Erkek Sahabeler
Pages: 1
Hz. Ebu Bekir (r.a) By: fakir Date: 04 Mart 2009, 23:17:23
Hz. EBU BEKÝR ES SIDDÎK (r.a)  (571-634)


Hz. Muhammed (s.a.s.)'in Ýslâm'ý tebliðe baþlamasýndan sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raþit halifelerin, aþere-i mübeþþerenin ilki. Câmiu'l Kur'an, es-Sýddîk, el-Atik lakaplarýyla bilinen büyük sahabi.

Kur'ân-ý Kerim'de hicret sýrasýnda Rasûlullah'la beraber olmasýndan dolayý, "...maðarada bulunan iki kiþiden biri..." (et-Tevbe, 9/40) þeklinde ondan bahsedilmektedir. Asýl adý Abdülkâbe olup, Ýslâm'dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)'in ona Abdullah adýný verdiði kaydedilir. Azaptan azad edilmiþ mânâsýna "atik"; dürüst, sadýk, emin ve iffetli olduðundan dolayý da "sýddik" lâkabýyla anýlmýþtýr. "Deve yavrusunun babasý" manasýna gelen Ebû Bekir adýyla meþhur olmuþtur. Teym oðullarý kabilesinden olan Ebû Bekir'in nesebi Mürre b. Kâ'b'da Rasûlullah'la birleþir. Anasýnýn adý Ümmü'l-Hayr Selma, babasýnýn ki Ebû Kuhafe Osman'dýr. Künyesi Abdullah b. Osman b. Amir b. Amir... b. Murra ...et-Teymî'dir. Bedir savaþýna kadar müþrik kalan oðlu Abdurrahman dýþýnda bütün ailesi müslüman olmuþtur. Babasý Ebû Kuhafe, Ebû Bekir'in halifeliðini ve ölümünü görmüþtür. Hz. Ebû Bekir'in Rasûlullah (s.a.s.)'den bir veya üç yaþ küçük olduðu zikredilmiþtir. Ýslâm'dan önce de saygýn, dürüst, kiþilikli, putlara tapmayan ve evinde put bulundurmayan "hanif" bir tacir olan Ebû Bekir, ölümüne kadar Hz. Peygamber'den hiç ayrýlmamýþtýr. Bütün servetini, kazancýný Ýslâm için harcamýþ, kendisi sade bir þekilde yaþamýþtýr.

Hz. Ebû Bekir, Fil yýlýndan iki sene birkaç ay sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmiþ, güzel hasletlerle tanýnmýþ ve iffetiyle þöhret bulmuþtur. Ýçki içmek câhiliye döneminde çok yaygýn bir âdet olduðu halde o hiç içmemiþtir. O dönemde Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Araplarýn nesep ve ahbâr ilimlerinde meþhur olmuþtur. Kumaþ ve elbise ticaretiyle meþgul olurdu; sermayesi kýrk bin dirhemdi ki, bunun büyük bir kýsmýný Ýslâm için harcamýþtýr. Rasûlullah'a iman eden Ebû Bekir (r.a.) Ýslâm dâvetçiliðine baþlamýþ, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi Ýslâm'ýn yücelmesinde büyük emekleri olan ilk müslümanlarýn bir çoðu Ýslâm'ý onun dâvetiyle kabul etmiþlerdir.

Hz. Ebû Bekir hayatý boyunca Rasûlullah'ýn yanýndan ayrýlmamýþ, çocukluðundan itibaren aralarýnda büyük bir dostluk kurulmuþtur. Rasûlullah birçok hususlarda onun görüþünü tercih ederdi. Umûmî ve husûsî olan önemli iþlerde ashâbýyla müþavere eden Peygamber (s.a.s.) bazý hususlarda özellikle Ebû Bekir'e danýþýrdý. (Ýbn Haldun, Mukaddime, 206). Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.

Teymoðullarý kabilesi Mekke'de önemli bir yere sahipti. Ticaretle uðraþýyorlar, toplumsal temaslarý ve geniþ kültürlülükleri ile tanýnýyorlardý. Hz. Ebû Bekir'in babasý Mekke eþrafýndandý. Hz. Ebû Bekir, câhiliye döneminde de güzel ahlâký ile tânýnan, sevilen bir kiþi idi. Mekke'de "eþnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi iþlerinin yürütülmesiyle görevliydi. Muhammed (s.a.s.) ile büyük bir dostluklarý vardý. Sýk sýk buluþur, Allah'ýn birliði, Mekke müþriklerinin durumu ve ticaret gibi konularda müþâvere ederlerdi. Ýkisi de câhiliye kültürüne karþýydýlar, þiir yazmaz ve þiiri sevmezlerdi, daha ziyade tefekkür ederlerdi.

