MeKKe & MeDiNe
Pages: 12
Mekke ve kabe By: behicegul Date: 30 Aðustos 2010, 01:15:28
MEKKE VE KÂBE

Yeryüzünde ALLAH'a ibâdet için yapýlan ilk binâ, bütün namazlarda kýblegâh olarak yönelmekte olduðumuz Kâbe'dir.(5) ALLAH'ýn emriyle Hz. Ýbrâhim ve oðlu Hz. Ýsmâil tarafýndan(6) Milattan 2000 yýl kadar önce Mekke'de yapýlmýþtýr.(7) Tavâfa baþlama yerinin iþâreti olmak üzere, Kâbe'nin güney-doðu köþesi (Rükn-i Hacer-i Esved) nde bulunan "Hacer-i Esved" denilen siyah taþý Hz. Ýbrâhim, Ebu Kubeys daðýndan getirerek hâlen bulunduðu köþeye koymuþtur. Ýnþaatýn tamamlanmasýndan sonra Hz. Ýbrâhim ilk tavâfý oðlu Hz. Ýsmâil'le beraber yapmýþ, bütün insanlarý hacca, Kâbe'yi ziyârete dâvet etmiþtir.(8)

Mekke þehri, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in büyük dedelerinden Kusayy tarafýndan, Kâbe'nin inþaallahâsýndan çok sonra kurulmuþtur. ALLAH'a ibadet için yapýlmýþ olan Kâbe, zamanla "Tevhid Ýnancý"nýn unutulmasýyla, putlarla doldurulmuþ; Mekke puperestliðin merkezi hâline gelmiþtir.


a) Mekke ve Kâbe ile Ýlgili Özel Vazifeler

Mekke þehrini kuran Kusayy, þehrin idâresi, Kâbe'nin bakýmý ve Kâbe'yi ziyârete gelenlere hizmetle ilgili bazý görevler ihdâs etti. Bu hizmetler Hz. Ýsmâil'in neslinden olan kimseler tarafýndan yerine getiriliyordu. Bu hizmet ve görevlerden bir kýsmý þunlardýr:

1- Hicâbe: Kâbe'nin perdedarlýðý ve anahtarlarýný taþýma görevidir.

2- Sikâye: Kâbeyi ziyârete gelenlerin suyunu temin etme ve Zemzem kuyusuna bakma görevidir.

3- Rifâde: Kâbeyi ziyâret için Mekke'ye gelenleri aðýrlama, barýndýrma ve muhtaçlara yardýmcý olma hizmetidir.

4- Nedve: Kusayy tarafýndan yapýlan "Dâru'n-Nedve" adlý istiþâre meclisi binâsýnda yapýlan toplantýlara baþkanlýk etme görevidir. Savaþ, sulh ve memleketin diðer bütün önemli iþlerinin kararý, burada yapýlan toplantýlarda verilirdi. Kýrk yaþýndan küçük olanlar, bu meclise alýnmazlardý.

5- Livâ: Savaþ zamanýnda ve askerin toplanmasýnda sancaðý taþýma görevidir.

6- Kýyâde: Savaþta askere komuta etme görevidir.

7- Sefâre: Ayný toplum içindeki fertler veya kabîleler arasýnda meydana gelen çekiþmelerde hakem olarak arabulma hizmetidir.

8- Hazine-i emvâl: Savaþ için hazýrlanan silâh, mal ve âletleri muhâfaza etme görevidir.

9- Ezlâm: Oklar ile fal bakma iþidir.

Kâbe'nin üzerine konulmuþ olan Hubel adlý putun yanýnda üç fal oku vardý. Birinde: "emeranî rabbî" (Rabbým bana emretti); diðerinde "nehânî rabbî" (Rabbým bana yasak kýldý), yazýlýydý. Üçünçüsü ise boþtu.

Yapacaðý iþ konusunda karar veremeyen kiþi, ezlâm iþiyle görevli kimse aracýlýðý ile bu oklardan birini çekerdi. Birinci ok çýkarsa, tasarladýðý iþi yapar, ikincisi çýkarsa o iþten vazgeçerdi. Üçüncüsü çýkarsa, o iþi bir yýl erteler, ertesi sene falý yenilerdi.

10- Nezâre: Bir yerden baþka bir yere nakledilecek eþyayý kontrol ve muâyene ettikten sonra "taþýma ruhsatý" verme görevidir.

Araplar arasýnda her biri büyük bir þeref sayýlan bu hizmet ve görevlerin hepsi Kusayy'ýn elinde toplanmýþken daha sonra Kureyþ arasýnda daðýlmýþtýr.

b) Zemzem Suyu

Hz. Ýbrâhim, Milâttan yaklaþýk 2000 yýl kadar önce, Irak'ta Sümer þehirlerinden "Ur" sitesinde dünyaya geldi. Peygamber olduktan sonra, halký tek ALLAH'a imâna dâvet ettiði için, Bâbil Hükümdârý Nemrut tarafýndan ateþe atýldý. Fakat ALLAH'ýn emri ile ateþ onu yakmadý.(9) Kendisine imân eden Ýbrâni'lerle Filistin'e göçtü. Birara Mýsýr'a gitti, orada da kendisine imân eden kimse bulamadýðý için, tekrar Filistin'e döndü.

Hz. Ýbrâhim, karýsý Hâcer ile henüz annesini emmekte olan oðlu Hz. Ýsmâil'i ALLAH'ýn emri ile Filistin'den alýp, Mekke'ye, Kâbe'nin bulunduðu yere götürdü. Onlara bir daðarcýk hurma ve bir kýrba su býrakarak yanlarýndan ayrýlýp Filistin'e döndü. O esnâda, henüz Kâbe yapýlmamýþ, Mekke þehri kurulmamýþtý. Etrâfta ne insan, ne su, ne de hayat iþâreti vardý.

Hz. Ýbrâhim, eþi ve çocuðundan ayrýlýp onlarý göremeyecek kadar uzaklaþtýktan sonra, Kâbe'nin bulunduðu yere yönelerek:

"Rabbýmýz, zürriyetimden bir kýsmýný senin kutsal evinin yanýnda, ekin bitmez (çorak), bir vâdi içinde yerleþtirdim. Rabbýmýz, (beyt'inde) namaz kýlmalarý için, insanlardan bir kýsmýnýn gönüllerini onlara meylettir, þükretmeleri için onlarý meyvelerle rýzýklandýr..."(10) diye duâ etti ve uzaklaþýp gitti.

Yanlarýndaki hurma ve su bittikten sonra, Hâcer çocuðunu olduðu yerde býrakýp, bir can yoldaþý görebilmek ve birkaç yudum su bulabilmek ümidiyle Safâ ile Merve tepeleri arasýnda gidip geldiði esnâda bir melek, ökçesiyle Zemzem suyunu ortaya çýkarmýþtý. Hâcer bu sudan kana kana içti, çocuðunu emzirdi ve ALLAH'a hamdetti.


c) Mekke Þehrinin Kurulmasý

Hz. Ýsmâil, daha sonra bu bölgeye yerleþen "Cürhümîler" den bir kýzla evlendi. Kendisi Ýbrânî, Cürhümîler Yemenli Âribe (halis) Arablarýndandý. Bu sebeple Ýsmâiloðullarýna "müsta'rabe (arablaþmýþ) arablarý" denilir.

Yemen'de "Seylü'l-arim"(11) denilen sel felâketinden sonra bu bölgeye gelen Huzâa Kabîlesi, Ýsmâiloðullarýnýn da yardýmý ile, Cürhümîleri Mekke'den sürüp çýkardýlar. Cürhümîler, Kâbe'ye hediye edilmiþ olan altýn geyik heykelleri ile diðer kýymetli eþyayý Zemzem kuyusuna atýp, üzerini toprakla doldurduktan sonra, kuyuyu belirsiz hâle getirerek Mekke'den kaçtýlar. Bu yüzden Zemzem kuyusu uzun müddet kapalý kaldý.

