dininden de ayrýlmýþlardýr!” Necâþî onlara

“Onlar þimdi nerededirler?” diye sordu; onlar da

“Burada, Habeþistan’dadýrlar” dediler. Necâþî de sahabelere haber gönderdi. Bunun üzerine Ca’fer b. Ebî Tâlib arkadaþlarýna

“Bugün sözcünüz olmak istiyorum” dedi. Onlar da buna razý oldular. Bundan sonra Ca’fer kralýn huzuruna girdi, fakat ona secde etmedi. Necâþî’nin adamlarý Ca’fer’e

“Kralýmýza niçin secde etmedin?” dediler. Ca’fer de

“Biz müslümanlar Allah’tan baþkasýna secde etmeyiz” dedi.

“Niçin?” diye sordular. Ca’fer þu þekilde karþýlýk verdi:

“Allah Teâlâ bize bir peygamber gönderdi. Bu peygamber bize Allah’tan baþkasýna secde etmememizi, namazý kýlýp zekatý vermemizi emretti”. Bunun üzerine Kureyþ’in elçilerinden Amr Ýbnü’l-As

“Onlar Meryem oðlu Ýsa hususunda seninle ayný görüþte deðildirler” dedi. Necâþî de Ca’fer’e

“Siz Ýsa ve annesi hakkýnda ne diyorsunuz?” diye sordu. Ca’fer þöyle cevap verdi:

“Biz onun hakkýnda Allah’ýn dediklerinin dýþýnda bir þey demiyoruz: Ýsa, Allah’ýn kelimesidir. Allah’ýn yarattýðý ruhtur ki Allah onu tertemiz bir bakire olan Meryem’in rahmine ilkâ etmiþtir. Meryem’e hiç bir erkek dokunmadýðý gibi çocuðu da onun bekaretini bozmuþ deðildir”. Bu cevap üzerine yerden bir çöp alan Necâþî þunlarý söyledi:

“Ey Habeþliler! Ey keþiþler ve rahipler! Allah’a yemin ederim ki bunlar bir nokta hariç Ýsa hakkýnda bizim söylediklerimizin aynýný söylüyorlar”. Sonra sahabeler için þunlarý söyledi:

“Merhaba size! Katýndan geldiðiniz peygambere de merhaba! Þahitlik ediyorum ki o Allah’ýn peygamberidir. Yine þahitlik ediyorum ki, o Ýncil’de bildirilen peygamber, Hz. Ýsa’nýn müjdelediði rasûldür. Ülkemde dilediðinizce yaþayabilirsiniz. Yemin ederim ki eðer kral olmasaydým gider onun ayakkabýlarýný taþýrdým”. Sonra Kureyþ elçilerinin hediyelerinin, kendilerine iade edilmesini emretti. Ben bu olaydan kýsa bir süre sonra Medine’ye dönerek Hz. Peygamber’le birlikte Bedir savaþýna katýldým.[3]

- Ebu Musa (r.a) þöyle anlatýyor: Hz. Peygamber bizlere Ca’fer b. Ebî Tâlib’le birlikte Necâþî’nin ülkesine gitmemizi emretti. Habeþistan’a gidiþimizi haber alan Kureyþliler, bizi geri getirtmek için arkamýzdan Umâre b. el-Velid’i Necâþî’ye elçi olarak gönderdiler. Orada onlarla Necâþî huzurunda yaptýðýmýz tartýþmadan sonra Necâþî þunlarý söyledi:

“Eðer krallýðým olmasaydý gider onun (Hz. Peygamber’in) nalýnlarýný öperdim. Size gelince, benim ülkemde dilediðiniz kadar kalabilirsiniz”. Sonra bize yiyecek ve giyecek verilmesini emretti.[4]

- Ca’fer b. Ebî Tâlib þöyle anlatýyor: Kureyþliler, Amr Ýbnü’l-As ile Umâre b. Velid’i Ebu Süfyan’ýn verdiði hediyelerle birlikte bizi geri getirtmek üzere Necâþî’ye gönderdiler. Onlarýn geldikleri sýrada biz de Habeþistan’da bulunuyorduk. Bu iki kiþi

“Bizim akýlsýzlarýmýzdan bazýlarý senin ülkene kaçmýþlardýr; onlarý bize geri ver!” dediler. Necâþî de

“Hayýr, önce onlarý bir dinlemeliyim” dedi ve bize haber gönderdi. Yanýna vardýðýmýzda

“Ey Mekke’den gelenler! Siz ne diyorsunuz?” diye sorunca biz

“Kureyþliler putlara tapan bir kavimdir. Allah içimizden bize bir peygamber gönderdi. Biz de ona inandýk ve kendisini tasdik ettik” diye cevap verdik. Bunun üzerine Necâþî, Kureyþ elçilerine dönerek

“Bu kaçanlar sizin köleleriniz midir?” diye sorunca onlar

“Hayýr!” dediler. Necâþî

“Sizin bunlardan bir alacaðýnýz veya borçlarý var mýdýr?” dedi. Kureyþliler buna da

“Hayýr!” dediler. O zaman Necâþî

“Peki siz bunlardan ne istiyorsunuz? Artýk onlarý rahat býrakýnýz!” dedi. Bundan sonra biz huzurdan çýktýk. Bizim çýkýþýmýzdan sonra Amr Ýbnü’l-As Necâþî’ye

“Bunlar Ýsa (a.s.) hakkýnda senden farklý düþünüyorlar” der. Necâþî de

“Eðer onlar Ýsa hakkýnda benden farklý düþünüyorlarsa onlarý ülkemde bir saat bile býrakmam!” der. Bundan sonra Necâþî bizleri ikinci kez çaðýrttý. Bu ikinci davet bize birincisinden çok daha aðýr gelmiþti. Huzuruna girdiðimizde Necâþî bize

“Sizin peygamberiniz, Meryem’in oðlu Ýsa hakkýnda ne diyor?” diye sordu. Biz de þu cevabý verdik:

“Peygamberimiz, Ýsa’nýn Allah’tan gelen bir ruh olduðunu söylüyor. O Allah’ýn, tertemiz bir bakire olan Meryem’in rahmine ilkâ edilmiþ olan kelimesidir”. Bunlarý iþiten Necâþî

“Bana falan keþiþ ile falan rahibi getiriniz!” dedi. Adamlarý koþtular ve istediði o kimseleri Necâþî’nin huzuruna getirdiler. Necâþî onlara

