Denemeler
Pages: 1
Naylondan kimlikler By: sumeyye Date: 06 Eylül 2010, 15:35:26
naylondan kimlikler

Ýzah edilebilir, sahici kimliklerin mi sahibiyiz?

Yoksa; siyasi hesaplar, hesaplaþmalar içinde kimlik yanýlsamasý mý yaþandý, yaþanýyor?

Kimliðimizi korumak, deðiþime kapalý olmayý mý gerekli kýlar?

 

Yaþanan geliþmeler bu ve benzer sorularý düþünce gündeminin tam orta yerine getirip býrakýnca kimlik üzerine genel bir ayrýþtýrma yapmak kaçýnýlmaz oldu.

 

28 Þubat'ýn soðuk, sýkýntýlý, sarsýntýlý günlerini yaþýyorduk. Araþtýrma görevlisi ve akademisyenlerden oluþan bir grubun periyodik sohbet toplantýlarýna  konuþmacý olarak davet edilmiþtim. Bu dostlara ne anlatabilirim diye düþündüm. Doðrusu her darbeden sonra insanýmýzda ciddi kimlik kaymasý, çatlamasý, olmuþtur. Ödenen bedeller yanýnda içe kritik bakýþlarla kendimizi gözden geçirmek bakýmýndan bu kimlik tartýþmalarý, aidiyet ve istikametimizi yeniden sorgulamayý baþlatmasý yönüyle faydasýz olmamýþ da deðildir. Son tahlilde kendimizi kaygan, kýrýlgan hatta savunduðumuzu sandýðýmýz deðerlere çeliþik zeminlerde inþa etmeye çalýþtýðýmýzý anlamýþýzdýr örneðin. Darbe ortamlarý bir yanýyla rahat düþünme alanlarýmýzý daraltýrken diðer yanýyla da düþünsel arayýþlarý hýzlandýrmýþ, çeþitlendirmiþtir. Bu dar alanýn eleþtirel tecrübesiyle bile ulusal kimliðimizi bulmaya çalýþýrken; yapay ideolojik ayýrýmlarýn, yapay yapýlanmanýn ölümcül anaforu dýþýnda kalma gerekliliði gün gibi ortaya çýkmýþtýr. Bunlara ilaveten beni konuk eden araþtýrmacý dostlarla 'ulusal kimliðimiz' üzerine düþüncelerimi paylaþmayý tasarlamýþtým. 'Gün Uzar Yüzyýl Olur' romanýnda Aytmatov'un Colaman'ýn yitik bilincinden hareketle, kimliðimizi bulacaksak mutlaka tarihten gelen ortak bilgi, bilinç ve deðerler dizgemizi yeni zamanlarýn gerçekliði ile sentezlememiz gerektiðine vurgu yaptým.

 

