Ýz Býrakanlar
Pages: 1
Elmas Kalemli Husrev Efendi By: sumeyye Date: 06 Eylül 2010, 22:17:22

Elmas Kalemli Husrev Efendi (rh)

Hazret-i Ali (kv)’nin “Biz Âl-i Beyt’ten birer Gavs çýkýp her kürbet ve þiddet zamanýnda imdat ediyoruz.” müjdesinin âhirzamanda tahakkukuna bizzat vesîle olan Bedîüzzaman Said Nursî Hazretleri, Risâle-i Nûr hizmetinin parlak netîcelerini ve müceddidliði sadece þahsý nâmýna kabûl etmez. Onun bu tavrý îmânýndan kaynaklanan tevâzusunun cilvesi olmakla beraber mühim bir hakikatin de ifâdesidir.

Bu tavrýnýn sebebini de yine bizzat kendisi vermiþtir: Kendisine her fýrsatta minnettarlýklarýný ifâde eden Ahmed Husrev Altýnbaþak gibi bazý talebelerinin ‘iktiran’ý ‘illet’le iltibas ettiklerini söylemiþ ve “Eðer Üstâdýmýz buraya gelmeseydi, biz bu dersi alamazdýk. Öyle ise onun ifadesi, istifademize illettir.” diyen talebelerine þöyle cevap vermiþtir: “Ey kardeþlerim! Cenâb-ý Hakk’ýn bana da sizlere de ettiði nimet beraber gelmiþ, iki nimetin illeti de Rahmet-i Ýlâhiyyedir.


Ben de sizin gibi iktirâný illetle iltibâs ederek, bir vakit Risâle-i Nûr’un sizler gibi elmas kalemli yüzer þakirdlerine çok minnetdarlýk hissediyordum. Ve diyordum ki: Bunlar olmasaydý, benim gibi yarým ümmî bir bîçâre nasýl hizmet edecekti? Sonra anladým ki, sizlere kalem vasýtasýyle olan kudsî nimetten sonra, bana da bu hizmete muvaffakýyet ihsân etmiþ. Birbirine iktirân etmiþ, birbirinin illeti olamaz. Ben size teþekkür deðil, belki sizi tebrik ediyorum. Siz de bana minnetdarlýða bedel, dua ve tebrik ediniz.” (1)

Burada Hazret-i Üstâd’ýn dikkat çektiði ve kendisine ihsân edilen birinci nimet Risâle-i Nûrlarý ‘ifâde’ nimetidir. Diðer bir ifâdeyle ‘te’lîf’ nimetidir. Birinci nimetle beraber ihsân edilne ikinci nimet ise ‘kalem vâsýtasýyla olan kudsî hizmet’tir. Yani ‘neþir’ nimetidir. Bu iki nimetin ihsâný, te’lîf ve neþirdeki muvaffakiyet, Risâle-i Nûr’un te’sirinin azametindeki ve Risâle-i Nûr hizmetinin cihanþümûl bir da’vâ olmasýndaki ve milyonlarca kalp ve dimaðda ma’kes bulmasýndaki esas iki âmildir. Bedîüzzaman Hazretleri de bu iki nimete dikkat çekmekte ve ikinci nimete mazhar olan talebelerini tebrîk etmektedir.

Ýkinci nimet olan ‘kalem vâsýtasýyla olan kudsî hizmet’ yani neþir vazifesine en ziyâde mazhar olan Nûr Talebeleri ise, Hazret-i Üstâd’ýn “Benim þahsýmýn da hakikî vekîlimdirler.” (2) dediði ve Medresetü’z-Zehrâ Erkânlarý diye tavsîf ettiði zâtlar ve bu mübârek erkânýn mümessili olan ve Hazret-i Üstad tarafýndan kendisine ‘Gül Fabrikasý’ (3) ünvâný verilen Ahmed Husrev Altýnbaþak Hazretleri’dir.