“Siz Meryem oðlu Ýsa hakkýnda ne diyorsunuz?” diye sordu. Onlar da

“Sen bu hususu hepimizden daha iyi bilirsin. Sen bu konuda ne diyorsun?” dediler. Bunun üzerine Necâþî yerden bir çöp alarak þunlarý söyledi:

“Bu müslüman Kureyþlilerin Hz. Ýsa hakkýndaki sözleri ile bizim onun hakkýndaki düþüncelerimiz arasýnda þu çöp kadar bile bir fark yoktur”. Bundan sonra da bize dönerek “Size eziyet edenler var mý?” diye sordu. Biz de

“Evet!” deyince Necâþî bir tellal çaðýrtarak ona

“Kim Kureyþlilerden müslüman olup da Habeþistan’a gelenlere eziyet ederse ondan ceza olarak dört dirhem alýnacaktýr!” diye baðýrmasýný emretti. Sonra da “Bu cezayý yeterli buluyor musunuz?” diye sordu. Biz hayýr deyince de cezayý iki katýna çýkardý.[5]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye, III/72 (Ýbn Ýshak’dan).

[2] Heysemi, VI/27 (Ýmam Ahmed’den, o da Ümmü Seleme’den. ); Ebu Nuaym, Hilye I/115 (Ýbn Ýshak tarikiyle uzun bir þekilde); Beyhaki IX/9 (Ýbn Ýshak’dan); Siyer IX/144.

[3] Bidaye, III/69 (Ýmam Ahmed’den); Heysemi VI/24 (Tabarani’den. Heysemi þöyle der: “Bu hadisin ravileri arasýnda Hudeye b. Muaviye de vardýr ki Ebu Hatim’e göre sikadýr. Ancak bazý hadislerinde za’fiyet olduðunu söyler. Ayrýca Ebu Nuaym ve baþka hadisciler de onu zayýf saymýþlardýr”).

[4] Heysemi VI/31; Ebu Nuaym, Hilye I/114; Bidaye III/71.

[5] Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/335-341.



Sahabelerin Medine’ye Dönmeleri, Necâþî’nin Müslüman Olduðunu Haber Verdiklerinde Hz. Peygamber’in Onun Hakkýnda Baðýþlanma Dilemesi


Hz. Peygamber Medine’ye hicret edip orada güç ve kuvvet kazandýðýnda biz Necâþî’ye müracaat ederek

“Hz. Peygamber güçlü bir þekilde ortaya çýktý. Medine’ye hicret edip bizim sana bahsettiðimiz kimseleri de öldürdü. Biz artýk gitmek istiyoruz. Ýzin ver gidelim” dedik. Bunun üzerine Necâþî

“Gidebilirsiniz” dedi ve bize bir gemi tahsis etti ve yememiz için azýklar hazýrlattý. Sonra da Ca’fer’e þunlarý söyledi:

“Size yapmýþ olduðum bu iyilikleri arkadaþýnýza (Hz. Peygamber’e) haber veriniz. Ben þu adamýmý elçi olarak tayin ediyorum; o da sizinle birlikte gelecektir. Þehâdet ederim ki Allah’tan baþka ilah yoktur ve Muhammed de O’nun Rasûlü’dür. Oraya vardýðýnýzda bunlarý da söyleyiniz ve ondan benim için Allah’tan maðfiret dilemesini isteyiniz”. Biz Medine’ye doðru yola çýktýk. Oraya ulaþtýðýmýzda Hz. Peygamber beni karþýladý ve boynuma sarýldý. Sonra da

“Hayber’in fethine mi, yoksa Ca’fer’in geliþine mi sevineyim!” buyurdular. Çünkü bizim oraya ulaþmamýz Hayber’in fethine denk gelmiþti.

Sonra bir yere oturduk. Necâþî’nin elçisi

“Ýþte Ca’fer þahittir! Bizim kralýmýzýn kendilerine nasýl davrandýðýný ona sor!” dedi. Ben de Hz. Peygamber’e, Necâþî’nin bize yapmýþ olduðu iyilikleri, bizim için bir gemi tahsis edip yolda yememiz için azýk verdiðini, onun Allah’tan baþka ilah olmadýðýna, Muhammed’in de Allah’ýn Rasûlü olduðuna þahitlik ettiðini ve Hz. Peygamber’den, kendisi için af talebinde bulunmasýný istediðini anlattým. Bunun üzerine Hz. Peygamber kalkarak abdest aldý ve üç defa “Ey Rabb’im! Necâþî’yi baðýþla!” diye dua etti. Orada bulunan müslümanlar da

“Âmin!” dediler. Bunun üzerine ben, Necâþî’nin elçisine

“Kralýna git ve bu gördüklerini ona anlat!” dedim.[1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye, III/71 (Ýbn Asakir’den); Heysemi VI/29 (Taberani’den; o Esed b. Amr’dan, o da Mücalid’den).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/341-3



Önce Habeþistan’a ve Sonra da Hz. Peygamber’e Hicret Edenlerin Faziletleri


- Ümmü Abdillah b. Ebî Hacme þöyle anlatýyor: Habeþistan’a göç edeceðimiz zaman Amr bazý ihtiyaçlarýmýzý almak için çarþýya çýkmýþtý. O sýrada müslüman olduðunu henüz duymadýðým Ömer çýkageldi. Ömer Ýslâm’ý kabul etmeden önce müslümanlara çok büyük eziyetlerde bulunuyordu. Ömer bana

“Ey Ümmü Abdillah! Göç mü ediyorsunuz?” diye sordu; ben de

“Evet!” dedim ve ekledim: “Allah’a yemin ederim ki, biz O’nun arazilerinden birisine gideceðiz ve Allah bize bir çýkýþ yolu gösterinceye kadar da orada kalacaðýz. Çünkü siz Kureyþliler bizi hiç bir zaman rahat býrakmadýnýz ve bize zulmettiniz”. Bunun üzerine Ömer

“Allah yoldaþýnýz olsun!” dedi. Ýþte o zaman Ömer’de, daha önce kendisinde bulunmayan bir incelik ve þefkat farkettim. Daha sonra Ömer gitti. Anladým ki bizim gidiþimiz onu çok üzüyordu. Ýhtiyaçlarýmýzý tedârik edip döndüðünde Amr’a

“Ey Ebâ Abdillah! Keþke Ömer’in biraz önceki þefkatli halini ve bizim için üzülüþünü görebilseydin!” dedim. Kocam da

