Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Nefisle kol kola gezmek By: sumeyye Date: 01 Eylül 2010, 13:12:08
Nefisle Kol Kola Gezmek

Kaç kere söz verdik kendimize, dilin yangýnýna düþmemek için. Kaç kere engel olamadýk hýrçýn, maðrur, isyankâr zaaflarýmýza. Hiç tanýyamadýk o kýzýl gözlerinden düþmanýmýzý, hiç ayýrt edemedik ki kuzu postuna bürünmüþ kurdu. Ve hiç anlayamadýk ki vuslatýn arefesinde bile olaný, yolundan çevireceðini dil belasýnýn. Bizi kýsýr döngülerle yorgun, piþman ve bir o kadar da bezmiþ, býkmýþ bir hale düþürür de þu dil, yine de uslanmaz gönül nafile.

Engin düþünceli, irfan sahibi kiþilere gýpta ederiz de, þükran duygularý besleriz de kendi güzel niyetlerimizi sürgünlere göndeririz. Ýyiliðe, iyilere hayranlýk, heves her kiþinin karý elbette. Sýnýrlar defalarca hatýrlanýp, defalarca unutulunca, niyetler kör kuyulara atýlýnca, olgun bir Müslüman duruþu sergilemek de sadece bir heves ve hayranlýk olarak kalarak; seviye, asalet ve kalite de hevesler içinde kaybolup gitti. Dilimize, aklýmýza, kalbimize yeterince sahip çýkamadýk ama Hz. Ebu Bekr’in, aðzýna çakýl taþý alarak, nasýl nefis teskiyesi yaptýðýný, gýptayla anlatmamýz, tatminkâr bir edayla sýyýrdý bizi iþin içinden sanki. Asalet, çoðu zaman Ebu Bekir gibilerin aðzýndaki manevi çakýl taþýna gizlendi. Kemalat, bin düþünüp bir konuþanlarýn, o dýþý sade, içi saray gönüllerinde saklý kaldý. Onlarýn büyüklüðünün ve yüceliðinin yinelenmesi, görevin büyüðünün onlara ait olduðunun, bizden çok þey beklenmemesi gerektiðinin, kuytulara gizlenmiþ nefsanî haykýrýþlarý oldu belki de. Sözler gönül ve akýl taþýyla deðil de, nefis taþýyla bilendi de er meydanýna öyle çýktý. Burnundan kýl aldýrmamak büyük meziyet; hazýr cevaplýlýk, nefsin atýna binmek için kullanýlan en üstün bir araç olarak addedildi. Biz kalp sarayýný hakkýyla koruyamayýnca, aslan payýný da kötü güçler aldý tabii. Þah ve mat demek de onlara kaldý.

Þu dilin tuzaðýna düþmeye görün. Sizi hep ayný ana fikir, ayný tema üzerinde çalýþtýrýr durur. Dersimiz: Gýybet, konu: Filan kimseyle aranýzda geçen sinir bozucu, can sýkýcý ya da can sýkýcý bile olamayacak kadar eften püften bir mesele. Anafikir: Öfke, kýskançlýk, gurur, empati kuramama yani nefisle kol kola girmek. Her þey aynýdýr, sadece insanlar deðiþir, sadece zaman, sair konular, sair insanlar, vesaire vesaire… Vesaire sözcüðü bile çok dolu kalýr, kiþiyi ve çevresini günaha sürükleyen bu salgýn hastalýðýn yanýnda. Etten kemikten duvar örmüþ Rahman, dilin etrafýnda ama dil, bir o yana gider, bir bu yana. Hep kendisini aklamak ve haklý çýkarmak için ona buna sataþsa da, aslýnda kendi kalbini avlar farkýna bile varmadan. Ýlimle süslenen, fikirle yücelen Meryem gibi Allah’a adanmýþ sözlerden yana garip kalýr þu gönül.

Yoksa sende mi sýrtýný döndüðünde, hemen arkandan konuþulacaðýný zannediyorsun. Belki de hislerin yalan söylemiyordur sana, ne dersin? Hemen sýrtýndan mý vuracaklar çekip gittiðinde? Sözüm ona arkadaþken, sözüm ona can ciðer dostken, yýllardýr tanýdýklarý mümin kardeþleriyken. Ne garip ki bazý insanlar, kambersiz düðün olmaz dercesine, sohbet ortamlarýna gýybeti davet ederler. Hayýrla devam eden sohbetlerine, nefsanî güdülerinin etkisiyle gýybet çomaðýný sokarlar. Hiçbir konu bulunamazsa birinin boyunun kýsalýðý, diðerinin kilosu, bir diðerinin kýlýk kýyafetiyle ilgili eleþtirilerle, güzellikleri kusurlar içinde boðarlar. Ve hayret verici bir durumdur ki karþý tarafýn deðerlerini, iyiliklerini sinsice örtbas ederek eksik yanlarýyla ayýplarlar. Sonuç olarak parçalarda bütün; bütün bir varlýk boðulur.

Seviyeli bir atmosferde yapýlan sohbete, muhabbete doyum olmaz. Hele bir de muhatabýnýzýn samimiyetinden eminseniz ki o zaman zaten dostunuzdur. Bu konuþma süreci, beyin hücrelerinin uykuda yenilenmesi gibi, sizi yenilenmiþ ve aydýnlanmýþ bir ruh dünyasýna doðru taþýr. Kötü ahlaklarýnýz size ne kadar baskýn geliyorsa ya da siz onu ne kadar dizginleyebiliyorsanýz, otomatik olarak dilinizden dökülen cümlelerin tabiatý da, bu orana karþýlýk gelecektir. Ortamda bulunmayan kiþi ve kiþiler hakkýnda ileri geri konuþmak için sizi içten içe dürten nefsin sesine, þeytan da dilinize gýybet balýný sürerek karþýlýk verince, er ya da geç seviye düþecektir haliyle. Belki birkaç dakika sonra piþman olsanýz da mekânýn výcýk výcýk olduðu gerçeðini de yok edemezsiniz. Bu sözlerin baþka evlere, baþka kalplere taþýnarak, oralarý da výcýklaþtýrmasýna engel olamazsýnýz artýk.

Tanýdýðýmýz pek çok kiþinin elinden ve dilinden emin olamadýðýmýz, kendi elimize dilimizi de hakkýyla sahip çýkamadýðýmýzý söylersem çok da karamsar bir tablo çizmiþ olmam sanýrým. Müslüman müslümanýn elinden ve dilinden emin olduðu kiþidir buyuruyor Resulullah Efendimiz. Elinden ve dilinden emin olduðunuz kiþi, kardeþiniz gibi size laf atsa da yar baþýnda tutacak, sizi tanýyan, iyi- kötü yanlarýnýzla sizi benimsemiþ yani dostum diyebileceðiniz insandýr. Fakat þu bir gerçek ki, herkesle dost olamazsýnýz, tanýdýklarýnýzýn çoðuyla iliþkileriniz, tanýþýklýktan ileriye geçemez. Çevremizdeki insanlarýn geneli, kaþýmýza, gözümüze, giyim kuþamýmýza, ev eþyalarýmýza bakarak deðer biçtikleri gibi, jest ve mimiklerimizden bizim bile çýkaramayacaðýmýz çoklukta yorum çýkararak, bizi ilgilendirdiði halde bizim kendi gözümüzden kaçan þeyleri tespit edip, þappadanak garip ve saçma yorumlara varabiliyorlar doðrusu. Yani þu öküzün altýnda buzaðý aramak deyimi, tam da bu tipten insanlar için söylenmiþ gibi. Herkes dostumuz olamayacaðýna göre, Ýslam’ýn bu konuda ki emrettiði vasýflarla vasýflanmamýz için bütün mümin kardeþlerimizi dostumuz gibi sahiplenmeliyiz. Dostlarý­mýzla, sevdiklerimizle iliþkilerimizde olduðu gibi samimiyetimiz çok derin boyutta olmasa da hoþgörü ve saygý zincirini kýrmadan, kardeþlik duygusunu ön plana alarak, mümin samimiyeti oluþumuna büyük destek saðlayabiliriz. Kýsaca özel bir samimiyet, özel bir arkadaþlýk olmasa dahi, muhatabýmýzý sadece Müslüman olduðu için sevebilmek, merhamet nazarýyla bakabilmek çok önemli. Zaten bu bakýþ açýsý ve salih niyetler, eleþtirileri bile sahiplenme duygusuyla yapýlacaðý için gýybetin sýnýrlarýndan uzaklaþtýrýr. Çünkü yapýlan konuþmalarda taarruz kastý yoktur.

Varlýðýn bilgi, bilinç, þahsiyet ve onurla anlam bulduðu bir dünyada, saðduyulu bir biçimde sýnýrlarýmýzý belirleyebilmek ve bunun getirisi olarak da baþka sýnýrlarý, diðer þahýslarýn varlýðýný kabullenme eksikliðimiz, pek çok günahýn alt yapýsýný hazýrlamaktadýr. Ýnsan, kibirle örülmemiþ sýnýrlarýný belirlediðinde, hem kendi izzet-i nefsini korur, hem de baþkalarýnýnkini. Yani sorun toplumsal iliþkilerimizi, karþý tarafý korumak, sahiplenmek ayný zamanda da benliðimizi korumak üzerine inþa etmemekte. Sorun, kendimizi ilgilendirmeyen þeylerle uðraþmak, kusur araþtýrmak ya da ilgilendirse de dengeli bir duruþ sergileyerek baþka bireylerin varlýðýný da kabullenip, onlarýn da izzetine zarar vermeden yapýcý bir þekilde benliðimizi ortaya koyamamakta. Düþünceler baþtan menfilikle temellendirilince, iyi insanlarýn bile kusurlarý dev aynasýnda gösterilerek, parçada bütün boðuluyor ve gýybete kapý açýlýyor. Baþka yandaþlarla birlik olununca, ortam da paparazzileþiyor doðal olarak. Ýliþkiler, arkadaþlýklar yavanlaþarak, sahteleþiyor, süklüm püklüm bir hal alýyor.

Vakarlý, kendi deðerlerinden haberdar bir çizgi çizebilmek, bizlere pek çok kötü huyumuzu kontrol etme baþarýsý kazandýracaðý için, bu hastalýklarýn dýþa yansýmasýnýn belki de en açýk ifadesi olan gýybet hastalýðýna da engel olacaktýr. Çünkü kiþi kendisini doðru biçimde deðerlendirerek, varlýðýna deliller sunar. Ve bu delillerle benliðini, baþkalarýnýn övmesine gerek kalmadan anlamlandýrýr, tanýmlar. Bu durum, baþkalarýnýn övmesine ve yermesine çokça aldýrýþ eden dýþa pür dikkat kesilmiþ bir tavýrdan, içe odaklanmýþ, kendini dinleyen bir pozisyona iter. Kendi alanýmýza, sýnýrlarýmýza belli bir yere kadar geçilmesine izin vermek, burnundan kýl aldýrmamak þeklinde de algýlanmamalý. Bilakis, olgun kiþilerin anlam dünyalarý Allah’ýn bakýþ açýsýyla þekilleneceði için, insanlara olan müdahaleleri de yine vakarlarýnýn gerektirdiði, Allah’ ýn razý olacaðý þekilde gerçekleþir. Her þeyi büyüten cahil kadýnlar gibi laf peþine düþmezler. Aman caným, bu çok üst seviyedeki insanlarýn yapabileceði þeyler dediðinizi duyar gibiyim. Zaten hep böyle diyerek yerimizde saymýyor muyuz? Bahanemiz hazýr, dilin kemiði yok nasýl olsa.

Zor þu dile sahip çýkmak. Mümin kardeþini deðil, arkadaþýný bile korumak zor olmuþ. Neden peki, gýybet etmemizi tetikleyen temel unsurlar neler? Çünkü empati kuramýyoruz, dinleme engelliyiz, kendimizi doðru ve etkili bir þekilde ifade edemiyoruz ve belki de en önemlisi yeterince samimi deðiliz. Bardaðýn dolu tarafýný deðil de hep boþ tarafýný görüyoruz. Hangimizin fiziksel özellikleri dört dörtlük ki içi de dört dörtlük olsun. Aslýnda gözlerimizle göremesek de, hayatý havuz problemi gibi yaþýyoruz. Bir taraftan gönül haznemizi hayýrlý amellerle doldururken, diðer yandan amel defterimizi silip süpüren dilin afetleriyle, o güzel amelleri baþkalarýna göndererek geri baþa sarýyoruz. Gýybetin yakýcý etkisi bir de bununla kalsa. Sözler kulaktan kulaða oyunu gibi deðiþir, büyür ve zehirli meyvelerini verir. Üstelik ‘ben bu anlattýklarýmý o þahsýn yüzüne de söyleyebilirim’ diyerek dobralýk ve açýk sözlülük kýlýfýyla günah temize çýkarýlýr adeta. Bir de herkesin kendileri gibi düþünmesini isterler. Var olan sorun ya da basit bir konu, tek bir kiþiden yanlý bir þekilde dinlenilince de ortaya atýlan ateþin diðer arkadaþlarca körüklenmesi de kaçýnýlmaz oluyor çoðu zaman.

Kötü arkadaþ, iyi gün dostudur derler. Hep iyi olunca mý arkadaþlarýmýz yüzümüze gülecek, yanýmýzda olacak? Bazen hatalarýmýz, tuhaflýklarýmýz olamaz mý, ya da nefsimiz þahlanamaz mý? Gerçek dost kötü gününde yanýnda olduðu gibi, kötü halinde; biraz gýcýk, negatif olduðun zamanlarda da yanýnda olandýr. Çünkü bilir ki hiç kimse kusursuz deðil, Çünkü bilir ki arkadaþýndan daha iyisini mi bulacaktýr. Neden böyle söylüyorum? Bizler arkadaþýmýz kadar, belki de ondan daha fazla onunla geçirdiðimiz özel anlarý, acý tatlý hatýralarý severiz. Arkadaþýmýza ihanet etmemiz ona saygýsýzlýk etmemiz bir anlamda hatýralarýmýza, kendimize de adaletsizlik yapmamýzdýr.

Bazen yan yana bile oturmaktan rahatsýzlýk duyduðun kardeþin ölüp gittiðinde, korkma, seni rahatsýz eden kimse olmayacak. Yoksa bu sefer baþka birisine mi gýcýk olacaksýn, baþka biri için mi nerden çýktý bu diyeceksin? O sevmediðin kiþi, ummadýðýn bir anda hayata gözlerini yumarsa, vicdanýnýn sesi seni rahat býrakacak mý? Arkadaþýn seni rahat býraksa bile, vicdanýnla baþ baþa kalýp, ayný yastýkta nasýl uyuyacaksýn? Her gördüðünde kýllandýðýn, uyuz olduðun mümin kardeþin ölüp gittiði zaman, en uyuz olduðun kiþi nefsin olacak unutma! Vicdanýnýn soðuk nefesini her an yanýnda hissedeceksin. Belki þimdiye kadar ellerinden ve dillerinden emin olduðun, onlarýn da senden emin olduklarý yakýnlarýndan biri; anneannen, deden, dayýn, halan ya da teyzen vefat etti. Senin dilinden emin olmayan, belki zaman zaman çelme taktýðýn bir kiþinin vefatýnýn da ne kadar acý olduðunu, hiç tatmadýn ki. Artýk arkadaþýnýn oturduðu yere ‘keþkeler’ oturacak. Meðer ne büyük haksýzlýk etmiþsin…



Þeyda DAL


radyobeyan