Vahiy By: meryem Date: 04 Eylül 2010, 22:47:17
VAHÝY
Bunlar, gayb haberlerindendir; bunlarý sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem´i sorumluluðuna alacak diye kalemleriyle kur´a atarlarken sen yanlarýnda deðildin; çekiþirlerken de yanlarýnda deðildin. (3/44)
Nuh´a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiðimiz gibi, sana da vahyettik. Ýbrahim´e, Ýsmail´e, Ýshak´a, Yakub´a, torunlarýna, Ýsa´ya, Eyyub´a, Yunus´a, Harun´a ve Süleyman´a da vahyettik. Davud´a da Zebur verdik. (4/163)
Hani Havarilere: "Bana ve elçime iman edin" diye vahy (ilham) etmiþtim; onlar da: "Ýman ettik, gerçekten Müslümanlar olduðumuza sen de þahid ol" demiþlerdi. (5/111)
De ki: "Þahidlik bakýmýndan hangi þey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranýzda þahiddir. Sizi -ve kime ulaþýrsa- kendisiyle uyarmam için bana þu Kur´an vahyedildi. Gerçekten Allah´la beraber baþka ilahlarýn da bulunduðuna siz mi þahidlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben þehadet etmem." De ki: O, ancak bir tek olan ilahtýr ve gerçekten ben, sizin þirk koþmakta olduklarýnýzdan uzaðým. (6/19)
De ki: "Size Allah´ýn hazineleri yanýmdadýr demiyorum, gaybý da bilmiyorum ve ben size bir meleðim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden baþkasýna uymam." De ki: "Kör olanla, gören bir olur mu? Yine de düþünmeyecek misiniz?" (6/50)
Allah´a karþý yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir þey vahyolunmamýþken "Bana da vahy geldi" diyen ve "Allah´ýn indirdiðinin bir benzerini de ben indireceðim" diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün ´þiddetli sarsýntýlarý´ sýrasýnda meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarýnýzý (bu kýskývrak yakalanýþtan) çýkarýn, bugün Allah´a karþý haksýz olaný söylediðiniz ve O´nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayýsýyla alçaltýcý bir azabla karþýlýk göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen... (6/93)
Rabbinden sana vahyedilene uy. O´ndan baþka ilah yoktur. Ve müþriklerden yüz çevir. (6/106)
De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceði (þeyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardýr- ya da Allah´tan baþkasý adýna kesilmiþ bir fýsk dýþýnda, haram kýlýnmýþ bir þey bulmuyorum. Kim kaçýnýlmaz bir ihtiyaçla karþý karþýya kalýrsa, -saldýrmamak ve haddi aþmamak þartýyla- (bu sayýlanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). Þüphesiz senin Rabbin baðýþlayandýr, esirgeyendir. (6/145)
Biz de Musa´ya: "Asaný fýrlatýver" diye vahyettik. (O da fýrlatýverince) bir de baktýlar ki, o bütün uydurduklarýný derleyip-toparlayýp yutuyor. (7/117)
Biz onlarý (Ýsrailoðullarýný) ayrý ayrý oymaklar olarak on iki topluluk (ümmet) olarak ayýrdýk. Kavmi kendisinden su istediðinde Musa´ya: "Asan´la taþa vur" diye vahyettik. Ondan on iki pýnar sýzýp-fýþkýrdý; böylece her bir insan- topluluðu su içeceði yeri öðrenmiþ oldu. Üzerlerine bulutla gölge çektik ve onlara kudret helvasý ile býldýrcýn indirdik. (Sonra da þöyle dedik:) "Size rýzýk olarak verdiklerimizin temiz olanlarýndan yiyin." Onlar bize zulmetmedi, ancak kendi nefislerine zulmediyorlardý. (7/160)
Onlara bir ayet getirmediðin zaman: "Sen Onu (inmeyen ayeti) derleyip-toplasana" derler. De ki: "Ben, yalnýzca bana Rabbimden vahyolunana uyarým. Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir." (7/203)
Rabbin meleklere vahyetmiþti ki: "Þüphesiz ben sizinleyim, iman edenlere saðlamlýk katýn, inkâr edenlerin kalblerine amansýz bir korku salacaðým. Öyleyse (ey Müslümanlar,) vurun boyunlarýnýn üstüne, vurun onlarýn bütün parmaklarýna." (8/12)