Ýslâm'ý Benimsemesi

Hz. Ebû Bekir, Hira daðýndan dönen Hz. Muhammed ile karþýlaþtýðýnda, Rasûlullah (s.a.s.) ona, "Allah'ýn elçisi" olduðunu söyleyip "Yaratan Rabbinin adýyla oku" (el-Alâk, 96/1) diye baþlayan âyetleri bildirdiði zaman hemen ona: "Allah'ýn birliðine ve senin O'nun rasûlü olduðuna iman ettim" demiþtir. Hz. Hatice'den sonra Rasûlullah'a ilk iman eden odur. Hz. Peygamber (s.a.s.) Ýslâm'ý tebliðinin ilk zamanlarýnda kiminle konuþtuysa en azýndan bir tereddüt görmüþ, ancak Ebû Bekir þeksiz ve tereddütsüz bir þekilde kabul etmiþtir. Hatta Hz. Peygamber (s.a.s.), "Bütün insanlarýn imaný bir kefeye, Ebû Bekir'in ki bir kefeye konsa, onun imaný aðýr basardý " diye lâtif bir benzetme de yapmýþtýr. Mü'min Ebû Bekir, hayatýnýn sonuna kadar tüm varlýðýný Ýslâm'a adamýþ, bütün hayýrlý iþlerde en baþta gelmiþtir.

Ebû Bekir Mekke döneminde güçlü kabilelere mensup kiþileri Ýslâm'a kazandýrmaya çalýþtý, öte yandan müþriklerin iþkencelerine maruz kalan güçsüzleri, köleleri korudu; servetini eziyet edilen köleleri satýn alýp azad etmekte kullandý. Bilâl, Habbab, Lübeyne, Ebû Fukayhe, Amir, Zinnire, Nahdiye, Ümmü Ubeys bunlardandýr. Kendisi de Mescid-i Haram'da müþriklerin saldýrýsýna uðramýþtý. Ebû Bekir, iman ettikten sonra Ýslâm'ý tebliðe gizli gizli devam ediyordu. Annesi, karýsý Ümmü Ruman ve kýzý Esma da iman etmiþ, fakat oðullarý Abdullah, Abdurrahman ve babasý Ebû Kuhafe henüz iman etmemiþlerdi. Osman b. Affan, Sa'd b. Ebî Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanlarý Ýslâm'a dâvet eden odur. Müþriklerin eziyetleri çoðalýp müslümanlara yapýlan baskýlar arttýktan sonra Hz. Peygamber Hz. Ebû Bekir'e de Habeþistan'a göç etmesini söylemiþ ve Ebû Bekir yola çýkmýþ; ancak Berkü'l-Gýmâd'da Mekke'nin ileri gelen kabilelerinden Ýbn Dugunne ile karþýlaþtýðýnda Ýbn Dugunne onu himayesine aldýðýný ve Mekke'ye dönmesi gerektiðini belirterek, ikisi birlikte Mekke'ye dönmüþlerdir. Ancak þartlý olarak Ebû Bekir'i himayesine alan Ýbn Dugunne, Ebû Bekir'in açýktan açýða ibadet etmesi ve inancýný yaymaya devam etmesi sebebiyle þartlarý yerine getirmediðini iddia ederek ona ibadetini gizli yapmasýný söylediðinde Ebû Bekir, onun himayesine ihtiyacý olmadýðýný, zaten kendisine söz de vermediðini ifade etmiþti: "Senin himayeni sana iâde ediyorum. Bana Allah'ýn himayesi yeter." Böylece onüç yýl Mekke'de Rasûlullah'ýn yanýnda kalan Hz. Ebû Bekir, Hz. Aiþe'nin rivâyetine göre, Rasûlullah hicret emrini alýp Ebû Bekir'e gelerek ona beraberce hicret edeceklerini söyleyince Ebû Bekir sevinçten aðlamaya baþlamýþtý (Ýbn Hiþâm, es-Sire, II, 485).

Hz. Peygamber'in bir gecede Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittiði Ýsra ve Mirâc * hâdisesini duyan müþrikler bunu Hz. Ebû Bekir'e yetiþtirdikleri zaman; "O dediyse doðrudur." demiþtir. Bu sözünden sonra Ebu Bekir'e; ihlâslý, asla yalan söylemeyen, özü doðru, itikadýnda þüphe olmayan anlamýnda, "Sýddýk" lâkabý verildi. Kur'an tâbiriyle, "O, ne iyi arkadaþtý " (en-Nisâ, 4/69) denilebilir.

Ýþte o "Sýddîk" ile o "Emîn", o iki arkadaþ beraberce Sevr daðýndaki maðaraya hareket ederek hicret etmiþlerdir.

Hicreti

Sevr maðarasýna ilk giren Hz. Ebû Bekir, (r.a.) maðarada keþif yaptýktan sonra Rasûlullah içeri girmiþtir. Ebû Bekir'in kýzý Esma yolda yemeleri için azýklarýný hazýrlamýþtý. Onlar Mekke'den ayrýlýnca müþrikler her tarafa adamlarýný yollayarak aramaya baþladýlar. Kureyþ kabilesinin müþrikleri Ebû Cehil baþkanlýðýnda Esma'nýn evini aradýlar, hakaret edip dayak attýlar.