“Onun müslüman olacaðýný mý zannediyorsun?” dedi. Ben de

“Evet!” dedim. Amr ise

“O gördüðün kiþi, babasý Hattab’ýn eþeði müslüman olmadýkça Ýslâm’ý kabul etmez” dedi. Kocam bu sözleriyle Ömer’in kesinlikle müslüman olmayacaðýný söylemek istiyordu. Gerçekten de müslüman oluncaya kadar Ömer’de Ýslâm’a karþý büyük bir þiddet ve katýlýk görülüyordu.[1]

- Hâlid b. Said b. As kardeþi Amr ile birlikte Habeþistan’a hicret edenler arasýnda bulunuyordu. Daha sonra bunlar oradan, Medine’de bulunan Hz. Peygamber’in yanýna geldiler. Bu, Bedir’den yaklaþýk bir sene sonra olmuþtu. Bu gelenler, Bedir savaþýný kaçýrdýklarý için üzülüyorlardý. Bunun üzerine Hz. Peygamber onlara þöyle buyurdu: Niçin üzülüyorsunuz? Diðerlerinin bir, sizin ise iki hicretiniz vardýr. Birincisinde Mekke’den Habeþistan’a, Necâþî’nin yanýna gittiniz. Ýkincisi de þimdikidir; yani Habeþistan’dan kalkýp Medine’ye, benim yanýma gelmenizdir.[2]

- Ebu Musa (r.a) þöyle anlatýyor: Yemen’deyken Hz. Peygamberin Medine’ye hicret ettiðini haber aldýk. Bunun üzerine ben, kardeþlerim Ebu Bürde ve Ebu Ruhm da dâhil olmak üzere 52 veya 53 kiþilik bir muhacir grubu Medine’de bulunan Hz. Peygamber’e gitmek üzere bir gemiye bindik. Ben diðer iki kardeþimden daha küçüktüm. Yolda fýrtýnaya yakalandýk ve Habeþistan’a yanaþmak zorunda kaldýk. Orada Ca’fer b. Ebî Tâlib’le karþýlaþtýk. Medine’ye dönünceye kadar da hepimiz onun yanýnda kaldýk. Daha sonra hep birlikte Medine’ye gittik. Bu gidiþimiz Hayber’in fethine tesadüf ediyordu. Oraya vardýðýmýzda bazý kimseler bize “Biz sizden önce hicret ettik!” dediler. Bir gün bizimle birlikte Habeþistan’da bulunan Esmâ binti Umeys mü’minlerin annesi, Hz. Peygamber’in hanýmý Hz. Hafsâ’yý ziyarete gider. Çünkü Hafsâ da Necâþî’ye hicret edenler arasýnda idi. Onlar konuþurlarken Ömer de oraya gelir ve kýzý Hafsâ’ya yanýndakinin kim olduðunu sorar. Kýz da

“Bu, Umeys’in kýzý Esmâ’dýr” der. Bunun üzerine Hz. Ömer

“Þu Habeþistan’dan, denizden gelen kadýn mý?” diye sorar, Esma da

“Evet!” der. Hz. Ömer, de ona

“Biz daha önce hicret ettik; dolayýsýyla Hz. Peygamber’e de sizden daha yakýnýz.” deyince Esmâ da öfkelenerek þunlarý söyler:

“Hayýr, Allah’a yemin ederim ki bu doðru deðildir. Evet, siz Hz. Peygamber’in yanýnda bulunuyordunuz. O sizin aç olanlarýnýzý doyuruyor, câhillerinize de vaaz ediyordu. Bizse garip kimseler arasýnda, yabancý bir memlekette bulunuyorduk ve bütün bunlara da Allah ve Rasûlü için katlanýyorduk. Allah’a and içerim ki senin bu söylediklerini Hz. Peygamber’e haber verinceye kadar ne su içeceðim ve ne de yemek yiyeceðim. Yine yemin ederim ki senin sözlerini, hiç bir þey katmaksýzýn olduðu gibi aktaracaðým!”.

Sonra Hz. Peygamber’e gelen Esmâ

“Ey Allah’ýn Rasûlü, Ömer bizim hakkýmýzda þunlarý þunlarý söyledi:’ dedi Hz. Peygamber de

“Peki sen ona ne dedin?” buyurdular. Esmâ da söylediklerini aynen aktardý. Bunun üzerine Hz. Peygamber

“Hayýr, o bu konuda sizden daha fazla hak sahibi deðildir. Bana siz daha yakýnsýnýz. Çünkü onunla arkadaþlarýnýn bir tek, siz gemiyle gelenlerin ise iki hicreti vardýr” dedi. Gemide kendisiyle birlikte bulunan diðer kiþiler bunu iþittiklerinde grup grup Esmâ’nýn yanýna gelerek ne olduðunu soruyorlardý. Bu konuda Esmâ þunlarý söylüyor:

“Yemin ederim ki Habeþistan’a hicret edenleri bundan daha fazla hiçbir þey sevindirememiþtir.”[3]

- Hz. Peygamber þöyle buyuruyor:

“Geceleyin, Ebu Musa el-Eþ’arî ve arkadaþlarýný Kur’an okuyuþlarýndan tanýyorum. Evlerini gündüz gözüyle görmemiþsem de onlarý içlerinden gelen Kur’an sesleriyle biliyorum. Bunlardan biri de Hakîm’dir. (Bazý rivâyetlere göre Hakîm b. Hizam’dýr). Bunlar düþmanlarla veya süvarilerle karþýlaþtýklarýnda

“Arkadaþlarým kendilerini beklemenizi emrediyor!” derler.”[4]

- Esmâ binti Ümeys þöyle anlatýyor: Hz. Peygamber’e

“Ey Allah’ýn Rasûlü! Bazý kimseler bize karþý böbürleniyorlar ve bizim ilk muhacirlerden olmadýðýmýzý söylüyorlar!” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber þöyle buyurdular:

“Hayýr, bu yanlýþtýr. Sizin için iki hicret vardýr. Biri Habeþistan’a, diðeri ise oradan Medine’ye yapýlmýþtý.[5]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye, III/79 (Ýbn Ýshak’tan; o da Abdulaziz b. Abdillah b. Amir b. Rabia tarikiyle); Ýsabe IV/400 (Ümmü Abdullah’ýn isminin Leyla olduðunu söyler); Heysemi VI/24; Hakim, Müstedrek IV/58 (Ýbn Ýshak tarikiyle).

