Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Kulluk samimiyet ister By: sumeyye Date: 31 Aðustos 2010, 13:09:44
Kulluk Samimiyet Ýster

Allah-ü Teala insaný eþref-i mahlûk olarak yaratmýþ. Yarattýklarýný onun hizmetine sunmuþ ve ayný zamanda bizler için yapýcýlýktan müteþekkil bir insanilik çizgisi belirlemiþ.
Ýþte bu insanilik çizgisi çok geniþ bir alaný, daha doðrusu saniye saniye ömrümüzün her anýný kapsar. Bizim yaþam alanýmýz içinde bulunan canlý ya da cansýz her varlýða karþý sorumluluklarýmýz vardýr. Bir Müslüman, ne benim iþime yaramýyor diye eline baltayý alýp bir masayý yok yere heba etme lüksüne, nede kendisi dâhil etrafýndaki herhangi bir varlýða zarar verme lüksüne sahiptir. Kaldý ki Müslüman olmasa dahi insanoðlunun böyle bir lüksü yoktur zaten. O lüksü ukalaca kendisine veren yine insanýn ta kendisidir. Hesap korkusu olmayandan da farklý bir þey beklemek de bizim lüksümüz olurdu herhalde.

     Ama ya hesap korkusu olandan?
Evet, gün gelecek biz hepimiz Allah'a hesap vereceðiz. Lakin nedense hesap vermek çoðunlukla sadece aðzýmýzdadýr. Ne akýlda, ne de kalbimizde yeterince yer kaplamamakta.
Kendimize þöyle bir bakalým, sabah kalktýðýmýzda kaçýmýz "Ya Rabbi, sana þükürler olsun. Ýmaným, ailem, evim-barkým yerinde. Kendi vatanýmda, kendi milletimle özgürce yaþýyorum." diyerek sabahýn þükrünü eda edebiliyor muyuz? Hadi onu býrakýn, bize verilmiþ olan saymakla bitiremeyeceðimiz maddi ve manevi lütuflar için kaç defa tüm samimiyetimizle þükredebildik? Yoksa þükredecek kadar kulluðumuzda samimi deðil miyiz? Aslýnda birçok Müslüman'ýn en büyük problemi herhalde bu SAMÝMÝYETSÝZLÝK!
Mesela birçoðumuz günde beþ vakit namazýmýzý kýlarýz. Ramazan gelince orucumuzu tutarýz. Eðer bize zekât düþüyorsa yine birçoðumuz verilecek miktarýn bir kuruþ fazlasýný vermeyiz. Eee, bir de hacca gittiysek deðmeyin keyfimize. Kendimizce iyi kuluzdur…

     Þimdi namazdaki samimiyetimize de bir bakalým. Namaz kulun direkt yaradanýnýn huzuruna çýktýðý en hýzlý vasýta. Ki secde için Allah-ü Teala; "kulumun bana en yakýn olduðu hal" buyuruyor. Esasýnda mümin Allah-ü Ekber dediði andan itibaren yaratýcýdan baþkasýyla iliþiðini kesmesi halinde namaz hakikatine yükselebiliyor. Biri çýkýp bize deseydi ki "Evlerinize bir düzenek kurup sizi izleyeceðim. Kendisine çeki düzen vererek, evinin en temiz en müstesna köþesinde her gün beþ vakit namazýný tadili erkâna dikkat ederek vaktinde kýlana günlük þu kadar para!.." Emin olun ki birçoðumuz namaza hem þu andakinden daha titiz olurduk, hem de inanýp da namaz kýlmayanlar parmakla gösterilecek kadar az olurdu. Hatta namazsýz Müslüman olmazdý.

     Gafletin böylesi iþte… Allah-ü Teala bizim her halimize vâkýf zaten. Ve "Namazý beni hatýrlamak için kýl" ( Taha-4) buyuruyor. " Namazlarýnda huþu içinde olan müminler kurtuluþa ermiþlerdir." (Mü'minun-1) diyerek de namaza deðer vererek kýlan için namazýn kurtuluþ vesilesi olabileceði müjdesini veriyor. Bir Müslüman için daha büyük ödül olabilir mi?

    Bu müjde ne kadar büyük ise, Ümmet-i Muhammed'in çoðunluðunun namazlarý da bir o kadar samimiyetsiz. Çoðumuzun tadili erkândan haberi bile yok. Namazýmýzý en dar zamanlara sýkýþtýrarak, en acelesinden kýlýyoruz. Unuttuklarýmýzý namazda hatýrlýyoruz. Ya da namazlar, romatizmalarýmýzýn azdýðý, ömrümüzün nihayetine az kalaya erteleniyor. Nerde o zaman bizim inancýmýzdaki samimiyet. Allah'ýn dostu Hz. Ýbrahim (as) namaza durduðu zaman iki mil uzaktan kalbinin atýþý duyulurdu diyor Ýmam-ý Gazali… Hz. Hüseyin abdest alýrken rengi sararýr, "Niçin abdest alýrken böyle oluyorsun?" diye soranlara " Kimin karþýsýna dikilmek istediðimi biliyor musunuz?" derdi. Derseniz ki biz onlarla bir miyiz? Elbette deðiliz. Lakin Resulullah'ýn (sav): "Kötü ve çirkin davranýþlardan sahibini alýkoymayan namaz kulun Allah'tan daha çok uzaklaþmasýna sebep olur." hadisine binaen namazýmýzýn biz samimi isek en azýndan kötü ve çirkin davranýþlardan bizi alýkoymasý gerekmez mi?