Hz. Ebû Bekir (r.a.) hicret yolculuðuna çýkarken yanýna bütün parasýný almýþtý. Buna raðmen kýzý Esma onun nerede olduðunu, nereye gittiðini kâfirlere söylememiþtir. Ýz süren Mekkeli müþrikler Sevr maðarasýna kadar geldiler. Rasûlullah bu sýrada Kur'ân'da anlatýldýðý biçimde þöyle diyordu: "Üzülme, Allah bizimledir" (et-Tevbe, 104/40). Nitekim Allah ona güven vermiþ, göremedikleri askerleriyle onu desteklemiþtir; Allah güçlüdür, hakimdir. Kâfirler tüm aramalara raðmen onlarý bulamadýlar. Maðarada üç gün kaldýktan sonra Medine'ye yönelen Rasûlullah ile Ebû Bekir Kuba'ya vardýlar.

Ebû Bekir maðarada kaldýklarý günü þöyle anlatýr: "Rasûlullah (s.a.s.) ile beraber bir maðarada bulundum. Bir ara baþýmý kaldýrýp baktým. O anda Kureyþ casuslarýnýn ayaklarýný gördüm. Bunun üzerine, 'Ya Rasûlullah, bunlardan birkaçý gözünü aþaðý eðse de baksa muhakkak bizi görür' dedim. O, 'Sus ya Ebû Bekir. Ýki yoldaþ ki, Allah onlarýn üçüncüsü ola, endiþe edilir mi?' buyurdu.

Kuba'da üç gün kalan Rasûlullah ile Hz. Ebû Bekir nihayet Medine'ye vardýlar. Medine'de Hz. Ebû Bekir humma hastalýðýna tutuldu. Hastalýk ilerleyip yataða düþtüðünde Rasûlullah, "Allah'ým Mekke'yi bize sevgili kýldýðýn gibi Medine'yi de bize sevgili kýl, hummayý bizden uzaklaþtýr' diye dua ettiði zaman Hz. Ebû Bekir ve hasta olan diðer sahâbîler iyileþtiler. Bu aradâ Hz. Âiþe ile Hz. Muhammed (s.â.s.)'in düðünleri yapýldý. Mescidi Nebî inþâ edildi. Masraflarýn bir kýsmýný Hz. Ebû Bekir karþýladý. Medine'de kardeþlik tesis edildiðinde Ebû Bekir'in kardeþliði Harise b. Zeyd oldu.

Hz. Ebû Bekir Medine'de Mescidi Nebî'nin inþasýna katýldý. Rasûlullah Ýslâm'ý yaymak ve düþmanlar hakkýnda bilgi toplamak için seriyye denilen keþif kollarýný Medine dýþýna gönderiyor, bunlara bazen Hz. Ebû Bekir de katýlýyordu. Rasûlullah ile birlikte bizzat çarpýþtýðý savaþlarda (Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te) Ebû Bekir de yer aldý. O, Müreysi, Kurayza, Hayber, Mekke, Huneyn, Taif gazvelerinde de bulundu. Rasûlullah'ýn bizzat idare ettiði harplere gazve denir. Ebû Bekir, bu sözü geçen büyük savaþlardan baþka, otuzdan fazla gazveye katýlmýþtýr. Çarpýþma olmaksýzýn Veddan, Buvat, Bedr-i Ûlâ, Uþeyre gazveleriyle de düþmanlar itaat altýna alýnmýþtýr. Bütün bu gazvelerde Hz. Ebû Bekir, Rasûlullah'ýn en yakýnýnda yer almýþ olup onun "veziri" gibi idi. Bedir'de, oðlu Abdurrahman müþrikler safýnda yer aldýðýnda Ebû Bekir oðluyla çarpýþmýþtýr. Sadece o deðil, Bedir'de birçok sahâbî, oðlu, kardeþi, babasý, dayýsý ile çarpýþmýþtý. Bedir savaþý, müslümanlarýn Ýslâm'ý herþeyden üstün tuttuklarýný, Allah için en yakýnlarý olan müþrikleri kan baðý veya kabile taassubu içinde kalmadan, baþka insanlardan ayýrdetmeden öldürdüklerini göstermektedir. Rasûlullah'ýn bir amcasý Hamza, Ýslâm ordusu safýndayken öteki amcasý Abbas, düþman safýndaydý. Yeðeni Ubeyde kendi yanýndayken, öteki yeðenleri Ebû Süfyan ve Nevfel müþriklerle beraberdi. Hattâ kýzý Zeyneb'in eþi Ebû'l-As da Rasûlullah'a karþý müþriklerle birlikte savaþýyordu.