[2] Kenz VIII/332 (Ýbn Mendeh ve Ýbn Asakir’den.)

[3] Bidaye, IV/205 (Buhari’den naklen).

[4] Bidaye, IV/205 (Müslim’den; o da Ebu Bürde tarikiyle Ebu Musa’dan).

[5] Fethü’l-Bari VII/341 (Ýbn Sa’d’dan); Kenz VII/18 (Ýbn Ebi Þeybe’den, daha uzun olarak); yine Kenz VIII/333 (Hadisi Ebu Nuaym ve Hasan b. Süfyan’ýn da muhtasar olarak rivayet ettiðini zikreder).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/342-344.



EBU SELEME ÝLE ÜMMÜ SELEME’NÝN MEDÝNE’YE HÝCRET ETMELERÝ


- Ümmü Seleme þöyle anlatýyor: Kocam Ebu Seleme, Medine’ye hicret etmeye karar verdiðinde devesini hazýrladý. Beni, oðlum Seleme de kucaðýmda olduðu halde o deveye bindirdi. Kendisi de hayvanýn yularýndan tutarak Medine’ye doðru yola çýktýk. Bunu gören Benî Muðîre kabilesi önümüzü keserek þöyle dediler:

“Sen kendin gitmek istiyorsun, o halde git. Fakat þu devenin üstündeki kadýn bizim kýzýmýzdýr. Biz senin onu da yabancý memleketlere götürmene izin vermeyeceðiz”. Daha sonra devenin yularýný onun elinden zorla aldýlar.

Böylece beni kocamdan ayýrmýþ oldular. Ebu Seleme’nin kabilesi Benî Abdu’l-Esed bu olayý haber aldýklarýnda çok kýzdýlar ve “Madem ki siz kýzýnýzý hemþehrimizden aldýnýz; öyleyse biz de oðlumuzu sizde býrakmayýz” dediler ve oðlum Seleme’yi alabilmek için onu aralarýnda çekiþtirmeye baþladýlar. Öyle ki Seleme’nin eli çýktý. Sonunda Beni Abd’ul-Esed üstün gelerek Seleme’yi alýp götürdüler. Benî Muðîre de beni yanlarýnda alýkoydular. Bu arada kocam Ebu Seleme de Medine’ye gitti. Bu þekilde ben kocam ve çocuðumdan ayrý düþmüþtüm. Her sabah çýkýyor, Mekke’nin el-Ebtah vadisine giderek akþama kadar orada aðlayýp oturuyordum. Bu durum bir seneye yakýn bir zaman böyle devam etti. Bir gün amcamýn oðullarýndan birisi oradan geçerken beni gördü ve merhamete geldi. Benî Muðîre’ye gidip halimi anlatarak onlara

“Bu zavallý kadýný niçin býrakmýyorsunuz? Siz onunla kocasýnýn arasýna girdiniz ve onu çocuðundan da ayýrdýnýz’ dedi. Bunun üzerine oðlum Seleme’yi bana vererek

“Eðer istersen kocanýn yanýna da gidebilirsin.” dediler.

Ben de oðlum Seleme’yi de alarak kocamýn yanýna gitmek üzere Medine’ye doðru yola çýktým. Yanýmda bana eþlik edebilecek hiç kimse yoktu. Ten’im denilen yere varýncaya kadar bu þekilde gittim. Orada Osman b. Talhâ b. Ebî Talhâ’yý gördüm. Osman Abdü’d-dâr oðullarý kabilesine mensuptu. Osman bana

“Ey Ebû Ümeyye’nin kýzý! Nereye böyle?” diye sordu. Ben de Medine’de bulunan kocam Ebû Seleme’ye gittiðimi söyledim. O

“Sana eþlik edecek hiç kimse yok mu?” diye sordu.

“Hayýr Allah’tan baþka eþlik edecek kimsem olmadýðý gibi üstelik bir de çocuðum var:’ dedim. Bunun üzerine Osman

“Allah’a yemin ederim ki seni tek baþýna göndermem!” dedi ve devemin yularýndan tutarak benimle birlikte Medine’ye doðru yöneldi. Yemin ederim ki Araplarýn içinde Osman’dan üstün birisini görmedim. Bir konak yerine geldiðimizde devemi çöktürüyor, sonra ben deveden ininceye kadar oradan uzaklaþýyordu. Ben deveden indikten sonra o hayvanýn yükünü indiriyor ve onu bir aðaca baðlýyordu. Ben bir aðacýn gölgesine çekilip dinleniyordum. O ise kendisine baþka bir aðaç bulup onun gölgesinde istirahat ediyordu. Hareket zamaný geldiðinde gidip deveyi getiriyor, onu yüklüyor; ben hayvana binene kadar da yine oradan uzaklaþýyordu. Deveye bindikten sonra da gelip yularýný tutuyor ve yola devam ediyorduk. Medine’ye varýncaya kadar bu þekilde devam ettik. Benî Amr b. Avf’ýn Kübâ’daki topraklarý göründüðünde bana “Ýþte kocan oradadýr. Oraya Allah’ýn bereketiyle gir!” dedikten sonra kendisi gerisin geriye Mekke’ye döndü. Gerçekten de kocam Ebu Seleme orada bulunuyordu. Ben Ýslam uðrunda Ebu Seleme ailesinin çektiklerini çeken hiç bir aile görmedim. Yine ayný þekilde Osman b. Talhâ’dan daha dürüst ve daha kerim bir arkadaþ görmedim.[1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye, III/169 (Ýbn Ýshak’dan); Osman b. Talha b. Ebi Talha Hudeybiye barýþýndan sonra müslüman olup Halid b. Velid’le Medine’ye hicret eden bir sahabedir. Allah her ikisinden de razý olsun

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/345-346.