Ulusal kimlik, üyesi olduðumuz sosyal grup, mensubu bulunduðumuz düþünce sistemi ne kadar farklý olursa olsun her toplumsal katmaný kuþatan, kucaklayan, içine alan ortak niteliklerimizi içerir. Bu nitelikler her bireyi daha doðar doðmaz etki sürecine alarak kültür kodlarý ve motifleriyle toplumsal benliðimizin genetiðini oluþturur. Yani çokluk kendi özel çabamýz, tecrübemiz sonunda elde edilmezler. Ulusal kimliklerle birlikte ortak ulusal deðer, simge ve idealler de kendiliðinden oluþuverir. Baðýmsýzlýk, vatan, bayrak hatta devlet gibi bu ortak unsurlar herkesindir. Bilinçli bir aidiyet olarak tercih edilmedikleri takdirde, ayýrýcý unsur olarak kimsenin deðildir ya da. Öyleyse ayný ulusun üyeleri olarak bu deðer ve sembollere baðlýlýklarýmýzý öne çýkararak ayrýca bir kimlik tanýmý yapýlamaz, yapýlmamalý. Milletin (toplumun, klanýn veya aþiretin) ortak paydasý olan deðer veya simgelerin ayýrýcý vasýf olarak öne çýkarýlmasýnýn sebeplerinden biri de ne yazýk ki þahsi çabalar sonucu belli, özgün bir deðer üretilememesidir. Hiç kimsenin reddedemeyeceði þekilde ve þekilcilikle, sýðlýðý belirgin olan içerik derinleþtirilemez. Dahasý samimi düþünsel çabalarla içinde bulunduðumuz toplumsal çöküntüye çözüm ve çýkýþ arama çabalarýnýn önü toplumun kimi kutsallarýna dayanarak kesilmek isteniyorsa orada art niyetli hesaplar kutsal olanlarla perdeleniyor demektir. Kutsal; cehaletin, vandallýðýn, geri kalmýþlýðýn sýðýnaðý oluyorsa orada din de dâhil olmak üzere kutsalýn istismarý var demektir. Orada kutsal, ekonomik ve siyasal rant hesaplarýnýn basit malzemesi durumuna düþmüþtür/düþürülmüþtür. Tenvir olmuþ ve kendi varoluþ güzergâhýndan sapmayan hiçbir toplum böyle bayaðý þeylere ne tevessül eder ne ihtiyaç duyar. Buna ihtiyaç duyanlar kutsalýn anlam aðýrlýðýný hafifletenler sýradanlaþtýranlardýr. Çünkü uðrunda ölünecek olanla olur olmaz yerde olur olmaz zamanda gevezelik konusu yapýlanlar birbirine karýþtýrýlmamalýdýr. Karýþýklýðýn ve karýþtýrmanýn ayrýmýnda olmamak toplumsal çözülmenin hatta çürümenin alameti sayýlabilir. Bu negatif tutum ortak deðerlerimizi ideolojikleþtirerek birbirimizi 'öteki'leþtirme sakýncasýný içermekle kalmaz, reaksiyoner davranýþlar sonucu tehlikeli çatýþmalara da zemin hazýrlar. Hayýr, saðcýsý da solcusu da bu memleketin evlatlarýdýr. Hepimiz ortak bir kaderi yaþamaktayýz. Bir baþka söyleyiþle tüm ayrýlýklarýmýza karþýn kaderimiz hepimizi ayný mecburiyetlere zorlamakta, sürüklemektedir. Biri diðerinden az ya da çok vatanperver deðildir. Kaldý ki bu kimliklerin pratikte birbirlerinden çok da farklarý yoktur.

 

Auguste Comte pozitivizmiyle tanýmlanan ulusal kimlik bir Cumhuriyet projesi olarak tepeden inmecilikle, zorlamalarla (topluma tek tip deli gömleði gibi giydirilerek) uygulanmaya çalýþýldý. Merkeze baðlý sað, merkeze baðlý sol hatta Ýslamcý kimlikler, esasen tek rengin deðiþik tonlarý gibiydiler. Tedip süresince devletten topluma yayýlan tahammülsüzlük giderek toplumun kendi arasýnda birbirlerinin farklýlýðýna duyulan nefrete dönüþtü. Deðil mi ki, bizi bulan bir felaket saðcýmýzý solcumuzu ayýrmýyordu. Tepemizde patlayan bir bomba saðcýya ayrý solcuya ayrý tahribat yapmayacaktý. Ya da enflasyonun etkisi þu kesim için farklý bu kesim için daha farklý oranlarda olmayacaktý. Yani ayný dili konuþan, ayný sokaklarý yürüyen, ayný otobüslere binen, alýþveriþ yaptýklarý marketleri ayný olan, kýsacasý hayatýn pratik realitelerini birlikte yaþayan; esasen gerçek sevinçleri gerçek hüzünleri birlikte paylaþan insanlar nasýl olup da politik farklýlýklarla kamplaþýyor, cepheleþiyor (bu askeri terim bir dönem maalesef siyasi, kültürel bir terim olarak da kullanýlmýþtýr) dahasý düþman kardeþler oluyordu? 60'lardan 80'e kadar bu kanlý oyunda binlerce çiçek ömrünün baharýnda soldu, kurudu. Bu talihsiz geçen yýllarýn tarihi, bir neslin absürd kamplaþmalarla yitirildiðinin analarýn gözyaþýnýn, dul kalan kadýnlarýn, öksüz kalan çocuklarýn tarihidir. Vatan kurtarýlacaktý! Bunun için kahraman vatan evlatlarý 'öteki' taraftaki düþman (olan) vatan evlatlarýný göz kýrpmadan öldürmeliydi. Yaðmurlar yaðmasa da sokaklar ýslaktý.

