Kelimeler By: sumeyye Date: 06 Eylül 2010, 15:39:27
kelimeler kelimeler
“Kelimeler benim kardeþlerimdir!”
Hz. Geylâni
Çok iyi silâhlar, sözcükler. Kullanmasýný bilene. Tetikte durabilmesi güzel, tek bir parmaðýn... Birbirine dolamaya baþlayýnca sarpa sarýyor iþ. Serseri kurþuna dönüveriyor her biri. Gezi, arpacýðý hazýr edip; gözü hizada tutup hazýrda bekleyebilmek en doðru ve kaçýnýlmaz olaný:
“Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz” hükmünce.
An geliyor, onlarla hayatý en güvercin yerinden vuruyoruz. An gidiyor; kargalar, ak bir derenin orta yerine pelte pelte kin kusuyor. Ortasý da; saðý solu da ayný aslýnda. Nasýlsa çaðýltýsýný dindirmeden akýyor dere. Götürerek, ne götürdüðünü bildirmeden... Ýçten içe götürüyor ne götürüyorsa. Fakat derenin dibini görebilmek herkesin harcý deðil. Dibini görebilmek için uçurum olmak gerek. Suyunu kendi soðurmuþ bir yatak olmak ya da. Topraktan gelmek yetmiyor bazen. Toprak olmak mecburiyeti var az da. Bilhassa kasý taþ olmak kâfi deðil. Aslý o ki; derenin dibini görebilme mahareti, taþ olmalýkla vaki biraz. Taþ olmayýp kütüklük mertebesine kendini lâyýk görenler ise üstte kalýyor. Dibe inemiyor. Onlar ki; zati apaçýk kütükler:
“Ýþte onlar apaçýk bir sapýklýk içindedirler!”
(Ahkaf Suresi, 32)
Alttan da üstten de görebilmek kabil onlarý. En soyunuk gözlerle hem de; en giydirilmemiþ... Ki giymek; zaten bu ellerle, bu duruþla, bu týrnaklar gibi uzadýkça uzamýþ parmaklarla müþkül iþ!
Bir balýk da görebilir onlarý, bir turna da.
Ama doðrusu: bu akarsu bizim kütüðümüze kayýtlý! Onlar su taþýyorlar sýrf. Kesilmemiþ týrnaklarýyla kirlettiklerini varsayalým mülkümüzü. Oyulmamýþ, yontulmamýþ bu ahval içinde olmalarý gam deðil. Mesele bu deðil! Bu muhasebe alanýnda, ne var ki, giden de gelen de; götüren de götürülen de ayný kefede. Bir heceye gömülmüþ her bir nesne. Bir hacca gidiyor o kadar insan hani. Çýkýp ateþli bir balonla göðe, onlarýn üzerlerine gül serpmek, misal o ki, imkânsýz deðil. Ya da taþ! Taþ atan kuþlar gibi. Taþçýl kuþlar. Ebabiller...
“O kuþlar, onlarýn üzerlerine piþkin tuðladan yapýlmýþ taþlar atýyordu!”
(Fil Suresi, 4)
Ýþte, böyle kuþ olup böyle taþla(þ)mak!
“Boynuzsuz koyunun hakký boynuzlu koyundan alýnacak” hadisindeki incelikle hak taksimi yapýlacaðý zaman, bu çok iyi silâhlar, boynuzsuza karþý boynuz olarak kullandýklarýmýz, sözcükler bizden ne talep edecek acaba? Sorgulamalý! Taþ mý olduk; kütük mü? Taþ olduksa nasýl harcadýk bu taþlarý, nerede ne þekilde? Yok, kütük olduksa, karþýlýðýmýz belli zaten:
“... apaçýk...”
Anýmsayýn! Topkapý Sarayý’nýn bahçesindeki meyve aðaçlarýný saran karýncalarý yok etmek isteyen bir Sultan vardý. Yavuz Selim vefat edince yerine tahta geçen; adýný Kur'an'dan aldýðý, lâkabýnýn ise kanunlarýn uygulanmasýndaki hassasiyetinden ötürü kendisine verildiði Süleymanlar Sultaný bir þâir, Kânuni Sultan Süleyman'dý o. Dönemin Þeyhülislamý Ebüssuud Efendi'ye bu karýnca mevzuunu danýþmak vesilesiyle bir beyit yazmýþtý:
“dýrahta ger ziyan etse karýnca
günah var mýdýr âný kýrýnca?”
Ebüssuud Efendi de cevaben,
“yarýn Hakk'ýn divanýna varýnca
Kanuniden hakkýn alýr kararýnca” demiþti,
Adâlet âbidesi Ömer'in(ra) dere kenarýndaki koyundan dahi sorumlu olduðu muvazene bu!
Ýþbu hâl üzreyken; dilenci çetelerinin kaçýrýp halkýn duygularýný sömürmek ereðiyle kötü emellerine âlet ettikleri ak alýnlý çocuklar gibi, her an en habis düþüncelerimize âlet olunan kelimeler, biz insancýklardan hakkýn sormaz mý? Mahþerde tutup kolundan bir ötekinin,
“Gel buraya! Ben, dünyada kütüktüm (sapýklýk içinde) ve sen de bunu görüyordun (kuþ da olsan turna da) Beni neden kötülükten (kütüklükten) alýkoymadýn?”
diye hak talep edecekken o kiþi hem de! Öyleyse yol, iz bilmeden sadece gitmeye sürdüðümüz arabamýzý durdurup, eþleri anbean eksilen bu durakta düþünmemiz gerekmez mi?
“Onlar, benim kardeþlerimdir”
diyen Geylâni Hazretleri kadar özenli yaklaþýyor muyuz onlara? Ne kadar aðabeyi oluyoruz. Ne kadar anne-baba deðil! Sanýmca, o kervansaray çok çok geride kaldý. Orada duralayýp dinlenemeyiz. Öylesi rahatlýkla, gönlümüzün istediði kývamda soluklanamayýz.
Bir taþtan evdeyiz artýk. Bir deli boran lazým bize þimdi, harabeye çevrilmiþ bu yerleri kavuracak. Bir el, bu silâhý doðru tutmamýz yönünde usul öðretecek... Bir nefes, kemikleþen dilimizden yepyeni bir vücut devþirecek... Ýçimizi kemirecek tok bir diþ elzem bize ki, dýþýmýz da dýþ olagelsin.
O rüzgâr, o nefes ve o diþ içimizde yok deðil! Kapýyý aralasak biraz...ALINTI