Ýçlerinden bir adama: "Ýnsanlarý uyar ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rableri katýnda ´gerçek bir makam´ olduðunu müjde ver" diye vahyetmemiz, insanlara þaþýrtýcý mý geldi? Ýnkâr edenler: "Gerçekten bu, açýkça bir büyücüdür" dediler. (10/2)
Onlara ayetlerimiz apaçýk belgeler olarak okunduðunda, bizimle karþýlaþmayý ummayanlar, derler ki: "Bundan baþka bir Kur´an getir veya onu deðiþtir." De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak deðiþtirmem benim için olacak þey deðildir. Ben, yalnýzca bana vahyolunana uyarým. Eðer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabýndan korkarým." (10/15)
Musa ve kardeþine (þöyle) vahyettik: "Mýsýr´da kavminiz için evler hazýrlayýn, evlerinizi namaz kýlýnan (ve kýbleye dönük) yerler yapýn ve namazý dosdoðru kýlýn. Mü´minleri de müjdele." (10/87)
Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayýrlýsýdýr. (10/109)
Þimdi onlarýn: "Ona bir hazine indirilmeli veya onunla birlikte bir melek gelmeli deðil miydi?" demeleri dolayýsýyla göðsün daralýp sana vahyolunanlardan bir kýsmýný terk mi edeceksin? Sen yalnýzca bir uyarýcýsýn. Allah herþeye vekildir. (11/12)
Nuh´a vahyedildi: "Gerçekten iman edenlerin dýþýnda, kesin olarak kimse inanmayacak. Þu halde onlarýn iþlemekte olduklarýndan dolayý üzülme." (11/36)
Bizim gözetimimiz altýnda ve vahyimizle gemiyi imal et. Zulmedenler konusunda bana hitapta bulunma. Çünkü onlar suda- boðulacaklardýr." (11/37)
Bunlar: Sana vahyettiðimiz gayb haberlerindendir. Bunlarý sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Þu halde sabret. Þüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir. (11/49)
Biz bu Kur´an´ý sana vahyetmemizle, en güzel kýssalarý gerçek bir haber (kýssa) olarak sana aktarýyoruz, oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandýn. (12/3)
Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandýklarý zaman, biz ona (þöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkýnda deðilken bu yaptýklarýný haber vereceksin." (12/15)
Bu, sana vahyettiðimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf´un kardeþleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacaklarý iþe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarýnda deðildin. (12/102)
Biz senden önce, þehirler halkýna kendilerine vahyettiðimiz kimseler dýþýnda (baþkalarýný elçi olarak) göndermedik. Hiç yeryüzünde dolaþmýyorlar mý, ki kendilerinden öncekilerin nasýl bir sona uðradýklarýný görmüþ olsunlar? Korkup-sakýnanlar için ahiret yurdu elbette daha hayýrlýdýr. Siz yine de akýl erdirmeyecek misiniz? (12/109)
Böylece biz seni, kendisinden önce nice ümmetler gelip-geçmiþ olan bir ümmete (elçi olarak) gönderdik; sana vahyettiklerimizi onlara okuyasýn diye. Oysa onlar Rahman´a nankörlük ediyorlar. De ki: "O, benim Rabbimdir, O´ndan baþka ilah yoktur. Ben O´na tevekkül ettim ve son dönüþ O´nadýr." (13/30)
Ýnkâr edenler, resullerine dediler ki: "Muhakkak (ya) sizi kendi topraðýmýzdan süreceðiz veya dinimize geri döneceksiniz." Böylelikle Rableri kendilerine vahyetti ki: "Þüphesiz biz, zulmedenleri helak edeceðiz. (14/13)
Biz senden evvel kendilerine vahyettiðimiz erkeklerden baþka (peygamberler) göndermedik. Eðer bilmiyorsanýz, zikir ehline sorun. (16/43)
Rabbin bal arýsýna vahyetti: Daðlarda, aðaçlarda ve onlarýn kurduklarý çardaklarda kendine evler edin. (16/68)
Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan Ýbrahim´in dinine uy. O, müþriklerden deðildi." (16/123)
Bunlar, Rabbinin sana hikmet olarak vahyettiði þeylerdir. Rabbin ile beraber baþka ilahlar kýlma, yoksa yerilmiþ, kovulmuþ olarak cehenneme býrakýlýrsýn. (17/39)