 

Konuþmamda bu tarz ayrýmlarýn tehlikeli, yapay ayrýmlar olduðu, kimliðimizi ifade edecek tarihsel kökleri, sosyal hatta kiþisel nitelikleri bulunmadýðý ekseninde yoðunlaþtým. Hemen söyleyeyim pek memnun kalmadýlar, hatta baþkan konumundaki kiþi ne dediðimin belli olmadýðý þeklinde banal bir tepki verdi. Ona göre net deðildim. Çizgim, duruþum belli deðildi. Kafam çok karýþýktý. Meðer benden milliyetçi söylemi (nasýl bir söylemse) baskýn olan bir konuþma bekleniyormuþ. Üstat Cemil Meriç yalnýzlýðýyla oradan ayrýlmýþtým. Mealen 'Milli deðerlerimiz üzerine konuþtuðumda sen saðcýsýn, diyalektik çözümleme yaptýðýmda solcusun diye dýþlanýyorum. Kimseye yaranamadým' diye bir sözü kalmýþ aklýmda. Payýma oradaki sözde aydýn insanlar adýna yazýklanma dolu üzüntüler düþtü. Kendi ironik trajedimiz kuþatýyor yine her yanýmý. On yýlda her savaþtan açýk alýnla çýkýp, on yýlda her yaþtan onbeþ milyon genç yaratan bu ulusun seçkin, elit olmasý beklenen münevver evlatlarý bile duracaklarý yeri düþünerek belirleyemiyorlar. Var olacaðýmýz yeri düþünerek belirleme yerine, bizim için belirlenmiþ yerde düþünmeye çalýþýyoruz. Orada bizden baþkalarýný da buluyoruz, kendimizi bir takým içinde buluyoruz. Böylece düþünsel arayýþ ve duruþumuzda akýmlarýn deðil takýmlarýn etkisi oluyor. Düþünsel konumum itibariyle tapulu bir yerim olmadý. Aklýmýn karýþýk olmasý belki de bilinen anlamýyla yerimin neresi olduðunu aramamdan da kaynaklanýyor. Bana gösterilen yer, benim için hazýrlanmýþ, düzenlenmiþ yer gerçek anlamda benim olan, benim durmam gereken yer midir?

 

