Nurun neresindeyiz ? By: ehlidunya Date: 06 Eylül 2010, 22:19:58
risale-i nurun neresindeyiz?
Hemen belirtelim: Bu yazý, böylesi bir ‘övgü’ için yazýlmadý. Övgü için yazýlmadýðý gibi, güya olaya ‘tarafsýz’ bakýyor olmak için ‘kusur arayýcý’ bir tavýrla da yazýlmadý. Bilakis, bu satýrlarýn yazarý Risale-i Nur’a ‘daire içinden’ muhatap olanlarýn ‘övgü’lerinde bir ifrat gördüðü gibi, ‘daire dýþýndakiler’in tavrýnda da bir tefrit görmektedir. ‘Övgü’lerin taþýdýðý ifrat, Risale-i Nur’un, deyim yerindeyse ‘köksüz’ bir biçimde, beslendiði temeller, bilhassa üzerine bina olunduðu Ýslâmî miras görülmeden yahut gösterilmeden övülüyor olmasýdýr. Tefritin sebebi ise, ya gene ayný þekilde, Risale-i Nur’un bu köklerden kopuk bir ‘türedi’ olarak görülmesi; yahut muhteþem bir mirasýn ‘vasat bir kopyasý’ diye deðerlendirilmesidir.
Bu bakýmdan, gerek Risale-i Nur’u Ýslâmî gelenek ve mirastan kopuk biçimde takdir etmek de, Risale-i Nur’u takdir etmemek de kesinlikle sorgulanmayý hak etmektedir
Þahsen, Risale-i Nur hakkýnda en doðru deðerlendirme yapmaya ehil olanlar, ne ‘dýþarý’yý görmeyecek kadar ‘içinde olduðunu’ düþünenlerdir; ne de onun içerisine nüfuz edemeyecek kadar dýþýnda duranlar. Risale-i Nur hakkýnda en doðru deðerlendirmeyi yapacak olanlar bütünüyle insanlýk tarihine, hususan Ýslâm tarihine, özellikle düþünce tarihine nüfuz eden; öte yanda kendi iç dünyasýný tam bir incelikle okuyabilen insanlardýr ve þu an böyle birileri var mýdýr, bilmiyorum.
Kendi namýma, Risale-i Nur’la muhatabiyetimióbilebildiðim kadarýylaóinsanlýk tarihinin, hususan Ýslâm tarihinin ana çizgileriyle bütünleþtirince, Risale-i Nur’un belli bir coðrafyayla ve dar bir zaman kesitiyle sýnýrlanacak sýð bir eser olmadýðýný görüyorum. En baþta, Türkçe, Arapça ve Farsça risale ve bahislerin terkibinden oluþan bir külliyat olmasý, onun birileri onu hep belli bir coðrafyayla sýnýrlý görmüþ de olsa, coðrafya-ötesiliðinin en birinci örneðidir. Onu belli bir coðrafyanýn üstünde kýlan asýl husus ise, meselâ ‘Türk insaný’ný yahut ‘Anadolu insaný’ný deðil, ‘insan’ý hedef almasýdýr. Bu, Risale-i Nur’u dar bir zamana sýkýþmaktan alýkoyan þeydir de.
Risale-i Nur’da, baþtan sona, ‘insan’ vardýr. Tüm risaleler, ‘bir insan’ýn eseridir; ve bu insan hiçbir konuyu ‘kendi’sini dýþarýda tutan hükmedici, didaktik, vaaz verici yahut dayatmacý bir üslupla sunmamaktadýr. Bilakis, bütün bahisler, yer yer samimi bir otobiyografi üslubunu bürünen ama hiçbir zaman muhakemeyi gevþetmeyen bir tarz içinde, insanýn temel sorularý, arayýþlarý, acýlarý, zaaflarý, aczi, ihtiyacý, beklentileri.. ekseninde geliþmektedir. Bütün bahisler, fýtratýn dile getirdiði, birincisi ‘varoluþun anlamý’ olan bu temel soru, sorun, acý ve arayýþlara ise, kâinatýn Rabbinin Kelâm-ý Ezelî’si ve de o Ezelî Kelâm’ýn elçisi olan zâtýn (a.s.m.) sünneti ýþýðýnda cevaplar sunmaktadýr. Tek tek de ele alýnsalar, her bir risalede bu bütünlüðün korunduðu görülecektir.
