Nurdan Damlalar
Pages: 1
Nur okyanusunda bir gezinti By: ehlidunya Date: 06 Eylül 2010, 22:16:25
   
NURLAR OKYANUSUNDA BÝR GEZÝNTÝ
   
Risale-i Nur derslerinde bazý aðabeyler Zübeyr Aðabey’in Sözler’deki Konferans’ýn sonundaki “Üstâdýmýz Bediüzzaman, bir Nur talebesine Risâle-i Nur'dan bâzan okuyuvermek lütfunu bahþederken, izah etmiyor, diyor ki: "Risâle-i Nur, imânî meseleleri lüzûmu derecesinde izah etmiþ. Risâle-i Nur'un hocasý Risâle-i Nur'dur. Risâle-i Nur, baþkalarýndan ders almaya ihtiyaç býrakmýyor. Herkes istidâdý nisbetinde kendi kendine istifâde eder. Aklýnýz herbir meseleyi tam anlamasa da, ruh, kalb ve vicdânýnýz hissesini alýr. Ne kadar istifâde etseniz, büyük bir kazançtýr." sözünü naklediyorlar. Ayný zamanda Üstad’ýn; “Risale-i Nur bir muallimden ders almaya ihtiyaç býrakmýyor” sözünü aktarýyorlar. Bu konuda düþüncelerinizi alabilir miyiz?

“Düþüncelerinizi alabilir miyim?” diye sorduðunuz söz; söz sultaný,  ferdiyetin reyhaný, marifetin sultaný, ferd-i ferid-i zaman, varis-i nebi-yi ziþan Hazreti Bediüzzaman’ýn beyaný..
“Büyüklerin sözü, sözlerin büyüðüdür!” O beyanýn yanýnda söz söylemek, çok ham olur, çið düþer.
Ama, yine de bir þeyler söyleyin diye ýsrar ederseniz; o zaman yapacaðým deðerlendirmeler “mütekellim”e bakmaz; yani O söz sultanýnýn sözleri hakkýnda olamaz. Belki, “muhatab”, “makam” ve “maksad” hakkýnda olabilir. Þimdi, bu üç noktadan bir yorum yapmamý arzu ediyorsanýz; bu noktalarý konuþabiliriz.

-“O zaman önce “muhatab” hakkýnda konuþalým. Sonra da “makam” ve “maksad” hakkýnda. Ne demek “muhatab”? Nasýl bakacaðýz, nasýl yorumlayacaðýz “muhatab”ý ?