Hicretin 9. yýlýnda Medine'de büyük bir kýtlýk oldu. Bu arada Bizans Ýmparatoru, Þam'da Hicaz bölgesini istilâ etmek üzere büyük bir ordu hazýrladý. Rasûlullah, bu orduya karþý Ýslâm ordusunu hazýrlarken, kýtlýk sebebiyle zorluklarla karþýlaþtý. Ebû Bekir malýnýn hepsini bu ordunun hazýrlanmasýnda kullandý. Onuncu yýlda "Vedâ Haccý"nda bulunan Allah'ýn Rasûlü, onbirinci yýlda hastalandý.

Hilâfeti
Hicrî onbirinci yýlda hastalanan Rasûlullah (s.a.s.) 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. Onun vefâtýný duyan müslümanlar büyük bir üzüntüye kapýldýlar ve ilk anda ne yapmalarý gerektiðine karar veremediler. Ama o da bir ölümlüydü. Hz. Ömer, onun Hz. Musa gibi Rabbi ile buluþmaya gittiðini, O'nun için "öldü" diyen olursa ellerini keseceðini söylüyordu. Ebû Bekir, Rasûlullah'ýn iyi olduðu bir sýrada ondan izin alarak kýzýnýn yanýna gitmiþti. Vefât haberini duyar duymaz hemen geldi, Rasûlullah'ý alnýndan öptü ve "Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaþamýndaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuþtur. Þânýn ve þerefin o kadar büyük ki, üzerinde aðlamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katýnda bizi unutma; hatýrýnda olalým ..." dedi. Sonra dýþarý çýkýp Ömer'i susturdu ve; "Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan baþka ilâh yoktur, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah apaçýk hakikattir. Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüþtür. Allah'a kulluk edenlere gelince, þüphesiz Allah diri, bâkî ve ebedîdir. Size Allah'ýn þu buyruðunu hatýrlatýrým: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiþtir. Simdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah þükredenleri mükâfatlandýracaktýr" (Âl-u Ýmrân, 3/144). Allah'ýn kitabý ve Rasûlullah'ýn sünnetine sarýlan doðruyu bulur, o ikisinin arasýný ayýran sapýtýr. Þeytan, peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasýn, dininizden saptýrmasýn. Þeytanýn size ulaþmasýna fýrsat vermeyiniz" (Ýbn Hiþâm, es-Sire, IV, 335; Taberî, Târih, III, 197,198).

Hz. Ebû Bekir bu konuþmasýyla orada bulunanlarý teskin ettikten sonra Rasûlullah'ýn teçhiziyle uðraþýrken, Ensâr, Benû Sâide sakifesinde toplanarak Hazrec'in reisi olan Sa'd b Uhâde'yi Rasûlullah'tan sonra halife tayini için bir araya gelmiþlerdir. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde ve Muhacirlerden bir grup hemen Benû Saîde'ye gittiler. Orada Ensâr ile konuþulduktan ve hilâfet hakkýnda çeþitli müzakereler yapýldýktan sonra Hz. Ebû Bekir, Ömer ile Ebû Ubeyde'nin ortasýnda durdu ve her ikisinin ellerinden tutarak ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hz. Ebû Bekir'in konuþmasýndan sonra Hz. Ömer atýlarak hemen Ebû Bekir'e bey'at etti ve, "Ey Ebû Bekir, müslümanlara sen Rasûlullah'ýn emriyle namaz kýldýrdýn. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bey'at ediyoruz" dedi. Hz. Ömer'in bu âni davranýþý ile orada bulunanlarýn hepsi Ebû Bekir'e bey'at ettiler. Bu özel bey'attan sonra ertesi gün Mescid-i Nebî'de Hz. Ebû Bekir bütün halka hutbe okudu ve resmen ona bey'at edildi. Rasûlullah'ýn defni salý günü gerçekleþirken, onun nereye defnedileceði hakkýnda da bir ihtilâf meydana geldiðinde Hz. Ebû Bekir yine firasetini ortaya koydu ve "Her peygamber öldüðü yere defnedilir" hadisini ashaba hatýrlatarak bu ihtilâfý giderdi. Rasûlullah'ýn cenaze namazý imamsýz olarak gruplar halinde kýlýndý. Bütün bunlar olurken, Hz. Ali'nin Hz. Fatýma'nýn evinde Haþimoðullarý ve yandaþlarý ile toplandýðý ve bey'ata ilk zamanlar katýlmadýðý nakledilir. Hz. Ali rivâyetlere göre, el-Bey'atü'l-Kübrâ'ya bey'at edildiði haberini alýr almaz, elbisesini yarým yamalak giydiði halde evden fýrlamýþ ve gidip Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmiþtir (Taberî, Târih, III, 207). Onun aylarca Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmediði haberleri gerçeðe uygun olmasa gerektir. Çünkü onun Ebû Bekir'in üstünlüðünü bildiði, onun hakkýnda yaptýðý konuþmalar ve tarihin akýþý, diðer rivâyetlere aykýrýdýr.

