Nefisten ari olmamak By: sumeyye Date: 29 Aðustos 2010, 14:21:05
Nefisten Âri Olmamak Ya da Ýmanýný Küçük Görene Tevazu Yapýlmaz
Biz toplum olarak nefisten, nefsin hastalýklarýndan, nefse uymamak gerektiðinden bahsederiz. Çünkü toplum olarak biliriz ki, nefse uymak çok kötüdür, nefse uymak, þeytana uymak gibidir… Her ne kadar þeytanýn kötü olduðunu, ona uymamak gerektiðini bilsek de, maalesef nefse uymama hususunda yeterince hassas olduðumuzu, duyarlý olabildiðimizi ya da bunu baþarabildiðimizi söyleyemeyeceðim. Bu belki nefis ile þeytanýn ayrýmýný tam yapamamaktan, belki nefsi yeterince tanýmadýðýmýz için nefsin ne denli kötülük kaynaðý olduðunu bilememekten, belki de bizimle iç içe olan nefsi ve onun uzantýlarýný kendi benliðimizden yeterince ayýramamaktan kaynaklanýyor olmalý diyorum.
Ve her zaman, tasavvufi kültürün bir þekilde bu toplumun hücrelerine indiðini, damarlarýmýzda dolaþtýðýný, tasavvufi kültürle iç içe yaþadýðýmýzý ve bu durumun, yani bizim gibi bin yýldan daha uzun bir süredir Ýslam’la müþerref olmuþ ve Ýslam’ýn hizmetçiliði ve bayraktarlýðý kendisine nasip olmuþ bir millet için yadýrganamayacak bir durum olduðunu söyleriz.
Ve dahi tasavvufun güzelliðini bilir, hatta en mühim tasavvufi laflarý, maksadýný aþacak kadar çok hayatýn içinde kullanýr ve düþünme kodlarýmýzdan eyleme biçimimize kadar mutlaka bi þekilde tasavvufun etkin rolü olduðunu biliriz… Hatta Þeyh Þazeli’nin deyimiyle; “Mürþidsiz yapýlan amelin nefsi kabarttýðýný” bile bile, Ýmam-ý Rabbani’nin deyimiyle “Hiç þeyhsizliktense, meczup bir þeyhe baðlanmanýn dahi her þeyden evlâ olduðunu” bile bile, mürþidsiz nefis terbiyesinin çok zor hatta bu devirde imkansýz olduðunu bile bile, bizler ne yazýk ki, tasavvufi düstur ve güzellikleri, günümüzdeki ölçüsüzlük sorunu yüzünden, sahte para gibi gerçek deðerinden uzaklaþtýrdýðýmýzý, kendimizin de gerçek deðerler açýsýndan içi boþ bir hale geldiðimizi, bizzat kendimizi kandýrarak görmemezlikten geliriz!.. Oysa tasavvuftaki hangi orijinal ahlaki deðer, Hz.Peygamber’in hayatýndaki bir güzelliðe tekabül etmez ki… Hiç þüphesiz hepsinin altýnda Hz.Peygamber’in ilmî, amelî, ahlakî sünnetleri yatmaktadýr. 1500 yýl sonra, Amerika’yý tekrar keþfeder gibi kendi deðerlerimizi mi yadýrgayacaðýz. Tabii ki hayýr!..
Aslýnda tasavvuf bizim toplum hayatýmýzdýr bir bakýma… Fakat son demlerinde modernizmin eyleme biçimleri içinde deðerlerinden çok þey kaybeden bu toplum, býrakýn tasavvufun derinlikli ve bizi ta içimizden kuþatan etkisini, adeta çok sýradan ve kültürsüz insanlarýn sýradanlýklarýyla hemhal eylemiþtir bizi; yani toplumu, yani ülkeyi, yani bu coðrafyanýn insanlarýný… Fakat, “Can çýkmayýnca ümit kesilmez” derler ya, bizim de toplumla ilgili ümitlerimiz her zaman yeþermeye adaydýr. Yeter ki yeni bir diriliþ, yeni bir silkiniþle, özgün klasiklerimizle yeniden kucaklaþarak ve o güzel kültürü, belli ölçüler dahilinde zihin dünyamýzda, gönül dünyamýzda yeniden þekillendirelim, önce kendimiz dirilelim, sonra da çevremizi ýþýtalým, diriltelim…
Bugün yapýlmasý gereken þey, eyleme ve düþünme biçimimizi gözden geçirmek, günümüz insanýnýn temel sorununun ne olduðunu tesbit etmektir.
