Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Su uyur seytan uyumaz By: sumeyye Date: 31 Aðustos 2010, 14:00:21
Su Uyur Þeytan Uyumaz

  Evlenme çaðýna gelip de, henüz kýsmeti açýlmamýþ kýzlar yada erkekler, gönlümün ''Leyla''sý yada ''Mecnun''u nerede acaba?deyip dururken, gönüllerinin, inci tanesi güzelliðindeki ruhlarýnýn, manevi deðerlerinin düþmanýný pek de düþünmezler. Tabii ki bu düþman hepimizin bildiði ama pek önemsemediði, görüp de görmezlikten geldiði diyemeyeceðim; bilip de bilmezlikten geldiði þeytandýr.

    Müslüman olan herkes, þeytaný, meleði, ahireti, ölümü bilir, inanýr ama bir Allah dostunun, bir peygamberin hissettiði gibi hissetmez. Ölüm üzerine þarkýlar, þiirler yazýlýr. O þarkýyý okuyanlar ''Yaratandýr baki kalan'' diye ''her þey yalan'' diye defalarca bu sözleri tekrarlasalar da bilgi düzeylerini bilinç düzeyine çýkarmadýklarý sürece, kendilerinde pek de bir deðiþiklik olmaz.Sanki ölüm, kendilerinden baþka herkesin kapýsýný çalacaktýr. Aslýnda böyle düþünerek gerçekleri görmezden gelip, kendisine çekidüzen vermeyen bir kiþinin, þeytan günün birçok saatinde kapýsýný çalar.Ona getirdiði tül-i emel, dünya sevgisi, kibir, kýskançlýk, kendini beðenmiþlik gibi, çeþitli kötü huylarý süsleyip-püsleyerek kapýsýnýn önüne koyar.Ýnsan da bu güzel gibi görünen hediyelerden kendi nefsine, yapýsýna uygun olanlarý alýr.

    Aslýnda âhiretle ilgili konularý sanki þu anda öðrenmiþ gibi gözlerimizi açarak yepyeni bir ataða geçmemiz, farklý bir pozisyon almamýz bizim için faydalý olacaktýr. Elbette herkes velî olamaz, onlarýn yakînine her insan eriþemez ama kul olmanýn bir gereði olarak ýsrarlý ve istikrarlý bir biçimde, kabiliyetlerimizin izin verdiði ölçüde mücadele etmemiz gerekir.

    Bu bilinç düzeyine eriþirsek, gönlümüzün Leyla'sýný bulalým yada bulmayalým gönlümüzün düþmanýna karþý her an uyanýk olacaðýmýz için her iki dünyada da kârlý çýkarýz. Çünkü uyanýk olan insan þeytanýn bize sunduðu nefse güzel gibi görünen, bizi mutlu etmekten öte, sadece zevk verecek olan çirkinlikleri, elinin tersiyle iter.Kendisini cehenneme götürecek olan yollarý aklýyla, iradesiyle týkar.

    Þeytan, yaratýldýðý günden beri insanoðlunun ayaðýný kaydýrmak için uðraþmýþtýr ve uðraþacaktýr da.Fakat biz ona ne kadar düþmanýz?Bunu iyi düþünmek lâzým.Allah-ü Teâlâ ayet-i kerimede ''Þeytan (ve þeytanî kuvvet) size düþmandýr.Sizde onu düþman olarak bilin'' buyuruyor.

    Düþmanýmýzýn aðýna takýldýðýmýzda, tabii nefsimizin payýný da inkâr edemeyiz ''þeytana uydum'' deriz. Sanki, Allah bize onunla savaþmak için hiç bir güç kabiliyet vermemiþ gibi. Elbette beþer, þaþar. Günaha ne kadar düþmeyeceðim desek de zaman zaman düþeriz. Zaten Allah ''siz hiç günah iþlemeseydiniz günah iþleyip sonra da tövbe eden kullar yaratýrdým'' buyurmuyor mu? Bazen de günaha düþtükten sonra ''ne yapayým bu benim yapým, anneme yada babama çekmiþim'' diyerek savunma mekanizmamýzý harekete geçiririz. Hâlbuki insanýn kötü huylarý, dengesizce davranýþlarý, yaratýlýþtan bize verilmiþ olan þeyler deðil, sonradan çevresel faktörlerle kendimize uyarladýðýmýz negatif kazanýmlar alýþkanlýklardýr. Aslýnda ana-babamýza çekmeyip, annemizden, babamýzdan ya da ordan burdan kopyalamýþýzdýr.