Râsulullah'ýn en yakýn ashâbý arasýnda -hattâ Ebû Bekir ile Ömer arasýnda- zaman zaman ihtilâflar, görüþ ayrýlýklarý meydana gelmiþse de ilk iki halife zamanýnda da görüldüðü gibi dâima birliktelik devam ettirilmiþtir. Anlaþmazlýk gibi görünen hâdiselerin birçoðunda huy ve karakter farklýlýðý rol oynuyordu. Meselâ Ebû Bekir yumuþak ve sâkin davranýrken, Ömer sertlik yanlýsýydý. Ama her zaman birlikte hareket ettiler. Ebû Bekir'in yönetiminde, Hz. Ali ve Zübeyr b. Avvam Ridde savaþlarýnda kararlarýn içinde, namazlarda Ebû Bekir'in arkasýnda yer almýþlardýr (Ýbn Kesir, el-Bidâye ve'n Nihâye, V, 249). Hz. Ali, Rasûlullah'ýn bir vasiyeti olsaydý ölünceye kadar onu yerine getireceðini söylemiþ (Taberî, a.g.e., IV, 236) ancak, Ýbn Abbas'ýn Rasûlullah hastalandýðý zaman ona gidip hilâfet iþini sormak istemesini geri çevirmiþtir. Yani Hz. Ebû Bekir'in halifeliðine karþý kimseden bir çýkýþ olmamýþtýr. Zaten tabii, fýtrî, akli ve maslahata uygun olan da onun halifeliðidir. Hz. Peygamber ölmeden önce yazýlý bir ahidname býrakmamýþ, ancak Hz. Ebû Bekir'in faziletine dair Mescid'de konuþmuþ, hasta yataðýndayken onu ýsrarla çaðýrtmýþ ve yerine Ýmam tâyin etmiþtir.

Hz. Ebû Bekir, kendisine Rasûlullah'ýn mirasýndan pay almak için gelen Hz. Fâtýma'ya, "Rasûlullah'ýn yaptýðý hiçbir þeyi yapmaktan geri durmam" diyerek, Fâtýma'nýn peygamberin kýzý olmasýný dinin üstün tutulmasýndan daha önemsiz görmüþ ve Rasûlullah'ýn yanýndayken ondan ne duymuþ, ne görmüþse onu tatbik etmiþtir (Taberî, III, 220). Sonralarý Hz. Ali'nin hilâfeti zamanýnda Fâtýma'ya -ki, Ebû Bekir'e gidip miras isterken onu savunmuþtu- mirastan hiçbir þey vermemesi de ashâbýn Rasûlullah'ýn sünnetine nasýl itaat ettiklerinin delilidir (Ýbn Teymiye, Minhâc'üs-Sünne, III, 230). Hz. Ebû Bekir "Rasûlullah'ýn Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de yaptýðý konuþmada, "Sizin en hayýrlýnýz deðilim, ama baþýnýza geçtim; görevimi hakkýyle yaparsam bana yardým ediniz, yanýlýrsam doðru yolu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiðim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiþtir (Ýbn Hiþâm, es-Sire, IV, 340-341; Taberî, Târih, III, 203).

Mürtedlerle Mücadele, Irak ve Suriye Fütühatý

Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ýn halifesi olduktan sonra, onun vefâtýyla Arabistan'da Mekke ve Medine dýþýndaki bölgelerde görülen dinden dönme hareketlerine, yalancý peygamberlere, "namaz kýlarýz, ama zekât vermeyiz" diyenlere karþý savaþ açtý. Esvedu'l-Ansý, Müseylemetü'l-Kezzâb, Secah, Tuleyha gibi yalancý peygamberlerle yapýlan savaþlarla bu zararlý unsurlar yok edilmiþ, isyan bastýrýlmýþ, zekât yeniden toplanmaya ve Beytü'l-Mal'e konulup daðýtýlmaya baþlanmýþtýr. Rasûlullah'ýn hazýrladýðý, ancak vefâtý sebebiyle bekleyen Üsâme ordusunu Ürdün'e yollayan Ebû Bekir, Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarýný bastýrmýþtýr. Ýçte isyancýlarla mücâdele edilirken, dýþta da iki büyük imparatorluðun, Ýran ve Bizans'ýn ordularýyla karþýlaþýlmýþtýr. Hîre, Ecnâdin ve Enbâr, savaþlarla Ýslâm diyarýna katýlmýþ, Irak fethedilmiþ, Suriye'nin de önemli kentleri ele geçirilmiþtir. Yermük savaþý devam ederken Hz. Ebû Bekir vefât etmiþtir. Onun ordusuna verdiði öðütlerde þu ibareler vardýr: "Kadýn, çocuk ve yaþlýlara dokunmayýn, yemiþ veren aðaçlarý kesmeyin, ma'mur bir yeri tahrip etmeyin, haddi aþmayýn, korkmayýn." Gerçekten Ýslâm ordusu fethettiði yerlerde kimseye zulmetmemiþ, adaletiyle düþmanlarýn takdirini kazanmýþ, müslüman olmayýp da cizye vererek Ýslâm'ýn himayesine giren milletler huzur ve emniyet içinde yaþamýþlardýr.