Mekke bölgesinin hâkimiyeti ve Kâbe muhafýzlýðý üç asýr kadar Huzâalýlarda kaldýktan sonra Kilâb (Hâkim)' in oðlu Kusayy, milâdî 5 inci asýrda Kâbe muhafýzlýðýný ele geçirdi. Kureyþ'in baþýna geçerek, Huzâalýlarý bu bölgeden çýkardý. Kâbe'nin etrâfýnda bugünkü Mekke þehrini kurdu. Ölümünden sonra kabîle baþkanlýðý ve Kâbe muhâfýzlýðý oðlu Abdimenâfa, ondan da oðlu Hâþim'e kaldý. Haþim ticâret için gittiði Þam seferinde Gazze'de ölünce, rifâde (ziyâretçileri aðýrlama ve barýndýrma) ve sikaye (ziyâretçilere su temin etme) vazifelerini küçük kardeþi Muttalib üzerine aldý.


d) Þeybe'nin adý Abdülmuttalib kaldý

Hâþim, Medine'de Hazrec kabîlesinin Neccâr oðullarý kolundan Amr kýzý Selmâ ile evlenmiþ, "Þeybe" adýnda bir oðlu olmuþtu. Selmâ Medine'den ayrýlmadýðýndan, Þeybe de Medine'de dayýlarýnýn yanýnda büyümüþtü. Hâþim'in vefâtýndan sonra, amcasý Muttalib O'nu Mekke'ye getirdi. Mekkeliler Muttalibin yanýnda tanýmadýklarý bir çocuk görünce, Þeybeyi Muttalib'in kölesi sanarak, Ona "Abdülmuttalib" dediler. Bu yüzden Þeybe, Abdülmuttalib adýyla anýldý.

e) Ýki Kurbanlýðýn Oðlu

Abdülmuttalib, 10 oðlu olduðu takdirde, bunlardan birini ALLAH için kurban etmeyi adamýþtý.(12) Bu eski âdet, bize Hz. Ýbrâhim'in gördüðü bir rüyâ üzerine oðlu Hz.Ýsmâil'i kurban etmek istemesini(13) hatýrlatmaktadýr.

Abdülmuttalib, çeþitli zevcelerinden 10 oðlu olunca aralarýnda kur'a çekerek adaðýný yerine getirmek istedi. Kur'a sonucuna göre, ileride Rasûlullah (s.a.s.)'in babasý olacak olan Abdullah'ýn kurban edilmesi gerekiyordu. Bir arrafe (kadýn kâhin)nin tavsiyesine uyularak, belirli sayýda deve ile Abdullah arasýnda kur'a çekildi. Kur'a Abdullah'a düþtükçe, develerin sayýsý onar onar arttýrýlarak, yeniden çekildi. 10 deve ile baþlayan kur'a çekimi, develerin sayýsý 100 olunca nihâyet develere isâbet etti.(14) Böylece Abdullah'ýn yerine 100 deve kurban edildi. Bu olaya ve neslinden geldiði Hz. Ýsmail'in kurban edilmesi teþebbüsüne iþâretle Rasûlulllah (s.a.s.) Efendimizin:

"Ben iki kurbanlýðýn oðluyum" (15) buyurduðu nakledilmiþtir. O zamana kadar 10 deve olan diyet (öldürülen bir kimsenin kan bedeli) de, bu olaydan sonra, 100 deveye yükselmiþtir.(16) Ýslâm Hukuku'nda kan bedelinin 100 deve olmasý, zamanla örf hâline gelen bu olaya dayanmaktadýr.


f) Zemzem Kuyusunun Temizlenmesi

Muttalib'in ölümünden sonra, kabîle baþkanlýðý ile Rifâde ve Sikâye hizmetleri Abdülmuttalib'e verilmiþti. Abdülmuttalib, Zemzem'in yerini bulup yeniden kazdýrdý. Cürhümîlerin Mekke'den kaçarken kuyuya attýklarý altýn geyik heykelleri, kýlýç ve zýrhlar çýkarýlarak kuyu temizlendi. Zemzem kuyusunun idâresi, Abdülmüttaliboðullarýnda kaldý.





(5) Bkz.Âl?i Ýmrân Sûresi, 96

(6) Bkz. el-Bakara Sûresi, 127

(7) Kâbe, Hicretten, yaklaþýk 2793 yýl önce yapýlmýþtýr. (Mahmut Esad, Tarih-i Din-i Ýslâm,2/7)

(8) Bkz. el-Hacc Sûresi, 27-29

(9) Bkz. el-Enbiyâ Sûresi, 69-70

(10) Bkz. Ýbrâhim Sûresi, 37

(11) Bkz. es-Sebe' Sûresi,16

(12) Ýbn Hiþâm, 1/160; Ýbnü'l-Esîr, el-Kâmil, 2/5; Ýbn Sa'd, et-Tabakat, 1/88

(13) Bkz. Saffât Sûresi, 102-110

(14) Ýbn Hiþâm, 1/160-164; Ýbnü'l-Esîr, a.g.e., 2 /6-7

(15) el-Aclûnî, Keþfü'l-Hafa, 1/199 (Hadis No.606), Beyrut 1351

(16) Ýbn Hiþâm, 1/163
 

 

 

Ynt: Mekke ve kabe By: SevD@_GüLü Date: 11 Ekim 2010, 18:57:14
MEKKE-Ý MÜKERREME

 

Allah Teâlâ'nýn rýzasý için yeryüzünde ilk inþa edilen mescid; Beytullah'ýn bulunduðu Mukaddes þehir. Bu þehrin Kur'ân-ý Kerim'de geçen Bekke, Ümmü'l-Kura ve Beledü'l-Emin þeklinde deðiþik isimleri vardýr. Bazýlarý Mekke'nin, hem þehir hem de "Beyt"i karþýlayan bir isim olduðunu söylerlerken; diðer bazýlarý da Mekke'nin, Harem'in tamamýný kapsayan kýsmýna; Bekke'nin ise mescite has bir isim olduðunu ifade etmiþlerdir (Ýbn Kuteybe, Tefsiru Garîbi'l-Kur'an, Beyrut 1978,107-108; Hasan Ýbrahim Hasan, Tarihu'l-Ýslâm, Mýsýr 1979, I, 45 (dipnot 2). Mekke ve Bekke, Babil dilinde beyt 'ev' anlamýnda olup, Amalýkalýlar tarafýndan bu yerin ismi olarak kullanýlmýþtýr.

Kimisi mescitin bulunduðu yere Bekke, onun çevresine ise Mekke denildiðini söylemekte; dilciler ise Mekke ile Bekke'nin ayný þeyi ifade ettiðini kabul etmektedirler (Abdullah el-Endelûsî, Mu'cemu Ma Ýste'ceme, Beyrut 1983, I, 269). Coðrafyacý Batlamyus Mekke'yi Macorabba adýyla bilmekteydi (H. Commens, ÝA. Mekke Maddesi).

Mekke, Arap yarýmadasýnýn Hicaz bölgesinde Kýzýldeniz kýyýsýndaki Cidde limanýnýn yüz km. doðusunda olup güneyinde ayný uzaklýkta sayfiye yeri olan Taif þehri bulunmaktadýr. Medine'ye olan uzaklýðý ise yaklaþýk olarak dörtyüz km. dir. Yengeç dönencesinin güneyinde, 21° 30' enlem ve 40° 20' boylamlarý arasýnda bulunmaktadýr. Mekke, doðu tarafýndaki Ebu Kubeys daðý ile batý yönündeki diðer daðlar arasýnda güneye meyilli dar bir vadide, adý geçen daðýn eteðinde bulunmaktadýr. Bu vadi bir hilâl þeklinde aþaðýlarda Kýzýl denize doðru yönelmektedir. Burasý Arabistan'ýn Tihame ve Necid bölgeleri arasýnda bir set oluþturan Hicaz daðlarýnýn iki boðazýnýn kesiþtiði noktadýr. Kâbe ve onu çevreleyen Mescid-i Haram, þehrin ortasýnda bulunur. Hemen yanýnda Safa ve Merve tepeleri bulunmaktadýr. Bu vadide þehrin kurulduðu kýsým Batýn-ý Mekke olarak adlandýrýlmakta, Mescid-i Haram'ýn bulunduðu çukur yere ise el-Batha denilmekteydi.

Mekke'nin havasý, bilhassa yaz aylarýnda oldukça sýcaktýr. Kýþ aylarýnda ise lâtif bir havasý vardýr. Her tarafý taþ kayalarý ile çevrili olan Mekke'de tek su kaynaðý Zemzem'dir. Bunun yanýnda halk, su ihtiyacýný karþýlamak için kuyular açmýþ ve sarnýçlar yapmýþlardýr. Þehrin su problemini kökünden çözümlemek isteyen Harun er-Reþid'in eþi Zübeyde Haným, üç günlük uzaklýktan su getirme giriþiminde bulunmuþ, ömrünün vefa etmemesi yüzünden bu projenin ancak Arafat'a kadar olan kýsmý gerçekleþtirilebilmiþtir. Bu proje ancak Kanunî'nin kýzý Mihriman Sultan'ýn giriþimiyle tamamlanabilmiþ ve Mekke ihtiyaç olduðu ölçüde suya kavuþmuþtu (Þemseddin Sami, Kamusu'l-A'lam, Mekke Mad.).

