Denemeler
Pages: 1
Eflatunik deneme By: sumeyye Date: 02 Eylül 2010, 13:34:18
EFLATUNÝK DENEME

Ýnsan coðrafyasýnýn en kudretli hislerinden biridir hüzün. Evet, öyledir. 'Bir yeraltýyým ben' diye inleyen þairlerin, madeni kahkahalarýn ve asri yozlaþmalarýn karþýsýna geçip asýrlara meydan okuyarak bir 'yeþil pencere'nin altýnda sevdiðine serenat okumasý bundandýr. Bundandýr ki, hazan makamý bakýþlar büyümenin uslu ve gözlerini kýsmýþ birer terennümünden ibarettir.

 

Hatýrlýyorum… Uzun boylu korkuluktu zaman, çocukluðumun balkonunda… Balkon... Hani bilirsiniz ya bir 'hülya'dýr aþaðýsý… Daha ilerisi ilk mektep: Kekeme hayatýn ta kendisi!

 

Ne zaman oldu 'bütün' bunlar? 'Yarým' kaldýðýnda ilk aþkým... Daðlarýn ve ovalarýn nasýl oluþtuðunu bilmeden bir 'iç deniz' oluverdi yüreðim. Denize ulaþamadan yitirilen aþklarýn sahibiyim ben! 'Denize kýyýsý olmayan þehirlerin' yüksek rakýmlý hüzünlerinde karlý günler biriktirdim. Lakin bir deniz kýyýsýnda, örneðin Akdeniz'de yüzdürülen kâðýttan gemilerin nasýl bir þarkýyla aþk olup gözlerden aktýðýný da bilirim. Þairce söyleyeyim: Bütün bunlara, sözgelimi yarým kalmýþ bir aþk romanýnda yahut yaðmurlu bir günün bestelenmemiþ güftesinde de rastlayabilirsiniz. Çünkü bir kýzýn taranmýþ saçlarýnda, salýncaktan yalan düþmenin pastel boya resmidir hemen hepsi...

 

Hatýrlýyorum… Orta mektepte henüz öðrenememiþtim, kravat yapmasýný. Sakat doðacaðý belli duygularýmla 'kürtaj'lama cinayetini hiç düþünmeden yaþadým.

 

Yüksek basýnçlý duygulardan alçak basýnçlý günlerimi esir almaya yönelen kuvvetli bir hava akýmýnýn taraftarýydým. Ki adý rüzgârdý. Hakeza yüksek tansiyonlu rahatsýzlýklarýn bir solunum formülüydü aþk. Sonralarý bir solunum cihazýna baðlý yaþamak zorunda kalanlar için bu formülü ezberlemek çok kolaydý! Oysa ben bir fotosentez yanlýþlýðý -belki de yalnýzlýðý- ile sevdim hiç görmediðim çiçekleri, annemin saksýlarýnda. Þimdi 'petek' deyince arýdan önce kalorifer geliyorsa aklýma, bu kurutulmamaya direnen bir tek 'damla'nýn yüreðimi ýslatan kekremsi tadýndandýr.

 

Hatýrlýyorum… Lisede kravat yapmasýný öðrendim. Ne zaman sinirlensem bozacaðým gelirdi. Þairlerle tanýþýklýðým buraya dayanýr.

 

Bir yatýlý okula kar, nasýl yaðar bilir misiniz? Ýþte ben öyle yaþadým... Bir yaðmurun tebessümü ile sýla belledim, gurbeti. Doðru, 'bir yatýlý okul bahçesine dar gelen sarý yalnýzlýklardý sonbahar'… Fakat ben, 'sonbahara dar gelen çekingen yanlýþlýklardý yatýlý okul bahçesi' desem kim itiraz edebilir?! Doðru, 'müfredat dýþý sevmeler içindir, lise yýllarý'… Oysa, disiplin kurulunda tartýþýlan, fakat benim de hiç aþkým olmadý! Ben sadece 'penceremiz olabilirdi' mýsrasýyla penceremden seyrettiðim yaðmurlu havalardan parantez içlerinde korumanýn telaþýndaydým hep, aþký... Öyle müphem... Öyle mahrem... Öyle 'tek baþýna'...