 

Husrev Efendi’nin kalemini, “Kur’ân-ý Mu’cizü’l-Beyân’ýn ve Risâle-i Nûr hazînelerinin kerâmetli ve yaldýzlý bir anahtarý”,(4) “Kur’ân-ý Mu’cizü’l-Beyân’ýn ve Risâle-i Nûr’un mu’cizevâri kerâmetleri ve hârikalarý”, (5) “Risâle-i Nûr’un pek kuvvetli bir kerâmeti”(6) ve “Kur’ân’ýn altýn bir anahtarý” (7) gibi ifâdlerle tavsîf ve taltîf eden Bedîüzzaman Hazretleri onun Risâle-i Nûr hizmetindeki vazîfelerini þöyle sýralamýþtýr: “Husrev’i tashihte ve tevzi’de ve tedbirde ve muhâberede ve Nûrlarýn neþir ve yetiþtirmesinde tebrik ve muvaffakýyetine dua ederiz. Bu ehemmiyetli vazifelerle beraber; yine o þirin ve parlak kaleminin yazýlarýný çok nüshalarda görüyoruz; hem müstakil nüshalarý da yazýyor, mektubundan anlýyorum.” (8)Husrev Efendi, Hazret-i Üstâd’ýn,

 

“Hakikaten tedbirce bana ihtiyaç býrakmayacak bir derecede tedbir ve dirâyeti…”(9) cümlesiyle ifade ettiði gibi, 1931 senesinden beri muhteþem bir tedbîr ve dirâyetle yine Hazret-i Üstâd’ ýn ifâdesiyle ‘Husrev’in Sistemi’ ile, te’lîf edilen bütün eserleri hem tebyîz (redakte) etmiþ hem neþretmiþ, hem yaklaþýk 100 merkeze tevzî etmiþ (göndermiþ) hemde bu merkezlerle Hazret-i

Üstâd arasýndaki muhâbereyi te’mîn etmiþtir. Hazret-i Üstad ondaki bu terakkiyi þöyle ifâde etmiþtir: “Husrev’in kalemi gibi; fikri, kalbi de o nispette hârika diyebiliriz. Risâle-i Nûr’a karþý irtibatý ve iþtiyaký ve kanaati gittikçe terakki ve inkiþaf ediyor. Hiçbir hâdise onu sarsmýyor, fütur vermiyor. Hem onun bir hârikasý odur ki: Risâle-i Nûr’a beþ sene yabanî kaldýðý halde birden intisab edip, bir ay zarfýnda ondört risaleyi Risâle-i Nûr’dan yazmýþ.” (10)

VATANIN KURTARICISI

Husrev Efendi’nin bu fevkalade hizmetlerinden dolayý Hazret-i Üstad onu “Türk milletinin mânevî büyük bir kahramâný ve bu vatanýn bir halâskârýdýr ve Türk milleti onun ile iftihar edecek bir hâlis fedakârýdýr…” diye taltîf etmiþ onun neþir hizmetini bir kez daha þöyle ilân etmiþtir: “Bu zât müstesnâ ve þirin kalemiyle nûrlardan altý yüz risâleye yakýn yazmýþ ve vatanýn her tarafýna neþrederek komünist perdesi altýnda dehþetli ifsâda çalýþan anarþistliði kýrdý ve tecâvüzünü durdurdu ve bu mübârek vataný ve bu kahraman milleti o zehirden kurtarmak için tesirli tiryaklarý her tarafa yetiþtirdi. Türk gençlerini ve nesl-i âtiyi büyük bir tehlikeden kurtarmaða vesîle oldu...” (11)

“Husrev münâsip görmediði kýsmý ta’dil, tebdil, ýslah edebilir.” (12) diyerek hiçbir talebesine vermediði bir selâhiyeti, eserlerine müdahale etme selâhiyetini Husrev Efendi’ye veren Bedîüzzaman Hazretleri, onun neþir hizmetindeki hayâtî mevkiini Emirdað’da zehirlendiði zaman kendi bedeline ölmek isteyen Husrev Efendi’ye verdiði þu cevapla bir kez daha gösterdi ve istikbâle mâtuf mühim de bir iþâret verdi: “Risâle-i Nûr’un kahramaný Husrev, benim bedelime ölmek ve benim yerimde hasta olmak samimî ve ciddî istiyor. Ben de derim: Te’lîf zamaný deðil, þimdi neþir zamanýdýr. Senin yazýn, benim yazýmdan ne derece ziyade ve neþre faideli ise, hayatýn dahi hizmet-i Nûriyede benim bu azablý hayatýmdan o derece faidelidir. Eðer benim elimden gelseydi, hayatýmdan ve sýhhatimden size memnûniyetle verirdim.” (13)


ÖRNEK TALEBE

Sâir talebelerini devamlý Husrev Efendi’yi ölçü alarak ‘Kastamonu’nun Husrevi’, ‘Denizli’nin Husrevi’, ‘ikinci bir Husrev’, ‘küçük Husrev’, ‘küçücük bir Husrev’ ifâdeleriyle tavsîf eden Bedîüzzaman Hazretleri onun manevî makamýna ve hizmetlerine devamlý sûrette iþâret etmiþ ve talebelerini de ona hürmete davet etmiþtir.