Hicret Etmek Ýsteyen Süheyb’in Kureyþ Gençleriyle Uðraþmasý ve Sonunda Hicret Etmesi


- Süheyb b. Sinan þöyle anlatýyor. Hz. Peygamber

“Sizin hicret edeceðiniz yer bana gösterildi. Orasý iki taþlýk arasýnda çorak bir arazidir. Bu durumda ya Hacer’dir ya da Yesrib (Medine)’dir.” buyurdular. Sonra da beraberinde Ebubekir olduðu halde Medine’ye hicret ettiler. Ben de onlarla birlikte gitmek istemiþtim. Fakat Kureyþ gençleri buna mâni oldular. Ben o gece hiç oturmaksýzýn ayakta dolaþtým durdum. Gençler

“Karný aðrýyordur.” diyorlar ve beni ishal olmuþ zannediyorlardý. Halbuki benim hiç birþeyim yoktu. Onlarýn uyumalarýný bekledim ve sonra yola çýktým. Fakat biraz sonra arkamdan yetiþtiler. Beni yolumdan alýkoymak istiyorlardý. Onlara

“Benim çok param vardýr: onlarý size verirsem yolumdan çekilir hicret etmeme izin verir misiniz?” dedim. Onlar da razý oldular. Böylece hep birlikte Mekke’ye geri döndük. Onlara evimin eþiðinin altýný kazmalarýný söyledim. Kazdýlar, oradan çýkan paralarý verdim ve sonra

“Falan kadýna gidiniz? Onda iki tane elbisem vardýr; onlarý da alýnýz!” dedim. Sonra yola düþtüm: daha Medine’ye girmeden Kûbâ’da Hz. Peygamber’le Ebubekir’e yetiþtim. Hz. Peygamber beni görünce

“Ey Ebâ Yahyâ! kârlý bir alýþveriþ yaptýn!” dedi. Ben de

“Ey Allah’ýn Rasûlü! Bunlarý sana ancak Cebrail haber vermiþtir. Çünkü benden önce size hiç kimse gelmemiþtir.’ dedim.[1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye, III/173 (Beyhaki’den); Heysemi VII/60 (Tabarani’den bunun bir benzerini); Ebu Nuaym, Hilye I/152.

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/347.



Süheyb’in Kûbâ’da Hz. Peygamber’e Yetiþmesi ve Hz. Peygamber’in de Onun Hakkýnda Âyet Ýndiðini Müjdelemesi


Süheyb, Hz. Peygamber’in hemen arkasýndan hicret etmek için yola çýktýðýnda Kureyþten bazý kimseler onun peþine düþtüler. Bunu farkeden Süheyb hayvanýndan indi, sadaðýndaki bütün oklarý çýkararak þunlarý söyledi:

“Ey Kureyþliler! Ýçinizde benden iyi ok atan kimsenin olmadýðýný bilirsiniz. Allah’a yemin ederim ki sadaðýmdaki bütün oklarý size atmadan beni ele geçiremeyeceksiniz. Hem oklarým bitmiþ olsa bile kabzasý elimde kalýncaya kadar kýlýcýmla çarpýþmaya devam edeceðim. Ondan sonra da ne istiyorsânýz yapýnýz. Ya da size Mekke’de sakladýðým malýmýn yerini söyleyeyim de yolumdan çekiliniz:’ dedi. Onlar da buna razý olduklarýný söylediler. Bunun üzerine Süheyb onlara mallarýnýn yerini söyledi. Bu olay üzerine Bakara Sûresi’nin 207. âyeti nâzil oldu. Süheyb Hz. Peygamber’e yetiþtiðinde o

“Ey Ebâ Yahyâ! Kârlý bir alýþveriþ yaptýn!” dedi ve bu âyet-i kerimeyi okudu.[1]

- Süheyb hicret etmek üzere yola çýktýðýnda Mekke’liler peþine düþtüler. Sadaðýndaki oklarý çýkardý, bunlar tam kýrk taneydi. Sonra þöyle dedi:

“Ey Mekke’liler! Bu oklarýmdan her biriyle içinizden birini vurmadýkça beni ele geçiremezsiniz. Bunlar bittiðinde de kýlýcýmla savaþýrým. Bunu yapabileceðimi de çok iyi biliyorsunuz. Mekke’de iki cariye býraktým. Onlar sizin olsun da yolumdan çekilin!” dedi. Buna razý olan Mekke’liler geri döndüler. Süheyb de Medine’ye varmadan önce Hz. Peygamber’e yetiþti. Onu gördüðünde Hz. Peygamber

“Ey Ebâ Yahyâ! Alýþveriþte kâr ettin!” dedi ve hakkýnda inen Bakara Sûresi 207. âyetini okudu.[2]

- Süheyb þöyle anlatýyor: Mekke’den Medine’ye hicret etmek istediðimde Kureyþliler bana

“Ey Süheyb! Bize geldiðinde hiç bir malýn yoktu. Burada çok mal kazandýn ve þimdi onlarý götürmek istiyorsun. Allah’a yemin ederiz ki buna asla izin vermeyeceðiz!” dediler. Ben de

“Malýmý size verirsem yolumdan çekilir misiniz?” dedim.

“Evet, çekiliriz!” dediler. Bunun üzerine, malýmý kendilerine býraktým; onlar da yolumun üzerinden çekildiler. Ben de doðruca Medine’ye vardým. Bu olayý duyduðunda Hz. Peygamber iki kere, “Süheyb kâr etti” buyurdular.[3]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kenz I/237 ve Ýbn Sa’d III/162 (Beyhaki, Haris, Ýbnü’l-Münzir, Ýbn Asakir ve Ýbn Ebi. Hatim, Said el-Müseyyeb’den); Ýbn Abdi’l-Berr, Ýstiab II/180 (Yine Said’den, bir benzerini).

[2] Hakim, Müstedrek III/398 (Süleyman b. Harb tarikiyle, Ýkrime’den. Ayrýca Hakim bu hadisin Müslim’in sýhhat þartlarýna uyduðunu ve fakat ne Müslim’in ve ne de Buhari’nin bunu rivayet etmediklerini söyler); Ýsabe II/195 (Ýbn Ebi Hayseme’den. Bir de Kelbi’nin tefsirinde Ebu Salih’ten, onun da Ýbn Abbas’tan rivayet ettiðini söyler).

[3] Ýbn Kesir I/247 (Ýbn Merduye, Ebu Osman en-Nehdi tarikiyle); Ýbn Sa’d III/162 (Ebu Osman tarikiyle bir benzerini).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/347-348.



ABDULLAH b. ÖMER’ÝN HÝCRET ETMESÝ


Abdullah b. Ömer, hicret ettikten sonra Mekke’deki evlerine hiç gitmemiþtir. Yakýnlarýndan geçerken gözlerini kapatýr ve ona hiç bakmazdý.[1] Abdullah b. Ömer Hz. Peygamber’i her hatýrladýkça aðlardý. Evlerinin yanýndan geçtikçe de gözlerini kapatýrdý.[2]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ebu Nuaym I/247 (Ýbn Merduye, Ebu Osman en-Nehdi tarikiyle); Ýbn Sa’d III/162 (Ebu Osman tarikiyle benzerini).