    Duygularýmýzýn en fazla da sevgimizin karþýlýklý olduðunu ifade etmek için ''kalp kalbe karþýdýr'', ''kalpten kalbe yol gider'', ya da tasavvufi aðýzla ''iltifat maðrifete tâbiidir'' gibi sözler kullanýrýz.Evet sevgi karþýlýklýdýr, seven sevilir, özlenen özlenir ama sevginin zýttý olan kin, nefret gibi duygular da karþýlýklýdýr. Yani birini sevmiyorsak ya da az seviyorsak bunu dile getirmeden de karþýmýzdakine bir þekilde hissettiririz. Aslýnda karþýmýzdaki de bizi fazla sevmiyordur. Kuþkusuz herkes birbirini eþit bir ölçüde sevemez ama dinimize göre buðz edilmesi gerekenler müstesna, imanlý, düzgün bir hayat yaþamaya çalýþan kardeþlerimizi sevmeye çalýþmalýyýz.En azýndan saygý duymak zorundayýz. Hani Peygamber Efendimiz '' aðlayamýyorsanýz zorla aðlayýnýz'' buyuruyor ya...

    Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün Bilal-i Habeþi'ye ''Ya Bilal! ben seni herkesin önünde görüyorum.ne yapýyorsun da bu hâle eriþtin'' diye sorunca, Bilal ''Ya Resulallah! ben yataða yattýðýmda kalbimde insanlara karþý bir kin var mý diye düþünüp, kendimi yoklarým'' dedi.

     Beni sevmeyeni ben niye seveyim, bana gelmeyene ben niye gideyim diyerek negatif duygularý karþý karþýya getirmektense, gerçek düþmanýmýz olan þeytan ve nefsimizin, zehirli oklarýna karþý durarak ruhumuzu bir kalkan gibi güçlendirmeliyiz. Sahabelerin hayatlarýný dinlerken ''vay be! ne büyük insanlarmýþ'' diyerek, birkaç damla gözyaþý dökmek yerine ensar gibi mümin kardeþlerimize gönül kapýlarýmýz açarsak o kapýdan içeri sadece insanlarýn sevgisi deðil, Allah'ýn rahmeti ve rýzasý da girecektir.

    Çünkü seven kalp dostunun baþýna gelen musibete üzülür, ona verilen nimetlere haset etmek yerine sevinir.Seven kalp arkadaþýmýn yüzüne nasýl bakarým diyerek onun gýybetini yapmaktan geri durur.Seven kalp kardeþini küçük görmez...

    Tabii sevmek ve hoþgörü gibi çok önemli bir haslete ve diðer hasletlere de kavuþmak her babayiðidin harcý deðildir. Evliyalar bile nefislerinden þikâyet edip durmuþlardýr.Ne yapmak lazým?.. Farzlarý yerine getirip, nafilelerle de ruhumuzu güçlendirerek akýl ve irademizi yerinde kullanmak en önemlisi. Nasýl ki evimizde kullandýðýmýz bir sobanýn borularý kurumla dolunca, sobanýn randýmanlý bir þekilde yanmasý için borularý temizliyorsak, iman ateþimizin de güzel alevlenmesi için borularý sýk sýk temizlemek, yani sýk sýk tövbe etmek, Allah'ý çokça zikretmek, tövbemizde sebat etmemiz gerekir.Âyet-i kerimede ''Yusuf Rabbinin delilini görmeseydi'' buyuruluyor.Buradaki delilden maksat bazý müfessirlere göre burhandýr. Burhan; ibadetlerle, zikirle insanýn ruhunun güçlenmesi, günahlara karþý saðlam durmasýdýr.Nafilelerin yardýmýyla mücadelesini veren kiþi çevresinde günaha düþmesini tetikleyen bir takým arkadaþlarý varsa o arkadaþlarýndan da uzak durmalýdýr. Defalarca da günaha düþsek ''benim tövbem bozuldu, yattý balýk yan gider'' gibi bir zihniyetle eski halimize geri dönmek yerine sanki hiç günah iþlememiþ gibi yürüyerek, yýlmadan ayný yolda devam etmeliyiz.Çünkü ''benden adam olmaz'' gibi bir düþünce þeytanýn ümitsizlik ve tembellik oyunundan baþka bir þey deðildir.