Kur'ân-ý Kerîm'in Toplanmasý, "Mushaf''ýn Meydana gelmesi

Hz. Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kâtiplerinin ve kurrâ'nýn birçoðunun þehid olmasý üzerine, Hz. Ömer'in Kur'ân'ýn toplanmasý fikrine önce sýcak bakmamýþsa da sonra ona hak vererek, Kur'ân âyetlerinin toplanmasýný saðlamýþtýr. Rasûlullah zamanýnda peyderpey inen vahiy, kâtiplerce ceylan derilerine, beyaz taþlara, enli hurma dallarýna yazýldýðý gibi, ashâbýn çoðu da Kur'ân hâfýzý idi. Ancak, yazýlý olan âyetler daðýnýktý, kurrâ da azalýnca Kur'ân'ýn muhafazasý hususunda endiþe edildi. Ebû Bekir, Zeyd b. Sâbit'in baþkanlýðýnda bir heyet teþkil ederek, herkesin elindeki âyetleri getirmesini emretti. Ayrýca þâhitlerle âyetler doðrulanýyor, kurrâ' ile te'kid ediliyordu. Böylece bütün âyetler toplandý ve "Mushaf" meydana getirildi. Bu Mushaf Ebû Bekir'den Ömer'e, ondan da kýzý Hafsa'ya geçti ve Hz. Osman zamanýnda çoðaltýlarak Dârü'l-Ýslam'ýn bütün vilâyetlerine daðýtýldý.

Vefâtý

Hilâfeti iki sene üç ay gibi çok kýsa bir müddet sürmesine raðmen Hz. Ebû Bekir zamanýnda Ýslâm devleti büyük bir geliþme göstermiþtir. Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yýlda Cemâziyelâhir ayýnýn baþýnda hicretten sonra Medine'de yakalandýðý hastalýðýnýn ortaya çýkmasý üzerine yataða düþünce yerine Ömer'in namaz kýldýrmasýný istedi. Ashâbla istiþâre ederek Hz. Ömer'i halifeliðe uygun gördüðünü söyledi. Hz. Ömer'in sert ve kaba oluþu gibi bazý itirazlara cevap verdi ve hilâfet ahitnamesini Hz. Osman'a yazdýrdý. Ebû Bekir (r.a.) de, çok sevdiði Rasûlullah gibi altmýþüç yaþýnda vefât etti. Vasiyeti gereði Rasûlullah'ýn yanýna -omuz hizasýnda olarak- defnedildi. Böylece bu iki büyük insanýn, iki büyük dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.

Kiþiliði ve Yönetimi

Tâcir olarak geniþ bir kültüre sahip olan Hz. Ebû Bekir, dürüstlüðü ve takvâsý ile ashâb içinde ilk sýrada yeralýr. Karakteri; yumuþak huyluluk, çok düþünüp çok az konuþmak, tevâzu ile belirgindi. Hz. Âiþe'nin rivâyetine göre, "gözü yaþlý, gönlü hüzünlü, sesi zayýf" biri idi. Câhiliye döneminde müþrikler ona güvenir, diyet ve borç-alacak iþlerinde onu hakem tanýrlardý. Rasûlullah'ýn en sadýk dostu olan Ebû Bekir'in Mirâc olayýnda sergilediði sonsuz baðlýlýk örneði ona "es-Sýddýk" lâkabýný kazandýrmýþtýr. O bu olayda "O ne söylüyorsa doðrudur" demiþtir. Cömertlikte ondan üstünü de yoktur. Bütün malýný mülkünü Ýslâm için harcamýþ, vefât ederken vasiyetinde, halifeliði müddetince aldýðý maaþlarýn, topraklarýnýn satýlarak iâde edilmesini istemiþ ve geride bir deve, bir köleden baþka birþey býrakmamýþtýr. Dört eþinden altý çocuðu olan Ebû Bekir, kýzý Âiþe'yi Rasûlullah ile hicretten sonra evlendirmiþtir (Tabakat-ý Ýbn Sa'd, VI, 130 vd.; Ýbnu'l-Esir, II, 115 vd).