AB Müzakerelerinin resmen baþladýðý üç Ekim'le birlikte öteden beri zaman zaman yoðunlaþarak sürdürülen 'kimlik' eksenli tartýþma bundan böyle daha yoðun yapýlacaða benziyor. Ben asýl bu ve benzer vesilelerle gündeme gelen/getirilen tartýþmalarýn ne ölçüde samimi ne ölçüde politik veya iktidar hesaplarýyla yapýldýðýný merak ediyorum doðrusu. Merak ediyorum çünkü hadiseler karþýsýnda konumlarýný tekrar belirleyenler (mevzilenenler mi demeliydim?) yýllardýr piyasada tamamen tersi söylemlerin yýlmaz savunucularý rolüyle göründüler. Dün kanlý býçaklý olanlar bugün can ciðer kuzu sarmasý olup sözde Kuvay-ý Milliye hareketi oluþturuyorlar. Ýnsan sormadan edemiyor; yýllardýr saðda ve solda vuruþanlarýn ne oldu da bir anda söylemleri, eylemleri deðiþiverdi? Doðrusunu isterseniz bana tuhaf gelen bu tarz oluþumlarýn bir þekilde Müslüman ve mütedeyyin toplumsal vasatý hedef almasýdýr. Kimi odaklar birbirinden ne kadar farklý ve ayrý da görünseler kitlesel Ýslami hassasiyetin siyasal, sosyal güce dönüþerek ülke yönetiminde söz sahibi olmasý karþýsýnda birlikte tutum alýyor ya da aldýrýlýyorlar demek ki. Ýçinde birçok kuþku barýndýran bu son kanaatimiz önceki sözlerimizle çeliþki arz etmiyor mu? Ýlk bakýþta öyle sanýlabilir. Doðrudur, ben yapay yapýlanma ve ayrýmlardan yana olmadýðýmý ifade ettim. Hatta ulusal kimliklerle bireysel kimlik alanlarýnýn birbirine karýþmamasý gerektiðini savunuyorum. Yani ulusal kimlik gerekçeleriyle bireysel bakýþ ve duruþumuz bozulamaz. Biri diðerinin yerine ikame edilemez. Kategorileri, mahiyetleri, kapsama ve ifade alanlarý farklýdýr. Ulusal kimlik farklý yanlarýmýzý deðil ortak yanlarýmýzý ifade eder. Bu baðlamda gerektiðinde bireysel kimliðimizden ödün verilebilir. Bireysel kimlik ise ortak yanlarýmýzdan daha çok ve daha önce ayrý yanlarýmýzla, özellikle de farklý düþünsel yanlarýmýzla elde edilir. Ulusal kimlik bireysel farklýlýklarý yok etme enstrümaný deðildir. Olamaz. En büyük yanýlsama ve yanlýþlýk burada baþlýyor. Ulusal kimlik motiflerine yaslanarak ve gerekçe gösterilerek þahsi tutumlar, þahsi kimlikler bastýrýlmak, sindirilmek istenmiþtir. Sonuçta kiþiliði sindirilmiþ, silikleþtirilmiþ insan kalabalýðý ortaya çýkýyor. Bu kalabalýk anlaþýlabilir bir üst kimlik bilinci ve ideali inþa etmede de yetersiz kalacaktýr. O nedene 'birlik' düþüncesi yerine 'bütünlük' kavramý etrafýnda duyarlýðýmý geliþtiriyorum. Birlik kavramý ile biz herkesin tek tipleþme modelini hayata geçirmiþizdir. Bu yaklaþým herkesi ayný kalýba dökmek isteyen resmi otoritenin de iþine gelmiþtir. Ulusu hayatýn her alanýnda homojen yapý arz eden monotik bir kütle olarak düþünenler birlik düþüncesinin savunucusu olmuþlardýr. Farklý sesler ve farklý düþünceler milletin birliði esasýna dayanarak her defasýnda boðulmuþtur. O nedenle de bu toplum düþünsel geliþimini tamamlayamamakla kalmamýþ ayrýca dengesiz düþünme ve tepki biçimlerinin sahibi olmuþtur. Bu toplum hasta edilmiþtir. Saðlýksýz bir süreç içinde ayrýþanlar hastalýklý bir yapýyla birleþemezler. Bu benim itibar edeceðim bir deðiþim deðildir. Önce kalplerin deðiþmesi gerekir. Deðiþen kalplerin buluþmasýný düþünmek bile bana heyecan veriyor. O zaman bize tayin edilen yerde baþkalarýyla birlikte olma mecburiyetinde kalmayacaðýz ama kalbimizin götürdüðü yerde baþkalarýný da bulacaðýz. Yüreðimiz ülkemiz kadar geniþ.

 

Deðiþim hayatýn ve var olmanýn dinamiðidir. Diri kalmak için sürekli deðiþen dünyanýn yeni unsurlarýný kavramak ve ona göre tutum almak gerektiðine inanýyorum. Yeni olay ve oluþlarla kendimizi birdenbire tam içinde bulduðumuz deðiþim süreçlerinin gerektirdiði ölçüde duruþ belirlememiz sadece doðal deðil elzem bir davranýþtýr. 'Kimlikler statik deðil, dinamik bir yapýya sahiptirler.' (1)

 

Kimlik sahibi olmak deðiþime direnmeyi gerektirmez. Bu fiiliyatta zaten mümkün olmamýþtýr. Hadiseyi doðru anlamalý, ortaya doðru koymalýdýr. Bu konuda da müthiþ yanýlsamalar gözlenmektedir. Derinlemesine irdelenmediði zaman ortada bir kavramdýr deðiþim. Köklü deðiþimler iç evrenimizin yeniden yapýlanmasýyla mümkün olur. O nedenle kalplerin dönüþümüne önemseyen vurgular yaptým. Algý tarzý ve deðerlendirme ölçüsü deðiþmedikten sonra her türlü deðiþim þekilde ve yüzeysel kalmak durumundadýr. Günlük hayatta sözünü ettiðimiz deðiþim daha çok bu türden olanlardýr. Bu anlamda zaten her þey deðiþmektedir. Ayný kalan öz her geçen gün farklý görünümlerle karþýmýza çýkar. Bu çeþitlilik, bu evrim hayatýn, dünyanýn doðasýnda vardýr. Tüm deðiþkenlerin arkasýnda ve gerisinde deðiþmez cevher nedir, hangisidir? Ýþte bu da ayrý bir konu. Bir realite olarak insaný çevreleyen hayatýn yeni icaplarýna karþý koymak imkânsýz ölçüde zorlaþmaktadýr. Deðiþmemek, deðiþime direnmek yozlaþmayý, akýl ve algý körlüðüyle sonuçlanacak anakroniki getirir.