[2] Ýsabe II/349 (Beyhaki, Muhammed b. Zeyd b. Abdillah b. Ömer’den).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/348.



ABD b. CAHÞ’IN MEDÝNE’YE HÝCRET ETMESÝ


- Allah kendisinden razý olsun, Abd b. Cahþ hicret edenlerin sonuncusuydu. Gözleri görmüyordu. Hicrete niyetlendiðinde Ebu Süfyan b. Harb b. Ümeyye’nin kýzý olan hanýmý buna razý olmadý. Hanýmý onun Hz. Peygamberin bulunduðu Medine’den baþka bir yere gitmesini istiyordu. Bunun üzerine o da onlardan gizli olarak hicret etti. Medine’ye gelerek Hz. Peygamber’in huzuruna çýktý. Bunu öðrenen Ebu Süfyan b. Harb çok öfkelendi ve Abd’ýn Mekke’deki evini sattý. Bir gün Ebu Cehil b. Hiþam, Utbe ve Þeybe b. Rabîa, Abbas b. Abdulmuttalib ile Huveytib b. Abdu’l-Uzzâ o evin yanýndan geçiyorlardý. Bir koku hissettiler; eve girdiklerinde tabaklanmak üzere suya konulmuþ bazý deri parçalarýnýn çürüyüp koktuðunu gördüler. Bunun üzerine Utbe gözyaþlarýný tutamayarak þu þiiri okudu:

“Bir ev ne kadar saðlam olursa olsun, bir gün gelecek içinde rüzgârlar esip bomboþ kalacaktýr”. Ebu Cehil de Hz. Peygamber’i kastederek, amcasý Abbas b. Abdulmuttalib’e

“Bunlarý baþýmýza siz açtýnýz.” dedi. Hz. Peygamber’in Mekke’ye girdiði gün Abd b. Cahþ (Abdullah b. Cahþ’ýn kardeþi) kalkarak evi hakkýnda aðýtlar yaktý. Hz. Peygamber de Osman’a onu bu iþten vazgeçirmesini emretti. Bunun üzerine Hz. Osman Abd’ý bir kenara çekerek ona gizlice bir þeyler söyledi. O da artýk aðýt yakmaktan vazgeçti. Daha sonra Hz. Peygamber ayný gün onu elinden tutarak dolaþtýrmýþ ve Abd da þu þiiri okumuþtur: “Mekke çok güzel bir vadidir. Ben orada elimden tutan olmasa dahi dolaþabilirim. Orada ziyaretime gelen çok olur; benim kazýklarým Mekke’de çakýlýdýr.[1]

- Ebu Seleme’den sonra Medine’ye ilk gelen muhacirler Abdullah b. Cahþ ile Âmir b. Rabîa olmuþtur. Abdullah aile ve efrâdýný ve kardeþi Abd’ý da beraberinde getirmiþti. Abd’ýn iki gözü de görmüyordu.

Ama bu haliyle bile kýlavuzsuz olarak Medine’nin her tarafýný dolaþabilirdi. Þairliði de vardý. Ebu Süfyan’ýn kýzý Fâria ile evliydi. Abdullah b. Cahþ’ýn annesi, Hz. Peygamber’in halasý Ümeyme binti Abdulmuttalib’di. Bu ailenin tamamý hicret etmiþ olduðundan Mekke’deki evlerinde kimse oturmuyordu. Bu evin yanýndan geçen Utbe b. Rabîa duygulanarak bir þiir söylemiþtir.[2]

Abd b. Cahþ þu þiiri söyledi: “Ümmü Ahmed (hanýmým) benim, gýyâbýnda kendisinden korkulan Allah’ýn izniyle Mekke’yi terkedeceðimi anlayýnca bana þöyle dedi: “Ýlle de Mekke’yi terkedeceksen hiç olmazsa bizi Medine’den uzak baþka bir memlekete götür!” Ben de ona þöyle cevap verdim: “Medine zannedildiði gibi bir yer deðildir. Hem Rahman neyi dilerse Abd onu yapar. Ben Allah’a ve Rasûlüne yöneldim. Kim yüzünü Allah’a çevirirse o mahrum olmaz. Biz, bize öðüt veren nice yakýnlarýmýzý, bizler için gözyaþý döküp feryat eden nice kadýnlarýmýzý terkettik. Onlar bizi memleketimizden uzaklaþtýran þeyin yapýlan zulümler olduðunu zannediyorlar. Halbuki biz bunu bir amaç için yapýyoruz. Ýnsanlar için apaçýk bir yol göründüðünde ben Ganem Oðullarýný hakka ve kimsenin kanýný dökmemeye çaðýrdým. Allah’a hamdolsun ki onlar da kendilerini hakka davet edene icâbet ettiler. Böylece onlar kurtuluþa icâbet etmiþ oldular ve toparlandýlar. Biz ve hidâyetten ayrýlarak bize karþý cephe oluþturan bazý arkadaþlarýmýz iki grup oluþturduk. Bunlardan biri hidâyet üzere olup Allah’ýn yardýmýna mazhar olmuþtur. Diðer grup ise sýnýrlarý çiðnediler; onlar azap göreceklerdir. Onlar yalaný tercih ettiler. Ýblis de onlarý haktan saptýrdý. Onlar her türlü hayýrdan mahrum kalmýþlardýr. Biz, Peygamber olan Muhammed’in sözlerine tâbi olduk. Hakký savunup hak taraftarý olduðumuz için bizler çok memnunuz. Biz onlara yakýn bir baðla baðlýyýz. Fakat düþüncelerde bir yakýnlaþma olmazsa bu akrabalýk baðýnýn ne önemi vardýr? Bu durumda söyler misiniz bundan sonra bizden hangi yeðen size güvenir? Benim dünürlüðümden sonra hangi dünürlük hakký gözetilir? Ýyi ile kötünün birbirlerinden ayrýldýðý günde hangi tarafýn haklý olduðunu bileceksiniz”[3]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Heysemi VI/64 (Taberani, Ýbn Abbas’tan. Heysemi “Hadisin ravilerinden Abdullah b. Þebib zayýftýr” der).

[2] Bidaye III/170 (Ýbn Abbas’tan).

[3] Bidaye III/171(Ýbn Ýshak’tan).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/349-350.