Onlar neredeyse, sana vahyettiðimizden baþkasýný bize karþý düzüp uydurman için seni fitneye düþüreceklerdi; o zaman seni dost edineceklerdi. (17/73)
Andolsun, eðer dilersek, sana vahyettiklerimizi gerçekten gideriveririz, sonra bunun için bize karþý bir vekil bulamazsýn. (17/86)
Sana Rabbinin Kitabýndan vahyedileni oku. O´nun sözlerini deðiþtirici yoktur ve O´nun dýþýnda kesin olarak bir sýðýnacak (makam) bulamazsýn. (18/27)
De ki: "Þüphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beþerim; yalnýzca bana sizin ilahýnýzýn tek bir ilah olduðu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuþmayý umuyorsa, artýk salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasýn." (18/110)
Ben seni seçmiþ bulunuyorum; bundan böyle vahyolunaný dinle." (20/13)
Hani, annene vahyolunan þeyi vahyetmiþtik, (þöyle ki:)" (20/38)
Gerçekten bize vahyolundu ki: Doðrusu azab, yalanlayan ve yüz çevirenlerin üstünedir." (20/48)
Andolsun, biz Musa´ya vahyetmiþtik: "Kullarýmý geceleyin yürüyüþe geçir, onlara denizde kuru bir yol aç, yetiþilmekten korkmadan ve endiþeye kapýlmadan." (20/77)
Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur´an´ý (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim, ilmimi arttýr." (20/114)
Biz senden önce de kendilerine vahyettiðimiz erkekler dýþýnda elçi göndermedik. Eðer bilmiyorsanýz, o halde zikir ehline sorun. (21/7)
Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki, ona þunu vahyetmiþ olmayalým: "Benden baþka ilah yoktur, öyleyse bana ibadet edin." (21/25)
De ki: "Ben sizi yalnýzca vahy ile uyarýp-korkutuyorum. Ancak saðýr olanlar, uyarýldýklarýnda çaðrýyý iþitmezler." (21/45)
Ve onlarý, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kýldýk ve onlara hayrý kapsayan-fiilleri, namaz kýlmayý ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi. (21/73)
De ki: "Gerçekten bana: -Sizin ilahýnýz yalnýzca bir tek ilahtýr" diye vahyolunuyor; artýk siz Müslüman olacak mýsýnýz?" (21/108)
Böylelikle biz ona: "Gözetimimiz altýnda ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim emrimiz gelip de tandýr kýzýþýnca, onun içine her (tür hayvandan) ikiþer çift ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiþ (azab gerekmiþ) onlar dýþýnda olan aileni de alýp koy; zulmedenler konusunda bana muhatap olma, çünkü onlar boðulacaklardýr" diye vahyettik. (23/27)
Böylelikle biz ona: "Gözetimimiz altýnda ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim emrimiz gelip de tandýr kýzýþýnca, onun içine her (tür hayvandan) ikiþer çift ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiþ (azab gerekmiþ) onlar dýþýnda olan aileni de alýp koy; zulmedenler konusunda bana muhatap olma, çünkü onlar boðulacaklardýr" diye vahyettik. (23/27)
Musa´ya: "Kullarýmý gece yürüyüþe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik. (26/52)
Bunun üzerine Musa´ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarýlýverdi de her parçasý kocaman bir dað gibi oldu. (26/63)
Musa´nýn annesine: "Onu emzir, þayet onun için korkacak olursan, onu suya býrak, korkma ve üzülme; çünkü onu biz sana tekrar geri vereceðiz ve onu gönderilen (elçilerden) kýlacaðýz" diye vahyettik (bildirdik). (28/7)
Musa´ya o iþi (ilahi vahyi verip) gerçekleþtirdiðimiz zaman, sen (Tur´un) batý yanýnda deðildin ve (buna) þahid olanlardan da deðildin. (28/44)
Kitabýn sana (kalbine vahy ile) býrakýlacaðýný umud etmezdin; (bu,) Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakýn kafirlere arka olma. (28/86)
Sana Kitap´tan vahyedileni oku ve namazý dosdoðru kýl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlýklar (fahþa)dan ve kötülüklerden alýkoyar. Allah´ý zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptýklarýnýzý bilir. (29/45)
Sana Rabbinden vahyedilene uy. Þüphesiz Allah, yaptýklarýnýzdan haberdârdýr. (33/2)
Geniþ zýrhlar yap, (onlarý) düzenli bir biçime sok ve hepiniz salih ameller yapýn. Gerçekten ben, sizin yaptýklarýnýzý görenim" (diye vahyettik). (34/11)
De ki: "Eðer ben sapacak olsam, artýk kendi nefsim aleyhine sapmýþ olurum; eðer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduðu (Kur´an) sayesindedir. Þüphesiz O, iþitendir, yakýn olandýr." (34/50)
Kendinden öncekini doðrulayýcý olarak sana Kitap´tan vahyettiðimiz gerçeðin ta kendisidir. Þüphesiz Allah, elbette haber alandýr, görendir. (35/31)
Ayaðýný depret. Ýþte yýkanacak ve içecek soðuk (su, diye vahyettik.). (38/42)
Bana ancak, yalnýzca apaçýk bir uyarýcý olduðum vahyolunmaktadýr." (38/70)
Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): "Eðer þirk koþacak olursan, þüphesiz amellerin boþa çýkacak ve elbette sen, hüsrana uðrayanlardan olacaksýn. (39/65)
De ki: "Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beþerim. Bana yalnýzca, sizin ilahýnýzýn bir tek ilah olduðu vahyolunur. Öyleyse O´na yönelin ve O´ndan maðfiret dileyin. Vay haline o müþriklerin." (41/6)
Böylece onlarý iki gün içinde yedi gök olarak tamamladý ve her bir göðe emrini vahyetti. Biz dünya göðünü de kandillerle süsleyip-donattýk ve bir koruma (altýna aldýk). Ýþte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)´ýn takdiridir. (41/12)
O, Aziz ve Hakim olan Allah, sana ve senden öncekilere böyle vahyetmektedir. (42/3)
Ýþte biz sana, böyle Arapça bir Kur´an vahyettik; þehirlerin anasý (olan Mekke halký)ný ve çevresinde olanlarý uyarman için ve kendisinde þüphe olmayan toplanma gününü (haber verip onlarý) uyarman için de. (O gün onlarýn) Bir bölümü cennette, bir bölümü çýlgýnca yanan ateþin içerisindedirler. (42/7)
O: "Dini dosdoðru ayakta tutun ve onda ayrýlýða düþmeyin" diye dinden Nuh´a vasiyet ettiðini ve sana vahyettiðimizi, Ýbrahim´e, Musa´ya ve Ýsa´ya vasiyet ettiðimizi sizin için de teþri´ etti (bir þeriat kýldý). Senin kendilerini çaðýrdýðýn þey, müþriklere aðýr geldi. Allah, dilediðini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir. (42/13)
Kendisiyle Allah´ýn konuþmasý, bir beþer için olacak (þey) deðildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasýndan veya bir elçi gönderip kendi izniyle dilediðine vahyetmesi (durumu) baþka. Gerçekten O, yüce olandýr, hüküm ve hikmet sahibidir. (42/51)
Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kýldýk; onunla kullarýmýzdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Þüphesiz sen, dosdoðru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun. (42/52)
Þu halde, sana vahyedilene sýmsýký-tutun; çünkü sen dosdoðru bir yol üzerindesin. (43/43)
De ki: "Ben elçilerden bir türedi deðilim, bana ve size ne yapýlacaðýný da bilemiyorum. Ben, yalnýzca bana vahyedilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçýk bir uyarýcýdan baþkasý deðilim." (46/9)
O (söyledikleri), yalnýzca vahyolunmakta olan bir vahiydir. (53/4)
Böylece O´nun kuluna vahyettiðini vahyetti. (53/10)
De ki: "Bana gerçekten þu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de þöyle demiþler: -Doðrusu biz, (büyük) hayranlýk uyandýran bir Kur´an dinledik" (72/1)
Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmiþtir. (99/5)
Ynt: Vahiy By: ceren Date: 26 Eylül 2017, 17:09:14
Esselamu aleykum. Rabbim razý olsun bilgilerden kardeþim. ..