Deðiþmesi gereken nice ölçülerden biri de tevazu ölçümüzdür. Tevazu eðer, bugün bizim anladýðýmýz gibi, yumuþaklýk ve alttan almanýn karýþýmý ama niye yapýldýðý belirsiz bir tavrýn adý ise, bu, Ýslam’ýn öngördüðü bir tevazu olamaz. Bu, bugün gerçek tevazunun bir unsuru dahi olamayacak kadar karýþýk bir davranýþ biçimidir ancak. Çünkü tevazunun ahlaki boyutu gayet derin ve herþeyin fevkindedir. Tevazu, pek çoðumuzun zannettiði gibi, altta kalmak, üste çýkmak, eþit durmak gibi komik kýyaslamalarý muhtevî deðildir. Tevazunun, merhametle, cömertlikle, adaletle, içtenlikle velhasýlý Allah’a (cc) kullukla ancak anlatýlabilecek boyutudur asli unsuru… Düþünün ki, güya çok tevazulusunuz ama ihtiyaç sahibine karþý hiç cömert deðilsiniz, daha doðrusu, gerektiðinde ve sizin için de zor olan zamanlarda fedakarlýk aklýnýza dahi gelmiyor… Merhamet tatile çýkmýþ gönlünüzde…
Dolayýsýyla insanýn, Allah’ýn (cc) emaneti olduðuna dair bir “emanet duygusu” duruþunuz da yok! Böyle durumlarda neyi neyle kýyaslayýp, hangi ilginç benliðinizi ne ile kýyaslayýp, kendinizce ne olmaya çalýþacaksýnýz, bu hakikaten merak mevzuu bir konu olurdu!.. Üstelik de orada tevazudan bahsedeceksiniz… Merhamet yok, cömertlik yok, adalet yok; tevazu var öyle mi? Bunu anlayamayana, kendine karþý istediði kadar, kafasýndaki ölçüye göre tevazu göstermesi serbest demek gerekirdi herhalde…
Yazýmýzýn baþýnda “Ýmanýný küçük görene tevazu yapýlmaz.” derken, aslýnda “Kendi imanî deðerlerini küçük görene tevazu yapýlmaz, o, kendisiyle ve imanýyla birlikte sizdeki imaný da küçük görür.” demek istedik. Ama, merhametli, cömert, adaletli ve ayný zamanda bu haliyle tevazusu olana eðmeden bükmeden hakikati de söyleyebilirsiniz, dostluk ve yarenlik de yapabilirsiniz, tevazu da gösterebilirsiniz… Ýþte o zaman tevazunuz tevazu olurdu… Aksi halde insanýn enaniyetini besleyen sahte tevazularýn, duygu ve amel bakýmýndan nötr duruþlarýn, garip sükûnetlerin adý tevazu olamaz, olmamalý… Ýnsanýn kibri, sadece görünen yüzünde olsaydý, sahte tevazular göz doldururdu. Ancak o iç kibrini tedavi edememiþ insanýn, dýþ kibrini frenlemiþ dýþarýdaki tevazu görüntüleri ancak sahte bir tevazunun konusu olabilir. Yani cimriliðin, yani merhametsizliðin, yani kibrin… Tevazunun içinde merhamet olmalý demiþtik, tevazunun içinde samimiyet de olmalý yani riyasýzlýk, cömertlik de olmalý ki, tevazu bir iþe yarasýn… Cömertliði sadece parasal bir iliþki biçimi olarak görenler, tabii ki insanlara yardýmcý olmakta nakýs kalacak ve cömertlikle tevazu arasýndaki iliþkiyi anlayamayacaklardýr. Kamil bir insanýn kiþilik ve duruþunun bir parçasý olarak sergilediði ve o kimliðinin önemli bir parçasý olan ama ahlaken sýfatlaþmýþ bir tevazu ancak, gerçek bir tevazudur demek istiyorum.
Konuyu rahatlatmak bakýmýndan bir örnek vermek istiyorum. Aziz Mahmud Hüdai Hz., Bursa Kadýlýðýný, tüm dünyalýk makamlarý býrakýp yollarda, arkasýnda köpekler dolaþýp bir taraftan da ciðer satarken, çok kýsýk bir sesle “Ciðer, ciðer” diye seslenmektedir. O esnada evinin penceresini açan bir yaþlý teyze, yüksek sesle, Aziz Mahmud Hüdai Hz.’ne baðýrýverir; “Þeyhin sana böyle mi yap dedi.” Yani kýsýk sesle deðil, yüksek sesle “Ciðer, ciðer” diye baðýrman gerekiyor demek istiyor. Evet, kýymetli okurlar, yani bu deðerler, cömertlik, merhamet, tevazu, þecaat þu an bizim yaþattýðýmýz gibi mi olmalý, yoksa tüm samimiyetimizle, sadece Allah (cc) için yaptýðýmýz ameller mi olmalý? Hiç þüphesiz yerli yerinde, büyük bir muhabbetle, imanýmýzýn gereði bir estetik ve bütünlük içinde olmalý tüm bu ahlaklar… Aksi halde, kendimizin dahi inanmadýðý, baþkalarýný ikna etmekten ya da örnek olmaktan uzak cýlýz tavýrlarýn amel deðeri olmayacaðýný hepimizin bilmesi gerekiyor vesselam…
Dr. Alper Yücel ZORLU