Hicret sýrasýnda maðarada iken ayaðýný bir yýlan soktuðunda ve ayaðý acýdýðýnda o sýrada dizine yatýp uyumuþ olan Peygamber'i uyandýrmamak için sesini çýkarmamasý, aðlarken Hz. Peygamber uyanýp ne olduðunu sorduðunda, "Anam-babam sana fedâ olsun ya Rasûlullah" demesi olayý Ebû Bekir'in Rasûlullah'a olan baðlýlýðýnýn örneklerinden sadece biridir. Hz. Ebû Bekir'in beyaz yüzlü, zayýf, doðan burunlu, sakallarýný kýna ve çivit otuyla boyayan sakin bir adam olduðu rivâyet edilir (Ýbnü'l Esir, el-Kâmil fi't-Târih, II, 419-420). Rasûlullah'tan sonra bu ümmetin en hayýrlýsý Ebû Bekir'dir. O, Hz. Peygamber'in veziri, fetvâlarda en yakýný idi. Rasûlullah'ýn, "Ýnsanlardan dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim" (Buhâri, Salât, 80: Müslim, Mesâcid, 38: Ýbn Mâce, Mukaddime, II) ve "Herkeste iyiliklerimin karþýlýðý vardýr, Ebû Bekir hariç" demesi ve son hutbesinde, "Allah, kullarýndan birini dünya ile kendi katýnda olan þeyleri tercih hususunda serbest býraktý; kul, Allah katýnda olaný tercih etti'' diye Ebû Bekir'i övmesi ve mescide açýlan tüm kapýlarý kapattýrýp yalnýz Hz. Ebû Bekir'in kapýsýný açýk býrakmasý ona verdiði deðeri göstermektedir.

Hz. Ebû Bekir'in nasslara aykýrý hiçbir görüþü bize ulaþmamýþtýr, çünkü böyle bir reyi yoktur. Ebû Bekir nâsih sünneti çok iyi biliyor, Rasûlullah'ý herkesten çok tanýyordu. Bu yüzden hilâfetinde kendisine karþý içte muhâlif bir hareket olmamýþ ve fitneler görülmemiþtir (Buhâri, Fedâilü'l-Ashâbý'n-Nebî, 3 ). Ýhtilâf veya ihtilâflarda çözümsüzlük, bid'atler onun devrinde yaþanmamýþtýr. "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" buyuran Rasûlullah'ýn haberi sanki lâfýzda ve mânâda Hz. Ebû Bekir'de zâhir olmuþtur (Ýbn Teymiye, Külliyat Tercümesi, Ýstanbul 1988, IV, 329).

Kaynaklarda onun, "Ben ancak Rasûlullah'a tâbiyim, birtakým esaslar koyucu deðilim" diye kararlarýnda çok titiz davrandýðý zikredilir (Taberî, IV, 1845; Ýbn Sa'd, III, 183). Bir meseleyi hallederken önce Kur'ân'a bakar, bulamazsa Sünnet'te araþtýrýr, orda da bulamazsa ashâbla istiþâre eder ve ictihad ederdi. Ganimetin bölüþümü meselesinde Muhâcir-Ensâr eþitliði'nin ihtilâfa yol açmasýnda Ömer'in Muhâcirlere daha çok pay verilmesini savunmasýna raðmen ganimeti eþit olarak bölüþtürmüþtür. O sebeple hilâfetinde huzursuzluk çýkmadý. Rasûlullah ve kendisi, bir mecliste bir anda verilen üç talâký bir talâk saymýþlar, bu daha sonra-birçok "maslahat gereði" diye yapýlan deðiþiklik gibi- üç talâk sayýlmýþtýr. Yani Ebû Bekir, Rasûlullah'ýn tüm uygulamalarýný aynen tatbik etmek istemiþ; bazen -kalpleri Ýslâm'a ýsýndýrmak istenenlere toprak vermesi gibi- maslahat gereði veya zamanýn deðiþmesiyle hükümlerin deðiþmesini söyleyen ashâbýna uymuþtur. Müslümanlar henüz otuzsekiz kiþiyken Mekke'de Mescid-i Haram'da Ýslâm'ý teblið eden ve müþriklerce dövülen Ebû Bekir'e hilâfetinde "Halifet-u Rasûlillah" denilmiþ, sonraki halifelere ise "Emîrü'l-Mü'minîn" denilmiþtir. Mâlî iþlerini Ebû Ubeyde, kadýlýk ve kazâ iþlerini Hz. Ömer, kâtipliðini Zeyd b. Sâbit ve Hz. Ali, baþkumandanlýðýný Üsâme ve Halid b. Velid yapmýþtýr. Medine Dârü'l-Ýslâm'ýn baþkenti olmuþ, Mekke, Taif, San'a, Hadramevt, Havlan, Zebid, Rima, Cened, Necran, Cureþ, Bahreyn vilâyetlere ayrýlmýþtýr. Yönetimi merkezî olup, ganimetlerin beþte biri Beytü'l-Mal'de toplanmýþtýr.