Deðiþtirme gücü ve imkâný olanlar deðiþme kabiliyeti olanlardýr diye düþünüyorum. Tarih bir anlamda deðiþimler silsilesi deðil midir? Yýllar boyu deðiþime direnen üstelik toplumun deðiþmesini de engelleyen statik ve statükocu kafalarýn yeni durumu tartýþacak donaným ve yetkinlikte olmadýklarýný düþünüyorum. Onlarýn þimdiye kadar ne sahih kimlikleri oldu ne de kim olduklarýna dair ciddi kaygýlarý. Bir þekilde iktidar erkine sahip olarak ya da stratejik hesaplarla kendileri için öngörülen aidiyetleri ölümüne üstlenerek bir yandan uzun sürmüþ erginliklerinin þýmarýk benliklerini doyurdular bir yandan da görevlerini ifa etmenin kahramansý rahatlayýþýnýn tadýný çýkardýlar. Hiçbir zaman özgün bakýþ ve duruþ sahibi olamayanlarýn sentetik kimlikleriyle topluma verecekleri bir þey kalmamýþtýr. Evhamlar büyüterek, korku tacirliði yaparak sürdürdükleri tehlikeli 'var kalma' oyununa son verip çok sevdiði ülkeleri için düþünmeye, yeni açýlýmlar için biraz da akýl teri akýtmaya baþlamak gerekmektedir. Bu tiplerin geçmiþte ülkenin kurtuluþu için birbirlerini karþýlýklý göz kýrpmadan öldürdükleri hatýrlanýrsa bizim önerimizin önemsiz kolaylýkta olduðu anlaþýlacaktýr: Düþünme ve bilgilenme hamlesi baþlatmak!.. Böylelikle var kalma mücadelesi var olma amacýna dönüþecektir. 

 

Tarihsel, kültürel geliþmeler her türlü siyasal ve stratejik kurgulardan daha güçlüdür. Esasen geliþmeler karþýsýndaki umarsýz ya da panik ölçüsüne varan reaksiyonlarýmýzýn nedensel arka planýnda yeterli tarih bilincine ve bilgisine sahip olmadýðýmýz hemen açýða çýkmaktadýr. Tarihsel seyrin hangi istikamette olacaðý ancak önceden kestirmeyle tahmin edilebilir. Sadece tahmin. Ama þu da bilinmelidir ki esasen tarihte gerçek anlamda tamamlanmýþ süreçler yoktur. Biz dünü bu günün bakýþ açýsýyla görüp deðerlendirmekteyiz. Ayrýca bu gün esasen dünün bir uzantýsý ve sonucu olarak yaþanmaktadýr. Yalnýzca düne ve Henri Lefebure'ýn dediði gibi yalnýzca þimdiki zamana tutunmaktan daha kötü bir soyutlama olamaz. Tarih tüm gayret ve önlemlere raðmen müthiþ sürprizler, müthiþ talihsizlikler veya þanslar sunma ustasýdýr. Elbette uzun uzadýya tarih felsefesi yapmayacaðým ama eðer þu saptamayý göz ardý edersek zamanýn akýþý içinde ana istikametimizi belirleyen en önemli unsur olarak algýlanabilecek kimlik sorunumuza da saðlýklý olarak yaklaþamayýz kanaatindeyim. Çünkü kimlikler dünden koparýlmýþ bir þimdiki zaman içinde bireysel, sosyal iliþkiler toplamý ile kazanýlmaz sadece. Her türlü insan iliþkilerinin kimliðin oluþumuna etki eden unsurlar olmasý yanýnda tarihsel, kültürel baðlantýlar çok önemlidir. Uzun zamanlar içinde edinilen kültürel mahiyet toplumsal kimliðin düzlemini oluþturur. Bireysel anlamda kimlik ve kiþiliðimiz (bunlara baðlý olarak reflekslerimiz) oluþurken hep bu baðlamdan hareket ederiz. Ama bir yandan da kimliðini bulan insan yönünü geleceðe dönmek durumundadýr. Çünkü yaþam içinde coþkusunu yitirmeden var olma ve yarýnlara yürüme iddiasýnda olanlar için kimlik çok önemlidir. Bir bakýma insanýn kendisine saygýsý, toplumun ona izafe edeceði karakter özellikler, topluma katýlýrken doðallýkla öne çýkacak bireysel nitelikler, haysiyet, þeref, göreceði itibar ya da kýnanma hep kimliði sebebiyle olacaktýr.