- “Muhatap”, yani okuyucu..Bir kitabý her yaþ grubunda, deðiþik kültür seviyesindeki kiþiler okuyabilir. Okuyan herkes, okuduklarýndan bir hisse alýr, ama alýp kalbine koyduðu, gönlünde sakladýðý, ruhuna nakþettiði, idrakine yerleþtirdiði kendi istidat kabý kadardýr.
Evet, herkes kabý kadar alýr. Bu bir hüküm.. Bir sünnetullah kanunu..
Bakýn denizlere, deryalara.! Hamsi balýðý da su içer, balina da..
 Peki, o zaman bir kitap yahut bir metin hakkýnda farklý bakýþ ve yorumlar nasýl ortaya çýkar? Farklý düþünceler nasýl oluþur? Hatta daha ilerisi, bazen bir metin ile ilgili münakaþalar alýp baþýný gider, toz dumana karýþýr, gürültüler çýkar. Nedir bunlarýn sebebi?
 Evet, evvela bir hakikatin altýný çizmek lazým.. Her okuyucu, nitelikli deðildir; her nitelikli, donanýmlý okuyucu da iyi bir yorumcu deðildir. Okunan metin “üslub-u âliye” ile kaleme alýnmýþsa; her okuyucu mana deryasýnýn derinliklerinde kulaç atamaz. Tufeyliler ancak sahil þeridinin kýyýlarýnda dolaþýr dururlar. Gavvas olanlar, deryaya dalar, mücevheratlar çýkartýrlar. Dikkatle bakmayanlar, tahkik gözlüðünü takamayanlar, peçelerin arkasýnda gizlenmiþ o nazeninleri, o hasnalarý göremezler. Ýlm-i hikmetten mahrum olanlar kelamýn semerelerini bilemez, zerafet ve letafetini hissedemezler. Ýlm-i belaðatten bî-haber olanlar kelamýn maksadýný, makamýný, mâba’dini, makablini, fehvasýný anlayamazlar. Zihnî melekelerini geliþtirmemiþ olanlar, kelamdaki maksadý, maksadýn mak’adýný kestiremezler; mana ve maksadý ya ifrata çeker, ya tefrite düþürürler.
 Evet, yorum, bir sanat, bir güzellik..  O sanatý ilim dokur, hikmet giydirir, zerafet sahneye çýkartýr. Letafet ýþýklandýrýr ve hakikat, üslub-u kelam içinde arz-ý endam eder.
O sanatta tasnif vardýr, tahlil vardýr, terkip vardýr; bakýþ keskin ve derindir; mahir ellerde, mana tabakalarý hamurun açýlýp inceldiði gibi açýlýr; sanat inceliði, fikir derinliði içinde kelam huri misal letafet ve zerafeti ile kendini gösterir, cilvegîr olur; o sanat güzelliði, o yorum iktidarý gönlünüzü mest eder, idrak harmanýnýzý açar, hayalleriniz güzelleþir.. Düþüncenin tadýný, lezzetini, hisseder, zevklenirsiniz.. Firdevsî bir cenneti yaþarsýnýz o an.. Bütün latifeleriniz telezzüz eder, belki tekeyyüf eder.
Güzel.!  Peki, ne diye yorum ile ilgili cenk ve cidaller olur?  Niçin kavga ve gürültüler ortaya çýkar?
Cevap, açýk..Naehiller, liyakatsiz ve dirayetsizler iþe karýþýr. “Cahil, cesurdur.” sýrrýnca, ehliyetsizler sahaya iner. Ýþin vahim tarafý mesele o noktada da kalmaz; iþin içine, taassup, inat, tarafgirlik, önyargý, peþin hükümler, yalanlar, yanlýþlar, iftiralar ve yakýþtýrmalar da girer. Derbi maçlarý gibi, sahada oyun biter; ama trübünlerde bitmez. Fanatikler sahneye çýkar. Saha toz ve dumana karýþýr. Taraf psikolojisi, mantýk ve muhakemeyi kapatýr, ilim ve hikmeti uçurur. Ortada ne yorum kalýr, ne de yorumun zerafeti..
O zaman zerafet, letafet  gül bahçelerini terk eder, artýk bülbüller ötmez.. Hiddet ve gabavetin, þiddet ve infialin kapýlarý açýlýr. Baltasýný alanlar, kýlýcýný kuþananlar arenaya iner, vurup kýrar, kýrýp döker.
Tetkik edilen metin, yorumlanan kelam, din ve mukaddesata, itikad ve imana ait ise, çoðu zaman meydana inenler, gürültü çýkartanlar genellikle “dinde mutaassýp, muhakeme-yi akliyede noksan” olanlardýr. Fikren gabi, intikali zayýf, anlayýþý kýt kiþiler.. Ruhlarý bedevi, lisanlarý kaba, mizaçlarý sert, hazýmsýz ve acýmasýz..
Onlarýn içinde hazýmsýzlýkla öyle ileri gidenler olur ki, kendileri gibi düþünmeyenleri -kim olursa olsun- düþman görür, hain telakki ederler. Fýtratlara baský yapar, tahakküm ederler. Çünkü tek gerçek, kafalarýndakidir; tek ve vazgeçilmez doðru kendi bildikleridir. Tek doðruyu sadece kendileri bildiði için, bildiklerini bulunmaz hind kumaþý gibi pazarlara çýkartýr, satarlar. Onlar aslýnda ne kumaþtan anlarlar, ne pazarý bilirler, ne de müþterileri tanýrlar.
Peki, ne yaparlar pazarda? Ne iþ görürler?
Onlar ancak, garibanlarýn yakasýna yapýþýr, saf insanlarý þaþýrtýrlar. Muhakemesi dar, intikali yetersiz manen tufeyli hükmünde olanlarý dar caddelere, çýkmaz sokaklara sürüklerler.
Onlar akl-ý selimin çarþýsýnda dolaþamazlar. Sarraflar çarþýsýna giremezler. Çünkü mihenk taþlarý yoktur onlarýn..
Ýslam tarihinde en dehþetli gürültüyü, en þiddetli toz ve dumaný çýkaranlar, ellerini kana, kalplerini kine bulayanlar “Hariciler”dir.
Hariciler, “Hüküm Allah’ýndýr.” ayetini yanlýþ yorumladýlar. Hadlerini aþtýlar. Ýnsan-ý kamil, þah-ý velayet, ilmin kapýsý, ehl-i hak, ehl-i hikmet, ehl-i adalet olan Hz. Ali’ye (r.a) karþý çýktýlar. Yanlýþ muhakemeleri, kör akýllarý, ahmak kafalarý, kaba tavýrlarýyla dehþetli fitnelere kapýlar açtýlar, uhuvvet-i islamiyeyi paramparça ettiler..
Evet, Hariciler meselesi çok acý.. Ciðerleri parçalýyor..
Aslýnda Hariciler, bir model.. Hakikatleri çok dar kalýplar içine sýkýþtýran, hep satýhda dolaþan, derinlere dalabilecek nefese sahip olamayan, kýyý þeridinin meskunleri.. “Dar, tahribatçýdýr!” hakikatinin masadaklarý.. Lafýzda kalan, manaya nüfuz edemeyen fikir bedevileri…

PROF. DR. ÞENER DÝLEK BEYEFENDÝ ÝLE RÝSALE OKYANUSUNDA BÝR GEZÝNTÝ

SALIH OKUR




radyobeyan