 

Hatýrlýyorum… Mýsralar ezberledim. Ve yüksekokulda hep bir onuru korumak için çabaladým, çabalýyorum.

 

Þu kadar ki ve evet, insan coðrafyasýnýn en kudretli hislerinden biridir hüzün. Bundandýr ki, hazan makamý bakýþlar büyümenin uslu ve gözlerini kýsmýþ birer terennümünden ibarettir.

 

Evet büyümenin… Büyümek...

 

Hatýrlayýn… Hayat Bilgisi'nin, Sosyal Bilgiler yahut Fen Bilgisi'ne boy atmasý büsbütün büyümenin adý deðil midir? Ýlkin 'aile; anne, baba ve çocuklardan oluþan toplumun en küçük birimidir' cümlesini okþamak… Sonra, 'anneden ve babadan ayrýlmak hayatýn bir gerçeðidir' tümcesi ile uyanmak bir sabah… Büyümek deðildir de nedir bu? 4 alýrken 71 almak, 'hepsi 5' karnelerden, 'daha ikinci yazýlýlar haftaya baþlýyor'lu günlerle tanýþmak... Nihayet vizeden finale uzanan bir zaman diliminin korkunç diþlileri arasýna girmek… Ve daha karnesinin sað tarafýna göre çevresi ile uyumu 'pekiyi' olan bir çocuðun zamanla tenha köþelerde melankolik yalnýzlýk dramlarý oynamaya baþlamasý, baþka nasýl izah olunur acep?!

 

Büyümek...

 

Hatýrlayýn… Þimdi siz hatýrlayýn... Büyürken, yürekte sivilceler çýkýyor, boyu uzuyor içimizdeki ayrýlýðýn, sesi kalýnlaþýyor acýnýn... Hayatýn saçý kýrlaþýyor... Kuvvetleniyor ölüm... Aynalarý en çok büyürken seviyoruz. En çok büyürken nefret ediyoruz aynalardan... Büyüdükçe... Serbest kýyafetlerin içinde resmi yalnýzlýk törenlerine ev sahipliði yapmadan evvel, yaka kravat oluyor. Önlük ceket... Yalnýz bu kadar mý? Eylül, dokuzuncu aydan; bahar kýþtan sonra gelen bir mevsimden; yaðmur, bir yaðýþ þeklinden; çiçekler, ah o çiçekler, o yasemen, o açelya, o sedef nasýl da yumuþacýk, evet nasýl da yumuþacýk bir kýz ismine terfi ediveriyor. Ve… Ve belki de en can alýcý noktaya gelindiðinde Ýstanbul gibi bir duygu insaný nasýl da susturuyor...

 

Baðýþlayýn beni... Fakat evvelinde sen baðýþla! Baðýþlamanýn büyümek ve büyüklük ile derinden münasebetini içten içe kucaklayarak baðýþlayýn, baðýþla… Çünkü insan büyüdükçe Hayat Bilgisini, sevda zehri deneylerine terk ederken Fen Bilgisi laboratuarlarýnda yahut yazlarý serin ve yaðýþlý memleketlerin coðrafyalarýnda ve kurak intihar ünitelerinde Sosyal Bilgiler derslerinin henüz yarýsýna vardýðýný sanarken bu korkunç deðiþimin eþiðinde söyleyecek bütün sözlerini iþte bu satýrlardan ibaret biliyor:

 

Ýnsan coðrafyasýnýn en kudretli hislerinden biridir hüzün. Bundandýr ki, hazan makamý bakýþlar, büyümenin uslu ve gözlerini kýsmýþ birer terennümünden ibarettir.

 

Hamiþ:

Konuþurken suskunluðu anlatan þairler gibi, ben de 'yirmili yaþlardan otuzlara' mý kuruyorum ne, saatin alarmýný?



Ahmet DURMUÞ


radyobeyan