 

Tam da bu noktada kimileri tarihi; kurduklarý gelecek tasavvuru önünde bir engel gördüklerinden onu yok saymakla sorunu çözeceklerini sanmaktadýr. Ortaya toplumun gerçekliðinden yoksun, çoðu zaman savruk, deðerleri hafifseyen, ütopik, ideolojik söylemler çýkmaktadýr. Bu yaklaþýma göre toplum tepeden týrnaða deðiþmelidir. Bu deðiþim talebi ya da dayatmasýnýn arkasýnda ideolojik öç alma duygusu ve tutumu vardýr. Esasen ortak tarihsel tecrübe onlarýn ideolojik amaçlarýna uygun imkân vermediðinden bu yol seçilmektedir. Ne çare ki burada, bu ülkede yaþamakta ve buranýn dilini konuþmaktadýrlar. Yani reddettikleri tarihin kucaðýnda yaþamakta fakat zorunlu bir gereksinim olarak (hadi diyalektik zorunluluk olarak diyelim) baþka tarihlere, yabancý kiþiliklere dayanmakta bir özdeþleþmeye gitmektedirler. Bu tipler ne kadar sahici kimlik sahibi olabilir? Kök paradigmalarýný hep dýþarýda arayan hareketler ruhsal ve zihinsel zafiyetin göstergesi olmalýdýr. Ýttihat ve Terakkinin ardýndan Cumhuriyetle keskin resmi politikaya dönüþen batýlýlaþma (daha doðrusu batýlýlaþtýrma) hareketiyle yeni bir ulus yeni bir kimlik inþa etme çabasýyla yapýlan ölümcül yanlýþlýk da buydu. Sanýldý ki yasal yasaklamalarla yeni bir kimlik oluþacak. Oysa yasalar toplumsal meþruiyetleri ölçüsünde iþlerlik kazanýrlar. Halkýn tarihinden, kültüründen kopuk resmi ideolojinin seçkinci, militarist programlarý tüm çabalara raðmen tutmadý. Batýlý deðerleri öncelikle aydýnýmýz içselleþtirmiþ deðildi. Batýlýlaþma hareketiyle onlar için önemli olan Anadolu insanýnýn dinine, manevi deðerlerine saldýrmaktý. Üstelik halkçýydýlar. Halk adýna ve halk için halkýn deðerlerini ortadan kaldýrmak!.. Ne trajikomik bir fenomen.(2) Ýdeolojiler kültürle ve halkla barýþýk olamýyorlarsa bu onlarýn inançlar ve yüzyýllar boyu damýtýla damýtýla oluþan tarih bilincine, birikimine dayanmadýklarý sebebiyledir. Ýdeolojik zorlamalarla dayatýlmak istenen kimlikler deðiþmeyi deðil deðiþtirmeyi amaçladýklarýndan içselleþtirilemeyen, mecburiyetten ve emaneten taþýnan kimlikler ortaya çýktý. Emanet ve ödünçtü. Bravdel, her kültür devriminin kendinden öncekini yýktýðý bilinen gerçeðini ifade ettikten hemen sonra ekler; 'Ancak yýkacaðý þey vitrindir, toplum ayný kalýr, direnir.' (3)