Yukarýda altý çizilen dört husus, gerçekten, Risale-i Nur’un belkemiðidir. Risale-i Nur, fýtrat, kâinat, Kur’ân, Resul-i Ekrem dörtlüsünden biri dahi gözardý edilerek anlaþýlamaz.. Risale-i Nur, her yönüyle fýtratý esas almakta; bu yüzden bilinen haritalar üzerine fani ve arzi gezintiler yerine, ‘harita-i insaniye’de keþif yolculuklarý yapmayý tercih etmektedir. Ýnsanýn fýtratýndan kopup gelen temel soru, acý ve arayýþlara çözümün ipucu ise, fýtratýn verileri ile kâinatýn taþýdýðý mesajlarýn yüzleþtirilmesi, enfüs ile âfâkýn, iç dünya ile dýþ dünyanýn buluþturulmasýdýr. Gerek enfüsün, gerek âfâkýn okunmasý ve yorumlanmasý ise, kesinlikle yalnýz baþýna, kýlavuzsuz, sýrf aklýn ya da duygularýn eliyle yürütülen rasyonalist veya romantik bir sefer deðildir. Bilakis, insan da, kâinat da insaný ve kâinatý yaratan Rabbu’l-âlemîn’in Ezelî Kelâmýnýn rehberliðinde okunmaktadýr. Kelâm-ý Ezelî’nin nasýl okunup yorumlanacaðý ve nasýl yaþanacaðý ise, Resul-i Ekrem’in hal, söz ve tavýrlarýnýn, kýsacasý hayatýnýn ifadesi olan ‘Sünnet’te ifadesini bulmaktadýr.
Bir bütün olarak insanlýk tarihinin, insanlýk tarihinin ayrýlmaz bir parçasý ve bir ‘mikro-örneði’ olarak Ýslâm tarihinin ve de her bir insanýn ana sorularýna çýkýþ arayýþý, Risale-i Nur’da bu eksene oturur. Risale-i Nur’un felsefe-nübüvvet ikilemesi üzerine oturan genel kurgusu, bu çizgide asýl anlamýný bulur. Onun, akýl-vahiy iliþkisi, iman-Ýslâm bütünlüðü, hilafet-saltanat ikilemi, dünya-ahiret denklemi, celâl-cemal dengesi, tekvinî þeriat-tedvinî þeriat beraberliði, tevhid-þirk ikilemi gibi kalýcý sorulara; keza zamanlarýn getirdiði meselelere, bilhassa Modern çaðýn meydan okumalarýna karþý yaklaþýmý hep bu çizgide geliþir.
Fakat, gerek kendisini Risale-i Nur’la tarif edenler, gerek kendisini Risale-i Nur dýþýnda görenler tarafýndan, bu ana çizgi yeterince ele alýnmamýþtýr. Hatta, neredeyse kýsmen ele alýnmýþ dahi deðildir. O yüzden de, ortaya çýkan Risale-i Nur resmi, Risale-i Nur’un gerçek resminin çok zayýf, çok silik, çok flu bir kopyasýndan ibarettir. Ne var ki, birileri bu resmi, Risale-i Nur’un aslý zannedip, ona yaklaþmaktan daha da geri durmayý tercih etmektedir. Hele iþin içine, Risale-i Nur’a Risale-i Nur’un kendi paradigmasý haricinden yapýlan yaklaþýmlar; ve böylesi yaklaþýmlarla gelen yakýþtýrmalar ve yanlýþ yorumlar girince, vaziyet hepten bulanýklaþmaktadýr.
Bir kez daha vurgularsak, Risale-i Nur’un dayandýðý temeller ve kökler ve o kökler üzerine inþa ettiði düþünce ve hayat modeli ne Risale-i Nur dairesi olanlar tarafýndan; ne de haricinde duranlar tarafýndan hakkýyla anlaþýlmýþ, resmedilmiþ ve yaþanýlmýþ deðildir. Ona dair bu kadar zýt yorumlarýn, bu kadar ayrýk düþüncelerin ortada kol gezmesi; hele hele, Risale-i Nur’un en uzaðýnda olduðu modernist duruþun müslüman veya gayrimüslim temsilcilerinin dahi onu kendi yollarýnda ‘araçlaþtýrma’ teþebbüsleri iþte bu yüzdendir.
Risale-i Nur, insanýn temel sorularýnýn ve dolayýsýyla Ýslâmî tarihin ve mirasýn tam ortasýndadýr; ama biz bugünün insanlarý Risale-i Nur’un ‘ortasýnda’ deðiliz. Ya yanýndayýz, ya karþýsýndayýz; ama ‘içinde’ durmuyoruz.
Risale-i Nur’un asýl keþfediliþi ise, ancak bu ‘içinde’ oluþ baþarýldýðý sürece mümkün olacaktýr. Ve bu, herkesin hayrýna olacaktýr.
Metin Karabaþoðlu
radyobeyan