Hz. Ebû Bekir, Mukillîn* denilen çok az hadis rivâyet eden ashâbdan sayýlýr. O, yanýlýp da yanlýþ birþey söylerim korkusuyla yalnýzca yüz kýrk iki hadis rivâyet etmiþ veya ondan bize bu kadar hadis rivâyeti nakledilmiþtir. Hutbe ve öðütlerinden bazýlarý þöyledir:

"Rasûlullah vahy ile korunuyordu. Benim ise beni yalnýz býrakmayan bir þeytaným vardýr... Hayýr iþlerinde acele edin, çünkü arkanýzdan acele gelen eceliniz var... Allah için söylenmeyen bir sözde hayýr yoktur... Herhangi bir yericinin yermesinden korktuðu için hakký söylemekten çekinen kimsede hayýr yoktur... Amelin sýrrý sabýrdýr... Hiç kimseye imandan sonra saðlýktan daha üstün bir nimet verilmemiþtir... Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz (Ayr. bk. Ebû Nuaym, Hýlye, l )


Ynt: Hz. Ebu Bekir (r.a) By: zerdale Date: 14 Haziran 2013, 00:47:57
saymaya kalksak bitmeyecek övgülere layýk dört büyük sahbeden biri...Rasul aþýðý,en yakýn dostu,yoldaþý,sýrdaþý...okudukça islama olan yakýnlýðýmýzdan endiþe ettirecek kadar Peygamber ve Ýslam aþýðý...rabbim ölmeden önce ümmeti Muhammede onlarýn sevgisi,sadýklýðýný, nasip eylesin...
Ynt: Hz. Ebu Bekir (r.a) By: mevlüdekalýnsaz Date: 26 Þubat 2014, 19:09:46
Hz. Ebu Bekir, ahlakýyla bizlere örnek olan,Efendimiz(s.a.v)den sonra insanlarýn en hayýrlýsý ,Efendimiz(s.a.v)in sözlerini tereddütsüz kabul eden ve Efendimiz(s.a.v)in: "bütün insanlarýn imaný bir bir kefeye,Ebu Bekir'inki bir kefeye konsa,onun imaný aðýr basardý"þeklindeki büyük övgüsüne mazhar olan,dört büyük halifenin ve cennetle müjdelenenlerin ilki...
Rabbim bizleri Efendimiz(s.a.v)in ,ehli beytinin ve sahabelerin yolundan ayýrmasýn...
Ynt: Hz. Ebu Bekir (r.a) By: Sevde 38 Date: 26 Þubat 2014, 20:56:41
Kýrk bin dirheminin on binini gece, on binini gündüz, on binini gizli, on binini aþýkare tasadduk etmiþ. Allah’ýn “Mallarýný gece ve gündüz ve aþikare sarfedenler iþte onlar Rab’lerinin yanýnda ecirleri sýrf kendilerinindir ve onlara korku yoktur ve mahzun deðildir onlar” buyurduðu Ayet-i Kerime’nin müjdesine mazhar olmuþtur .
Ynt: Hz. Ebu Bekir (r.a) By: ebu avane Date: 02 Mart 2014, 07:51:20
"Rasûlullah vahy ile korunuyordu. Benim ise beni yalnýz býrakmayan bir þeytaným vardýr... Hayýr iþlerinde acele edin, çünkü arkanýzdan acele gelen eceliniz var... ALLAH için söylenmeyen bir sözde hayýr yoktur... Herhangi bir yericinin yermesinden korktuðu için hakký söylemekten çekinen kimsede hayýr yoktur... Amelin sýrrý sabýrdýr... Hiç kimseye imandan sonra saðlýktan daha üstün bir nimet verilmemiþtir... Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz"


Bu sözlerin yazarýný tanýmýyor olsak vallahi rasulullah söyledi zannederiz. Ebu bekr efendimizin vahiyle beslendiði ne kadar aþikar buyrun bi hesap yapalým kendi sözlerimizin boþluðuna bi bakalým bir de sehabe-i güzin efendilerimize bakalým.

Ynt: Hz. Ebu Bekir (r.a) By: Rabia K Date: 01 Nisan 2015, 14:41:22
Hz Ebu Bekir bizlere ahlakýyla örnek olan Peygamberimiz s.a.s den sonra insanlarýn  en hayýrlýsýdr.
Ynt: Hz. Ebu Bekir (r.a) By: ilayikelimetullah66 Date: 19 Aðustos 2015, 03:56:00
Sahabe efendilerimizden derece olarak en üstünü . Lakaplarý : es sýddýk( sadýk doðru ) , atîk ( cömert güzel ) zul hilal ( malini Allah yolunda harcadigi ve eski elbiseler giydigi icin ) , evvah ( Allah a yakarýþta numune öldüðü için ) , emirul hac ( ilk hac emirligini yerine getirdiði için )...
Ynt: Hz. Ebu Bekir (r.a) By: ceren Date: 06 Ekim 2019, 18:35:30
Esselamu aleyküm.Peygamber efendimize sonsuz tevekkül için de iman için de baðlý olan ve islamý hakkýyla yaþayan Hz.Ebubekire binler rahmet binler selam olsun inþallah....
Ynt: Hz. Ebu Bekir (r.a) By: Sevgi. Date: 07 Ekim 2019, 01:17:00
Aleyküm selâm. Bilgiler için Allah razý olsun kardeþim

radyobeyan