Sürekli deðiþen yaþam statükocu düþünceyi fazlasýyla rahatsýz eder. Varlýðýný mevcut yapýnýn iþleyiþiyle sürdürenler için her bir deðiþim yaþamsal ölçüde ve önemde baðlandýklarý yapýnýn yok olacaðý anlamýna gelir. O yapýyla kendileri de yok olacaklarýndan güçlü bir bencillikle direniþe geçerler. Yeni olan her þeye tahammül edemeyiþleri refleks olarak onlarý tarihsel tutuculuða iter. Yeniye direnmelerinin en meþru dayanaðý tarihe sýðýnmaktýr. Tarih onlar için yeniliklere imkân vermeyen bir süreçtir ve tarih sadece onlarýndýr, onlarýn anladýðý gibidir. Bu yaklaþým tarihsel akýþý kendi mantýksal kapalýlýðý içinde dondurmakta, durdurmaktadýr. Tarih bitmiþ bir süreç olarak algýlanýr. Tarih tarihle týkanmaya çalýþýlýr bir bakýma. Gündelik realitelere direnmek adýna tarihi zapturapt altýna alma çabasý da bir koþullanmayý beraberinde getirdiðinden ideolojik karakter içerir. Dikkat edilirse bu fenomende günü anlamak, anlamlý kýlmak için bir çaba gözlenmez. Þimdinin zorlu koþullarýnda kendimizi tanýmak ve tanýmlamak yerine geçmiþin yaldýzlý hayaliyle avunma yolu seçilmektedir. Tarihe yönelen herkes ve her durum için geçerli deðildir elbette bu söylenenler. Sonuç itibariyle gelecek tasavvurundan koparýlmýþ tarih algýsý ile gerçek tarihi süreçten yoksun gelecek düþüncesi arasýna sýkýþýp kalarak elde edeceðimiz sahici, tutarlý bir kimlik yoktur. Bu kimlikler bizi tam manasýyla izah edemediklerinden, içselleþtirilemezler. En ufak toplumsal kýrýlmalarla çarçabuk deðiþiverirler. Bu tip kazanýlmamýþ, gerçeklikten yoksun kimlikler her türlü yönlendirmelere açýk kimliklerdir. Pratikte hiçbir hükmü yoktur. Bu tür kimlikler sýklýkla kaybolan, kaybedilen kimliklerdir. Çünkü akli, ilmi, düþünsel temelleri yoktur ya da çok zayýftýr. Bu kimlikler yakaya rozet gibi, kokart gibi takýlabilir. Belli bir grup ya da düzen içinde size verilen görevleri, statüyü, rolü de içerebilir. Ama kendi düþünsel gücünüzle yaþama ve dünyaya bakýþýnýzý ifade eden ayýrýcý niteliklerinizi belirtme açýsýndan hükümsüzdür. Hani gazetelerde “Kimliðimi kaybettim. Hükümsüzdür.” Þeklinde ilanlar vardýr. Böyle bir ilan vermek için kaybetmek gerekmez. Gerçek anlamda zaten hükmü yoktur!..

 

Kimlik üzerine sürdürülen tartýþmalarýn artmasý sosyal, siyasal, kültürel alanda bir kimlik arayýþý yaþadýðýmýz sebebiyledir de. Bireysel ve toplumsal anlamda varoluþumuzun ehemmiyetini ciddi manada keþfetmeye baþlamamýzýn ardýndan kendimizi bilme, kurma çabamýz kimlik sahibi olmamýzýn yaþamsal gerekliliðini ortaya çýkardý.

 

Biz kimiz sorusuna vereceðimiz cevap; dünya görüþümüzü, yaþama bakýþýmýzý içerecek tarzda duruþumuzu diðer kimliklerden ayýrt edici özellikleriyle izahtan yoksunsa sahici kimliklerimiz kâmil manada oluþmamýþ, oturuþmamýþ demektir. Eðer ayýrt edici niteliklerimizle kimlik kazanmýþsak birey olarak benliðimizi de inþa etmiþizdir.

 