Çok az yaðmur alan ve kurak bir iklime sahip olan Mekke'de kuraklýðýn bazan dört yýl sürdüðü olurdu. Yemen taraflarýný mümbit hale getiren meltem yaðmurlarýnýn buraya kadar ulaþan kýsmý þehrin doðu tarafýnda birbirini takip eden tepeler ve yamaçlarda biriken yaðmur sularý halinde bir araya gelerek þehrin merkezine doðru akar ve Harem'in avlusuna ulaþýrdý. Kýþýn nem oranýnýn yükselmesi ile bazan çok þiddetli yaðan yaðmurlar, bir sel halinde þehrin bulunduðu alçak bölgenin sular altýnda kalmasýna sebep olurdu. Mekke için bir felâket halini alan ve Beytullah'ý tehdit eden bu problemin çözümlenmesi için Mekke'nin fethine kadar hiç bir çabanýn gösterilmediði görülmektedir. Raþid Halifeler döneminde Mekke'yi bu sel baskýnlarýna karþý korumak için bazý önlemler alýnmýþtýr. Mekke ve etrafýndaki arazilerin taþlýk oluþu ve suyun yokluðu ziraat için hiç bir faaliyete izin vermemektedir.

Mekke'nin ortaya çýkýþý Hz. Adem (a.s.)'a kadar uzanýr Adem (a.s.) yeryüzüne indirildiðinde Mekke'de Beytullah'ýn bulunduðu bu günkü yerde bir mabet inþa etmekle görevlendirilmiþti. Tarihçiler, Adem (a.s)'ýn Hindistan tarafýndan yeryüzüne indiðini kabul etmiþlerdir (Taberi, Tarih, Beyrut 1967, I, 122). Onun, kýrk defa Mekke'ye giderek haccettiði kabul edilirse bu durum bizi Mekke vadisinin ilk insanla birlikte, seçilerek kutsal kýlýndýðý sonucuna ulaþtýrýr (Ýbnü'l-Esir et-Kâmil fi't-Tarih, Beyrut 1979, I, 36-38).

Hz. Âdem tarafýndan inþa edilen Beytullah, Nuh (a.s.) zamanýna kadar varlýðýný sürdürdü. Tevhidden yüz çevirip putperest bir hayat yaþamaya baþlayan Nuh kavmi, tufanla helâk edilince, Beytullah yeryüzünden kaldýrýlmýþtý (Taberî, Tefsir, Mýsýr 1968 IV, 8). Baþka bir rivayete göre ise, Beytullah'ýn bulunduðu noktaya, Cennetten bir yakut indirilmiþ, Tufan esnasýnda bu yakut göðe kaldýrýlmýþtý (Taberî, Tarih, I, 123).

Bu rivayetler çerçevesinde düþünüldüðünde Mekke'nin insanlýk tarihinin baþlangýcý ile birlikte, bir yerleþim yeri olma özelliði göstermeye baþladýðý anlaþýlýr. Ayetlerde zikredildiði gibi Beytullah, insanlarýn ibadet etmesi için yeryüzünde inþa edilen ilk yapý (Âl-i Ýmrân, 3/96) ve Mekke, þehirlerin anasý (Ümmü'l-Kura) dýr (el-En'am, 6/92). Kur'an-ý Kerimdeki bu tür ifadeler, yukardaki nakilleri doðrular niteliktedir. Ancak Taberi'nin Ebu Zer (r.a.)'den naklettiði bir hadisi þerifte þöyle denilmektedir: "Ya Resulallah! Yeryüzünde ilk mescit hangisidir" dedim. O, Mescid-i Haramdýr" dedi.

"Sonra hangisidir" dedim. Mescid-i Aksa dýr" dedi. Aralarýnda kaç yýl olduðunu sorduðumda da; "kýrk yýl" dedi" (Taberî, Tefsir, IV, 8-9). Mescid-i Aksa'nýn inþasý Hz. Süleyman (a.s.) tarafýndan bitirilmiþti (bk. Mescid-i Aksa Mad.). Mescid-i Aksa'nýn Beytullah'tan kýrk yýl sonra inþa edilmesi haberi, Süleyman (a.s.)'ýn bu Mescidi ikinci kez inþaya baþlamýþ olmasý anlamýna gelir. Çünkü bu habere göre Mescid-i Aksa'nýn bulunduðu yerde, ya bizzat Ýbrahim (a.s.) veya oðlu Ýshâk (a.s) tarafýndan bir mescit inþa edilmiþ olmalýdýr.

Hz. Ýbrahim (a.s)'in Hz. Hacer'i oðlu Ýsmail ile birlikte getirip bu ýssýz vadiye býrakmasýndan öncesi hakkýndaki tarihi bilgiler, bazý yorumlamalar ve çýkarýmlar üzerine bina edilmiþ olup oldukça yetersizdir.

Hz. Hacer, henüz süt çocuðu olan Ýsmail'le Allah Teâlâ'nýn emri doðrultusunda Mekke'ye býrakýldýðý zaman Mekke, su kaynaðýna sahip olmayan ve yakýnlarýnda hiç bir insan topluluðunun bulunmadýðý bir yerdi. Yanlarýndaki suyun tükenmesi üzerine, Hz. Hacer'e sunulan Zemzem* suyu bu vadiye yeni bir gelecek hazýrlamýþtý. Yemenli bir topluluk olan Curhumîler'den bir grup Mekke vadisinin aþaðý taraflarýna konaklamak istediler. Bu arada yakýnlarda bir su kaynaðýnýn varlýðýný gösteren kuþlar gördüler. Biraz araþtýrmadan sonra, Zemzem'in yanýna ulaþtýlar. Bu topluluk Hz. Hacer'den Zemzem'e yakýn bir yere yerleþmek için izin istediler. Suyun kendisine ait kalmasý þartýyla onlarýn bu isteðini kabul etti. Böylece, baþka insanlar da gelip yerleþerek buranýn bir yerleþim merkezi halini almasýný saðladýlar (Ýbnü'l-Esîr, el-Kâmil fi't Tarih, Beyrut 1979, I, 103-104).

Hz. Ýsmail (a.s.), büyüyüp delikanlýlýk çaðýna geldiðinde, Hz. Hacer vefat etti. Hz. Ýsmail, Curhümlüler'den bir kýz ile evlenip, onlarla akrabalýk kurmuþ ve onlardan Arapçayý öðrenmiþti. Ýbrahim (a.s.), sürekli olarak Mekke'ye gelip Hz. Hacer ve oðlu Ýsmail'i ziyaret ediyordu. Yine bir defasýnda Mekke'ye geldiðinde, Allah Teâlâ'nýn kendisine burada bir

"beyt" yapmasýný emrettiðini söylemiþ ve birlikte Kâbe'nin inþasýna baþlamýþlardý. Beytullah'ýn tamamlanmasýndan sonra Allah Teâlâ Haccýn nasýl yapýlacaðýný Ýbrahim (a.s.)'a bildirmiþ (Ýbnü'l-Esir, a.g.e, I,106-107) ve Mescid-i Haram'a giren herkesin emniyet ve güvenlik içinde bulunduklarý hükmünü getirmiþti (Âl-i Ýmran, 3/97).

Ýsmail (a.s.)'ýn nesli burada çoðalýp dururken, Yemen'den göç edip buralara gelen Huzaalýlar, Curhümîlerden yerleþme izni istemiþ, red cevabý almalarý üzerine onlarla savaþarak þehri ele geçirmiþlerdi. Ýsmailoðullarý bu savaþta tarafsýz kaldýklarý için Huzaalýlar onlara dokunmamýþlardý. Huzaalýlar 207'de Mekke'ye hakim olmuþlar ve bu hâkimiyetlerini üçyüz yýl sürdürmüþlerdi. Huzaalýlar Mekke'de, Ýbrahim (a.s.)'in dininden büyük sapmalar göstermiþ ve putperestliðin yaygýnlaþmasýný saðlayarak insanlarý dalâlete sürüklemiþ, Hubel adýnda bir put dikip ona tapýnmýþlardý (Ýbn Hacer, el-Askalanî, Fethu'l-Bâri, Mýsýr 1959, V, 359). Bu putperestlik Ýsmail (a.s.)'ýn soyunu da etkisi altýna almýþ; istisnalar hariç Hanif dinine mensup kimse kalmamýþtý. Huzaalýlar Ýsmail (a.s.)'in nesli olan Kureyþ'in güç kazanmasýna kadar Beytullah'ýn sahibi olma durumlarýný korumuþlardý. 440 yýlýnda Kusay, Kureyþ'i toparlayýp, Huzaalýlarla savaþa tutuþmuþ ve onlarý þehirden uzaklaþtýrmýþtý (Ýbn Hacer, a.g.e., V, 359; H. Ý. Hasan, a.g.e., I, 45-46). Kusay, Huzaalýlarla olan mücadelesi esnasýnda Kuzey Arabistan'ýn büyük kabilelerinden biri olan Kuda'a kabilesinin baþkaný olan üvey kardeþi tarafýndan desteklenmiþti (M. Hamdullah, Ýslâm Peygamberi, II, 884.),

