Kar hatirlatir By: sumeyye Date: 02 Eylül 2010, 13:44:28
KAR HATIRLATIRÞubat ayýnýn baþlarýndayýz. Kar bu yýl geç geldi buralara, ama tam geldi. Hani; halk arasýnda derler ya; “Bir geldi, pir geldi.” diye… Bu yýl aynen öyle oldu. Onun için de; bu gidiþle etkisini kolay kolay yitireceðe benzemiyor. Hem zaten merkeze uzak diyarlarda, yýlý iki mevsim olarak yaþayan bizlerin de, o yönde bir beklentisi yok. Nasýl olsun ki; yýllar var ki, hep onun dediði olmaktadýr; derviþin dediði gibi… Yalnýz bir acý nokta var ki o da þu; büyüklerimiz bu durumu daima görmezden gelerek, çýkardýklarý kanunlarda doðu ile batýyý hep ayný kefeye koyuyorlar. E… ne yapalým; öyle takdir buyuruyorlar zahir kendileri… Canlarý saðolsun yine de, ne diyelim…
KAR HATIRLATIR
Þehir de bu sýralar karla pek haþýr neþir doðrusu… Seyredenine, týpký eski kýþlarýn görüntüsünü aksettiriyor. Hele de baþýmýzý kaldýrýp Palandöken’e bakma cesaretini gösterebilirsek; gözümüze çarpan beyazlýðýn görkemi, karýn epey bir süre daha elini üzerimizden çekmeyeceðinin en iyi göstergesi… Son günlerde, özellikle gecenin karla olan muhabbeti ve bunun da soðuk olarak yansýmasý oldukça yüksek… Fakat, adýna ister küresel ýsýnma, ister baþka bir þey diyelim, son yýllarda yaþanan kýþlarýn, eskinin nerdeyse Hazirana dayanan soðuklarýndan uzak olduðu da bir gerçek… Karýn zahmetini iyiden iyiye hissettirdiði günlerin sayýsý, geçmiþe kýyasla giderek daha da azaldý sanki…
Ancak bu durumun, bir aldanýþý da beraberinde getirdiðini söylesek yeridir. Havalar biraz ýlýk gidince, insanýn artýk o karlý günlerin geri döneceðine inanasý gelmiyor nedense… Bazý konularda tedbir almayý unutup da, zarara uðrayýnca aklý baþýna gelenlerimiz de yok deðil. Halbuki buranýn iki bin metreye yakýn yükseklikte bir þehir olduðu ve asýrlardýr karla yoðrula yoðrula bu günlere geldiði daima hatýrda tutulmalýdýr. Öyle küresel ýsýnmanýn etkisiyle, az bir zamanda bu özelliðini kaybedeceði ve kýþ mevsiminin kýsalacaðý düþünülmemelidir. Zaten bu düþüncenin gerçekleþmesinin de, hem bölgemiz, hem ülkemiz ve hem de dünyamýz için pek olumlu sonuçlar doðurmayacaðý kesin... En azýndan uzmanlar öyle diyo!
Ne yapalým ki; bu kadar yükseðe kurulmuþ Anadolu þehrinde ve bu bölgede, yüzyýllardýr tabiatýn gidiþatý böyle… Ve inþallah da hep böyle olur. Çünkü alýþýlmýþýn dýþýnda bir deðiþikliðin insaný çok rahatsýz edeceði bilinmektedir. Çinliler, sevmedikleri ya da kötülüðünü gördükleri kiþilere þöyle beddua ederlermiþ: “ Seni ilginç zamanlarda yaþayasýn…” Ýlginç zamanlarda yaþamanýn ne demek olduðunu varýn hesap edin…
Onun içindir ki, mayýsýn ortasý gelmeden, kýþtan ve onun devam eden etkilerinden kurtulmuþ saymazlardý kendilerini eskiler… Buna göre de; “eski hesap” dedikleri, folklorik özellikler taþýyan birçok gün üretmiþlerdi kendilerince… Rahmetli babamýn, havalardaki her deðiþimde sýk sýk tekrar ettiði; “havaya, suya ve topraða düþen cemreler, bardelacuz dedikleri kocakarý soðuklarý, camýþkýran, abrelin beþi” bunlardan sadece bazýlarýdýr.
Gördüklerini, dinlediklerini ve bildiklerini; kýsaca zihnindekileri kayda geçirerek unutulmamasýný saðlayan ve böylece Erzurum kültürüne önemli bir katký yapan deðerli Sýtký Aras aðabeyinin de kitabýnda (*) yazdýðý gibi; “Yörede sayýlý günlerin büyük çoðunluðu, kýþ aylarýnda toplanmýþtýr.”
Bununla ilgili kitabýndan özetlersek; kýþýn baþlangýcý “koç katýmý” denilen ve Rumi takvime göre “Teþrini sani’nin 1. gününe (14 Kasým) tekabül eden tarih kabul” edilmektedir. Mesela, yine halkýn “ eski hesap” dediklerine göre kanuni evvel ve kanuni sani (aralýk-ocak) aylarýna “zemheri” (doðrusu zemherir: Cehennem'deki soðuk yer, soðuk cehennem. Kâdýzâde Ahmed) ismi verilmektedir. Yörede þubat ayýnýn özel ismi “cücük”tür. Ýnanýþa göre cücük isimli hayali bir mahluk, ayýn birinden itibaren köyün alt tarafýndan baþlayarak her gün bir eve misafir olur. O günkü havanýn durumu, ev halkýnýn konuklarýna gösterecekleri ilgiye baðlýdýr.