Birey olarak bizi farklý kýlan özelliklerimiz ve aidiyetlerimizi kendi çabamýzla mý kazandýk, yoksa onlarý sosyal ortamýmýzda hazýr kalýplar olarak mý bulduk? Eðer gerçek bireyler olarak benliðimizi ve kiþiliðimizi inþa etmiþsek kazanýlmýþ ve açýklanabilir kimliklerin sahibiyiz demektir. Doðallýkla kimliðimiz üzerine bir yanýlsama yaþama ihtimalimiz zayýftýr. Oysa çoðumuz varoluþ iddiamýzý bizim için önceden tasarlanmýþ ideolojik kimliklerle sürdürmekteyiz. Bir yandan birikim olarak yetersizliðimiz önümüze konulan kimliklerin baðlam ve ortamýna düþünce ve deðer bazýnda boyut katma imkânýmýzý azaltýrken diðer yandan bizi ayrýcalýklý ve özellikli yaptýðýný sandýðýmýz mevcut kültür kodlarýmýz ya da bireyselleþtirdiðimiz toplumsal reflekslerimizin hiçbir özel çaba gerektirmeyen kolaylýðý iþimize gelmiyor deðildir. Siyasal, sosyal gündemi oluþturan kimi çevreler sözüm ona ulusal kimlik, ulusal bakýþ ve ulusal duruþumuzun kavgasý adýna kitlelerin heyecanýný artýrýcý söylemler üreterek politik kazaným elde etme hesabý içine girmiþlerdir. Düþünce, kültür ve siyaset alanýmýz insanýmýzýn sinir uçlarýna sorumsuzca dokunarak refleksleri kýþkýrtýlmak suretiyle var olacaksa kendimizi yani kimliðimizi bulma çabamýz sekteye uðrayacak demektir. Bu karmaþayý yaklaþýk iki yüz yýldýr yaþamaktayýz. Yolunu düþünerek, bilgi ve çözüm üreterek bulmak yerine heyecan dalgalarýný azgýnlaþtýrarak ortak aklýn yolunu kesmeyi seçenler vahim yanlýþlýklarýný 'vatan', 'millet', 'bayrak' gibi ulusal ve hepimize ait olan deðerleri hoyratça kullanarak gizleyemezler. Acaba yakýn geçmiþimizdeki siyasi hesaplarla yapýlan yapay ayrýþmanýn tersten baþka bir versiyonu mu sahneleniyor? Bu millete olmadýk fenalýðý yaptýklarý gün gibi ortaya çýkanlar dünkü düþmanca tavýrlarýn mý, bugünkü dostane birlikteliðin mi yalan olduðunu açýklamalýdýrlar. 'Birbirimizi öcü göstererek binlerce vatan evladýnýn oluk oluk kanlarýnýn akmasýna vesile olurken þaka yapmýþtýk, meðer bizler dostmuþuz' deme haklarý ve þanslarý tabii ki vardýr. 'Biz bu memleketi çok sevdiðimiz için geçmiþte onlarý bir kuru ekmeðe, en temel ihtiyaç maddelerine muhtaç ettik, Kuvay-ý Milliye ruhuyla bankalarýn hortumlanmasýna ses çýkarmadýk, ekonomik krizi ülkemizi çok sevdiðimiz için çýkardýk, bayraðýmýz özgürce dalgalansýn diye ekonomiyi küçülttük' deme haklarý ve þanslarý tabii ki vardýr. Ama onlar hakkýndaki kanaatini ibraz etme veya muayyen bir zaman mahfuz tutma hakký asýl bu asude milletindir.

 

Ortak akýl, ortak duygulaným, ortak amaçlar için ulusal kimliðimizi her türlü politik, palyatif çýkar hesaplarýnýn üstünde ve dýþýnda yeniden tartýþabiliriz, tartýþmalýyýz. Yazý baþýnda andýðým anekdotta sözünü ettiðim toplantýda öne çýkarmaya çalýþtýðýmda memnuniyetsiz tepkilerle karþýlaþtýðým da bu düþüncelerdi. Unutmadým ve yalnýz kalmýþtým. Belki o arkadaþlar çoktan unutmuþlardýr. Kim bilir belki yeni Kuvay-ý Milliyeci dava arkadaþlarýyla ne kadar mutludurlar.

Ne için, kime karþý?

Bu yeni kimliklerinin, daha doðrusu kimliklerinin bu yeni renginin de bir yalana, yanýlgýya taht kurmak olduðu çevresinde bir konuþma yapsam o çevreler bu kez de manasýz þeyler söylediðim yargýsýna varýrlar mý acaba?

Yoksa yine yalnýzlýk mý düþecek payýma?

Hiç deðilse kendimi yetmiþ milyon kere, yetmiþ milyon kadar yalnýz hissediyorum.

Ne kalabalýk bir yalnýzlýk deðil mi? 
 

_______________________________

(1) -Ýlker Çaðla, “Kamusal Bir din Yaratmak/ Milliyetçilik: Simgeleri ve Törenleri”, Resmi Tarih Tartýþmalarý -1-, Editör: Fikret Baþkaya, s.90, Özgür Üniversite Kitaplýðý 53, Ankara 2005.

(2)-ayrýntýlý bilgi için bkz. D. Mehmet Doðan, Batýlýlaþma Ýhaneti, Beyan Yay. Ýst.1986

(3) -Fernand Bravdel, Cumhuriyet Gazetesi, Kitap Eki, sayý 6, Kasým 1985.



Necmettin EVCÝ

radyobeyan