Denemeler
Pages: 1
Oku ve dokun ruhuna By: sumeyye Date: 02 Eylül 2010, 13:12:45
OKU ve DOKUN RUHUNA

Ýçinde bulunduðumuz, yaþamýmýzý icra ettiðimiz ve kendimizi var kýldýðýmýz bir sosyal hayat var. Ve bu sosyal hayatýn birçok noktasý ile çevrelenmiþ bir zihin dünyamýz… Psikolojik çerçevemiz ile sosyolojik çerçevemiz arasýndaki ayrýlmaz münasebet…

 

Yaþama dair her bir nokta, kendine göre bireye yüklenen rollerin ya da bireyin sosyal yaþam uyumunun olmazsa olmazlarýdýr adeta… Yani hayat cepheleri… Bir koþturmaca ve amacý olmayan günübirlik ucuzculuk ile kaplanmýþ zihnimiz ve ondan ayrý olmayan sosyal yaþam arenamýz…

 

Birey olarak, bu cephelerin içerisinden çýkamamak, kabuðumuzu kýramamak, taarruz yapamamak ve çevrelenmiþ, çerçeve haline gelmiþ, katýlaþmýþ bir alanda sýkýþýp kalmak gibi bir sorunu yaþýyoruz çaðýmýzda. Kendini bulamamak gibi bir sorun… Fazlalýklara gömülüp kalýyoruz ve fazlalýklaþýyoruz… Ardiyelere týkýlan eþyalar gibi önemsiz, fonksiyonsuzlaþmýþ bir beyin gibi anlamsýz bir hâl içinde oluyoruz… En özelde birey, orta mahfilde toplumlar ve en genelde insanlýk… Kendimizle savaþýyoruz… Kendine anlam verememek gibi bir sorun…

 

Teþekkülsüz tefekkür ucuzculuðu ile anlam arayýþýnýn en aþikâr tezahürü… 

 

Modern akýl ve modern insan ve modern dünya…

Bu muydu olmasý gereken?

 

Neden?

 

Ýnsanýn düþünce tekâmülü, günümüze kadar birçok sancýlý süreçten geçti ve her sancýlý dönemde bir þeylerin kavgasýný verdi insan… Tanrý imgesi ise her kavganýn sonunda ya sýðýnaðý ya yýkýntýsý oldu insanýn. Bir arayýþýn mücadelesini veriyordu insanlýk ve her mücadelede bir þeylerini týrpanlýyordu… Var olanýný yok ediyordu… Kendinde bulunaný ise kaybediyordu…

 

Zifiri bir karanlýða gömer gibi kendini, tek tek tüketiyordu kriterlerini… Her çaðda deðiþen sistemler ideal mutluluðu bir türlü getiremedi insanlýða… Eksik bir þeyler vardý… Eksiltilen bir þeyler… Bir yandan eksiltiyordu insan ve bir yandan eksilttiklerine yeni arayýþlarla ulaþmaya çalýþýyordu… Ne yaman çeliþkiydi bu…

 

Teþekkülsüz tefekkür ucuzculuðu ile anlam arayýþýnýn en aþikâr tezahürü… 

 

Tarihi süreçte nesne ve bunlara yönelik algýlamalarýmýz, sosyal yaþamýn þekli, dünyaya bakýþýmýz, varlýðý-hakikati anlayýþ ve kavrayýþýmýz deðiþmekteydi… Zihin dünyamýza yeni kavramlar getiriyor ve var olanlarýn anlamýnda deðiþikliðe gidiyorduk… Bir çýkmaza doðru gitmekteydi sanki… Bireyleþen insanlýðýn algýlamalarý, ket vuruyordu birliklerine… Birliðin kökünde bir olduðu sanki unutuluyor, sanki görmezden geliniyordu… Oysa her gün yükseðe çýkýldýðý sanýlarak… Babil Kulesi kadar sahte ve bir o kadar pervasýz “ben” ile…