    Ya Allah-ü Teala'nýn; "Ýnsanoðlunun oruç hariç, her ameli kendisi içindir. O sýrf benim içindir ve mükâfatýný da yalnýz ben veririm" diyerek kendisine izafe ettiði oruçta nasýlýz?
Oruca çoðunlukla "niyet ettim Allah rýzasý için oruç tutmaya" diye yalanla baþlarýz. Yalanla diyorum çünkü Allah-ü Teala'nýn bizatihi kendisine izafe ettiði bir ibadetin içinde Allah'ýn razý olmadýklarý bulunmamalýdýr. Oruç, tek baþýna kendimizi yemekten, içmekten sakýndýrmak deðildir. Oruç ibadeti, muhtacý hatýrlatmak içindir. Oruç tutan aðýz, ayný zamanda gýybetten, yalandan uzak durabilmelidir. Oruçlu, kalbindeki zanna mukabil etrafýndakilere zalim ise bu orucun hayrýný nasýl görecektir. Peygamber Efendimiz (sav) "Namaz kýlmak, hacca gitmek, beytullah'ý ziyaret etmek ve diðer usûlü belirlenen ibadetler, Allah'ý hatýrda tutmayý saðlamak için emredilmiþtir. Hatýrlanan hakkýnda -ki asýl amaç ve hedef odur- kalbinde saygý ve ürperme bulunmayýnca böyle bir hatýrlamanýn ne kýymeti vardýr." buyuruyor. Yani illa samimiyet. Olmazsa olmaz. Her ibadetin gereði ne ise onunla birlikte yaparsan, güzelce yaparsan kazançlýsýn. Günlük iþlerde bile bu böyledir. Birine bir iþ yaptýracaksak en güzel, en itinalý yapaný ararýz. Ýyi bir doktorsak, iyi bir mühendis isek, iyi bir terzi isek en çok bizim kapýmýz aþýndýrýlýr. Güzel yemek yapaný överiz. Çocuklarýný iyi yetiþtirmiþ anne-babayý tebrik etmek isteriz. Çocuðumuz derslerini çalýþýyor ve baþarýlý oluyorsa, bilindik bir tabirle koltuklarýmýz kabarýr. Aslýnda iyi olaný istememiz sevmemiz de gayet normaldir, doðaldýr.

    Allah-ü Teala'nýn "berr" ism-i þerifi'nin üzerimizdeki tecellisidir bu. Ama nedense dünya iþlerindeki en iyiyi arama ve yapma titizliðimizi "Allah rýzasý" diyerek yaptýklarýmýzda çoðumuz yeterli çabayý inatla göstermeyiz.

    Örneðin birbirimize "Selamün Aleykum" diyerek selam veririz. Yani "Allah'ýn selamý üzerine olsun." Hatta daha geniþ ifadeyle "Allah'ýn selamý, bereketi, rahmeti üzerine olsun." Bu hakikaten çok güzel bir dua, mümin kardeþimiz için Allah'a harika bir münacattýr ayný zamanda. Ama samimi isek. "Caným selamda da samimiyet olur mu?" derseniz, derim ki; hakkýnda rahmeti ve bereketi arzu ettiðiniz arkadaþýnýzýn arkasýndan konuþuyor, dar zamanýnda bana dokunmayan yýlan bin yaþasýn diyorsanýz, onun malýný mülkünü kýskanýp bir zarar geldiðinde bunu çoktan hak etmiþti diyerek öfkenizi rahatça kusuyorsanýz, elbetteki verdiðiniz selamda samimiyetsizsinizdir ya da laf olsun diye selam veriyorsunuzdur. Hem de Allah'ýn adýný kullanarak…

    Hepimizin bildiði yaþanmýþ bir hikâye vardýr. Fuhuþ sebebiyle günah bataklýðýna saplanmýþ bir kadýn, güneþin ortalýðý kasýp kavurduðu birgün çölde yoluna devam ederken susuzluktan yorgun düþer. Gördüðü bir su kuyusuna inerek susuzluðunu giderir. Yukarý çýktýðý zaman susuzluktan bitkin hale gelmiþ, neredeyse ölmek üzere olan bir köpeðin, kuyunun etrafýnda dolandýðýný, nemli topraðý yalayýp durduðunu görünce hayvana acýr, kuyunun duvarlarý örülmediði için inip çýkmak zor olduðu halde, tekrar kuyuya iner. Ayakkabýsýna su doldurarak köpeði sular. Onun bu hareketinden hoþnut olan Cenab-ý Hakk, kadýnýn günahlarýný baðýþlayýp affeder.

    Görülüyor ki samimi duygularla yapýlmýþ bir iyilik, maðfiret kapýlarýnýn ardýna kadar açýlmasýna vesile olabiliyor. Her halükarda biz, bize bahþedilen ömrü yaþayacaðýz mý? Yaþayacaðýz. O halde her ne yaparsak usulünce adam gibi yapalým. Ama hem niyetimizle, hem duygularýmýzla, hem fiillerimizle adam gibi yapalým. "Ne yapýyorsan Allah için yap" düsturuna sýký sýkýya sarýlarak, dünyanýn faniliðini unutmadan…

     Belki çok zor ama, Allah var!

     Allah yardýmcýmýz olsun.


Halime Alçay

radyobeyan