Kusay, emretme gücünü ele geçirmesinden sonra, Mekke'deki idari ve sosyal yapýda bazý deðiþiklikler yaptý. Mekke'nin merkezi olan Beytullah'ýn etrafýna kendi kabilesi Kureyþ'e mensup çeþitli boylarý yerleþtirdi. Burada oturan Huzaalýlar'ý ise þehrin dýþýnda ikamet etmek zorunda býraktý. Þehrin mutlak hakimi olmakla birlikte Kusay, toplumun genel iþleriyle alâkalý bazý görevleri Kureyþ'in dýþýndaki kabilelere verip hoþnut etme yoluna giderek, onlarý Kureyþ'e baðlamýþ oldu. Bu görevlerin önemli bir kýsmý Hac ibadeti ile alâkalý idi ve Mekke'den çok uzak yerlerdeki bazý kabileler de bu görevlerin yerine getirilmesine katýlýyorlardý (M. Hamdullah, a.g.e., I, 888).

Kusay, Mekke þehir devletinin parlemantosu niteliðinde olan Daru'n Nedve'yi kurmuþ ve bunun yanýnda, toplumun idaresi ve dini görevlerin yerine getirilmesi ile alâkalý kurumlar ihdas etmiþti.

Daru'n-Nedve'nin baþkanlýðý, savaþ sancaðý muhafýzlýðý, Kâbe'nin hizmetleri, hacýlara içecek su ve vergilerden elde edilen gelirden hacýlara yemek verme gibi görevler bizzat Kusay tarafýndan yerine getiriliyordu. O, vefat ettiði zaman bu görevleri dört oðlundan ikisi olan Abdu'd-Dâr ve Abdul Menaf'a kalmasýný vasiyet etmiþti (Hamdullah, a.g.e., 891; H. Ý. Hasan, a.g.e., I, 48).

Mekke, eski Grek þehirlerinde olduðu gibi yukarý þehir (Malat) ve aþaðý þehir (Mesfele) olmak üzere ikiye ayrýlýyordu. Kureyþ'in ileri gelen ve lider konumunda olan kimseleri Malat denilen þehrin yukarý kýsmýnda oturuyordu. Baþkan Kusay'ýn evi ise Beytullah'ýn tam karþýsýnda idi ve toplumun problemlerinin görüþülmesi bu evde yapýlýrdý (M. Hamdullah, a.g.e., 888-889). Daru'n-Nedve olarak adlandýrýlan yer, Kusay'ýn ölümünden sonra þehir meclis binasý olarak tahsis edilen bu evdir. Mekke'nin kýrk yaþýný doldurmuþ bütün sakinleri, meclis toplantýlarýna iþtirak edebilirlerdi. Ancak, pratikte belirli aile baþkanlarý ve kabile ileri gelenlerinden baþkalarýnýn bu toplantýlara iþtirak ettiði görülmezdi. Daru'n-Nedve en hareketli günlerini kuruluþundan uzun zaman sonra, Resulullah (s.a.s)'in davetini engellemek ve inananlarý sindirmek için yapýlan toplantýlar sebebiyle yaþamýþtýr. Mekke'li müþrikler, Mekke þehir devletinin parlemontosunda kararlar alarak Ýslâmý yok etmeye çalýþmýþlardýr. Resulullah (s.a.s.), ise ilk zamanlardan baþlayarak bu parlementoya (Daru'n-Nedve'ye) karþý Erkam'ýn evini (Daru'l-Erkam) karargâh yaparak mücadelesini sürdürmüþtür.

Bütün Mekkelilerin ortak meclisi olan Daru'n-Nedve'nin yanýnda bir de er soyun kendilerine ait "Nâdî" denilen toplantý yerleri vardý. Bu Nâdîlerde de Ýslâm mesajýný yok etmek için sürekli küçük çaplý toplantýlar düzenlenmekteydi. Gerek Daru'n-Nedve'de ve gerekse Nâdîlerde yapýlan toplantýlar basit de olsa bir protokol çerçevesinde olurdu. Bu mekanlar siyasî ve askeri kararlarýn alýndýðý yerler olmalarý yanýnda, sosyal faaliyetlerin de yürütüldüðü yerlerdi.

Mekke bir þehir devleti olmakla birlikte, otorite tek bir kimsenin elinde deðildi. Kusay, Mekke'de hâkimiyeti eline geçirdiði zaman, yabancýlar üzerinde olduðu kadar kendi kabilesi üzerinde de mutlak bir hâkimiyete sahipti. Ancak o, idarî imtiyazlarý oðullarý arasýnda bölüþtürmüþ olduðundan dolayý bir hükümdarlýk idaresine geçiþ olmamýþtý. Oligarþik bir yönetim tarzýna sahip olan Mekke, Bizans Ýmparatoru'nun saðladýðý büyük desteðe raðmen Osman Ýbnu'l-Hüveyris'in krallýðýný tanýmamýþ; Bizansla olan iktisadî iliþkilerini tehlikeye düþüreceðini bildikleri halde onu alaya almýþlardý. Ýslâm vahyinin baþladýðý sýralarda Mekke on kiþilik bir þûra tarafýndan idare ediliyordu. Ancak idarenin iþleyiþi hakkýnda açýk bilgi veren kayýtlar yoktur. Bazý rivayetlerde altý ile on arasýnda memuriyetin bulunduðu zikredilir. Ancak hiç bir kazaî yetkisi olmayan bu memuriyetlerin ihdas edilmesi, eþraf zümresinin öðünme duygularýný tatmin gayesine yönelikti.

Mekke'de dini hayat tamamen putperestlik üzerine bina edilmiþti. Bu putperestlik, Hz. Ýbrahim'in tevhid dini çerçevesinde ortaya koyduðu ibadetlerle iç içe girdirilmiþti. Mekke'li müþrikler Allah'ý, herþeyin yaratýcýsý olarak kabul ederken bir çok meselede putlarý ona ortak koþarlar, onlarý kendilerine ilâhlar edinirlerdi. Beytullah ve haccýn Arabistan'ýn diðer bölgelerini de ilgilendiren bir husus olmasý, Mekke'ye, yarýmadanýn dini merkezi olma konumunu kazandýrýyordu. Cahilî âdetler üzere yapýlan haclarda, hacýlarýn ihtiyaçlarýný karþýlamak için bir takým faaliyetler yapýlýrken, bizzat Beytullah'ýn bakýmý için de çalýþmalar yapýlýrdý. Bu iþlerle alâkalý görevler, babadan oðula geçmek suretiyle üstlenilirdi.

Mekke'de Ýslâm öncesine ait oturmuþ bir hukukî sistemin varlýðýndan sözedilmesi mümkün deðildir. Halk ihtilâfa düþtüðü konularda kabile reislerinin hakemliðine baþvururdu. Eðer problem bu þekilde halledilemezse kemal ve hikmet sahibi olarak ün yapmýþ bazý þahsiyetlerin hakemliðine baþvurulurdu. Bunlardan biri olarak Halid'in babasý Velid zikredilebilir ki o, "el-Adl" lakabýyla tanýnmaktaydý. Yine Haceru'l-Esved'in* yerine yerleþtirilmesi esnasýnda çýkan ihtilâfýn çözümünün havale edileceði hakem tesadüfe býrakýlmýþtý ve bu Resulullah (s.a.s.)'e isabet etmiþti. Ancak hakemlerin verdiði kararlarý infaz edecek bir kurum yoktu ve çoðu zaman hakemin haklý gördüðü kimse güç kullanarak hakkýný almak zorundaydý. Hukuki iþlerin yürütülmesinde fal ve kehanet gibi hurafelerin çok etkisi vardý. Mekke'li veya yabancý olsun haksýzlýða uðrayan kimselerin hakkýný almak için tamamen fahri olarak oluþturulmuþ bir kurum olan Hilfu'l-Fudûl, fonksiyonunu oldukça etkili bir þekilde yerine getirmekteydi. Resulullah (s.a.s.)'in de bu gruba üye olduðu bilinmektedir (bk. Hilfu'l-Fudûl Mad.),

Mekke, tarým açýsýndan hiç bir özelliði olmayan susuz ve taþlýk bir arazide kuruludur. Bu durumda halk, geçimini ve ihtiyaç duyulan maddeleri saðlamak için ticarî faaliyetlere yönelmek zorunda kalmýþtýr. Bu yüzdendir ki diðer bölgelere nazaran Mekke'nin Arabistan yarýmadasýnda önemli ve merkezi bir yeri vardýr. Mekke'deki ticari faaliyet yaz-kýþ yoðun bir þekilde kesintisiz olarak sürerdi. Yaz seferleri Suriye taraflarýna, kýþ seferleri ise Yemen taraflarýna gönderilen kervanlardýr (H.Ý. Hasan, a.g.e., I, 62). Bu ticarî kervanlar Mekke için o kadar önemli idi ki, Allah Teâlâ; Kýþ ve yaz yolculuklarýnda kendilerini güvenlik ve esenliðe kavuþturduðu için onlar bu Beyt'in Rabbine ibadet etsinler" (Kureyþ, 106/2-3) buyurmaktadýr.

Bu ticarî faaliyetler, yýl boyu bütün Arabistan Yarýmadasýný dolaþacak þekilde düzenlenen panayýrlar ve Suriye, Filistin ve Yemen taraflarýna düzenlenen kervanlarla yapýlmaktaydý. Otoriteden yoksun ve anarþi içerisindeki Arap Yarýmadasýnda bu tür iktisadî teþebbüsleri emniyet altýna almak oldukça güç bir konu olmakla birlikte, barýþ ve güvenlik aylarý olarak tesbit edilmiþ haram aylar içerisinde bu emniyet tam olarak saðlanýyordu. Bu konuda bile Mekke'nin ayrýcalýklý bir konumda olduðu görülür. Zira diðer bütün panayýrlar için sadece Recep ayý haram kabul edilirken, Mekke, dört ay olan Eþhuru'l-Hurûm'un tamamýna sahipti. Ayrýca Basl adýndaki müessese ile Mekke'deki bazý ailelerin mallarý yaðmalamalara karþý koruma altýna alýnmýþtý (M. Hamidullah, a.g.e., I, 26-27).

Mekke civarýnda Ukaz, Mecenne ve Mina panayýrlarý, Mekke'ye ihtiyaç duyduðu mallarý saðlarken ayný zamanda ticaretin hareketlenmesine ve Mekke'li tüccarlarýn bolca kazanç saðlamalarýna imkan veriyordu. Hire Hükümdarý Numan b. Münzir, bizzat tertiplettiði kumaþ ve koku yüklü kervanlarý bu panayýrlara gönderirdi. Ülkesinin ihtiyaç duyduðu mallarý satýn alarak bu ticarete iþtirak etmekteydi (A. Köksal, Ýslâm Tarihi, Mekke Devri, Ýstanbul 1981, 88). Tam Hac zamanýna denk gelen bu panayýrlar, çok kalabalýk oluyordu. Mekke'nin din konusunda sahip olduðu imtiyazýn yanýnda onun ticari ulaþým yollarýnýn kesiþtiði noktada bulunmasý ona ayrý bir önem kazandýrýyordu (H. Ýbrahim Hasan, a.g.e., I, 61). Dolayýsýyla Mekke, sermayenin bol miktarda toplandýðý ve en ideal þekilde deðerlendirildiði bir merkez konumunda idi. Bu durum Mekkelilere; özellikle þehre hakim olan Kureyþlilere büyük itibar saðlýyordu. Mekke'ye giren paralar, Bizans altýn dinarý, Sasanî ve Himyerî gümüþ dirhemleri gibi çeþitli cinslerden oluþuyordu.

Bu ticarî faaliyetlerden ve elde edilen büyük kârlardan bütün Mekkeliler ayný oranda istifade edemiyorlardý. Bütün cahili kapitalist sistemlerde olduðu gibi Mekke'deki düzende de sermaye, belirli para babalarýnýn elinde toplanýyordu. Haþimîlerin bir bölümünün dahil olduðu bir kesim malî sýkýntý içerisinde yaþamaktaydý. Resulullah (s.a.s.) zamanýnda Mekke, iktisadî geliþiminin en zirve noktasýndaydý. Mekke kervanlarý deri, Taif'te üretilen kuru üzüm, Benu Süleym maden ocaklarýndan elde edilen altýn ve gümüþ, Afrika'dan gelmiþ olan altýn tozu, fildiþi, Yemen pazarlarýndan satýn alýnan Hind mahsulleri ve Çin ipeklikleri ile en önemli yükler arasýnda sayýlan güzel kokular taþýrlardý. Mekkelilerin, raðbet ettikleri mal cinsleri ise, Akdeniz bölgesi ülkelerinin sanayi mahsulleri olan pamuklu, yünlü ve ipekli dokumalar ve parlak erguvani renkte kumaþlar; Basra ve Suriye'den, bedevîler için çok deðerli olan silahlar, hububat ve nebatî yaðlardý. Mekke'li tüccarlar bu arada önemli ölçüde para ticareti de yapmakta idiler.

Mekkelilerin düzenledikleri kervanlarda mallar, sadece develerle taþýnýrdý. Bazen develerin sayýsý iki bin beþ yüze ulaþýrdý. -Bu durum bu kervanlarýn ne kadar büyük malî meblaðlara ulaþtýðýný gösterir. Kervanlar; tüccarlar, rehberler ve muhafýzlardan oluþurdu. Muhafýzlarýn sayýsý geçilen bölgenin güvenlik durumuna göre, yüz elli ile üçyüz kiþi arasýnda deðiþirdi. Mekkelilerin Bizans ve Ýran imparatorluklarý ile ticari anlaþmalar yaptýklarý ve onlardan bazý imtiyazlar elde ettikleri bilinmektedir. Habeþistan ve diðer memleketlerle de bir takým anlaþmalarý bulunmaktaydý. Ancak, Bizanslýlar, Araplarýn silah, zeytinyaðý ve þarap türü maddeleri satýn alýp, ülkelerine götürmelerini yasaklamýþlardý.

Mekke'nin coðrafi açýdan bulunduðu özel konumu, etrafýndaki devletlerin dikkatini çok eski devirlerde bile üzerine çekmekte idi. Beytullah'ýn bulunduðu yer olmasý sebebiyle de büyük bir saygýnlýðý vardý. Mekke, bir çok teþebbüslere raðmen yabancý güçler tarafýndan iþgal edilememiþ ve tarihi boyunca baðýmsýzlýðýný korumuþtu. Rivayetlere göre, Yemen melikleri olan Tubba'lar ve hatta Farslar bile Hac maksadýyla Mekke'yi ziyaret etmekte idiler. Abdulmuttalib'in Zemzem kuyusunu kazdýðý vakit çýkardýðý altýndan mamul geyik heykeli buna delil olarak gösterilmektedir (Ýbn Haldun Mukaddime, Terc. Z.K. Uðan, Ýstanbul 1988, II, 243). Araplarýn geleneksel rivayetlerine göre, Ýskender Mekke'ye gelip Kâbe'yi ziyaret etmiþti (Hamidullah, a.g.e., II, 834; Dineverî, Ahbaru't-Týval, Kahire 196, 33-34). Romalý tarihçiler, Yemen bölgesinde Necran'ý istila eden General Aelius Gallus (M.Ö. 24)'un Mekke'yi ele geçirmek istediðini, ancak buraya ulaþmaya muvaffak olamadýðýný kaydetmektedirler. Romalýlar, Neron (ö. M.Ö. 66) zamanýnda defalarca Mekke'ye yakýn yerlere gelmiþler ancak, her seferinde baþarýsýzlýða uðrayarak çekilip gitmiþlerdi. Romalýlarýn bu teþebbüslerinin sebebi, muhtemelen baharat ülkesi olan Yemen'in ticaret yollarýný kendi açýlarýndan emniyet altýna almak istemeleridir. Bizanslýlar, Mekke üzerinde nüfuz kurmak için sürekli gayret göstermiþler. Ancak onlar da doðrudan bir baðýmlýlýk saðlayamamýþlardý. Bazý Mekkeliler, hemþehrilerine bir üstünlük saðlamak için Bizanslýlardan yazýlý belgeler getirmiþlerse de bu, Mekkeliler için hiç bir þey ifade etmemiþtir. Ancak þu var ki, ticarî baðýmsýzlýklarý, Mekkelilerin ustaca diplomatik faaliyetlere giriþmelerine sebep olmuþtur. Fakat bu, gurur ve kibir sahibi Mekkelilerin hiç bir zaman boyun eðmeleri neticesini doðurmamýþtý. Onlar, sürekli savaþ halinde olan Bizans ve Ýran'la ustaca politikalarý sayesinde menfaatleri doðrultusunda iliþkilerini sürdürüyorlardý.

Mekke'nin Ýslâm'dan önceki tarihi için en önemli olaylardan birisi þüphesiz ki, Habeþ Krallýðý'nýn Yemen Valisi Ebrehe'nin Mekke'ye düzenlediði askeri seferdir. Ebrehe, Hristiyan olan Habeþ kralýna yaranmak için çok mükemmel bir þekilde inþa ettirdiði kiliseyi Kâbe gibi bütün insanlarýn yöneldiði bir mekân yapmak için giriþimlerde bulundu. Onun düþüncesi, Araplarý Beytullah'tan yüz çevirip buraya yöneltmekti. Bunu öðrenen bir Arap, kiliseye gidip, içerisine girerek pisledi. Ebrehe bu olay üzerine kýzgýnlýðýný giderebilmek için Mekke'ye giderek Kâbe'yi yýkmaya karar verdi. Onun ordusunda, bir rivayete göre on üç tane fil vardý ve önlerinde de Mamud adlý fil yürüyordu (Ýbnü'l-Esîr, a.g.e., I, 442).

Ancak, Fil Suresinde ve tarih kitaplarýnda anlatýldýðý üzere büyük bir yenilgiye uðrayan Ebrehe, gerisin geriye kaçmak zorunda kalmýþtý. Fil olayý Mekkelileri o kadar etkilemiþti ki, onu tarih kitaplarýnda kendilerine ölçü almýþlardý (bk. Ashâbü'l-Fil ve Fil sûresi Mad.).

Resulullah'ýn, risaletle görevlendirilmesinden sonraki on üç sene boyunca Mekke'deki cahilî yaþantýda ve siyasî iliþkilerde pek bir deðiþiklik olmamýþtý. Bu devrede, Habeþistan Necaþi'si Ashama, Müslümanlarýn tarafýný tutmuþ, kendisine sýðýnanlara iyi muamele etmiþti. Hicretten sonra, Mekke'nin fethine kadar geçen sekiz sene, Medine Ýslâm devletini yok etmek için yapýlan yoðun faaliyetlere sahne oldu.

Hicretin sekizinci yýlýnda Resulullah (s.a.s.)'e boyun eðen Mekke, bu tarihten sonra yeni bir dönemi yaþamaya baþladý. Allah Teâlâ'nýn mübarek kýldýðý, Ýslâm dininin merkezi olan bu belde, þirkten, putperestlikten ve bütün diðer hurafelerden arýndýrýlmýþ yeni bir hayata kavuþtu. Daha önce baðýmsýz bir þehir devleti olan Mekke'nin, fetihten sonra ekonomik ve sosyal durumu da deðiþmiþti. Mekke, ihtiyaçlarýný temin edebilmek için ihtiyaç duyduðu yoðun kervan faaliyetlerine eskisi gibi baðýmlý deðildi. Zira, Ýslâm devleti elde ettiði gelirleri ihtiyaç olan yerlere adil bir þekilde taksim ettiði için Mekke'nin ihtiyaç duyduðu her þey Ýslâm devleti eliyle saðlanýyordu. Ayrýca eski ticarî faaliyetler, Mekke için artýk hayatî olma özelliðini yitirmiþti. Mekke, Hac zamanlarýnda çok deðiþik bir manevî atmosfer altýnda hareketli ve canlý günler yaþýyordu. Bu zaman zarfýnda çok yoðun bir ticarî faaliyeti de sahne oldu. Ayrýca Mekke, yeryüzündeki bütün müslümanlarýn kalplerinde yaþattýklarý ve oraya ulaþýp, Hac ibadetini yerine getirmek için büyük fedakârlýklarý göze aldýklarý bir manevî þehir olma özelliðini kýyamete kadar sürdürecektir.

Mekke, Râþid Halifeler döneminde siyasî yönden sakin bir hayat yaþadý. Beytullah için tarihi bir sorun olan sel baskýnlarýný önlemek için Hz. Ömer (r.a.) ve Hz. Osman (r.a.)'ýn bazý çalýþmalar yaptýklarý görülmektedir. Onlar, bazý mühendisleri buraya gönderip yüksek mahallelerin bulunduðu kýsýmlara sedler yaptýrarak Beytullah'ý su baskýnlarýna karþý korumaya çalýþtýlar.

Emeviler döneminde de Mekke'ye gereken ilgi gösterilmiþtir. Selleri kontrol altýna alýp yönünü deðiþtirmek için büyük kanallar kazýlmýþtý. Ayrýca, Hz. Ömer tarafýndan baþlatýlýp I. Velid zamanýna kadar devam eden istimlaklar ile Kâbe'nin çevresindeki saha büyütüldü. Muaviye, kuyular açtýrýp sularýn toplanmasý için bentler yaptýrmýþ, kurduðu sulama sistemi ile tarýma elveriþli sahalar oluþturmaya çalýþmýþtý.

Mescid-i Haram'ýn inþaasý için bir proje hazýrlayýp uygulamaya koymak I. Velid'e nasip olmuþtur. O, bu projesini gerçekleþtirebilmek için Suriye ve Mýsýr'dan mimarlar getirtmiþti.

Mekke, Medine ve Taif gibi üç önemli þehri olan Hicaz bölgesinin idaresi, Emeviler zamanýnda, bu aileden olan önemli kimselerin elinde kaldý. Bunlar arasýnda Said b. el-As, Mervan b. el-Hakem, Ömer b. Abdülaziz zikredilebilir. Ancak bazan bu aileye mensup olmayan kimselerin de bu göreve getirildikleri görülmektedir. Bu kimselerin idarî yetenekleri denendikten sonra atandýklarý bir gerçektir. Bundan dolayý ilk önce Taif valiliði verilir, uygun görülürse bundan sonra Mekke ve Medine valilikleri de buna dahil edilirdi. Tabiatýyla Hicaz bölgesinin idari merkezi Medine'de bulunmaktaydý.

Mekke, Emevîler zamanýnda bazý siyasî baskýlara maruz kaldýðý gibi, siyasî çýkarlarýn elde edilmesi için askeri saldýrýlara uðradýðý da olmuþtur. Yezid'in haksýz bir þekilde hilâfet makamýna getirilmesini kabul etmeyen Abdullah Ýbn Zübeyr, muhalefetini Mekke'den yürütüyordu. Bu durum, Suriye ordusunun Hicaz'a gönderilmesine ve Mekke'nin kuþatma altýna alýnmasýna sebep olmuþtu. Abdullah Ýbn Zübeyr bu orduyu maðlup etmiþ ve komutanlarýnýn çoðunu da esir almýþtý. Daha sonra Mekke'yi tekrar kuþatan Yezid'in ordusu, onun ölüm haberi üzerine kuþatmayý kaldýrmýþtý.

Mekke'de hilâfetini ilân eden Zübeyr'e Hicaz bölgesinin tamamý Irak ve Horasan bölgeleri de bey'at etmiþlerdi. Abdülmelik b. Mervan, Emevîler'in yönetimini eline aldýktan hemen sonra, Haccac komutasýnda bir orduyu Mekke üzerine gönderdi. Zalimliðiyle þöhret bulmuþ bir kimse olan Haccac'ýn kuþatmasýna altý ay direnen Mekke, Abdullah b. Zübeyr'in kahramanca savaþarak þehid edilmesiyle onun tarafýndan iþgal edilmiþti.

Miladî 747'de Yemen'den gelen Hariciler Mekke'yi iþgal etmiþler; 750'deki Abbasî darbesi ile Mekke hilâfet ile birlikte Abbasîler'in eline geçmiþti.

Abbasiler döneminde (750-961) Mekke'nin idaresi hanedana mensup kimselerin elinde kalmýþtýr. Harun er-Reþid, Mekke için büyük harcamalar yapmýþtý. Ayrýca onun dokuz defa Hac maksadýyla Mekke'ye gitmiþ olduðu bilinmektedir. Me'mun devrine gelindiðinde, ortaya çýkan mecburiyet neticesinde, Mekke'nin idaresi Hz. Ali soyuna devredildi. Me'mun'un ölümünden sonra Abbasîlerin çöküþü baþlamýþ ve ülke bir anarþi ortamýna sürüklenmiþti. Otoriteden yoksun kalan kutsal topraklar sýk sýk kanlý çatýþmalara sahne oldu.

Karmatîler fýrkasýnýn terör havasý estirdiði dönemde Mekke zorlu günler yaþadý. M. 916 yýlýndan sonra Hac kervanlarýnýn yolunu kapayan Karmatiler, Mekke'ye düzenledikleri bir baskýnda çok sayýda insaný katlettiler ve Haceru'l-Esved'i sökerek Bahreyn'e götürdüler (M. 930). Sünnî Ýslama karþý açtýklarý savaþýn baþarýsýzlýkla neticeleneceðini gören Karmatîler, Haceru'l-Esved'i geri getirdiler.

Mýsýr'da Fatimîler devletinin kurulmasýndan sonra, Hz. Ali soyundan gelenlerin Hicaz bölgesindeki etkinlikleri arttý. Bu dönemden sonra Mekke idaresi, þerif olarak adlandýrýlan Hz. Ali'nin oðlu Hz. Hasan soyundan gelen kimselerin elinde kaldý. Þerifliðin kurulmasý ile Mekke, nisbeten baðýmsýz bir hayat yaþamaya baþlamýþtý. M. 994-1039 yýllarý arasýnda þeriflik makamýnda bulunan Ebu'l-Futûh bir halife gibi hareket etmeye baþlamýþtý. Þeriflerin idaresinde Mekke önemli bir ilerleme göstererek Medine'yi geride býrakmýþtýr. Bu arada Fatimîlerin ve Yemen meliklerinin Mekke'ye baský yaptýklarý görülmektedir.

Mýsýr'ýn 1517'de Yavuz tarafýndan ele geçirilmesinden sonra Hicaz bölgesi Osmanlý hâkimiyet sahasý içerisine girmiþti. Osmanlýlar, Mekke idaresini þeriflerin elinde býrakmýþtý. Onlar, bu dönemde sahip olduklarý topraklarý Mekke merkez olmak üzere, Kuzeyde Hayber'e, Güneyde Hali'ye, doðuda ise Necd bölgesine kadar geniþletmiþlerdi. Osmanlý hâkimiyeti döneminde Mekke, manevî bakýmdan sahip olduðu merkezîlik konumundan dolayý sürekli hizmet ve saygý görmüþtür. Buðday ihtiyacýnýn karþýlanmasý için Mýsýr sürekli bir kaynak kabul edilmiþti. Ayrýca ilmî kurumlar ve dini bi-ýalar için büyük meblaðlar sarfediliyordu.

IV. Murad zamanýnda Hacda çýkardýklarý kargaþalýklarý sebebiyle Þiîlerin hacca gelmeleri yasaklanmýþtý. Bu durum Sünnî-Þiî çatýþmalarýnýn Mekke'ye kadar bir yaygýnlýk kazanmasý neticesini doðurdu. Ancak, Osmanlý valisinin bu emri uygulama isteðine karþýlýk, Mekke þeriflerinin bu uygulamalara yanaþmak istemedikleri görülmektedir. Mekke, Vahhabîler'in ortaya çýkýþlarýna kadar, Zâvî Zayd, Zâvi Berekât ve Zâvi Mes'ud gibi þeriflerin bitmeyen mücadelelerine sahne oldu.

Necd bölgesinde güçlenen Vahhabîler, 1800'lerden sonra Mekke'yi sýkýþtýrmaya baþlamýþlardý. Vahhabîler ilk önce Taif'e saldýrmýþlardý. Osmanlý valisi Galip Efendi, Vahhabî tehlikesini yok etmek için çareler aradýysa da buna muvaffak olamadý. 1803'de, Emir Mes'ud komutasýndaki Vahhabîler Mekke'yi ele geçirdiler. Medine'de yaptýklarý gibi, itikadî yapýlarýndan kaynaklanan bir takým aþýrýlýklara giriþtiler. Galip Efendi, Cidde'ye doðru çekilmek zorunda kaldý. Cidde'de toparlanan Galip Efendi tekrar Mekke'yi geri almaya muvaffak oldu. Ancak, Vahhabîler'in hâkimiyetini tanýmak zorunda kalmýþtý.

Hicazdaki Osmanlý hâkimiyetini yeniden tesis etmek isteyen II. Mahmud, Mýsýr valisi Mehmet Ali Paþayý bu iþle görevlendirdi (1811).

1813 yýlýnda Cidde'ye çýkan Mehmed Ali, Galip Efendi'nin de kendisine yardým etmesi sonucunda Mekke'yi kolayca ele geçirdi. Vahhabîler direnemeyeceklerini anladýklarýndan þehri boþaltýp gitmiþlerdi. Mehmed Ali, Galip Efendinin görevine son vererek yeðeni Yahya b. Sarur'u þerif atadý. Bundan sonra Mehmet Ali'nin þeriflerin iþlerine sürekli müdahalede bulunduðu görülmektedir. Þeriflik için yapýlan mücadeleler, Ýstanbul'un da bu iþle doðrudan ilgilenmesine yol açmýþtý.

1869'da Süveyþ kanalýnýn açýlmasý ile Ýstanbul'un Hicaz bölgesiyle doðrudan temasý mümkün olmuþtu. Þerif Hüseyin Osmanlýlarýn, gereksiz bir þekilde Birinci Dünya Savaþýna katýlmasýnýn peþinden Ýngilizlerle iþbirliðine girerek Mekke'de baðýmsýzlýðýný ilân etti. Þerif Hüseyin daha sonra kendisini halife ilân etmiþti. Ancak buna kimse iltifat etmemiþti. Ýngilizlerin, menfaatleri gereði, Hüseyin'i terkedip Abdulaziz b. Suud'a destek vermeleri sonucu Hüseyin yalnýz kaldý. Onun 1924'de vefatý üzerine yerine geçen oðlu Melik Hüseyin, tutunamayarak önce Akabe'ye, oradan da Kýbrýs'a kaçtý. Mekke'yi rahat bir þekilde ele geçiren Ýbn Suud, 1926'da Hicaz kralý ilân edildi. Peþinden de Necid ve diðer bölgeler de buna dahil edildi. Bu tarihden günümüze kadar bu bölgeyi ellerinde bulunduran Suud Krallýðý, önce, Ýslâm coðrafyasýnýn bu bölgesinde nüfuz kurmaya çalýþan Ýngiliz Emperyalizmine hizmet etmiþler, peþinden Batý Emperyalizminin lideri konumuna gelen Amerika'nýn yedeðine girmiþlerdir.

Mekke, Ýslâmýn, Ýslâm ümmetinin kutsal bir beldesidir. Dolayýsýyla buranýn gerçek sahibi bu ümmettir. Bir gayri Ýslâmî yönetimin veya bir krallýðýn buraya sahip çýkarak kendi malý kabul etmesi ve müslümanlarýn Ýslâm'ýn beþ temel esasýndan birisi olan Hac ibadetini rahatlýkla yerine getirmelerine engel olmasý, Ýslâm ümmeti için kabul edilebilir bir durum deðildir. Mekke, necis gayri müslimlerin ayak basmalarýnýn yasak olduðu bir harem bölgenin içerisindedir. Bu bölgede, bilhassa Harem-i Þerif'in içerisinde insanlar, tam bir güvenlik içerisindedirler. Bunun böyle olmasýna raðmen, kendi sapýk yönetimlerinin Ýslâmî olduðunu halklara kabul ettirebilmek için bir takým âlim kýlýklý kimseleri kullanarak müslümanlara bu kutsal beldede yaptýklarý saldýrýlarý ve yoðun baskýlarý Ýslâm içinmiþ gibi göstermeye çalýþmaktadýrlar. Suud krallýðý, Mekke ve Medine'nin kutsallýðýný istismar ederek ayakta duran ve Ýslâm karþýtý siyasetlerine; güya þeriati uyguluyorlarmýþ havasý vererek Ýslâmý alet etmektedirler.

1979'daki Kâbe baskýný ve daha sonraki yýllarda emperyalizm ve müslümanlarýn baþlarýna bela kesilen taðutlarýn aleyhlerine sarfedilen sözlerden dolayý, haccetmeye gelen müslümanlarýn üzerine otomatik silahlarla ateþ açýlmasý olaylarý gözönüne alýndýðýnda, bu yönetimin Mekke'nin kutsallýðýna ve Ýslami hükümlere verdiði deðer açýk bir þekilde ortaya çýkar. 1979'da Kâbe çevresinde kýyam ederek Hareme sýðýnan grubun üzerine Suud yönetimi ateþ açarak çatýþmayý baþlatmýþtýr.


Ynt: Mekke ve kabe By: huseyinn Date: 29 Kasým 2010, 13:28:11
mekkeye girmeden sizi hudeybiye selamlar hani þu efendimiz sav medineden ashabýyla ihrama giripte beytullahý ziyaret edip hac yapmak istedi ya  onca yolu geçipte daha ileri gitmesine izin vermeyen hudeybiye çölün içinde yeþillik olan hudeybiye  beytullahý ziyaret için müþriklerle anlaþma yapýlan ve  ve ve oradan yolcularýna beytullahý göstermeden geri döndüren hudeybiye önce aðlar sonra sevinirsiniz  gelirsiniz beytullaha  bir ihtiþam bir güzellik bir heybet karþýlar sizi 

hemen hacerül esvedi ararsýnýz o öpülesi cennet taþý selam verip baþlarsýnýz dönmeye  daha bi kaç adýmdan sonra sizi makamý ibrahim karþýlar o ayaðýnýn tozu olmak için gýpta ettiðimiz halilullahýn ayak izi sonra  hatimin etrafýna gelirsin tepesinde bizim kýbleye döndüðümüz zaman karþýmýzda duran o altýn oluk tarafýndasýn aðlamad dönmeyi hiç denem o virajý baþaramazzsýn þaftlar hemen biter ter elbiseni ýslatmýþtýr ama sen hiç oralý olmazsýn bile tavaf namazý kýlarsýn susarsýn bir bakarsýn etrafýnda her bi yerde su doysýya içilesi

hacer validemizin zam zam yani dur dur dediði zemzem suyu içersin içersin açlýðýný gidermek için içersin susuzluðunu gidermek için içersin sonra yine dönmeye devam ,

rabbim cümle ümmeti muhammede o sudan doyasýya içmeyi nasib eder inþallah sonra
 say yapmalýsýn safa tepesi merve tepesi hem aðlar hem yürürsün
Ynt: Mekke ve kabe By: DÝLAN 8-D Date: 07 Þubat 2014, 12:54:37
rabbim cümle ümmeti muhammede o sudan doyasýya içmeyi nasib eder inþALLAH sonra
 say yapmalýsýn safa tepesi merve tepesi hem aðlar hem yürürsün
Ynt: Mekke ve kabe By: yagmur_7-c Date: 07 Þubat 2014, 13:42:48
mekkeye girmeden sizi hudeybiye selamlar hani þu efendimiz sav medineden ashabýyla ihrama giripte beytullahý ziyaret edip hac yapmak istedi ya  onca yolu geçipte daha ileri gitmesine izin vermeyen hudeybiye çölün içinde yeþillik olan hudeybiye  beytullahý ziyaret için müþriklerle anlaþma yapýlan ve  ve ve oradan yolcularýna beytullahý göstermeden geri döndüren hudeybiye önce aðlar sonra sevinirsiniz  gelirsiniz beytullaha  bir ihtiþam bir güzellik bir heybet karþýlar sizi 

hemen hacerül esvedi ararsýnýz o öpülesi cennet taþý selam verip baþlarsýnýz dönmeye  daha bi kaç adýmdan sonra sizi makamý ibrahim karþýlar o ayaðýnýn tozu olmak için gýpta ettiðimiz halilullahýn ayak izi sonra  hatimin etrafýna gelirsin tepesinde bizim kýbleye döndüðümüz zaman karþýmýzda duran o altýn oluk tarafýndasýn aðlamad dönmeyi hiç denem o virajý baþaramazzsýn þaftlar hemen biter ter elbiseni ýslatmýþtýr ama sen hiç oralý olmazsýn bile tavaf namazý kýlarsýn susarsýn bir bakarsýn etrafýnda her bi yerde su doysýya içilesi
;)
Ynt: Mekke ve kabe By: Rabia nur kaplan 8.D Date: 07 Þubat 2014, 13:49:58
Son söz:Mekke’ye, Medine’ye parasý olan deðil, aþký olan gider..Ey tâlib, aþk biriktir sen de, oyalanma!..Muhabbetle efendim.
Ynt: Mekke ve kabe By: Rabia nur kaplan 8.D Date: 07 Þubat 2014, 13:52:47
Esselamü aleyküm ve rahmetullahi
Müslümanlar Kâbe’de tutmuþ saf,
Sanki mahþeri andýrýyor tavaf.
Ýnsanlar, yýldýzlar misali saf saf,
Kâbe’de coþkuyla etmekte tavaf.

Kadýn erkek birlik omuz omuza,
Herkes eþit, herkes ayný hizada,
Diyeceði yok siyahýn beyaza,
Allah katýnda girmiþ tavafa.
Ynt: Mekke ve kabe By: ehlidunya Date: 24 Haziran 2014, 18:30:09
Esselamu aleykum ; Kabe ve Mekke ile ilgili bu muazzam bilgileri paylaþan ve bize olan kardeþimizden allah razý olsun .

Bilgiler güzel bir kronolojik sýraya konulmuþ Hz Ýbrahim baþlayan ve Hz Ýsmail ile devam eden süreç kabenin yapýmý

Mekke þehri ...

Ýnþaallah oralara gitmek istifade etmek bizlere de nasip olur .
Ynt: Mekke ve kabe By: cerendemir Date: 24 Haziran 2014, 18:59:17
Ve aleykümselam.Rabbim paylaþan kardeþimiz den razý olsun bilgilendim.Ve Rabbim bana ve herkese gitmeyi ve oralara gitmeyi nasip etsin.
Ynt: Mekke ve kabe By: [Muhammed] Date: 08 Mayýs 2015, 15:41:55
Ve Alleykümselam Ve Rahmetullah.Bu güzel bilgilerle bizleri aydýnlattýðýn için Rabbim senden razý olsun kardeþim.
Rabbim (c.c) görmek niyetiyle bu kutsal topraklara gitmeyi nasip etsin ÝnþaAllah...

Ynt: Mekke ve kabe By: ilayikelimetullah66 Date: 19 Aðustos 2015, 03:37:12
 Ey Mekke! Vallâhi eðer senden zorla çýkarýlmasaydým gönüllü olarak ayrýlmazdým ... H.z Muhammed ... ( s.a.v )
Ynt: Mekke ve kabe By: selma 8-D Date: 12 Nisan 2016, 16:44:47
Esselamü aleykümRabbim bizlerede lutsal mekanlari  görmeyi nasip eylesin inþAllah
Ynt: Mekke ve kabe By: merthan34 Date: 18 Mart 2018, 21:51:21
Mekke ve Kâbe ile Ýlgili Özel Vazifeler

Mekke þehrini kuran Kusayy, þehrin idâresi, Kâbe'nin bakýmý ve Kâbe'yi ziyârete gelenlere hizmetle ilgili bazý görevler ihdâs etti. Bu hizmetler Hz. Ýsmâil'in neslinden olan kimseler tarafýndan yerine getiriliyordu. Bu hizmet ve görevlerden bir kýsmý þunlardýr:

1- Hicâbe: Kâbe'nin perdedarlýðý ve anahtarlarýný taþýma görevidir.

2- Sikâye: Kâbeyi ziyârete gelenlerin suyunu temin etme ve Zemzem kuyusuna bakma görevidir.

3- Rifâde: Kâbeyi ziyâret için Mekke'ye gelenleri aðýrlama, barýndýrma ve muhtaçlara yardýmcý olma hizmetidir.

4- Nedve: Kusayy tarafýndan yapýlan "Dâru'n-Nedve" adlý istiþâre meclisi binâsýnda yapýlan toplantýlara baþkanlýk etme görevidir. Savaþ, sulh ve memleketin diðer bütün önemli iþlerinin kararý, burada yapýlan toplantýlarda verilirdi. Kýrk yaþýndan küçük olanlar, bu meclise alýnmazlardý.

5- Livâ: Savaþ zamanýnda ve askerin toplanmasýnda sancaðý taþýma görevidir.

6- Kýyâde: Savaþta askere komuta etme görevidir.

7- Sefâre: Ayný toplum içindeki fertler veya kabîleler arasýnda meydana gelen çekiþmelerde hakem olarak arabulma hizmetidir.

8- Hazine-i emvâl: Savaþ için hazýrlanan silâh, mal ve âletleri muhâfaza etme görevidir.

9- Ezlâm: Oklar ile fal bakma iþidir.

Ýnþaallah bu vazifeleri hakkýyla ifa eden hayýrlý mümin kullardan olmak duasýyla...

Allah razý olsun
Ynt: Mekke ve kabe By: Sevgi. Date: 19 Mart 2018, 00:52:44
Aleykümüsselam Kabe bütün Müslüman larýn kýblesi namaz için yöneldikleri yerdir yapanlardan Allah razý olsun inþaAllah

Ynt: Mekke ve kabe By: Mustafa Yasin Date: 12 Aðustos 2018, 20:06:18
Selamun Aleyküm. Allah bizleri kutsal topraklara gitmeyi nasip eyle. Allah razý olsun paylaþýmdan.

radyobeyan