 

Algýlamalarýmýz… Düþüncede harmanlananlarýn bir uzantýsý ve yöneliþlerimizi belirleyen köþe taþlarýdýr adeta… Yani kendini, çevresini, toplumu, insanlýðý, varlýðý/var olaný algýlama ve kriterlerini belirleme… En temelde olmasý gerekenlerin merkezinde saðlýklý bir bina için elzem olan malzeme…

 

Zihin… Anlam verme; nesnelere, olaylara, hislere, duygulara ve kendine…  Zihni ferahlýk ve zihni endiþe ve zihni sýhhat… Bunlar olmadan çýkýlamaz hiçbir yere, açýlamaz hiçbir okyanusa yelken… Ve ulaþamaz insan doðruya…

 

Bunlardan mahrumuz günümüzde… Çýkmaz sokaktayýz… Adres belirsiz… Yeni arayýþlar postmodernizm ile sesini yükseltmeye baþladý… Baþlangýcý bile sancýlý, sýkýntýlý ve bir o kadar da düþündürücü… Sonuca projektör tutmaktan aciz bir baþlangýç yapýlmýþ ve sonuç karanlýkta… Yaptýklarýný anlamlandýramamak gibi bir sorun…

 

Teþekkülsüz tefekkür ucuzculuðu ile anlam arayýþýnýn en aþikâr tezahürü… 

 

Zihni berraklýk ve salim düþünce, özlenir kavramlar oldu modernliðin aydýnlýk (!)  dünyasýnda. Karmaþýklaþmýþ bir zihin ve darlaþmýþ bir ufuk, tefekkür hareketini baþarýlý kýlabilir miydi? Tefekkürün ne kadarý hakikat olur, ne kadarý hakikati bulurdu?

 

Bu sorunun cevabýný bulmak için; Düþün ve düþ… Düþtükçe içindeki ummana ara… Aradýkça hisset…  Oku ve dokun ruhuna… Varlýðýnla,  varlýðýný ve varlýðý hisset… Ýçinde duy o yüceliði… Tahassürü… 

 

Deðiþim ve insan… Tarihi seyir içerisinde, sosyal yaþamýn algýlarý her dönemde deðiþmiþ ve insan deðiþkenliðin kaçýnýlmaz olduðuna kani olmuþtur. Ve herkesi büyüsüne kaptýran o meþhur söz söylenmiþtir: “Deðiþmeyen tek þey deðiþimin kendisidir”

 

Çok eskilere gitmeye gerek yoktur bir gözlem gezintisi için… Bir yüzyýl öncesinde insanlarýn sosyal yaþam alanlarý ve bunlarýn insan üzerindeki etkileri ile günümüz sosyal yaþam alanlarý ve bunlarýn insan üzerindeki etkileri nasýl da deðiþmiþtir görünürde…

 

Görünür olanýn insaný yanýltabileceðinin farkýna nasýl varamadý insan? Bu gerçeði nasýl göremedi? Her þeyin görünür olmasýnýn geçerli olduðu, teþekküllün görüntü kabul edildiði ve ayna yansýmasý kadar sahteliðin gerçeklik algýlandýðý bu modern dünyada…

 

Teþekkülsüz tefekkür ucuzculuðu ile anlam arayýþýnýn en aþikâr tezahürü… 

 

Özgürlük için yapmýþtý oysa bunlarý… Ruhunun özgürlüðü için…

Özgürlük hak ile gürlemeliydi… Ve tam manasýna kavuþmalýydý…

 

Oku ve dokun ruhuna, hakikate... 

Dön kendine ve gör suretini…

O zaman ufuklarýn sonsuzlaþacak…

Hiçbir çerçeve hapsedemeyecek zihnini…

Oku ve dokun ruhuna, hakikate…

 


Üzeyir SÜÐÜMLÜ


radyobeyan