    Ýmam-ý Gazali’nde bu konu hakkýnda Ýhyâ-u Ulumid-din'de þöyle diyor: Sakýn zannetme ki boþ olan bir kalp þeytandan hâlidir. Belki þeytan seyyaldir. Ademoðlunda kanýn dolaþtýðý gibi dolaþýr.Onun seyyalliði bardaktaki hava gibidir. Muhakkak sen bardaðý su ile doldurmaksýzýn bardaðý havadan boþaltmak istiyorsan olmaz bir iþi ümit etmiþ olursun. Belki sudan ne kadar boþalýrsa þüphesiz ona o nispette hava girmiþ olur. Aynen bunun gibi din hususunda mühim olan bir fikirle meþgul olan kalp, þeytanýn vesveselerinden boþalýr.Aksi takdirde bir lahza dahi, Allah'tan gafil olan bir kimse için o lâhzada þeytandan baþka arkadaþ yoktur.

    Bu sýrra binaen,Cenabý hak buyurmuþtur ''Her kim rahmanýn zikrinden göz yumarsa biz ona þeytaný musallat ederiz'' (Zuhruf-36) Allahýn Resulü þöyle buyurdu "Muhakkak Allah-u Teâla dünya ve ahiret iþinden boþ kalan gençten buðzeder'' Bunun nedeni; Boþ kalan genç ne zaman ki batýnýný, dinine yardým eden bir mübah ile meþgul eden bir amelden boþaltýrsa, onun zahiri boþ olur. Fakat kalbi boþ olmaz. Belki þeytan orada yuva yapar yumurtlar. Sonra onun yavrularý da birleþir, ikinci defa yumurtlar,bu þekilde devam eder... Þeytanýn tabiatý ateþtir. Ne zaman kuru bitkiler bulursa üremesi çoðalýr. Gencin þehveti de þeytan için kuru bitkidir... Ve devamýnda diyorki; Hallac-ý mansur'un oðlu asýlacaðý zaman kendisinden tasavvufun ne olduðu soruluyor.Cevap olarak diyor ki; ''Tasavvuf senin nefsindir.Eðer sen onu meþgul etmezsen o seni meþgul eder.''

    Evet bizim için faydalý olan þeylerle habire kendimizi oyalamalýyýz. Her zaman ibadet edemeyiz, her zaman kitap da okuyamayýz...Psikologlarýn tavsiye ettiði gibi; bir ev hanýmý boþ vaktini örgü, dantel gibi bir hobiyle deðerlendirebilir. Ya da iþinden yorgun argýn gelen bir babanýn, stres yaparak çocuklarýyla kalitesiz bir ''üç-dört'' saat geçirmesi yerine televizyonu kapatarak kaliteli ''bir'' saat geçirerek onlarý neþelendirmesi, anlamaya çalýþmasý ailedeki herkes için verimli olacaktýr. Ayrýca nefsini bir þeylerle meþgul eden eþler birbirlerinde kusur araþtýrma yoluna da gitmezler.

    Bir kumsalda kumdan kaleler yapan bir çocuk gibi, bizlerde büyük heyecanlarla güzel ibadetler yapar, günaha düþmemek için gayret ederek; ben bu iþi baþaracaðým deriz. Fakat birdenbire, yanýmýza gelerek vesvese verir. Biz de ona kulak vererek ''aman bu kale güzel olmadý, eksiklikleri var, benden de bir halt olmaz'' deriz ve bir anda yaptýðýmýz kaleyi yýkýveririz. Oysa kale çok güzel olmasa da, bazen günah rüzgarýyla kendi kendine de yýkýlsa, tekrar tövbe ederek yeniden baþlamak vesveselere aldýrmamak bizim kurtuluþumuz olacaktýr.

    Gün gelir þeytan bizden ümidini keserek yaka silker. Ve yine gün gelir o çocuk büyür; Artýk rüzgârla, deniz dalgasýyla yýkýlan kumdan bir kale deðil , depreme dayanýklý güçlü bir iman binasý yapar. Çünkü Allah kulunun ýsrarýný sever ve onu bu makama eriþtirir...



Þeyda Dal

radyobeyan