Makale Dünyasý
Pages: 1
El Adl By: reyyan Date: 05 Eylül 2010, 03:16:43
“Bütün icraatlarý hak ve adalet üzere olan.”

“Her hak sahibine hakkýný veren ve haksýzlarý cezalandýran.”

“Ey iman edenler, âdil þahidler olarak, Allah için, hakký ayakta tutun. Bir topluluða olan kininiz, sizi adaletten alýkoymasýn.” (Mâide Sûresi, 5/8)

Allah Adl’dir. Adaleti sonsuz kemâldedir ve onun ötesinde bir adalet düþünülemez.

Nur Külliyatýnda adalet iki temel esasa ayrýlarak incelenir: ‘Ýhkak-ý hak’ ve ‘zalimleri cezalandýrmak.’

Ýhkak-ý hak, her hak sahibine hakkýný en güzel þekilde vermek demektir.

Allah, aðacýn dallarýndan, güneþin gezegenlerine, Cennetin tabakalarýndan, Cehennemin menzillerine kadar her þeyi lâyýk mevkiine koymuþtur.

Bunun bir küçük misalini de insanda sergilemiþ, her organý yerli yerine koymuþ, vazife yapmasý için gerekli olan bütün þartlarý en güzel þekilde hazýrlamýþ ve ihtiyaçlarýný görmüþtür.

Ýnsanýn simasýnda, göz ile kulaðý nasýl adaletle yerleþtirmiþse, ruhunda da akýl ve hafýzayý ayný adalet ölçüleriyle yaratmýþ ve her birine uygun vazifeleri yüklemiþtir.

Varlýk âleminde adaletini en güzel þekilde gösteren Allah, kullarýnýn amellerine de adalet üzere karþýlýk verecektir.

“Her kim zerre kadar hayýr iþlemiþse onu görecektir. Her kim de zerre kadar þer iþlemiþse onu görecektir.”( Zilzâl Sûresi, 99/7-8)

Adalet denilince bunun zýddý olan zulüm hatýra gelir. Zulüm, ‘baþkasýnýn mülkünde, izni olmaksýzýn, tasarruf’ etmek demektir. Allah zulümden münezzehtir; çünkü bütün mülk âleminin tek sahibi ve yaratýcýsý O’dur.

Bütün esmâ-i hüsna gibi, Adl isminin de diðer isimlerlerle yakýn ilgisi vardýr. Bunu kýsaca þöyle ifade edebiliriz:

Azîz, Cebbâr, Celîl, Kahhâr, Kadîr, Muktedir, Muntakîm... olan Allah, adaleti en kâmil mânâda tatbik eder.

Rahmân, Rahîm, Kerîm, Latîf, Halîm, Ðaffar... olan Allah, bir kulunu Cehenneme koyarsa, o kul bunu hak etmiþ demektir.

Bir insanýn Adl isminden feyiz alabilmesi için, öncelikle kendisine ilâhî bir ihsan olarak verilen bütün organlarýný, akýl, kalb, hayal, hafýza gibi manevî cihazlarýný, sevgisini, korkusunu ve daha nice hislerini yaratýlýþ gayelerinde kullanmasý gerekir.

Ancak o zaman, ‘her þeyi yerli yerine koymak ve her hak sahibine hakkýný vermekle’ adalet etmiþ ve zulümden kurtulmuþ olur.

Aklýný baþkalarýný aldatmaya ve onlara haksýzlýk etmeye yoran bir insan, öncelikle kendi aklýna zulmetmiþ olur. Çünkü, o akýlla nice ilimler tahsil edebilir ve faydalý iþler yapabilirdi. Böylece, hem dünyasýný hem de ahiretini mamur etmiþ olurdu. Muhatabýna zarar vermekle ettiði zulüm ise ikinci derecede kalýr. Çünkü, kendi aklýna verdiði zarara karþýlýk muhatabýnýn, meselâ, malýna zarar vermiþ olur.

Yine, bir insanýn âdil olabilmesi için, maddî imkânlarýný da adalet üzere kullanmasý, israftan sakýnmasý, fakirin hakký olan zekâtý eksiksiz vermesi gerekir. Zekât vermeyen insan, hem kendi nefsine, hem de muhtaçlara zulmetmiþ demektir.

Adaletin ikinci þubesine gelince, elinde hüküm ve infaz yetkisi bulunan kimseler, ‘zalimlere hak ettikleri cezayý vermek’ ve bunu yaparken de aþýrý giderek zulme girmemek suretiyle, Adl ismine mazhar olur ve bu isimden ayrý bir feyiz alýrlar.

ALAADDÝN BAÞAR


radyobeyan