DUMRE b. EBU’L-ÝYS (veya ÝBNÜ’L-ÝYS)’ÝN HÝCRET ETMESÝ



- Mü’minlerden özür sahibi olmaksýzýn cihaddan geri kalanlarla Allah yolunda canlarýyla, mallarýyla savaþanlar bir olmazlar. Allah mallarýyla, canlarýyla savaþanlarý derece itibariyle (evlerinde) oturanlardan üstün kýlmýþtýr. Bununla beraber Allah ikisine de cenneti va’detmiþtir. Ama Allah mücahitlere ikramlarýn üstünde büyük bir mükâfaat ihsan etmiþtir.’ (Nisa: 4/95) ayeti nâzil olduðunda fakirlikten dolayý hicret etmeyip de Mekke’de kalanlar bundan hicret etmemeye ruhsat çýkardýlar. Fakat sonunda þu âyet-i kerime indi:

“Þüphesiz ki melekler, ruhlarýný alýrken nefislerine zulmedenlere (onlarý susturmak için): “Ne halde idiniz?” diye sordular. Onlar “Biz yeryüzünde zayýf kimselerdik” cevabýný verirler. Bunun üzerine melekler “Allah’ýn arzý geniþ deðil miydi? Onda hicret etseydiniz ya” derler. Ýþte bunlarýn yeri cehennemdir; o ne kötü bir dönüþ yeridir”. (Nisa: 4/97)

Bu âyet üzerine hicret etmeyen bu insanlar “Artýk bizim için baþka seçenek yoktur” dediler. Ama daha sonra da þu âyet-i kerime nâzil oldu:

“Erkek, kadýn ve çocuklardan zayýf olanlar, hiç bir çaðrýya gücü yetmeyip hicret için bir yol bulamayanlar bundan müstesnâdýr. Allah’ýn bunlarý atfetmesi umulur. Allah çok affeden ve çok baðýþlayandýr”. (Nisa: 4/98-99)

- Benî Leys kabilesinden iki gözü kör, fakat zengin birisi olan Dumre b. Ebu’l (veya Ýbnü’l)-Ýys bu âyet-i kerimeleri duyduðunda kendi kendisine “Gözlerim kör diye ben bu iþten sýyrýlamam. Çünkü malým ve kölelerim vardýr.” dedi ve adamlarýna “Beni bir deveye bindiriniz” diye emretti. Onu bir deveye bindirdiler. Hasta olmasýna raðmen Medine’ye doðru yola çýktý. Tenim denilen yere geldiðinde vefat etti. Onu oraya defnettiler. Daha sonra onun hakkýnda þu âyet-i kerime nâzil oldu:

“Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde girecek çok yer ve geniþlik bulur. Kim de Allah’a ve peygamberine hicret maksadýyla evinden çýkar da yolda kendisine ölüm yetiþirse muhakkak ki onun mükâfaatý Allah’a düþer. Allah çok baðýþlayýcý ve çok esirgeyicidir.” (Nisa: 4/100)[1]

- Cündüb oðlu Dumre hicret niyetiyle evinden çýktý ve aile efradýna “Beni bir deveye bindiriniz. Müþriklerin topraklarýndan çýkarýp Hz. Peygamber’e götürünüz” dedi. Fakat Hz. Peygamber’e kavuþamadan yolda öldü. Bunun üzerine Nisa Sûresi’nin 100. âyet-i kerimesi nâzil oldu.[2]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ýsabe II/212 (Firyabi, Said b. Cübeyr’den. Ayrýca Ýbn Mendeh muallak olarak Hüþeym’den o da Salim’den. Ýbn Ebi Hatim’se Ýsrail tarikiyle Salim’den).

[2] Mecma VII/10 (Ebu Ya’la Ýbn Abbas’tan. Heysemi, “Bu hadisin ricali sikadýr” der).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/351.


10. FASIL: DUMRE b. EBU’L-ÝYS (veya ÝBNÜ’L-ÝYS)’ÝN HÝCRET ETMESÝ


- Mü’minlerden özür sahibi olmaksýzýn cihaddan geri kalanlarla Allah yolunda canlarýyla, mallarýyla savaþanlar bir olmazlar. Allah mallarýyla, canlarýyla savaþanlarý derece itibariyle (evlerinde) oturanlardan üstün kýlmýþtýr. Bununla beraber Allah ikisine de cenneti va’detmiþtir. Ama Allah mücahitlere ikramlarýn üstünde büyük bir mükâfaat ihsan etmiþtir.’ (Nisa: 4/95) ayeti nâzil olduðunda fakirlikten dolayý hicret etmeyip de Mekke’de kalanlar bundan hicret etmemeye ruhsat çýkardýlar. Fakat sonunda þu âyet-i kerime indi:

“Þüphesiz ki melekler, ruhlarýný alýrken nefislerine zulmedenlere (onlarý susturmak için): “Ne halde idiniz?” diye sordular. Onlar “Biz yeryüzünde zayýf kimselerdik” cevabýný verirler. Bunun üzerine melekler “Allah’ýn arzý geniþ deðil miydi? Onda hicret etseydiniz ya” derler. Ýþte bunlarýn yeri cehennemdir; o ne kötü bir dönüþ yeridir”. (Nisa: 4/97)

Bu âyet üzerine hicret etmeyen bu insanlar “Artýk bizim için baþka seçenek yoktur” dediler. Ama daha sonra da þu âyet-i kerime nâzil oldu:

“Erkek, kadýn ve çocuklardan zayýf olanlar, hiç bir çaðrýya gücü yetmeyip hicret için bir yol bulamayanlar bundan müstesnâdýr. Allah’ýn bunlarý atfetmesi umulur. Allah çok affeden ve çok baðýþlayandýr”. (Nisa: 4/98-99)

- Benî Leys kabilesinden iki gözü kör, fakat zengin birisi olan Dumre b. Ebu’l (veya Ýbnü’l)-Ýys bu âyet-i kerimeleri duyduðunda kendi kendisine “Gözlerim kör diye ben bu iþten sýyrýlamam. Çünkü malým ve kölelerim vardýr.” dedi ve adamlarýna “Beni bir deveye bindiriniz” diye emretti. Onu bir deveye bindirdiler. Hasta olmasýna raðmen Medine’ye doðru yola çýktý. Tenim denilen yere geldiðinde vefat etti. Onu oraya defnettiler. Daha sonra onun hakkýnda þu âyet-i kerime nâzil oldu:

“Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde girecek çok yer ve geniþlik bulur. Kim de Allah’a ve peygamberine hicret maksadýyla evinden çýkar da yolda kendisine ölüm yetiþirse muhakkak ki onun mükâfaatý Allah’a düþer. Allah çok baðýþlayýcý ve çok esirgeyicidir.” (Nisa: 4/100)[1]

- Cündüb oðlu Dumre hicret niyetiyle evinden çýktý ve aile efradýna “Beni bir deveye bindiriniz. Müþriklerin topraklarýndan çýkarýp Hz. Peygamber’e götürünüz” dedi. Fakat Hz. Peygamber’e kavuþamadan yolda öldü. Bunun üzerine Nisa Sûresi’nin 100. âyet-i kerimesi nâzil oldu.[2]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ýsabe II/212 (Firyabi, Said b. Cübeyr’den. Ayrýca Ýbn Mendeh muallak olarak Hüþeym’den o da Salim’den. Ýbn Ebi Hatim’se Ýsrail tarikiyle Salim’den).

[2] Mecma VII/10 (Ebu Ya’la Ýbn Abbas’tan. Heysemi, “Bu hadisin ricali sikadýr” der).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/351.




VÂSILE b. el-ESKÂ’NIN HÝCRET ETMESÝ



- Vâsýle b. el-Eskâ þöyle anlatýyor: Müslüman olmak niyetiyle Medine’ye doðru yola çýktým. Oraya ulaþtýðýmda Hz. Peygamber’i mescidde namaz kýldýrýrken buldum. Ben de son safa girerek onlarla birlikte namaz kýldým. Namazdan sonra Hz. Peygamber yanýma gelerek bana niçin geldiðimi sordu. Ben de

“Müslüman olmak için geldim” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber

“Bu senin için daha hayýrlýdýr” buyurdular. Sonra da “Hicret eder misin?” diye sordular. Buna da

“Evet!” diye cevap verdim. Hz. Peygamber bu kez

“Bâtî’nin hicretini mi yoksa Bâdî’nin hicretini mi yapmak istersin?” diye sordular. Ben

“Hangisi daha hayýrlýdýr?” dedim.

“Bâtî’nin hicreti daha hayýrlýdýr” buyurdular ve eklediler: “Bâtî’nin hicreti, Allah’ýn Rasûlü’nün yanýnda kalmandýr. Bâdî’nin hicreti ise iman ettikten sonra eski yerine, yani evine dönmendir” Sonra Hz. Peygamber devamla þunlarý buyurdular: “Bollukta ve darlýkta, keyifli ve keyifsiz zamanlarýnda daima itaat edip her türlü zorluða göðüs gereceðine söz veriyor musun?” Ben de

“Evet!” dedim. Daha sonra Hz. Peygamber elini uzattý. Ben de elimi uzattým. Bu saydýklarýndan hiç bir istisna yapmadýðýmý gören Hz. Peygamber

“Yapabileceðin kadarýný kabul et” buyurdular. Ben de

“Yapabildiðim kadarýyla” dedim. Böylece ellerimi tutarak benden biat almýþ oldu.[1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kenz VIII/333 (Ýbn Cerir, Halid b. Velid ve Vasýle b. el-Eska’dan).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/352.




ESLEM OÐULLARININ HÝCRET ETMESÝ


- Benî Eslemliler salgýn bir hastalýða yakalanmýþlardý. Hz. Peygamber onlara

“ey Benî Eslem kabilesi! Bâdiyeye, çöle çýkýnýz” dedi. Onlar da

“Ey Allah’ýn Rasûlü! Biz yerleþik düzene geçmiþken tekrar çöllere dönüp göçebe olmak istemiyoruz” dediler. Hz. Peygamber onlara þöyle buyurdu:

“Siz bizim göçebelerimizsiniz, biz de sizin þehirlileriniz ve köylüleriniziz. Siz bizi çaðýrdýðýnýzda biz sizlerin yardýmýna koþacaðýz. Biz de sizi çaðýrdýðýmýzda ayný þekilde siz de bizim imdadýmýza geleceksiniz. Sizler nerede olursanýz olunuz muhacirsiniz”[1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kenz VIII/142 (Ebu Nuaym, Ýyas b. Seleme b. el-Ekva’dan).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçað Yayýnlarý: 1/352.




CÜNÂDE b. EBÎ ÜMEYYE’NÝN HÝCRET ETMESÝ


- Cünâde b. Ebî Ümeyye þöyle anlatýyor: Hz. Peygamber zamanýnda hicret etmiþtik. Bu hicret hakkýnda ihtilafa düþüldü. Kimimiz hicretin kesildiðini, kimimiz de henüz kesilmeyip devam ettiðini söyledik. Nihayet Hz. Peygamber’in huzuruna çýkarak hicretin kesilip kesilmediðini sordum. Hz. Peygamber “Kâfirlerle savaþýldýðý müddetçe hicret kesilmez” buyurdular.[1]

- Abdullah b. es-Sa’dî þöyle anlatýyor: Benî Sa’d b. Bekir kabilesinden birkaç kiþiyle birlikte Hz. Peygamber’e gittik. Grubumuz yedi ya da sekiz kiþiden oluþuyordu ve içlerinde yaþ bakýmýndan en küçükleri de bendim. Beni yüklerin yanýnda bekçi olarak býrakýp isteklerini söylemek üzere Hz. Peygamber’e gittiler. Onlarýn dönüþünden sonra da ben gittim ve Hz. Peygamber’e

“Ey Allah’ýn Resûlü! Benim bir isteðim vardýr” dedim. Ne olduðunu sordular. Ben de

“Bazý kimseler “Hicret sona ermiþtir” diyorlar. Siz ne buyuruyorsunuz?” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber

“Senin isteðin diðerlerinkinden daha hayýrlýdýr” buyurdular ve sonra da þöyle eklediler: “Kafirlerle savaþýldýðý müddetçe hicret kesilmez.”[2]

Ynt: Sahabelerin Hicret Etmesi By: ceren Date: 08 Ocak 2019, 17:18:04
Esselmau aleyküm.Rabbim razý olsun bizlere bu deðerli bilgileri sunan emeði geçen  kardeþimizden...
Ynt: Sahabelerin Hicret Etmesi By: Bilal2009 Date: 09 Ocak 2019, 13:21:17
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Peygamberimiz in ve sahabe efendilerimizin yolundan ayýrmasýn Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan