Mecazi dostlardan mecalsiz vefa By: sumeyye Date: 31 Aðustos 2010, 14:06:20
Mecazi Dostlardan Mecalsiz Vefa
Ne kadar kolay kendi doðrularýmýz tarafýndan kandýrýlmak... Ne kadar kolay tanýmak þöyle dursun, tanýþmadýðýmýz insanlara bile keyfimize göre istediðimiz barkotu yapýþtýrýp köþeye çekilmek... Ne kadar kolay geliyor müspet manadan garip ve uzak sanmalara gerçek gibi tutunarak, etrafa at gözlüðüyle bakmak... Ne kadar zor bükemediðin bileði öpmek, vefada, edepte, dürüstlükte bileðini kimseye büktürmemek...
Yoruma açýk kapý býrakýn ya da býrakmayýn, etrafý dürbünle tararcasýna didik didik ederek tecessüs yapan tipte insanlar, mutlaka bir kapý bulur girer yorum odasýna. Eþ niyetli arkadaþlarýný da bu yorum odasýna çekerek, durumu kendileri için daha zevkli hale getirirler çoðunlukla. Aþýrý övme bile doðru olmazken, fesat niyetlerle onda bunda özellikle de yüksek þahsiyetli kiþilerde bile kusur araþtýranlar, battýkça batýyorlar doðrusu. Yönünü kaybetmiþ bu tutuma cedelci bir tavýr takýnmadan gülüp geçmek manalý bir sille olacaktýr sanýrým. Kelimeler de nasihatler de aciz kalýr ya hani... Adam baþtan ret cevaplarýyla doldurmuþtur gönül haznesini... Zaten böyle davranýþlarla vehimlerle hatalar zincirine bir zincir daha ekleyen bir kul, en büyük kazýðý benliðine atmýþtýr.
Tekdüze hayatýn kýskacýnda kalmýþ insanlara benzemiyorsak, etliye sütlüye karýþmamak mantýðýndan çok uzak, ayrýca kendi çapýmýzda da hizmet edebiliyorsak, böyle önyargýlý kendi zanlarýnýn gölgesine çokça giren kiþilerle karþýlaþmak çok doðal. Ya da emri bil maruf yapmaya niyet etmiþsek þimdiden böyle insanlarýn, o samimiyetten nasibini alamamýþ bakýþlarýna kendimizi hazýrlamamýz lâzým.
Belli bir dava vazife üstlenirsiniz arkadaþlarýnýzla, cemaatinizle sýrt sýrta vererek. Hak yol üzerinde belli bir misyon kisvesi giyersiniz. Fakat kendi üstüne vazife olmamasýna raðmen, kimilerinin dillerinde dolaþýr sizin idealleriniz, çabalarýnýz. Yapýlmasý gereken en uygun duruþ, baþka baþka alanlarda hizmet eden insanlara hiciv ve taþlamalar göndermek yerine onlarý anlamaya ve tanýmaya çalýþmak, seviyemizi yukarýlara çekmek olmalý aslýnda. Farklýlýklarýmýzla, ayrýcalýklarýmýzla hepimiz ayný yolun yolcusuyuz ve böyle daha güzeliz. Kýrmýzý gülün yanýnda beyaz gülün, tuzlunun yanýnda tatlýnýn da aranmasý gibi.
Bazen kendimizi birçok kiþiden uzak tutup, frekansým tutmadý bahanesiyle bir ton insanla aramýza uçurumlar koyabiliyoruz. Sonradan Ýslâm'ý kabul etmiþ bir kiþiyi televizyonda izlerken gözlerimiz ýþýl ýþýl oluyor da baþucumuzdaki mümin kardeþlerimize gelince, haklý ya da haksýz frekansým tutmadý demek yalama olmuþ aðzýmýzda. Belki karþýmýzdakiyle, zevklerimiz, kültürümüz, konumumuz birbirinden zýt kutuplarda olabilir ama bir ömür boyu ayný evde yaþamayacaðýz sonuçta. Arada sýrada görüþtüðümüz komþumuza, akrabamýza, hoca-talebe iliþkisi içerisinde olduðumuz kimselere Allah rýzasý için frekansýmýzý tutturmak boynumuzun borcudur. "Mümin olmadýkça cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de mümin olamazsýnýz" hadis-i þerifini kulaklarýmýzda çokça çýnlatmak bizim için hayýrlý olacaktýr. Zaten þöyle bir düþünürsek bu frekans tutmama hadisesi, çoðu zaman nefsanî kýpýrtýlardan ileri gelir.
Bir anahtarýn deliðinden bakýldýðýnda odayý ne derece görebilirsiniz ki? Hele bir de bu had bilmezlik teblið ehli olanlara yöneltilirse, durumun vahameti kat kat daha artýyor. Bir girin o odaya hangi deðerlerin, olgularýn baþ tacý edildiðini; hangi saçmalýklarýn ayakaltý edildiðini göreceksiniz.
Ýhlâslý bir biçimde teblið edenin teblið dairesi ne kadar büyürse, kendisine güdümlenmiþ silahlar da o nispette artar durur. Bir gün Peygamber Efendimiz mescitte bitkin bir þekilde yatýp uzanmýþken sahabeden bir zât gelerek sebebini sorar. Resulullah Efendimiz aç olduðunu söyleyince o sahabe gidip bir kiþinin bahçesindeki kuyudan her kovasýnda bir hurma almak üzere su çekmek için anlaþýr. Ve aldýðý hurmalarý Resulullaha getirir. Peygamber Efendimiz ona kendisini sevip sevmediðini sorar. Sahabe onu çok sevdiðini söyleyince, kendisini belalara hazýrlamasý gerektiðini; çünkü onu seven bir insanýn daðdan ovaya gelen seller gibi sýkýntýlarýn üzerine geleceðini buyurur. Yaþantýsýný hizmet etmeye göre kodlamýþ bir insanýn üzerine iþte böyle sular seller gibi sýkýntýlar gelir. Sevenleri çok olsa da gözünü kendi üzerine menfice dikmiþ kiþiler de vardýr.
Mesele kuru kuru Ýslâm'ý, Resulullah'ý sevmek deðil; sevgini, gücünü göstermek. Bu yola baþýnýzý mý, kesenizi mi rahatlýðýnýzý mý koyabiliyorsun? Yoksa hiçbiri mi? Þýklardan hiçbirini iþaretliyorsak, bencilliðimizi de görmezden gelemeyiz. Ekonomik imkanlarýmýz yeterli olmasa bile rahatlýðýmýzdan biraz feragat ederek, samimi duygularla yapabileceðimiz ufak tefek hizmetler, gönülden atýlan adýmlar küçümsenecek deðil ki! Yeter ki maksat hâsýl olsun. Nebi (a.s)þöyle buyurur: Sizden hiçbiriniz kendisini küçük görmesin. Sahabe "Ya Resulellah kendimizi küçük görmek nasýl oluyor" diye sorar. Konuþmasý gereken yerde konuþmaz. Allah kýyamet gününde ona þunlarý söylemekten seni ne alýkoydu diye sorar. O da insan korkusu deyince Cenab- ý Hak: "Yalnýz benden korkmalýydýn" der.
Bir kiþiyi kurtarmak âlemi kurtarmak gibidir, zihniyetinden hareketle mücadele edip durursunuz. Gün gelir, kendi zanlarýnýn esiri olmuþ âlim geçinenlere susmamak gerektiði için doðrularý haykýrýrken susturulursunuz. Gün gelir, bu kadarýna da gerek var mý edasýyla yaklaþýr yakýnlarýnýz dahi... Kendilerinin yansýmasýný çocuklarýnda görmek isteyen ana babalar kendilerinden koptuklarý ya da koparýldýklarý düþüncesiyle telaþlanýp dururlar. Senin okuluna iþine engel olmayacaksa ne yaparsa yapsýn mantýðý; önce oku adam ol, fikir beyan etme mantýðýdýr onlarýn ki. Kýrklý ellili yaþlarýn dini sanki bu din. Kýrkýna, elline merdiven dayadýktan sonra sohbetlerden yeterince nasibini alamamýþ, dünya meþgalesinden baþýný kaldýramamýþ bir adamda muhabbetten ve talepten eser kalýr mý hiç...Çifte kavrulmuþ deðil kýrk kere kavrulmuþ çerez misali.
Dava adamý ya da adayý rahmet ve rýza ummanýna kavuþacaðý ümidiyle önüne çýkan engelleri, engellerin hak ettiði þekilde savuþturur. Hele birde kabiliyetliyse bu savuþturma ve idare metodunu çok çabuk kavrar.
Bunlar bir yana birde yýllarca ayný yolun yolcusu olduðunuz halde ayný tabaktan yemek yeyip, diz dize oturduðunuz insanlarýn çelmelerine ne demeli... Hani þu frekansýnýz tutmadýðý halde Allah için ilgilendiðiniz, dertleriyle dertlendiðiniz, bir þeyler öðrendiðinizde bilginizi paylaþtýðýnýz insanlar...
Tecrübeler, bilgi ve þuur sizi baþkalarýna karþý sarraflaþtýrýrken, yanýnýzdaki þahýslardan emeðe karþý saygý deðil de bende onun konumunda olayým duygularýnýn sadece gözlerinden deðil, vücudunun her azasýndan fýþkýrdýðýný görürsünüz...
Sizin gibi sohbet edebilmek, sanki çok önemliymiþ gibi sizin konumunuzda olabilmekten baþka bir þey düþünmezler o sýð akýllarýyla. Hâlbuki hem sohbet eden hem de sohbet edilen birbirlerini ancak takva denilen standarda uyduklarý ölçüde geçebilir. Hitabet sanatý, Allah'ýn bahþettiði güzel fizik özellikleri, kültürlü olmak, insanlarý etkileme sanatý, dinine sarýlmýþ bir aileden gelmek...
Bunlarýn hepsi bir kýymettir. Emri bil maruf için atýlan her adýmda da insanýn gücüne güç katar. Fakat ayetler ve hadislerde de devamlý vurgulandýðý gibi, her þeyin de üstünde deðer üssü deðer ahlaktýr. Sohbet edenin sözleri ve yaþantýsý birbirine uymaz da sohbet edilen ahlaki yaþantýsýyla onu geçebilir. Fakat gelin görün ki dinlemek aðýr gelir çoðuna. Dinleyenler gözünü anlatanlara dikmiþtir. Birkaç kitap devirip, hocasýndan da aðzý laf yapacak kadar bir þeyler öðrenmeye baþlayan talebemiz de artýk hocasýnýn rollerini oynamaya baþlar. 0 yokken rahatlýkla kendi atýný koþturduðu için hocasý yanýna geldiði zamanlar, sebebini belki de kendisinin bile bilmediði bir rahatsýzlýk duyar için için.Her zaman görmeyi arzu ettiði ablasý ya da abisi gün geçtikçe onun için karýn aðrýsý olmaya baþlar. Bir de bakarsýnýz ki vefasýzlar kervanýna katýlmýþtýr bile. Artýk hasedi, emelleri, insanlarýn katýnda üstün olmak arzusu öylesine aðýrlaþmýþtýr ki içine çöken yýldýzlar gibi vefayý da, edebi de, emeði de yutar gider...
Hz. Ali bile, birçok kimseye iyilik yaptým ama kimseden vefa görmedim buyuruyor. Hizmet ruhunuz henüz toysa, gidenlere üzülürsünüz fakat görevi ifa etmekten kaynaklanan rahatlýkla duygu, düþünce ve aksiyonunuzla yepyeni hizmet alanlarýna doðru, olgunlaþmýþ bir ivme kazanýrsýnýz. Gelenlere sevinmemek gidenlere de üzülmemek dava adamýnýn en önemli düsturu olmalý. Kemiyet bakýmýndan maksat hâsýl olmayýversin keyfiyet bakýmýndan bir orduya bedel neferler çam aðacý gibi yaz kýþ dimdik durur yanýnýzda.
Allah yolunda yarýþmak hoþtur ama haset etmeden kin gütmeden olursa. Yiðitlik ayný platformda olduðun halde arkadaþýný gönülden tebrik edebilmek ona yardýmcý olabilmekte yatar. Siz hiç ilkokul öðretmenine nankörlük yapan bir talebe gördünüz mü? Çok sert mizaçlý bir öðretmene bile birkaç yýl sonra, iyi öðretmendi iyi ki de bize kýzmýþ der birçok öðrencisi. Ýlkokul öðretmeniniz sizden yaþça çok büyük olmasaydý ve siz de yýlar sonra o okula öðretmen olarak atansaydýnýz; iki gün sonra sen sensin ben de benim diyerek, hayata dair birçok þeyi öðrendiðiniz insana ukalalýk yapabilirdiniz belki. Ayný alanlarýn adamý oldunuz ya hani.Bilgi insana ahlaka dair bir þey kazandýramýyorsa, özellikle de merhamet ve mütevazilik adýna göklerde uçmayý býrakýp özümüze inerek, süfli niyetlerimizi deðiþtirmek gerekir. Herþey silinir gider de ahlak kalýr... Dalkavuklara çok rastlansa da vefakâr insanlara çok nadir rastlanýr; ender þahsiyettir onlar. Keyfiyet bakýmýndan cýva gibi aðýr yiðitler...
Þeyda Dal