Hazret-i Üstad, Husrev Efendi’ nin Risâle-i Nûr hizmetindeki mevkiini ve Bedîüzzaman Hazretleri ve talebeleri nezdindeki mümtaz makamýný gören ve bu hâli sarsmak için dessas planlar tertip eden karanlýk mihraklarýn oyunlarýna gelinmemesi için talebelerini þöyle îkaz etmiþtir: “Gizli düþmanlarýmýz iki plâný takip ediyorlar. birisi beni ihanetlerle çürütmek ikincisi mabeynimize bir soðukluk vermektir. Baþta Husrev aleyhinde bir tenkid ve itiraz ve gücenmek ile bizi birbirimizden ayýrmaktýr. Ben size ilân ederim ki:

 

Husrev’in bin kusuru olsa, ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarým. Çünki, þimdi onun aleyhinde bulunmak doðrudan doðruya Risâle-i Nûr aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi periþan edenlerin lehinde bir azîm hýyanettir...” (14) Kezâ Hazret-i Üstad, Husrev Efendi’nin mümessili olduðu Medresetü’z-Zehrâ erkânlarýný hiçbir sûrette tenkid etmemek gerektiðini þöyle ifâde etmiþtir: “Bilhassa Medreset-üz Zehra erkânlarýnýn, hususan Husrev’in bu vatan ve millet ve âlem-i Ýslâm’a hizmet-i îmaniyeleri ve tahripçi dinsizlerin desiselerine sed çekmeleri o kadar büyük bir hasenedir ki, farz-ý muhal binler seyyie olsa afvettirir. Öyle ise, baþta Husrev olarak o erkânlarýn hiçbir hareketini tenkid etmemek ve kemal-i ihlas ve samimiyet ile onlara tesânüd ve tam kardeþ olmak lâzýmdýr.” (15)

Husrev Efendi’yi dahîlî ve hâricî fitne ve tehlikelere karþý manevî bir zýrh içerisine alan Bedîüzzaman Hazretleri talebelerinden ona hürmet etmelerini, onu da ziyâret etmelerini ve ona hizmetteki bu mümtâz mevkiinden dolayý gücenmemelerini istemiþtir.

 

Bedîüzzaman Hazretleri’nin þu ifâdeleri ise hem talebelerine bu meyanda îkâz hem de vasiyet hükmündedir: “Husrev gibi bir Nûr kahramanýndan benim yerimde ve Nûr’un þahs-ý manevîsinin çok ehemmiyetli bir mümessili olmasýndan hiç bir cihetle gücenmemek elzemdir.” (16)

Sikke-i Tasdik-ý Gaybî, 120
Emirdað Lâhikasý-I, s. 12
Kastamonu Lâhikasý, s. 4
a.g.e., s. 154
a.g.e., s. 297
a.g.e., s. 155
a.g.e., s. 2
Emirdað Lâhikasý-I, s. 113
Kastamonu Lâhikasý, s. 25
a.g.e., s. 70
a.g.e., s. 286
a.g.e., s. 335
a.g.e., s. 92
Þuâ’lar-II, s. 279
Emirdað Lâhkasý-I, s. 29
Þuâ’lar-II, s. 266

Husrev Efendi, Hazret-i Üstâdýn, “Hakikaten tedbirce bana ihtiyaç býrakmayacak bir derecede tedbir ve dirâyeti…” cümlesiyle ifade ettiði gibi, 1931 senesinden beri muhteþem bir tedbîr ve dirâyetle yine Hazret-i Üstâd’ýn ifâdesiyle ‘Husrev’in Sistemi’ ile, te’lîf edilen bütün eserleri hem tebyîz (redakte) etmiþ hem neþretmiþ, hem yaklaþýk 100 merkeze tevzî etmiþ (göndermiþ) hemde bu merkezlerle Hazret-i Üstâd arasýndaki muhâbereyi te’mîn etmiþtir.

“Ve diyordum ki: Bunlar olmasaydý, benim gibi yarým ümmî bir bîçâre nasýl hizmet edecekti?”

“Husrev münâsip görmediði kýsmý ta’dil, tebdil, ýslah edebilir.”
Kastamonu Lâhikasý, s. 335


Ahmed Yusuf ÖZDEMÝR


radyobeyan