Þubat ayýnýn son dört günü ile martýn ilk üç gününü içine alan haftaya bardelacuz (ber-dul-acuz-acuze, yaþlý kadýn) denilmektedir. Çevrede mart ayý, bu inanýþlar yönünden oldukça zengindir. Özellikle ulaþýmýn ve iletiþimin çok zor olduðu eski zamanlarda, insanlarýn ve hayvanlarýn erzaklarý azalmýþtýr. Yakacaklar da bitmiþ ya da bitmek üzeredir. Dolayýsýyla halk dertlidir. Bunun için de. “mart ayý, dert ayý” deyimi kullanýlmaktadýr. Yakacak bittiði için, sýra “kazma, kürek” saplarýna gelmiþtir. Ve bu durum; “Mart kapýdan baktýrýr, kazma, kürek yaktýrýr.” þeklinde özetlenmektedir. Mart ayýnýn önemli günlerinden birisi de ”leylek”tir. Bu, “sekize gelmez, dokuza kalmaz” denilerek, ayýn sekizi ile dokuzu arasýndaki geceye denk gelmektedir. Bunlardan baþka, “ezel bahar”, “hafta hamal” ve “abrel” gibi hesap adlarý da vardýr.
Nisan yani “aprel (april)”, en çok ayýn beþine gelen “camýþkýran” soðuklarýyla korkutur yöre halkýný… Öyle ki halk; bunu bir darb-ý mesel (Mesel kelimesi lügatte, benzer, nazir, delil, hüccet, bir þeyin sýfatý, halk arasýnda kabul görüp yayýlmýþ ve meþhur olan sözlerdir. Bunlara Türkçe'de atasözü, söylenmesine de darb-ý mesel adý verilir.) haline getirip, þöyle demektedirler:
“Korkma zemherinin kýþýndan
Kork aprelin beþinden
Camýþý ayýrýr eþinden”
Ve bu günde köylüler hayvanlarýný mümkün mertebe dýþarýya býrakmamaya çalýþmaktadýrlar.
Oturduðum mekândaki yaþlý birinin, böyle günlerde yaðan kara iþaret ederek söylediði þu söz, bu tür hesaplar bitmeden memlekette ekim, dikim iþine giriþilmemesini ihtar eder nitelikteydi: “Ekilen þeyler zarar görür þimdi… Belki bir tek patatese bir þey olmaz.”
Oturduðum mekân dedim de… Aslýnda birileri kýzsa da, “evkaftaki memuriyetimden istifa edecek” kadar olmasa da, yine de böyle havalarý severim ben… Hele de; git gide uzaklaþan kýþtan geriye kalan böyle karlý, kapalý, insana bir an önce kendini sobayla ýsýtýlan sýcak bir yere atmasý gerektiðini hissettiren havalarý… Önce sessizlik ve ýssýzlýk içinde biraz yürüme, ardýndan kendini, buðusu üstünde bir çayla karþýlanacaðýn bir mekâna atma…
Ýþte bu yazý da, böyle bir günde çýktý denebilir. Her günkü getir-götür iþlerini yaptýktan sonra, müdavimlerinin olduðu o küçük kahvede buldum kendimi… Ayaklarým gayri ihtiyari götürdü de denebilir buna… Genç, orta yaþlý ve yaþlý kiþiler oturmuþlar ve o an ki hâlle ilgili sohbet etmekteler. Bu türden yerlere aþina olanlar, sohbetin konusunun daha çok, günlük olaylar, siyaset ve hava durumu olacaðýný bilirler. Ve bunlar hakkýnda mutlaka bazý sözler edilmelidir.
Bir yandan çayýmý yudumlarken, bir yandan da yeni yeni serpiþtirmeye baþlayan karla ilgili söylenenlere kulak kabarttým. Aklýmda kalanlar þunlar:
“Ahan sene kýþ!”, “Hem de ey kýþ!” (Vakitsiz yaðdýðý düþünüldüðü için olsa gerek…) “Don bile olabilir.” Bu arada biri de, toprak damlý birçok eski evin bulunduðunu hatýrlatarak, ardýndan þu kýsa cümleyi ekliyor: “Toprak yapýyý iyi damlatýr bu kar…”
Elhâk öyledir. Bu sözü duyunca, zihnim yýllar öncesine gitti yine… Sulu sepken yaðan kar, Erzurum aðzýyla þilopa; yaðmurdan ya da kardan daha büyük düþmanýdýr çatýsýz evlerin… Evin damýna çýkýlarak, büyük naylonlar serilir ve böylelikle damlamamasý için tedbir alýnmaya çalýþýlýrdý. Ancak zamanýnda loðlama yapýlarak sýkýþtýrýlmamýþ ve gereken yapýlmamýþsa, bunun pek yarar getireceði düþünülemez. Ne yaparsanýz yapýn, ev yine de birkaç yerden damlardý.
Her neyse… Ýnsanýn hayatý mazisinde gizlidir sözü mucibince, bir kar yaðýþý, alýp yine geçmiþe götürdü bizi…
Zira; “Kar hatýrlatýr... Ýhmallerimiz bayaðýlýklarýmýz ve yitiklerimiz, rahatýmýzý bozan, keyfimizi kaçýran bir berraklýkta kar tarafýndan yüzümüze vurulur.” (Tekin Þener, Ak Rüya, Sühan Dergisi, sayý 6)
Ve öyle ki; “Böyle zamanlarda kalbimin tüm kötülükleri affedesi geliyor. Kar yaðarken, geçmiþin bütün defterleri kapanýyor. Hayatlarýmýz sil baþtan yenileniyor sanki. (…) Yaðýyor da tertemiz kýlýyor yürekleri.” (Pýnar Çelebioðlu)
(*) M. Sýtký Aras, Bir Þehrin Ruhu: Erzurum, Dergâh Yayýnlarý Erzurum Kitaplýðý, 2. Baský, Þubat-2007, Ýstanbul[/b][/color]
Ýsmail BÝNGÖL